İmadeddin Nesimi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde M'den Ö'ye kategorisinde şehrin yabancısı tarafından oluşturulan İmadeddin Nesimi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,868 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı M'den Ö'ye
Konu Başlığı İmadeddin Nesimi
Konbuyu başlatan şehrin yabancısı
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan şehrin yabancısı

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
[FONT=&quot]
[/FONT](Yaşamı ve Şiirlerinden Örnekler)
[FONT=&quot]Nesimi Azerbaycan dilinde şiirin ilk güzel örneklerini veren, düşüncelerini yüksek edebi bir dille ifade etmeyi başaran güçlü bir sanatkar olmuştur. Onun ana dilinden başka Arapça ve Farsça yazmış olduğu divanlar da vardır. [/FONT]
[FONT=&quot]Şairin gerçek adı Ali’dir. 1369 yılında ’ın Şamahı şehrinde doğmuştur. Babası Seyid Muhammed çağının tanınmış adamlarından olmuştur. Seyid Ali (Nesimi) ilk eğitimini Şamahı’da almış, daha sonra özellikle felsefe ve dini cereyanları öğrenmeye heves göstermiştir. Nizami, Hakani, Mehseti, Feleki, Zülfikar Şirvani, Arif Erdebilli, Mahmut Şebusteri ve Marağalı Evheddin’in eserleri ile terbiyelenmiş aynı zamanda Orta Doğu’nun Celaleddin Rumi, Rudeki, Sadi, Attar gibi görkemli şairlerinin eserlerini derinden öğrenmiş, idrak ederek kendi de küçük yaşlarından itibaren şiir yazmaya başlamıştır. [/FONT]
[FONT=&quot]Orta Doğu’da Mahmut Şebüsteri, Celaleddin Rumi, Marağalı Evheddin gibi şairlerin panteist (tüm tanrıcılık) fikirleri daha geniş yer tutardı. Doğu panteistleri de kendi aralarında çeşitli kollara ayrılarak görüşlerini bildirirlerdi. Genç Nesimi de daha medrese öğrencisi iken Doğu’da meydana gelen bu görüşleri ilgi ile izlemeye başlar. ‘’Enelhaq’’ (ben hakkım, ben tanrıyım) dediği için 10.yüzyılda Bağdat’ta idam edilen Hallaç Mansur Hüseyin’in tarikatını çok beğenmiştir. Bu yüzden ilk şiirlerini Hüseyin mahlası ile yazmıştır. Bu dönemde Timur’un orduları Orta Doğu’yu istila etmeye başlamış ve asrın sonuna doğru da Azerbaycan tabi olmuştur. Yeni bir görüş olan Hurufilik de bu dönemde yayılmaya başlamış ve şairin babası ve kardeşi Seyid Hüseyin Hurufilik’e rağbet göstermişlerdir. Hurufi görüşün kurucusu olan Fezlullah Neimi ile şahsen tanışan bu aile, Hurufilik’in Şirvan’da yayılmasında önemli rol oynamıştır. [/FONT]
[FONT=&quot]Hurufilik’in kurucusu olan Tebrizli Neimi bu tarikatın esaslarını Cavidanname, Muhabbetname, Nevmname gibi eserlerinde izah ederek geniş bir şekilde tebliğe başlamıştır. 1380’den sonra Şirvan’a gelen Neimi ile bu dönemlerde tanışan Hurufi görüşü benimsemiş, bu devirden sonra şiirlerini Neimi ile ses benzerliği gösteren Nesimi mahlası ile yazmaya başlamıştır. [/FONT]
[FONT=&quot]1394 yılında Fezlullah Neimi taraftarı ile birlikte Timur’un oğlu Miranşah tarafından Şirvan’da hapsedilip daha sonra da idam edilmişlerdir. Bakü’de bulunan ailesi ve diğer yandaşları ise buradan kısa bir süre içinde uzaklaşmışlardır. Neimi’nin kızı ile evlenen Nesimi önce Irak sonra Türkiye’ye gitmiş uzun süre Anadolu’da Hurufilik’i tebliğde bulunmuş, buradan da Halep’e geçmiştir. [/FONT]
[FONT=&quot]Nesimi Halep’te de fikirlerini yaymaya ve taraftar toplamaya başlamıştır. Mısır Memlukları ve Halep dini liderleri tarafından dinsizlikle suçlanmış 1417 yılında Halep hükümdarının emri ile zindana atılmıştır. Din meclisinde şairin ölümüne fetva verilir. Şeriat mahkemesinin belgelerini okuyan El-Müeyyed şairin diri diri derisinin soyulup yedi gün Halep’te ibret-i alem olarak herkese gösterilmesi emrini vermiştir. Facialı bir şekilde şair idam edilir. [/FONT]
[FONT=&quot]Şairin ölümü hakkında birbirinden farklı söylentiler vardır. Bir söylentiye göre şair şu şekilde idam edilir. [/FONT]
[FONT=&quot]“Bir gün Halep şehrinde genç bir Hurufi şairin şiirini yüksek sesle okuyormuş. Genci tutuklamışlar. Genç, şiiri kendisinin yazdığını söyler ve dini liderlerin fetvası ile idamına karar verilir. Olayı duyan Nesimi hemen ceza meydanına gelir, şiirin kendi şiiri olduğunu bildirir. Ruhaniler onun Hurufi mürşidi olduğunu öğrenip, diri diri soyulmasına fetva verirler. Derisi soyulurken kan kaybeden şairin sarardığını gören ruhaniler alaylı şekilde sorarlar: [/FONT]
[FONT=&quot]-Sen ki haksın, peki niye rengin sarıdır? [/FONT]
[FONT=&quot]Nesimi: -ben edebiyet ufuklarında doğan aşk güneşiyim. Güneş batarken sararır, diye cevap verir. [/FONT]
[FONT=&quot]Şairin ölümüne fetva veren ruhani: -Bu o kadar melundur ki, onun kanı nereye düşerse onu kesip atmak lazımdır.
Tesadüfen şairin kanından bir damla bu ruhaninin parmağına sıçrar. Cemaat ondan parmağının kesilmesini talep eder. O ise “Ben söz gelişi dedim.” Der
[/FONT]
[FONT=&quot]Al kanlar içinde olan şair; Zahidin bir parmağın kessen dönüp haktan kaçar, Gör bu gerçek aşığı serpa soyarlar ağrımaz” diyerek ölür. [/FONT]
[FONT=&quot]Şair, şiirlerinde cahil insanları eleştirir, hayatın güzelliklerinden ilham almaya çağırır. Onun didaktik, aşk konusunda yazılmış şiirleri, doğanın tasvirine hasrolunmuş eserleri okuyucunun estetik zevkini okşar. Şair aynı zamanda hakim tabakanın zulüm ve adaletsizliğini, istilacıların hırsızlıklarını, onlara hizmet eden ruhanilerin ihanetini gösteren eserler de yazmıştır. Şairin üç dilde yazılmış şiirleri edebi yönden büyük bir sanatkarlıkla işlenmiş özellikle ana dilinde yazdığı eserler bütün Türk dilli halklar için numune olmuş, estetik değeri yüksek bir üslupla kaleme alınmıştır. [/FONT]
[FONT=&quot]Nesimi’nin sanatı insan güzelliğine, insanın gücüne hayranlıkla dolu bir marş gibi seslenir. Ancak bu güzellik, bu kudret dünyada bütün insanlara değil, yalnız kendini tanımış, anlamış kamil insanlara özgüdür. Buna göre de şair kamil insanı “canımın cananesi” adlandırır, ona secde etmenin vacip olduğunu gösterir. Kamil insanın güzelliğine secde etmeyenler, ona hayran olmayanlar ise şaire göre hak yolundan çıkmış yaratıklara, şeytan ve düşüncesiz hayvanlardır. Ancak insancıl şair bu gibi insanların mahvedilmesini, cezalandırılmasını istemez aksine ıslah, terbiye yolu ile onların kendilerini tanımasına, insan oldukları için gurur duymalarına çalışır. [/FONT]
[FONT=&quot]Eserleri ilk defa 1844, sonra 1871 ve 1880 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu baskılardan önce şairin Farsça şiirlerinden de numuneler vardır. Azerbaycan’da ise edebiyatçı Selman Mümtaz tarafından 1926 yılında Nesimi Divanı Arap harfleriyle baskıya hazırlamıştır. Bu yayınlar Nesimi’nin geniş bir şekilde tanınmasını sağlasa da eserlerini tamamiyle kapsamamaktadır. Şairin ana dilinde divanının ilmi tenkidini ilk defa Azerbaycan alimlerinden C. Kahramanov hazırlamıştır. Bakü, Leningrad, Erivan elyazmaları kurumlarında saklanılan 5 nüshayı, İstanbul ve Bakü baskıları ile birleştirerek şairin ana dilinde eserlerinin ilk ilmi tenkidini Arap harfleri ile neşrettirmiştir.[/FONT]
[FONT=&quot]GAZELLER [/FONT]
[FONT=&quot]
[/FONT]
[FONT=&quot]SIĞMAZAM [/FONT]
[FONT=&quot]Mende sığar iki cahan, men bu cahana sığmazam,
Gövher-i lamekan menem, kövnü mekane sığmazam.
Arşla ferşü nun mende bulundu cümle çün
Kes sesini ve ebsem ol, şerhi beyane sığmazam.
Kövnü mekandır ayetim, zati dürür bidayetim,
Sen bu nişanla bil meni, bil ki, nişane sığmazam.
Kimse güman-ü zan ile olmadı hak ile biliş,
Hakkı bilen bilir ki, men zann-u gümane sığmazam.
Surete bak menini suret içinde tanı kim,
Cism ile can menem, veli cism ile cane sığmazam.
Hem sedefem, hem inciyem, haşru sırat esenciyem,
Bunca kumaş-ü raht ile men bu dükane sığmazam.
Genc-i nihan menem men uş, ayn-ı ayan menem men uş
Gövher-i kan menem men uş, behrev-ü kane sığmazam.
Gerçi muhite zemem, adım ademdir, ademem,
Dar ile künfekan menem, men bu mekane sığmazam.
Can ile hem cahan menem, dehrile hem zaman menem,
Gör bu latifeyi ki, men dehr-ü zamane sığmazam.
Encüm ile felek menem, vahy ile hem melek menem,
Çek dilini ebsem ol, men bu lisane sığmazam.
Zerre menem, güneş menem, çar ile penç-ü şeş menem,
Sureti gör beyan ile, çünkü beyane sığmazam.
Zat ileyem sifat ile, kadr ileyem berat ile,
Gülşekerem nebat ile, beste dehane sığmazam.
[/FONT]
[FONT=&quot]Nar menem, şecer menem, arşa çıkan hacer menem,
Gör bu odun zebanesin, men bu zebane sığmazam.
Şems menem, kamer menem, şehd menem, şeker menem,
Ruh-i revan bağışlaram, ruh-i revane sığmazam.
Tir menem, kaman menem, pir menem, cavan menem,
Dövlet-i Cavidan menem, ayinedane sığmazam.
Gerçi bugün Nesimiyem, Haşimiyem, Kureyşiyem,
Bundan uludur ayetim, ayet-i şane sığmazam.
[/FONT]
[FONT=&quot]Merhaba, hoş geldin, ey ruh-i revanım, merhaba!
Ey şekerleb yar-i şirin, lamekanım, merhaba!
Çün lebin cam-i cem oldu nefhe-i Ruhülkudus,
Ey cemilim, ey cemalim, behr-ü kanım, merhaba.
Könlüme heç senden özge nesne layık görmedim,
Suretim, aklım, ugulum, cismü canım, merhaba.
Ey melek suretli dilber, can fedadır yoluna,
Çün dedin lehmike lehmi, gane kanım, merhaba.
Geldi yarim naz ile, sordu, Nesimi, nicesen?
Merhaba, hoş geldin, ey hırdadehanım, merhaba.
[/FONT]
[FONT=&quot]Aceb la’lin mi şol, ya can-ı ahbab?
Aceb zülfün mü, ya zincir-i pürtab?
Gözümden akan, ey dilber, gamından,
Aceb hunabe mi, ya eşg-i innab?
Aceb geddin mi şol, ya serv-i butsan,
Aceb haddin mi şol, ya verd-i sirab?
Aceb aynın mı şol, ya sihr-i Babil,
Aceb dişin mi şol, ya lülü-i nab?
Aceb yüzün mü şol, ya hirmen-i gül
Aceb kaşın mı şol, ya tak-i mihrab?
Aceb şol mest-i sevda-i moğolçin
Menim bahtım mıdır, ya çeşm-i pürhab?
Nesiminin gözü yarin gamından,
Dürün dürcü midir, ya behr-i simab?
[/FONT]
[FONT=&quot]Ya rab, ne sebebdendir olur takatimiz tak,
Çoktan beridir çeşmimiz ol çeşmine müştak.
Andan beri kim, aynımız ol yüzünü gördü,
Bir mu ile asıldı canım, kaldı muallak.
Gülzare kadem bas sinemi saz ile, mütrib,
Gel ayş edelim zevk ile, ger olmasa zerrak.
Pervane sıfat oldum o ruhsarına karşı,
Bel bağlamışam hizmetine men de çü uşşak.
Yazım der idim nameyi hun-i ciğer men,
Töküldü ürek kanı yere tutmadı evrak.
Gördü ki tükenmez yazuban vasf ile şerhin,
Katlanmadı bu derde zaif, oldu kalem şak.
Ey hüsn iyesi, aşıka bir merhamet eyle,
Sun lütf ile biçareye bir cam-i mürevvak.
Ger ister isen yarı bugün, pir talep eyle
Gör kim nece yol gösterir ol pir-i muhakkak.
Allah ile ol imdi, niyaz eyle, Nesimi,
Başed ki, suçundan keçe, lütf eyleye Rezzak.
[/FONT]
[FONT=&quot]Canana menim sevdiyimi can bilir ancaq
Könlüm dileyin dünyada canan bilir ancaq.
Bildim, tanıdım elmde me’budu, yeqin ki,
Şöyle bilirem kim, anı Qur’an bilir ancaq.
Abdal oluban beylik eden arifi gör kim,
Bu seltenetin qedrini sultan bilir ancaq.
Sufimidir ol cam-i müseffasına meşğul,
Pünhani içer eyle ki, şeytan bilir ancaq.
Ey saqi, getir dövr eyağını dövr elasün kim,
Bu dövr eyağın dövrünü dövran bilir ancaq.
Könlüm gemisin qerq ede gör eşq denizine
Kim bu denizin behrini ümman bilir ancaq.
Heç kimse Nesimi sözünü keşf ede bilmez,
Bu, quş dilidir, bunu Süleyman bilir ancaq.
[/FONT]
[FONT=&quot]Bu ne adetdir, ey türk-i perizad,
Qeminden olmadım bir lehze azad.
Siyehdil gözlerin qan tökmek içün
Çekibdir tiğini manend-i cellad.
Bu bidadı mana eşqin qılıbdır,
Cahanda qılmadı Nemrudü Şeddad.
Reva mı, könlümün şehrinde senden
Feraqü qüssevü qem tuttu bünyad.
Gel, ey Şirindehen, eşqin yolunda
Menem ol kuhken biçare Ferhad.
Nezer qılgil bu viran könlüme, şah,
Qılır sultan olan viranı abad.
Bir eyü ad edin fani cahanda,
Ululardan cahanda qaldı bir ad.
Nesimi’nin kelamından eşitgil,
Vefasızdır cahan, sen qılma bidad.
[/FONT]
[FONT=&quot]Ay ile gün sücud eder suret-i canfezayine,
Ay ile gün nedir kim, ol düşmeye hak-i payine.
Cam-i cahannümadur ol, sende iki cahanı gör,
Çün göresen sen olmusan can-i cahane ayine.
Fail-i mutlak-i yakin kim ki, diler göre bugün,
Baksın anın cemaline, hakkı görer bu ayine.
Aşık-i sadık oldurur hak yoluna şehid ola,
Hak deyeni alır anun durmuş anun behayine.
Yusuf-i Misri canü dil, yani ki Fezl-i Zülcelal,
Geldi sefai zevk ile şehr-i beden serayine.
Kıldı fena vücudumu kül kerim ile kelam,
Zerg-i hasen budur ki, şah sandı bugün gedayine.
Her ki Nesimitek sücud Fazl-ı ilahe kılmadı,
Div kimi bugün anı belke bu yolda dayine.
[/FONT]
[FONT=&quot]
[/FONT][FONT=&quot]TUYUĞLAR [/FONT]
[FONT=&quot]
Gel ki müştak olmuşam didarına,
Vermişem can zülf-i anberbarına,
Mahrem ettin çün meni esrarına,
Ey peri, gel çek meni bir darına.
[/FONT]
[FONT=&quot]Ey yüzünden zahir esma-i huda,
Şöyle ki, Kur’an’da dedi kulleha,
Ademi bil, andadır esrarha,
Can ile başın yolun kıl feda.
[/FONT]
[FONT=&quot]Aşk ile geldi cem-i enbiya,
Aşktır seyrü süluk-i evliya,
Aşk ile yola girerler biriya,
Aşk ile vasıl olurlar tanrıya
[/FONT]
[FONT=&quot]Al elinden atını yaban at,
Hakperest ol, hakkı tanı, olma at.
Dünyanın devrinde yoktur çün sebat,
Atını kaçırma ruhdan, olma mat.
[/FONT]
[FONT=&quot]Gelmişem kalubeliden meyperest,
Aşikem, metsem, veli mest-i elest.
Ey gözün sevdalarından fitne mest,
Sünbülün her taresi me’nide şest.
[/FONT]
[FONT=&quot]Canımın cananesi sensen, Habib,
Hubların ferzanesi sensen, Habib,
Künde kenzin hanesi sensen, Habib,
Vahdetin dürdanesi sensen, Habib.
[/FONT]
[FONT=&quot]Ey cemalin kulhüvallahü ehad,
Suretin yazısı Allahüssamed
Bir ucu zülfün ezel, biri ebed,
Hüsnüne şeytan imiş men la seced.
[/FONT]
[FONT=&quot]Hak Teala varlığı ademdedir,
Ev onundur, ol bu evde demdedir,
Bilmedi şeytan bu sırrı, gamdadır,
Ol sebebden ta ebed matemdedir.

internetten alıntılarla düzenlenmiştir.
[/FONT]
 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
BEN YİTİRDİM BEN ARARIM

Ben yitirdim ben ararım
Yâr benimdir kime ne
Gah giderim öz bağıma
Gül dererim kime ne
Gâh giderim medreseye
Ders okurum Hak için
Gâh giderim meyhaneye
Dem çekerim kime ne
Sofular haram demişler
Bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim
Günah benim kime ne
Ben melâmet Hırkasını
Kendim giydim eğnime
Ar ü namus şişesini
Taşa çaldım kime ne
Sofular secde ederler
Mescidin mihrabına
Yâr eşiği secdegâhım
Yüz sürerim kime ne
Gâh çıkarım gökyüzüne
Hükmederim kaftan kafa
Gâh inerim yeryüzüne
Yâr severim kime ne
Kelp rakip böyle diyormuş
Güzel sevmek pek günah
Ben severim sevdiğimi
Günah benim kime ne
Nesimî'ye sordular ki
Yârin ile hoş musun
Hoş olayım olmayayım
O yâr benim kime ne


CANIM ERENLERE KURBAN


Canım erenlere kurban
Serim meydanda meydanda
İkrarım ezelden kadim
Canım meydanda meydanda
Yanarım yoktur dumanım
Gönlümde yoktur gümanım
Al malım bağışla canım
Varım meydanda meydanda
Kellem koltuğuma aldım
Kan ettim kapuna geldim
Ettiğime pişman oldum
Darım meydanda meydanda
Münkir rakipten kaçın
Müminim hülle don biçin
Ben bülbülüm bir gül için
Zarım meydanda meydanda
Gerçek olan olur gani
Gani olan olur veli
Nesimi'yem yüzün beni
Derim meydanda meydanda


SORMA MEZHEBİMİZİ


Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyaya bizi
Biz şerbet bilmeyiz dolumuz vardır
Biz müftü bilmeyiz fetva bilmeyiz
Kıl ü kal bilmeyiz ifta bilmeyiz
Hakikat bağında hata bilmeyiz
Şah-ı Merdan gibi ulumuz vardır
Bizlerden bekleme zühd ü ibadet
Tutmuşuz evvelden rah-ı selamet
Tevalla olmaktır bize alamet
Sanma ki sağımız solumuz vardır
Ey zahit surete tapma hakkı bul
Şah-ı velayete olmuşuz hep kul
Hakikat şehrinden geçer bize yol
Başka şey bilmeyiz Ali'miz vardır
Nesimi esrarı faş etme sakın
Ne bilsin ham ervah likasın hakkın
Hakk'ı bilmeyene Hak olmaz yakın
Bizim Hak katında elimiz vardır

YANDI YÜREK YÂR ELİNDEN

Yandı yürek yâr elinden
Bilmem yara ne edeyim
Takatım yok dosta varam
Çare bilmem ne edeyim

Bir yara dışardan olsa
Halk ona bir merhem çalar
Benim yaram içerdendir
Çare bilmem ne edeyim

İki hekim geldi üstüme
Biri dilli birisi lal
Dilliye cevap veremedim
Bilmem ki lala ne deyim

Nesimi'ye dediler ki
Derdine bir derman ara
Bize derman Hakk'tan ola
Çare bilmem ne edeyim





UYKUDAN UYANMIŞ ŞAHİN BAKIŞLIM

Uykudan uyanmış şahin bakışlım
Dedim sarhoş musun söyledi yok yok
Ak ellerin elvan elvan kınalım
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok

Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok

Dedim aydınlık var dedi aynımda
Dedim günahım çok dedi boynumda
Dedim mehtab nedir dedi koynumda
Dedim ki göreyim söyledi yok yok

Dedim vatanın mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi dilimdir
Dedim Nesimi Şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok





ŞEM'E DÜŞEN PERVANELER

Şem'e düşen pervaneler
Gelsin bir hoşça yanalım
Aşka düşen divâneler
Gelsin bir hoşça yanalım

Yanmaktır bizim kârımız
Harcedelim hep varımız
Pervaneler yaranımız
Gelsin bir hoşça yanalım

Varın söylen şol bülbüle
Neden âşık olmuş güle
Ermek istersen ol
Kül'e Gelsin bir hoşça yanalım

Bülbül yuvan yıkıldı mı
Yavrun yere döküldü mü
Ölüm sana dokundu mu
Gelsin bir hoşça yanalım

Nesimî döğünsün taşlar
Akıtalım gözden yaşlar
Hak tariktir hey kardaşlar
Gelsin bir hoşça yanalım

GEL BENİ AĞLATMA ŞAH'IM

Gel beni ağlatma Şah'ım
Ben sana kullar olayım
Gel bana ceylan bakışlım
Ben sana kullar olayım

Bir gonca bülbülün idim
Geldim dalında ötmeye
Şânına ağlatma düşmez
Ben sana kullar olayım

Açtım zülfümü telinden
Zülüfün ucu mâh gibi
Kesip de yabana atma
Ben sana kullar olayım

Nesimî cân Nesimî
Derdime bir çâre kıl
Ezelden seni sevdim
Ben sana kullar olayım



 

şehrin yabancısı

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
22 Şub 2009
Mesajlar
426
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Yaptığımız Kabe'dir

Yaptığımız Kabe'dir

Yıktığımız kilise
Şu bizim seyranımız
Bir seyrana benzemez

Süleymanlar içinde

Ali bir Süleyman'dır
Süleymanlar bildiler
Süleyman'a benzemez

Abdesimiz katlanmak

Namazımız sabretmek
Biz bir oruç tutarız
Ramazana benzemez

Kitabımızda kıl var

Dağlar kadar görünür
Bir bir âyet okuruz
Bir Kur`an'a benzemez

Kul Nesimi sen seni

Mânâ bilir söylersin
Biz bir deniz geçeriz
Bir ummana benzemez


Bu gün ol dilber-i rana

Bu gün ol dilber-i rana

Benimle oldu hem-saye
Ki yüzü güneşe benzer
Latif kaşlarıdır aya

Beli ince,boyu uzun

Yüzü hubdur,sözü mevzun
Dili sihri,okur efsun
Gönlümü verdi yağmaya

Benim gönlüm alan dilber

Yüzü hubdur, sözü enver
Güzeldir Allah-u Ekber
Ne güzel beslemiş daya

Dedim:Ey hubların şahı

Terrahhüm eyle billahi
Gönül ikliminin mahı
Bu günü salma ferdaya

Dedim
dilber lebin emsem
Olurdu derdime derman
Dedi:Vakti değil,ebsem
Düşersin ceng-ü kavgaya

Dedim dil
ber beni öldür
Gerek ağlat,gerek güldür
Nesimi çün sana kuldur
Serini koymuş ortaya

Destan

Felek benim senden bir sualim var

Rüzigarın Süleymanı nic oldu
Sana gelenlerin işi ah-u zar
Erenlerin o devranı nic oldu

Musa Tur a çıktı niyaz eyledi

İsa göğe ağdıimekan bağladı
Yakup,oğul deyü her dem ağladı
Hazret-i Yusuf u Ken an nic oldu

Baba Emir, vardı Kuh ile kaaf a

Küffara kılardı cevrile cefa
Şatırların piri Bengü Mustafa
Alemin gerdan keşanı nic oldu

Başun için bize veresün haber

Nesl-i Ali evlad-ı emürül kiber
Harici askere yürüttü teber
Eba Müslüm ün meydanı nic oldu

Batında onlar münkiri taşlar

Erenlere ayan seyr olan işler
Gaiptedir kırıklar,yediler,üçler
Erenlerin yok mekanı nic oldu

Bunca sahib-kıran gelüp geçmiştir

Hızır İlyas ab-ı hayat içmiştir
Sanan İskenderler konup göçmüştür
Ahd-ı vefaya seyranı nic oldu

Nurdur kalbimizi eyleyen ziya

Şefaat eyleyen gedaya baya
İki cihan fahri hatem-ül enbiya
Bilsem ol mürüvvetkanı nic oldu

Gahi ayyar idi gahice abdal

İslama dost idi küffara kattal
Erenler şahbazı ol Seyyit Battal
Bilmem ol canımın canı nic oldu

Hazret-i Resul in muhib yarıdır

Hakkın dostu serbanların piridir
Ser-i evliyanın sırr-ı nakdidir
Yemen de Veyselkarani nic oldu

Molla Hünkar deyü melekler iner

Kudretten nurdan kandilleri yanar
Arş-ı muallada külahlar döner
Sultan Osman şazanı nice oldu

Hazret İbrahimi attılar nara

Eyyub a kurt düştü başladı zara
Zekeriyya nice çekildi dara
Nuh Peygamberin Tufanı nic oldu

Ol server her kande gitse giderdi

Din yoluna ikrarını güderdi
Bir narada çok Harici geberdi
Ahmet.... yaranı nice oldu

Doksan bin erenler dediler beli

Bindi hake, doğru gösterdi yolu
Kutb-ı alem Hacı Bektaşi Veli
Bunca erenler serefrazı nic oldu

Alemin ahvali alem değil mi

Bendesi de mir-i kelam değil mi
Nesl-i Ali Kutb-i alem değil mi
Bu... EMİR SULTAN ı nice oldu

Ah eder NESİMİ geçdi serinden

MANSUR enelhak der dönmez darından
Gitti gelmez, bir haber yok birinden
Bu feleğin karbanı nice oldu

Erenler Şahtan Gelirler

Erenler Şah tan gelirler

Ali derler Pirimize
İmamların kullarıyız
Münkür ermez sırrımıza

Pirimiz Kırıklar,Yediler

Bu yolu onlar kurdular
Bizede böyle dediler
Kanarsan ikrarımıza

Muhip mürşidine uydu

Arif olan hisse duydu
Münafıklar nice kıydı
Tiğ çektiler Pirimize

Bildik aslımızdır Adem

Kısmetimiz verdi Hüdam
Halifeler bastı kadem
Taç vurdular serimze

Ateş yanar kazan çoşar

Dalğalanır boydan aşar
Şulesi aleme düşer
Bakın bizim nurumuza

Nesimi sözünü pişir

Özüne muhabbet düşür
Bezirğanlar gevher taşır
Güne gün şarımıza

minnet eylemem


Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi farisi bilmem dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem

Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına
Bugün buldum bugün yerim hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren hüdadır kula minnet eylemem

Oy nesimi can nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst