- Konbuyu başlatan
- #1
Örnek verilecek olursa, bahsi geçen küçük kitleden bir bireyin bu konularda ortalama etkisi 100 X ise, ortalama bir bireyin ortalama etkisi 0.5 X gibi bir şeydir. Bu kişileri pasif ve aktif şeklinde düşünenler olacaktır ve pratik açıdan, kelimenin kullanımı doğru olabilir fakat bizi bir yanılsamaya götürebilir. Bu yanılsama, belli bir farkındalığı elde etmiş kişinin, nedensellik bağlarından kurtulduğu ve kendi özgür iradesiyle, yaptığı şeyleri yaptığıdır. Ancak, özgür iradeye dair hiç bir empirik kanıt ve neden yoktur, hatta aleyhindeki kanıtlar büyümektedir. Yani, birey, ne tarz özelliklere sahip olursa olsun, nedenselliğin bağlarından kurtulamaz. Bir bireyin ortalama mı yoksa seçkin mi olacağı, genetik ve çevresel (eğitim sistemi, ailesinin özellikleri, sosyal çevresinin özellikleri, mali durumu, fiziksel koşullar vb. yani genetik olmayan her şey) etkilere bağlıdır.
"Birincil neden" lafı, nedensellik açısından eleştirilebilir. Ortalama insanın etkisini ikincil yapan nedir, onların kolektif olarak çok büyük etkisi olduğu söylenmedi mi, diye sorulabilir. Bütün bu denilenler gayet yerinde sorulardır ve cevabı, objektif açıdan, nedenlerin sıralanamayacağı fakat pratik açıdan, bunu yapmamız gerektiğinde yatar. Örneğin, ben bir kibriti yaksam, buna sebep olan benim elimin bu hareketi mi, yoksa havanın yeterince kuru olması mıdır? Peki ya kibriti üretmiş olan fabrika? Onlar olmasaydı, yakacak bir kibrit olmayacaktı. Peki ya kibritin oluşmasını sağlayan atomlar, onlar olmasaydı, yine, kibrit diye bir şey olmayacaktı... bu düşünce zinciri, bizi nedenselliğin arkasında yatan gerçekliğe götürür; nedensellik, belli koşullar altında, belli olayların gerçekleşmesidir. Yani, denilebilir ki, her bir koşul bir nedendir. Ancak, pratiklik açısından, bir nedensellik sırası yapılması da zorunludur. Bu yaktığım kibriti bir binayı ateşe vermekte kullansam ve ardından suçu kibrit fabrikasına veya atomlara atsam, kabul edilir ki, aşırı derecede saçma olurdu.
Bu denemenin öncüllerinden birisi, metafiziği dışlaması. Bu yüzden, özgür iradenin bu tarafı açısından sizinle tartışabileceğimizi zannetmiyorum fakat özgür irade olmadan da, suçluluk sistemi var olabilir. Kişisel sorumluluk denilen kavram, insanın kendi davranışları üstüne kontrol sahibi olması öncülüne dayanır. Bu kontrolün, özgür iradeden kaynaklanması gerektiğini belirtmez. Zaten, bizim farkındalık dediğimiz ve bu kontrolün kaynağı olarak belirlediğimiz şey de, beyindeki neokorteks tabakasının bir getirisidir.
Kendinin farkındalık, farkındalık, bilinç vb. diye tabir ettiğimiz kavram neokorteks ve subkortikal sinirsel ağlarla ilişkili. Sadece insanlarda da görülen bir durum değil çünkü bu dediğimiz yapılar insana özgü değil, ancak en gelişmiş neokortekse sahip olduğumuz için en fazla farkındalık bizde görülüyor gibi duruyor (Şu anlık bildiğimiz kadarıyla; Gri Afrika papağanının insana yakın farkındalık gösterdiğine dair kanıtlar var).Beyin kıyas ile çalışır, tüm yaşam boyunca edinilen bilgiler-yaşanmışlıklar bir veri tabanı gibi kayıt altına alınır. Karar vermeden saniyeler önce beyin hangi kararı vereceğimizi (geçmiş veri tabanını taramak sureti ile) belirlemiştir. "Farkındalık" dediğiniz durum işte bu otomatik kararların seyrini değiştirmeyi başarabilir, bu da yoğun çalışma ve sağlıklı bir ruh hali ile mümkündür. Reiki, Meditasyon, imajinasyon çalışmaları v.s. bu farkındalığı artırmayı amaçlar.