İlhan Berk

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde G'den İ'ye kategorisinde fides tarafından oluşturulan İlhan Berk başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,448 kez görüntülenmiş, 12 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı G'den İ'ye
Konu Başlığı İlhan Berk
Konbuyu başlatan fides
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kırmızıpabuç

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
BALAD
Ben böyle bir deniz görmedim ne kadar seni düşündüm
Gittim ne kadar bilmezsiniz ne türlü karanlık
Baktım ki biri yok o kentlerin, hiç olmamışlar gördüm
S bir kadın balkonunda baksam ne zaman olurdu
E sesinde yüzlerce trenler yürüdü Galile'de
Sizi bilmem ben galiba olmadım o dünyalarda
Salt bir it karalık akşam üstü denizlere doğru
Durmuş nasıl bu gökle bu yalnızlıklar yaşamada
Ne yaşanmışsa görmemişiz yaşanmış o kentlerde
Gittik gittik bizi bu surlar tuttu böyle kaldık.
Böyle güneşlere bayılıyorum çok güneşlere
Hafif otlar yürüyor evlere pis İstanbul'lara
Şey ile şeysiz geçiyorum o kapanık güneşlerde
Siz bir durma benim karanlığımı yadsıyorsunuz
Sokağa çıkmayın diyorum çıkmayın duymuyor musunuz
Benimle gelen o büyük sıkıntıdan gelenlerdi
Ta Galile içlerinden yürüyerek gelmişlerdi
Biriniz beni görmediniz ne kadar bağırdımsa
Denizler baktığın tüm o denizler gösterdi bana
Bir yalnızlık yeryüzündeki kapılar, bir o gördüm.


Sunu

Ben bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde
Her sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz
Aldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl
Al bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde
Büyük ulu sular yudu beni çokum artık nasıl
Bir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız

İLHAN BERK

url
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
BEN SENİN KRALLIĞIN ÜLKENE YETİŞTİM
Ben senin krallığın ülkene yetiştim
Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
Her sabah büyüten denizimizi böyle
Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.
Sen o çıktığım sularsın,zencim benim.
Denize bakan evler gibiydim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle.
Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.

Sen gittiğim o ülkesin varılmıyorsun
Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
Güzelliğin balıkları gibi İstanbulun.

Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
Yankımış denizlere öbür kadınlara
Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış..

İLHAN BERK
.resized_445x333_Istanbul_.jpg
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
HACI BEKTAŞ VELİ

Bir resimde bağdaş kurmuş oturuyor Hacı Bektaş Veli. Evi gibi
yeryüzü.

Bir bulut düşürmüş başını duruyor. Onunla gidip gelen. Uzakta
bellibelirsiz.

Beyaz, uzun kavuğu. Demek ki güneş var.

Kucağına almış bir ceylanı, bir aslanı. Duruyorlar. Üç kişiler.

Hayvanları mı severdi Hacı Bektaş Veli? Bilmiyoruz. Ama açıktı
hep evinin kapısı.

Çizgili mintanı. Yalın. Düz. Ta bileklerine değin uzuyor, uzayıp
orda kalıyor.

Yüzü? Uzun yüzü. Sakallı, virdi okur gibi de önüne bakıyor.

Delik değil kulağı ve halkasız.

Yanında yeryüzü: Ağaçlar, sular, gök. Her sabah okuduğu.

İLHAN BERK



url


 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
İLYA AVGİRİNİN KARISININ ACI TÜRKÜSÜ

Benim günlerim Soğanağa'da geçti
Bir pencere, avuç kadar bir gök
Sevim Matilda Hayrünnisa Eleni
Her Allahın günü daha bir sevmek
Daha bir cumhuriyeti, İlya Avgiri'yi

Benim gençliğim güzeldir bakın
Her gün elele denizle rüzgârla
Her şiirde seçme mısra güzelliğim
Her evde yatakların andığı ben
Mis gibi her gün hikâyem ağızlarda

Ne Cumhuriyet ne İlya Avgiri umrumda
Ben eskiden hayvan gibi yaşardım
Bir karanfil iki memem arasında
Gökyüzünü ayna yerine kordum da
Geçer ayıp yerlerime bakardım

Benim gençliğimde kimse ama kimse
Ayla, güneşle, cumhuriyetle uğraşmazdı
Gökyüzü, deniz dünyayı koyup gitmezdi
İlk çıkıyor balıklar daha denizden
Bunların biri olmazdı benim zamanımda

İLHAN BERK



282413469small5sh.jpg
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM NE BÖYLE AYRILIKLAR

Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm

Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları

İLHAN BERK

url
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
ÖLÜ BİR OZANIN SEVGİLİ KARISINI GÖRMEYE GİTMEK

'Kağıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir
Kiminde. Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde
Gider gelirdi.
Böyle yaşayıp gidiyorduk.'

Sesi,
Sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
Ezik, suskun odaları dolaştı durdu.
Masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
Ölünün, son kez elini sürdüğü ve kaldığı.
'Burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
Elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
Hepsi bu.'
Böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
Alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden

İLHAN BERK


1219_DSCN4090.jpg
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
YÜZ..

Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
Beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
O kadar

Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya,ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
İlk coğrafyacılara
İlk harflerine bir alfabenin.

Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
Belki senin bazen topuz yaptığın saçın
Bir yaban çiceği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya
Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.

Dedim ya hiç bilmiyorum arabı belki de benim sık sık çıkarıp
Baktığım bir fotoğrafın
Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim
Bir suya bakarken
Bir suya
Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.

Ben ki seninle aştım yasları
Koydum çağıma adımı.Bir burukluğu
yüzün gibi.

İLHAN BERK




Hurrrem_beyaz_gul_.jpg
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun...


22_04_2008_0221540001208867113_unknown.jpg
 

kırmızıpabuç

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
(Bindokuzyüzseksenyılındaonüçtemmuzcumagünühalikarnassostainmiştir)

LİTTERA AMOR 1

Biliyor musun bu akşamüstlerinde ne zaman sizi düşünsem,usuma Lokman'ın Zübdetü't-Tevarih'te I. Mahmud'a (o ünlü mühür kazıcı padişahımıza)
karanfil tutan cariye gelip vurur.Eşyanın duru tadında,uzun boylu,uzun yüzlüdür.
Teninin korkuç beyazlığı,kapalı,donuk güzelliği,insana cinayetler kıyımlar,kötücül
kutup çiçekleri düşündürür.Çılgın sevginin ta kendisiyken,öylesine durgun,ezik,solgundur.
Sanki bu dünyada değilmiş,bu dünyada hiç olmamıştır.
Ben işte ne zaman sizi düşünsem,bu minyatürü açar bakarım.Onda birden sizi görürüm.
Başım döner,bir yerlerde bir şeyler ağar,duyarım.O zaman gelir teninin karasevdalı yalımına
bırakırım kendimi.Birden aşağılarda bir şey silinir,bana uzak ülkeler,bana denizler,yabanıl
meyveler,otlar,kokular bağışlayan o duru,suskun beyazlığınızla kalırım.Hem yalnız ben değil
dünya da,dünyada nice şey de yeryüzünde olduğunu unutur,bu yerküreye yeni gelmiş sanır
kendini.Böylece herşey sizin yalın,arı beyazlığınıza bürünür kalır.O zaman işte bana sedir
ağaçları,bana eski ceviz sandıklrı,lavanta çiçekleri,bin yıllık ağaçlar gibi kokarsınız.
Bakamam size.Bakamam çünkü birden herşey aşka dönmüştür.Göğül yüzünüz esrir,yeniden
belirdiğinde,yeniden umarsız beyazlığınızlayımdır.Durur zaman.Ama ben o duran zamanın içinde
bilemeyeceğiniz kadar mutluyumdur.

İLHAN BERK
 

kırmızıpabuç

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
LİTTERA AMOR,II
Ama ben asıl,gençliğimin,kocamışlığımın o sarı okul defterlerine yapıştırdığım,beni
intiharlara götürecek denli duruk,dalgın,o denli de deli,çılgın,eski çağların o
ölümsüz ustalarının çıplak resimlerinde bulurum seni.Büyük kentlerin o ıssız
dörtyol ağızlarına birbaşlarına dolaşmaya çıkmışlar,sonra da birdenbire donup
kalmışlar,yontulara dönüşmüşlerdir.Hepsi büyük gözlü,büyük memeli,masalsı
yüzdüler.Nesnelerin o sessiz dünyasında(işlevleri sessizlik,yalnızlık yaratmak
olan nesnelerin),sanki soluk almıyorlardır.Ortaçağın-güzelim Ortaçağın-kalelerine
kapatılmış,sessiz sakin o uzun boylu şovalyelerini bekliyorlardır.Gölgelerin
acımasız,buyrukçu baskısı altında,çırılçıplak oradan oraya gidip gelirler.
Gizemli güzellikleri öylesine çarpıcı,öylesine kendileridir ki,insan bir an
onların bir resimde olduklarını unutuverir.Ben de işte binde bir oralardan
geçerken,eski gezgin ozanlardan öğrenmişimdir o kağıt beyazlığındaki
soğuk,kışkırtıcı güzelliklerini(hem bilmem senin benim gibi bu dünyalarda
dolaştığın olmuş mudur?Kendini,yalnızlığın kösnül elinde onlar gibi duvardan
duvara vurduğun?O herşeyin durur gibi olduğu,etin çığlıklarla bir başına
kaldığı,baştanbaşa da yalnız istek olduğu...)!
Ben senin o duru,ölümcül beyazlığını da,işte böyle bir dünyadan,dünyamıza
düşmüş görürüm.


İlhan Berk
 

kırmızıpabuç

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
(eybenimsevilmişyıkılmışyinim)
LİTTERA AMOR, III


Ama beni daha da çılgına döndüren,beni elden ayaktan eden,dünyaları başıma yıkan
o korkuç kar beyazlığınızın da ötesinde,amansız bir baskı,bir barbar yasağı ağırlığına
dönen,o umarsız teninizin koyduğu dokunulmazlıktır asıl!
Belki de benim büyük karabasanım,yıkımım odur.Ölümlere en çok orda gidip geliyorumdur.
Ben en çok bunu ne zaman düşünsem,o korkunç çıplaklığınız,ölümcül dokunulmazlığınızla
bir an kendimi bir han odasında(han odalarını bilir misiniz?
Sevdanın biraz yanığı, kimselerin aşktan,aşkın onmazlığından sağ çıkmadığı han odalarını?)
sizinle bir başıma bulurum.İşte o zaman birden bana dünyaları zindan edenin ne olduğunu anlarım.
Ben ki hiçbir şeyi,

dokunmadan,duymadan anlayamam.Sözcüklere(sözcüklerin yarattığı kanser)bunun için
(değil mi ki dokunamıyorumdur)güvenmem.
Bunun için de ben,bu yeryüzünde yalnız senin
vücudunun koyduğu dokunlmazlığı,bir onu,tek uzaklık diye bilirim.Ben ki bu dünyada
herkesler gibi gittim geldim,yüzüm çok güneşler gördü;sesleri,kokuları,bunu,bunsuzluğu,
yenilgiyi,utkuyu tanıdım.Elim yerküreye dokundu.Ama yalnız o sizin koyduğunuz korkunç dokunulmazlık
sürdü durdu bende.Bir ona yenik düştü.Bir onda yıkıldı,parçalandı, unufak oldu.
Bu yüzden değil midir ki ben ne zaman sizinle olsam,her seferinde yanınızdan küllerle çıktım.
Orda sayrılı,varla yok arası kaldım.

İlhan Berk
 

Epilogue

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
279
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Pera'nın Eski Bir Sokağında

Kuşlar kalkıyor Aya İrini üstünden
Bir sap ot kulaklarının arkasında.
Ben sonunda burdasın işte diyorum kendi kendime
Burda eski bir atlasın kesiştiği yerde.
Bir kedi gözlerini dikmiş sana bakıyor
Ve aşağılarda gök ne kadar aşağılarda olursa.
Ve karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor bir kadın.
Ben seni düşünüp korkunç ince diyorum görmediğim boynu.
Önümden çerçiler askerler bıçak bileyiciler geçiyor
Ve asık suratlı kazmacıları dünyamızın.
Bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
Ve yitiyor sonra Pera'nın eski bir sokağında.
Pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
Her akşam tabanımda senin çamurun.


 

kırmızıpabuç

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
22
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
LİTTERA AMOR,IV
Bazen,neden bilmem,seni durup dururken yıkıntılar,
ölü denizler,ölü kentler arasında kurduğum olur.

(Hem değil mi ki ben bunları sana bir Ortaçağ kentinden
yazıyorum;hem yine değil mi ki şimdi bu eski kentin,güzelim,
küçük,dar sokaklarını,avuç içi kadar alanlarını,dolambaçlı taşlık
yollarını,sarnıçları,çıkmaz sokaklarını[ne çok çıkmaz sokak var],
eski mendireği,gizli limanı,sonra da Saint-Petrum kalesini,surları
böyle nice nice yıkıntıyı dolaşırken seni düşünüyorum.
Öyleyse buna niçin şaşmalıyım?)

Ama yine de sizin bana böyle yıkıntılar,ölü kentler,ölü tarih
içinde çıkıp gelmenizi anlamıyorum.Ben ki bu dünyaya yeni
kuruluyormuş,yeni görüyormuşum gibi bakmışımdır hep.
Böylece de,bu dünyada olmak(ki ben orda bir ilkçağlı gibi
bulsam da kendimi)bana yetmiştir.Neyse

işte.Seni nezaman usumun yangınlarından kurtarıp kursam,
sen bana hep böyle insanlığın haline benzeyen(hem iyi ki öyle,
bir insan başka türlü nasıl güzel olabilir?)yıkıntılar içinde gelip
vuruyorsun.Belki de bu benim sana hüzünler yaratmak istememdendir.
Böylece de insana en yakışan şeyi bulduğumu sanmam,onunla
gönenmemdir.Ya da(bu belki çok şaşırtıcıdır ama)birden çok eski
çağlara uzanıp,Nefertiti'yi (bilmem niçin Nefertiti?) düşünüp,sana
tarihte bir yer aramak istememden geliyordur bu.Kim bilir?
Yoksa başka niçin seni böyle yıkıntılar,ölü kentler,ölü tarih içinde kurayım?


İlhan Berk

 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst