İnsan Insanın Yurdudur. ☕

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler kategorisinde Mert.A tarafından oluşturulan İnsan Insanın Yurdudur. ☕ başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 461 kez görüntülenmiş, 6 yorum ve 3 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler
Konu Başlığı İnsan Insanın Yurdudur. ☕
Konbuyu başlatan Mert.A
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Mert.A

Mert.A

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Ağu 2021
Mesajlar
68
Tepkime puanı
51
Puanları
18
Konum
İstanbul
Üniversite Bölümü
Radyo Tv
~İNSAN İNSAN'NIN YURDUDUR~

-"Hatçe aba gız. Senmi geldin? Valla helal olsun sene.İki saat zor dayandım. Sen nasıl bakıyon bu çocuklara? -" dediğinde komşusu, gülümseyerek girdi kapıdan içeriye.Üç engelli ve yatalak çocuğa bakmak kolay değildi elbette.Sepetine topladığı boş gazoz şilelerine umutla baktı. Sokaklardan bulduğu boş depozito şişeler bir haftalık ekmek parasını çıkarırdı belkide...

Şükür edip içeriye girdi.Sonrada teşekkür etti defalarca komşusuna. Ekmek parası için boş şişeler aramaya çıktığında sokalara, hep komşusu Ayten hanım'dan ricacı olurdu yatalak çocuklarına göz kulak olması için... Sonra saate baktı ve mamalarını yaptı çocuklarının... Elinde bir mendille sürekli dudaklarının kenarından tükürük akan çocuklarının yüzünü temizleyip, mamaları hazır oluncada karınlarını doyurdu... Eşi rahmetli olalı iki yıl olmuştu. Ve gerçekten okadar zor bir hayatı vardıki Hatice hanım'ın... Bir hafta evden dışarı adımını atmadan toprağa basmadığı günler olurdu... Evlattı hepsi.Candı...

Komşu kadının iki saat dayanamadığı sesleri bir türkü gibi gelirdi Hatice hanıma...
-"Sevaaaal... Kemaaal... Maraaalll... Annem siz çokmu acıktınız? Mamanız hazır. Şimdi doyuracak anne sizi. İki gözümün çiçekleri-" diye seslenirdi evlatlarına gülerek... Yataklarından doğrulamadıkları için göz ucuyla annelerine hayran hayran bakarlarken,söyleyemedikleri kimbilir neler düşünürlerdi içten içe...

O zamanlar hazır bezler olmadığı için, amerikan bezlerini toplar leğenin içinde eliyle yıkardı gün aşırı... Çiçek gibi tertemiz giydirirdi üç evladını da.Güsel kokular sürerdi hepsine. Ve anneleriyle asla konuşamayacak çocuklarına hergün birşeyler anlatır konuşurdu onlarla ses vermeyeceklerini bile bile...

Yine birgün komsusundan ricacı oldu. Boş gazoz şişesi toplamaya çıkmıştı soğuk ve karlı o günde.Diyememişti komşusuna ama mecburdu....Evde bir dilim ekmek kalmamıştı artık. Heryer bembeyaz olduğu için ise o gün şişe bulmak okadar zor olmuştuki Hatice hanım için.Kasabanın sonundaki çöplüğe kadar gitti.Ardı sıra birinin geldiğini hissetsede ilk başta umursamamıştı... Saatine bakınca zamanının dolduğunu, komşusunu zora sokmak istemediği için eve dönmeye karar verdi sonra. Arkasını döndüğünde ise korkup birden arkasını dönen on sekizli yaşlarda sapsarı saçlı bir erkek çocuk görmüştü... Sonra çocuk yavaş yavaş yüzünü Hatice hanım'a dönünce, her halinden engelli olduğunu belli ederek,
-"Mama... Mama.. Mama-" diye kelimeler söylemeye çalışmıştı... Üzrinde incecik elbiseyle üşüdüğü okadar belliydiki... Zorla yürüyor. Bir kolu göğsüne yapışmış, çenesi ise fazlasıyla yana kaymış halde sürekli aynı kelimeyi söylüyordu Hatice hanım'a... Sanki biraz heyecanlı gibiydi üstelik...
-"Karnınmı aç evladım? Kuzum sen böyle üşürsün. Evin yokmu senin? Hadi evine git nolur.-"dediysede sözünü dinlemeyerek ve topallayarak arkasından gelmişti çocuk... Simasından Türk'e benzemiyordu hiç...Kasabaya geldiğinde hala peşindeydi çocuk. Bu işin böyle devam etmeyeceğini anladığında, engelli çocuğun elini tutup, kaybolduğunu düşünerek karakola teslim etti...Ve hemen önce bakkala gazoz şişelerini verip, sonrada eve çocuklarının yanına dönmüştü...

O gün yağan kardan dolayı çok şişe bulamamıştı. Bir hafta bile idare edemeyecekti kazandığı parayla... İki gün sonra yüzü kızararak yardım istedi komşusundan.Kızıp artık çok olduğunu söyleyip iki saatliğinede olsa çocuklarına bakmaktan vazgeçmesinden okadar korkuyorduki? Ne yapardı ozaman? Nasıl dışarı çıkıp şişe toplardı?Bereketki anlayışla karşıladı komşusu Ayten hanım...

Hızlıca gözünü kestirdiği yerlere baktı.Kasaba dışındaki çöplüğe gittiğinde yine aynı çocuğun peşinde olduğunu anlamıştı.Ya karakoldan kaçmış, yada karakldakiler önemsememişti...
Çocuk topallayarak yaklaştı yanına. Ve Zar zor haraket ettirdiği eliyle kadını işaret edip,
-"Mama... Mama... Mama-" diyordu yine... Gözleri öyle kaymıştıki... Yüzü Hatice hanıma dönükken tam aksi yöne bakıyordu oysa... O an çocuğun dizlerinin ve kolunun kanadığını farketti Hatice hanım. Canı yanmıştı... Öyle acı dolu bir bakışı vardıki. Dayanamadı tuttu elinden çocuğun. Önce bulduğu şişeleri bakkala götürüp sattı. Sonrada o çocukla birlikte evine gitti... Komşu kadın Ayten yanında getirdiği çocuğun kim olduğunu sorduğunda ise, olanları anlatmıştı...

Güzelce yaralarını temizledi.Sonrada sürekli "mama" dediği için tıpkı kendi çocuklarına yaptığı gibi onada bir biberon doldurup içirdi... İlk defa gülümsediğini görmüştü çocuğun...Sonrada evine gitmesi için onu dışarı çıkardığında çocuk tek bir adım gitmemişti evin avlusundan... Akşam olsada, sürekli azıcık haraket ettirebildiği eliyle,
-"Mama... -" diye bağırıp durmuştu evin bahçesinde... Dayanamadı Hatice hanım. En sonunda içeriye aldı çocuğu. Ve bir döşekte ona serdi... Her gece sabaha kadar kesik kesik uyurdu kendi çocuklarının bitmek bilmez inlemeleriyle... Şimdide misafir çocuğun acı dolu inlemeleri kendi çocuklarının sesine karışmıştı...

Asla isyan etmemiş, kaderine hep şükretmişti. Ama çocuklarını biraz daha iyi imkanlarda yaşatmayı okadar isterdiki. Gece boyu kesik kesik uykularında aynı rüyayı gördü hep... Lüks bir evde çocuklarının her ihtiyacını rahatça görebileceği bir hayat yaşadığı o rüya okadar tatlı gelmişti ki Hatice hanım'a o gece....

Ertesi sabah komşusundan bir kere daha ricacı oldu çocuklarına bir iki saatliğine bakması için utana sıkıla... Sonrasında ise peşini bırakmayan sarışın çocuğu haraket ettirebildiği elinden tutup önce karakola, sonrada bütün esnaflara sormuştu... Kimse tanımıyordu... Herkese haber bırakmıştı. O çocuğu kış gününde sokaklarda bırakamayacağını eğerki soranı olursa,Hatçe kadının evinde kaldığını söylemelerini istemişti...

O günden sonra ise dört evladı olmuştu Hatice hanım'ın. Çok zaman geçse de kimse arayıp sormamıştı sokakta peşine takılan o çocuğu... "Cemal" diye seslenmişti o çocuğada... Cemal ise Hatice hanım'ın yanında öyle rahat hissediyordu ki kendini... Hatice hanım'ın çocuklarının yanına gidip haraket ettirebildiği eliyle yanaklarını seviyor, sonrada gülücükler saçıyordu etrafına...
-"Şu çocuktaki merhameti veren rabbime şükürler olsun-" derdi hep Cemal böyle yapınca...

Konuşamıyordu asla...Sadece,
-"Mama-" diyordu. Bazen yüksek sesle. Bazende kısık bir sesle... Hatice hanım komşu kadını eve çağırıp şişe toplamaya çıksa, camın önüne geçer o gelene kadar asla ayrılmazdı camın önünden Cemal...Hatice hanım gelince ise geçerdi huzusuzluğu.

Hatice hanım ise hiç ayırmadı Cemal'i evlatlarından.Uyuması için ninniler söyledi.Banyo yaptırdı... Saçlarını kesip, bezlerini yıkadı... Ve böylelikle beş sene geçti aradan... Cemal oğlu gibi olmuştu artık...

Fakat çocuğun durumunda ne bir düzelme olmuş, ne konuşabilmiş, nede bir arayanı olmuştu... Ve yıllar geçtikçe daha da yaşlanmıştı Hatice hanım.Artık eskisi kadar şişe bulamıyor durumu da bir hayli kötüye gidiyordu... Komşular yemek getirmese aç kalacaklardı belkide... Geçen senelerde ise toprak evi artık içinde oturulmayacak derecede eskimişti...

Tamda o günlerde ise gecekondu mahallelerine belgesel çekimi için gelmişlerdi... "İNSAN İNSAN'NIN YURDUDUR " isimli belgesel çekimi için muhtar, Hatice hanım'ın hayatını anlatmıştı belgeselin yapımcısına... Yapımcı ise sokaklardan şişe toplayıp dört engelli evladına bakan kadının hikayesinden okadar etkilenmiştiki...

Hemen gidip Hatice hanımla tanıştı. Yaşadığı yokluğu ve evlatlarına nasıl fedakarca baktığını gördüğünde okadar duygulanmıştıki. Üstelik Cemal'in de kendi çocuğu olmadığını, kimi kimsesi olmayan engelli çocuğuda kendi çocuğu gibi sahiplenip bakan, evi küçücük ama koca yürekli kadının anlattıklarıyla gözyaşlarına boğulmuştu...

Belgesel'in kırkıncı bölümünden kazanılan tüm parayı Hatice hanım ve çocuklarına vermek için çekimlere başlandı hemen.Ve bir kurgu yapılıp, Hatice hanım ve dört engelli çocuğunun bir haftalık yaşamı belgesel olarak çekildi kısa zaman içinde...

Kendi belgeselini izleyemeyevek kadar fakirdi oysa. Evinde televizyonu bile yoktu. Belgesel'in o bölümü televizyonda verildikten bir hafta sonra, bir gün kapısı çalındı Hatice hanım'ın...

Kapıyı açtığında kaymakam ile birlikte bir çok insan ve gazeteci görmüştü karşısında. Ve hüngür ağlayan bir karı koca... Ağlayan kadına baktığında ise okadar şaşırmıştı ki Hatice hanım... Çünkü ikizi kadar benziyordu kendisine... İnsanlar'ın gerçekten çift yaratıldığına inanmıştı o an....

Ne olduğunu sormaya fırsat vermeden ağlayan çift içeri koşup Cemal'a sarılmıştı büyük bir özlem ve heyecanla... Hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı üstelik... Sonra geliyorlar Hatice hanım'ın ellerini öpüyorlar, sonra tekrar Camal'a sarılıyordı...

Kaymakam ise Hatice hanım'ın yanına yaklaştı o an... Cemal'ın seneler önce tek başına ailesinden izinsiz Türkiye'ye turist olarak geldiğini ve burasa bir kaza geçirdiğini, kazadan sonra ise cüzdanını kaybettiğini anlatmıştı. O kazadan yüzde seksenbeş bedensel engelli olarak kurtulmuş meğer Cemal. Ne ailesini arayabilmiş, nede derdini anlatabilmiş kimseye... Bir gün sokakta Hatice hanım'ı görünce ise sezgileriyle annesine tıpayıp benzeyen kadının peşine takılmış... Sürekli dilinden düşürmediği"Mama.. "kelimesi ise" Anne"demekmiş almanca da kaymakamın anlattığına göre...Ve aile dünyanın birçok yerinde yayınlanan o belgeselde görmüşler oğulları Hans' ı... Ve hemen harakete grçip Türkiye'ye gelmişler... Senelerce aradıkları oğulları Hans'ı sağ sağlim bulabildikleri için okadar mutlu olmuşlarki... Ve kaymakam bey durumu oldukça iyi olan alman ailenin Hatice hanıma yardım etmek istediklerini söylediğinde içi bir garip olmuştu Hatice hanım'ın...

Bir hafta sonra çok güzel bahçesi olan rüyalarında gördüğünden daha güzel bir evin anahtarı verildi Hatice hanım'a... Ve yaşamı boyunca evlatlarıyla mutlu huzurlu yaşayıp, onlara istediği gibi bakmaya yaracak miktarda da para yaptırılmıştı bankada kendisi adına açılan hesabına....

Yıllarca Cemal diye başını okşadığı, "oğlum" diye sevdiği çocuğa son defa gözyaşlarıyla sarıldı güzel yürekli kadın. Yıllarca yaptığı gibi elindeki mendille yanaklarından süzülen tükürükleri sildi sonkez...

Ve sonrada Hans'ın annesine sarıldı... Ona iyi bakmasını söyledi. Emaneti teslim ettiğini de ekledi sözlerine mutlulukla... Yeni evinin kapısından biraz mutluluk, biraz da hüznün gözyaşlarıyla el sallarken ailesiyle birlikte avlu kapısından çıkan çocuğa, Hans arkasını döndü ve son birkez baktı Hatice hanım'a o an... Ve,
-"Mama... Mama.. Mama" deyip gülümsedi son bir defa Hatice hanıma...

#Yazar #Mertaşkın
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sonunda imzanı gördüm okuyayım dedim sonra benim uzun bir yazımı okumadığın aklıma geldi,

Öykü yaşanmış mı kurgu mu?
 

Efruz

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Ocak 2021
Mesajlar
122
Tepkime puanı
18
Puanları
18
Anlatımı sürükleyici ve güzel . Kaleminiz daim ola.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst