İnsan "bilmek" için mi vardır yoksa "tanık" olmak için mi?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde ismailduran tarafından oluşturulan İnsan \"bilmek\" için mi vardır yoksa \"tanık\" olmak için mi? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,964 kez görüntülenmiş, 63 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı İnsan \"bilmek\" için mi vardır yoksa \"tanık\" olmak için mi?
Konbuyu başlatan ismailduran
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
İnsanın beş duyu organı algılama konusunda sınırlandırılmış. Belli frekanslar arasında görüyor ve işitiyoruz. Bu "verilmişlik" koşulu içinden baktığımızda, bilme eylemini gerçekleştiren araçlarımız bu sınırlılığıyla eşyanın "kendinde şey" olarak hakikatini nasıl olur da kavrayabilecek? Bu açıdan baktığımızda, acaba insanın varoluşsal nedeni, "Hakikati" bilmekten öte varlıktaki yüce sanata ve işleyişe tanık olması mıdır? diye soruyor insan.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bilmeler içinde varolduğumuzu bilmek en önemlisi bence. varlığımızın farkındayız,bir benliğimiz ve irademiz var ... bu evrene bakıp bunu bilmek yani varolduğunu bilmek mucizevi bir şey.. bir yaratıcı varsa eşyanın bilgisi işimize yarayanlar (tıp-teknoloji vs) dışında çok önemli değil çünkü bu bilgi sonuçta geçici ve sonlu..çünkü her an yaratıcı tarafından değiştirilebilir..kısaca yaratıcı varsa ast olan O'nun bilgisidir..

bilmek için mi varız, tanık olmak için mi, sorusuna cevabım; bilmektir. ancak öncelikle, varolduğunu bilmek ..Bu evrende Tanrının belirgin/görünen otoritesi olmadan varolduğunu bilmek..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
herhangi bir şey için var değiliz ; varız da herhangi bir şeyiz... yani var olduğumuz için, düşünebiliyoruz, bilebiliyoruz, eyleyebiliyoruz, ...vs...
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
"exnihilo nihili" (hiçten hiç çıkar) antik yunandan kalma bir sözdür. İki hiç arasından varlık çıkamaz, demişler. Sizin varoluşçu görüşünüze uygun olarak ifade ettiğiniz "yeryüzüne fırlatılmışlık" kavramına ben, başka bir kavram olan "givenness" (verilmişlik) kavramını eklemiştim. Her durumda, ister varoluşçu olarak "Varım, öyleyse düşünebiliyorum" diyelim, ister Descartesçi olarak "Düşünüyorum, öyleyse varım" diyelim, bu yukarıda bahis açtığım felsefi sorunsala olumlu ya da olumsuz bir katkıda bulunmuyor. Kaynağı ister kör rastlantı olsun, ister doğa, ister tanrı olsun tek belirleyebildiğimiz şey "verilmişlik" Pazarlık masasına oturup da kendi tercihlerimize göre düşünebilme, bilebilme, eyleyebilme, ... vs... işleri için gerekli ekipmanı belirlemiş değiliz. Bundan dolayı varoluşumuz bile bize "amaçsızca" verildiyse, düşünsek ne, bilsek ne, eylesek ne ... vs ...?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
mesajın bana mı yöneldiğini tam anlamadım ama giriş yazısı bağlamında belirtmek isterim ki ; i. kantın 'kendinde şey'i, bilme süreci açısından, günümüzde bimenin yalnızca bir aşamasıdır... yani, eğer ben, diyelim doğal kauçuğu tümüyle aynı özelliklerde olmak üzere, tek bir kauçuk ağacının yanından bile geçmeden, tamamen sentetik olarak üretebiliyorsam ; o, artık ''kendinde şey'' filan değil, ''benim için şey'' demektir... ve bundan çıkarılması gereken sonuç , şeylerin, ''ding an sich'' ve ''noumenon'' olarak aşılmaz bir duvarla ikiye ayrılmış olmadığıdır....
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
"Givenness" (verilmişlik) bir sınırlamadır. Bu sınırlama çerçevesinde doğal kauçuk olarak deneyimlediğimiz şey "kendinde şey" olarak bize tam olarak kendini açımlamamıştır. Bu olsa olsa bu sınırlılığımız içinde deneyimlediğimiz kadarıyla kendini bize "doğal kauçuk" olarak sunan "şey"in bizim kısıtlı ekipmanımız tarafından "doğal kauçuk" biçiminde kavramlaştırdığımız imgesidir. Ne zamandan beri "kendinde şey" olan bir varlık insanının onu deneyimlemesinden hemen sonra "insan için şey" e dönüşüyor bunu anlayamadım? "Numen" olarak var olan bir şey, insan onu deneyimleyip, kavramlaştırıp, yargıladığı andan itibaren "fenomen"e dönüşür demek, "numen" kavramını tam anlamıyla anlamamak demektir.
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
"Givenness" (verilmişlik) bir sınırlamadır. Bu sınırlama çerçevesinde doğal kauçuk olarak deneyimlediğimiz şey "kendinde şey" olarak bize tam olarak kendini açımlamamıştır. Bu olsa olsa bu sınırlılığımız içinde deneyimlediğimiz kadarıyla kendini bize "doğal kauçuk" olarak sunan "şey"in bizim kısıtlı ekipmanımız tarafından "doğal kauçuk" biçiminde kavramlaştırdığımız imgesidir. Ne zamandan beri "kendinde şey" olan bir varlık insanının onu deneyimlemesinden hemen sonra "insan için şey" e dönüşüyor bunu anlayamadım? "Numen" olarak var olan bir şey, insan onu deneyimleyip, kavramlaştırıp, yargıladığı andan itibaren "fenomen"e dönüşür demek, "numen" kavramını tam anlamıyla anlamamak demektir.
anlaşamayacak gibiyiz... ama yine de deneyelim... könisbergli bilgenin, nesneyi, duyularla algılanabilen ve dolayısıyla bilinebilen ''fenomen'' ve ne duyularla ne de akılla kavranamayan, bütün algılarımızdan bağımsız varoluşsal öz anlamında ''noumenon'' olarak, ikiye ayırmasını kabul etmiyorum... nesnenin, kendinde şey olarak, özne açısından asla bilinemeyecek (ding an sich ya da noumenon gibi) bir yönü olduğunu kabul etmiyorum... dolayısıyla, herhangi bir şeyin 'noumenon' olarak varlığını, daha baştan kabul etmediğim için, ''noumenon vardır ama, insan onu öğrenince/bilince 'fenomene dönüşür'' filan demek istemiyorum... kendi payıma, felsefenin ikinci sorununa olumlu yaklaşıyorum... benim açımdan dünya, bilinebilir bir şeydir ve bilgi dediğimiz kavram; objektif gerçekliğin, sübjektif yansımasını ifade eder... henüz bilemediğimiz şeyler olsa da (ki bu hep olacaktır); ilke olarak bilinemez bir şey yoktur... daha açık, tam ve kesin bir ifadeyle belirtmek gerekirse; nesne, dibine kadar bilinebilir... diyeceğim...
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Bilgisayar ekranında gördüğümüz "kauçuk" resmi, bilgisayar hard diskinde "1" ve "0" rakamları ile kodlanmış biçimde bulunur. Hard diskte sadece O'na ait bu "kodlama" en az ekran aracılığıyla bize kendini sunduğu biçimi kadar "gerçek" tir ve her iki koşulda da bunlar "O" dur. Acaba doğada karşılaştığımız kauçuk da zihnimizde temsili olarak yine "1" ve "0" larla kodlanıyorsa ve bu insan zihninin koşullarında bu biçimde kodlanabiliyorsa, o karşılaştığımız şey gerçekten de "kendinde şey" olarak kauçuk mudur?
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
bakın, gerçekliğin kendisi (burada kauçuk ağacından elde edilmiş bir parça somut kauçuk kütlesi) ile , onun insan bilincindeki yansıması olan kauçuk kavramını (yani somut kauçuk kütlesinin, ''bilgisini'') aynılaştırmaya, birbirinin yerine koymaya , birbiriyle karıştırmaya devam edecekseniz, bu konuda meram anlatmak için daha önce çok uğraştığım için, hiç yorgunu yokuşa sürmeyin ve beni mazur görün...
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Ben kauçuğun insan zihnindeki "imgesi" ile dış dünyadaki "nesnesi"ni aynılaştırıyor değilim. Berkeleyciler gibi dış dünyadaki kauçuğun varlığını yadsımıyorum ki... Bir köpek dile gelse ve şu karşımda duran gri nesneye kauçuk mu diyorsunuz? dese ve biz de hayır o karşında duran nesne kahverengidir, desek köpeği nasıl ikna edeceğiz ki? (Köpeklerin dış dünyayı siyah-beyaz algıladıklarını işittiğim için bu örneği verdim.) Kendini bizlere ayrı, başka canlılara ayrı sunan bir nesne hakkında nasıl gerçek niteliklerinden bahsedebiliriz ki? İnsan her şeyin ölçüsüdür, deyip "insana göre olan gerçektir." göreceliği ile nesnenin kendiliğinde şeyliği hakkında konuşsak hakikaten dediğiniz gibi insana yorgunluk veren bir demogoji olur...
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
evet, kauçuğun dış dünyada var olduğunu reddetmediğinizi ve dolayısıyla size (henüz) berkeleyci denemeyeceğini biliyorum ; ve zaten öyle bir şey de demiyorum... ama siz, hem hard diskte yer alan ve kauçuğu temsil eden ya da yansıtan kodlamayı, -en az ekran aracılığıyla bize kendisini sunduğu biçimi kadar ''gerçektir''- ...diyerek, o kodlamanın aslında somut kauçuk kütlesini temsil eden / yansıtan bir sembol ve dolayısıyla bir bilgi olduğunu yadsıyor , onu somut kauçuğun yerine koyuyorsunuz ; hem de nesnenin kendisi ile bilgisini aynılaştırmıyorum, diyorsunuz... berkeleyci değilim diyorsunuz ama, başka canlıların nesneleri başka renkte görüyor olması, bizzat berkeleyin savlarına dayanak yapmaya çalıştığı bir durumdur... nesne, (yani gerçeklik) kendisini insana başka, başka canlılara daha başka biçimlerde filan sunmaz... o, ne ise odur... insanın da dışındadır, köpeğin de... insanın ya da köpeğin bilincine yansıyan imgesi, gerçeklik ya da nesne değil, onun bilgisidir ve bu bilgi, aslına uygun, yani doğru olabileceği gibi, aslıyla uyumsuz yani yanlış da olabilir... gerçeklik kavramı zaten insan bilincinden ya da özneden bağımsız olarak var olmakla tanımlandığına/belirlendiğine göre ; ''insana göre olan gerçektir'' diye bir şey olmaz... toptan saçmadır...
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Her turlu gerceklik insanoglu yapilandirilmisligidir. Insanogluna yansiyan ve ondan bagimsiz ki buna kendi de dahil gozlem veren, bir fenomenal algi mumkundur, yalniz bunun her turlu adi, sifati, anlami, icerigi, bilgisi, kavrami v.s. insanogluna aittir.

Kisaca insanoglu kendi de dahil, kendisine gozlem ve yansi veren A yi, B'ye donusturerek yansitir ve A artik ortada yoktur. Cunku A ile ilgili her turlu ortaya koyum, B temelindedir. Iste burada A vari B olmasina donusmustur.

Bu donusumu saglayan A bunyesindeki B donusumu yetisi olan C yani insanogludur.

Dolayisi ile buradaki ilk el varlikbile bir B'dir. Cunku insanoglu A'yi ancak B olarak yansitir ve bu epistemolojik olarak ve monolog olarak henuz ve sadece insanoglu temellidir ve onun eliyle adina ve ona aittir. Onun B'ye donusturdugu hic bir A'yi baglamaz. Cunku A ile oertak bir dialog yoktur ve hic bir A boyle bir ortak diaslog olmadigindan, kendini B ye donusturen C insanogluna yonelik "Ben B degilim, sen beni B yaptin" diyemez.
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Ben hiç bir sözümde "nesneyi insan zihni kurar, aslolan insanın zihnindeki imgelerdir" ifadesini kullanmadım. Hard diskteki kodlama veya insan zihnindeki kodlama bilgi değildir, nesnenin kendisidir de demedim. Söz "numen" ve "fenomen" ayrımından buralara geldi. Nesnenin bilgisi aslına uygun, yani doğru olabileceği gibi, aslıyla uyumsuz yani yanlış da olabilir, diyorsunuz. Benim öteden beri savunmaya çalıştığım savı tekrarlamışsınız. Doğanın bir üyesi olarak verilmiş bu zihin koşulları altında nesnelerin bilgisini tartışıyoruz. "...daha açık, tam ve kesin bir ifadeyle belirtmek gerekirse; nesne, dibine kadar bilinebilir" dediğiniz için bu itirazı yapmıştım ama sizin gerçek savınızı tam belirlesem ben de meramımı anlatabileceğim...
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Sayın evrensel-insan dostum, paylaştığınız görüşler acaba birazdahaderinmavi dostumla yapageldiğimiz diyolog esnasında mı oluştu, yoksa ilk olarak gündemi okudunuz da bağımsız olarak mı düşüncelerinizi sergilediniz tam algılayamadım. Eğer ilk durumsa, tartışmanın zemini inanın ki epistemolojik değil... Nesne-zihin veya nesne-bilgi ilişkisi tam da söylediğiniz gibi, buna tüm kalbimle katılıyorum. Ben zihin-nesne ilişkisinin neliği ve nasıllığını tartışmıyorum. Verilmiş biçimiyle, sınırlılıkları içinde bu zihinsel kurgumuzla oluşan insan bilgisinin niteliğini tartışıyorum.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Nesne insanoglu tarafindan kendisi olarak bilinemez.

Nesnenin gozlemini ve yansisini alan insanoglu onu algisi ve kavramsal bilgisi ile kendi adina ortaya koyar.

Insanoglu seyin ne oldugunu degil, bilgisini ortaya koyar. Bu temelde nesnel olan bilgi olarak insanoglu soyutlamasini tasir.

Bunu ben bir ust mesajda "A'nin B'ye C tarafindan ve C dahil donusturumu" olarak acikladim.

Iste o yuzden gerceklikve her turlu algisi anlam ve icerigi, ontolojik degil; yapilandirilmistir.

Metafizik varlik temelinde ontolojik/teolojik ve fizik otesi olarak varligi "ne" temelinde indirgemeci ve determinist olarak ortaya koymak icxin tartisir.

Halbuki bilim, varligin ne oldugunu degil; gozlemini ortaya koyar. Yani bilimde varligin ne oldugu tartismasi yoktur ve bilim gozlem veren taban olarak varligi fenomen temelinde gozlemler.
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
İnsan varlığı bilemez ama ona tanıklık eder mi diyorsunuz?
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Sayın evrensel-insan dostum, paylaştığınız görüşler acaba birazdahaderinmavi dostumla yapageldiğimiz diyolog esnasında mı oluştu, yoksa ilk olarak gündemi okudunuz da bağımsız olarak mı düşüncelerinizi sergilediniz tam algılayamadım. Eğer ilk durumsa, tartışmanın zemini inanın ki epistemolojik değil... Nesne-zihin veya nesne-bilgi ilişkisi tam da söylediğiniz gibi, buna tüm kalbimle katılıyorum. Ben zihin-nesne ilişkisinin neliği ve nasıllığını tartışmıyorum. Verilmiş biçimiyle, sınırlılıkları içinde bu zihinsel kurgumuzla oluşan insan bilgisinin niteliğini tartışıyorum.

Benim bu dusuncelerim sitede konu ve baslik olarak var zaten. Benim tartisma zeminim epistemolojiktir, cunku diger butun zeminler bu temeldedir. Metafizigin tartistigi varlik ve her cesidi, A'nin degil; B'nin tartismasidir. Yani madde de dusunce de kavram da zaten A degil, B'dir.

Cunku insanoglu kendisine gozlem veren A'yi B olarak maddeye donusturmustur. Madde bunyesinde insanoglunun gozlemini algisini ve kavramsal bilgisini tasir. Dusunce de aynidir.

Ayrica her turlu tartisma da epistemoloji yani bilgi temelindedir. Bizler insanoglu olarak tum tartismamizi konu ve kavram ne olursa olsun, kavramsal bilgi uzerine yapariz. Madde de bizim kavramsal bilgimizdir.

Insan bilgisinin niteligi uc cesittir. Fiziksel, sosyal ve matematiksel/mantiksal bilgi.

Bunun disinda da bilgi sifatsal olarak degerlendirilebilir, mesela; bilimsel, inancsal, ideolojik, metafizik, bilgisel, bilissel, yaratilissal, etik v.s.

Iste burada da benim acimdan bilginin bilimselligi ve bilisselligi onemlidir.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
İnsan varlığı bilemez ama ona tanıklık eder mi diyorsunuz?

Hayir aksine insanoglunun varligi sadece bilebilmesinden bahsediyorum. Cunku kendi de bir varlik olarak kendine gozlem verir. Ayrica bil kokeni de sadece insanogluna aittir.

Dedigim su; Insanoglu bilimsel olarak fenomeni degil; gozlemini ortaya koyar. Fenomeni ortaya koyma ve ne oldugunu metafizik olarak determine etme ve indirgeme tartismasi bilimsel degil; inancsal ve ideolojiktir.

Buradan da fenomenin kendi kendini ortaya koyamayacagi ve yine bir fenomen olan insanoglu gozlemi algisi ve kavramsal bilgisi ile ortaya konabilecegi anlasilir. Bu ortaya koyuma insanoglunun kendisi de dahildir.
 

ismailduran

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Bir çelişki yok mu? Hem tüm çıplaklığıyla A öteki olarak orada duracak, biz yani C onu B'ye dönüştüreceğiz ve bu B üzerinden A hakkında konuşacağız. Demek ki C için tek gerçeklik var o da B...
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Bir çelişki yok mu? Hem tüm çıplaklığıyla A öteki olarak orada duracak, biz yani C onu B'ye dönüştüreceğiz ve bu B üzerinden A hakkında konuşacağız. Demek ki C için tek gerçeklik var o da B...

Maalesef, dogal/fenomenal zihniyetin yapilandirilmisliginin kokeni, temeli ve tabani olarak;

X'in fonksiyonu y sadece x'e gore ifade edilir.

Yani ne y nin kendisi ortadadir, ne de onu fonksiyonu ile ortaya koyan x ortadadir. Ortada olan, xin y sidir. Yani B.

Iste bu temelde; seyin ne olarak ortaya konmasi olan y; aslinda kendisini degil; x fonksiyonunu ortaya koyar. Iste buradaki x seyin karakterini ve geri planini, y de goruntusunu verir.

Ikisi birden zi (zay okunur ve xy birlikteligidir) olarak B'yi verir.

Usrtelik C olan da fark edilemez ve B bunyesinde algilanir. O yuzden materyalizm insanoglunu maddeye, idealizm de dusunceye, pozitivizm de kavrama indirger.

Halbuki insanoglu bu uclu butunudur. Yani fizigi zihniyeti ve soyutlamasi.

O B gerceklik olarak C'nin yapilandirdigidir.

Iste metafizigin yani varlik dalinin felsefesi insanoglu farkini algilayamaz. Insanoglu temelli bakisacisi sadece bilimsel bilgi algisi ile mumkundur. Diger bilgi cesitleri de bunu algilayamaz.

Cunku bilgi, gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasidir. Iste bu dogrulama her bir metafizik ideolojik inancsal dogru varlik tabanina gore degisir ve her biri monist olarak indirgemeci ve determinist olarak kendi dogrularinin tek mutlak ilk dogru oldugunu savunurlar. O yuzden de varligin ne oldugu, gercegin ne oldugu, gercekte var olanin ne oldugu ve gercek varligin ne oldugu tartismasi insanoglu kendini bildi bileli kisir dongu olarak devam eder.

Zaten bu yuzden tum izmler insanoglunu ya maddelestirir ya da kullastirir ve insanoglunu nicelik olarak algilar ve zihnini ve kavramini nitelik olarak bilinc olarak degerlendirmez. Tum yapilan izm temelli guc otorite ve iktidarlarin toplumu ttek duze kendi dogrularina gore yonlendirme ve yaptirim uygulama diktatorlukleridir.

Aslinda burada bahsedilen her bir konu ve kavram detayli ve baslik olarak aciklamali sekilde bu sitede var.

Tarih sokrates ile birlikte bilginin metafizige ve gercegin ne olduguna tasinmasi ile, insanoglu sokrates oncesi o bilimsel yapisini kaybetmis, tekrar ve bu sefer bilincli olarak 29. y.y. in ortasindan itibaren tekrar rayina oturtmustur.

Cunku bugun bilimsel bilgi diger bilgilerden her yonu ile farkini ortaya koyabilecek; yani inanc ideoloji ve gercek/dogru dan farklilasabilecek sekilde ortaya konmustur.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst