- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 26 Ocak 2014
- Mesajlar
- 49
- Tepkime puanı
- 4
- Puanları
- 8
Felsefe,insanın yaşadığı evrende “kendini arayışı” ve yaşadığı olayları ve çevresindeki
nesneleri anlamlandırma cehd ve gayretidir..
Daha doğrusu gördükleri ve yaşadıklarının
arkasındaki “hikmeti” bulma çabasıdır..
Bundan olsa gerektir ki philo(filo)-sophia (sofi)
olarak telaffuz ettiğimiz Antik Yunanca kökeni itibarıyla da “bilgi/bilgelik sevgisi” olarak
adlandırılmıştır..
Descartes(Dekart)’ın “düşünüyorum o halde varım” çıkarımında ifade ettiği gibi düşüncenin
temellendirilmesi , sistemleştirilmesidir..
Peygamberimiz(s.a.v)’in ;
-“Hikmet müminin yitik malıdır,nerede bulursa orada alır..” hadisinde dillendirdiği
vatanı ve sınırları olmayan bilgi ve düşünce hazinesidir..
Felsefe,asırlardır yerleşik bir ön yargı haline gelen “bilim” ya da “din”in alternatifi veya
ona karşı geliştirilen bir “yol” veya çıkış değildir ;
aksine felsefe,bilim ve din anlayışına ışık tutan ve onlara bir “me’haz/kaynak” teşkil eden
düşünce atlasıdır..
Felsefe,Gazzali’ci veya İbni Rüşd’cü olmak değil ;
Platon’u İbni Sina ve Farabi’de..
Aristo’yu İbni Rüş’de okumak ve anlamaya çalışmak,bilgeliğin evrensel sularında özgür
olarak dolaşmaktır..
Matematik-Fizik-Kimya gibi pozitif bilimlerin izlerini sadece Batı’da değil Harezmi,Biruni
Ve Abdurrahman el-Cezeri gibi bilginlerin yazıtlarında Doğu’dan doğan ışıklar olduğunu
İdrak edebilmektir..
Mevlana’yı okurken Lao Tsu (Laotsu)’yu tanımak..
İbni Arabi okurken Spinoza ve Hegel’in ilham kaynağını bulmaktır..
Felsefe ya da düşüncenin yolculuk ve tarihçesinde Selçuklu veziri Nizamülmülk’ü
ve onun ufkunu çözdüğümüzde bu topraklarda ilmi ve kültürel zenginliğimizin farkına
varacak ve her nesilde yeniden doğacak “fikrî inkişafımız”ın önünü açmış olacağız..
Selçuklu’da zirveye çıkan “özgür ve özgün düşünce”nin..
kültürel ve sanatsal dinamizmin daha sonra İmam Gazzali’nin etkisiyle Osmanlı’da
duraklama dönemine girmesi ve felsefi dinamizmin yerini “otokratik düşünce”nin
alması ve zaman içinde bunun bir “devlet politikası”na dönüşmesi bizi Avrupa/Batı
ile olan çekişmede geri bıraktığı tartışılmaz bir gerçekliktir..
Gazzali’yi benimseyip İbni Rüşd’ü..
Hocazade’yi benimseyip Alaattin etTusi’yi..
Ebussuud ve İbni Abidin’i benimseyip İbni Sina Ve Farabi’yi dışlamak bize düşüncenin
boyutlarını sınırlama ve farklılıklarımızı görebilme ferasatinden mahrum bıraktı..
Ve son asırlarda bunun acısını bilim,sanat,kültür ve sanayi alanında ağır bedeller
Ödeyerek çektik..
Halbuki aynı ikilem ve çıkmaz Batı düşüncesinde de vardı..
Pascal ile Auguste Compte..
Bergson ile David Hume..
Jean Paul Satre ile Etienne Marcel..
Onlar dışlamadılar,dinlediler..
Biz,Gazzali’yi savunan Hocazade’yi el üstünde tutarken İbni Rüşd’ü savunan
Alaattin etTusi’yi dışladık ve tehcire zorladık..
Sonuç;
Tekdüze bir kısır döngüye takılıp kaldık..
Yapılması gereken “Felsefe”nin sadece zihinlerde kalmasının önüne geçerek
düşünce dünyamızı toplumun önüne sermek olmalıdır..
Sermeliyiz ki ;
düşünce hayatımıza yeni Cemil Meriçler’in..
Nurettin Topçular’ın..
Sezai Karakoçlar’ın girmesi mümkün olsun..
İnbi Sina..
İbni Haldun..
Biruni..
Mevlana’dan mülhem genç dimağların yeniden zuhuru umuduyla..
Vesselam..
nesneleri anlamlandırma cehd ve gayretidir..
Daha doğrusu gördükleri ve yaşadıklarının
arkasındaki “hikmeti” bulma çabasıdır..
Bundan olsa gerektir ki philo(filo)-sophia (sofi)
olarak telaffuz ettiğimiz Antik Yunanca kökeni itibarıyla da “bilgi/bilgelik sevgisi” olarak
adlandırılmıştır..
Descartes(Dekart)’ın “düşünüyorum o halde varım” çıkarımında ifade ettiği gibi düşüncenin
temellendirilmesi , sistemleştirilmesidir..
Peygamberimiz(s.a.v)’in ;
-“Hikmet müminin yitik malıdır,nerede bulursa orada alır..” hadisinde dillendirdiği
vatanı ve sınırları olmayan bilgi ve düşünce hazinesidir..
Felsefe,asırlardır yerleşik bir ön yargı haline gelen “bilim” ya da “din”in alternatifi veya
ona karşı geliştirilen bir “yol” veya çıkış değildir ;
aksine felsefe,bilim ve din anlayışına ışık tutan ve onlara bir “me’haz/kaynak” teşkil eden
düşünce atlasıdır..
Felsefe,Gazzali’ci veya İbni Rüşd’cü olmak değil ;
Platon’u İbni Sina ve Farabi’de..
Aristo’yu İbni Rüş’de okumak ve anlamaya çalışmak,bilgeliğin evrensel sularında özgür
olarak dolaşmaktır..
Matematik-Fizik-Kimya gibi pozitif bilimlerin izlerini sadece Batı’da değil Harezmi,Biruni
Ve Abdurrahman el-Cezeri gibi bilginlerin yazıtlarında Doğu’dan doğan ışıklar olduğunu
İdrak edebilmektir..
Mevlana’yı okurken Lao Tsu (Laotsu)’yu tanımak..
İbni Arabi okurken Spinoza ve Hegel’in ilham kaynağını bulmaktır..
Felsefe ya da düşüncenin yolculuk ve tarihçesinde Selçuklu veziri Nizamülmülk’ü
ve onun ufkunu çözdüğümüzde bu topraklarda ilmi ve kültürel zenginliğimizin farkına
varacak ve her nesilde yeniden doğacak “fikrî inkişafımız”ın önünü açmış olacağız..
Selçuklu’da zirveye çıkan “özgür ve özgün düşünce”nin..
kültürel ve sanatsal dinamizmin daha sonra İmam Gazzali’nin etkisiyle Osmanlı’da
duraklama dönemine girmesi ve felsefi dinamizmin yerini “otokratik düşünce”nin
alması ve zaman içinde bunun bir “devlet politikası”na dönüşmesi bizi Avrupa/Batı
ile olan çekişmede geri bıraktığı tartışılmaz bir gerçekliktir..
Gazzali’yi benimseyip İbni Rüşd’ü..
Hocazade’yi benimseyip Alaattin etTusi’yi..
Ebussuud ve İbni Abidin’i benimseyip İbni Sina Ve Farabi’yi dışlamak bize düşüncenin
boyutlarını sınırlama ve farklılıklarımızı görebilme ferasatinden mahrum bıraktı..
Ve son asırlarda bunun acısını bilim,sanat,kültür ve sanayi alanında ağır bedeller
Ödeyerek çektik..
Halbuki aynı ikilem ve çıkmaz Batı düşüncesinde de vardı..
Pascal ile Auguste Compte..
Bergson ile David Hume..
Jean Paul Satre ile Etienne Marcel..
Onlar dışlamadılar,dinlediler..
Biz,Gazzali’yi savunan Hocazade’yi el üstünde tutarken İbni Rüşd’ü savunan
Alaattin etTusi’yi dışladık ve tehcire zorladık..
Sonuç;
Tekdüze bir kısır döngüye takılıp kaldık..
Yapılması gereken “Felsefe”nin sadece zihinlerde kalmasının önüne geçerek
düşünce dünyamızı toplumun önüne sermek olmalıdır..
Sermeliyiz ki ;
düşünce hayatımıza yeni Cemil Meriçler’in..
Nurettin Topçular’ın..
Sezai Karakoçlar’ın girmesi mümkün olsun..
İnbi Sina..
İbni Haldun..
Biruni..
Mevlana’dan mülhem genç dimağların yeniden zuhuru umuduyla..
Vesselam..