- Konbuyu başlatan
- Yöneticiler
- #1
- Katılım
- 7 Ara 2013
- Mesajlar
- 6,615
- Tepkime puanı
- 504
- Puanları
- 113
İnançsız Damgası
Bitmeyen tartışma; İnançsız damgalaması...
İnançsız ve inançsızlık kavramı ve inanmayan kavramı toplumsal damgalama (stigmata) (işaretleme) ve toplumsal ayrımcılığa dair bir kavramdır. Yargılayıcı bir kavramdır. İnancı; güç, tekel ve tek gerçek olarak dayatır ve durumu da böyle sanır ve ele alır. Buna dair bir ön yanılgı ve otoriteden destek ve güç alır/görür. Ortaçağ karanlığında akıl hastalığına, deliliğe ve cadılığa yapılan kadar belirli ve nahoş bir stigma (damgalama) ve ayrımcılıktır.
Eğer tanrı kavramını özgürce sorgulayıp bundan ayrılamlandı iseniz (Dinsel Tanrısal düşünceye sahip ya da üye olma olmama anlamında belirtilen) İnançsız damgası ve etiketi size herhangi tartışma da sunulursa bunu hemen açıkça reddedin! bunu karşı taraf bildirin! Bu etiketi sahibine geri verin ve ifadeye çeki düzen vermeksizin bunu tartışmayın ya da önce bunun yanlış olacağını anlatın çünkü diğer durumda baştan eristik bir tartışma içinde kendinizi bulacaksınız.
Neden?
Asimetrik bir zemindir ve eriştik (kayıplı, karşı tarafın sizi anlamayacağı , empatiden bağsız olduğu ve kendi içinde/ölçütünde hep haklı çıkacağı) bir tartışmaya sizi götürür. Zemin yanlıştır.
Düşünce özgürlüğü kapsamında durum şudur.
A- Tarının varolduğunu düşünenler.
B- Tanrının varolmadığını düşünenler.
C- Bunu bilemeyiz bilmiyoruz diyenler ya da bununla ilgilenmeyenler ve diğerleri
İnanç ve vicdan özgürlüğü kapsamında durum şudur.
A- Tanrının varlığına inananlar.
B- Tanrının yokluğuna ve olmadığına inananlar.
C- Bunu bilenemez olduğuna inanan ya da bununla ilgilenmeyenler ve diğerleri
Yani kişinin kendi inanç ve vicdan durumu var. Kendi düşünce durumu var. Senin benimsemeni benimsemek zorunda değil. Toplumun genel kabullerine de uymak zorunda da değil. Bunu yapmıyor diye ona inançsız diyememelisin ve diyemezsin de.
Birinin size Budizm'e inanmıyor diye inançsız dediğini düşünün!
İnançsız berbat bir yakıştırmadır. Bunu diyene iade edin ve reddedin ve bu tutumu düzeltene kadar aksini tartışmayın, bu kişiyle de tartışmayın ve önce verili zemini ifadeyi gözden geçirmesini kendini kontrol etmesini isteyin.
İki örnekle açıklayacağım. Uzun yıllar internet grupları ve formlarında bunu tartıştım.
"Babam ateist, ben inançsız birinin merhametli ve vicdanlı olabileceğine hiç inanmıyorum"
Öykü Gürman
İnanç başka kavram, ateizm başka kavramdır. Bu ikisi birbirine -bana göre ise- bağsızdır. Fark şöyle. Örneğin inanç gökkuşağı demekse ateizm armut demektir.
Yeryüzünün en talihsiz açıklamalarından biri. Buradan bakınca ya bu kişi bir çarşaf içinde Arap çöllerinde doğmayı hakediyordu ya da daha muhafazakar bir tabanda toplumsal özgürlükleri kısıtlanmış olarak eminim varolmayı ve bu ifadeyi düzenleyene ve bir tekzip yayınlayana kadar hala ediyor.
Geçenlerde bu gönderiyi duvarımda gördüm. Bir facebook grubunda paylaşılmıştı. Bunları kişisel bir empatiyle yazıyorum çünkü çocuklarım var. Bu ifadenin (saldırının) kendi alçakça ve ahlaksız.
İnançsız ne demek?
non-teist nedir? kime denir?
a-teist nedir?
Bunları kısaca anlatarak başlayayım.
non-teist nedir?
Öncelikle elimizde teizm (tanrıcılık/dindarlık) ve monoteizm (tektanrıcılık) gibi kavramlar var. İngilizce non kavramı; dışında, ilgisiz, bağsız anlamındadır. Yani Tanrıcılık fikrinin dışında kalanlar bununla ilgisizler non-teist olarak kapsanır. Örneğin baskın bir düşünce akımı edebiyat akımı düşünelim. Bununla ilgilenmeyebilirim ve kendi yolum olabilir. Ona göre non'um, konunun dışıyım. Bunun gibi.
Tanrıyla, tanrıcılıkla diğerlerinin anladığı gibi ilgilenmeyen ya da tanrı fikrini tıpkı diğerleri gibi benimsemeyen ve bu kapsamın dışında kalan kendi özgür ya da farklı fikirleri olan genel gruba "non-teist" ler denir.
non-teist dendiğinde bu "agnostik", "deist", "panteist", "ateist" hatta bir "Budist"i ve "Paganist"i ve "Şamanist"i uzayan vb ni içerebilir çünkü bunların hiçbiri bilindik anlamda yerel bir tanrıya, kişisel bir tanrıya anlam yüklemiyor ve dahası senin bireysel tanrına ve dinine inanmıyor olabilir. Bir dindar Einstein'in rahip örneği hepsini kabaca ateist olarak sınıflar ve çok kabaca kategorize eder.
Kabaca toplum ya da dindar ve teist olan tarafından bunların çoğu a-teist olarak ele alınır. Kabaca inançsız ve öteki olarak damgalanır. Bu koca bir yanlış (hata) yanılsama ama kişini kendi balonu ve yanılsamasıdır.
Yani Öykü Gürman kadar düşünebilen, algılayabilen ve onun kadar dünyadan haberi olan birinin yanılsamasına göre toplumunun verili kabul ve Tanrılarına inanmayan Sokrates ve Parmenides, Hypatia, Einstein vb. inançsız ve vicdansızdır yani ateisttir. Bu kişiler muhtemelen merhametsiz ve bencildir.
Sokrates dahil evet çünkü toplumunun tanrılarına inanmadığı ,bunları sorgulayıp eleştirdiği için yargılanıp öldürülmüştür ve evet Öykü Gürman kafasına göre Sokrates ateist merhametsiz ve vicdansız olacaktır.
Dinler ve Tanrı düşüncesi genel de inanç kavramı adı altında ele alınır. Bu genelin bir tahakkümüdür ve bizce yanlış bilgi tahakkümdür. Bu daha önceden dayatılmış bir dezenformasyon zeminidir. Bu bir bilgi zemini değil.
Bize göre din ve tanrı anlayışları toplumsal geleneksel-göreneksel bir kabuldur ve verili bilgi zeminidir, adeta kültür, gelenek görenek benzeri bir yapıdır. Yani bunun ahlakla, inançla, vicdanla bize göre hiç bir bağı yoktur ve olamaz da. Bir ahlak sisteminin ya da merhametin ya da vicdanın tek bir ölçütü tek bir herhangi din ya da anlayış olabilir mi? Kaldı ki modern toplumlarda ahlakın ölçütünü zaten toplumsal ortak yasalar ve ortak uyulan bir kurallar dizgesi ve toplum vicdanı belirleyecektir.
Etik (ahlak) asıl felsefenin konusudur. Vicdan ve merhamet... Bu dinlerin tekelinde değildir ya da tanrıya inandığını varsayan ya da herhangi dine mensup olduğunu söyleyen kişiler ne merhamet ve ne de vicdanı diğerinden daha iyi bildiğini ya da bu anlamda daha üstün bir duygu taşıyacağını iddia edemez ve etmemelidir. Bunlar talihsiz ve kendini bilmez, çocukça açıklamalardır.
İkincisi non'a dönelim. Diyelim futbola ilgilenmiyorum. Bana futbol'a inançsız diyebilir misin? Sanırım diyemezsin. Futbolla ilgilenmiyorum diye spor ve egzersiz bilincim olmadığını dayatabilir misin?
Bunların yaptıkları tam da budur.
Din ve Tanrı düşüncesiyle ilgilenmemek bize göre böyledir. Kişiler bunlara büyük anlamlar yüklüyor diye tersi değil. Tam aksine Parmenides vb. örneğindeki gibi kişi Varlığı derin bir akıl ve düşünce ve sorgulama süzgecinden geçirerek bu fikire ve kanıya ermiş olabilir. Einstein örneğindeki gibi; ne olduğunu kendim anlamadığım ve bir tanrı olup olmadığına karar veremediğim ve bunu çözemediğim için orta da çekimser duruyorum demek ne büyük dürüstlük ama bunu göremiyorlar.
Tam aksine kişinin -subjektif- inanç ve tutum diye iddia ettiği ve dayattığı bağlam bu gerçekleri geçersiz kılmayacak.
Herkesin örgütlü bir düşünce, eylem, kabul ya da inanç zemini ve sistemi olabilir. Kaldı ki hukuk devletlerinde yaşıyoruz ve yasalarımız bizi sınırlayıp ne yapmamız gerekeceğini söyler. Yasaya saygılı ve yasa bilinci olan ve herkesin eşit-ortak haklarına duyarlı saygılı-erdemli bir yurttaş olmak. Bu kamusal hukuk ve vicdanda bu anlamda en üstün ödev ve anlayış olmalıdır. Yasalar uygun değilse yasaları geliştirmek mesela. Herkese ortak uygulanan yasaların olduğu ve ortak/birlikte yasa koyulan demokratik bir yasamanın olduğu bir toplumda dinsel şeriatin, yasaların ve uygulamaların kanun koyucu vicdan dayatıcı olmasına gerek var mı? Birey yada toplum vicdanını bunun temsil etmesine gerek var mı? Sanırım Öykü Gürman gibilere göre var.
Eğer sözde kişisel inanır olmak; birine merhametsiz deme ve onu küçümseme ve büyük bir bencillikle inançsız gibi yakıştırmaları diğerlerine kolayca yapma hakkına böylesi geçit veriyorsa kişilerin kendini sınaması ve değerlendirmesini rica edeceğim.
a-teist nedir?
A-Teist kavramı genelde anti, karşıt, ve zıt olmaktan ileri gelir ve bazılarımız kendini böyle tanımlar. Özelikle mevcut bilimsel zemini ve evrim kuramı vb. yapıları öğrenerek dinden ve tanrı düşüncesinden vazgeçen, soğuyan-uzaklaşan arkadaşlarımız.
non-teistler olarak tamamımız böyle değiliz. Bunu anlatmayı deniyoruz.
...
Biz bazılarımız da bu zemini yani ateizm deneni de tıpkı dindarlık ve teizm gibi felsefi olarak henüz yetersiz ve çelişik buluruz.
Mesela bana göre varlık başlayamaz. Bir evrenin başlaması ve tekilliği söylencesine ve bir evrim kuramı yapılandırmaya ihtiyaç yoktur. Varlığın yoktan gelemeyeceğini görmek ve anlamak başlıbaşına bir oluşmanın ve başlangıcın reddini getirir ve buradan bu durumda ontolojik olarak bir tanrı öne sürülemeyeceğini açıkça görürüz. Yani tanrıyı bir bilgi sorunu olarak görür ve aşarız.
Yani bu arkadaşlar bize inançsız yakıştırması yapmasınlar bu saçmasapandır. Kendilerinin b-ilgisizliğidir ve bize göre onların gerçeklere ilgisizliğidir ( kayıtsızlığıdır.) Bana göre onlar henüz gerçeğe ilgisiz ve kayıtsız bu anlamda yeterli inanç taşımıyorlar. Tanrısal bir kabul zeminiyle -bir şeye- inanç öne sürülemez. İnandığını söylediğin hayali öznenin varlığı sorgulanmadı bile. Bunlar çocukça...
İnançsız demek şu demektir ya da şunu dayatıyor değil mi?
Tanrı var da siz inanmıyorsunuz, bunu , kabul etmiyorsunuz ve gerçeği inkar ediyorsunuz?
Böyle bir şey mümkün mü?
Ben dönüp o kişiye sen inançsızsın derim çünkü bana göre varolmayan, hayali olan bir şeyin varlığını kabul edip, sözde buna inandığını söyleyip bunu bana dayatarak ne yapmaya çalışıyorsun?
Senin inandığın herşeye ben inanmak zorunda mıyım? Buna diğerleri de inanmak zorunda mı? Bir senin gerçeklerin mi doğru! Toplumun %80 i kabul ediyor diye büyük çoğunluğu ve gücü arkana alıp bana ahlak, merhamet ve vicdan buyuramazsın sen, bu yaptığın çocukça ve büyü lütfen! derim ve demeliyim.
Hayır, peki. Sen de yokluğuna inanmıyorsun desem ve sen buna inançsızsın desem. Bunu desem hoş ve uygun olur mu?
Tam aksine bence toplumsal tanrı kabulünü, verili zemini sorgulamaksızın, bunu düşünce eleğinden gerçekten reddi (zıttı) ile dengeli bir şekilde gözden geçirmeksizin inanan kişi, çocukça ve subjektif (yani kişisel, seçimli) özel bir alanı genelgeçer diye diğerlerine ve topluma dayatıyor. Yüzde X in fikirleri ve desteği seni ve fikirlerini güçlü yapmaz. Gerçekler güçlüdür.
Bakın, inanç subjektif bir tutum, seçim ve subjektif bir alandır. Bize göre bu kişi gerçeği araştırmaktan kendini alıkoyarak inançtan vazgeçemiyor ve gerçeği görmüyor yani gerçeğe/objektife kayıtsız kalıyor ve üste kendi kişisel (subjektif) duygularını genelgeçer objektif vicdan diye herkese dayatıyor. Bu çocukça..
Yani ona göre sadece tanrıya inandığını söyleyenler vicdan ve merhamet duygusu taşıyabilir.
Bize göre bu kişiler henüz bilgisiz-toy, kişisel bir gerçek araştırmasından geçmemiş, varlığı üzerine içten derin gerçek bir düşünce süreci henüz sürdürmemiş kişilerdir.
Tanrıya inandığı varsayılan kişiye;
Tanrının yokluğu ve olmayışı inkar ediliyor desem uygun mu?
Tanrının olmayışına ve yokluğuna inanmayan desem uygun mu?
Eğer böyle bakıyor ve kategorize ediyor olacak olsaydım bana göre de araştırmadan kör biçimde tanrıyı kabul eden ve buna inanan kimse gerçeklere inanmayan inançsızlar olacaktır hatta yanlış bir merhamet ve vicdan tabanını dayatan/savunan asıl merhametsiz ve vicdansızlar olacaktır.
Ben de kişiyi gerçeklere inançsızlık ve kayıtsızlıkla eleştirebilirim.
Vicdanın ne olduğunu bilmeden başkalarına öğretmeye kalkmak ve bunu genel toplumsal kabul ve dinsel otoriteden güç alarak yapmak pek hoş bir tavır gibi görmüyor.
Özgürlükler haklar ve hukuktan sözediyoruz. Verilen ifade bir kere anayasal haklar, din, vicdan, düşünce özgürlüğüne açık bir saldırıdır. Bana göre uygun yorum da suçtur bile. Ayrımcılık ve nefret söylemidir. Kaldı ki ziyadesiyle yakışıksızdır. Yani bir kişinin toplumunun din ve tanrısını kabul etmemesi merhametin ölçütü olabilir mi?
Kimsenin vicdanını kimse belirleyemez. Bu çok talihsiz bir açıklamadır. Cahilcedir.
Eğer dindar ve teistseniz inkarcı inançsız gibi bana göre neredeyse bir töhmet ve saldırı içeren bu açıklamalar ve yakıştırmalara son verin. Kimse kimsenin, duygu, düşünce inanç sistemini belirleyemez, buna özgürlük diyoruz.
Kişisel inançlar.
Tersine inanmakta bir inanç. Tanrının olmadığına inanmakta bir inanç. Anladınız mı?
İzlanda da tüm dinlerin akıl hastalığı ilan edildiğini biliyor musunuz?
Öykü Gürman' göre İzlanda da hiç merhametli ve vicdanlı baba olmalıdır.
Bitmeyen tartışma; İnançsız damgalaması...
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
İnançsız ve inançsızlık kavramı ve inanmayan kavramı toplumsal damgalama (stigmata) (işaretleme) ve toplumsal ayrımcılığa dair bir kavramdır. Yargılayıcı bir kavramdır. İnancı; güç, tekel ve tek gerçek olarak dayatır ve durumu da böyle sanır ve ele alır. Buna dair bir ön yanılgı ve otoriteden destek ve güç alır/görür. Ortaçağ karanlığında akıl hastalığına, deliliğe ve cadılığa yapılan kadar belirli ve nahoş bir stigma (damgalama) ve ayrımcılıktır.
Eğer tanrı kavramını özgürce sorgulayıp bundan ayrılamlandı iseniz (Dinsel Tanrısal düşünceye sahip ya da üye olma olmama anlamında belirtilen) İnançsız damgası ve etiketi size herhangi tartışma da sunulursa bunu hemen açıkça reddedin! bunu karşı taraf bildirin! Bu etiketi sahibine geri verin ve ifadeye çeki düzen vermeksizin bunu tartışmayın ya da önce bunun yanlış olacağını anlatın çünkü diğer durumda baştan eristik bir tartışma içinde kendinizi bulacaksınız.
Neden?
Asimetrik bir zemindir ve eriştik (kayıplı, karşı tarafın sizi anlamayacağı , empatiden bağsız olduğu ve kendi içinde/ölçütünde hep haklı çıkacağı) bir tartışmaya sizi götürür. Zemin yanlıştır.
Düşünce özgürlüğü kapsamında durum şudur.
A- Tarının varolduğunu düşünenler.
B- Tanrının varolmadığını düşünenler.
C- Bunu bilemeyiz bilmiyoruz diyenler ya da bununla ilgilenmeyenler ve diğerleri
İnanç ve vicdan özgürlüğü kapsamında durum şudur.
A- Tanrının varlığına inananlar.
B- Tanrının yokluğuna ve olmadığına inananlar.
C- Bunu bilenemez olduğuna inanan ya da bununla ilgilenmeyenler ve diğerleri
Yani kişinin kendi inanç ve vicdan durumu var. Kendi düşünce durumu var. Senin benimsemeni benimsemek zorunda değil. Toplumun genel kabullerine de uymak zorunda da değil. Bunu yapmıyor diye ona inançsız diyememelisin ve diyemezsin de.
Birinin size Budizm'e inanmıyor diye inançsız dediğini düşünün!
İnançsız berbat bir yakıştırmadır. Bunu diyene iade edin ve reddedin ve bu tutumu düzeltene kadar aksini tartışmayın, bu kişiyle de tartışmayın ve önce verili zemini ifadeyi gözden geçirmesini kendini kontrol etmesini isteyin.
İki örnekle açıklayacağım. Uzun yıllar internet grupları ve formlarında bunu tartıştım.
"Babam ateist, ben inançsız birinin merhametli ve vicdanlı olabileceğine hiç inanmıyorum"
Öykü Gürman
İnanç başka kavram, ateizm başka kavramdır. Bu ikisi birbirine -bana göre ise- bağsızdır. Fark şöyle. Örneğin inanç gökkuşağı demekse ateizm armut demektir.
Yeryüzünün en talihsiz açıklamalarından biri. Buradan bakınca ya bu kişi bir çarşaf içinde Arap çöllerinde doğmayı hakediyordu ya da daha muhafazakar bir tabanda toplumsal özgürlükleri kısıtlanmış olarak eminim varolmayı ve bu ifadeyi düzenleyene ve bir tekzip yayınlayana kadar hala ediyor.
Geçenlerde bu gönderiyi duvarımda gördüm. Bir facebook grubunda paylaşılmıştı. Bunları kişisel bir empatiyle yazıyorum çünkü çocuklarım var. Bu ifadenin (saldırının) kendi alçakça ve ahlaksız.
İnançsız ne demek?
non-teist nedir? kime denir?
a-teist nedir?
Bunları kısaca anlatarak başlayayım.
non-teist nedir?
Öncelikle elimizde teizm (tanrıcılık/dindarlık) ve monoteizm (tektanrıcılık) gibi kavramlar var. İngilizce non kavramı; dışında, ilgisiz, bağsız anlamındadır. Yani Tanrıcılık fikrinin dışında kalanlar bununla ilgisizler non-teist olarak kapsanır. Örneğin baskın bir düşünce akımı edebiyat akımı düşünelim. Bununla ilgilenmeyebilirim ve kendi yolum olabilir. Ona göre non'um, konunun dışıyım. Bunun gibi.
Tanrıyla, tanrıcılıkla diğerlerinin anladığı gibi ilgilenmeyen ya da tanrı fikrini tıpkı diğerleri gibi benimsemeyen ve bu kapsamın dışında kalan kendi özgür ya da farklı fikirleri olan genel gruba "non-teist" ler denir.
non-teist dendiğinde bu "agnostik", "deist", "panteist", "ateist" hatta bir "Budist"i ve "Paganist"i ve "Şamanist"i uzayan vb ni içerebilir çünkü bunların hiçbiri bilindik anlamda yerel bir tanrıya, kişisel bir tanrıya anlam yüklemiyor ve dahası senin bireysel tanrına ve dinine inanmıyor olabilir. Bir dindar Einstein'in rahip örneği hepsini kabaca ateist olarak sınıflar ve çok kabaca kategorize eder.
Kabaca toplum ya da dindar ve teist olan tarafından bunların çoğu a-teist olarak ele alınır. Kabaca inançsız ve öteki olarak damgalanır. Bu koca bir yanlış (hata) yanılsama ama kişini kendi balonu ve yanılsamasıdır.
Yani Öykü Gürman kadar düşünebilen, algılayabilen ve onun kadar dünyadan haberi olan birinin yanılsamasına göre toplumunun verili kabul ve Tanrılarına inanmayan Sokrates ve Parmenides, Hypatia, Einstein vb. inançsız ve vicdansızdır yani ateisttir. Bu kişiler muhtemelen merhametsiz ve bencildir.
Sokrates dahil evet çünkü toplumunun tanrılarına inanmadığı ,bunları sorgulayıp eleştirdiği için yargılanıp öldürülmüştür ve evet Öykü Gürman kafasına göre Sokrates ateist merhametsiz ve vicdansız olacaktır.
Dinler ve Tanrı düşüncesi genel de inanç kavramı adı altında ele alınır. Bu genelin bir tahakkümüdür ve bizce yanlış bilgi tahakkümdür. Bu daha önceden dayatılmış bir dezenformasyon zeminidir. Bu bir bilgi zemini değil.
Bize göre din ve tanrı anlayışları toplumsal geleneksel-göreneksel bir kabuldur ve verili bilgi zeminidir, adeta kültür, gelenek görenek benzeri bir yapıdır. Yani bunun ahlakla, inançla, vicdanla bize göre hiç bir bağı yoktur ve olamaz da. Bir ahlak sisteminin ya da merhametin ya da vicdanın tek bir ölçütü tek bir herhangi din ya da anlayış olabilir mi? Kaldı ki modern toplumlarda ahlakın ölçütünü zaten toplumsal ortak yasalar ve ortak uyulan bir kurallar dizgesi ve toplum vicdanı belirleyecektir.
Etik (ahlak) asıl felsefenin konusudur. Vicdan ve merhamet... Bu dinlerin tekelinde değildir ya da tanrıya inandığını varsayan ya da herhangi dine mensup olduğunu söyleyen kişiler ne merhamet ve ne de vicdanı diğerinden daha iyi bildiğini ya da bu anlamda daha üstün bir duygu taşıyacağını iddia edemez ve etmemelidir. Bunlar talihsiz ve kendini bilmez, çocukça açıklamalardır.
İkincisi non'a dönelim. Diyelim futbola ilgilenmiyorum. Bana futbol'a inançsız diyebilir misin? Sanırım diyemezsin. Futbolla ilgilenmiyorum diye spor ve egzersiz bilincim olmadığını dayatabilir misin?
Bunların yaptıkları tam da budur.
Din ve Tanrı düşüncesiyle ilgilenmemek bize göre böyledir. Kişiler bunlara büyük anlamlar yüklüyor diye tersi değil. Tam aksine Parmenides vb. örneğindeki gibi kişi Varlığı derin bir akıl ve düşünce ve sorgulama süzgecinden geçirerek bu fikire ve kanıya ermiş olabilir. Einstein örneğindeki gibi; ne olduğunu kendim anlamadığım ve bir tanrı olup olmadığına karar veremediğim ve bunu çözemediğim için orta da çekimser duruyorum demek ne büyük dürüstlük ama bunu göremiyorlar.
Tam aksine kişinin -subjektif- inanç ve tutum diye iddia ettiği ve dayattığı bağlam bu gerçekleri geçersiz kılmayacak.
Herkesin örgütlü bir düşünce, eylem, kabul ya da inanç zemini ve sistemi olabilir. Kaldı ki hukuk devletlerinde yaşıyoruz ve yasalarımız bizi sınırlayıp ne yapmamız gerekeceğini söyler. Yasaya saygılı ve yasa bilinci olan ve herkesin eşit-ortak haklarına duyarlı saygılı-erdemli bir yurttaş olmak. Bu kamusal hukuk ve vicdanda bu anlamda en üstün ödev ve anlayış olmalıdır. Yasalar uygun değilse yasaları geliştirmek mesela. Herkese ortak uygulanan yasaların olduğu ve ortak/birlikte yasa koyulan demokratik bir yasamanın olduğu bir toplumda dinsel şeriatin, yasaların ve uygulamaların kanun koyucu vicdan dayatıcı olmasına gerek var mı? Birey yada toplum vicdanını bunun temsil etmesine gerek var mı? Sanırım Öykü Gürman gibilere göre var.
Eğer sözde kişisel inanır olmak; birine merhametsiz deme ve onu küçümseme ve büyük bir bencillikle inançsız gibi yakıştırmaları diğerlerine kolayca yapma hakkına böylesi geçit veriyorsa kişilerin kendini sınaması ve değerlendirmesini rica edeceğim.
a-teist nedir?
A-Teist kavramı genelde anti, karşıt, ve zıt olmaktan ileri gelir ve bazılarımız kendini böyle tanımlar. Özelikle mevcut bilimsel zemini ve evrim kuramı vb. yapıları öğrenerek dinden ve tanrı düşüncesinden vazgeçen, soğuyan-uzaklaşan arkadaşlarımız.
non-teistler olarak tamamımız böyle değiliz. Bunu anlatmayı deniyoruz.
...
Biz bazılarımız da bu zemini yani ateizm deneni de tıpkı dindarlık ve teizm gibi felsefi olarak henüz yetersiz ve çelişik buluruz.
Mesela bana göre varlık başlayamaz. Bir evrenin başlaması ve tekilliği söylencesine ve bir evrim kuramı yapılandırmaya ihtiyaç yoktur. Varlığın yoktan gelemeyeceğini görmek ve anlamak başlıbaşına bir oluşmanın ve başlangıcın reddini getirir ve buradan bu durumda ontolojik olarak bir tanrı öne sürülemeyeceğini açıkça görürüz. Yani tanrıyı bir bilgi sorunu olarak görür ve aşarız.
Yani bu arkadaşlar bize inançsız yakıştırması yapmasınlar bu saçmasapandır. Kendilerinin b-ilgisizliğidir ve bize göre onların gerçeklere ilgisizliğidir ( kayıtsızlığıdır.) Bana göre onlar henüz gerçeğe ilgisiz ve kayıtsız bu anlamda yeterli inanç taşımıyorlar. Tanrısal bir kabul zeminiyle -bir şeye- inanç öne sürülemez. İnandığını söylediğin hayali öznenin varlığı sorgulanmadı bile. Bunlar çocukça...
İnançsız demek şu demektir ya da şunu dayatıyor değil mi?
Tanrı var da siz inanmıyorsunuz, bunu , kabul etmiyorsunuz ve gerçeği inkar ediyorsunuz?
Böyle bir şey mümkün mü?
Ben dönüp o kişiye sen inançsızsın derim çünkü bana göre varolmayan, hayali olan bir şeyin varlığını kabul edip, sözde buna inandığını söyleyip bunu bana dayatarak ne yapmaya çalışıyorsun?
Senin inandığın herşeye ben inanmak zorunda mıyım? Buna diğerleri de inanmak zorunda mı? Bir senin gerçeklerin mi doğru! Toplumun %80 i kabul ediyor diye büyük çoğunluğu ve gücü arkana alıp bana ahlak, merhamet ve vicdan buyuramazsın sen, bu yaptığın çocukça ve büyü lütfen! derim ve demeliyim.
Hayır, peki. Sen de yokluğuna inanmıyorsun desem ve sen buna inançsızsın desem. Bunu desem hoş ve uygun olur mu?
Tam aksine bence toplumsal tanrı kabulünü, verili zemini sorgulamaksızın, bunu düşünce eleğinden gerçekten reddi (zıttı) ile dengeli bir şekilde gözden geçirmeksizin inanan kişi, çocukça ve subjektif (yani kişisel, seçimli) özel bir alanı genelgeçer diye diğerlerine ve topluma dayatıyor. Yüzde X in fikirleri ve desteği seni ve fikirlerini güçlü yapmaz. Gerçekler güçlüdür.
Bakın, inanç subjektif bir tutum, seçim ve subjektif bir alandır. Bize göre bu kişi gerçeği araştırmaktan kendini alıkoyarak inançtan vazgeçemiyor ve gerçeği görmüyor yani gerçeğe/objektife kayıtsız kalıyor ve üste kendi kişisel (subjektif) duygularını genelgeçer objektif vicdan diye herkese dayatıyor. Bu çocukça..
Yani ona göre sadece tanrıya inandığını söyleyenler vicdan ve merhamet duygusu taşıyabilir.
Bize göre bu kişiler henüz bilgisiz-toy, kişisel bir gerçek araştırmasından geçmemiş, varlığı üzerine içten derin gerçek bir düşünce süreci henüz sürdürmemiş kişilerdir.
Tanrıya inandığı varsayılan kişiye;
Tanrının yokluğu ve olmayışı inkar ediliyor desem uygun mu?
Tanrının olmayışına ve yokluğuna inanmayan desem uygun mu?
Eğer böyle bakıyor ve kategorize ediyor olacak olsaydım bana göre de araştırmadan kör biçimde tanrıyı kabul eden ve buna inanan kimse gerçeklere inanmayan inançsızlar olacaktır hatta yanlış bir merhamet ve vicdan tabanını dayatan/savunan asıl merhametsiz ve vicdansızlar olacaktır.
Ben de kişiyi gerçeklere inançsızlık ve kayıtsızlıkla eleştirebilirim.
Vicdanın ne olduğunu bilmeden başkalarına öğretmeye kalkmak ve bunu genel toplumsal kabul ve dinsel otoriteden güç alarak yapmak pek hoş bir tavır gibi görmüyor.
Özgürlükler haklar ve hukuktan sözediyoruz. Verilen ifade bir kere anayasal haklar, din, vicdan, düşünce özgürlüğüne açık bir saldırıdır. Bana göre uygun yorum da suçtur bile. Ayrımcılık ve nefret söylemidir. Kaldı ki ziyadesiyle yakışıksızdır. Yani bir kişinin toplumunun din ve tanrısını kabul etmemesi merhametin ölçütü olabilir mi?
Kimsenin vicdanını kimse belirleyemez. Bu çok talihsiz bir açıklamadır. Cahilcedir.
Eğer dindar ve teistseniz inkarcı inançsız gibi bana göre neredeyse bir töhmet ve saldırı içeren bu açıklamalar ve yakıştırmalara son verin. Kimse kimsenin, duygu, düşünce inanç sistemini belirleyemez, buna özgürlük diyoruz.
Kişisel inançlar.
Tersine inanmakta bir inanç. Tanrının olmadığına inanmakta bir inanç. Anladınız mı?
İzlanda da tüm dinlerin akıl hastalığı ilan edildiğini biliyor musunuz?
Öykü Gürman' göre İzlanda da hiç merhametli ve vicdanlı baba olmalıdır.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Son düzenleme: