- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 18 Kas 2009
- Mesajlar
- 531
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 18
- Yaş
- 33
Hayatı ve başlangıcını anlamak her zaman insanın merak konusu olmuştur. Çağlar boyunca da bu konu üzerinde kafa yormuş, çeşitli hipotezler üretmiştir. Hepsi kendince canlılığı açıklamaya çalışmış, bazen hataya düşmüş, bazen biyoloji için çok önemli olan fikirler ortaya çıkarmıştır. Ama öncelikle bu görüşleri bilmek lazımdır ki, canlılık ve diğer felsefe konularında yorum yapabilelim. Benim görüşüme göre, ilk ve aslolan canlı kavramına vakıf olmaktır. Bazı konularda dogma bilgiler yerine önce tüm görüşleri öğrenmek ve varoluş hakkında düşünmek daha doğrudur.
ABİYOGENEZ HİPOTEZİ
Abiyogenez, kendiliğinden oluş demektir. Canlıların kendiliğinden var olabileceğine, yani cansız maddelerden kendiliğinden meydana geldiğine inanılan görüştür. Bu hipotez eski Yunan filozofu Aristo ile hayat bulur. Aristo'nun bu düşüncesine göre, bazı madde parçaları aktif bir öz taşır ve bu aktif öz, şartlar uygun olduğu anda bir canlı meydana getirir. Bu görüş, 16. ve 17. yüzyılda birçok bilim adamı tarafından kabul edilmiş, bilimsel bir gerçek sayılmıştır.
Ortaçağ'da, böceklerin yemek artıklarından, güvelerin yünden, farelerin buğdaydan oluştuğuna yaygın olarak inanılıyordu. Hatta, bunu ispatlamak için ilginç deneyler dahi yapılmıştı. Örneğin; kirli insan gömleğiyle buğday tanelerini bir araya koyduğunda, farelerin oluşacağı sanılıyordu. Etlerin bir süre sonra kurtlanmasının da, hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir delil olduğu zannediliyordu. Oysa daha sonraları, etlerin üzerindeki kurtların kendi kendilerine oluşmadıkları; sineklerin bıraktıkları gözle görülmeyen yumurtalardan çıktıkları anlaşıldı.
Bu görüşü öncelikle Francesco Redi, daha sonraysa Louis Pasteur'un düzenledikleri kontrollü deneyler çürütmüştür.
F.Redi deneyinde iki dörtlü gruba ayırdığı sekiz kavanoz kullandı ve içerisine çeşitli hayvan etleri koydu.Bir grup kavanozun ağzını açık bıraktı ve diğer grup kavanozlarn ağzınıysa
sadece hava girebilecek şekilde bir bezle kapadı. Birkaç gün içerisinde ilk grubun içerisinde sinek kurtçuklarının oluştuğunu gözlemledi. Diğer grupta ise sinek kurtçuğuna
rastlamadı.Bu da kurtçukların kendi kendine oluşmadığını, ağzı açık kavanoza sineklerin bıraktığı gözle görülmeyen yumurtalardan oluştuğunu gösterdi.
19. yüzyılda, ünlü Fransız bilim adamı Louis Pasteur'ün yaptığı deneylerle de hipotez tamamen çürütüldü. Pasteur'ün başarıları bir tür zincirleme tepki içinde birbirine yol açmaktaydı.
Kristaller üzerindeki çalışamaları onu onu canlı yaşamın gizemi sorununa götürmüştü.Canlılar üzerindeki incelemeleri ise onu fermentasyonu açıklayan mikrop teorisine ulaştırmıştı.
Doğruluğundan artık kimsenin kuşku duymadığı bu teori başlangıçta tepkiyle karşılanmıştı. Pek çok kimse için öyle bir düşünce uydurma bir açıklama olmaktan ileri geçemezdi.
''Spontane üreme''diye bilinen yerleşik görüşe göre kurtçuk,tırtıl,tenya,sinek,fare vb. yaratıklar elverişli koşullarda kendiliğinden oluşmaktaydı.
Oysa Pasteur ''kendiliğinden oluşumu''mikroskobik organizmalar için bile olanaksız görüyordu. Pasteur, vardığı sonucu şu cümle ile özetlemiştir:
"Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür."
