Fidan değil ki aşı tutsun!!!

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Siyaset Meydanı kategorisinde ozgurlukveadam tarafından oluşturulan Fidan değil ki aşı tutsun!!! başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,052 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Siyaset Meydanı
Konu Başlığı Fidan değil ki aşı tutsun!!!
Konbuyu başlatan ozgurlukveadam
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ozgurlukveadam

ozgurlukveadam

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Mar 2018
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Efendim bir aşılamadır gidiyor önce katı Fransız demokrasisi denendi,bu seküler din ve devlet işlerini birbirinden ayıran,laiklikten taviz vermeyen,maneviyata üsten bakan,bir anlayıştı ne oldu tinin olmadığı bu demokrasiyi halk işlemez hale getirdi sonuçta millet ve devlet ayrıldı iki değer sistematiği oluştu,sırf bunu önlemek için kurulan Diyanet tozlu raflarda kaldı...

Şimdi Anglo-Sakson pragmatik ve Weber ci anlayış revaçta din ile devlet uyumlu devlet azınlıkları dışlamak uğruna,öteki yaratmadan İslami bir demokrasi ile anlaştı sonuçta millet ve devlet barıştı...Bu aşı tutar mı bilmiyorum ama şu var fundamantelist beyinler devlet kademesine geldikçe şunu görecekler İslam ve demokrasi uzlaşır mı uzlaşmaz mı sorusuna cevap bulacaklar...

Uzlaşır diyenler kazanırsa bu ortadoğu halklarına yeni bir ufuk açıcak ve asıl devrimlerin arap coğrafyasında yaşanacağı çok açık hale gelecek tabi bundan iranda etkilenecek...

Ben ekonominin iyi olmasından bahsetmiyorum liberal demokrasi ile İslamın uzlaşmasından bahsediyorum özgürlüğün yeniden tanımlanması işte asıl sorunda burda
çıkacak özgürlükleri kim tanımlayacak eğer buna devlet karışırsa ki bence ilerde karışacak zinanın tekrar suç olması,kürtajın tamamıyle yasaklanması,içkinin yasaklanması,kadın-erkek ilişkilerinin düzene sokulması gibi Laikliğe sekte vuracaktır...

Feodal islam liberal demokrasiye karşı bu tarz filimleri çok izleyeceğiz ben islamın kötü bir din olduğunu savunmuyorum sadece tarihsellik eklenmeli diyorum bu uzlaşı belki yeni dünya düzeni için minik bir laternatif olabilir tabii önce şiddet sıfırlanmalı ve başta kürt sorunu olmak üzere,azınlıklar,aleviler,işçiler-emek sorunları çözümlenmeli ...

Belkide yeni Weber ler çıkacaktır o yüzden Akp oyunu demokrasiden yana kullanmalı...Dinde daha doğrusu gelenekte bir yenileşme beklenmeli...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 15:04 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 14:59 ----------

Bu yukarıda yazdığım yazından çıkan sonuç yine hiç bir sorunumuz çözülmeyecek ve al takke ver külah gidilecek oysa insani değerler şiddetsizlik,onur,değerlilik ve yararlılık gibi kavramlar ancak dinin büyük oranda revizyondan geçmesi ile mumkun ne olucak batı demokrasilerin tahtına oynayacağız ama insanlığın büyük sıçraması için daha beklenmeli ve çalışılmalı derim bu da bizim şu anki anlayışımızla mumkun görünmüyor saygılarımla..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
hiçbir formül işe yaramaz:) insanlık dağılmalı ,devletler ve büyük topluluklar yok edilmeli ve asla birleşmemeli. küçük komünler halinde yaşamalı. nerde çokluk orda .. :)
 

ozgurlukveadam

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
31 Mar 2018
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aslı AYDINTAŞBAŞıN yazısı ne ilgisi var demeyin sistemler ve ölümler işte politika bu

Konumuz, uzun yıllar Sovyet lideri Josef Stalin’in özel kalemi görevini yürüten Alexander Poskrebyshev.
“Pazar günü memlekette konu mu kalmadı” diyeceksiniz. İzin verin anlatayım. Malum, Stalin dönemi, kapkaranlık bir dönem. Bir yandan İkinci Dünya Savaşı ve Avrupa’da Nazi Almanya’sıyla kıran kırana bir mücadele, diğer yandan Stalin’in içeride paranoyak hamleleri ve baskı rejiminin kendini devam ettirebilmek için kendi vatandaşlarına karşı adeta bir sürek avına gitmesi...
Tarihçiler, Stalin döneminde istihbarat ve güvenlik birimlerinin, ‘terörist’, ‘karşıdevrimci’, ‘sabotajcı’, Troçkist, ‘vatan haini’ ya da dış mihraklarla iltisaklı olduğu bahanesiyle kaç kişiyi ölüme gönderdiği konusunda fikir birliği yapmış değil. Rakamlar 3 ile 9 milyon arasında değişiyor. Yazarlardan bürokratlara, itiraz eden çiftçiden Kızıl Ordu generallerine kadar toplumda çatlak ses çıkaran ya da çıkaracağı sanılan herkes Stalin’in paranoyasından nasibini alıyor. Sovyet arşivleri 1921 ve 1953 arası 800 bin kişinin kurşuna dizildiğini yazıyor. Sadece Stalin döneminde kurşuna dizilenlerin sayısı, tam rakam vermek gerekirse 681.692. Çoğunluğunun idam fermanının altında, bizzat Stalin’in imzası var.
Bir de Stalin döneminde gulag denilen toplama kamplarında ölen 2 milyona yakın insan var. Ancak bu rakamlara, Stalin’in kırsalda tarım alanları ve çiftlikleri ısrarla devletleştirme politikası sonucunda baş gösteren kıtlık ve açlıkta ölenler ile Sovyet liderin etnik mühendislik kampanyası sırasında imparatorluğun bir köşesinden öbürüne göçe zorlananların yaşadığı kayıplar dahil değil.
Neyse benim derdim rakamlar değil. Bunlar tarihçilerin işi ve zaten Stalin dönemindeki devlet terörü, 1960’lardan itibaren Sovyet tarihçileri, daha sonra Sovyet arşivlerinin açılmasıyla da dünya tarihçileri tarafından binlerce yazı, makale, kitap konusu olmuş durumda.
Beni ilgilendiren, toplumların nasıl delirdiğini anlayabilmek. Bir adamın paranoyası, hangi noktada bir toplumu esir alıyor? Halk için özgürlük vaat eden bir siyasi ideoloji, ne zaman bir alacakaranlık kuşağına dönüşüyor? Devlet, ne tür bir süreçle kolektif suç işleme makinesine dönüşüyor?
Tabii bu anlamda 20’nci yüzyılda toplumsal cinnet yaşayan tek yer Sovyetler Birliği değil. Örneğin nispeten eğitimli, opera dinleyen, şiir okuyan Nazilerin Avrupa’nın göbeğinde Wagner dinleye dinleye yaptığı soykırımının izleri, hâlâ duvarlarda. Kamboçya’dan Ruanda’ya kadar homo sapiens ırkı, koşullar oluşursa zıvanadan çıkabileceğini çoktan kanıtladı.
Peki koskoca sistemler, devletler zıvanadan çıkarken o devletin işleyişine imkân veren bireyler nasıl bir ruh haliyle buna onay veriyor? Kötülüğü sıradanlaştıran, normalleştiren, perde arkasındaki bürokratlar. Onlar ne zaman ruhlarını kaybedip bir çarkın dişlileri haline dönüşüyor?
Yazının başında ismini andığım Stalin’in özel kalemi Alexander Poskrebyshev, liderine sadık bir bürokrat. Ekim devriminin başından beri partide önemli görevler üstlenmiş bir isim. Güvenilir, dikkatli. Parti hiyerarşisinde adım adım yükselerek Stalin’in güvenini kazanıyor.
Ancak bu sadakat günün birinde, karısını ipten kurtarmaya yetmiyor. Gizli servis, özel kalemin karısı Bronislava Solomonovna Metallikova’nın yıllar önce yaptığı bir Paris gezisinde akrabası olan Troçki ile görüştüğünü tespit ederek genç kadını tutukluyor. Özel kalem sesini çıkartamıyor. İki çocuk annesi Metallikova, bütün terörist ve vatan hainleri gibi idama mahkûm ediliyor. Poskrebyshev, son bir çabayla lidere “Karımı çok seviyorum” diyor ama nafile.
İşin tuhafı, Stalin ölene kadar, yani bir 12 yıl daha Stalin için çalışmaya devam ediyor.
Pazar günü için biraz karanlık bir hikâye. Ama okuduğumdan beri bu adamın tuhaf dünyasını, ezikliğini düşünüyorum. Stalin’in kötülüğü, böyle adamların ezikliği sayesinde katlanarak büyüyor. Bakalım siz ne diyeceksiniz?..

---------- Mesajlar Birleştirildi at 13:35 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 13:32 ----------

İşte komunist abilerin buyuk stalini devlet yönetmek ne demekmiş görüyoruz...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst