- Konbuyu başlatan
- #1
Gerçek nedir?
Duyduğunuz mu?
Gördüğünüz mü?
Yakinen bildiğiniz mi?
Gerçek her zaman yakinen bildiğinizdir asla duyduğunuz gördüğünüz değildir,öyleyse bugün gerçek adına konuşalım..
Denetlemede asla gerçeği göremezsiniz,çünkü sizin gözünüzü boyamak için kurulmuştur herşey,
dostlarınızı ele alın,
yakinen dost değillerse siz onların sürekli denetim altındaki hazırcılıklarına şahit olursunuz ve eğer yerseniz onu öyle değerlendirirsiniz,
gördüklerinizde yanılsamadır çoğu zaman,
ortamın düzenin nezihliği falan bunlar hep düzmecedir.
Şartlar denetim vaziyetini ortadan kaldırdığında işte o zaman anlamaya başlarsınız,keçi ak mı yoksa kara mı?
yakinen bilmek demiştik..bu duyma ve görme ile sağlanamıyor o halde bu nasıl yapılacak?
mesele tamamen güven sorunudur aslında..güven birlikteliği getirir birliktlikte beraber olunan zamanı ve bu zamanlarda tanıma sonucunu önünüze olduğu gibi getirir..İnsanların ve dünyanın esas sorunlarındandır bu aslında..bir icraatin süreçlerine ve sonuçlarına tahminde bulunamayanlar yakinen bilmenin dışında zan ile hareket etmektedirler..zan gerçek adına bir değer taşımaz..
zan ise gerçek adına bir değer taşımaz demiştik,
Fravun yakinen bilmediğinden dolayı zannını takip etti,
Hitler izlediği politikanın doğruluğuna yakinen değil zanni şeklide kani oldu.
Saddam düşmanlarının gücü ve yapabileceklerini zanni olarak değerlendirdi.
Mustafa Kemal kafasındaki sistemin doğruluğuna zanni olarak değil,bir bilmeye dayalı olarak yakinen emin oldu...yakinen bilmek öyle bir süreçtir ki aylarca kafanızda çözemediğiniz bir sorunu bir hayvanın davranışını görerek çözersiniz veya o gün daha fazla bir efor sarfedip sorunu OBJEKTİF olarak çözme yoluna gidersiniz..
Objektif olabilmek yakinen bilme açısından gerekli midir?
Şöyle söyleyelim,
Fravunun sihi,rbazları elçi Musa ile karşılaştıklarında onlar kendi hilelerini ortaya koymuşlardır,
Musanın ortaya çıkardığı ise onların hilelerini bertaraf etmiştir,sihirbazlar ise ortaya attıkları şeylerin hile olduğunun bilincindedirler yani hilenin ne olduğunu yakinen bilmektedirler ve musanın ortaya attığına şahit olduklarında bunun hiçbir şeklide hile olamayacağını yakinen bilgi sebebiyle anlamışlardır ve bu anlama sonucu mecburen ve isteyerek objektif davranmışlardır..
Objektif olabilmek için illada bir bilgiye ihtiyaç yoktur,ihtiyaç sadece gerçeği yakalamak adına düşünme eylemidir..düşünme eylemi her ne kadar soyut gibi görünsede aslında tüm oluşumun motor gücüdür..
Memleketimizdeki siyasetler hep zanna dayanmıştır,kimi milliyetçiliği kimi dindarlığı kimi ideolojileri kimileride umutları kullanmıştır,
kullanmıştır diyoruz çünkü muhataplarda düşünme yetisi ne yazık ki çoğunluğun yönü nedeniyle gelişmemiş hatta yön konusunda sorgulamada yapılmamıştır..
.çünkü ortak zanni bilginin sırf çoğunluk tarafından kabul edilmesi esas yanılsamanın nedenidir..
O halde,bir kişi,bir iş,bir fikir için harekete geçildiğinde kesinlikle bir bireyin dikkate alacağı nokta objektif olabilmek veya yakinen bilme yollarını aramak..
Bu işin besmelesidir,dikkat ederseniz musa ve bilgin kul kıssasındaki manalardan biride budur..biri yakinen bilirken diğeri zanna dayalı hareket etmektedir..gemiye zarar verilişine birinin öldürülüşüne hep şahit olmuştur lakin görmek duymak yakin bilgi için yeterli olmadığından dolayı musanın kafasındaki ancak senaryodan ibaret kalmıştır,zalimim biri var,yoksulların gemisine zarar verir keyfince adam katleder,işte zalim babında..
Bu bizim insan ilişkilerimizede yansımaktadır,
kişilerin objektif olamayacağı ve dolayısıyla yakinen bilme noktasına gelip gelemeyeceğinden emin olamadığımız için kendimizi hep bir sınırda bir mesafede tutarız,bir nevi kırmızı çizgi..zaman içinde bu çizgilerin varlığının korunduklarımız için ne kadar gerekli ve bazıları içinde ne kadar gereksiz olduğunu elbet görürüz,hani bir ayet vardı ''inananlara söyle sözün en güzelini söylesinler yoksa şeytan aralarına yamukluk sokar''babında..şeytanın gücü inananlar üzerinde bir toz zerresi kadar ağırlığı yok iken,Allahın bu konuda özellikle konuşmasında önem arzeden noktanın,insanın iblisi yönlerinin her an hazır ve nazır olduğudur,dışarıdan iblisi itkiye gerek dahi kalmadan içersen iblisi meleke harekete kolaylıkla geçmektedir..bunun nedeni yine,kişilerin kendilerini tam olarak ifade etme ortamında yoksun olmalarıdır,birlikteliği ve beraberliği yakinen sürdüremeyenlerin kesinlikle ayrılışı kaçınılmazdır,fikirde beraberlik anlayışta görüşte betaberlik ama ayrıran öyle bir nokta ki;gerçeği,yakinen bilme konusunda farklılık..işte ayıran budur..dikkat edelim,dünyanın gidişatı bir halis temel üzerine oturmuş mudur?
elbet değil..düşünün ki,biz doğru yoldayız diyenlere,afrikada açlıktan ölenler hala sonlanmadı,yani nufus mu bu kadar kalabalık yoksa toptan mı ölmüyorlar yoksa Akbabaların sayısımı yetersiz ki bunlara canlıykende saldırmıyorlar..eh işte düşünce bu mu şimdi..? ne yazık ki bu..yaradılış amacına zanni bilgilerle hizmet ettiğini sanan kuvvetler bir değil 10 etyopyanın kalkınması için gerekli tüm varlığı anında ortaya koyabilirler lakin onların yakinen bilmemesinden dolayı o etyopya halkı hakkında dğüşündükleri şu yukarda yazdıklarımdan inanın daha değerli değillerdir..bu yazımı anlamlı bir türküyle sonlandırayım..Özlem Özdil;İnsan.
Duyduğunuz mu?
Gördüğünüz mü?
Yakinen bildiğiniz mi?
Gerçek her zaman yakinen bildiğinizdir asla duyduğunuz gördüğünüz değildir,öyleyse bugün gerçek adına konuşalım..
Denetlemede asla gerçeği göremezsiniz,çünkü sizin gözünüzü boyamak için kurulmuştur herşey,
dostlarınızı ele alın,
yakinen dost değillerse siz onların sürekli denetim altındaki hazırcılıklarına şahit olursunuz ve eğer yerseniz onu öyle değerlendirirsiniz,
gördüklerinizde yanılsamadır çoğu zaman,
ortamın düzenin nezihliği falan bunlar hep düzmecedir.
Şartlar denetim vaziyetini ortadan kaldırdığında işte o zaman anlamaya başlarsınız,keçi ak mı yoksa kara mı?
yakinen bilmek demiştik..bu duyma ve görme ile sağlanamıyor o halde bu nasıl yapılacak?
mesele tamamen güven sorunudur aslında..güven birlikteliği getirir birliktlikte beraber olunan zamanı ve bu zamanlarda tanıma sonucunu önünüze olduğu gibi getirir..İnsanların ve dünyanın esas sorunlarındandır bu aslında..bir icraatin süreçlerine ve sonuçlarına tahminde bulunamayanlar yakinen bilmenin dışında zan ile hareket etmektedirler..zan gerçek adına bir değer taşımaz..
zan ise gerçek adına bir değer taşımaz demiştik,
Fravun yakinen bilmediğinden dolayı zannını takip etti,
Hitler izlediği politikanın doğruluğuna yakinen değil zanni şeklide kani oldu.
Saddam düşmanlarının gücü ve yapabileceklerini zanni olarak değerlendirdi.
Mustafa Kemal kafasındaki sistemin doğruluğuna zanni olarak değil,bir bilmeye dayalı olarak yakinen emin oldu...yakinen bilmek öyle bir süreçtir ki aylarca kafanızda çözemediğiniz bir sorunu bir hayvanın davranışını görerek çözersiniz veya o gün daha fazla bir efor sarfedip sorunu OBJEKTİF olarak çözme yoluna gidersiniz..
Objektif olabilmek yakinen bilme açısından gerekli midir?
Şöyle söyleyelim,
Fravunun sihi,rbazları elçi Musa ile karşılaştıklarında onlar kendi hilelerini ortaya koymuşlardır,
Musanın ortaya çıkardığı ise onların hilelerini bertaraf etmiştir,sihirbazlar ise ortaya attıkları şeylerin hile olduğunun bilincindedirler yani hilenin ne olduğunu yakinen bilmektedirler ve musanın ortaya attığına şahit olduklarında bunun hiçbir şeklide hile olamayacağını yakinen bilgi sebebiyle anlamışlardır ve bu anlama sonucu mecburen ve isteyerek objektif davranmışlardır..
Objektif olabilmek için illada bir bilgiye ihtiyaç yoktur,ihtiyaç sadece gerçeği yakalamak adına düşünme eylemidir..düşünme eylemi her ne kadar soyut gibi görünsede aslında tüm oluşumun motor gücüdür..
Memleketimizdeki siyasetler hep zanna dayanmıştır,kimi milliyetçiliği kimi dindarlığı kimi ideolojileri kimileride umutları kullanmıştır,
kullanmıştır diyoruz çünkü muhataplarda düşünme yetisi ne yazık ki çoğunluğun yönü nedeniyle gelişmemiş hatta yön konusunda sorgulamada yapılmamıştır..
.çünkü ortak zanni bilginin sırf çoğunluk tarafından kabul edilmesi esas yanılsamanın nedenidir..
O halde,bir kişi,bir iş,bir fikir için harekete geçildiğinde kesinlikle bir bireyin dikkate alacağı nokta objektif olabilmek veya yakinen bilme yollarını aramak..
Bu işin besmelesidir,dikkat ederseniz musa ve bilgin kul kıssasındaki manalardan biride budur..biri yakinen bilirken diğeri zanna dayalı hareket etmektedir..gemiye zarar verilişine birinin öldürülüşüne hep şahit olmuştur lakin görmek duymak yakin bilgi için yeterli olmadığından dolayı musanın kafasındaki ancak senaryodan ibaret kalmıştır,zalimim biri var,yoksulların gemisine zarar verir keyfince adam katleder,işte zalim babında..
Bu bizim insan ilişkilerimizede yansımaktadır,
kişilerin objektif olamayacağı ve dolayısıyla yakinen bilme noktasına gelip gelemeyeceğinden emin olamadığımız için kendimizi hep bir sınırda bir mesafede tutarız,bir nevi kırmızı çizgi..zaman içinde bu çizgilerin varlığının korunduklarımız için ne kadar gerekli ve bazıları içinde ne kadar gereksiz olduğunu elbet görürüz,hani bir ayet vardı ''inananlara söyle sözün en güzelini söylesinler yoksa şeytan aralarına yamukluk sokar''babında..şeytanın gücü inananlar üzerinde bir toz zerresi kadar ağırlığı yok iken,Allahın bu konuda özellikle konuşmasında önem arzeden noktanın,insanın iblisi yönlerinin her an hazır ve nazır olduğudur,dışarıdan iblisi itkiye gerek dahi kalmadan içersen iblisi meleke harekete kolaylıkla geçmektedir..bunun nedeni yine,kişilerin kendilerini tam olarak ifade etme ortamında yoksun olmalarıdır,birlikteliği ve beraberliği yakinen sürdüremeyenlerin kesinlikle ayrılışı kaçınılmazdır,fikirde beraberlik anlayışta görüşte betaberlik ama ayrıran öyle bir nokta ki;gerçeği,yakinen bilme konusunda farklılık..işte ayıran budur..dikkat edelim,dünyanın gidişatı bir halis temel üzerine oturmuş mudur?
elbet değil..düşünün ki,biz doğru yoldayız diyenlere,afrikada açlıktan ölenler hala sonlanmadı,yani nufus mu bu kadar kalabalık yoksa toptan mı ölmüyorlar yoksa Akbabaların sayısımı yetersiz ki bunlara canlıykende saldırmıyorlar..eh işte düşünce bu mu şimdi..? ne yazık ki bu..yaradılış amacına zanni bilgilerle hizmet ettiğini sanan kuvvetler bir değil 10 etyopyanın kalkınması için gerekli tüm varlığı anında ortaya koyabilirler lakin onların yakinen bilmemesinden dolayı o etyopya halkı hakkında dğüşündükleri şu yukarda yazdıklarımdan inanın daha değerli değillerdir..bu yazımı anlamlı bir türküyle sonlandırayım..Özlem Özdil;İnsan.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.