BİYOGENEZ HİPOTEZİ
Biyogenez, canlıdan oluş demektir. F.Redi'nin deneyleri canlının kendinden önceki bir canlıdan meydana gelebileceği fikrinin doğmasına neden oldu ve Biyogenez Hipotezi doğmuş oldu.
Redi ve Pasteur'un deneyleri, hiçbir canlının kendiliğinden meydana gelemeyeceğini gösterdi. Bu sonuçlar Latince şu cümleyle özetlenir: "Omne vivum ex ovo". Anlamı "Hayat bir yumurtadan çıkar."dır.
PANSPERMİA HİPOTEZİ
Bazı bilim adamlarına göre, hayat yeryüzüne başka gezegenlerden gelmiştir. Yaklaşık bir asır önce ortaya atılan bu görüş, biyolojide Panspermia Hipotezi olarak blinir. Günümüzde de bu hipotezi savunanlar vardır. Bunu savunanlar, bilinmyen bir zamanda uzaya dağılmış olan spor ve tohumların dünyaya gelerek hayatı başlattığını kabul eder. Bu hipoteze iki soruyla itiraz edilir. İlki, başka gezegenlerden dünyaya geldiği iddia edilen bu spor ve tohumların, uzay yolculuğu sırasında çok yüksek ve düşük sıcaklıklara, radyasyona nasıl dayandığı sorusudur. Uzayla ilgili bilgilerimize göre bunun mümkün olması imkansız görünmektedir. Üstelik bu spor ve tohumlara yolculuk yaptıracak gücün ne olduğu hakkında en ufak bir fikir yoktur. İkinci soru ise, hayatın bu gezegen ve göktaşlarından dünyamıza gelmiş olması ihtimali olsa dahi, bu gezegenlere hayatın nasıl geldiğidir.Bu konuda da herhangi bir fikrin olmaması Panspermia Hipotezi'nin karanlıklar içinde kalmaya devam etmesine sebep olmuştur.
OTOTROF HİPOTEZİ
Ototrof(kendi besinini kendi üretebilen canlı) Hipotezi dünyadaki ilk canlının ototrof olduğunu savunur. Ama ototroflar, hem kendi besinini hem de diğer canlıların yararlanabileceği besinleri üretebileceğinden kompleks yapılı organizmalardır. Ototrof canlının bu yapıyı kazanabilmesi için milyonlarca yıllık değişmeler geçirmesi gerektiğini savunan bilim adamları vardır ve bu hususta da oldukça haklılardır. Bu ototrof canlının nasıl oluştuğu açıklanamadığı için, daha sonra Heterotrof Hipotezi ileri sürülmüştür.
ABİYOGENEZ HİPOTEZİ
Abiyogenez, kendiliğinden oluş demektir. Canlıların kendiliğinden var olabileceğine, yani cansız maddelerden kendiliğinden meydana geldiğine inanılan görüştür. Bu hipotez eski Yunan filozofu Aristo ile hayat bulur. Aristo'nun bu düşüncesine göre, bazı madde parçaları aktif bir öz taşır ve bu aktif öz, şartlar uygun olduğu anda bir canlı meydana getirir. Bu görüş, 16. ve 17. yüzyılda birçok bilim adamı tarafından kabul edilmiş, bilimsel bir gerçek sayılmıştır.
Ortaçağ'da, böceklerin yemek artıklarından, güvelerin yünden, farelerin buğdaydan oluştuğuna yaygın olarak inanılıyordu. Hatta, bunu ispatlamak için ilginç deneyler dahi yapılmıştı. Örneğin; kirli insan gömleğiyle buğday tanelerini bir araya koyduğunda, farelerin oluşacağı sanılıyordu. Etlerin bir süre sonra kurtlanmasının da, hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir delil olduğu zannediliyordu. Oysa daha sonraları, etlerin üzerindeki kurtların kendi kendilerine oluşmadıkları; sineklerin bıraktıkları gözle görülmeyen yumurtalardan çıktıkları anlaşıldı.
Bu görüşü öncelikle Francesco Redi, daha sonraysa Louis Pasteur'un düzenledikleri kontrollü deneyler çürütmüştür.
F.Redi deneyinde iki dörtlü gruba ayırdığı sekiz kavanoz kullandı ve içerisine çeşitli hayvan etleri koydu.Bir grup kavanozun ağzını açık bıraktı ve diğer grup kavanozlarn ağzınıysa
sadece hava girebilecek şekilde bir bezle kapadı. Birkaç gün içerisinde ilk grubun içerisinde sinek kurtçuklarının oluştuğunu gözlemledi. Diğer grupta ise sinek kurtçuğuna
rastlamadı.Bu da kurtçukların kendi kendine oluşmadığını, ağzı açık kavanoza sineklerin bıraktığı gözle görülmeyen yumurtalardan oluştuğunu gösterdi.
19. yüzyılda, ünlü Fransız bilim adamı Louis Pasteur'ün yaptığı deneylerle de hipotez tamamen çürütüldü. Pasteur'ün başarıları bir tür zincirleme tepki içinde birbirine yol açmaktaydı.
Kristaller üzerindeki çalışamaları onu onu canlı yaşamın gizemi sorununa götürmüştü.Canlılar üzerindeki incelemeleri ise onu fermentasyonu açıklayan mikrop teorisine ulaştırmıştı.
Doğruluğundan artık kimsenin kuşku duymadığı bu teori başlangıçta tepkiyle karşılanmıştı. Pek çok kimse için öyle bir düşünce uydurma bir açıklama olmaktan ileri geçemezdi.
''Spontane üreme''diye bilinen yerleşik görüşe göre kurtçuk,tırtıl,tenya,sinek,fare vb. yaratıklar elverişli koşullarda kendiliğinden oluşmaktaydı.
Oysa Pasteur ''kendiliğinden oluşumu''mikroskobik organizmalar için bile olanaksız görüyordu. Pasteur, vardığı sonucu şu cümle ile özetlemiştir:
"Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür."
BİYOGENEZ HİPOTEZİ
Biyogenez, canlıdan oluş demektir. F.Redi'nin deneyleri canlının kendinden önceki bir canlıdan meydana gelebileceği fikrinin doğmasına neden oldu ve Biyogenez Hipotezi doğmuş oldu.
Redi ve Pasteur'un deneyleri, hiçbir canlının kendiliğinden meydana gelemeyeceğini gösterdi. Bu sonuçlar Latince şu cümleyle özetlenir: "Omne vivum ex ovo". Anlamı "Hayat bir yumurtadan çıkar."dır.
PANSPERMİA HİPOTEZİ
Bazı bilim adamlarına göre, hayat yeryüzüne başka gezegenlerden gelmiştir. Yaklaşık bir asır önce ortaya atılan bu görüş, biyolojide Panspermia Hipotezi olarak blinir. Günümüzde de bu hipotezi savunanlar vardır. Bunu savunanlar, bilinmyen bir zamanda uzaya dağılmış olan spor ve tohumların dünyaya gelerek hayatı başlattığını kabul eder. Bu hipoteze iki soruyla itiraz edilir. İlki, başka gezegenlerden dünyaya geldiği iddia edilen bu spor ve tohumların, uzay yolculuğu sırasında çok yüksek ve düşük sıcaklıklara, radyasyona nasıl dayandığı sorusudur. Uzayla ilgili bilgilerimize göre bunun mümkün olması imkansız görünmektedir. Üstelik bu spor ve tohumlara yolculuk yaptıracak gücün ne olduğu hakkında en ufak bir fikir yoktur. İkinci soru ise, hayatın bu gezegen ve göktaşlarından dünyamıza gelmiş olması ihtimali olsa dahi, bu gezegenlere hayatın nasıl geldiğidir.Bu konuda da herhangi bir fikrin olmaması Panspermia Hipotezi'nin karanlıklar içinde kalmaya devam etmesine sebep olmuştur.
OTOTROF HİPOTEZİ
Ototrof(kendi besinini kendi üretebilen canlı) Hipotezi dünyadaki ilk canlının ototrof olduğunu savunur. Ama ototroflar, hem kendi besinini hem de diğer canlıların yararlanabileceği besinleri üretebileceğinden kompleks yapılı organizmalardır. Ototrof canlının bu yapıyı kazanabilmesi için milyonlarca yıllık değişmeler geçirmesi gerektiğini savunan bilim adamları vardır ve bu hususta da oldukça haklılardır. Bu ototrof canlının nasıl oluştuğu açıklanamadığı için, daha sonra Heterotrof Hipotezi ileri sürülmüştür.