Hep Seyreden Olma…Hayata Aktif Katıl !!!

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde ahuyuli tarafından oluşturulan Hep Seyreden Olma…Hayata Aktif Katıl !!! başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,481 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı Hep Seyreden Olma…Hayata Aktif Katıl !!!
Konbuyu başlatan ahuyuli
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Objectivity

ahuyuli

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Grup Açılış Tarihleri: 22 EKİM 2008 ÇARŞAMBA ve 27 EKİM PAZARTESİ 20:00

Artık yaşamla ilgili en önemli sorulara cevap bulmadan ve hatta düşünmeden geçiriyor çoğu insan günlerini;

** Neye ne kadar zaman ayırmalıyım ki değerli kılayım hayatımı?
** Peki “gerçek” değerli şeyler nelerdir?
** Neler kalıcı olacak ve gurur duyabileceğim yaptıklarımla?
** Hayat nedir? İnsan Nedir?
** Neden acı çekiyorum?
** Niçin bazen hayatımı boşa akıyormuş hissine kapılıyorum?
** Neleri yaptığımda hayatı dolu dolu yaşamış olurum?

Bizim bu sorulara aradığımız cevabın adı: Aktif Felsefe

Aktif Felsefe, tıpkı büyük filozofların yaptığı gibi, felsefeyi günlük hayatımızın bir parçası haline getirerek yaşamak demek…

Hayata değer katan tüm insanlık değerlerini kendimizde ve çevremizde yaygınlaştırmaya başlamak demek…

Sizleri de bu eğlenceli ve geliştirici macerada, hayatlarınıza değer katmak üzere, seminerlerimize davet ediyoruz…

-Öncelikle tanıtım seminerimize
-Sonrasında da haftanın bir günü takip edeceğiniz seminerlere

Türkiye genelinde 22 şubesi bulunan, tamamen gönüllülerden kurulu ve hiçbir maddi amaç gütmeyen bir dernek olan Yeni Yüksektepe bünyesinde düzenlenen aktif felsefe seminerlerimize davetlisiniz.

Lütfen mail veya telefon ile ön kayıt yaptırınız.

Katılım Ücretsizdir.

Katılım İçin İletişim Bilgileri:

Yeni Yüksektepe Kültür Derneği Şişli Şubesi
Leylak Sok. Murat İş Merkezi B Blok D1 Mecidiyeköy / İstanbul
0 212 267 47 88
0 554 324 23 09
sisli@yeniyuksektepe.org.tr
www.yeniyuksektepe.org.tr
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Hayata aktif katılma, dertlerin çaresidir evet.



İnsan, hiçbir zaman bilinçli kötülük yapamaz. Bilinç kaybı sonrası zarar verilir.

Öfkeden gözü dönmek? Bilinçsizliğin en bariz örneğidir.



Hayata aktif katılım bir çok şeyi değiştirebilir.

Küçüklükten belli insanlara "kendi kendine yetebilme" zehri pompalanır.

Hayır. İnsan, kendi kendine yetemez. Bunu sadece madden söylemiyorum.

Kişi kendini ne kadar "ihtiyaçlardan yoksun" görüyorsa bir o kadar da ona ihtiyacı vardır.



İnsan, bir lastiktir.

Sen gerdikçe iki ucunu uzaklaştırdım sanırsın ancak o içten içe enerji depolar ve ilk fırsatta on kat hızla eski haline döner.
 

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
Buraya onaylanma ihtiyacını da ekleyelim.



Onay merkezi ve onay bekleyen iki ayrı kişi olsun.

Kişi bu rollerden herhangi birini edinebilsin.

Durum aynıdır. Ayrışmak.



Bir fiil gerçekleştiriliyor ve karşıdan onay bekleniyor.

Onay verilmezse terk, verilirse devam mesajı sistemi kuruluyor.

Kompleks şartlar konulabilir. Konu objektiflikten saptırılabilir. Bu kişilerin aralarındaki ilişkilerine bağlıdır.

Burada da birleşmeye şahit oluyoruz.



Demek ki kendi savımı yanlışladım. Onaylanma ihtiyacı, hayata aktif katılım değil; isimsiz sözleşmelere giriyor.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hayata aktif katılım bir çok şeyi değiştirebilir.
Küçüklükten belli insanlara "kendi kendine yetebilme" zehri pompalanır.
Hayır. İnsan, kendi kendine yetemez. Bunu sadece madden söylemiyorum.

Kişi kendini ne kadar "ihtiyaçlardan yoksun" görüyorsa bir o kadar da ona ihtiyacı vardır.
İnsan, bir lastiktir.
Sen gerdikçe iki ucunu uzaklaştırdım sanırsın ancak o içten içe enerji depolar ve ilk fırsatta on kat hızla eski haline döner.

İnsan niye kendi kendine yetemesin ki?
Asıl zehir; sürekli olarak birilerine ya da bir şeylere bağımlı olduğun algısı yaratılmasıdır.
İnsan kendi zihninde özgür kalıp, her türlü bağımlılıktan arındıktan sonra, şayet isterse yine herhangi bir şeye bağlılık duyabilir çünkü bağımlı olmakla, bağlılık çok farklı kavramlardır. Sosyal ve iletişim odaklı olmamız, asla kendi kendimize yetemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. İhtiyaç duymadığımız şeylere bile ihtiyacımız olduğuna inandırıldığımız için, bir türlü kafamızı toplayamıyoruz.
İnsan her koşulda kendi kendine yetebilecek potansiyele sahip bir varlıktır, yeter ki onu ortaya çıkartacak cesareti olsun.
 
Son düzenleme:

ihaveanidea

Filozof
Yeni Üye
Katılım
25 Ocak 2017
Mesajlar
848
Tepkime puanı
8
Puanları
18
İnsan niye kendi kendine yetemesin ki?
Asıl zehir; sürekli olarak birilerine ya da bir şeylere bağımlı olduğun algısı yaratılmasıdır.
İnsan kendi zihninde özgür kalıp, her türlü bağımlılıktan arındıktan sonra, şayet isterse yine herhangi bir şeye bağlılık duyabilir çünkü bağımlı olmakla, bağlılık çok farklı kavramlardır. Sosyal ve iletişim odaklı olmamız, asla kendi kendimize yetemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. İhtiyaç duymadığımız şeylere bile ihtiyacımız olduğuna inandırıldığımız için, bir türlü kafamızı toplayamıyoruz.
İnsan her koşulda kendi kendine yetebilecek potansiyele sahip bir varlıktır, yeter ki onu ortaya çıkartacak cesareti olsun.



Hiç intihara meyilli insanlarla konuştun mu?

İntihar nedir, bir açıklayalım.

Kişinin hayatla bağlarının kopması mıdır yoksa kendini yaşama gereğinden fazla adaması mıdır?

Kesinlikle birincisi.



Bağımlılık dediğimiz illeti hedeflemiyoruz. Daha aktif bir yaşamdan bahsediyoruz.

Budist rahipler değiliz ki nirvanaya ulaşalım.

İhtiyaçlarını bir seviyeye kadar başkalarına yıkmak "zorundasın".

Bir kişi en fazla bir ekmek yapabilir. Milyonlarca ekmek yapmak için birilerine ister istemez ihtiyaç duyarsın.



Senin bahsettiğin ise Marx'ın Yabancılaşma Kuramı. O ayrı.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hiç intihara meyilli insanlarla konuştun mu?

İntihar nedir, bir açıklayalım.

Kişinin hayatla bağlarının kopması mıdır yoksa kendini yaşama gereğinden fazla adaması mıdır?

Kesinlikle birincisi.

Bağımlılık dediğimiz illeti hedeflemiyoruz. Daha aktif bir yaşamdan bahsediyoruz.

Budist rahipler değiliz ki nirvanaya ulaşalım.

İhtiyaçlarını bir seviyeye kadar başkalarına yıkmak "zorundasın".

Bir kişi en fazla bir ekmek yapabilir. Milyonlarca ekmek yapmak için birilerine ister istemez ihtiyaç duyarsın.

Senin bahsettiğin ise Marx'ın Yabancılaşma Kuramı. O ayrı.

Farklı şeylerden bahsediyoruz.

İntihara meyilli birisinin beyni sağlıklı çalışmadığı için doğal olarak bir uzmana ihtiyacı vardır. Bir kıyafete ihtiyacım varsa, gidip bir mağazadan almam gerekir. Tüm bu saydıklarım toplum içinde yaşayan her bireyin ortak yaşam alanları ile ilgilidir.

Kendi kendine yetebilmek ise; hiç kimseye ya da bir şeye bağımlı olmadan hayatı özgürce yaşama fırsatı anlamında ele alınmalıdır. Çoğu insan yapmak istediklerini sürekli erteliyor çünkü önünde bir ihtiyaç listesi var ve o maddeleri tamamlayana kadar ( ki asla tamamlanmayacak hatta her geçen gün yenisi eklenecektir ) ömrünü köle gibi tüketiyor. Yalnız başına yaptığı hiçbir aktiviteden zevk alamıyor veya bir organizasyona tek başına katılamıyor, tatile gidemiyor v.s

Anlatmak istediğim şu ki; insan birilerine ya da bir şeylere ihtiyaç duymadan çok daha özgür ve mutludur. Hayatına bir şeyleri dahil etmek istediği an, yine kendi iradesi ile gerçekleştirir ancak bu asla zorunluluktan yapılmadığı gibi sadece bir tercih meselesidir.

Toplumun insana dayattığı tüm sahte ihtiyaç algılarından arınmış bir insan, her koşulda mutlu olabilir ve kendi başına da hayattan pekala zevk alabilir.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
hayatın üzerine düşünüpte iyi bir şey olduğunu kanısına varmak kendini kandırmak gibi gelir bana hep. tamam hayatta çok güzel anlarımız-günlerimiz oldu. ama işte bunlar yaşanırken güzeldir. üzerine düşünürken değil.

huzur,mutluluk,hazlar hepsi birer ilizyon sanki. gerçek olan ise yok oluş...güzel anlarımız,önemsediklerimiz,gençligimiz,sevdiklerimiz,duygularımız herşey yok olup gidiyor. ve bizler bunu görmemek için yukarda saydığım ilizyonları tekrar tekrar ve tekrar yaratıyoruz..
 

kahin

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Ağu 2018
Mesajlar
1,152
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Yaş
57
huzur ve mutluluk, ne kadar? boş bir kelime, bir insan sevdikleriyle beraber mutlu olamaz,bir insan
sevdiğiyle mutlu olur, erkek ve kadın karşı cins, hayatın anlamı işte o zaman başlar,
gerçek mutlulugun ne oldugunu? anlıyabiliriz, malesef günümüzde mutluluk parayla
satın alınabiliyor, teknolojının iyi yanları oldugunu düşünmüyorum.

tekrar ediyorum, sevgi ve mutluluk ne kadar? boş bir kelime sevgi mutluluk
ölümlü bir dünyaya hiç yakışmıyor, bu hisler ve duygular ölümsüz olmalı
bir anlamı olmalı oda ölümsüz sevgiden geçer, ben aşkın ölümle bittiğine
inanmıyorum, aşk olmasaydı agnostik değil atheist olurdum hemde çok sert
bir atheist olurdum..
 
Son düzenleme:

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
İyi anılar olmadan yani anı biriktirmeden yaşamın pek bir anlamı kalmıyor, dolu dolu yaşadığının tek kanıtı, geriye dönüp baktığında seni gülümsetebilen yaşanmışlıklardır. Çoğu insan hayatını bir rutine bağlıyor ve bunun için bir sürü bahane sıralıyor. Yıllar geçip gittikten sonra da geçmişte yapamadıklarına pişman oluyor. Her şey zamanında ve yaşında güzeldir.

Hayat geçiyor, yaş ilerliyor ve bunun önüne geçmek mümkün değil ancak her anı doğru değerlendirerek, ne geçmiş ne de gelecek kaygısı olmadan yaşayan insan, gerçekten mutlu olabilir çünkü tek sahip olduğumuz şey, içinde bulunduğumuz zaman dilimidir. Yarın ya da birkaç saat sonramız hiç var olmayabilir, bu sebeple her dakikanın değerini bilmek ve ertelemeden, hayatı imkanlarımız ölçüsünde dolu dolu yaşamak gerekiyor.

Yaşam kadın-erkek ilişkisinden ibaret değildir. Hayatın merkezine karşı cinsten birisini koymak ve dünya onun etrafında dönüyor gibi takılıp kalmak, insanı hem yorar hem de karşı tarafı bunaltır. Şart koşarak ve sürekli beklenti içinde ömür geçmez. İnsan önce içinde bulunduğu şartları kabullenmeli ve daha sonra da yapabileceği bir şey varsa ona odaklanmalıdır. Kurban rolü oynamak ve sürekli suçlayacak bir şeyler bulmaya çalışmak, işinin kolayına kaçmaktır.
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst