Felsefe-Bilim İlişkisi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe'ye Giriş kategorisinde mavimor tarafından oluşturulan Felsefe-Bilim İlişkisi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 7,546 kez görüntülenmiş, 7 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe'ye Giriş
Konu Başlığı Felsefe-Bilim İlişkisi
Konbuyu başlatan mavimor
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

mavimor

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,456
Tepkime puanı
3
Puanları
38
Yaş
44
Felsefe-Bilim İlişkisi

Felsefe bilimle çeşitli ortak özellikler paylaşır: a) Her ikisi de genel olarak akıl adına konuşurlar ve kendilerini akla dayanan gerçeklerle haklı kılmaya çalışırlar; b) her ikisi de kavram ve soyutlamalar kullanarak ilke ve yasalara varmak isterler, genellemeler yaparlar.

Öte yandan onlar arasındaki farklılıkları da şu genel başlıklar altında toplamak mümkündür: a) Bilimin kavram ve soyutlamaları felsefeninkilere göre daha az geneldir ve özel alanları konu alır; b) felsefenin hem olguları hem de değerleri ele almasına karşılık bilim ancak olgularla veya ancak bir olgu olarak değerlerle ilgilenir (insan bilimleri veya sosyal bilimler); değerler, anlamlar, idealler, erekler böyle olmaları bakımından bilimin konusu olmazlar. Daha basit bir değişle bilim ele aldığı konular üzerinde iyi, kötü, doğru, yanlış, haklı, haksız vb. türünden değer hükümleri veremez, onlara erekler, idealler, anlamlar yükleyemez; c) bilimin önermelerinin doğrulanabilmelerine (tahkik edilme, verification) karşılık felsefenin önermeleri dar anlamda doğrulanamazlar. Bilime dayanarak hesaplamalar yapıp öndeyilerde (prediction) bulunma imkânına sahip olmamıza karşılık felsefede böyle bir şey söz konusu değildir; d) bilimsel araştırma ve buluşlar yapma yöntem ve usullerin belli ve öğretilebilir olmalarına karşılık felsefenin filozof tarafından bile üzerinde uzlaşılan belli ve standart bir araştırma, düşünme yöntemi belli değildir. Değim yerindeyse her filozofun kendine has bir felsefe yapma yöntemi vardır. Bu durum Kant'ın "felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilebilir" yönündeki ünlü sözünün doğru olmakla birlikte felsefe yapmayı öğrenmenin, bilim yapmayı öğrenmekten çok daha zor olduğu konusunda bizi uyarmalıdır. e) bilime dayanarak bilimin uygulaması olan teknolojiler yaratabilmesine karşılık felsefede yine böyle bir imkân mevcut değildir. Felsefe bir düşünme (nazar, theoria) ve eylemdir (amel, praksis), bir yapma, meydana getirme (sanat, tekhne) değildir. Dolayısıyla ondan bilimden olduğu gibi bir tekniğin, teknolojinin, sanatın, sanayinin çıkması mümkün değildir.

Sonuç olarak felsefe bilim değildir ve felsefede bilimde olduğundan daha büyük ölçüde "yaratıcı zekâ"ya, bilgi birikimine, seziş ve duyuşlara ihtiyaç olduğundan söz edilebilir.

Kaynak: Prof. Dr. Ahmet Arslan - Felsefeye Giriş Kitabı
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Bu makalede sanki felsefe ile bilimler /pozitif bilimler arasında “bilim” ön plana çıkartılarak felsefenin yargısal yanından dolayı bilimin tarafsız olduğu düşüncesi egemen görülmektedir. Gerçekten pozitif bilimler tarafsız mıdır? Yargı içermezler mi? Daha değişik soracak olursak bilimlerin tümü felsefesiz/yargısız bir şekilde doğru dedikleri sonuçlara ulaşabilirler mi? “doğru” olgusu bile felsefi bir kavramdır. Hangi felsefi öğretiye göre hangi pozitif bilim sonuçlarına neye dayanarak “doğru” dediğini açıklamak durumda ise; felsefe ile tüm bilimleri -ayrıştırmadan- ayırmak olanaksızdır. Bilimlerin bir etiği ve estetiği olmalı mıdır?
 

safir

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
30 Eki 2010
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
1
Yaş
40
bence felsefe bir bilim kaynagıdır felsefe düşüncedir insan bilimi düsünce sonucu oluşturuyorsa şayet felsefe neden bilim değildir ? ;)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Bilim düşünce sonucunda değil gözlem ve deneylerle denenebilir/yenilenebilir doğru/yanlışı sınanabilir gerçeklikler ile bir disiplin haline gelebilir; salt düşünce bilimi yaratamaz ve ayrıca düşünce madde diyalektiği her ikisinin de ayrılmazlığını gerektirmektedir; biriktirme, bellek süreci olmasa idi bilim denilen bir disiplin dalı varlık kazanamazdı. öyle ise felsefi düşünceleri salt düşünce olarak yorumlamak yeterli olmayacaktır; onun olguya yönelimi algıların biçimlendirilmesi ile olgu üzerinde etki yaratacak ve salt düşünceden uzaklaşmasını sağlayacaktır. Her bilimin düşüncenin bir felsefesi olur, salt felsefe hiç-bir-şey değildir/salt felsefeyi aramak olmayanı bulmaya çalışmaktan öteye geçmez.
 

Macavity

Üye
Yeni Üye
Katılım
23 Eyl 2009
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Ahmet Arslan Türkiye'de felsefe alanında çok önemli bir yere sahiptir. Hem üretkenliği, hem anlatım ve anlaşılma kolaylığı, hem de bunların olabilmesini sağlayan birikimi ve felsefi temeli en sağlam felsefe hocalarındandır. Bir konudan bahsederken de bütün o birikimin içinden konuşur. Burada alıntılanan bir paragrafta bile görebilen için felsefe tarihi gizlidir, çünkü parantez içinde aktardığı kavramlar Aristoteles'ten Kant'a, pozitivizmden Reichenbach'a ve Popper'e kadar uzanan teknik terminolojidir. Ancak sade anlatımının bir sonucu olarak bütün bunlara değinmeden, yalnızca terminolojiyi kullanıp ilgilinenler için ilgili yerlere gönderimde bulunarak ele almış bilim-felsefe ilişkisini. Hiç merak etmeyin, özel olarak bilimin tarafsız olup olmadığı konusunu ele almak isteseydi onu da gerektiği gibi açıklayabilecek yeterliliğe fazlasıyla sahiptir Ahmet Arslan. Buradaysa yalnızca bir karşılaştırma yapılıyor ve bu nedenle de geniş veya en genel anlamıyla bilim ve felsefeden bahsediliyor. Karşılaştırmanın doğası bunu gerektirir zaten.

Felsefe düşüncedir, bilim de düşüncedir, o halde felsefe bilimdir akıl yürütmesinin, mantığını bozmadan, sadece içeriğini biraz değiştirerek her şeyi felsefe yapmak mümkün olurdu. Ahmet Arslan yeterince açıklamış aradaki farkı, fazlasına gerek olduğunu düşünmüyorum. Bilim ise ebette ki tarafsız değildir, çünkü hiçbir zaman kuramdan (ki bunun içine pek çok şey girebilir) ve içinde yaşanılan dönemden, toplumdan tam olarak bağımsız değildir. Bilimin kendi otoritesinin kendini kendine hapsettiği bilim tarihi boyunca görülebilir. Ancak doğru kavramının içeriğinin felsefe tarafından dolduruluyor olması, bilimde doğrunun belirsiz olduğu sonucuna götürmez. Bu tartışma, bilimin doğru derken ne demek istediği üzerine yürür çoğu zaman, bilim neye doğru demelidir üzerine değil. Yani bilimin neye doğru diyeceği açıktır. Sorun, bilimin bir şeye doğru demesinin ne demek olduğudur. Aksi takdirde bilim yapmak mümkün olmazdı zaten. Ve işte tam da burada bilim-felsefe ayrımı ortaya çıkar; bilim - bilimsel - doğruyu belirler, felsefe bu belirlemenin ne demek olduğunu açıklamaya çalışır (açıklar demiyorum, çünkü hiçbir konuda felsefe kesin, değişmez, genel geçer bir açıklama vermez, zaten işi de bu değildir).

Buradan elbette ki nejdet'in de dediği gibi bilimle felsefenin birbirlerine hiç temas etmeyip kendi köşelerine çekilmeleri gerektiği sonucu çıkmaz. Bunun böyle olmadığını tarihin kendisi söyler zaten. Neo-pozitivizm çağdaş (20. yy'daki) fiziğin gelişmesinin temelinde yer alır. Çünkü anlamın doğrulama yönteminden veya o yöntemle bir sonuç elde edilebilmesinden ibaret olduğu düşüncesi hem göreliliğin, hem kuantumun temelinde yatan düşüncedir (ve bu kuramlardan önce ortaya atılmıştır). Aynı şekilde felsefe de bilimin sonuçlarını gözardı edemez. Aynı örnekten gidersek, görelilik kuramı da bilim felsefesinin a-priori kavramını şekillendirmesinde rol oynamıştır (bunun için Reichenbach'ın kitabının adı bile yeterlidir: A-priori Knowledge And The Theory of General Relativity - A-priori Bilgi ve Genel Görelilik Kuramı). Ancak yine de bu karşılıklı birbirine gereksinim duyma durumu, felsefenin bilimin neye doğru diyeceğini söyleyen değil, sonuçlarıyla ve genel olarak bütün özellikleriyle bilimin yapısının ne olduğu ve bilgisinin ne tür bir bilgi olduğuyla ilgilenen bir disiplin olduğu sonucunu değiştirmez.

Bir de şu "salt felsefe"yle ne demek istediğini anlamak için eklemek isterim ki, salt felsefe ile salt biçimsel (içeriksiz, nesnesiz) bir düşünceyi kastediyorsun sanırım nejdet, ki bunun adı da formel mantıktır zaten ve dediğin gibi bilgi vermez. Kant'ın çok güzel ve açık olarak dediği gibi, "görüsüz (içeriksiz) kavramlar boş, kavramsız görüler kördür". Ama bunun dışında felsefe zaten salt felsefedir, yani salt bilgelik/hakikat sevgisidir.
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Teşekkür ederiz yararlı bir konu :)
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bir zamanlar dinin, din hocası ya da aliminin geçerli olduğunu sanırsın.
Sonra din anlamını kaybeder ve bilim üzerine durursun ve bilim için aynısını düşünürsün.
Benim için aynısı bilimde de sonra dinin aynısı oldu.
(Bilim) Otoriteye bağlı, otorite tarafından görevlendirilmiş (satın alınmış/devşirilmiş), denetlenen, belirli sınırları olan, sadece maaş ve ücret aldığı/karşılığı için bunu yapan ve bu anlamda bağımlı bir ilişkiyle yönetilebilen ve o nedenle yöneticilerin otoriterlerin çıkarlarını koruyan ve statükoya hizmet eden hatta statüko ve sözde konforun sürmesine her anlamda zorunlu aracı olan bilgi üreten hatta bu anlamda özgür bilginin üretim ve dağıtımını sansürleyen ve baltalayan bir işlev gibi. Kavramsal olarak bilime ve tarihte özgün-özgür çalışma ve üretim yapmış kişilere yani bilim insanlarının tamamına bütünüyle yüklenmiyorum ama bunların istisna olacağını artık düşünüyorum.

Bilim evcil ve uygar bir din/kontrol biçimi. Bilim Din ve Teoloji 2.0'dır. Kontrol 2.0'dır. Yeni versiyon bir teoloji. Yeni versiyon bir kontrol aracı.
Bana göre...
Bilim kavramı hiçbir zaman insanlığa genişlemiş bir konfor sağlamadı. Ya orta sınıf bir elit ya da Avrupa-Batı diyebileceğimiz sınırlı kitlenin/sınıfın çıkarı ile ilgili. Bilimler silah teknolojileri gibi denetlenir. Güç için yapılır ve diğerlerine karşı güç/denetim kazanmak ve kullanmak üzere kurgulanır.

Eski bilim ya da bilimlerin atası ya da bilim kavramı daha icad olmadan önce onun işlevini gören örten asıl kavram felsefedir. Felsefe kavramını incelersek insan bilimleri, sosyal bilimler ve doğa bilimleri diyebileceğimiz kavramların çatı adıdır ve birleşik adı gibidir. Bugün bilim çıktı artık felsefeye ne gerek var ya da felsefe öldü diyenler türetildi.

Bilim dediğimiz ne?
Silah ve savunma sanayileri, ilaç sanayileri vb.leri bunları sağlayan/üreten mühendislik ve biyoloji, kimya vb süreçleri ve bunlar için yetiştirilmiş insan gücü ve onların üretimi mi?.

Bağımsız akademi olmadığı sürece artık bilim olmayacağını söylüyorum.
Gönüllü sağlık, gönüllü din, gönüllü başka bir şey hizmeti gibi. Akademi, okul örgütlenmelidir. Lanet devlet ve teknolojinin güç ve paranın egemenliğinden bunlar kurtulmalı, kurtarılmalıdır.

Bilgiye; otorite, güç dokunduğu an da kirlendi ondan artık bilgi üretimi bekleyemeyiz. Bu bilim değil...

Felsefeyle bilim arasındaki fark buradan çıkıyor.
Parayla felsefe ürettiremezsin , satın alamazsın. Filozofu hiç bir eğitimle yetiştiremezsin, programlayamasın istediğini yazdıramazsın ve işine gelmiyorsa anlayamazsın...
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bir zamanlar dinin, din hocası ya da aliminin geçerli olduğunu sanırsın.
Sonra din anlamını kaybeder ve bilim üzerine durursun ve bilim için aynısını düşünürsün.
Benim için aynısı bilimde de sonra dinin aynısı oldu.
(Bilim) Otoriteye bağlı, otorite tarafından görevlendirilmiş (satın alınmış/devşirilmiş), denetlenen, belirli sınırları olan, sadece maaş ve ücret aldığı/karşılığı için bunu yapan ve bu anlamda bağımlı bir ilişkiyle yönetilebilen ve o nedenle yöneticilerin otoriterlerin çıkarlarını koruyan ve statükoya hizmet eden hatta statüko ve sözde konforun sürmesine her anlamda zorunlu aracı olan bilgi üreten hatta bu anlamda özgür bilginin üretim ve dağıtımını sansürleyen ve baltalayan bir işlev gibi. Kavramsal olarak bilime ve tarihte özgün-özgür çalışma ve üretim yapmış kişilere yani bilim insanlarının tamamına bütünüyle yüklenmiyorum ama bunların istisna olacağını artık düşünüyorum.

Bilim evcil ve uygar bir din/kontrol biçimi. Bilim Din ve Teoloji 2.0'dır. Kontrol 2.0'dır. Yeni versiyon bir teoloji. Yeni versiyon bir kontrol aracı.
Bana göre...
Bilim kavramı hiçbir zaman insanlığa genişlemiş bir konfor sağlamadı. Ya orta sınıf bir elit ya da Avrupa-Batı diyebileceğimiz sınırlı kitlenin/sınıfın çıkarı ile ilgili. Bilimler silah teknolojileri gibi denetlenir. Güç için yapılır ve diğerlerine karşı güç/denetim kazanmak ve kullanmak üzere kurgulanır.

Eski bilim ya da bilimlerin atası ya da bilim kavramı daha icad olmadan önce onun işlevini gören örten asıl kavram felsefedir. Felsefe kavramını incelersek insan bilimleri, sosyal bilimler ve doğa bilimleri diyebileceğimiz kavramların çatı adıdır ve birleşik adı gibidir. Bugün bilim çıktı artık felsefeye ne gerek var ya da felsefe öldü diyenler türetildi.

Bilim dediğimiz ne?
Silah ve savunma sanayileri, ilaç sanayileri vb.leri bunları sağlayan/üreten mühendislik ve biyoloji, kimya vb süreçleri ve bunlar için yetiştirilmiş insan gücü ve onların üretimi mi?.

Bağımsız akademi olmadığı sürece artık bilim olmayacağını söylüyorum.
Gönüllü sağlık, gönüllü din, gönüllü başka bir şey hizmeti gibi. Akademi, okul örgütlenmelidir. Lanet devlet ve teknolojinin güç ve paranın egemenliğinden bunlar kurtulmalı, kurtarılmalıdır.

Bilgiye; otorite, güç dokunduğu an da kirlendi ondan artık bilgi üretimi bekleyemeyiz. Bu bilim değil...

Felsefeyle bilim arasındaki fark buradan çıkıyor.
Parayla felsefe ürettiremezsin , satın alamazsın. Filozofu hiç bir eğitimle yetiştiremezsin, programlayamasın istediğini yazdıramazsın ve işine gelmiyorsa anlayamazsın...
Akademinin bahşedemediği ünvan filozof ünvanıdır. Hiç bir zaman yetiştiremediği denetleyemediği filozoftur ve filozofidir. İyi bakarsak hep akademi dışından çoğalıp yeşermiş ve gelişmiştir. İnsan ihtiyaçları ve ilişkileri onu üretir. Bu ünvan yeri geldi seni okuyan insanlar tarafından 200-300-500 yıl sonra bahşedilir. Akademiler sana Profesör, uzman gibi ünvanlar bahşedebilir. Hiç bir akademiyle bağın olmaksızın bağımsız düşüncelerinle insanlardan filozof ünvanı alabilirsin, sayılabilirsin ve gerçek bir öğrenme için içeriğini ya da düşüncelerini inceleyebilirler.
Filozof ünvanı, düşünür olma genel bir ünvan.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst