Forumumuza Hoş Geldiniz

Hoşgeldiniz. Ücretsiz içerikler ve özel hizmetler sizi bekliyor. Hemen üye olun!

Evrimci ve Devrimci Sorgulama

E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sorgulamanin evrimci(bilinc altinin, bilinci zorlamasi) ve devrimci (bilincin, bilinc altini zorlamasi) iliski, bag ve farklarini ortaya koyacagim.

Herseyden once bir dogumun, dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, o toplumun verdigi tabu ve degerler ile kisinin yetistigini ve buyudugunu hatirlamak gerekir.

Bir kisi, eger kendisine verilen bu deger ve tabularla buyurken, sadece verilenleri uyguluyorsa; mutlu, huzurlu ve rahattir.

Eger bir huzursuzluk, rahatsizlik duymaya baslamissa, bu once bilincalti olarak meydana gelir ve kisiyi huzursuz, mutsuz etmeye baslar. Cun ku kisi bilincalti olarak denilenleri uygulamaktan bir rahatsizlik duymakta, bir terde aklinin be verilenlerin dogruluguna inandirmakta sorun yasamaktadir.

Iste bu yasanan sorun, kisiyi direk olarak uygulamakta olduklarinin tam tersine, karsitinayoneltir ve kisi, inandiklarinin dogrulugunu teyit etmeye, kendini bu dogrulara inandirmaya yonelir. Ya kendi kendini tatmin eder ve tekrar, verilenlerin dogruluguna inanarak huzur bulur, ya da aklini verilen dogrularin tam tersini yapmaya yonelterek, dogruyu yapilanda degil; ona karsi cikmakta, onu red etmekte bulur.

Toplumda bu sekilde bir dusunceye ve davranisa yonelmis kisiler, toplumun gozunde ve algisinda "aksi, isyankar, itirazci, soz dinlemez, yaramaz v.s." temelli toplumun "uygun gidisatina" uymayan kisiler olarak algilanirlar ve toplum genelde bu tip kisilere "suphe, endise v.s." ile bakar. Hatta bu kisiler, ya toplumsal bir sorun olurlar, ya ailelerinden ayrilmak zorunda kalirlar ve de genelde toplum tarafindan distalanirlar.

Burada kisinin, boyle bir yasam ve iliskide nasil bir yol alacagi, tamamen kisinin, bu isi ne yone yonlendirecegi, ya da topluma uyarlayacagi temelinde degisiklik gosterir.

Iste buraya kadar anlatilan kisim, sorgulamanin evrimci kismi ve bilincaltinin bilinci zorlama kismidir.

Devrimci sorgulama ise, basta birey bilinci gerektirir. Yani kisinin, kendi varliginin bilincinde ve farkinda olmasi, kendi kararlarini kendine verildigi gibi degil de, kendi insiyatifi ile almasi ve kendi varligini yasam ve iliskilerinde ortaya dusunce ve davranis olarak koyabilmesi ve bu konuda kararli,azimli davranabilmesidir. Yani toplumsal kisilikten, vatandasliktan ve toplumun bir biri olmaktan kurtulmus bir bilinc ve farkindaliktir.

Iste bu duzeye gelmis bir kisi, verilenlerin, karsitini dusunmek ve uygulamak yerine, verilenlerin ne oldugunu, neden uygulanmasi gerektigini, bunlarin kendisine ne saglayacagini v.s. sorgulamaya baslar.

Iste bu sorgulama, devrimci sorgulamadir. Cunku burada, ne bir bilinc alti rahatsizligi vardir, ne de bir bilincalti zorlamasi. Burada olan, bilincin; kisiyi her yonuyle, ne yapmasi hakkinda verilenleri degil; kendi kararlarini uygulamaya yonlenme vardir. Iste bu yonlenim, ister istemez kisinin her bilincalti uygulamasinda, bunun kendi karari olup olmadigi sorusunu ortaya atacak ve kisiyi sorgulamaya itecektir.

Iste bu noktadan sonra, bilinc; bilincalti bir uygulamayi yerine getirmeden once "bu benim uygulamam mi olacak?" sorusu ile bilincalti uygulamayi uygulamadan once, bilinciyle sorgulayacaktir.

Bu asamanin bir ilerisi, artik uygulama oncesidir. Yani kisi daha uygulama asamasina gelmeden once, tum bilinc altini bilinciyle sorgulayacak ve bilincalti uygulamaya gecmeden, bilinci ile o uygulamayi onceden kendi karari ile kontrol edecek ve yonlendirecektir.

Iste bu asama "bana dogumdan itibaren verilen hersey bir sorun" algisini getirecek ve kisi, bilincaltindaki her verileni bilinci ile sorgulayacaktir.

Bu bilincin bilincaltini sorgulamasinin bitecegi yer,kisiye gore degisir. Ama, genelde biten yer; kisinin aklinin kendini inandirdigi dogrusunu uygulamadaki, sorunsuzlugu, rahatligi ve huzur/mutlulugudur. Bu devam ettikce de, sorgulamaolmayacaktir.

Buradaki en buyuk sorun, kisinin kendisine verilen dogumdan itibaren her degeri sorgulamasi yaninda, kendi sorguladiklarini sorgulamayarak bilincaltina atmasi ve KENDI BILINC ALTINI BILINCSIZ OLARAK KENDI YARATMASIDIR.

Cunku bu asama, kisiyi bencil, ayrimci, egoist, cikarci v.s. kisaca bireyci akilci kilacak ve kendi aklinin inandigi dogrularini sabitliyerek, sahiplenerek sorgulamadan bilincaltina atacak ve bu seferde bu bilinc altinin uygulama emri altina girecektir.

O yuzden bilincin, bilincaltini sorgulamasi ve tekrar bilinc alti sorununu yaratmamasi icin, bu sorgulama sadece verilenler degil; kendi inandigi dogrularinin da sorgulanmasiyla devam ettirilmelidir.

Yani, bilincin onu herhangibir aklin inandigi dogru ile tikanmamali ve sinirlandirilmamalidir.

Bu da zaten, bireyin bilinc olarak surekli suregelen surec icinde bilinclenmesi demektir.

Unutmamak gerekir ki, her mutluluk, huzur v.s. o konudaki sorunlarin, ertelenmesi ve bilincalti yonlendirimine birakilmasi demektir.

Cunku insanoglunun her turlu yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisi sorundur.

Bu sorundan da, ancak bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin evrensel koken ve temellerine erisilerek ve algilayarak ve de onlarin disina cikarak kurtulunabilir. Cunku, her noktalama, kesinlik, mutlaklik, sahiplik, sabitlik, dogruluk v.s. aklin inancidir ve sorunun ertelendigi ve de bilincaltinin yonetimi ele gecirdigi yerdir.

Burada en onemli yol gosterici, ..e gore konusudur. Yani neye/kime gore sorundur, rahatsizliktir,zarardir?

Iste burada, tum bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin bir insanoglu urunu oldugunu algilarsak ve insanoglu disinda bir guc aramaz ve ...e gore belirlemezsek; herseyin ...e goresinin insanoglu turu oldugunu algilariz.

Buradan da sorunun, insanoglu turunun zihniyet olarak insanlasamamasinin sorunu oldugu algilanir.

Iste her birey bilinci almis kisinin,bilincli ve farkinda olarak bilinc altini bilince cikarmasinin altinda yatan neden, insanoglunun yapilandirdigi zihniyetin, insansal/evrensel yonlendirimi, sorgulanmasi ve degisimidir.

Iste bir birey, bilincli ve farkinda olarak, zihniyetini insanlasmaya yonelttigi surece sorunu, rahatsizligi ve zarari algilar ve bilincalti devreye girmeden, bilincli olarak insanlasmaya yonelir.

Bu da zaten bir surekli suregelen bir surectir ve noktalamali, huzur, rahatlik v.s. de sorun da soz konusu degildir. Cunku bilincin duraganligi degil; (mutluluk ya da rahatsizlik), surekliligi ve hareketi soz konusudur.

Yani ne rahatsizliktan yola cikilmistir, ne de rahatliliktan; bilincli ve farkindalikli olarak insanoglunun yapilandirdigi yapi ve isleyisin zihinsel devriminden yola cikilmistir. Iste bu devrimin "oldu" su yoktur, sadece devrimci zihinsellik ile yasam ve iliski surmek vardir.

Ustelik bu yasam ve iliski, kisiyi yonlendiren ve kontrol eden, bilincaltinin degil; aksine, kisinin bilincli ve farkinda olarak kendi kendini kontrol ve yonlendirmesidir. Zihnini insanlastirmaya yonelik.

Iste birey bilincinin, tursel duzeyi ve farkindaligi bu bilinctir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sorgulamak ve Sorgulatmak Farki

Hic bir kimsenin, hic bir kimseyi kendi dusuncesi, fikri, gorusu, bakis acisi, ideolojisi, inanci ve inancsizligi, etigi v.s. kisaca kendi kimlik ve kisilik degerleri ile sorgulama hakki yoktur ve bu hak ve ozgurluklere bir mudaheledir.

Eger ortada bir sorgulama olacaksa, kisi bunu once kendi degerleri,verileri, tabulari,ideolojileri ver inanclari, dogrulari icin yapmalidir. Sonucta kisiye hem birey bilincini saglayacak olan, hem de kendini yeniletecek ve ilerletecek olan; kisinin kendisine dogumdan itibaren verilen her turlu degeri, veriyi, tabuyu uygulamak ve/veya karsi cikmak yerine,algilamak, kavramak ve neden savundugunun/karsi ciktiginin bilinc ve farkina varmak adina, once kendisini kendi iradesi ile sorgulamalidir.

Sorgulatmak ise, , bir kisinin baska bir kisiyi kendi kendini sorgulamasina yardimci olmasi ve onu kendine sorgulatmak icin, dusunce ve davranis sunmasidir.

Karsidaki kisiyi, kisinin; kendi inandigi dogrulari ile sorgulamaya yonelmesi, karsidakine bir sey vermedigi gibi; onu her turlu kendi dogrularina yonelik savunmaya ve sana karsi da saldiriya yoneltir.
Bu cesit bir mudahele, kisiyi kendi kendine sorgulamaya yardimci olamayacagi gibi; aksine karsisindaki kisinin kendi degerlerine daha cok sarilmasina ve bu degerlerini savunmasina sebep olur.

Amac eger, kisileri otekilestirmek, distalamak, karsiya almak v.s. degilse; kisinin karsisindakini sorgulamasi yerine, ona kendini sorgulayacak yolun ve yontemin gosterilmesi, sorunlarin onun algilayacagi bir sekilde ortaya konmasi ve en azindan onun kendi aklinda bir acaba uyandirmasina yardimci olmaktir.

Sonucta, sorunlar, rahatsizlik ve zarar gormek; ancak algilanirsa anlam kazanir. O yuzden bir kisinin olan bir sorununu ona gosterebilmek ve onun algilamasini saglayacak sekilde yardimci olabilmek, olmasi ve yapilmasi gerekendir.

Iste bunun icinde, kisinin her turlu duzeyinin (bilgi, birikim, bilinc, farkindalik, hosgoru, anlayis, saygi, sabir v.s.) ust duzeyde olmasi ve sorun olarak algilanan konunun, sorununu algilanabilecek bir sekilde ortaya koymasi gerekir.

Baska turlu, kimsenin sorunu kendi kendine gormesi ve algilamasi mumkun degildir. Ustelik onun sorununu sorgulamak, kisiyi tamamen sorununu algilamaya degil, savunmaya iter.

Oyuzden sorgulamak ile, yani kisiyi kendi dogrularinla degerlendirmek ile, sorgulatmak, yani kisiyi kendi sorunlarini kendisinin algilamasina yardimci olmak; her yonuyle farkli zihniyet ve yanasim icerir.

Sorgulamak, kisinin kendi degerlerini kendisinin kendi iradesi ilesorgulamasidir. Iste bu temeldeki sorgulatmak, kendini sorgulama duzeyine erismis bir bireyin baskalarinin dile getirdikleriyle kendini sorgulamasi anlamini da tasir.

Yani, kendini sorgulama bilincine ermis bir birey, baskalarinin da kendini sorgulatmaya yonelttiginin bilinc ve farkindadir.
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Sorgulama ve sorgulatma kavramları ister istemez baskıcı bir eylem çağrıştırıyor ve beraberinde olumsuz uzantılar da getiriyor.Soru sorma ve soru sormaya yöneltme desek?Hatta daha basite indirgeyebiliriz...NEDEN? diye sorduğumuzda, hem bilincin tüm kategorilerini harekete geçirmiş oluruz, hem de ÇÜNKÜ diye başlayan karşı taraf (ya da kendimize soruyor isek soruyu, biz , kendimiz)soruyu cevaplamaya çalışırken farkında olarak/olmayarak NEDEN? sorusu bilince çıkarılmış/yükseltilmiş/taşınmış olur...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sorgulama ve sorgulatma kavramları ister istemez baskıcı bir eylem çağrıştırıyor ve beraberinde olumsuz uzantılar da getiriyor.Soru sorma ve soru sormaya yöneltme desek?Hatta daha basite indirgeyebiliriz...NEDEN? diye sorduğumuzda, hem bilincin tüm kategorilerini harekete geçirmiş oluruz, hem de ÇÜNKÜ diye başlayan karşı taraf (ya da kendimize soruyor isek soruyu, biz , kendimiz)soruyu cevaplamaya çalışırken farkında olarak/olmayarak NEDEN? sorusu bilince çıkarılmış/yükseltilmiş/taşınmış olur...

Onemli olan yazida ne verilmek istendigini algilamaktir. Bu acidan da kullanilan kavramlarin pek onemi yoktur. Burada verilmek istenen, beynin beyin sahibi tarafindan dusundurulmesi ve beyin sahibinin yazilari ile baskalarini da dusunceye sevk etmesidir.

Sonucta bir beyinin beyin sahibi tarafindan dusunmeye itilebilmesi icin, beyin sahibinin bilinc ve farkindaligi ve en azindan beyninde yer etmis her turlu bilginin sorun vermesi, rahatsizlik ve zarar vermesi gerekir. Ayrica bunun verilmesi de yetmez, beynin bu verileni de algilamasi gerekir.

Butun bunlarin yaninda, yazi; baska bir onemli konuya da deginmektedir. O da kisilerin genellikle kendi beyinlerini degil; hep karsi beyinleri sorgulama aliskanliklari ve bu sorgulamayi da kendi beyinlerinin inandigi dogru temelinde mukayeseli yapmalari. Yani kendi inandiklari dogru ile herseyi degerlendirmeleri.

Iste onemli olan burada beynin inandigi dogrununu, inanan beyince sorgulanmasidir. Bu da ancak o dogrudan beynin rahatsiz olmasini ve bunun algi ve bilincini getirir.

Oyuzden kavramlar ve onlarin baskici eyleminden ziyade, algi ve bilgi onemlidir. Bu da ister neden cunku ikilemi,ister baska bir ifade edis ile olsun, beynin beyin sahibince dusundurulmesi ve beyinde yer etmis her turlu bilginin tekrar bilincli olarak gozden gecirilmesi ve de bunun yaziya yansitilarak baskalarinin da kendi beyinleri icin bu gozden gecirmesine yardimci olmayi saglamak anlamina gelir.

Ortada, hic bir sekilde, zorlayici, mudahele edici, baskici v.s. bir durum yoktur; aksine, kisinin hem kendi beynindeki bilgileri gozden gecirmesi, hem de yazilariyla baskalarina bu konuda yardimci olmasidir.

Sonucta eger bir beyindeki her turlu bilgi gozden gecirilecek ise, bunu kisi kendi irade ve idaresiyle kendi yapacaktir.
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Onemli olan yazida ne verilmek istendigini algilamaktir. Bu acidan da kullanilan kavramlarin pek onemi yoktur. Burada verilmek istenen, beynin beyin sahibi tarafindan dusundurulmesi ve beyin sahibinin yazilari ile baskalarini da dusunceye sevk etmesidir.

Sonucta bir beyinin beyin sahibi tarafindan dusunmeye itilebilmesi icin, beyin sahibinin bilinc ve farkindaligi ve en azindan beyninde yer etmis her turlu bilginin sorun vermesi, rahatsizlik ve zarar vermesi gerekir. Ayrica bunun verilmesi de yetmez, beynin bu verileni de algilamasi gerekir.

Kavramlar önemlidir.Üstelik düşünmek için ille de rahatsızlık duymak mı gerekiyor?Bu sanki "nerede hata yaptım?" ya da "ters giden birşeyler var" babından bir endişe içeriyor.Bizi rahatsız edenler kadar, mutlu edenler üzerine de düşünülebilir ve soru sorulabilir.Merak ve yeni bir bilgi öğrenme arzusuyla da sorulabilir ve cevap aramak -hele bulursanız- hoş bir serüvendir.Aksi halde felsefe sıkıntılar ve bunaltılar yumağı olmaz mıydı? Bütün aptalları mutlu, düşünüp soru soranları mutsuz mu addedeceğiz?"Bilge olmayan mutlu olamaz, sadece keyif alır"demişti yanılmıyorsam Epikuros...
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Kavramlar önemlidir.Üstelik düşünmek için ille de rahatsızlık duymak mı gerekiyor?Bu sanki "nerede hata yaptım?" ya da "ters giden birşeyler var" babından bir endişe içeriyor.Bizi rahatsız edenler kadar, mutlu edenler üzerine de düşünülebilir ve soru sorulabilir.Merak ve yeni bir bilgi öğrenme arzusuyla da sorulabilir ve cevap aramak -hele bulursanız- hoş bir serüvendir.Aksi halde felsefe sıkıntılar ve bunaltılar yumağı olmaz mıydı? Bütün aptalları mutlu, düşünüp soru soranları mutsuz mu addedeceğiz?"Bilge olmayan mutlu olamaz, sadece keyif alır"demişti yanılmıyorsam Epikuros...

Kavramlar, evrenseldir ve onem kavramda degil; ona verilen anlam ve iceriktedir. Cunku her beyin kendi duzey bilgi ve algisinca bir kavrama baskasindan farkli anlam ve ifade yukleyebilir. Oyuzden "Bu kavram, budur/bu degildir" gibi bir yanasim, yaniltici ve sasirticidir.

Oyle olmasa, mesela bir demokrasi kavraminin ne oldugu bir sosyalist ve fasist icin ayni olurdu.

Bu dedikleriniz, zaten basligin ilk mesajinda aciklandi. Onemli olanin da bilincli sorgulama oldugu vurgulandi. Sonucta bilincalti zorlamasi ile gelen sorgulamanin, bilincli ve farkindalikli olmadigi da vurgulandi.

Bugun felsefenin kisilerce ne olarak algilandigi, herbir kisinin algi ve bilgisine gore degiskendir. Kimi felsefeyi bir "iskence" olarak algilarken, kimi de beynin gidasi olarak algilar.

Ayrica kimin mutlu/mutsuz olduguda bir algi konusudur. Mesela ayni konu sizi mutlu/mutsuz edebilirken, baskasini tam tersi mutsuz/mutlu edebilir.
 

glsezinrs

Yeni Üye
12 Ara 2010
1,358
0
0
64
Kavramlar, evrenseldir ve onem kavramda degil; ona verilen anlam ve iceriktedir. Cunku her beyin kendi duzey bilgi ve algisinca bir kavrama baskasindan farkli anlam ve ifade yukleyebilir. Oyuzden "Bu kavram, budur/bu degildir" gibi bir yanasim, yaniltici ve sasirticidir.
Ne güzel..Herşeyi "görece" yaptık...Kavramlarımız ortak değilse(olamıyorsa), demokrasiden veya başka birşeyden herkes kendi tanımını anlıyorsa, o zaman neyi kime göre sorup/sorgulatıp nerede buluşacağız?Herkes kendi soruları/cevaplarıyla kendi yoluna gidecek?Hani bireysellikten arınacaktık?
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ne güzel..Herşeyi "görece" yaptık...Kavramlarımız ortak değilse(olamıyorsa), demokrasiden veya başka birşeyden herkes kendi tanımını anlıyorsa, o zaman neyi kime göre sorup/sorgulatıp nerede buluşacağız?Herkes kendi soruları/cevaplarıyla kendi yoluna gidecek?Hani bireysellikten arınacaktık?

Iste burada bir ...e gore belirlenmesi gerekir, sizin ...e goreniz nedir? Benim ...e gorem birey bilincinin tursel butunlugu ve onun numenal insan ve insanligidir.

Bana, degismeyen, yenilenmeyen, yanlislanamayan v.s. bir sey soyleyin.

Zaten akil ile gozlemin farki da tam buradadir. Akil sabitler, sahiplenir, inanir ve kendince dogrular; gozlem ise teoriyi ortaya koyar, test eder, olgular ve baska bir gozlem ile yasnlislanabilecegini baki kilar.

Oyuzden inanc sabittir ve tarihler boyu degismez, bilim ise degiskendir ve durmadan bilir ve bildirir.

Buradaki aklin sorunu, bilimin epistemolojik sinirinin ustune cikma ve bilimin bilimselliginin o anlik bilgisiyle yetinmeme sorunudur. Bu da bilime inanci bulastirmak, bilimsellige inancsalligi katmak ve epistemoloji ustu spekulatif teoriler yaratmaktir.

Iste beynin bu numenal evrimci ve devrimci mucadelesi
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ne güzel..Herşeyi "görece" yaptık...Kavramlarımız ortak değilse(olamıyorsa), demokrasiden veya başka birşeyden herkes kendi tanımını anlıyorsa, o zaman neyi kime göre sorup/sorgulatıp nerede buluşacağız?Herkes kendi soruları/cevaplarıyla kendi yoluna gidecek?Hani bireysellikten arınacaktık?

"Dogrular ve yanlislar" Uzerine

Gercekler, yani kavramlar; yalanlanamaz, ama dogrular, yanlislanabilir. Yanlislanabilen dogrular da; hatalarindan, noksanlarindan ve yanlislarindan da; arindirilarak, duzeltilebilir,duzenlenebilir.

Bu yuzden; bilimsel dogrular ile; etiksel dogrular farklidir. Dogrular, yanlislanabildigi ve yanlislari duzeltilebildigi olcude ve mumkunlukte bilimseldir. Bu bilimsellik; epistemolojiktir. Yani; bugun yanlislanamayanlar, dogru olarak kabul edilir. Yarin, yanlislanabilme olanagi olmasi gerekir. Yalnislanabildigi gunde; yeni bir dogru ile hatalarindan arinmis olarak duzeltilir.

Peki, etiksel dogrular; bilimsel dogrular gibi, yanlislanabilir mi? Neye gore yanlislanabilir?, yanlislari neye gore, saptanabilir, duzeltilebilir ve duzenlenebilir?, hatalar, noksanlar neye gore ve nasil saptanir?

Demekki; etiksel dogrulara, dogrulama ve yanlislarini duzeltme temelinde yanasabilmek icin, bir "...e gore' de karar kilmak gerekir.

Iste insanoglu bu ...e gore'de karar kilamadigi icin; bugun icinde bulundugu sorunu yasamaktadir. Cunku, bu ...e gorenin; evrensel bir ortak temeli bulunamamistir.

...e goreler:Tanriya, dine, inanislara, maddeye, ahlaka, topluma, ulkeye, cografya ya, sosyal-siyasal-toplumsal-ekonomik yapiya, felsefeye, ideolojiye, goruse, cevreye, aileye, kisiye, mantiga, duyguya, duyuma, algiya, milli-dini kokene, bakis acisina, dunyevi, mistik, spekulatif, dunya otesi, dogal, dogaustu, yaratilissal, dusunsel v.s. yani kisaca; belirli bir ayrilmislik temeline gore degisir.

Bu kadar degisime ugratilmis bir ...e gorenin, evrensel ortak noktasini bulmak ve tek bir ...e gore saptamak ve bu saptanacak ...e gorenin; evrensel gecerliligini saglamak mumkunmudur? Iste, tum yasam ve iliskinin temel ve kokenini olusturan bu sorunun cevabini verebilen, hem sorunu tam resmi ile algilamaya, hem de cozume gidebilecek, ...e goreyi saptamaya muktedir olur.

Evrensel-insan olarak; sunulan ...e gore; hemen hemen her yazida bir anafikir olarak belirtilmistir.

Insana ve onun insanligina gore

Iste, evrensel-insan'in; insanoglunu insandan farkli kilan bu ..e goresi; insanoglunu dusunce ve davranista; insan yapmak ve insanlik sunmasini saglamak icindir. Iste, bu insan da; once insanoglunun en kucuk birimi olan, bireyle yeserecek ve bireyin; evrensel-insanligiyla koklesecektir.

Burada da; aslinda "insan nedir" veya "insan nasil olmalidir?" sorulari gundeme gelir.

Insanin ne oldugunu ve nasil olmasi gerektigini ortaya koyacak olan da once "insan olmayan nedir?" sorusunun cevabinda yatar. Insan olmayanin aslinda ne oldugu aciktir. Tanri ve madde. Bunlar, insan olmadiklarindan; onlardan zaten insanlik beklemek te, hem mantiksiz hem de abes olur. Demek ki; tanri ve maddenin; insanoglunun kendi insanligina yerlestirdigi insanlik disindan; insan olarak arinmak gerekir.

Buradan da ...e gorenin kokeni ve temeli ortaya cikar. Dusunce ve davranista insan olmaya ve insanlik sunmaya gore.

Insandisiligin ve insanlikdisiligin ne oldugunu daha onceleri belirttigim icin, burada girmek istemiyorum.

Ama bu su demektir. Yukarida siralanan ve eklenecekleri ile birlikte cogaltilabilecek olan, butun ayrimci ...e gorelerden arinmak gerekir. Nasilmi?

Once, bu ...e gorelerin; kendi aralarindaki farklarinin farkina vararak ve bu ...e gorelerin yasam ve iliskiye yerlesmisliginin, alisilagelmisliginin, otomatiklesmisliginin gerceginin yalanlanamayacaginin bilincinde olarak.

Iste bu yalanlanamama, bize tum ...e gorelerin resmini vermeyi; saptadigimiz ..e gore de; bize yanlislanabilen dogrularin, hata ve noksanlarindan arinarak; duzeltilebilecegini ve duzenlenebilecegini gosterir. Yeterki, bu bilince varmak icin; insandisilik ve insanlikdisiligimizi, birer insanoglu olarak, nedenleyelim ve sorgulayalim.

Tabi ki insan olmak hemde bu insanligi evrensellige tasimak istiyorsak.

Yoksa "Insanoglu, zaten dogustan ve tabi olarak, yaratilis olarak; bencildir, ayrimcidir, erk ve otoriterdir, cikarcidir, guce tapar, bununda en guzel kanitlari; genin bencilligi, DNA'larin farkli insanoglu yapilari sundugu, ustun irk ve alt irkin varligi, kimsenin esit olamayacagi, guclu olanin hakli, dogru v.s. oldugu, kisaca; tum bu nedenlerden dolayi; insanoglunun kendi turu arasindaki ayrimin, savaslarin, kaosun ve kisaca bugunku dunyanin goruntusunun kalici ve degismez dir" i savunacak olanlar icin bu yazi gecerli degildir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Acıktım...yaşasın mutfak..:)

Size afiyet olsun. Bizde henuz sofra hazir degil, o yuzden acikmak fiilini aklima getirmemin su an bir sorun olacaginin bilincindeyim.

Sofra hazir olunca da, zaten acikmak fiilinin doyurmak ile yerini degistirecegim.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Bana, degismeyen, yenilenmeyen, yanlislanamayan v.s. bir sey soyleyin.
Zaten akil ile gozlemin farki da tam buradadir. Akil sabitler, sahiplenir, inanir ve kendince dogrular; gozlem ise teoriyi ortaya koyar, test eder, olgular ve baska bir gozlem ile yasnlislanabilecegini baki kilar.

bu görüş bildiklerimizle, bilmediklerimizi Zamanın ve evrenin içine çekmektir ;


yani; degismeyen, yenilenmeyen, yanlislanamayan görüşünü mutlak kabul etmek..

İnsan kafasının içinde ne varsa (kısaca algı,bilgi,akıl mantık) onlarla düşünüyor ...bilmediği ile düşünemez...

bana göre mutlak olan birşey varsa oda; BİLGİNİN SONSUZLUĞUDUR..

bir örnekle açmaya çalışayım;

Birgün uzaydan bir canlı çıkıp gelse..ey insanoğlu sorun bakalım tüm sorularınza cevap vereceğim dese..

Bizde sormaya başlasak..

Bu canlı tüm sorularımıza reddedemiyeceğimiz cevaplar verse ve her şeyi apaçık kanıtlasa… öyle bir kanıtlıyorki sahip olduğumuz ne akılla nede bilimle hiçbir cevabı yanlışlayamıyoruz

Tabi ondan aldıgımız bilgilerle biz sürekli yeni sorular üretiyoruz….oda sürekli cevaplıyor….


Bu böyle böyle sonsuza kadar sürebilir mi? Cevap evet! insanın yapısı gereği soruların sonunun gelmesi imkansızdır..

Tüm evrerenin bilgisine anlık olarak sahip olsak bile yeni gelişmelerden (canlılıların ve cansızların hareketleri v.s) ''O AN'' ‘ sonrasında bilgimiz eksilmeye başlayacaktır..

İnsanın yapısı gereği zaten tüm evrenin ve ötesinin bilgisi verilse bile bunu kaldırabilecek doğası yoktur ayrıca bedensel ve ruhsal olarak durumu ve ihtiyaçları bellidir..

Bilgiyi bilmeyen ,bilmemeyi bilemez.... kısaca ;

tüm evreni yada evrenleri ve ötesindekileri insansı kapasitemizide düşünerek kafamızın içine sığdırmamız mümkün mü? Kısaca sonsuz bilgiyi kafamızın içine tam ,net,çelişkisiz, eksiksiz olarak almamız mümkün mü? Cevap net bir biçimde HAYIRR !!
buna sahip olmadan hakikatın ne olduğu konusunda emin olmamız mümkün değildir..

mutlak olan tekşey bilginin sonsuzluğudur ve onu elinde bulundurandır..

ve ; inanç bütün anlamları ile insanın yukardaki koşullar bu dünyadaki doğası gereği bir zorunluluktur diyebilirim..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
bu görüş bildiklerimizle, bilmediklerimizi Zamanın ve evrenin içine çekmektir ;


yani; degismeyen, yenilenmeyen, yanlislanamayan görüşünü mutlak kabul etmek..

İnsan kafasının içinde ne varsa (kısaca algı,bilgi,akıl mantık) onlarla düşünüyor ...bilmediği ile düşünemez...

bana göre mutlak olan birşey varsa oda; BİLGİNİN SONSUZLUĞUDUR..

bir örnekle açmaya çalışayım;

Birgün uzaydan bir canlı çıkıp gelse..ey insanoğlu sorun bakalım tüm sorularınza cevap vereceğim dese..

Bizde sormaya başlasak..

Bu canlı tüm sorularımıza reddedemiyeceğimiz cevaplar verse ve her şeyi apaçık kanıtlasa… öyle bir kanıtlıyorki sahip olduğumuz ne akılla nede bilimle hiçbir cevabı yanlışlayamıyoruz

Tabi ondan aldıgımız bilgilerle biz sürekli yeni sorular üretiyoruz….oda sürekli cevaplıyor….


Bu böyle böyle sonsuza kadar sürebilir mi? Cevap evet! insanın yapısı gereği soruların sonunun gelmesi imkansızdır..

Tüm evrerenin bilgisine anlık olarak sahip olsak bile yeni gelişmelerden (canlılıların ve cansızların hareketleri v.s) ''O AN'' ‘ sonrasında bilgimiz eksilmeye başlayacaktır..

İnsanın yapısı gereği zaten tüm evrenin ve ötesinin bilgisi verilse bile bunu kaldırabilecek doğası yoktur ayrıca bedensel ve ruhsal olarak durumu ve ihtiyaçları bellidir..

Bilgiyi bilmeyen ,bilmemeyi bilemez.... kısaca ;

tüm evreni yada evrenleri ve ötesindekileri insansı kapasitemizide düşünerek kafamızın içine sığdırmamız mümkün mü? Kısaca sonsuz bilgiyi kafamızın içine tam ,net,çelişkisiz, eksiksiz olarak almamız mümkün mü? Cevap net bir biçimde HAYIRR !!
buna sahip olmadan hakikatın ne olduğu konusunda emin olmamız mümkün değildir..

mutlak olan tekşey bilginin sonsuzluğudur ve onu elinde bulundurandır..

ve ; inanç bütün anlamları ile insanın yukardaki koşullar bu dünyadaki doğası gereği bir zorunluluktur diyebilirim..

Degisimin tanimi "Degismeyen tek seyin, degisimin kendi oldugu" dur. Herseyden once insanoglu dili kulaksal/sessel ve noktalamali olma vasfiyla ve noktalamanin karsitlardan biri olma vasfi ile dogru ayni zamanda yanlis olmayan anlaminda, yanlis da dogru olmayan anlamindadir. Bu temelde mutlaklik, kesinlik, degismezlik, sabitlik v.s. bir indirgemeci determinizmdir ve diger indirgemeci determinizme terstir. Oyuzden basta mutlak, kesin, degismez, sabit arama akilciligi zaten bilimsel bakis degildir. Eger akli bu sekilde yonlendirirsen, zaten akil mutlaka kendini inasndiracak bir mutlak kendine bulacaktir. Oyuzden bilgi mutlak degildir, cunku bilginin mutlakligi, sabitligini getirir. Halbuki bilgi surekli suregelen surec olarak yenilenen, degisen, gelisen durumundadir. Yoksa zaten bilim ve bilimsellik olmaz.

Iste yine ayni nedenden, insanoglu disindaki bir guc veya turun herseye yanit verme ozelligi oldugunu dusunmek, akilciligin tanri yaraticiligindan baska bir sey degildir.

Zaten epistemoloji de "bilginin siniri" olarak anlik bir aciklamadir. Cunku bu sinir ustu akilciligin hipotezi, tezi, teorisi, ideolojisi, inanci ve dogrusal temeldeki kesini, mutlaki, degismezi ve sabiti olur. Kisaca epistemoloji otesi ve ustu bilimsel degildir.

Bilginin bir onemi de yenilenmesidir. Yani yanlislanan bilginin onemini kaybetmesi ve beyince sahiplenilmesinin ve kullanim ve paylasiminin sona ermesidir. Tabi bu inanc inatciligi olarak gecerli degildir. Mesela hala "dunyanin yuvarlakligi" konusunda inanc olarak dunyanin duz oldugunu iddia edenler vardir. Bilimsel bilgi boyle bir bilgiyi zaten yanlislamis ve kullanimdan kaldirmistir.

Hakikatin ne oldugu tartismasi, varliksal bir tartismadir. Bilimsel olarak hakikat yapilandirilmis olandir. Yapilandiran da kendine yansi ve gozlem vereni insanoglunun anlamlandirmasi, tanitmasi, tarifi, iceriklendirmesi ve ifade etmesidir.

Oyuzden mutlak olan hic bir sey yoktur. Cunku mutlak bir inanctir ve aklin kendini inandirdigi dogrusudur. Eger boyle bir zorunluluk hissediyorsan, senin adina bilimselligi algilamak ve uygulamak her zaman tehlike tasiyacaktir. Cunku bilimsel/inancsal farki ve siniri algilanmazsa, inancsalligin bilimsel olarak, bilimselligin de inancsal olarak ta harmanlanmasi kacinilmazdir.

En son S.Hawking'in " bilimin yasalari tanri olabilir" aciklamasi gibi. Ya da R.Dawkins'in "gen bencildir" aciklamasi gibi. Kisaca emperyalist zihniyetin bilime soylettikleri ile insanoglunu teslim almasinin dogallik kisvesi ve bilimsellik kisvesi altinda olmasi gibi.

Bu konuda basligim var, istersen linkini verebilirim.
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Degisimin tanimi "Degismeyen tek seyin, degisimin kendi oldugu" dur. Herseyden once insanoglu dili kulaksal/sessel ve noktalamali olma vasfiyla ve noktalamanin karsitlardan biri olma vasfi ile dogru ayni zamanda yanlis olmayan anlaminda, yanlis da dogru olmayan anlamindadir. Bu temelde mutlaklik, kesinlik, degismezlik, sabitlik v.s. bir indirgemeci determinizmdir ve diger indirgemeci determinizme terstir. Oyuzden basta mutlak, kesin, degismez, sabit arama akilciligi zaten bilimsel bakis degildir. Eger akli bu sekilde yonlendirirsen, zaten akil mutlaka kendini inasndiracak bir mutlak kendine bulacaktir. Oyuzden bilgi mutlak degildir, cunku bilginin mutlakligi, sabitligini getirir. Halbuki bilgi surekli suregelen surec olarak yenilenen, degisen, gelisen durumundadir. Yoksa zaten bilim ve bilimsellik olmaz.

Iste yine ayni nedenden, insanoglu disindaki bir guc veya turun herseye yanit verme ozelligi oldugunu dusunmek, akilciligin tanri yaraticiligindan baska bir sey degildir.

Zaten epistemoloji de "bilginin siniri" olarak anlik bir aciklamadir. Cunku bu sinir ustu akilciligin hipotezi, tezi, teorisi, ideolojisi, inanci ve dogrusal temeldeki kesini, mutlaki, degismezi ve sabiti olur. Kisaca epistemoloji otesi ve ustu bilimsel degildir.

Bilginin bir onemi de yenilenmesidir. Yani yanlislanan bilginin onemini kaybetmesi ve beyince sahiplenilmesinin ve kullanim ve paylasiminin sona ermesidir. Tabi bu inanc inatciligi olarak gecerli degildir. Mesela hala "dunyanin yuvarlakligi" konusunda inanc olarak dunyanin duz oldugunu iddia edenler vardir. Bilimsel bilgi boyle bir bilgiyi zaten yanlislamis ve kullanimdan kaldirmistir.

Hakikatin ne oldugu tartismasi, varliksal bir tartismadir. Bilimsel olarak hakikat yapilandirilmis olandir. Yapilandiran da kendine yansi ve gozlem vereni insanoglunun anlamlandirmasi, tanitmasi, tarifi, iceriklendirmesi ve ifade etmesidir.

Oyuzden mutlak olan hic bir sey yoktur. Cunku mutlak bir inanctir ve aklin kendini inandirdigi dogrusudur. Eger boyle bir zorunluluk hissediyorsan, senin adina bilimselligi algilamak ve uygulamak her zaman tehlike tasiyacaktir. Cunku bilimsel/inancsal farki ve siniri algilanmazsa, inancsalligin bilimsel olarak, bilimselligin de inancsal olarak ta harmanlanmasi kacinilmazdir.

En son S.Hawking'in " bilimin yasalari tanri olabilir" aciklamasi gibi. Ya da R.Dawkins'in "gen bencildir" aciklamasi gibi. Kisaca emperyalist zihniyetin bilime soylettikleri ile insanoglunu teslim almasinin dogallik kisvesi ve bilimsellik kisvesi altinda olmasi gibi.

Bu konuda basligim var, istersen linkini verebilirim.

gene kendi yönteminizin içine çekmişsinzi benim bakış açımı üstad:) mutlak olan bilgi demiyorum bilginin sonsuzluğu diyorum..
ya üstad sizin bilimle insan aklını/inancını/doğrusallığını felsefesini v.s sürekli hakir görmeniz..insan aklını ve ruhunu bilimle sınırlamanız..hatta bunlar akıl tatmini akıl isterse doğrusunu bulur rahata erer vs. v.s gibi --bilimsellik dışı-- aşağılama olarak algılanması mümkün tesbitler yapmanız..sonrada bilim değişkendir yanlışlanabilir sürekli gelişir demenizi birleştirince ne çıkıyor biliyormusunuz ortaya NİHİLİZM !! evet siz aklınızı ve ruhunuzu bilimle sabitlenmişsiniz..böyle bir şey olamaz asıl sabitlenmiş olan sizsiniz..bize özetle boşlukta yaşamayı öneriyorsunuz farkında değilsiniz..insanın aklını ve ruhunu bilim SINIRLAYAMAZ.. sınırlarsa bilim yok olur !!! bilimi bulan ve yaşatan insan aklı ve ruhudur!!! o zaman bilimle akla ve insana bu kadar yüklenmek nasıl bir paradoks üstad?? çogu zaman bu yaptığınız resmen çıkmaz sokak..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
gene kendi yönteminizin içine çekmişsinzi benim bakış açımı üstad:) mutlak olan bilgi demiyorum bilginin sonsuzluğu diyorum..
ya üstad sizin bilimle insan aklını/inancını/doğrusallığını felsefesini v.s sürekli hakir görmeniz..insan aklını ve ruhunu bilimle sınırlamanız..hatta bunlar akıl tatmini akıl isterse doğrusunu bulur rahata erer vs. v.s gibi --bilimsellik dışı-- aşağılama olarak algılanması mümkün tesbitler yapmanız..sonrada bilim değişkendir yanlışlanabilir sürekli gelişir demenizi birleştirince ne çıkıyor biliyormusunuz ortaya NİHİLİZM !! evet siz aklınızı ve ruhunuzu bilimle sabitlenmişsiniz..böyle bir şey olamaz asıl sabitlenmiş olan sizsiniz..bize özetle boşlukta yaşamayı öneriyorsunuz farkında değilsiniz..insanın aklını ve ruhunu bilim SINIRLAYAMAZ.. sınırlarsa bilim yok olur !!! bilimi bulan ve yaşatan insan aklı ve ruhudur!!! o zaman bilimle akla ve insana bu kadar yüklenmek nasıl bir paradoks üstad?? çogu zaman bu yaptığınız resmen çıkmaz sokak..

Burada gene bir yanlis algilama oldugunu uzulerek belirtmek durumundayim. Eger evrensel-insan zihniyeti basligini okuduysan gormussiundur ki, evrensel-insan zihniyeti ile bireyin yasam ve iliskisi, dusunce/davranisi farklidir. Benim normal yasamimda tabiki aklimi da kullanirim, yerine gore bazi seylere inanirimda. Ama konu serbest dusuncenin vucutsuz ve oznesiz dile gelmesi ise, iste o zaman gozlem dile gelir.

Nihilizm bireyci akilciliktir, ben ise birey bilincinin tursel duzeyini dile getiriyorum. Yani dogal zihniyetin son duragi olan nihilizmden cikisi. Bu cikista insanoglunun numenal insan temelli dusunce ve davranisi.

Oyuzden asil sinirlamayan gozlemdir. Akil ise inandigi ve inancini kendine dogruladigi anda sinirlar. Iste tam da senin o paradoks dedigin iliskidir, beynin tum verilen sinirlarini kaldiran. Eger ortada bir "yuklenmek" varsa, bu yuklenme evrensel-insan zihniyetinin gozlemidir. Cunku sorunu dile getirir ve dile gelen sorunu sorun olarak algilamayan beyinler icin "yukleyici/s1k1c1/biktirici/gereksiz/anlamsiz v.s." gelebilmesi de gayet dogaldir.

Ama en azindan yanit vermek ve yanit almak, konunun daha da aydinliga kavusmasina yardimci olur.

O yuzden seni bilmem ama; ben senin bu yorumlarindan gayet memnunum. :)
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
Burada gene bir yanlis algilama oldugunu uzulerek belirtmek durumundayim. Eger evrensel-insan zihniyeti basligini okuduysan gormussiundur ki, evrensel-insan zihniyeti ile bireyin yasam ve iliskisi, dusunce/davranisi farklidir. Benim normal yasamimda tabiki aklimi da kullanirim, yerine gore bazi seylere inanirimda. Ama konu serbest dusuncenin vucutsuz ve oznesiz dile gelmesi ise, iste o zaman gozlem dile gelir.

Nihilizm bireyci akilciliktir, ben ise birey bilincinin tursel duzeyini dile getiriyorum. Yani dogal zihniyetin son duragi olan nihilizmden cikisi. Bu cikista insanoglunun numenal insan temelli dusunce ve davranisi.

Oyuzden asil sinirlamayan gozlemdir. Akil ise inandigi ve inancini kendine dogruladigi anda sinirlar. Iste tam da senin o paradoks dedigin iliskidir, beynin tum verilen sinirlarini kaldiran. Eger ortada bir "yuklenmek" varsa, bu yuklenme evrensel-insan zihniyetinin gozlemidir. Cunku sorunu dile getirir ve dile gelen sorunu sorun olarak algilamayan beyinler icin "yukleyici/s1k1c1/biktirici/gereksiz/anlamsiz v.s." gelebilmesi de gayet dogaldir.

Ama en azindan yanit vermek ve yanit almak, konunun daha da aydinliga kavusmasina yardimci olur.

O yuzden seni bilmem ama; ben senin bu yorumlarindan gayet memnunum. :)

:) o zaman bende üzülerek iğne /çuvaldız eylemlerini hatırlatmak zorundayım üstad.. yani siz bir konuya cevap verirken yada düşünce beyan ederken bunu evrensel insan zihniyeti ile mi yazdınız , kendi şahsi zihniyetinizle mi yazdınız belirtmek ve bunları birbirine karıştırmamak zorundasınız(!) demek zorundayım :)

hani siz sürekli diyorsunuz ya şunların şunların farkını algılayın bilincine varın v.s..sizde paylaşımlarınızda bunları birbirine karıştırmayın ki bizdede böyle bir algı oluşmasın ..kısaca iğne ve çuvaldızı aramızda pay edelim :)
 
P

Pyramos

Ziyaretçi
:) o zaman bende üzülerek iğne /çuvaldız eylemlerini hatırlatmak zorundayım üstad.. yani siz bir konuya cevap verirken yada düşünce beyan ederken bunu evrensel insan zihniyeti ile mi yazdınız , kendi şahsi zihniyetinizle mi yazdınız belirtmek ve bunları birbirine karıştırmamak zorundasınız(!) demek zorundayım :)

hani siz sürekli diyorsunuz ya şunların şunların farkını algılayın bilincine varın v.s..sizde paylaşımlarınızda bunları birbirine karıştırmayın ki bizdede böyle bir algı oluşmasın ..kısaca iğne ve çuvaldızı aramızda pay edelim :)

bu yazıma ayrıca şunuda eklemek istiyorum;

demekki evrensel insan zihniyeti, - lojik bir kahraman :) benim fantastik kahramanlarımdan çokca bir farkı yok çünkü o bütün olarak ''gerçek bir insan'' değil.. insana sahip olduklarının toplamı dersek; toplamda insan nedir? ve kendine /evrene/meselelere nasıl bakmalıdır? felsefenin ana konusu budur..yada ben böyle ilan ediyorum:)
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
bu yazıma ayrıca şunuda eklemek istiyorum;

demekki evrensel insan zihniyeti, - lojik bir kahraman :) benim fantastik kahramanlarımdan çokca bir farkı yok çünkü o bütün olarak ''gerçek bir insan'' değil.. insana sahip olduklarının toplamı dersek; toplamda insan nedir? ve kendine /evrene/meselelere nasıl bakmalıdır? felsefenin ana konusu budur..yada ben böyle ilan ediyorum:)

Tabiki oyle, evrensel-insan zihniyeti dile gelmek icin ozne ve vucut kullanir. Bunu her ozne ve vucut yapabilir. Bireysel dile gelim ise, dile getirenin kendi bireysel dusuncesidir. Eger ortada bir "karistirma" varsa, bunun aciklayan ben tarafindan mi, yoksa algilayan sen tarafindan mi oldugunu degerlendirmek gerekir. O yuzden boyle bir algi varsa, emin olmak adina sormak yeterli.

Ben mumeccim degilim ki, senin alginda "karistirmak" oldugunu sen aciklamadan bileyim. :)

Evrensel-insan zihniyeti bir metoddur. Yani yoldur. Ayrica insanin ne oldugunu degil, insanin neden ve nasil insan olamadigini ortaya koyar. Sonucta olmayani ortaya koymak ve bunun algilanmasi, olmasi gerekenin ne oldugunun her algilayanca kendi duzey kararidir. Zihniyet olarak metodu, insanoglunu temel oalmak ve onu insanlasstirmayan numenal yetisinin gozlemsel sorunlarini ortaya koymaktir.

Ben evrensel-insan zihniyeti ile birey farkini ayni baslikta acikladigimi dusunuyorum. Hala tam aydinliga kavusmayan bir kisim varsa, belirtirsen seve seve aciklarim.

Soyle bir ornek vereyim. Baslik evrensel-insan zihniyetinin bir aciklamasi. Sen de ben de bunu okuduk. Dolayisiyle birer birey olarak bunu algiladik ve dusunce ve davranisa tasidik. Sen benden dile gelenleri daha insanliga uygun algilayarak, dusunce ve davranista benden daha basarili olabilirsin.

Yani evrensel-insan zihniyeti dile geldikten sonra, ben dahil her beynin algisina aciktir. Kim nasil alirsa kendi duzeyince alacaktir. Oyuzden mantiksal olarak baska birisi diyelim A konu ve kavraminda benden daha devrimci sorgulama yapabilir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.

Yeni Konular

Üst