Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Makaleleri kategorisinde Objectivity tarafından oluşturulan Hafıza ve İmgelem Gücünü Kullanma Sanatı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,763 kez görüntülenmiş, 10 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Makaleleri
Konu Başlığı Hafıza ve İmgelem Gücünü Kullanma Sanatı
Konbuyu başlatan Objectivity
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Antik çağlarda ve ortaçağda zaten kullanılan bu sanatlar Giordano Bruno tarafından yeniden ele alınıp öyle önemli bir ölçüde değiştirilmişlerdir ki, artık Tanrısallığa ulaşma yolları haline gelmişlerdir. Bunlar sembolik imgelere dayanan, şeması evrensel olan, ama içini herkesin kendi evrimi ve dünya görüşü çerçevesinde doldurduğu bir çeşit Mandala-hologramlardır*. Etkili olabilmeleri için yaşanmalıdırlar ve sağlamlık açısından bir hoca-lanu ilişkisi öngörürler.
Giordano Bruno'nun felsefesi bir patika, çokluktan birliğe geçiştir. Felsefesinin bazı esas boyutları insanı Tanrıya götüren bu iki sanatı daha iyi anlamamız için yardımcı olacaktır.
Bruno temel bir ilkeden yola çıkar, bu da Eflatuncu bir ilkedir ve onsuz bu iki sanatın anlaşılması imkansızdır. Bu kural Bruno felsefesinde bulunan bütün ön gerçekleri anlamak için de geçerlidir.
Bu ilke, "iyi, gerçek ve güzellik" bütünüdür ve insan ruhu, vecd veya "öfke" yaşadığı "çok boyutlu, değişken ve zıtlıklar dünyasından" sıyrılıp bu bütüne, bu tekliğe doğru yükselmelidir. Hafıza ve imgelem gücünü kullanma sanatları da insanın bu sonuca varabilmesi için yaratılmışlardır.
“İnsan,” der Bruno, "sonsuzluğa, kahramanca bir girişime doğru fırlatılmış bir varlıktır ve evrimleşmesinin amacı tanrı ile bütünleşme, esas öze dönmedir. Entellektüel sevgi de bu manevi evrimleşmenin ilkesidir. Bu manevi evrimleşme unutma değil hafızadır."
Filozof, ömrü boyunca insanı bu arzuladığı tanrısallığa götürecek bir hafıza sistemini araştırmıştır.
Tanrısallığa ulaşmanın iki yolu vardır: Biri tanrıbilim, tanrının yüceliğinin seyiri, dünya ve nesnelerin ötesini görme; öbürü Bruno'nun yolu veya doğal, içsel (panteist) yol. Bruno'ya göre,doğa kutsaldır. Yani doğaya bakarak tanrıyı kavrayabiliriz. Bu da heyecan verici bir görüntü teşkil eder çünkü tanrı bizi çevreleyen her şeyin içinde mevcuttur. Görünenin ve görünmeyenin içindedir. Teklik tanrısallığın esas karakteri olduğundan, demek ki Bruno felsefesinin amacı doğadaki tekliğin seyridir (deus inrebus). İlk önce Bruno'nun hedefi mnemonik (hafıza ile ilgili) ve kompleks simgelerle, insanda mevcut olan bütün güçleri birleştirmek ve ona semavi güçler kazandırmaktır.
Bu onun hafıza sanatının asıl anlamını teşkil eder, bu sanat sembolik imajlara dayanır ve amacı insan ile Tanrı arasında bağ kurmaktır.
Yalnız, Giordano hayatında ve dünya görüşünde kainatın paradoksunu yansıtır. Kendi doğal dünya görüşünün ötesine gider, Tanrının yüceliğini inkar etmez. Esaslı bir şekilde, içle dışı birleştirir, bu iki kavram birçok suni ve anlamsız felsefi kavgalara yol açmıştır.
Tanrısallığın sadece her şeyin içinde değil onların ötesinde de bulunduğunu söyleyerek noktalayabiliriz.

İmgelem Gücü Sanatı

İmgelem gücü Bruno'nun bilgi teorisinde özel bir yer tutar.
İmgelem gücü ruhun ilk bağı, geçici ile ebediyetin arasında ara yol. O tam anlamıyla tek gerçek mana. Ruhun bedeni ve aracı, insan hayatının aktığı kaynak... Tanrı ile temasa geçmenin en asil yöntemi.
Bu kavram bugünkü en ileri fen araştırmalarıyla çakışıyor: "imgelem gücü: hakikaten 'yeteneklerin kraliçesi''dir. İmgelemenin süreci ve mananın verilmesi ondan geçer "(1)
Modern bilimin müjdecisi olan Bruno, Tanrıya götüren tek yol olarak kabul ettiği sembolik işlevin ateşli savunucusudur.
Duyular dünyasıyla duyu dünyası arasındaki bağı imgelem gücü sembolik imajın sayesinde gerçekleştiriyor. Bu maddi nesneyle entellektüel kavram, algılanabilir dünyayla algılanan dünya arasında bir bağ oluşturuyor.
'De Imaginum " eserinde, Bruno: "Nasıldır bilemem yukarıdaki şeylerle aşağıdaki madde arasında bir benzerlik vardır, bu da tanrısal lütufların bazı benzerlikler ve bazı imajlar sayesinde, aşağıya inip iletişimde bulunmasını sağlıyor" diye yazar.
Demek ki sembol-imaj sadece pasif olmayıp işlevsel oluyor çünkü yukarıdaki ve aşağıdaki enerjilerin dolaşımına katkıda bulunuyor.
Bu nedenle, Bruno'nun araştırması bir imajlar dilinin oluşturulmasına yönelik oluyor.

İmajlar ve Tanrıların Dili
''Ars Memoris" risalesinde Giordano Bruno bize mnemonik mevkiler ve imajlar üzerine kurulmuş bir ruhsal reform öneriyor.
Bütün güçleri insanın içinde toplamayı hedefleyen bu reformu, Bruno tılsımlı imajlar yaratarak başlatıyor. Bu imajlar "gölgelerdir" veya tanrının maddedeki yansımalarıdır ve semavi güçleri çeker. Dereceler vardır bu gölgelerde. O en yüce gölgeleri meydana getirir. Bu imajları, "ruhundaki güçlerin harekete geçmeleri için" hafızasındaki özel olarak hazırlanmış yerlere teslim eder.

İmajlar

Giordano, tanrılarla görüşmek için ne soyut ne de kavramsal olan bir dil oluşturuyor ama simgesel, astrolojik karakterde imajlar üzerine kurulmuş bir dil yaratıyor. Semavi biçimler tanrısal kavramlardan bahseden bir kitabın mektupları gibidir:"Semalar tanrıların şanını anlatır. "
Tanrıların dili hiyerogliflerle meydana getirilir çünkü bizim lisanımız sırf konvansiyonel olduğundan yani onu meydana getiren harfler ve kelimeler keyfi olarak dizilmiş olmalarından ötürü içlerinde öze dönük, gösteren ve gösterilenin, şekil ile içeriğin birbirleriyle temas edebilmelerini sağlayacak bir iletişim yoktur.
Hermetik geleneği bize imaj ilminin, maji ayinlerinin ve tılsımlarının varlığını söyler. Majisyen veya büyücü denilen kişi, bu geleneğe hakim, "harikalar" yaratan ve alemler arasında bağlar kuran kişidir. (Majisyen seyircisinin imgelem gücünü etkileyen, kullandığı imajları ve formları besleyen ve ruhsal yapıya kuvvetli bir şekilde etki eden kişidir.)
Bruno bize, aralarından "derin güçlerin ve gizemli mevcudiyetlerin uyandığı" imajlar aracılığıyla gerçek bir ruh terapisi sunar. Sözler, işaretler ve simgeler ahlaki, ruhsal ve fizik "sağlığımıza" kavuşmamızı sağlar.

Giordano Bruno'nun Majik İmajları
Giordano Bruno tarafından seçilen tılsımlı imajlar, yıldızların imajlarıdır; onlar "üst semavi göklere ait düşüncelerle alt semavi dünyadaki elemanlar arasında aracıdır."
Yıldızların imajlarını kullanarak veya düzenleyerek, alt aleme yakın olmasından çok gerçeğin bir kademesine çok daha yakın şekilleri kullanmış oluruz. Aslında yıldızların imajları düşüncelerin gölgesindedir(2).
"De Imaginum" eserinde Giordano Bruno yıldızları sanki birer sihirle dolu heykeller olarak ele alıp hafıza imajları yaratır. Bu majik imajlar hem astrolojik hem de antik tanrıların (özellikle Grek) figürleridir.

Hafıza Sanatı
"De Umbris Idearum" (İdeaların Gölgeleri) başlıklı eserinin ilk sayfalarında gösterilecek olan hafıza sanatı bir hermetik sır olarak takdim edilir. Hermes'in ta kendisi tarafından filozoflara bir kitap içinde verilir. Bu kitap "içsel yazı için toparlanmış fikirlerin gölgeleri kitabıdır". Bu demektir ki bu kitap hafızaya kazınması gereken bir imajlar listesini içerir (3).
Evet, içimizde arketip imajlar tam bir kaos içerisinde yer alır."Asıl doğanda, seri ve düzeni reddetmeyen bir elemanlar ve rakamlar kaosu vardır."
Majik hafıza imajları kaostan çıkarılıp düzene sokularak insana Tanrısal yeteneklerini geri verir.

Klasik Hafıza Sanatı
Hafıza sanatı Antik çağdan beri var olan iki basit ilkeye dayanır.
Bunlardan ilki bir imajı başka herhangi bir elemandan daha iyi ezberlediğimize dair olandır. Aristoteles'in, "zihni, imajsız düşünme imkansızdır" sözü her zaman hafıza sanatında imajların kullanılması teorisini desteklemek için kullanılır.
İkincisi ise önemli sayıda imajı belleme için onları kolayca tanımak, bulma için birbirlerini bir yapıyla bağlamak gerektiğine dairdir. Bu sanat genelde onları zihnen bilinen bir yerin değişik noktalarına yerleştirmekten ibarettir (mesela bir binanın odaları) ama bu uzaysal yapı bir bütün olarak oluşturulabilir. (Giullio Camillio'nun tiyatrosu "Bruno'nun majik çarkları")

Bruno'da Hafıza Sanatı
Hafıza sisteminin hedefi anlamlı imajların bellenmesiyle tekliğe, Tanrıya dönmeye katkıda bulunmaktır. Bütünüyle hermetik uyumlar ilmine dayanan hafıza sanatının dayandığı şey "Eski Mısırlıların Tanrısallığa ulaşmak için Tanrısallığın aşağıya en küçük şeylere inmek için kullandığı aynı Doğa merdivenini kullandıklarıdır".(4)
Bruno Hafıza Sanatı'nın klasik prensiplerini yeniden ele alır. İyi belleme için özellikle göze çarpan imajlar üzerinde ısrar eder. Yer sistemi olarak diagram formundaki figürleri tavsiye eder. Bu seçenek bize alemigeometrik şekilde simgeleyen doğudaki mandalaları hatırlatıyor.
"Otuz Mühür" (Les trente sceaux) adlı eserinde Bruno majik bellek ilkelerinin otuz tanımını verir ve otuz anlaşılması güç açıklama ekler.
Eflatun "Theaitetos" adlı eserinde mühür metaforunu kullanır. Sokrates, ruhlarımızda her kişiye göre değişen bir bal mumu vardır demektedir. Düşündüğümüz ve algıladığımız her şey içine yazılır. Öte yandan "Phaidros"de Eflatun hakikatin bilinmesine Alatheia der yani unutmanın olmayışı ve ruhların bir defa daha gördükleri kavramları hatırlamaları ve bütün maddi şeylerin gerçek alemin birer bulanık kopyaları oldukları bilgisi.

Çarklar Sistemi
Bruno'nun bellek sanatı çok komplekstir. Bu sanat sadece bellek yeri olarak kullanılan diyagramlara dayanmaz. Parçalara bölünmüş ve birbirine geçmiş bir çarklar sistemini harekete geçiriyor. "De Umbris'in" "mnemonik aygıtı" astrolojik şekilde düzenlenmiş ve yıldızların yörüngeleri gibi birbirleriyle birleşen devingen bir çarklar sistemidir. (I.Gomez)
Kaybolan ilk eseri "Clavis Magna"da Bruno Lulle çarklarını yakarmalar, hava ruhlarını çağırma ve yıldızların majik imajlarının semavi dünyaya erişmesinde nasıl kullanılacağını anlatır. Bruno, Lulle çarklarını pratik Kabala veya yıldızların ötesinde bulunan şeytanları veya melekleri çağırma sanatı haline sokabiliyor. Semavi dünyada etkin olmak majik imajların yıldızların tılsımlı imajlarını kullanmaktır. Bruno böylece semavi imajları ruhun içine oturtur, onları belleğe yükleyerek içte semavi dünyayı yansıtır.

Herkesin Kendi Tecrübesine Yerleştirebileceği Bir Sistem
Bruno'ya hizmet eden devingen mnemonik sistem, genel kuralları açısından bize yarar ama devingen çarkın her yuvarlağını meydana getiren otuz parçanın içine giren imajların özel ilişkileri açısından yaramaz. Her parça beşe bölünür ve içlerine mantıklı bir düzende seçilmiş imajlar yerleştirilir. Her kişi kendisine bağlı sembolleri bulacak ve onları çarkların içine yerleştirecek, bu çarklar yeni geometrik mnemonik boşluklardır ve içlerine Bruno'nun Agrippa maji kitabından çıkardığı hiyerogliflik imajlar konulacaktır. Bu kitap Aggripa'nın bellek sisteminde kullandığı yıldızların majik imajları serisini içerir.
Giordano, felsefi düşüncesi gibi derin bir paradoks içeren evrensel bir mnemonik sistem bırakmıştır. Bu paradoks hem evrensel hem kişiseldir, hem de şaşırtıcı biçimde nakledilmesi imkansızdır çünkü kişinin kuracağı sistem kendi gerçeği, sembolleri, öznel dünya görüşüyle uyumlu olmalıdır.
İlk adımları kendi şahsi görüşümüzden itibaren atıyoruz. Bize tanıdık gelen referanslar taşırız çünkü onlar bizimkilerdir. Onlara gitgide dünyanın, kâinatın esrarengiz gerçekleri hakkında verdiği referansları da katarız.

Genel Bir Yaklaşım
Bruno'nun sistemi sadece bellemeye çalışmak istediğimiz şeyleri bellemek için yaratılmamışlardır, bu sistem insanın bütün düzeylerini bütünleştirir ve aşkın bir hedefi vardır. Bu sisteme hakim olan her şeye ve ilk önce kendine hakim olur. Bizim öznel bakış açımızdan bu açının ötesine geçmemize yardımcı olacak yolculuk başlayacaktır ve bizi "her şeye" dönüştürebilecektir. Kâinat ve bütün gizi bizim içimizdedir, bunun farkında olmasak bile çünkü bilincimiz bizi sadece sınırlı gerçeklerle ve belli bir giz algılama derecesinde temasa sokmuştur.


* Mandala : Evreni çeşitli yönleriyle gösteren Tibet temsilleri
Notlar
1) "La foidu cordonnier", Gilbert DURAND, Denoel, 1984
2) "L'art de la memoire", Frances YATES, Gallimard, 1975
3) Aynı eser, Frances YATES
4) "L'expulsion de la bete triomphante", Giordano BRUNO
Isabelle OHMANN
Fransızcadan çeviren: Enver PEHLİVANOGLU
Yeni Yüksektepe Dergisi, Sayı: 18

Aktif Felsefe Yeni Yüksektepe Kültür Derneği

 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
simgelem;

“Anlatımın içine bakan minerallere, metallere, tuzlara, çözeltilere ve ilkelere dair bütün okült tanımları, belli zihinsel ve ruhani hal ve durumların mecazi ifadeleri olarak bakar. “İmgelem Thor’un Çekici’dir, gökyüzünü döver ve her dövüşünde ondan yıldırımlar şeklinde kıvılcımlar çıkarır.

Bir sürecin yardımıyla imgelem kendini açmadıkça, Felsefe Taşı’nı herhangi bir şekilde anlamak veya ona dair makul bir fikre sahip olmak imkânsızdır.”

http://www.felsefe.net/f-harfinden-nedir-basliklari/75281-felsefe-tasi-nedir.html

imgelem nedir?
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
simgelem;



imgelem nedir?

Zihinde canlandırma ve o an gerçekmiş gibi davranma-hissetme şeklinde de tanımlanabilir, kısaca hayal etmedir.

Duru Görü çalışmalarında da kullanılan bu teknik insanın düşüncelerini kontrol edebilmesi açısından çok fayda sağlıyor. Düşünce kontrolü önemlidir çünkü insan öldükten sonra düşündüğü herşey o an gerçekleşecektir. Kur'an'da bahsi geçen ne düşünürseniz karşınıza gelecek tarzında ayetler bu gerçeği anlatır. İyi ya da kötü ne düşünürseniz o an o görüntü önünüze gelecek bu sebeple düşünce kontrolü ölmeden edinilmesi gereken bir özelliktir.

Dünya yaşamında ise yine düşünce kontrolü sağlamak kişiyi olumsuz durumlardan korur. Bazen insanlar derler ya "aklıma gelen başıma geldi" diye işte bunun sebebi düşünce kontrolünün sağlanamıyor olması ve kişinin aynı şeyleri farkında olarak ya da olmayarak düşünüp, gerçekleşmesi için zemin hazırlıyor olmasıdır.

İmaj çalışmasında imaj zihinde canlandırılırken canlı bir resim gibi görmek /görebilmek gerekiyor. Yani elma canlandırdığınız durumda gözleriniz kapalı iken elmayı gözünüz açıkken algıladığınız gibi görebilmeniz gerekiyor.

Düşünce kontrolü ve canlandırma ile o anı gerçek gibi yaşama işte Hz. İsa'nın "isteyin verilecektir" söylemini özetler. Bu dünya yaşamında da olumlu-olumsuz durumlar yaşamamızın asıl sebebidir. İyi düşünürsen iyi, kötü düşünürsen kötü ile karşılaşırsın bu sebeple hiç kimse hakkında kötü düşünmemek gerekiyor sadece iyi olana kafa yormalıyız.
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
imagene all the people o zaman söyleyecek başka sözüm yok;
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Zihinde canlandırma ve o an gerçekmiş gibi davranma-hissetme şeklinde de tanımlanabilir, kısaca hayal etmedir.

Duru Görü çalışmalarında da kullanılan bu teknik insanın düşüncelerini kontrol edebilmesi açısından çok fayda sağlıyor. Düşünce kontrolü önemlidir çünkü insan öldükten sonra düşündüğü herşey o an gerçekleşecektir. Kur'an'da bahsi geçen ne düşünürseniz karşınıza gelecek tarzında ayetler bu gerçeği anlatır. İyi ya da kötü ne düşünürseniz o an o görüntü önünüze gelecek bu sebeple düşünce kontrolü ölmeden edinilmesi gereken bir özelliktir.

Dünya yaşamında ise yine düşünce kontrolü sağlamak kişiyi olumsuz durumlardan korur. Bazen insanlar derler ya "aklıma gelen başıma geldi" diye işte bunun sebebi düşünce kontrolünün sağlanamıyor olması ve kişinin aynı şeyleri farkında olarak ya da olmayarak düşünüp, gerçekleşmesi için zemin hazırlıyor olmasıdır.

İmaj çalışmasında imaj zihinde canlandırılırken canlı bir resim gibi görmek /görebilmek gerekiyor. Yani elma canlandırdığınız durumda gözleriniz kapalı iken elmayı gözünüz açıkken algıladığınız gibi görebilmeniz gerekiyor.

Düşünce kontrolü ve canlandırma ile o anı gerçek gibi yaşama işte Hz. İsa'nın "isteyin verilecektir" söylemini özetler. Bu dünya yaşamında da olumlu-olumsuz durumlar yaşamamızın asıl sebebidir. İyi düşünürsen iyi, kötü düşünürsen kötü ile karşılaşırsın bu sebeple hiç kimse hakkında kötü düşünmemek gerekiyor sadece iyi olana kafa yormalıyız.

Hocam Kuran'ı tarattım fakat düşüncenin ölünce karşımıza çıkacağına dair bir ayet bulamadım.Şu düşünce kontrol olayını tam anlıyamadım.Eğer ölüm anınına kötü düşünceyle yakalanırsak mı karşımıza gelecek yoksa hayatımız boyunca aklımıza gelecek kötü düşünceler mi karşımıza çıkacak?

Ben mesela cehennemi , sık sık düşünüyorum.Bu kötü bişey mi?Belki de beni günahlardan uzak tutan bu düşüncedir.Zincire vurulacağımı ve cehennem ateşini düşünmek beni oldukça etkiliyo.Ben buna inanıyorum ve uzak durmak için çaba sarfediyorum.Ancak ben tamamen islama göre yaşayan ve namazlarını aksatmayan biriysem , bu cehennem azabını tamamen aklımdan çıkarmalı mıyım?Geçmişte günahkarsam , o günahlarımın affedilip affedilmeyeceğini bilmiyorum.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
beethoven'ın imgelemi'ini dinlemek!

şimdi cümlemiz şu olsun-beethoven'ın müzik imgelemi bir imgelemdir ve biz onu dinleyebiliyoruz
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Hocam Kuran'ı tarattım fakat düşüncenin ölünce karşımıza çıkacağına dair bir ayet bulamadım.Şu düşünce kontrol olayını tam anlıyamadım.Eğer ölüm anınına kötü düşünceyle yakalanırsak mı karşımıza gelecek yoksa hayatımız boyunca aklımıza gelecek kötü düşünceler mi karşımıza çıkacak?

Ben mesela cehennemi , sık sık düşünüyorum.Bu kötü bişey mi?Belki de beni günahlardan uzak tutan bu düşüncedir.Zincire vurulacağımı ve cehennem ateşini düşünmek beni oldukça etkiliyo.Ben buna inanıyorum ve uzak durmak için çaba sarfediyorum.Ancak ben tamamen islama göre yaşayan ve namazlarını aksatmayan biriysem , bu cehennem azabını tamamen aklımdan çıkarmalı mıyım?Geçmişte günahkarsam , o günahlarımın affedilip affedilmeyeceğini bilmiyorum.

şimdi cümlemiz şu olsun-beethoven'ın müzik imgelemi bir imgelemdir ve biz onu dinleyebiliyoruz

Bu soruların cevabını, "Parapsikoloji-Kabala-Tasavvuf" kapsamında incelemek gerekiyor.

Mesela Hz. İsa demiştir ki; "Düşüncelerinizden de sorumlusunuz."

Zaman öte alemde bu dünyadaki gibi işlemiyor. Orada herşey "an zamanda gerçekleşiyor." İnsan dünyada sürekli cehennemi düşünürse, öldükten sonra da o tasvir ettiği cehennem figürü ile mutlaka karşılaşır aslında bu onun yarattığı bir imajdır, gerçek değildir. Gerçek olmadığını anlaması için görevli varlıklar o imajı bozarlar fakat kişinin astral bedeninde tortu varsa o imaj uzun süre bozulmaz.

Kur'an'da bahsi geçen "herkes cehennemden geçecek" ayeti öldükten sonra ilk aşamayı anlatır. İnsan öldükten sonra cehennemden mutlaka geçecektir fakat kalma süresi astral beden temizliğine ve düşünce kontrol gücüne bağlıdır.(Düşünce kontrolü sahte imajlar oluşturup, kendini bu imajlara belli bir süre de olsa hapsetmemsi için önemlidir.)

Öldükten sonra cennete gideceğine inanan kişi de böyle bir imaj oluşturup bir süre o imajın içinde yaşayabilir fakat yine gerçek değildir.

Kısacası; namaz kılmak kişinin konsantrasyon gücünü arttırır, bağlı bulunduğu ruhsal plan ile bağlantı kurmasını kolaylaştırır ve kişinin öte alemde en büyük desteği gerçek iman ile kıldığı namazlardır fakat tek başına yeterli değildir. (Allah kabul etsin)

Cehennemi düşünmek yerine Allah'ın yolunda gitmenin verdiği huzuru düşünün yani cehennemlik olmamak için değil de Allah'a duyduğunuz sevgi-inanç-güven v.s. ile günah işlememek gerektiğini içselleştirmeyi başarın, o zaman bu dünyada da öte alemde de yolunuz hep aydınlık olur. Önemli olan korku ile günahtan kaçmak değil doğru olmadığının bilincinde olarak uzak durmaktır.

Kötü düşüncenin ne bu dünyada ne öte alemde insana faydası yoktur, çok ağır bir yüktür ve bu yükten dünyada kurtulan öte alemde çok büyük huzur bulur.

Kolay değildir öfke duymadan, sinirlenmeden v.s. yaşamak çok zordur fakat başarmak zorundayız.

Allah'ın merhameti sonsuzdur, geçmiş günahlara takılmayın siz bundan sonraki yaşamınızı en doğru şekli ile yaşamaya çalışın, Allah'ın kimi affedeceği bilinmez, kul hakkı varsa şayet onun için de ihtiyaç sahiplerine yardım etmek sureti ile bu yükten kurtulmayı dileyin. Allah insana zulmetmez biz kendi kendimize kötülük ediyoruz.

@sanalmanik, yapılan araştırmalar beynin gerçek ile hayali ayırt edemediğini ve tepkilerini gerçekmiş gibi verdiğini göstermektedir. Spor yapan birisi ile spor yaptığını düşünen kişi (konsatre olmuş bir şekilde) vücudundaki kasları aynı şekilde çalıştırabilmektedir.
 
Son düzenleme:

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Rastgele sayı üretmek bilgisayar sistemleri için ciddi problemdir.Bilgisayarlar asla rastgele sayı üretemez.Çünkü işlemciye giren voltaj ve sistem saati , üretilen sayının rastgeleliğini bozar.Bu yüzden yüksek güvenlik gerektiren bilgisayar sistemlerinde farklı rastgele sayı üretme sistemleri kullanılır.Tam olarak rastgelelik sadece kuantum dünyasında mevcuttur.Örneğin bazı atomlar tamamen rastgele bir şekilde ışıma yaparlar.Ne zaman yapacakları asla belli olmaz.Zaten kuantum dünyası tamamen rastgelelik üzerine kuruludur.

Rastgele sayı üretme sistemleri üzerinde yapılan bazı deneyler çok ilginçtir.Mesela Simpsons dizisinde mahkeme sahnesi olan bölümde çok etkileyici durumları izleyen bir grup yanında kurulan rastgele sayı üretme sistemi , ortamdaki insanların düşünce yoğunluğundan etkilenmiştir.Her zamankinden farklı sayılar üretmiştir.İnsanların düşünceleri ile yarattıkları kuantum etkisi , yine kuantum etkisiyle çalışan rastgele sayı üretme sistemini etkilemiştir.

İzlediğim bir belgeselde , dünyanın belli bölgelerinde meydana gelen düşünce yoğunluklarının yarattığı enerji birikimlerini ölçebildiğini iddia eden bir grup bilim adamını izlemiştim.Bu adamlar 11 Eylül saldırısı sırasında , amerikada yoğun bir enerji okuduklarını söylüyorlar.Aynı şekilde başkanlık seçimleri sırasında yaşanan yoğun coşku ve heyecanın da ölçülebilecek şekilde bir enerji yoğunluğu yarattığını söylüyorlar.

Yine bir grup bilim adamı , bir kasede tik sesleri kaydetmişler.Bu tik seslerinden bir kısmı sağ taraftan , bir kısmı sol taraftan gelecek şekilde kaydetmişler.Bu kayıttan iki kopya çıkarıp birini kasaya koymuşlar.Diğerini de deneğe vererek , kulağına kulaklık takıp tik seslerini saymasını söylemişler.Ancak düşünce gücüyle sağdan gelen tik sesinin , soldan gelene göre daha fazla olmasını sağlamasını söylemişler.Sonuçta denek sağdan gelen seslerin daha fazla olduğunu saymış.Yani bir bakıma düşünce gücüyle öyle olmasını sağlamış.Ancak diğer kasaya kilitli kasedi dinlediklerinde , onun da aynı şekilde sağdan gelen tik seslerinin fazla olduğunu ve aynı sayıda olduğunu görmüşler.Kasada kilitli duran ve kimsenin müdahale etmediği ikinci kasedin de deneğin dinlemesinden etkilendiği gerçeği , zamanla ilgili algımızı çökertmiş.Çünkü dinleme olayı kasadaki kasedin geçmişini etkilemiştir.

Zaten kuantum dünyasında zamanın tersine simetrisi mevcuttur.Çift yarıklı bir engele gönderdiğimiz bir elektron önce dalga gibi davranıp çift yarıktan birden geçer.Eğer yarıkların arkasında bir gözlemci varsa , bu gözlemciyi farkedip dalga gibi davranmaktan vazgeçip parçacık gibi davranır.Parçacık gibi davranması için tek bir yarıktan geçmesi gerekmektedir.Ancak gözlemci yarıkların arkasında olduğundan , yarıklardan ikisinden birden geçmeden arkada gözlemci olduğunu anlayamaz.Burada sanki yarıklardan geçtikten sonra gözlemciyi farkedip , zamanda geri yolculuk edip bu sefer yarıklara geldiğinde sadece tekinden geçer.İşte bu olay kuantum dünyasındaki zamanın tersine simetrisidir.

Bir bilim adamı , açık beyin ameliyatı yapılan bazı hastalar üzerinde deney yapmıştır.Ameliyttaki hastanın kafatası tamamen açık ve beyni açıktayken , sağ parmağına dokunulduğunda beyninde bunu hissettiği bölgeye dokunarak , sağ parmağına dokunuluyomuş hissini ölçmeyi amaçlamıştır.Bilim adamı hastanın beynindeki ilgili bölüme parmağı ile dokunduğunda , denek gerçekten de sanki parmağına dokunulmuş hissini yaşamıştır.Ancak sorun şu ki , beyne dokunulduğunda histe az da olsa bi gecikme gözlenmiştir.Yani beynin ilgili yerine dokunmakla , parmağa dokunmak durumlarında , parmağa dokunulduğunda , bu hissin sinir ağı boyunca iletilirken az bir gecikme yaşanması beklenirken , tam tersi olmuş ve beklenen gecikme beyne dokunulduğunda yaşanmıştır.Sinir ağlarındaki ve beyindeki iletim elektronlarla gerçekleştiğine göre , kuantum fiziğinde elektronlarla yaptığımız deneylerde yaşadığımız zamanın tersine simetrisi durumu , bizim sinir sistemimizde ve beynimizde de gerçekleşmektedir.

Benzer bir deney , deneklere bilgisayar ekranından bazı fotoğraflar gösterilerek yapılmıştır.Bu fotoğraflardan biri , kafası kopmuş bir insan resmi olduğundan , sıra bu resme geldiğinde deneğin kafasına yerleştirilen sensörler vasıtasıyla , beyinde meydana gelen tepki ölçülmüş.Ancak burada ilginç bir durumla karşılaşılmış.İnsanların beyni daha resmi görmeden tepki vermiş ve bu zaman farkı bilgisayar aracılığıyla ölçülmüş.Görüldüğü üzere kuantum fiziğinin zamanda tersine simetri olayı beyin için de geçerlidir.

Japon bilim adamı Masaru Emoto da düşüncenin su molekülleri üzerindeki etkilerini araştırmış bir bilim adamıdır.Su şişelerinin üzerine sevgi , huzur gibi kelimeleri yazdığında su moleküllerinin etkilendiğini görmüş.Su şişelerine kötü şeyler yazdığında su moleküllerinin ne kadar pis olduğunun fotoğraflarını yayınlamış.Hatta internette suya besmele okuduğu ve suyun temizlendiği gibi şeyler de okumuştum ama araştırmadım.İnsan vücudunun %90'ının sudan oluştuğunu bildiğimize göre , olumlu düşünce suyu temiz tutuyosa , pozitif düşünen insanların daha uzun ömürlü ve sağlıklı olabileceğini söyleyebiliriz.

İşin aslı kuantum dolanıklığını düşündüğümüzde , evrende ayrılık olmadığını ve düşünce ve maddenin bir birlik oluşturduğunu söyleyebiliriz.Belli bir prizmadan geçirilen bir foton , daha düşük ve eşit enerjili iki fotona bölünür.Bunlardan biri bir tarafa , diğeri başka bir tarafa savrulduğunda aralarındaki dolanıklık devam eder.Biri evrenin bir ucunda , diğeri de başka ucunda bile olsa , eğer birine dokunursak , diğeri de arada telepatik bağ kurmuşçasına etkilenir.Bu etkilenme zamandan bağımsız , eşzamanlı olarak gerçekleşir.Etkileşim hızı ışık hızına bağlı değildir.Güneşin bile ışığı bize 8 dakikada gelirken , dolanıklık durumunda parçacıklar evrenin zıt köşelerinde bile olsa , birbirinden anlık olarak etkilenirler.İşin aslı bizim iki farklı parçacık olarak gördüğümüz bu parçacıklar tektir.Yani tek bir maddenin 3 boyutlu uzayımızda görünen iki farklı izdüşümüdür.

Büyük patlama anında , bütün madde birbiri ile dolanık olarak yaratılmıştır.Yani evrene saçılmış tüm madde , aslında bir tekliğin , 3 boyutlu uzayımızdaki farklı görünen izdüşümleridir.
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Olumlu düşünce hastalıklarda bile mucizevi sonuçlar veriyor. İnsan kendi yaşamında da bunu gözlemleyebilir. Olumsuz düşündükçe sürekli birşeyler ters gitmeye başlar ve kişi bu kadar olumsuzluk beni niye buluyor diye söylenmeye başlar, aslında tüm o olumsuzlukları kendisi çekiyor çünkü benzer benzeri çeker.

Reiki ya da meditasyon-yoga tüm bunlar insanın hayatında olumlu değişimler yaratır fakat çoğu insan bu gerçeğin farkında değil ya da bilimsel bulmadığı için kabul etmiyorlar.

Tüm bu konuşulanlar çok eski çağlarda biliniyordu, mabetlerde insanlara bu bilgiler aktarılıyordu fakat zamanla unutuldu ve şimdi çoğu insana masal gibi geliyor...
 

Quantum

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
2 Eyl 2015
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Olumlu düşünce hastalıklarda bile mucizevi sonuçlar veriyor. İnsan kendi yaşamında da bunu gözlemleyebilir. Olumsuz düşündükçe sürekli birşeyler ters gitmeye başlar ve kişi bu kadar olumsuzluk beni niye buluyor diye söylenmeye başlar, aslında tüm o olumsuzlukları kendisi çekiyor çünkü benzer benzeri çeker.

Reiki ya da meditasyon-yoga tüm bunlar insanın hayatında olumlu değişimler yaratır fakat çoğu insan bu gerçeğin farkında değil ya da bilimsel bulmadığı için kabul etmiyorlar.

Tüm bu konuşulanlar çok eski çağlarda biliniyordu, mabetlerde insanlara bu bilgiler aktarılıyordu fakat zamanla unutuldu ve şimdi çoğu insana masal gibi geliyor...

Bundan binlerce yıl önce , hastalanan insanın başında davul çalarak , ilahiler söyleyerek , kötü ruhları kovarak hastaları iyileştiren şamanist rahiplerin , binlerce yıl süren bu çabalarının boşuna olmadığını , modern bilim de kabul ediyor.O şamanist rahiplerin gerçekten hastaları iyileşmelerine yardımcı olduklarını modern bilim dahi kabul ediyor.Ancak onlar başka türlü kabul ediyorlar.Sözde şamanist rahiplerin bu tedavi edici ritüelleri insanlara moral motivasyon kazandırarak hastalığı yenmelerine yardımcı oluyor.Yani olayı hasta psikolojisine bağlıyorlar.Bugün modern tıbbın kabul ettiği üzere , hasta bir insanın iyileşeceğine olan inancı , hastalığı yenmesinde önemli bir etkendir.

Ancak görülüyor ki daha da modern olan bilim , düşünce gücünün insanın kendisine ve hatta topluma bile nasıl etki yapabileceğini göstermektedir.300 yıl önce Newtonla başlayan klasik fizik zamanla insanları materyalizme kaydırırken , son 50 yılda kuantum fiziği ve modern fizikle birlikte maddeciliği yok etmeye başlayıp ruhçuluğa kaydırmaya başlamıştır.Çünkü bilim artık dinlerle aynı şeyleri söylemeye başlamıştır.Bu da , birbiriyle zorla kavga ettirilmeye çalışılan bilim ve din artık el sıkışmaya mı başladı sorularının sorulmasına sebep olmaktadır.Ancak gerçek ortadadır.Aradaki kavga yapay bir kavgadır.Öyle gösterilmeye çalışılmaktadır.Gerçekse din ve bilimin her zaman birbirile paralel gittiği gerçeğidir.Teknolojinin geldiği bu noktada , 2.000 yılını aştığımız bu zamanda bilim binlerce yıl önce şamanist rahiplerin yaptıklarını onaylamaktadır.

Şamanistler de ateş etrafında dönerek transa geçerlerdi.Hatta o derece kendinden geçerlerdi ki , sonunda düşüp bayılırlardı.Budizmdeki transa geçip ruhu arındırma yöntemi de aynı şekilde ruhu negatiflikten arındırma amacındaydı.Kısa bir süre önce bütün bunların hurafe olduğunu söyleyen bilim , şimdilerde bu konuların hurafe olmadığı konusunda ciddi bilmsel çalışmalar yapmaktadır.Bir dizideki hüzünlü sahneyi izleyen izleyiciler nasıl olur da rastgele sayı üreten bir makinenin çalışmasına hiçbir müdahale etmeden , sadece kendi duygularını yaşayarak etki edebilirler?Modern bilim bu evrenin salt maddeden oluşmadığını çoktan ortaya koymuştur.Bilimdeki son gelişmeler artık madde ötesine geçmenin vaktinin geldiğini çoktan ortaya koymuştur.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
@sanalmanik, yapılan araştırmalar beynin gerçek ile hayali ayırt edemediğini ve tepkilerini gerçekmiş gibi verdiğini göstermektedir. Spor yapan birisi ile spor yaptığını düşünen kişi (konsatre olmuş bir şekilde) vücudundaki kasları aynı şekilde çalıştırabilmektedir.

ben ne evrenler yarattım o zaman-düşlerim yüzbin gerçek gücünde bu sözler benim olmalı!
sanırım imagene yerine düş!' denmeli


sanırım bu sözün patenti bana ait olmalı
sanırım -düşlerde- tanrı uludur yerine çocuk gülücükleri yayınlatanda bendim her sabah

çalışan kaslar adına! ben kimim?
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst