- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 30 Nis 2012
- Mesajlar
- 1,302
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
Her kitabın kendini tanıttığı arka kapakları okurum önce. Buradan hareketle bir anlığına da olsa kısa tanıtım yazısını kendimce genişleterek, kitabın bana ait bir versiyonunu oluşturuveririm. Elbette bu versiyon, kitabın aslı ile pek alakası olmayan ancak bir kaç sayfadan ibaret sayılabilecek, değinilen konunun genel hatlarıyla alakalı, kapsamsız bir imajdan ibaret olsa da, eminim bir çok kişi hayal gücünün ittirmesiyle, benim yaptığım gibi bu genişleme yoluna girmekten kendini alıkoyamıyordur. Stephen Jay Gould’un Yaşamın Tüm Çeşitliliği isimli kitabı ile tanışırken, bu kitabın doğanın evrimine bakış açımızı değiştirmeye yönelik olduğunu okuduğumda, bu kitabı seçerek doğru bir iş yaptığımı düşündüm. Aklıma Jare Diamond’un Tüfek, Mikrop ve Çelik isimli kitabını okurken sahip olduğum o müthiş farkındalık geldi. Bir anda ve öylesine belirgin bir parlama oluyor ki insan, ben artık eskisi gibi değilim deyiveriyor. Sanki bir flaş patlayıveriyor ve insanın zihni nasıl oluyorsa karıncalanıyor gibi oluyor. Aynı parlamayı Kant’ın kısa pasajlarını okurken de yaşamıştım. Ne demek istediğini tam anlamıyla anladığımda okuduğum kitabı kapattım ve biraz kaba da olsa “bir insan bunu nasıl düşünebilir, bu adam kafayı yemiş” dedim. Tipik bir ifade aslında, yani şu kafayı yeme, delilik meselesi. Bildiğiniz gibi deliliğin bazı haller için olumlu bir imajı da yok değil. Sanırım bu da, genelin vasat olduğu için anlayamadığı şeyleri anlamanın verdiği bir olumlu, ayrıcalıklı durumdur. Bu anlar unutulmuyor, kalıcı oluyor, her biri insana bir şey ekliyor ve onu eskisi gibi olmaktan çıkarıyor.
Gould kitabında ortalamaların insanı yanıltabildiğini, gerçeği yansıtmaya bildiğini örnekliyor. Aslında uzak olduğumuz bir şey değil bu durum. Birçok insan, kişi başına milli gelir 10 bin doları buldu dendiğinde, nerede bu para demiştir. Bu ifade, bir ülkedeki insanların her birinin bu paraya sahip olduğu gibi yanlış bir algı oluşturuyor. Çünkü ortalama bir soyutlamadır ve her soyutlama gibi gerçeğin birebir ifadesi değildir, bir genellemedir, yanıltıcı olabilir. Bu ortalama veriler, insanın algılaması üzerinde çok etkililer. Örneğin, ülkemiz için ortalama kilomuz artıyor, obez mi oluyoruz gibi bir başlık gördüğümüzde, toplumun bireylerinin genel olarak şişmanladığını düşünmemiz olasıdır. Oysaki 10 bireyin bulunduğu bir toplulukta herkesin aynı kiloda olduğunu, örneğin 50 kilo olduğunu kabul edersek, kilo ortalaması da 50 olacaktır. Bunlardan sadece 3 kişi kilo alsa bile kilo ortalaması yükselecektir. Yani genelin—7 kişi—durumunda bir değişim olmamasına karşın, bir azınlığın durumundaki değişim bir soyutlama olan ortalamayı “genel bir eğilim” olarak algıladığımız için yanıltıcı olacaktır. Oysaki burada olan bir çeşitlenme/varyasyon genişlemesi durumudur. İnsan, genel bir eğilim arama isteğinde bulunduğundan, ortalama değerlere de bu gözle bakmaktadır. Gould bu tutumu, evrim teorisine olan bakış çerçevesinde tespit ediyor. Evrimin, basit canlıların çok daha karmaşıklarına evrildiği bir genel eğilime sahip olmadığını, canlıların büyük bir bölümünün var olduğundan buyana çok da karmaşıklaşmadığını, karmaşık canlıların bir bütünün parçası içerisinde çeşitlenmenin/varyasyon genişlemesinin bir ifadesi olduğunu belirtiyor.
Genel düşünce malumdur. Özellikle teist kesimde evrim söz konusuysa bile, evrimin insan gibi karmaşık bir canlı ile sonlanacak bir süreç olduğu fikri yaygındır. Oysaki evrimsel bulgulara bakıldığında, Gould’un dediği gibi bir çeşitlenme durumu olduğu görülmektedir. Gould eserinde, evrim dünyası tarafından evrimsel gelişimin en önemli sembolü olarak gösterilen atın evrimi mevzusuna değiniyor. At’ın gelişimi şemasında, neredeyse bir kedi büyüklüğünden, günümüzün atlarının boyutlarına bir evriliş resmedilmektedir.
Gould bunun hatalı bir bakış olduğunu, evrimin bir türün sürekli olarak daha iri, daha büyük, daha gelişmiş olan başka bir türe basamaklar şeklinde atlamadığını, varyasyonda yaşanan gelişmeler ile bir çeşitlenme durumunun söz konusu olduğunu, ifade etmektedir. Yukarıdaki hatalı tutumun, genel bir eğilim arama amacı nedeniyle bütünün bir parçasını örnek alarak- -üstelik evrimsel gelişim açısından başarısız bir örnek--yani bir soyutlamadan hatalı bir neticeye ulaşma çabasından--tıpkı kilo meselesinde olduğu gibi-- kaynaklandığını ifade belirtmektedir.
Yukarıdaki resimde atın evrim ağacı görülmektedir. En altta bulunan Hyracotherium’dan en üstte Equus’a uzanan yol, bir önceki resimde ifade edilen genel eğilim arayan bakış ile oluşturulmuş çizimin bütün içerisindeki yeridir. Bu açıdan bakıldığında ise, atın evriminde ana eğilim olarak belirtilen yolun bir çeşitlenmenin neticesinde meydana geldiği ve onun bir parçası olduğu görülmektedir. Üstelik at örneği, evrim açısından başarısız bir örnektir; çünkü tür, varyasyon çeşitliliğini yitirmiş, bu konuda başarısız olmuş ve tek bir at cinsi Equus ile sonlanmıştır. Zaten bu gibi başarısız bir örneğin evrimsel gelişimin başat örneklerinden olması şaşırtıcı değildir; zira bir ana eğilim arama isteğini tatmin edecek başlangıç--Hyracotherium-- ve sonuç--Equus—unsurları burada apaçık bir şekilde durmaktadır.
Doğanın evrimine olan bakış açınızı değiştirmek, fark etmek istiyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Meseleyi sadece evrim olarak düşünmemeli, hayata bakışın değişimi olarak düşünülmeli…
Gould kitabında ortalamaların insanı yanıltabildiğini, gerçeği yansıtmaya bildiğini örnekliyor. Aslında uzak olduğumuz bir şey değil bu durum. Birçok insan, kişi başına milli gelir 10 bin doları buldu dendiğinde, nerede bu para demiştir. Bu ifade, bir ülkedeki insanların her birinin bu paraya sahip olduğu gibi yanlış bir algı oluşturuyor. Çünkü ortalama bir soyutlamadır ve her soyutlama gibi gerçeğin birebir ifadesi değildir, bir genellemedir, yanıltıcı olabilir. Bu ortalama veriler, insanın algılaması üzerinde çok etkililer. Örneğin, ülkemiz için ortalama kilomuz artıyor, obez mi oluyoruz gibi bir başlık gördüğümüzde, toplumun bireylerinin genel olarak şişmanladığını düşünmemiz olasıdır. Oysaki 10 bireyin bulunduğu bir toplulukta herkesin aynı kiloda olduğunu, örneğin 50 kilo olduğunu kabul edersek, kilo ortalaması da 50 olacaktır. Bunlardan sadece 3 kişi kilo alsa bile kilo ortalaması yükselecektir. Yani genelin—7 kişi—durumunda bir değişim olmamasına karşın, bir azınlığın durumundaki değişim bir soyutlama olan ortalamayı “genel bir eğilim” olarak algıladığımız için yanıltıcı olacaktır. Oysaki burada olan bir çeşitlenme/varyasyon genişlemesi durumudur. İnsan, genel bir eğilim arama isteğinde bulunduğundan, ortalama değerlere de bu gözle bakmaktadır. Gould bu tutumu, evrim teorisine olan bakış çerçevesinde tespit ediyor. Evrimin, basit canlıların çok daha karmaşıklarına evrildiği bir genel eğilime sahip olmadığını, canlıların büyük bir bölümünün var olduğundan buyana çok da karmaşıklaşmadığını, karmaşık canlıların bir bütünün parçası içerisinde çeşitlenmenin/varyasyon genişlemesinin bir ifadesi olduğunu belirtiyor.
Genel düşünce malumdur. Özellikle teist kesimde evrim söz konusuysa bile, evrimin insan gibi karmaşık bir canlı ile sonlanacak bir süreç olduğu fikri yaygındır. Oysaki evrimsel bulgulara bakıldığında, Gould’un dediği gibi bir çeşitlenme durumu olduğu görülmektedir. Gould eserinde, evrim dünyası tarafından evrimsel gelişimin en önemli sembolü olarak gösterilen atın evrimi mevzusuna değiniyor. At’ın gelişimi şemasında, neredeyse bir kedi büyüklüğünden, günümüzün atlarının boyutlarına bir evriliş resmedilmektedir.
Gould bunun hatalı bir bakış olduğunu, evrimin bir türün sürekli olarak daha iri, daha büyük, daha gelişmiş olan başka bir türe basamaklar şeklinde atlamadığını, varyasyonda yaşanan gelişmeler ile bir çeşitlenme durumunun söz konusu olduğunu, ifade etmektedir. Yukarıdaki hatalı tutumun, genel bir eğilim arama amacı nedeniyle bütünün bir parçasını örnek alarak- -üstelik evrimsel gelişim açısından başarısız bir örnek--yani bir soyutlamadan hatalı bir neticeye ulaşma çabasından--tıpkı kilo meselesinde olduğu gibi-- kaynaklandığını ifade belirtmektedir.
Yukarıdaki resimde atın evrim ağacı görülmektedir. En altta bulunan Hyracotherium’dan en üstte Equus’a uzanan yol, bir önceki resimde ifade edilen genel eğilim arayan bakış ile oluşturulmuş çizimin bütün içerisindeki yeridir. Bu açıdan bakıldığında ise, atın evriminde ana eğilim olarak belirtilen yolun bir çeşitlenmenin neticesinde meydana geldiği ve onun bir parçası olduğu görülmektedir. Üstelik at örneği, evrim açısından başarısız bir örnektir; çünkü tür, varyasyon çeşitliliğini yitirmiş, bu konuda başarısız olmuş ve tek bir at cinsi Equus ile sonlanmıştır. Zaten bu gibi başarısız bir örneğin evrimsel gelişimin başat örneklerinden olması şaşırtıcı değildir; zira bir ana eğilim arama isteğini tatmin edecek başlangıç--Hyracotherium-- ve sonuç--Equus—unsurları burada apaçık bir şekilde durmaktadır.
Doğanın evrimine olan bakış açınızı değiştirmek, fark etmek istiyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Meseleyi sadece evrim olarak düşünmemeli, hayata bakışın değişimi olarak düşünülmeli…