Hiç Bir Şey/ Çok Şey Paradoksu

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Hiç Bir Şey\/ Çok Şey Paradoksu başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,833 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı Hiç Bir Şey\/ Çok Şey Paradoksu
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
teknik bir olumsuzluğu düzeltirken, katılımcılara teşekkür ediyorum
--------------------------------------------------------------------------------
HİÇ BİR ŞEY/ÇOK ŞEY PARADOKSU

Hangi çağda insanlara bulaştı? Kimler icat ettiler? Bilinmez ama suskunluğun bir erdem olduğu çoğunluğa mal olan bir düşünce ve davranış şekline dönüşmüş ise bu durumu irdelemek gerekmektedir.

Ne demişti atalarımız “konuşmak gümüş ise sükut altındır” Gerçi bu sözün temelinde yatan düşünce faklıdır. Bilmiyorsan konuşup cahil olduğunu kanıtlama denmek isteniyor olsa gerek. Ancak atalarımız demiyorlar ki bilmiyorsan öğrenme, öğrendiğini paylaşma ve bildiğini söylemekten çekin diye. Gerçi Confucius bir sözünde der ki “bilip de söyleyememek cesaret noksanlığıdır” Konuşmak için cesur olmak mı gerekiyordu. Büyüklerin yanında hep saygı temelinde gelişen oturma şeklinden konuşma şekline kadar uzanan sindirilmişlik bir yönü ile korku duvarı gibiydi. Bu duvarı yıkmak için doğrusu cesarete ihtiyaç vardı. Ne ki, cesur olanları da susturmanın başka bir yolu hemen bulunmuştu ve “ucuz kahramanlık” olarak tanımlanmıştı. Doğrusu bu ucuz/pahalı kahramanlık ne ucube bir kavramsa/düşünceyse tutmuştu bir kere. Tutması kadar doğal bir şey olamazdı çünkü susunca gerçekten hiçbir şey olmuyordu. HİÇ BİR ŞEY OLMUYORDU!

SUSUNCA HİÇ BİR ŞEY OLMUYORDU’

SUSTUKÇA ÇOK ŞEY OLUYORDU!

Demek ki susmak, hem bir şey olmamanın hem de çok şey olmanın anahtarıydı. Anahtarı elinde tutan ya kapıları açıyor ya da kilitliyordu. Hiçbir şey ve her şey olmak antagonist bir çelişki gibi görünse de aslında bu durum “giritli paradoksu” na benzeyen bir gerçeklikti.

Susmak hem hiçbir şeydi hem de çok şey. İkisi de doğruydu.

Neyse. Meselenin özünde yatanın bir tercihler halkası olduğu açıktır. Ya farkında olunur ya da olunmaz; bu o kişiyi ilgilendiren bir durum gibi görünse de, değildir aslında. Susma korkusunun/geleneğinin yaratıcı aklın tembelleştirilmesine hizmet ettiğini bilmek gerekiyor.

Duymadım, görmedim, bilmiyorum üçlemesi kendi kendini yalanlamadır.


Küçüksu,
2 Ağustos 2008

--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.


chimera

--------------------------------------------------------------------------------
İnsan susarsa.her şey ölür..İnsan susarsa,cellat konuşur..Sevmek,okunmayan satırlarda kalır..
Az söz/çok söz birleşimi derim ben.
Saygılar..

--------------------------------------------------------------------------------
Adın yokdu tanıştığımızda,sonrada olmadı.Çünkü başka biri oldun zamanla..


fides

--------------------------------------------------------------------------------
Evet, "susmak" bir paradoks. Yerine göre "Susmak kabul etmek" yerine göre de bir itaraz haykırışı olabiliyor. Kitle olarak susmaya karşıyım. Birey olarak "susmak" yerine göre anlam kazansa da kitle, tepkilerini susarak ortaya koyamaz.Kendilerini, ifade edemez.
Bireysel susmaya Aziz Nesin in bir şiirini paylaşmak isterim:

SUSARAK

Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....


AZİZ NESİN

--------------------------------------------------------------------------------
Eğer biri sana parmağıyla güneşi gösterir ve sen de parmağa bakarsan aptalsın demektir. Eğer güneşe bakarsan daha da aptalsındır, çünkü güneş gözlerini kör eder. Senin bakman gereken parmakla güneş arasında uçan kuştur... Subcomandante Marcos


kalliope

--------------------------------------------------------------------------------
Suskunluk… Geçtiğimiz yaz, çok eskiden o güne kadar yazdığım şiirleri toparladığımda en çok yüzleştiğim sözcük… Evet, duygular söz konusu olduğunda çoğu zaman susuyorum...Chimera’nın yazdığı gibi okunmamış satırlarda kalsa da bazı şeyler, ben aslında yazarak konuşuyorum. İyi ki yazabiliyorum!...
Ama bilgiyi/düşünceyi paylaşmada suskunluk bana göre değil… Bildiğime emin olduğum her şeyi paylaşmaktan büyük keyif alıyorum… Bilgiyi, herhangi bir tekniği paylaşmayanların bencil olduğunu düşünüyorum… Toplumsal duyarlılık gerektiren konularda da aynı şekilde, susmanın doğru olmadığına inanıyorum.


Susmak

Bir insan olsun
Olsun da burada
Bir insan olsun
Orada

Nerede olursa olsun
Bir insan
Gitse olsun, kalsa olsun
Giderse olan, gitmezse duran

Aranır bir insan bir insanı
Arar bir insanı, bir insan

Söylenemiyor çok sey
Susmadan.......

Özdemir Asaf

--------------------------------------------------------------------------------
Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız.
Konfüçyüs


nejdet

--------------------------------------------------------------------------------
Chimera,
insan susmayacak, celladın yağlı urganı elinde kalacak; toprak yeşerecek,buram buram sevgi kokarak; yıldızlar parlayacak gecede; çocuklar aurorasında içli şarkılarla kültürlerin dansını yapacaklar; gün gelecek suskunluğun dili ile konuşacaklar; konuşacaklar; söz önce bir fısıltı gibi ağaçların gövdelerine çarparak çıkacak kadim ormandan; söz yağmur gibi dökülecek ovaya; her damlanın yapraktaki, topraktaki, taştaki sesi çoğalacak; iliklerine kadar ıslanacak insan...

Fides,
Koptu, kopacak derken fırtına belki de küçük bir söz dalgalanacak kitlenin ruhunda; Venseremos!...

Kalliope,
Yazın dili anlatı-diline eklemlendi; biçimlendi/şekillendi; yeri geldi örselendi ama dil öyle ya da böyle söze geldi; haksız olan dize geldi...

Sağ olun arkadaşlar

--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.


fides

--------------------------------------------------------------------------------
nejdet hocam, çok beğendim bana olan iletinizi. Yoldaşlar, Venseremos!!!



Yırtıyor fırtına sessizliği
Ufuktan bir güneş doğuyor
Gecekondulardan geliyor halk
Tüm Şili türküler söylüyor



Venseremos, Venseremos!
Kıralım zincirlerimizi.
Venseremos, Venseremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos.



Şili'de halk bugün savaşıyor
Cesaret ve halkın gücüyle.
Kahrolsun halkın katili cunta
Yaşasın "Unitad Popular"!



Venseremos, Venseremos!
Kıralım zincirlerimizi.
Venseremos, Venseremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos.



Geçmişe ağlamak fayda vermez,
Gelecek, mutlak sosyalizmin,
Yarını bugünden kuracaksın
O senin tarihin olacak.



Venseremos, Venseremos!
Kıralım zincirlerimizi.
Venseremos, Venseremos!






desde el hondo crisol de la patria
se levanta el clamor popular
ya se anuncia la nueva alborada
todo chile comienza a cantar.

recordando al soldado valiente
cuyo ejemplo lo hiciera inmortal
enfrentemos primero a la muerte
traicionar a la patria jamas!

venceremos, venceremos
mil cadenas habra que romper
venceremos, venceremos
la miseria sabremos vencer!

campesinos, soldados, mineros
la mujer de la patria tambien
estudiantes, empleados y obreros
cumpliremos con nuestro deber.

sembraremos las tierras de gloria
socialista sera el porvenir
todos juntos seremos la historia
a cumplir, a cumplir, a cumplir

--------------------------------------------------------------------------------
Eğer biri sana parmağıyla güneşi gösterir ve sen de parmağa bakarsan aptalsın demektir. Eğer güneşe bakarsan daha da aptalsındır, çünkü güneş gözlerini kör eder. Senin bakman gereken parmakla güneş arasında uçan kuştur... Subcomandante Marcos


nejdet

--------------------------------------------------------------------------------
“Şefkatli bir güvercin gibi uçar gitarımın sesi, kutsal su gibi”
“Beş bin kişiyiz
Kim bilir kaç kişidir
Bütün şehirlerde ve bütün ülkede
Tohum eken ve fabrika işleten
Yalnız burada on-bin el”

diyen Şili’li bestekar/yazar Victor Jara’yı saygı ile anımsadım.

Sağ ol sevgili Fides Hocam, hep var ol...

--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.


fides
--------------------------------------------------------------------------------
Evet Viktor Jara yı unutmamalıyız. (11 Eylül 1973'de Augusto Pinochet'nin gerçekleştirdiği darbe sırasında, Victor Jara Teknik Üniversite 'deki işi başında tutuklanır ve birçok yoldaşı gibi Estadio Chile'de (Şili stadyumu) işkence görür. Bir daha gitar çalamaması için elleri kırılır. Hatta bu korkunç işkenceler sırasında bile Jara, Unidad Popular 'ın şarkısını söylemeye çalışmaktadır (Venceremos= Zafer kazanacağız). Nihayetinde vahşice dövülen Jara, bir makinalı tüfekle öldürülür ve cesedi Santiago Mezarlığı yakınında bulunur. )

Kitle olarak susmalara karşıyım. Bizim halkımız da fazlasıyla suskun. Sustu mu yoksa darbelerle susturuldu mu? 12 Eylülde bir susuldu pir susuldu. Babalarımız, annelerimiz susturuldu onlar da çocuklarını susturdu. Acı çekmeden; öğrenmeden,bilmeden büyümelerini istediler. Kozasından çıkardılar kelebeklerini ama uçamadıklarını fark edemediler...

--------------------------------------------------------------------------------
Eğer biri sana parmağıyla güneşi gösterir ve sen de parmağa bakarsan aptalsın demektir. Eğer güneşe bakarsan daha da aptalsındır, çünkü güneş gözlerini kör eder. Senin bakman gereken parmakla güneş arasında uçan kuştur... Subcomandante Marcos


nejdet
--------------------------------------------------------------------------------
“Kozasından çıkardılar kelebeklerini ama uçamadıklarını fark edemediler...”

Mirabel kardeşler nasıl da uçmuşlardı
Karanlık sinmiş gölgelerde
Kelebek kanatlarındaki ağırlık
Direnci işlemişti yüreklere

Hüzün biriktirmişti son-bahar
Yapraklar düşerken Eylül-de

Yürüyen tüm canlara şükranımdır...


--------------------------------------------------------------------------------
kadınlarını erkeğe muhtaç bir şeklilde yaşamaya zorlayan bir toplum, kökünden acizdir.
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Faydalı bir konu olmuş fikri olan var mı? :)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst