Hangisini seçmeliyim" İnsanlık gelişmekte, değişmekte" ?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Ödev kategorisinde yeni_id tarafından oluşturulan Hangisini seçmeliyim\" İnsanlık gelişmekte, değişmekte\" ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,145 kez görüntülenmiş, 29 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Ödev
Konu Başlığı Hangisini seçmeliyim\" İnsanlık gelişmekte, değişmekte\" ?
Konbuyu başlatan yeni_id
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Hayır, soru ;
-Her ikisi de
deyip kurtulanabilinecek gibi değil bence..

Gelişim-Değişim demekle hedeflenen kasıt şu,

İnsanlığın son (+, -,) 30 000 yıllık süreçteki fiiliyatını ve vardığı noktayı "İnsanlığın Gelişimi" olarak mı ?..
Çeşitli parametrelerle etkileşimli ama yerine sayan bir değişim olarak mı görmeliyim ?

yaptıklarını bir ''Gelişim'' olarak değerlendirip, en büyük kanıt olarak ta ilk akla gelen ' Teknoloji, Medeniyet, vs..' öne sürerek bariz bir gerçekliği (!) savunabilirimm..

Yahut, hırsızlığın tecavüzün cinayetin, refah uçurumunun vs.. bırakın Gelişim'le sona ermesini, muasır medeniyetin kaçınılmaz simgesi haline dönüşmüş olmasını yani olaya toplumsal suç açısından yaklaşıp..
-Bakın gördünüz mü, değişen bir şey yok; diyebilir, ve hatta..
Hırsız yaratmak istiyorsan mülkiyet,
suçlu yaratmak istiyorsan kanun çıkart (alıntı)
anarşist yaklaşımını benimseyebilir, dahası..

Ahlak kavramlarının göreceliğini, eğitimin, siyasetin, dinin ve hatta futbolun, sadece ve sadece toplumlaştırma kamçısının ucundaki püsküllerden birkaçı olması dışında, hiçbir anlam ifade etmemesini baz alarak bir kısır döngü değişim içerisinde olduğu iddiasınımı benimsemeliyim ?

Son olarak hepsini bir kenara bırakıp başka bir açı başka bir yaklaşım benimseyebilir miyim ?
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Cevap: Help plz.Hangisini seçmeliyim" İnsanlık gelişmekte, değişm

Help plz.Hangisini seçmeliyim" İnsanlık gelişmekte, değişm
Siz kendinizi Türkçe ifade edemiyor musunuz? Bu dilinizdeki yozluk da neyin nesi?
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Cevap: Help plz.Hangisini seçmeliyim" İnsanlık gelişmekte, değişm

Hayır, soru ;
-Her ikisi de
deyip kurtulanabilinecek gibi değil bence..

Gelişim-Değişim demekle hedeflenen kasıt şu....

Değişim ve gelişim arasında bir seçim yapmanız gerekmiyor.İnsanlık değişerek gelişiyor.Ancak bu değişerek gelişim (geometriden hatırlayınız) doğrusal bir seyir izlemiyor. Kimi zaman gerileme yaşanıyor olabilir fakat temel manada (TREND)ileriye doğru bir hareket sergiliyor. Bunu kısır bir döngü olarak yani dairesel, başlangıç noktasına geri dönüş olarak değil de, spiral bir hareket olarak düşünmek daha makuldur.. Yani başlangıç noktasına değil de , daha üst bir noktada döngü tamamlanıyor ve böylece kısırlıktan kurtuluyor..
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
madem öyle kartları açık oynayalımm. arkadaşlar, kimse insanlığın, hiç bir alanda bi arpa boyu yol aldığına beni inandıramaz..
bu dar kafalılığımın nedenin gelince..
ortada dev bir ambalaj olarak duran tüm ilerleme yalanının, temelinde yukarda da belirttiğim toplumlaştırma kamçısının ucundaki püsküllere olan dogmatik bağımlılığımız yatmakta..
daha net bir ifadeyle örnekleyecek olursam..
mesela insanlığın sağlık alanında gerçekleşetirdiği gelişim, ilerleme, sanıyorum kimse tarafından yadsınamaz.. ben ve benim gibi düşünenler dışında tabii..
nasıl mı?
30 000 yıl önce 100 000 kişilik bir yerde (şehir, kent, site, koloni vs..) tam teşekküllü bir hastanem olduğunu hayal edelim ve ordaki insanların günümüzdekinden de beter bi şekilde hastalık hastası olduklaını var sayalım... yani arı soksa hastaneye koştursunlar, bu kültür yerleşmiş olsun (ki aslında bu da bir hastalık değil mi ?)
günümüz 100 000 kişilik (şehir, kent, site, koloni vs..) de kazanacağı paranın yarısını kazanamam !!
bunun anlamı şu..
sağlık alanında muhteşem ilerliyoruz (!) herkes hasta, insanlar daha dirençsiz, daha kırılgan.....
ortada bir ilerleme falan yok aslında
işte iddiam budur.. eğerki katılmıyorsanız kendi güvendiğiniz muasır medeniyet alanınızı belirtiniz kapasitem çerçevesinde aksini ispatlamaya çalışayim...
ör : din, politika, teknoloji, vs..
topluma değil, bireye de değil, tanrı falan hiç değil,
kimseye ait olmayan özgür bir dünya dilerim
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
madem öyle kartları açık oynayalımm. arkadaşlar, kimse insanlığın, hiç bir alanda bi arpa boyu yol aldığına beni inandıramaz..
bu dar kafalılığımın nedenin gelince..
ortada dev bir ambalaj olarak duran tüm ilerleme yalanının, temelinde yukarda da belirttiğim toplumlaştırma kamçısının ucundaki püsküllere olan dogmatik bağımlılığımız yatmakta..
daha net bir ifadeyle örnekleyecek olursam..
mesela insanlığın sağlık alanında gerçekleşetirdiği gelişim, ilerleme, sanıyorum kimse tarafından yadsınamaz.. ben ve benim gibi düşünenler dışında tabii..
nasıl mı?
30 000 yıl önce 100 000 kişilik bir yerde (şehir, kent, site, koloni vs..) tam teşekküllü bir hastanem olduğunu hayal edelim ve ordaki insanların günümüzdekinden de beter bi şekilde hastalık hastası olduklaını var sayalım... yani arı soksa hastaneye koştursunlar, bu kültür yerleşmiş olsun (ki aslında bu da bir hastalık değil mi ?)
günümüz 100 000 kişilik (şehir, kent, site, koloni vs..) de kazanacağı paranın yarısını kazanamam !!
bunun anlamı şu..
sağlık alanında muhteşem ilerliyoruz (!) herkes hasta, insanlar daha dirençsiz, daha kırılgan.....
ortada bir ilerleme falan yok aslında
işte iddiam budur.. eğerki katılmıyorsanız kendi güvendiğiniz muasır medeniyet alanınızı belirtiniz kapasitem çerçevesinde aksini ispatlamaya çalışayim...
ör : din, politika, teknoloji, vs..
topluma değil, bireye de değil, tanrı falan hiç değil,
kimseye ait olmayan özgür bir dünya dilerim


Daha fazla para kazanıyor olmanız kişilerin daha çok hasta olmasından değil , nüfusun yoğunluğundan ve sayısal olarak artmış olmasındandır..Biyolojik olarak kalabalık topluluklarda yaşayan insanlar hastalıklara karşı daha dirençli olurlar, çünkü bu topluluklarda kişiler hastalıklara daha fazla maruz kalırlar..Özellikle salgın hastalıklar zaman zaman kıranlara yol açar ..Ancak bu durum kişilerin hastalıklara daha dirençli olmasını da sağlamaktadır..Amerikan yerli halkının büyük bir kısmı beyaz adamın getirdiği çiçek mikrobu yüzünden hayatını kaybetmiştir..Çiçek hastalığı savaştan daha çok can almıştır..Zira onlar küçük gruplar halinde yaşamaktaydılar ve haliyle bu tarz hastalıklara pek maruz kalmamışlardı..Yani insanlar daha azdirençli ve daha kırılgan varsayımınız yanlış gibi..Ayrıca ortalama insan ömründeki belirgin artışları da göz önünde bulundurun...
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
belirttiğim varsayımdaki insan nüfus sayıları birbirinin aynı !

ayrıca Amerikan Yerlilerilerinin kusuru değildi çiçek mikrobundan ölmeleri..

mevcut popülasyonları 100 000 rakamına ulaşsaydı bile çiçek mikrobuyla hiç tanışmazlardı
asıl suçlu mevcut doğal dengeyle paralellik gösteren popülasyonun beyaz insanca tecavüze uğratılmasından kaynaklanmakta değil mi

toplumun, dirençli vücutlar yarattığını söylemek günümüz bilim makaleleriyle ters bir düşünceye ait
zira hem Afrika ormanlarında yaşayıp beyaz insanın direnç sahibi olmadığı mikroplarla hayatını sürdüren insan toplulukları var
günümüzde yaşayan ve rastgele seçilmiş insanlardan 100 000 kişilik bir topluluğu ilk mikropları var olduğu tarihlere ışınlarsak (milyon yıl) hayatta kalacaklarına dair bir düşünceyi fazla optimist bulurum çünkü bu tarihlere ait mikropların günümüzdeki örneklerinin muhafaza ve izole koşulları tehlikeleri hakkında fikir sahibi olmamı sağlıyor

kanser, çok ciddi alerji kalp, stres vs.. geçmişin 100 000 kişilik herhangi bir topluluğunda böyle oranlardan bahsedebileceğimizi zannetmiyorum
çiçek verem kolera vs.. geçmişin büyük salgınlarının hep geniş topluluklarda filizlenmiş olmasıyla beraber bunlar hep yakın tarihe aittirler,
hem geriye hem ileriye (ki bu zamanla Gerçekleşecek) daha geniş bir bakış açısı sağlayabilirsek durum daha da netleşecektir zannımca

hepsinden ayrı olarak oransal bir bakış açısıyla yaklaşırsak
günümüzde gerçekleşebilecek bir salgının (karanlık çağdaki verem boyutlarında) ölüm rakamları değil, oranlarında oluşacak korkunç artışlardan bahsetmekte bilim insanları
direnç kazanıldığı iddia edilen mikropların mevcut çözümlere direnç kazandıklarını da göz ardı etmezsek, aynı tas aynı hamam tabiri çok yanlış gelmiyor kulağıma

konuyu dağıtmak gibi olmaz umarım
insanlık tarihi yazılmaya başlamadan çok öncelerine dayanan tarihleriyle bakteriler bitkiler hayvanlar vs hiçbiri insan denen varlık kadar doğaya ters davranışlar sergilememiştir. bir yerde duyumsamıştım, der ki:
kendinden üstün bir zeka ile henüz yüzleşmemiş olan tüm insanlığın, tarihsel fiiliyatı, bulunduğu ortamdaki tüm kaynakları sömürgeleştirmekten ibarettir (bir kaç ve sonradan yine insanlar tarafından ortadan kaldırılan yahut sindirilen kimi küçük topluluklar hariç)( kimi Hinduizm türleri vs..) (tabii ki de hiçbir din felsefi yaklaşım vur kır yok et demiyor)
devamı da şu şekilde : Aynı davranışı sergileyen yegane varlık mikroplardır

bu cümlenin son kısmına katılmıyorum zira mikroplar bile kendi varlıklarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar agresif tüketici değildirler
bu dünya bitmek üzere ve tek çözüm yeni kaynaklar bulabileceğimiz uzaya açılmak
ışığın bile ulaşması tahayyül edebileceğimizin ötesinde ve simgesel olarak algılayabildiğimiz zaman birimi isteyen, uzaklıklardaki bu olası kaynaklara ulaşmayı başarsak bile, insan denen varlığın olmadığı bir gezegende yaşamış ve yaşamını borçlu olduğu kaynağı ortadan kalktığı için yok olan herhangi bir varlık kadar anlam içermiş olmayacağız bence.
ilerleme..
hem neden ilerlemeliyiz sorusu yanıtsız hala..
lütfen kimse bana kamçı püskülü tabir ettiğim olgulardan bahsetmesin
kibir ne kadar da insana ait bir his değil mi?
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
ömrün uzaması metropollerde yaşamaktan değil
besin çeşitliliğinin artışından kaynaklanıyor
bu çeşitlilik rokfor peyniriyle marine edilmiş trüffel ve 1811 don perignon değil tamamen etle tahılın sebze ve meyveyle desteklenmesi idi ve çok eski tarihlere dayanır
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
belirttiğim varsayımdaki insan nüfus sayıları birbirinin aynı !

ayrıca Amerikan Yerlilerilerinin kusuru değildi çiçek mikrobundan ölmeleri..

mevcut popülasyonları 100 000 rakamına ulaşsaydı bile çiçek mikrobuyla hiç..

Verdiğiniz örnekte sayıların aynı olup olmaması mühim değil sizin ön kabülünüz o ve bana göre yanlıştır...Siz verdiğiniz örnekte sırf popülasyon artışını bertaraf edebilmek için bu değişkeni dışarıda bırakıyorsunuz ancak bu teorik olarak dışarıda bırakılamayacak bir değişkendir ...Aynı zamanda oranlardan bahsediyorsunuz ki yine yanlış olan nüfus eşitliğiniz bir mantıki temele otursun popülasyon önemsiz olsun...

Amerikan yerlilerinin suçu ya da değili tartışmıyoruz..Ben suçdur değildir demedim..

Mevcut popülasyonlaru şu kadar rakama ulaşsa idi bile çiçek mikrobu çıkmazdı gibi iddialı birşeyi nasıl söyleyebildiniz anlamış değilim...Nereden biliyorsunuz yahu..

İnsanların kalabalık ortamlarda yaşaması aralarındaki mikrop virüs vs alışverişini kolaylaştıracağından, kalabalık topluluklar bu canlılar için doğal ortamdır, zira onlar da çoğalmaya , yaşamaya vs çalışıyorlar...Kişiler salgın hastalıklara daha dirençlidir ..Elbette insan sayısının az olduğu yerlerde de modern insanı öldürecek hastalık vardır...yok demedim...Günümüz insanının dirençsizliği ile ilgili makaleleri lütfen belirtiniz bunlar hangi makalelerdir..??

İlkel topluluklarda kanser vs oranlarından bahsedemesek de ortalama ömürleri 30 yıl civarındadır ve başka hastalıklardan söz edebliriz olsa olsa...Esasen , bu topluluklarda hiç bir orandan bu anlamda bahsedemeyiz sanırım...

Diğer kısımlara temelden bir itirazım yok...
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
teorik olarak dışarıda bırakılamayacak bir değişken yoktur, aksi hali "teoride sınır tanımak" olur ki atılmış olan büyük adımlar, farklı bir yönü işaret etmekte değil midir
bir düşünce deneyinde geçmiş ve günümüzde yaşamış 100 000’er kişilik iki toplum tahayyül etmek niye bu denli sorun çıkartmakta anlayabilmiş değilim
günümüz insanının oluşturduğu 100 000 kişilik birliğin, yaşam biçimi, doğal dengenin bozulması gibi çeşitli parametrelerce, ruhsal ve fiziksel anlamda bombardımana uğraması neticesinde, geçmişte var olduğunu hayal ettiğimiz 100 000 kişilik topluluktan daha sağlıklı olmayacaklarını düşünüyorum
sağlık alanında(yahut başka bir olguda) ilerleme olarak algıladığımız her adımın da (mecaz) ateş çemberindeki akrep gibi kendini sokar bir halde bulunduğunu, çağımızın sorunları olarak tabir edilen stres, kalp, kanser, radyasyon vs.. sorunlarıyla tanışmamış geçmişin bireylerinin daha sağlıklı olduklarını düşünmek bana pek yadırganacak bir şey gibi gelmiyor, zira tarihin yazılmaya değer görülen, savaşlar, afetler, salgın hastalıklar dolusu karanlık ve cehalet içeren yönünde, sağlıklı yaşayıp eceliyle ölen kişilerin terazideki pozisyonu barizdir kanaatimce

Amerikan yerlilerinin suçu ya da değili tartışmıyoruz..Ben suçdur değildir demedim..

anlatmak istediğim.. ölümlerine neden olan şeyin, bağışıklık sistemlerinin çiçek mikrobunu tanımamış oluşundan çok,"suçlu o mikrobu oraya getirenlerdir" idi,
aksinin iddia edildiğini söylemek değil..

Mevcut popülasyonları şu kadar rakama ulaşsa idi bile çiçek mikrobu çıkmazdı gibi iddialı birşeyi nasıl söyleyebildiniz anlamış değilim...Nereden biliyorsunuz yahu..
Afrika menekşesi, tarihin hiç bir aşamasında nasıl kuzey kutbunda kendi kendine yetişmeye başlamadıysa öyle.. yani biri (bir şey: kuş böcek vs)onu oraya getirmedikten sonra.. zira çiçek mikrobunun oluşum aşaması, salgın haline dönüşmesi, taşıyıcılarının yaşam tarzı, taşıyıcılarının iletişim şekilleri ve coğrafi yaşam koşulları gibi sayısız parametreyle belirlendiği için ve aynı paralelliğin oluşumu benim mantık sınırlarımı aştığı için, bu iddia da buluna biliyorum.
çok çok kendi parametreleri çerçevesinde başka bir salgınla yüz yüze kalırlardı..
daha önce yazdıklarımı tekrar okuyunca yanlış ifade ettiğim bazı noktalar görüyorum
kalabalık ortamlarda virüs vs alışverişinin bağışıklık sistemine olumlu-olumsuz etkisinden çok, bu virüslerin salgına dönüşme nedeni olarak, "insanların toplum oluşturmasının birincil koşul" olduğunu kast etmek istemiştim, yani sonuç yönünden değerlendirme yapıyorum ve bu açıdan toplum olmanın sağlığa yarardan çok zarar getirdiği sonucuna ulaşıyorum
oranlarla kast edilene gelince, veba salgınına eş değere sahip bir salgının günümüzde yaşanması durumunda ölecek olan insanların sayısı oransal olarak artacaktır. Nedenine gelince olası salgının failinin çok daha yıkıcı olacağı ön görülmekte
makale konusu ise tam bir kabus oldu benim için, ulaştığım sonuç Türkçe makalelerin yetersizliği oldu
uzun yaşamın sağlık ibaresi olmadığını, yaşlılıklarını uzun yıllar hastalık içerisinde geçiren insanlarla, tecrübe ederek anlıyabiliriz belkide, aslında sorun uzun yada kısa yaşam değil doğal olmayan bu yaşam biçimimizde, sağlık alanında bir ilerlemeye sahipimiyiz
bundan 30 000 bin yıl önceki dünyada yaşamış insanların kaçta kaçı herhangi bir sağlık sorununa sahipti..
çağımızda yaşamakta olan insanların kaçta kaçı herhangi bir sağlık sorununa sahip..
birinci şık fazla idi diyebiliyorsanız benim söyleyecek bir sözüm kalmıyor
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
teorik olarak dışarıda bırakılamayacak bir değişken yoktur, aksi hali "teoride sınır tanımak" olur ki atılmış olan büyük adımlar, farklı bir yönü işaret etmekte değil midir

Şöyle söyleyeyim , siz eğer nüfus değişkenini göz önünde tutarsanız açık ki hastalanan insan sayısı da artacaktır (ki büyük ihtimalle oransal olarak da artacaktır bu benim varsayımım)...Biz de burada bu sayı üzerinden hareket ettiğimiz için, nüfusu göz ardı etmemeniz yönünde sağ duyunuzun sizi uyardığını düşünüyorum zira beni de uyarıyor.Eğer değişken bu kadar önemli ise ki önemli , bunu dışarıda bırakamazsınız , bırakırsanız hata yapabilirsiniz..

İkincisi şu ki elbette ortalama yaşam süresi ile kişilerin hastalanmaları bir ve aynı şey değildir..Büyük ihtimalle hayat şartlarının şimdiden daha çetin olması vs. sebebi ile genç yaşta ölüm gibi bir gerçeklik vardır..Ben bu günün insanlarının bu hastalık mevzusunda geçmişten daha zayıf olduklarını düşünmüyorum..Ancak geçmişte yaşayanların daha kırılgan olduğunu da düşünmüyorum...Sizin bu şekilde yanlış bir yorum yaptığınızı esasen böyle bir sınıflandırmanın yapılamayacağını düşünüyorm..

Çiçek mikrobu meselesine gelince..Efendim esasında hastalıkların çoğu hayvanlardan insanlara geçmiş hastalıklardır.Daha sonra insanlara adaptasyon sağlamışlardır.Bir yerde yerleşik hayata geçilmiş ve yaygın olarak hayvancılık yapılıyor ise hastalıkların çıkış noktası genelde o bölgelerdir..Yani kızılderililer de yabanilikten kurtulup barbarlık aşamasına geçebilmiş olsalardı, büyük ihtimal ile orada da bu hastalıkları görecektik..Beyaz adamın oraya gelmesidir sebep evet, belirttiğim gibi gelmeselerdi de hastalık bir şekilde ortaya çıkabilirdi..Yani menekşe ile ortaya çıkış koşulları farklıdır.Haliyle verdiğiniz örnek geçerli değildir..
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bu tartışmanın gidişatı bana “uçakla mı yoksa arabayla mı seyahat daha güvenlidir” araştırmalarını hatırlattı, yapılan araştırmalar (!) her zaman uçakla seyahatin daha güvenli olduğu yönünde sonuçlanır. Çünkü temel parametreyi gidilen yol mesafesi üzerine kurar,
Ama işin aslı öyle değildir, temel parametre seyehat esnasında araçta geçirilen süreç olmalıdır, öyle ya seyahat esnasında araçtan kaynaklanacak muhtemel zarara maruz kalabilmen adına aracın içerisinde olman gerekmekte.(yayan yahut farklı seçeneklerdeki seyahat biçimleri esnasında, kısaca kafama uçak düşmesi yahut bana araç çarpması, araçla seyahat güvenliği kapsamına girmez) bu durumda ise "araba her zaman daha güvenlidir" sonucuna ulaşırız, neyse..

Başka bir noktaya değinerek aynı unsuru değerlendirmeye çalışayım
bilim alanındaki aksine kanıtlar demekle kast edilen
günümüz insanlarının, geçmişte yaşamış insanlardan daha dirençsiz ve kırılgan olmasının kanıtı olarak çağımızın hastalıkları, stres vs.. tutulmuş insanların nüfusa oranı, yaşamları geçmişe ait kişilerin kurdukları küçük yerleşimlerde ki hasta popülasyonlarının nüfusa oranından azdır, düşüncesine sahibim. bilimsel makale ile kasıt ise bu rahatsızlıklara sahip pek çok insanın bulunduğu idi, yani eşit nufustaki hastalık oranlarının kıyaslanması
insanlar daha zayıf ve kırılgan varsayımı buna dayanmakta

hastalıkların çoğunun "ilk olarak" hayvanlardan geçmesi çok doğaldır.. insan yokken onlar vardı

Yani kızılderililer de yabanilikten kurtulup barbarlık aşamasına geçebilmiş olsalardı, büyük ihtimal ile orada da bu hastalıkları görecektik..

Yani menekşe ile ortaya çıkış koşulları farklıdır.Haliyle verdiğiniz örnek geçerli değildir..

Menekşe ? Anlayamadım ??

Aynı şartlar yaratılsaydı, sonuç kesinlikle çiçek hastalığı olacaktı diyemezsiniz.. bu şekilde söylemeye çalıştığınızı zannetmiyorum, ama ben aynı şartlar altında bile, çiçek hastalığı çıkmayacağını söyleyebilirim çünkü, hastalığın bir hayvanın yahut insanın bedeninde yoktan var olması (genetik mutasyon, dna vs) göz ardı edebileceğim kadar küçük bir ihtimal(tekrar ediyorum aynı şartlar yaratılsaydı bile), zira muhteşem ilerleme (!) kaydetmiş bilim bile sıfırdan çiçek mikrobu yaratamaz (beklide şimdilik), (yinede bu, ilerleme değil, dolaylı yoldan yeni bir türün kapılarını aralamak olabilir gibi geliyor)
Sanırım bazı yönlerden çiçek konusunda aynı şeyi farklı şekilde söylemekteyiz
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Gelisim ve degisim, biribirine paralel olarakilerler. Sonucta bir seyin degisimi onun gelisimi, gelisimi de degisimini getirir.

Birseyin ayni kalmasi, onun bulundugu kaliplar icinde tikanmasini getirir.

Burada onemli olan gelisim ve degisimin ne yone ne uzerine olacagidir. Insanoglu bilim ve teknik olarak yasamina olanaklari katabilir. Ayni zamanda bu bilim ve teknik olanaklari insanligin aleyhine de kullanabilir.

O yuzden degisim ve gelisimin insanoglu beyninde yer etmis degerler uzerine olmasi ve bunlarin insanliga yonelik olmasi arzu edilen degisim ve gelisimdir.

Sonucta insanoglu zihniyeti ayni kaldigi surece ortada bilim ve teknik olarak medeniyet yasami olarak insanoglu gorunuste degisse ve gelissede ozdeki insanligin gelismedigi aksine geriledigi ya da onemini kaybettigi gorulur.

Degisim olani yenilemek, gelisim de olan sinirlarin disina cikmaktir. Iste bunun zihinde olmasi ve insanliga yonelik olmasi, arzu edilen degisim ve gelisimdir.
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
... degisim ve gelisimin insanoglu beyninde yer etmis degerler uzerine olmasi ve bunlarin insanliga yonelik olmasi arzu edilen degisim ve gelisimdir.

hangi insanın beynindeki yerleşik değerlerden bahsetmekteyiz.. Türklerin mi ? Müslümanlar ? dünyayı ödünç aldığımız gençler ? tecrübeli yaşlılar ? cumhuriyet ? monarşi ? ahlak ? immoralizm ? vs.. değer sıralamıyorum, yanlış anlaşılmasın, üzerinde duracağımız zemin arıyorum..
o kadar çok ki selam verilecek bayrak.. hangi insanın hangi toplumun değer yargılarını temel alalım ve insanlığın değer yargıları diyelim..
dünya üzerinde tüm insanlık tarafından şüphe götürmez bir biçimde uzlaşılmış bir değer var mıdır ?
kimi guruplar hırsızlığı benimser meslek edinir, babadan oğla... kimileri küçük kızlarla evliliğe kültürlerinde yer vermişlerdir, bizler lavaboda ellerimizi kullanırız, yadırgarlar hatta tiksinirler tüm artılarını görmezden gelip vs..

iyi niyet..
tarih boyunca hemen herkes iyi niyetli, hemen herkes insanlığın daha adil, daha refah içerisinde bir yaşama sahip olması, kısaca gelişimi için mücadele etmiş..
hitler bile.. yalnızca kapsamı dar tutmuş "ari ırk" :)
zaten dünya, insanoğlunun beyninde yer etmiş değerlere göre şekillenmiş hep,
ulaşılan dünya bu...
en büyük kısır döngüde bu zaten..
bir ilerleme yok... hala

Degisim olani yenilemek, gelisim de olan sinirlarin disina cikmaktir. Iste bunun zihinde olmasi ve insanliga yonelik olmasi, arzu edilen degisim ve gelisimdir.

peki ya hayvan hakları vs.. die polemiğe girmemek için kendimi zor tutuyorum

konuya dönecek olursam
açlık, sefalet, hastalık vs..kısaca "insana" geçmişte de günümüz değerleriyle de yakıştıramadığımız saymakla bitmeyecek tüm manzara yerinde duruyor hala..
ve ben soruyorum hangi
sinirlarin disina
çıkmışız
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
hangi insanın beynindeki yerleşik değerlerden bahsetmekteyiz.. Türklerin mi ? Müslümanlar ? dünyayı ödünç aldığımız gençler ? tecrübeli yaşlılar ? cumhuriyet ? monarşi ? ahlak ? immoralizm ? vs.. değer sıralamıyorum, yanlış anlaşılmasın, üzerinde duracağımız zemin arıyorum..
o kadar çok ki selam verilecek bayrak.. hangi insanın hangi toplumun değer yargılarını temel alalım ve insanlığın değer yargıları diyelim..
dünya üzerinde tüm insanlık tarafından şüphe götürmez bir biçimde uzlaşılmış bir değer var mıdır ?
kimi guruplar hırsızlığı benimser meslek edinir, babadan oğla... kimileri küçük kızlarla evliliğe kültürlerinde yer vermişlerdir, bizler lavaboda ellerimizi kullanırız, yadırgarlar hatta tiksinirler tüm artılarını görmezden gelip vs..

Hepsinin cunku insanoglunun beyninde yerlesik degerler ne uzerine olursa olsun, insan ozu icermez. O yuzden de bu degerlerin neler oldugu cografi ve toplumsal olarak degisir. Ama insanoglunu biribirinden ayiran ve biribirine dusuren biribiri ile savastiran degerler oldugu su goturmez.

iyi niyet..
tarih boyunca hemen herkes iyi niyetli, hemen herkes insanlığın daha adil, daha refah içerisinde bir yaşama sahip olması, kısaca gelişimi için mücadele etmiş..
hitler bile.. yalnızca kapsamı dar tutmuş "ari ırk" :)
zaten dünya, insanoğlunun beyninde yer etmiş değerlere göre şekillenmiş hep,
ulaşılan dünya bu...
en büyük kısır döngüde bu zaten..
bir ilerleme yok... hala

Onun icin mi saldiri, baski katliam, iskence, soykirim, linc savaslar var?

Onun icin mi insanoglu canini degerler ugruna harciyor?

Onun icin mi kendi turu bunyesinde ve yine kendine karsi ustunluk, guc, otorite savasimi veriyor?

Onun icin mi biribirini somuruyor, kanunlar kurallar yasalar koyuyor, mahkemeler kuruyor suc ve cezayi yaratiyor?

Saymakla bitmez.

peki ya hayvan hakları vs.. die polemiğe girmemek için kendimi zor tutuyorum

konuya dönecek olursam
açlık, sefalet, hastalık vs..kısaca "insana" geçmişte de günümüz değerleriyle de yakıştıramadığımız saymakla bitmeyecek tüm manzara yerinde duruyor hala..
ve ben soruyorum hangi çıkmışız

Sen merak etme, insanoglu kendi varliginin bilinc ve farkina varir ve yasaminin degerini anlarsa; o zaman kendi turune zarar vermedigi gibi, dogaya da hayvana da zarar vermez. Yeterki zarar vermenin bilinc ve farkina varsin.
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Onun icin mi saldiri, baski katliam, iskence, soykirim, linc savaslar var?

Onun icin mi insanoglu canini degerler ugruna harciyor?

Onun icin mi kendi turu bunyesinde ve yine kendine karsi ustunluk, guc, otorite savasimi veriyor?

Onun icin mi biribirini somuruyor, kanunlar kurallar yasalar koyuyor, mahkemeler kuruyor suc ve cezayi yaratiyor?

Saymakla bitmez.
.

ben de aynı şeyden bahsediyorum zaten..
tüm bunlar kendi değerleri.. yoksa insanlık için savaşmış değiliz hiç birimiz..
yapılmış tüm savaşlar, işkenceler vs.. kendi devlet, din vs.. bekasının muhafazası için gerçekleştirdikleri iyi niyet uğruna değil mi ? bunların hangisi insanlığın değeri..

ve hala soruyorum hangi gelişme ?

Sen merak etme, insanoglu kendi varliginin bilinc ve farkina varir ve yasaminin degerini anlarsa; o zaman kendi turune zarar vermedigi gibi, dogaya da hayvana da zarar vermez. Yeterki zarar vermenin bilinc ve farkina varsin.
çok fazla optimizm.. insanoğlu anlıyacağını anlamış, tarih sayfalarını bu anlayışla doldurmuş zaten..
şunu kabul edelim. biz insanlar, hiç bir suretle başkasına zarar vermemizin (savaş, idam, cezaevi) önüne geçecek bir uzlaşma zeminini asla bulamayız..
bir ortak pay, payda edinemeyiz..
tüm dünya tek din tek devlet haline gelse bile, doğamızı reddedemeyiz..yine öldürecek, çalacak yahut zemin her neye uygun ise o hatayı (!) yapacağız..

başlangıçtan nihai hedeflerimiz yanlış...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
ben de aynı şeyden bahsediyorum zaten..
tüm bunlar kendi değerleri.. yoksa insanlık için savaşmış değiliz hiç birimiz..
yapılmış tüm savaşlar, işkenceler vs.. kendi devlet, din vs.. bekasının muhafazası için gerçekleştirdikleri iyi niyet uğruna değil mi ? bunların hangisi insanlığın değeri..

ve hala soruyorum hangi gelişme ?
Yazilanlari dikkatli okumuyorsun herhalde, ben insanlik yonunde bir gelismeden bahsetmedim; sadece bilim ve teknik gelismeden bahsettim. Bunlar insanoglunun dogal zihniyet degerleri. Temeli insandisi ve insanlikdisina dayaniyor.


çok fazla optimizm.. insanoğlu anlıyacağını anlamış, tarih sayfalarını bu anlayışla doldurmuş zaten..
şunu kabul edelim. biz insanlar, hiç bir suretle başkasına zarar vermemizin (savaş, idam, cezaevi) önüne geçecek bir uzlaşma zeminini asla bulamayız..
bir ortak pay, payda edinemeyiz..
tüm dünya tek din tek devlet haline gelse bile, doğamızı reddedemeyiz..yine öldürecek, çalacak yahut zemin her neye uygun ise o hatayı (!) yapacağız..

başlangıçtan nihai hedeflerimiz yanlış...

Ortada bir optimizm yok. insanoglu dogal zihniyetinin, sorgulanarak insan temeline tasinma algisi ve bilinci var. Sonucta butun bunlarin temeli insanoglunun kendi varliginin farkinda olmamasindan kaynaklaniyor. Senin getirdigin dogal teslimiyetin temeli insana degil insanoglunun animas/animus algisina dayaniyor. Bu da dogal degil, dogallastirilmis ve teslimiyetci bir zihniyet.

Zaten bu zihniyete dogal olarak teslim olursan; zaten bir sey yapamazsin, kaderine razi olur, oturursun.

Onemli olan bu teslimiyeti veren zihniyetin farkina ve bilincine varmak ve bundan kurtulmak. Bu da basta bireysel bilinc gerektirir.
 

yeni_id

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
10 May 2012
Mesajlar
78
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bunlar insanoglunun dogal zihniyet degerleri. Temeli insandisi ve insanlikdisina dayaniyor.
evet belkide ben yeterince dikkatimi toplıyamıyorum burada söylemek istediğini biraz açarmısın lütfen..
yani insan dışı doğal zihniyet değerleri derken ilk insandan mı dini bir argümandan mı vs.. neyden bahsediyorsun..
mantık kuramıyorum (ironi)

Ortada bir optimizm yok. insanoglu dogal zihniyetinin, sorgulanarak insan temeline tasinma algisi ve bilinci var. .

insanoğlu doğal zihniyeti, insan temelli değildir demek mi oluyor bu..

belki de önemli olan "mücadele edilmeli" kisvesinin altındaki, insana dayatılmış ve sonuçları ortadaki kibrin eserlerine, mahkumiyetimizin görme yeteneğimiz üzerindeki olumsuz etkilerdir

bütün o bireysel bilincine rağmen bir animas / animustan daha doğal değilsin !
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
evet belkide ben yeterince dikkatimi toplıyamıyorum burada söylemek istediğini biraz açarmısın lütfen..
yani insan dışı doğal zihniyet değerleri derken ilk insandan mı dini bir argümandan mı vs.. neyden bahsediyorsun..
mantık kuramıyorum (ironi)

Kisaca temeli anima/animus ve ya madde ya tanri temelli insandisi ve herturlu insanoglunun biribirini oldurmesi, ustunluk yarisi ve kendi bunyesindeki savasimi icin insanlikdisi. Yani insanoglu varliginin bilinc ve farkindaligi yok. Insanoglu, ya bir mal, madde, kole ya da kul. Ya dogallik zihniyetine teslim, ya bir insanogludisi tanriya. Ya etik degerlerinin mahkumu, ya yasamini baskasina yasatmanin. O yuzden insandisi ve insanlikdisi temeldeki bir zihniyetten zaten insanlik beklenmez. Bu dogal zihniyetin insanoglu eliyle yapilandirilmis yapi ve isleyisine ters.



insanoğlu doğal zihniyeti, insan temelli değildir demek mi oluyor bu..

Evet. Cunku insanoglunda kendilik bilinci yok. Sadece dogal zihniyet olarak giydirilen egosal, yaratilissal, etik, inancsal, ideolojik "benimki dogru/iyi/guzel/hakli v.s." yarisi, guc gosterisi, hakimiyeti ve bunun yasalari kurallari v.s. var.

belki de önemli olan "mücadele edilmeli" kisvesinin altındaki, insana dayatılmış ve sonuçları ortadaki kibrin eserlerine, mahkumiyetimizin görme yeteneğimiz üzerindeki olumsuz etkilerdir

bütün o bireysel bilincine rağmen bir animas / animustan daha doğal değilsin !

Bende dogallik yok zaten, dusunsellik var. Dogal olan sadece insanoglu goruntusu ve bu konuda herkes ayni turun mensubu. Tum degerler, zihniyet eliyle veriliyor, fark burada. Sonucta neyin dogal oldugu da bir zihniyet urunu.
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Etki tepki-devir daim.. değişim kaçınılmazken, olgular..gelişmeler de
çok yönlü seyir etmekte. Her bir birey ; içinde bulunduğu.. geniş zaman mekana rağmen,
yakın çevre - lokal şartların gelişmeleriyle beslenmekte, gözle(n)mekte ve bireysel kimliğinin; iradesini aşan-
kapsayan
(kültürel-hukuksal-kurumsal kimlik almış baskın) 'Toplumsal irade /idare sistem İşleyişi'nin; etkisi..tepkisinde yetişmekte! dolayısı ile, aklını fikrini de bu meyanda mümkün mertebe yürütebilmekte .

bireysel bazda
(düz yan çapraz ters/her açı) etkileşim ile oluşan,
'toplumsal yapı'nın kendilik kimliği' ni ,

yine
(bilgi birikimin toplanma alanının kavrayışı ile psikolojisinin de davranışına yansısı-etkisi v sairi ile... nihayet öz-n-elinin temsilcisi) bireyin: nesnel değerlendirebilmesi,
ve kendi! kişisel kontrolünden vazifeli idare (yürütme) yetisinin üzerindeki, kendilik tasarrufunu da tam bağımsız addedebilmesi mümkün değil

ancak bu durum tespiti, teşhis de; İnsanlığın, teslimiyeti anlamına da gelmiyor tabi

(yenilen pehlivan -teşbihde hata olmaz.. biraz da Sisyphos- misali )
her halükârda doğal (zihniyet) hayatın akışı ile bilinçli! mücadelesine, devam ediyor İnsan. :)

ve..dramatik bir örüntü hayat.. İnsanın öyküsü ise, görece bakış açılarından
kimince trajedi kimince komedi.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst