İnsan "bilmek" için mi vardır yoksa "tanık" olmak için mi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde ismailduran tarafından oluşturulan İnsan \"bilmek\" için mi vardır yoksa \"tanık\" olmak için mi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 6,010 kez görüntülenmiş, 63 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı İnsan \"bilmek\" için mi vardır yoksa \"tanık\" olmak için mi?
Konbuyu başlatan ismailduran
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Kant, bilen özne ile bilinen nesne ilişkisi esnasında, eğer bilgiye konu olan varlık bu süreçte özne için eksiklikler taşıyorsa "sanma" ve "inanma" da oluşabilir, der. Bu nedenle, C, A'yı B'ye dönüştürürken bazen "bilme" yerine "sanma" ve "inanma" oluşabilir. Bu da sizin söz konusu ettiğiniz izm'lerin temelini oluşturabilir. Kant, spekülatif aklın antinomileri hakkında bilgi verirken, aklın bazı "sanma" ve "inanma"larını "bilgi" imişler gibi aldığından bahseder. Bu durum Sokrates sonrası, 20. yy öncesi vs. gibi bir tarihsel süreçle ilgili değil. Her an, her yerde, her durumda karşılaşılabilir. Bu nedenle, "Cunku bugun bilimsel bilgi diger bilgilerden her yonu ile farkini ortaya koyabilecek; yani inanc ideoloji ve gercek/dogru dan farklilasabilecek sekilde ortaya konmustur." savınız da bir "sanma" veya "inanma" işlemlerinin açık bir örneği olabilir.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Kant, bilen özne ile bilinen nesne ilişkisi esnasında, eğer bilgiye konu olan varlık bu süreçte özne için eksiklikler taşıyorsa "sanma" ve "inanma" da oluşabilir, der.

Tamam iste. O yuzden bilgi gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasidir.


Bu nedenle, C, A'yı B'ye dönüştürürken bazen "bilme" yerine "sanma" ve "inanma" oluşabilir. Bu da sizin söz konusu ettiğiniz izm'lerin temelini oluşturabilir. Kant, spekülatif aklın antinomileri hakkında bilgi verirken, aklın bazı "sanma" ve "inanma"larını "bilgi" imişler gibi aldığından bahseder.

Iste sorun da burda. Soru su bilginin disinda ne var? Ya da insanoglunun bilebilme siniri kavramsal bilgi degil midir? O yuzden "sanma/inanma" da bir bilgidir, sadece BILIMSEL BILGI DEGILDIR. Yani bilginin sifatlari ve bilgiyi niteliyendir.

Bu durum Sokrates sonrası, 20. yy öncesi vs. gibi bir tarihsel süreçle ilgili değil. Her an, her yerde, her durumda karşılaşılabilir. Bu nedenle, "Cunku bugun bilimsel bilgi diger bilgilerden her yonu ile farkini ortaya koyabilecek; yani inanc ideoloji ve gercek/dogru dan farklilasabilecek sekilde ortaya konmustur." savınız da bir "sanma" veya "inanma" işlemlerinin açık bir örneği olabilir.

Burada ilgili olan metafizigin ilki ve klasik bilimin metafizik, yani varlik/gercek/dogru temelinden, modern bilimin kurtulmasi ve kendine epistemolojiyi yani bilgiyi temel almasidir. Bilimsel olarak ta olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirligin temel olmasidir. Zaten bilissel bilim ile, Kant'in tanriya verdigi numen de insanogluna geri verilmistir. Ayrica buradaki numen deger ve yeti olarak iki farkli dala ayrilmistir.

Benim savim degildir, o; bilimsel bir olgudur. Olgular tartisilmaz. Cunku tum insanoglunu baglar.

O yuzden bilimsel bilginin ne oldugu diger sifatli bilgilerden her yonu ile farklilasir. Cunku hem olgudur hem de gozlem verir.
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
"Benim savim degildir, o; bilimsel bir olgudur. Olgular tartisilmaz. Cunku tum insanoglunu baglar." görüşünüze katılmıyorum. Bu önerme bir aksiyom değildir, öyle olduğuna inanmadır. Her ne kadar çağdaş, modern, çok güvenilir bir bilim insanı da olsa, (sınırlı kapasiteli bir akılsal varlık olduğu sürece) ortaya koyacağı her türlü "bilimsel bilgi" de eleştirilebilir ve kuşku ile karşılanabilir. Günümüzün "bilimciliği" de, kendinden önceki zamanların izm'leri, dogmaları, metafizik söylemleri gibi bir tür inanç sistemidir. O nedenle bir şeyin yerine başka bir şey koyarken "al külah ver takke" yapmamak lazım. Biyolojik varlık olarak insan bu donanımı ve verilmişliği ile ister bilimsel bilgi ortaya koysun ister koymasın bu sınırlılığı ile her an "sanma" ve "inanma" tuzağına düşebilir. Sokrates zamanındaki "agnostizm" in alanı günümüzde ne kadar da daraltılsa, mevcut koşullarda insanoğlu için asla tamamen ortadan kalkamayacaktır.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
"Benim savim degildir, o; bilimsel bir olgudur. Olgular tartisilmaz. Cunku tum insanoglunu baglar." görüşünüze katılmıyorum.


Neden , gerekce nedir?

Bu önerme bir aksiyom değildir, öyle olduğuna inanmadır.
Aksine ne axiom gibi sabit ve degismezdir, ne de acabadir. Cunku gozlem vermesi acabasini kaldirir, yine gozlem ile yanlislanabilir olmasi da kesinligini ortadan kaldirir. Boylece bilgi surekli suregelen bir surec olarak daimi ve yenilenendir.

Her ne kadar çağdaş, modern, çok güvenilir bir bilim insanı da olsa, (sınırlı kapasiteli bir akılsal varlık olduğu sürece) ortaya koyacağı her türlü "bilimsel bilgi" de eleştirilebilir ve kuşku ile karşılanabilir. Günümüzün "bilimciliği" de, kendinden önceki zamanların izm'leri, dogmaları, metafizik söylemleri gibi bir tür inanç sistemidir.

Inancsal bilgi ile bilimsel bilgi arasindaki farki ortaya koyar misin? Inancsal bilgi gozlem vermeyen aki dogrulari icerir, mutlaktir ve zamansal ilklik ve oncelikli teklik icerir. Halbuki bilimsel bilgi de, gozlem vermeyen mutlak ta, ilklik te teklik te yoktur. Cunku bilgi daimidir ve degiskendir. Inancsal bilgi degismez.

O nedenle bir şeyin yerine başka bir şey koyarken "al külah ver takke" yapmamak lazım. Biyolojik varlık olarak insan bu donanımı ve verilmişliği ile ister bilimsel bilgi ortaya koysun ister koymasın bu sınırlılığı ile her an "sanma" ve "inanma" tuzağına düşebilir. Sokrates zamanındaki "agnostizm" in alanı günümüzde ne kadar da daraltılsa, mevcut koşullarda insanoğlu için asla tamamen ortadan kalkamayacaktır.

Iste bu tuzaga dusmemek icin, bilimsel bilgi bilisselligi gerekir. Zaten bunu elde edemeyenler, bilim adami da olsa kendi inanclarini bilim adina aciklama gafletine duserler. En son S.Hawkins gibi.
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
"Iste bu tuzaga dusmemek icin, bilimsel bilgi bilisselligi gerekir. Zaten bunu elde edemeyenler, bilim adami da olsa kendi inanclarini bilim adina aciklama gafletine duserler. En son S.Hawkins gibi."

Önce buradan başlayalım. S.Hawkins adında birini tanımıyorum.



Dunyanin en unlu atom fizikcilerindendir. Google'dan bakabilirsin. Aradigi tanrisini "bilim yasalari tanri olabilir" diyerek bulmustur. Sonucta akil birt tanri ararsa bulur.

Ünlü teorik fizikçi S.Hawking'ten bahsettiğinizi tahmin ediyorum.

Evet.

Çok fazla medyatik ve magazinsel haberlere itibar etmem. Bu konuda şöyle bir haber hatırlıyor gibiyim: Bir röportaj esnasında, Stephen Hawking'e inancı hakkında soru sorulduğunda, cevaben "evrendeki gözlemlediğimiz bunca matematik ve fizik program ve yasaları tanrısal bir gücün formüle etmediğini iddia edemeyiz" tarzında bir şeyler demiş. Bu ifadede, adı geçen zatın ne gibi bir inanç

Yukarida kisaca acikladim. Benim konu ile ilgili bir basligim var.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Kusura bakma, mesajim nasil oldu da senin adinacikti; anlayamasdim. Bu mesajdan onceki senin mesajindan benim ne yazdigimi algilayamazsan, bildir de yeniden yazayim.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bir başlık daha bilimsel bilgi dayatmacıları yüzünden başlıktan sapmış durumda. başlık sorusu; bilmek için mi varız, tanık olmak için mi? bunu hatırlatıyorum. özne,nesne, kavram,eşyanın kendisi,bizdeki algısı, bilirdik, bilemezdik vs vs bu laf kalabalığını sadece bu başlıkta değil her başlıkta yapabiliriz. o zaman nolur her başlık sapar. ve oldukça sıkıcı olur..pofff.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Her konu ve kavramin her zaman bilimseli ve bilisseli en tutarli yanasimdir. Insanoglunun ortaya attigi hic bir kavram ya da konu bilim ve bilimsellikten muaf tutulamaz.

Bilimsel bilgisel ve bilissel beynin cagdas her konu ve kavrama bakis acisi ve her konu ve kavrami tarafsiz degerlendirmesini ve sorgulamasini icerir.

Insanoglu hem bilir, hem de bildigine tanik olur. Buradaki bilmek ve tanik olmak sadece kendisi adina ve kendisi icindir.

Bu acidan insanoglunun tanikligi ve bilmesi biri birini tamamlar ve indirgemeci yanasmak, birini digerine ustun kilmaktir ki, bu da bizleri yanilgiya goturur.

Ayrica taniklik zaten bilgi ile mumkundur.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bu başlık/soru hayatın anlamı ile ilgili bir soru, bizim bu duruma nasıl baktığımız ile ilgili bir soru..bilimsel bilginin tarafsızlığı,tutarlılığı ile ne ilgisi var şimdi bu sorunun??? İnsan olgu değil , bilimsel bilgi metodlarıda aklımı ve ruhumu kuşadan jandarma değil. konu varoluş olunca bilimsel bilgide metodlarıda haddini bilmeli. herşey bilim değil.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Hayatin anlami en tutarli bir sekilde ancak bilimsel olarak ortaya konabilir. Ayrica isteyen istedigi acidan da konuya bakabilir.

Konuya bilimsel bakis acisinin rahatsizlik vermesi ise, manidar. Tarafsizlik ve tutarlilik her zaman bir konu ve kavramin tum resmini verebilme adinadir.

Hersey tabiki bilim degil. Yalniz herseye bir bilimsel bakis acisi var.
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Kant'ın ünlü bir sözü var: "Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası" Charlie Chaplin'in bir filminde sarfettiği şu cümle çok hoşuma gitti:"Yaşam bir anlam değildir, yaşam bir istemedir" Kant, Yargı Gücünün Eleştiri'sinde arzu ve beğeni kavramlarını incelerken, evrende "temaşa" ettiğimiz yüceliğe karşı hayranlık duyduğumuzu, kendimizden geçtiğimizi bildiriyor. Bilemiyebiliyoruz ama tanık oluyoruz. Özünü, aslını bilemiyoruz ama bir şeyler seziyoruz, farkında oluyoruz ve bir coşkunluk hissine kapılıyoruz. Bir müzede, bir resim sergisinde olağanüstü tablolar karşısında hayranlık duyuyoruz, onlar hakkında bilgi sahibi olmasak bile varlıklarına tanık olsak bile bir beğeni, bir coşkunluk, bir huşu hissi bizi sarmalıyor. O nedenle bizde, "alim" olmaktan öte "arif" olmak, "bilgin" olmaktan öte "bilge" olmak biraz daha yeğ tutulmuştur.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Hayatin anlami en tutarli bir sekilde ancak bilimsel olarak ortaya konabilir.

Tüm evrenin bilgisini elde ettik diyelim; ne olacak? hayatın bir anlamı mı olacak? bilimsel bakış açısından değil sizin gibi hayatın anlamını bile bilimde arayan zihniyetlerden rahatsızım. neymiş; ''Hayatin anlami en tutarli bir sekilde ancak bilimsel olarak ortaya konabilir''miş' güldürmeyin insanları kendinize.
 

Aydın

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
5 Haz 2012
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Sapan konuyu biraz daha saptırmaya devam ederek diyeyim ki;bilimsel bilgi, uzam-zamanda nedensellikle koşullanmış görüngülerle(tasarımlar-fenomenler) ilgilenirken, hayatın iç özü yani anlamı nasıl bilimsel olarak bilinebilir ?
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Sapan konuyu biraz daha saptırmaya devam ederek diyeyim ki;bilimsel bilgi, uzam-zamanda nedensellikle koşullanmış görüngülerle(tasarımlar-fenomenler) ilgilenirken, hayatın iç özü yani anlamı nasıl bilimsel olarak bilinebilir ?

10.000 yıllık tarihi birikimizle şu an olduğumuz noktaya ulaştık.. ve şu an olduğumuz yerden anlıyoruz ki ,değil bir 10.000 yıl daha 1.000 .000 yıl geçse bile bizim varlığa çıkmamıza neden olan sebebi /sebebleri bulmamız imkansız .. Dünyanın ekolojik işleyişi gereği çelik bile en fazla 3.000 yıl bozuma uğramıyor..3000 yıl içinde toprak olup gidiyor.. geleceğe bakıyoruz değil bu evrenin dışına çıkmak galaksimiz dışına çıkmak bile mümkün değil..insanlığın kaderi ve sonu en fazla güneş sisteminin tükenişi ile birlikte son bulacak muhtemelen..

Ayrıca dediginiz gibi evrende herşey geçici ve sonlu...

Bir Tanrı yoksa hayatın hiçbir anlamı yoktur.. eğer sonunda yok olacaksak bu hiç varolmamış olmaya denktir..iki hiçlik arasında varolmak varolmak falan değildir bana göre.. öyleyse yaşam nedir? cevap net; HİÇ.

Peki bir Tanrısal bilgi ve plan çerçevesinde burdaysak ve bu Tanrının (tarih boyuncada görüldüğü gibi) sessiz kalması bu planın bir parçası ise..bu Tanrıyı bilim yolu ile bulmak veya bilim yolu ile olmadığını kanıtlamak mümkün müdür? yani bu Tanrı buna izin verir mi? bu Tanrı bilim yolu ile kendi sessizliğinin bozulmasına izin verir mi? cevap açık ;vermez. kısacası bu Tanrıya ulaşmanın yolu bilim değil demek ki..

Öyleyse insanı determinizm ile kuşatmaya çalışan bilim dayatmacıları determinizme sadık kalmaya ve onu hayatın anlamının merkezine almaya devam etsinler..ancak hayatın anlamı /idea//inanç gibi konularda gelip başkalarının yoluna oturup yolu kapatmaya çalışmasınlar..

ve ismail beyden alıntılarsam;

O nedenle bizde, "alim" olmaktan öte "arif" olmak, "bilgin" olmaktan öte "bilge" olmak biraz daha yeğ tutulmuştur.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Tüm evrenin bilgisini elde ettik diyelim; ne olacak? hayatın bir anlamı mı olacak? bilimsel bakış açısından değil sizin gibi hayatın anlamını bile bilimde arayan zihniyetlerden rahatsızım. neymiş; ''Hayatin anlami en tutarli bir sekilde ancak bilimsel olarak ortaya konabilir''miş' güldürmeyin insanları kendinize.

Tum evrenin bilgisinin elde edilmesi diye bir yanasim yoktur bilimde. Bilimde gozlem veren hewr bir fenomen sonsuz ve sinirsizdir, dolayisiyle bunun algi ve kavramsal bilgiye donusmesi de sonsuz ve sinirsizdir. Iste bu daimilik icinde insanoglu bilgisini yeniler genisletir ve bunu bilime ve teknige tasir. Epistemoloji ayni zamanda bilimin o anlik geldigi sinir demektir. Iste bu sinir bilimselligin de siniridir ve bu sinir kalici degil, suphe goturmerz ve olgusal gecerlilik ve gozlemsel yasnlislanabilirlik siniridir.

Hayata bir anlam ve icerik vermek, metafizigin fizik otesi anlaminda degildir. Sadece yasanan hayatin yasayanca yasanmasi anlamindadir. Burada buna zit olan anlayis, yasayanin yasatilmasidir.

Isteyen guler isteyen aglar. Zaten her bir kisi yasaminin baskasi tarafindan yasatildiginin farkina ve bilincine varmazsa, bir de yasam sonrasi masali onun yasamini elinden almak ve herhangibir degere karsi harcatmak icin kullanilirsa, yasamini kendi yasamiyor, demektir.


Iste bu temelde bilimsel ve bilissel yasam, kisinin tek kontrol edebilecegi degeri olan yasamini kendi yasamasini saglar.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Kant'ın ünlü bir sözü var: "Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası" Charlie Chaplin'in bir filminde sarfettiği şu cümle çok hoşuma gitti:"Yaşam bir anlam değildir, yaşam bir istemedir" Kant, Yargı Gücünün Eleştiri'sinde arzu ve beğeni kavramlarını incelerken, evrende "temaşa" ettiğimiz yüceliğe karşı hayranlık duyduğumuzu, kendimizden geçtiğimizi bildiriyor.

"Yucelik" derken!

Bilemiyebiliyoruz ama tanık oluyoruz. Özünü, aslını bilemiyoruz ama bir şeyler seziyoruz, farkında oluyoruz ve bir coşkunluk hissine kapılıyoruz. Bir müzede, bir resim sergisinde olağanüstü tablolar karşısında hayranlık duyuyoruz, onlar hakkında bilgi sahibi olmasak bile varlıklarına tanık olsak bile bir beğeni, bir coşkunluk, bir huşu hissi bizi sarmalıyor. O nedenle bizde, "alim" olmaktan öte "arif" olmak, "bilgin" olmaktan öte "bilge" olmak biraz daha yeğ tutulmuştur.

Bilgi olmadan taniklik olmaz. Taniklikancak bilgi ile mumkundur. Bilmek sadece insanoghluna ozgu bir kavram ve eylem oldugundan konu sadece ya bilissel ya da inancsal bir yanasimdir. O "olagan ustu" tablolari da cizen insanogludur ve kendi zihin ufkunun kavramsal bilgisi ile cizmistir.

Neyin neye "yeg tutuldugu" ve neye ne gore "anlam/icerik" verildigi her bir beyne gore degisir.

Sonucta bilgi ve bilge bilmek ve bilgin, kalici degil; yenilenebilen cagdaslasabilen ve degisken ve de bu degiskinlige ayak uydurulabilen daimiliktir.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
10.000 yıllık tarihi birikimizle şu an olduğumuz noktaya ulaştık.. ve şu an olduğumuz yerden anlıyoruz ki ,değil bir 10.000 yıl daha 1.000 .000 yıl geçse bile bizim varlığa çıkmamıza neden olan sebebi /sebebleri bulmamız imkansız .. Dünyanın ekolojik işleyişi gereği çelik bile en fazla 3.000 yıl bozuma uğramıyor..3000 yıl içinde toprak olup gidiyor.. geleceğe bakıyoruz değil bu evrenin dışına çıkmak galaksimiz dışına çıkmak bile mümkün değil..insanlığın kaderi ve sonu en fazla güneş sisteminin tükenişi ile birlikte son bulacak muhtemelen..

Ayrıca dediginiz gibi evrende herşey geçici ve sonlu..

Evrende hersey daimi ve siunirsiz/sonsuz. Buna verilen sinir/son sadece gecici ve yanlislanabilir ve de yenilenebilir. Zaten bunu kalici kilmak inancin ve de ideolojinin tutuculugu ve zamanla da bilginin daimiliginde gericiligidir.

Bir Tanrı yoksa hayatın hiçbir anlamı yoktur.. eğer sonunda yok olacaksak bu hiç varolmamış olmaya denktir..iki hiçlik arasında varolmak varolmak falan değildir bana göre.. öyleyse yaşam nedir? cevap net; HİÇ.

Islam da bildigim kadariyla Allah'in anlami yasam sonrasi cennet/cehennem de. Dogada yok olmak diye bir olgu yoktur, degisim donusum baskalasim ve olusum daimiligi vardir. Hiclik te anlam ve icerik olarak pozitiftir.

Peki bir Tanrısal bilgi ve plan çerçevesinde burdaysak ve bu Tanrının (tarih boyuncada görüldüğü gibi) sessiz kalması bu planın bir parçası ise..bu Tanrıyı bilim yolu ile bulmak veya bilim yolu ile olmadığını kanıtlamak mümkün müdür? yani bu Tanrı buna izin verir mi? bu Tanrı bilim yolu ile kendi sessizliğinin bozulmasına izin verir mi? cevap açık ;vermez. kısacası bu Tanrıya ulaşmanın yolu bilim değil demek ki..

Bilim bilimsel olarak fenomenin gozlemidir. Tanri gozlem vermez ve bilimsel bir icerigi yoktur. Sadece inancsal ve ideolojik icerigi vardir. Buradaki bilimsellik te bu inancsal/ideolojik icerigin toplum uzerindeki sosyo-psikolojik gozlemini ortaya koymaktir. Tanriyi varlamak ya da yoklamak tanriya inancsal teslimiyettir.

Öyleyse insanı determinizm ile kuşatmaya çalışan bilim dayatmacıları determinizme sadık kalmaya ve onu hayatın anlamının merkezine almaya devam etsinler..ancak hayatın anlamı /idea//inanç gibi konularda gelip başkalarının yoluna oturup yolu kapatmaya çalışmasınlar..

ve ismail beyden alıntılarsam;

O nedenle bizde, "alim" olmaktan öte "arif" olmak, "bilgin" olmaktan öte "bilge" olmak biraz daha yeğ tutulmuştur.

Bilim dayatmaz, ortaya koyar. Bilimde ki determinizm sadece bilgiye ulasabilmek bunu gozleme tasimak ve olgui olarak gecerli kilmaktir.

Kimse kimsenin "yoluna oturmaz" boyle bir algi varsa, bu teslimiyettir. Isteyen istedigi yolda gider, tabi kontrol kendinde ise.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Sapan konuyu biraz daha saptırmaya devam ederek diyeyim ki;bilimsel bilgi, uzam-zamanda nedensellikle koşullanmış görüngülerle(tasarımlar-fenomenler) ilgilenirken, hayatın iç özü yani anlamı nasıl bilimsel olarak bilinebilir ?

"hayatin ic ozu" derken neyi kast ediyorsun?
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Basmakalıp gezinti ve haybeye uzatılmış cümleler için teşekkürler Evrensel İnsan. Başlığı yeterince saptırdık. sizden ricam bu basmakalıp gezintilerinizi her başlıkta yapmayın. lütfen geçmişte aldığınız benzer tepkileri (sadece benden değil herkesten gelenleri) değerlendirin.
 

Aydın

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
5 Haz 2012
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Tum evrenin bilgisinin elde edilmesi diye bir yanasim yoktur bilimde. Bilimde gozlem veren hewr bir fenomen sonsuz ve sinirsizdir, dolayisiyle bunun algi ve kavramsal bilgiye donusmesi de sonsuz ve sinirsizdir.

İdealizmin bakış açısından insana gözlem verenin görünüş-fenomen(kendinde şey değil) olduğu doğrudur.Lakin bilimsel bakış açısından böyle bir şey kabul edilemez çünkü bilime göre işte bu yazdığım klavye gerçektir,fenomen falan değildir.Bilimsel bakış açısına göre o,hiçbir algıyan zihin olmadan da varlığını sürdürecektir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst