Evrenin Dokusu Evrim (Prof.Dr.Ali Demirsoy)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Bilimsel Makaleler kategorisinde faust tarafından oluşturulan Evrenin Dokusu Evrim (Prof.Dr.Ali Demirsoy) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,575 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Bilimsel Makaleler
Konu Başlığı Evrenin Dokusu Evrim (Prof.Dr.Ali Demirsoy)
Konbuyu başlatan faust
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan faust
F

faust

Ziyaretçi
Bundan yaklaşık 3-4 milyar yıl önce evrensel bir piyango çekilmiş ve büyük bir olasılıkla en büyük ikramiye dünyaya isabet etmiştir. Bu kendi benzerini üretebilen, çoğalabilen, yenilenebilen, değişebilen; fakat ancak belirli koşullarda niteliğini koruyabilen canlılığın ilk mayasıdır. Bu eşsiz öz, doğanın eşsiz laboratuvarlarında 3-4 milyar yıl süreyle işlenmiş, dallandırılmış, çeşitlendirilmiş ve geçmiştekini göz önüne almazsak, bugün yaşayan yaklaşık 700.000 civarında bitki, 1,500,000 civarında da hayvan türünün ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu gelişimin son halkası, kuşkusuz, araştırma yeteneğine sahip, soyut düşünebilen ve öğrendiklerini zamandaşlarına ve gelecek kuşaklara en etkin bir şekilde aktarabilen "insan"dır. Atalarımızın kazandıkları bilgileri aynı yolla bize aktarmaları, tarihsel bir kültürün meydana gelmesine ve doğan her "insanın" bu kültür üzerine bir şeyler ekleme olanağı bulmasına neden olmuştur. Bu gelişim, durmayan ve durdurulamayan bir sürekliliktir. Değişim, evrenin özünde vardır. Her saniye genişleyen ve değiştiren bir evrende, onun bir kısmını oluşturan parçaların sabit kalmasını düşünmek, doğaya ters düşmek demektir. Tüm canlılar ve cansızlar bu evrensel yasanın dışına çıkamazlar. Bu nedenle, evrenin gerek cansız gerekse canlı yapılarının zaman süreci içerisindeki değişimini incelemek, tarafsız ve somut bir düşünceyi, yani insan olmayı gerektirir. Bu nedenle o en gelişmiş varlık olarak nitelendirilir.

Cansızların ve canlıların zaman süreci içerisinde meydana getirdikleri bu değişiklikleri inceleyen bu bilim dalına "Evolution = Evrim" denir. Cansızların evrimini inceleyen alt bilim dalına "Anorganik Evrim" denir. [Çoğunluk uzay fizikçilerinin ve astronomistlerin araştırma alanı içerisine girer] Canlı özün değişimi, "Organik Evrim" olarak bilinir. [başta biyologlar olmak üzere, kimyacı ve diğer bilim adamlarının araştırma alanı içerisine girer ]. Son olarak somut ve soyut düşüncenin, onunla ilgili olarak sosyal ilişkilerin evrimidir [sosyal bilimlerle uğraşanların çalışma alanına girer].

“Nereden geldik, nereye gidiyoruz, çevremizdeki canlılar niçin var ve neden her biri farklı şekilde yapılmıştır” sorusunun ilk defa söylendiği tarih, evrim biliminin başlangıcını oluşturur. Bu da soyut düşünebilen insanlık tarihi kadar eskidir.

Her devirde, her kültür düzeyinde bu soruların değişik açıklamaları olmuştur. Düşünen insanın kafasını sürekli kurcalayan bu bilinmezlik, kökü Mezopotamya kültürlerindeki inanışlara kadar dayanan bir formülle çözüşmeye çalışılmıştır. Bu, her şeyin olduğu gibi "bir defada" Tanrı tarafından yaratıldığına inanmaktı. Bu düşünceyi köken alan değişik inanç grupları, özde aynı olmakla beraber, bazı küçük farklılıklarla yaratılış modelleri geliştirmeye çalışmışlardır.

Başlangıçta ve bugün hala geniş halk kitleleri tarafından benimsenen bu inanç, gerçekte binlerce yıl insanların rahatlatılmasına ve içini kemiren bu "merak" duygusunun bastırılmasına büyük hizmetleri olmuştur. Yalnız bu rahatlık, toplumlarda dogmatik düşüncenin yaygınlaşması ve doğaya yabancılaşma gibi ağır bir faturayla ödenmeye başlandı. Öyle ki, bu doğmatizmin ortaya çıkarttığı asıl tortu tüm dölleri ve bireyleri etkileyerek "yalnız beş duyumuzla algılayabildiğimiz şeyleri gerçek olarak tanımaya, her şeyi olduğu gibi kabul etmeye ve onların tümünün özellikle insan için yaratılmış olduğuna inandırarak" buzdağının altındaki gerçek yapıyı öğrenmelerini engellemeye başladı.

Tarih, düşündüklerini söyleyen ya da gerçeğe, alışılagelmiş yöntemlerin dışında yaklaşmak isteyen "bugünkü bilgilerimizin ışığı altında ister yanılmış, ister doğruyu bulmuş olsunlar" düşünürlerin, bilim adamlarının çektikleri acılı öykülerle doludur. Kiliseye karşı evrenin sonsuzluğunu savunan BRUNO, Roma meydanında yakılırken (17 Şubat 1600) tüm baskı ve acılara katlanarak, düşündüğünü ve inandığını korkusuzca söylemek suretiyle, gelecek kuşaktaki bilim adamlarına önderlik etmiştir...

Fiziksel olarak değişen evreni, düşüncelerimizde ve inançlarımızda sabitleştirerek sonuca varmaya olanak yoktur. Çünkü hiçbir düşünce ya da işleyiş, evrensel yasalara karşı koyamaz. Toplumların baskı altında tutularak ya da bazı dogmatik fikirler aşılanarak değişmez ve kararlı bir hale getirilmesi denenmiş; fakat, bu evrensel yasaya aykırı olduğu için sonuç alınamamıştır. Son yüzyılımızda, bu gerçeği benimseyerek, bilimsel düşünceyi her boyutta serbest bırakan toplumlar çağdaşlaşmış ve özellikle doğanın ana ilkelerini ortaya koyan temel bilimler alanında patlarcasına büyüme ve gelişmeyi sağlamıştır. Bunun en doğal sonucu olarak evrim düşüncesinde de birçok gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bu evrimsel düşünce değişimi tüm hızıyla zamanımızda da sürmektedir. Son 30 yılda gelişen alet ve aygıtlarla yapılan denemeler ve gözlemler, özellikle biyoloji alanında ve uzay çalışmalarında elde edilen bulgular, evrenin yapısını ve dokusunu gerçeğe biraz daha yaklaştırarak açıklamaya başlamıştır. Artık, bugün biz canlı ve cansız evren konusunda belirli temel bilgilere ve ilkelere sahibiz. Fakat bu ana ilkeler arasındaki dokunun örülmesi daha yüzlerce yıl alacaktır. Zaten Evrimin temel ilkesi de budur. "YETER VE DUR" kelimeleri evrimin anlamına ters düşer.

Prof Dr. Ali DEMİRSOY'un “Kalıtım ve Evrim” kitabından alınmıştır.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst