İnanç Psikolojisi - Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Psikoloji kategorisinde Objectivity tarafından oluşturulan İnanç Psikolojisi - Prof. Dr. Nevzat Tarhan başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,807 kez görüntülenmiş, 32 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Psikoloji
Konu Başlığı İnanç Psikolojisi - Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Konbuyu başlatan Objectivity
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan nefha

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Dinin toplumdaki yerine dair tartışmalar son dönemlerde artmakla birlikte “Tanrının Varlığı” her dönemde hep tartışıla gelen konular arasında. Öyle ki bu ve benzeri tartışmalar günümüzde kimi taraflarca da sürdürülmekte. Bunun son örneği Biyolog Dawkins ve Başpiskopos Williams arasında yaşandı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan denk olmayan ve şaşırtıcı olarak nitelediği tartışmaya “İnanç Psikolojisi” kitabı üzerinden cevap verdi.

Ünlü Biyolog Richard Dawkins ile Anglikan Kilisesi’nin başı Başpiskopos Rowan Williams’ın ‘Tanrının varlığı’ konusundaki tartışmaları Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın tepkisini çekti.

Tartışmayı haber7.com adresindeki köşesinde kaleme aldığı “Militan Ateizme Anglikan Kilisesi Cevap Veremedi” başlıklı yazısıyla eleştiren Sn. Tarhan, Anglikan Kilisesi Başpiskoposunun cahilliğinin kendisini çok şaşırttığını söyledi. Tarhan, taraflar arasındaki tartışmanın denk olmadığını, bu münazaranın Oxford’a hiç yakışmadığını yazdı.

‘Tanrının varlığı’ konusunda Başpiskopos Williams’ın üç soruya bilemiyorum diye cevap vermesi Rektör Tarhan’ı hayıflandırdı. Tarhan Williams’ın yerinde keşke ben olsaydım dedi.
Rektör Tarhan köşesinde konuyu şu şekilde ele alıyor.
“Gerçeği araştırma kaygısı olsaydı Dawkins’in karşısına tasarımsal var oluşu savunan bir bilim adamı çıkarılırdı. Bu denk olmayan “Debate” yani tartışmalı münazara Oxford’a yakışmadı.
Katolik bir rahipken Tanrı’nın varlığından kesin biçimde emin olunulamayacağını düşünerek filozofluğa çark eden Sir Anthony Kenny ‘hakem’ oldu. İki taraf da fikirlerinden taviz vermezken beklendiği kadar şiddetli bir tartışma yaşanmadı.

S-1-Dawkins “Anlayamadığım şey neden dünyanın bir hiçlikten var olduğu fikrinin güzelliğini göremiyorsunuz. Bu zerafet dolu, nefes kesici ve güzel bir şey. Neden böyle bir şeyi Tanrı gibi karmaşık bir şeyle alt üst ediyorsunuz?” diye sordu.
Williams, Dawkins’in argümanının ‘güzelliği’ konusunda ‘hemfikir’ olduğunu belirtse de “Tanrı’nın bu süreçte bir ayakkabı çekeceği gibi öylesine fazladan bir rolü olduğundan bahsetmiyorum” diye esprili bir cevap verdi.

S-2-Dawkins’in ‘şefkatli bir Tanrı varsa niye bu kadar acı var?” şeklindeki sorusuna Williams samimiyetle “Bunu yapabileceği halde neden daha fazla yapmıyor? Bilmiyorum” dedi.

S-3-Dawkins’in ruhun ölümsüzlüğüne inanıp inanmadığı konusunda ısrarlı sıkıştırmalarıyla karşılaşan Williams ‘ruhun ölümle sona ermediğini’ belirtse de insan ruhunun ne olduğu konusunda tam bir açıklama getiremedi. Başpiskopos, “Ruhun ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok” dedi.

Sn. Tarhan'ın cevapları;

C-1- Birinci soruya özet cevap: Dünyanın hiçlikten var olduğuna inanmanın zerafet ve güzellik dolu olduğu kesin, tek istisnası ölümün varlığı. Eğer ölümü öldürebilirseniz her şeye rağmen dünya çok güzel. Ancak her gün bir adım darağacına gittiğini düşünen insan bu güzellikten zevk alamaz. Akıllı insan “Sonsuzluğun sonunu” düşünmek zorunda bu soruya da en güçlü cevabı tevhid inancı veriyor.

Her şeye hâkim ve sınırsız güç, irade ve ilme sahip yaratıcıya inanıldığı zaman kulluk yükümlülükleri ortaya çıktığı için ateizmi savunanların zihinsel konforu bozulmaktadır. Ateizmin kolaycılığı ve duygusal temeli gerçekte budur. Yoksa evrenin tasarımsal var oluşu tesadüfî var oluşundan daha çok akla yakındır. Mamafih Dawkins dürüst davranarak “Allah’ın yokluğunu ispat edemediği için” ateist değil agnostik olduğunu söylemiştir. Dawkins, var da diyemiyor yok da yani bilinmezci, tıpkı Darwin gibi.

C-2-“Şefkatli bir Tanrı ve bu kadar acı ve kötülükle nasıl bir arada bulunuyor?” sorusu neye baktığınızla ilgili değil ‘nereden’ baktığınızla ilgilidir. Yaratıcının konumundan konuya bakarsanız şer sorununa cevap bulabilirsiniz. ‘Sınav Diyalektiği’ ile evrene bakılmazsa bu soruya cevap alınmaz.

Eğer kötülük ve şer olmasaydı insanlık ilk insan veya evrimcilerin tanımlaması ile “maymunsu ata” düzeyinde kalırdı.
Nörobilim çalışmaları çerçevesinde ‘Duygusal Beyin’in varlığı ile insanın iç eğilimleri içerisinde kötülük eğilimlerinin genetik alt yapısı doğrulandı.
Şefkatsiz gözüken davranışlar dünya yaşamının sonsuzluk çizgisinde bir parantez olduğuna inananlar için ‘birer sınav çilesi’ olmasından başka bir şey değildir.
Kötü insan geni yok ama sınırsız iyicili veya sınırsız kötücülü seçme yetimizin varlığı kesindir. İnsan bu şekilde kodlanarak var edilmişse, ‘bunun nedenlerini araştırmak’ kötülüğün var olmasını reddetmeye çalışmaktan daha zekicedir.

C-3- Ruhun ölümsüzlüğü ‘İnancın Epistemolojisi’ çalışmaları kapsamında önemli başlıklardan birisidir. Materyalist pozitivizmin kuantum evren içerisinde evrenin sonsuz bir enerji ile kuşatıldığına itiraz edemediğini biliyoruz.
O halde ve bütün seçeneklerin aynı anda hem var olduğu hem de yok olduğu bir enerji evreninde yaşıyoruz. Dünyadaki dolaşımı bitmiş bir ruh programı bilgi sinyalinin boyut değiştirerek başka bir enerji bandına ve boyutuna geçmesi yok olmasından daha akla yakındır. Aksi takdirde hayat çok anlamsız olurdu.

Sanatsal düşünceyi, sembolik ve kavramsal düşünceyi insanın evrim sürecinde kendi kendine ürettiğini söylemek bir bilgisayarın işletim sistemini kendi kendine ürettiğini söylemek kadar gülünç olmaktadır. Keşke Dawkins’in karşısında ben olsaydım” diye çok hayıflandım.

nevzattarhan.com / 28.02.2012
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bence bilimin ne kadar önemli bir olduğunu gösteren çok önemli bir örnek olmuş bu paylaşım. Bir bilim insanının karşısına, bir din adamı çıkarıyorsunuz ve hezimete uğruyor. Onunla boy ölçüşebileceğini düşünen kişi ancak ve ancak yine başka bir bilim insanı oluyor. Heyhat bilim, sen nelere kadirsin.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
ezelden yaratılmışa açıklık getirmek..ve açıklık getirdiği şeyler okyanus da damla misali...,Allah'ım sen nelere kadirsin..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Bence bilimin ne kadar önemli bir olduğunu gösteren çok önemli bir örnek olmuş bu paylaşım. Bir bilim insanının karşısına, bir din adamı çıkarıyorsunuz ve hezimete uğruyor. Onunla boy ölçüşebileceğini düşünen kişi ancak ve ancak yine başka bir bilim insanı oluyor. Heyhat bilim, sen nelere kadirsin.

Bilim insanı cevap verebiliyor çünkü konuya hakim ve bu konuda araştırmaları var.
Bilim ve inanç bir arada olabiliyor sonuçta bu konuya da açıklık getirmiş oldular. Dawkins'in haberi olmasa da:)
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Her şeye hâkim ve sınırsız güç, irade ve ilme sahip yaratıcıya inanıldığı zaman kulluk yükümlülükleri ortaya çıktığı için ateizmi savunanların zihinsel konforu bozulmaktadır. Ateizmin kolaycılığı ve duygusal temeli gerçekte budur.

Hayata kulluk yükümlülüğünden bakılınca, önemli olan da bu oluyor herhalde. Oysa kulluk kabul edilmeyince, insan olmanın, birey olmanın yükümlülükleri ortadan kalkmıyor. Birtakım yükümlülükler alınacak diye, olmayan şeylerin var olduğuna inanılmaz. Amaç, zihinsel konfor biçiminde nitelenecek bir menfaat olmamalıdır. Bilim insanlarının da filozofların da çoğunun derdi hakikattir, konfor değil.Bir yaratıcının var olduğuna inanmaktır kolaycı olan. Hakikate ulaşmak için çaba göstermek ve bu süreçte içsel sıkıntılara katlanmaktansa, kendisine gösterilen bir hayali hakikat olarak kabul etmek, bu şekilde konfor sağlamak ve o hayali kerhen aramak. Bunun için kalabalığı takip etmeniz yeterlidir. Hatta takip etmeseniz de olur neticede kalabalık tarafından o yöne doğru itilirsiniz.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Bilim insanı cevap verebiliyor çünkü konuya hakim ve bu konuda araştırmaları var.
Bilim ve inanç bir arada olabiliyor sonuçta bu konuya da açıklık getirmiş oldular. Dawkins'in haberi olmasa da:)

Kendince cevap verebiliyor oluşunun sebebi inancı değil, bilimsel kimliğidir. O araştırmaları bilimsel kaideleri takip ederek yapıyor. Çoğunluğun aksine, inancına rağmen, bilimsel kimliği sayesinde cevap verebiliyor dersek isabetli olacaktır. Sadece dini bilgi ile cevap vermesi mümkün değildir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hayata kulluk yükümlülüğünden bakılınca, önemli olan da bu oluyor herhalde. Oysa kulluk kabul edilmeyince, insan olmanın, birey olmanın yükümlülükleri ortadan kalkmıyor. Birtakım yükümlülükler alınacak diye, olmayan şeylerin var olduğuna inanılmaz. Amaç, zihinsel konfor biçiminde nitelenecek bir menfaat olmamalıdır. Bilim insanlarının da filozofların da çoğunun derdi hakikattir, konfor değil.Bir yaratıcının var olduğuna inanmaktır kolaycı olan. Hakikate ulaşmak için çaba göstermek ve bu süreçte içsel sıkıntılara katlanmaktansa, kendisine gösterilen bir hayali hakikat olarak kabul etmek, bu şekilde konfor sağlamak ve o hayali kerhen aramak. Bunun için kalabalığı takip etmeniz yeterlidir. Hatta takip etmeseniz de olur neticede kalabalık tarafından o yöne doğru itilirsiniz.

Bu cümlede bahsedilen detay kulluk vazifelerini yerine getirmek insanı sınırlar yani daha vicdanlı ve kurallara uygun yaşamanız gerekir. Kafanıza estiği gibi davranamazsınız. Dini sorumluluklar devreye girer ve bu da hem zihinsel hem de yaşamın içinde bir takım sınırlamalar getirecektir. Aslında sınırlama değil bana göre fakat bir Ateist açısından bakarsanız sınırlama sayılacaktır. Nevzat Tarhan, bu noktaya dikkat çekmiş bana göre.

Maneviyat hayali değildir, içten gelir ve hiç bir baskı ile engellenemeyecek bir özgürlüktür. Bu durumu yaşamayan biri için hayal gelebilir fakat özgürlüğün ve huzurun tek anahtarı bana göre maneviyattır. Çevrede yaşanan olaylar farklı bir tablo çiziyor gibi görünse de özünde inanç insanı güçlendirir.

Kalabalıkları takip etmek bilinçsiz insanların seçimidir. Sorgulamadan körü körüne inanç insanı hem bu yaşamda hem de öte alemde zora düşürür.

Dawkins bu kişiyi bilerek seçmiş bana göre çünkü ömrünün sonuna gelmiş bir insan bütün savunduklarından nasıl vazgeçebilir ki? Karşısına konuda çok da uzman olmayan birini çıkartacak ki haklı çıkabilsin. En azından ben böyle düşünüyorum.

Bilim insanı karşısına bilim insanı çıkartılmalı görüşünüze tümüyle katılıyorum.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Hayal dediğim, bilinçli ve sınırsız nitelikteki ilahi dinlerin yaratıcı kavramıdır.

Dawkins,--matematik profesörü-- Lennox'la da karşı karşıya gelmiştir. Sonuç pek farklı olmamıştır. Olması da zordur, çünkü inananlar, neye inandıklarını --doğal olarak--tam biliyor değiller. Tam olarak bildiklerini düşündükleri/varsaydıkları birilerinin, binlerce yıl önce ifade ettikleri açık olmayan şeyleri, onlardan sonra gelen ve yine aslında tam manası ile bilgi sahibi olmayan; ancak konu hakkında tahmin yürüten, bu tahminleri de çoğunlukla pratikte sınamayan kimselerin açması ile öğrenerek bir inanç oluşturuyorlar.Dawkins ise, somut olandan hareket ederek, bugüne kadar doğada, evrende ne gördüyse, bunun üzerinden bilimsel metotları kullanarak çıkarımlarda bulunuyor ve tanrıyı bulmak yahut bulmamakla değil, hakikatle ilgileniyor. Kim ki hakikatin yanındadır, her zaman avantajlı konumdadır.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hayal dediğim, bilinçli ve sınırsız nitelikteki ilahi dinlerin yaratıcı kavramıdır.

Dawkins,--matematik profesörü-- Lennox'la da karşı karşıya gelmiştir. Sonuç pek farklı olmamıştır. Olması da zordur, çünkü inananlar, neye inandıklarını --doğal olarak--tam biliyor değiller. Tam olarak bildiklerini düşündükleri/varsaydıkları birilerinin, binlerce yıl önce ifade ettikleri açık olmayan şeyleri, onlardan sonra gelen ve yine aslında tam manası ile bilgi sahibi olmayan; ancak konu hakkında tahmin yürüten, bu tahminleri de çoğunlukla pratikte sınamayan kimselerin açması ile öğrenerek bir inanç oluşturuyorlar.Dawkins ise, somut olandan hareket ederek, bugüne kadar doğada, evrende ne gördüyse, bunun üzerinden bilimsel metotları kullanarak çıkarımlarda bulunuyor ve tanrıyı bulmak yahut bulmamakla değil, hakikatle ilgileniyor. Kim ki hakikatin yanındadır, her zaman avantajlı konumdadır.

Hakikat ile ilgileniyor fakat aklının yettiği kadar ya da bilimin el verdiği miktarda hakikat...Ötesi yok. Bunu yeterli gören insanlar var kabul ediyorum. Ancak ben de hakikat ile ilgileniyorum mesela fakat sanırım bilim insanı olmadığım için çok farklı açılardan bakabiliyorum. Bilim bazen insanı sınırlıyor çünkü bir adım sonrası yok ise şimdilik orada durmaktan başka seçeneğiniz yok. Bu şekilde ölüp, gitmek de var.

Bilime karşı değilim tam tersi bilim insanlarının çalışmaları sonucu birçok gizem aydınlanıyor fakat Tanrı'nın varlığı bilimin de ötesinde bir durum ve bu hayal değil fakat tabi ki somut bir kanıt sunmak da imkansız bu gerçeği kabul ediyorum.
 

nefha

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
86
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Bilim insanlarının da filozofların da çoğunun derdi hakikattir, konfor değil.Bir yaratıcının var olduğuna inanmaktır kolaycı olan. Hakikate ulaşmak için çaba göstermek ve bu süreçte içsel sıkıntılara katlanmaktansa, kendisine gösterilen bir hayali hakikat olarak kabul etmek, bu şekilde konfor sağlamak ve o hayali kerhen aramak. Bunun için kalabalığı takip etmeniz yeterlidir. Hatta takip etmeseniz de olur neticede kalabalık tarafından o yöne doğru itilirsiniz.

sn ferdinant;
hakikati;karanlıklar içinde kalmış bir dünyada aydınlık bir şehir kabul edelim.ve bu şehirden haberdar olanlarında bunu aramaya karar verdiklerini düşünelim.felsefeciler bunu aramakta özgür olduklarını yolları bulmak için sınırsız fikir üretebileceklerini,yollar deneyebileceklerini,daha önce arayanların tecrübelerinden faydalanabilecekleri gibi geniş bir alana sahiptir.
Nice turfa müneccim gökte yıldız ararken,yerde kuyuyu görmez rehgüzerinde (yeni yetme nice astrolog gökte yıldız ararken,yolunun üstündeki kuyuyu göremez) durumuna düşmeleride kaçınılmazdır çoğunlukla.

oysa hakikat şehrinden gelip oradan bir fener getiren biri elinize birde yol haritası (sıratı müstakim)tutuşturmuşsa işiniz kolaylaşır.Müslüman olanların durumu budur.elinde bir fener ve yol haritası var.Bunu takip ederse hakikate ulaşır ki muhakkik denilen hakikat ehlinden olur.asıl aydınlanan budur.Kalp aydınlanmadan kafa aydınlanmaz.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Dawkins “Anlayamadığım şey neden dünyanın bir hiçlikten var olduğu fikrinin güzelliğini göremiyorsunuz. Bu zerafet dolu, nefes kesici ve güzel bir şey.

Bunun neresi güzelmiş. bir türün sıradan bir üyesi, bütünün sıradan bir parçası... bu insanı sistemin önemsiz bir parçası yapar. Dinler ise kainatın insan için var edildiğini söylüyor? şimdi soruyorum hangisi daha güzel? yeme bizi Dawkins :)


Neden böyle bir şeyi Tanrı gibi karmaşık bir şeyle alt üst ediyorsunuz?” diye sordu

Bu cümlede apaçık yanıltma var. bırak bu işler Dawkins :) Evrenin karmaşıklığını Tanrıya yansıtmaya çalışma. burada mesele bir Tanrı var mı? yok mu? bir başka deyişle Tanrı inancı meselesidir. Tanrının karmaşıklığı değildir. Tanrının ontolojik yapısını işin içine neden karıştırıyorsun Dawkins. evreni gözlemlemekle/araştırmakla ikisinin ne alakası var? öbür tarafta Tanrı ontolojisi veya Cennet ,Cehennem ontolojisi üzerine bilimsel araştırmalar yapmayı mı planlıyorsun? ayrıca bilgi dediğin nedir Dawkins? Tanrı ebedi bilgiyi temsil eder bunu da hesaba katmalısın.

Ayrıca Tanrı aşkındır. tek aşkın varlıktır.doğrudan tanınabilir/tanımlanabilir bir Tanrının yüceliğinden bahsedilemez Dawkins. karmaşık derken ne demek istiyorsun ? ne dediğinin farkında mısın?

(madem öyle bende karşılıklı tartışıyomuş gibi yazayım dedim :) )
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Hakikat ile ilgileniyor fakat aklının yettiği kadar ya da bilimin el verdiği miktarda hakikat...Ötesi yok. Bunu yeterli gören insanlar var kabul ediyorum. Ancak ben de hakikat ile ilgileniyorum mesela fakat sanırım bilim insanı olmadığım için çok farklı açılardan bakabiliyorum. Bilim bazen insanı sınırlıyor çünkü bir adım sonrası yok ise şimdilik orada durmaktan başka seçeneğiniz yok. Bu şekilde ölüp, gitmek de var.

Bilime karşı değilim tam tersi bilim insanlarının çalışmaları sonucu birçok gizem aydınlanıyor fakat Tanrı'nın varlığı bilimin de ötesinde bir durum ve bu hayal değil fakat tabi ki somut bir kanıt sunmak da imkansız bu gerçeği kabul ediyorum.

Hakikate ulaşmak için, bilimsel düşünüşün, kendinden daha iyi bir alternatifi yoktur. Eldeki en önemli araç budur. "Aklının yettiği kadar" ifadesi, insanın özne olduğu her durum için geçerlidir. "Bilimin el verdiği miktarda" ifadesi de, bilimsel olandan daha isabetli bir yöntem olmadığından, diğer alternatiflerin bilimsel olandan daha geri olduğu anlamını taşır. Bir tarafta, örneğin bir cismin gelişmiş teknolojik ekipmanlar ile incelenme faaliyetleri, fiziksel hesaplamalar, kimyadan ve ilgili diğer bilimsel dallarıdan hareketle, sistemlli bir şekilde elde edilmiş verilerin, ince eleyip sık dokunarak teorileştirilmeleri, bunlara karşı anti tezlerin geliştirilmesi, ortaya konanın yanlışlanmaya çalışılma süreçleri vb. var. Diğer tarafta ise, rüyaya yatma, bin sene önce böyle demişlerdi deme, hislerine güvenme, akılsal düzeyde tutarlık ile yetinme, elde edilen kanıyı pratikte sınamama vb. var. Kısacası hakikate ulaşma konusunda, bilimin alternatifi yoktur. Bilim ile felsefenin birbirinden kopuk olmadığını da belirteyim ki, felsefe bir işe yaramıyor gibi bir sonuç çıkarılmasın. Bilimsel bir teori oluşturulurken, farklı açılardan bakılır, ancak bunlardan bir kısmı, diğerlerine göre daha isabetlidir. Daha isabetli olduğu düşünülen --ki bu düşünüş olguları açıklamadaki yeterliliğe göredir-- yaklaşımlar, diğerlerine göre öne çıkarlar. Bu durum, tek bir açıdan bakıldığı anlamı taşımaz. Dinozorlar neden yok oldu? a)Göktaşı çarpması sebebi ile bir anda yok oldular. b)Volkanik püskürmeler sebebi ile binlerce yıllık bir süreçte yok oldular. c) İkisinin de bir arada olduğu bir sürecin sonunda yok oldular. En çok kabul göreni "a" seçeneğidir, çünkü bilim insanları öyle hissediyorlar ve çoğu, yataklarından, meteorlardan kaçan zavallı t-rex kabusları ile uyanmışlardır... değil tabi.Hakkında en çok fiziksel kanıt sunulabilmiş olanı odur da o yüzdendir.

Bilimin ötesinde olan bir çok hayal mahsülü örnek vardır. Noel baba, Gremlinler, Hansel ve Gretel, Pamuk Prenses, Lord Sauron, Frodo Baggins, Pegasus , Iron Maiden grubunun maskotu Ed.....
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
oysa hakikat şehrinden gelip oradan bir fener getiren biri elinize birde yol haritası (sıratı müstakim)tutuşturmuşsa işiniz kolaylaşır.Müslüman olanların durumu budur.elinde bir fener ve yol haritası var.Bunu takip ederse hakikate ulaşır ki muhakkik denilen hakikat ehlinden olur.asıl aydınlanan budur.Kalp aydınlanmadan kafa aydınlanmaz.

Doğrudur, bir yol haritanız yok değildir. Benim de bir yol haritam var ki o da --bilim-- gprs desteklidir. Sizin haritanız ise, bir kimse varmış ki mübareklerdenmiş, o demiş ki, "şu yoldan gitmek lazım". Bu kimsenin söylediklerinin sırrını bilmem kim çözmüş, bu sırra göre, buradan dönmek lazım gelirmiş. Bir diğer zat-ı muhterem de çıkmaza girersek, gözlerimizi kapatarak üç kere "bilmemne" dememizi buyurmuş ki yol kendiliğinden önümüzde açıla...şeklinde. Tabi, hangi yöntemi kullanacağınız konusunda tercih size kalmış.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hakikate ulaşmak için, bilimsel düşünüşün, kendinden daha iyi bir alternatifi yoktur. Eldeki en önemli araç budur. "Aklının yettiği kadar" ifadesi, insanın özne olduğu her durum için geçerlidir. "Bilimin el verdiği miktarda" ifadesi de, bilimsel olandan daha isabetli bir yöntem olmadığından, diğer alternatiflerin bilimsel olandan daha geri olduğu anlamını taşır. Bir tarafta, örneğin bir cismin gelişmiş teknolojik ekipmanlar ile incelenme faaliyetleri, fiziksel hesaplamalar, kimyadan ve ilgili diğer bilimsel dallarıdan hareketle, sistemlli bir şekilde elde edilmiş verilerin, ince eleyip sık dokunarak teorileştirilmeleri, bunlara karşı anti tezlerin geliştirilmesi, ortaya konanın yanlışlanmaya çalışılma süreçleri vb. var. Diğer tarafta ise, rüyaya yatma, bin sene önce böyle demişlerdi deme, hislerine güvenme, akılsal düzeyde tutarlık ile yetinme, elde edilen kanıyı pratikte sınamama vb. var. Kısacası hakikate ulaşma konusunda, bilimin alternatifi yoktur. Bilim ile felsefenin birbirinden kopuk olmadığını da belirteyim ki, felsefe bir işe yaramıyor gibi bir sonuç çıkarılmasın. Bilimsel bir teori oluşturulurken, farklı açılardan bakılır, ancak bunlardan bir kısmı, diğerlerine göre daha isabetlidir. Daha isabetli olduğu düşünülen --ki bu düşünüş olguları açıklamadaki yeterliliğe göredir-- yaklaşımlar, diğerlerine göre öne çıkarlar. Bu durum, tek bir açıdan bakıldığı anlamı taşımaz. Dinozorlar neden yok oldu? a)Göktaşı çarpması sebebi ile bir anda yok oldular. b)Volkanik püskürmeler sebebi ile binlerce yıllık bir süreçte yok oldular. c) İkisinin de bir arada olduğu bir sürecin sonunda yok oldular. En çok kabul göreni "a" seçeneğidir, çünkü bilim insanları öyle hissediyorlar ve çoğu, yataklarından, meteorlardan kaçan zavallı t-rex kabusları ile uyanmışlardır... değil tabi.Hakkında en çok fiziksel kanıt sunulabilmiş olanı odur da o yüzdendir.

Bilimin ötesinde olan bir çok hayal mahsülü örnek vardır. Noel baba, Gremlinler, Hansel ve Gretel, Pamuk Prenses, Lord Sauron, Frodo Baggins, Pegasus , Iron Maiden grubunun maskotu Ed.....

Sadece hakikat ve Tanrı konusunda bilimin yetersiz kalacağını söyledim tabi ki diğer konularda bilimsel olan geçerlidir. Masal kahramanlarından bahsetmiyorum soyut bir kavram olan Tanrı'nın varlığının deneylerle, ispatlarla ortaya konmasının çok da mümkün olamayacağını ifade etmek istedim.

Hakikate ulaşmak için bilim ve insan zihninin ötesine şu aşamada geçemediğimiz için Tanrı var mı yok mu diye araştırırken ölüp, gitmek de var bunu anlatmaya çalıştım.

Sınırlı olan herşey sınırlı sonuçlara ulaştırır bizi, bilim de Tanrı konusunda sınırlı kalıyor, başka açılardan da bakıp, araştırmak gerekiyor en azından benim düşüncem böyle.

Noel Baba gerçekte yaşamış bir azizdir. Sonradan bacadan girip, hediye dağıtan bir figüre dönüştürülmüş olması Noel Baba'nın bir zamanlar yaşamış olduğu gerçeğini değiştirmez.

Bilime karşı değilim ki ben de bilimin öneminin farkındayım fakat Tanrı konusunda tüm bilimler birleşse somut bir şey ortaya koyamazlar, bu durumda yok demek mi mantıklı yoksa bilim bu konuda tarafsız mı kalmalı? Bana göre tarafsız kalmalı...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Tanrı ve hakikat konusunda --sizin baktığınız yerden bakıyorum--yeterli olabilen bir şey yoktur. Alternatiflerine göre, hakikate ulaşmanın en isabetli yolu bilimdir. Bu nedenle, bilimin sınırlılığından bahsetmek pek gerekli değildir.

Tanrının --ilahi dinlerin ifade ettiği anlamda yaratıcının-- olmadığına kanaat getirmiş durumdayım.Haliyle, sizin olmayan birşeyin aslında olmadığını, olduğunu umarak arayıp duracağınızı düşünüyorum.

Bilimsel olanı takip ettikten ve önceledikten sonra, elbette başka açılardan da bakılabilir, katılıyorum.

Yaşamış olan Noel Baba değildir, Saint Nicholas'tır. Noel Baba biraz ondan, biraz bundan eklenerek oluşturulmuştur. Noel Baba'nın içindeki unsurlardan sadece biridir Saint Nicholas. Belli başlı şeyler bir araya getirilip, hayali bir baba oluşturulmuştur.

Bilimsel bulgular ile dinsel metinler çeliştiğinde, tarafsız kalma gibi bir lüks olmuyor. Bilimsel düşünme sürecine giden yol, dine karşı verilmiş mücadelelerle süslüdür.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Tanrı ve hakikat konusunda --sizin baktığınız yerden bakıyorum--yeterli olabilen bir şey yoktur. Alternatiflerine göre, hakikate ulaşmanın en isabetli yolu bilimdir. Bu nedenle, bilimin sınırlılığından bahsetmek pek gerekli değildir.

Tanrının --ilahi dinlerin ifade ettiği anlamda yaratıcının-- olmadığına kanaat getirmiş durumdayım.Haliyle, sizin olmayan birşeyin aslında olmadığını, olduğunu umarak arayıp duracağınızı düşünüyorum.

Bilimsel olanı takip ettikten ve önceledikten sonra, elbette başka açılardan da bakılabilir, katılıyorum.

Yaşamış olan Noel Baba değildir, Saint Nicholas'tır. Noel Baba biraz ondan, biraz bundan eklenerek oluşturulmuştur. Noel Baba'nın içindeki unsurlardan sadece biridir Saint Nicholas. Belli başlı şeyler bir araya getirilip, hayali bir baba oluşturulmuştur.

Bilimsel bulgular ile dinsel metinler çeliştiğinde, tarafsız kalma gibi bir lüks olmuyor. Bilimsel düşünme sürecine giden yol, dine karşı verilmiş mücadelelerle süslüdür.

Noel Baba diye de tanınır kendisi hatta kilisesi de vardır. Ziyaret ettiğim için çok net biliyorum. Noel Baba kilisesi diye geçer. Gerçek ismi Aziz Nicholas'dır doğru.

Olduğunu ummuyorum, var olduğunu biliyorum fakat bildiğimi ispat etmem imkansız...Bildiğim bir şeyi inkar edemeyeceğime göre ve bu gerçeği kendi aklım ve hissiyatım ile farketmiş biri olarak kendi aklıma başkalarından daha çok güveniyorum dersem çok da ukalalık etmiş olmam sanırım:)
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
58
Tanrı ve hakikat konusunda --sizin baktığınız yerden bakıyorum--yeterli olabilen bir şey yoktur. Alternatiflerine göre, hakikate ulaşmanın en isabetli yolu bilimdir. Bu nedenle, bilimin sınırlılığından bahsetmek pek gerekli değildir.

Tanrının --ilahi dinlerin ifade ettiği anlamda yaratıcının-- olmadığına kanaat getirmiş durumdayım.Haliyle, sizin olmayan birşeyin aslında olmadığını, olduğunu umarak arayıp duracağınızı düşünüyorum.

Bilimsel olanı takip ettikten ve önceledikten sonra, elbette başka açılardan da bakılabilir, katılıyorum.

Yaşamış olan Noel Baba değildir, Saint Nicholas'tır. Noel Baba biraz ondan, biraz bundan eklenerek oluşturulmuştur. Noel Baba'nın içindeki unsurlardan sadece biridir Saint Nicholas. Belli başlı şeyler bir araya getirilip, hayali bir baba oluşturulmuştur.

Bilimsel bulgular ile dinsel metinler çeliştiğinde, tarafsız kalma gibi bir lüks olmuyor. Bilimsel düşünme sürecine giden yol, dine karşı verilmiş mücadelelerle süslüdür.

evet... noel baba biraz ondan biraz bundan (ve biraz da hayal gücünden) eklenerek oluşturulmuş, bir imajdır... ama sadece bir imajdır, gerçeklikten epeyce uzak... :) ...
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
neden böyle bir figüre ihtiyaç duyulmuştur?hayali bir varlığa milyonlarca çocuğu varmış gibi inandırmanın(yada kandırmanın) manası nedir?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
evet... noel baba biraz ondan biraz bundan (ve biraz da hayal gücünden) eklenerek oluşturulmuş, bir imajdır... ama sadece bir imajdır, gerçeklikten epeyce uzak... :) ...

Şu an ki hali gerçekten uzak fakat yaşamış bir kişi sonuçta her neyse Noel Baba gelecek diye bekleyen çocukların hayal dünyasını yıkmak da istemiyorum:)
Ferdinand sağolsun beni de Noel baba bekler biri yaptı fakat alakası yok:)

Noel Baba Kilisesi" Demre'de bulunan, "Noel Baba" olduğuna inanılan Aziz Nicholaos'ın ölümü ile yapılan kilise. Noel Baba'nın ölümünden sonra bir süre burada yattığı daha sonra kemiklerinin İtalyan denizcilerce Bari'ye götürüldüğüne inanılır.

Noel Baba Kilisesi, Antalya’ya bağlı Kaş ile Finike arasındaki Demre ilçesinde bulunuyor. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Ötüken tarafından yürütülen kazı çalışmalarına Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi ve Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi gibi üniversitelerden öğretim üyeleri ve işçiler katılmıştır.


wikipedia.org/wiki/Noel_Baba_Kilisesi
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
neden böyle bir figüre ihtiyaç duyulmuştur?hayali bir varlığa milyonlarca çocuğu varmış gibi inandırmanın(yada kandırmanın) manası nedir?

Çok yardımsever, zengin ve servetini olmayan kişilerle paylaşan fakat bunu da hiç belli etmeden gece vakti gizlice yapan bir azizmiş gerçekte sonradan noel baba olarak efsaneleştirilmiş.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst