Enis Batur

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde D'den F'ye kategorisinde kalliope tarafından oluşturulan Enis Batur başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,558 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı D'den F'ye
Konu Başlığı Enis Batur
Konbuyu başlatan kalliope
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan kalliope

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
BEŞ GÜL

Sizin için tuttum beş gül getirdim Sevgili,
durup dururken beş kırmızı gül getirdim, kan.
Beş beyaz gül süt, beş sarı gül altın yaprak,
tuttum beş pembe gül getirdim Sevgili, tan.

Başka bir el koparmış onları, benim elim
bunca korkak: Bir dikmeyi bilirim. bir de
dokunmayı: Tepeden tırnağa teniniz yangın
beldem, sizin için beş siyah gül parmaklarım.

Kömür. Toprak, temas, sahi bir de ak kağıt,
seçtiğim kelimelerin arasında nedense mağrur,
ilerlerim karda bıraktığım izler birer ağıt,
ayırdım dikenleri: Sizin için bu beş arı gül.


ÇİFT

Pus, sis, alaca
bir tesbih saatler,
çeviriyorum.
Bir düğme açıyorum yakamda,
bir başka düğme kapanıyor,
çıkıp yürüyorum
nisandan nisana doğru.

Düşüyor işte dilimdeki tetik
ve havaya çiziyorum
sesleri, sessiz harfleri
bomboş bir çiviyle.
Bir düğme açıyorum yakamdan,
bir düğme daha açıyorum:
Tutup kökünden söndürdüğüm
geceye fırlıyor
apansız
bir kuş sürüsü.

Kedimin gözleri
gecemi aydınlatıyor.


YUNUS

Beş duyunun ucuna doğru, sonunda
kavuştu mıknatıs.
Dip derin bir
perde çektiler, birlikte
suyu ve karanlığı susturdular,
herşeyin bittiği, herşeyin başladığı
anda konuştular, biri gözünde kor
ışık, öteki kuyudan bir ses :
"Bir ben var bende, şimdi senden içeri"

eb.jpg
 

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
ORTAK BİR IŞIK

Bekledik, gelmediler. Açtık
pencereleri, kulak kesildik seslere
gündüz ve gece, taradık tek tek
istasyona inen yorgun yüzleri,
ufuktaki lekelere ayarladık dürbünü:
Bekledik, kırık, gelmeyeceklerini
anladıktan sonra bile.

Görkemli geçmedi günler burada:
Sıradan, sade, dingin anlar kovaladı
sıradan, sade, kekre anları: Yoktu
büyük fırtınalar öyle, büyük büyüler
kurulup çözülmedi bu yaz: Her zamanki
nedensiz hüzünler, çocukların şaşkın
falı, biraz tatilde kasaba sosyalojisi,
biraz başi boş konuşmayla döndü takvimler.
Gözümüz yoldaydı gelmediler.

Odalara çekilip şiir okuduk
içimizden: Seferis ve Montale,
Akdeniz dolu dizeler, hepsi genizden.
Durup dururken yürüyüşe çıktık
akşamları, durup dururken sustuk
yakalamıs gibi seyrek bir anlamı,
dağ köylerine çıkıp bir gün
öyküsünü dinledik süngerci
oğulların, unutulmus bir kadınla
konuştuk bir başka gün, tansıklar
izledi birbirini sonra: Bir atmacaya
baktık uzun uzun avının gözünden,
sağanak indirdik kavruk mevsimin
ortasına, bir yangını söndürürken
bir başkasını başlattık: Durup
dururken gelebilirdiniz, bekledik.

Hazırdı sofra: Semizotu ve sarımsak,
elimizle topladığımız kekik, incir,
nane: Hazırdık sürdürmeye telaşı
ve coşkuyu bıraktığımız yerden.
Geçmişin nasıl geçtiğini, nasıl
geleceğini geleceğin soracaktık.
Dinmezdi ağrı üstüne gitmedikçe,
açılmazdı bu koyu sis
tutmadıkça kökünden ortak bir ışığı,
içinde olacaktık içimizdeki korkunun:
Bekledik gelmediniz.

Eksikti önemli bir şey, başladığında
dönüş, bavulu kapatamadık. Döndük
odalara baktık yeniden, aradık
taslık ve hayatta: Neydi yitirdiğimiz
anlayamadik. Yarım bir duyguydu belki,
belki sürüp giden bir gündüşü,
kendimizde beslenmiş,
ötekinde sönmüş bir ateşti belki de,
eşiğine dayanıp göremediğimiz:
Bekledik, gelseydiniz.


KAYNAK MESELİ

Ağacı derisinden sıyırıyorum.
Bir iklim gelgiti içinde gelişiyor
günün çıbanı: Kor siyahın bünyesinde
çoğalıyor meşin derin deri izi.

Bu neşeyle kanı denetleyen
yaşlı çocuk umutsuzluğa çiziyor
etin eksenini.
Coşuyor, ürküyor belki, usulca
yayılıyor ateşin, yalımın katsayısında.

Soruyor:
Gneşin sızdığı çatlakta mı ışık?

Başka bir kaynak mı
yarımadadan suya doğru
başınabuyruk?

Bilinmeyen onuruyla karşılaşıyorum
keskin anların. Tenha gün
gecenin girdabından
açılan pencerede patlıyor.

Ağrı taşıyorum uslu ve usta,
büyüyor, taşıyorum
göksel iliğinden kırmızının.


GÖNDERİ MESAJI

Seyrek başdaşlar,
hayatta ve / ya tefekkürde (âdemoğlu şiirde yalnızdır) :
Krisis bir sözcük değil.
Birinin içinde bir başkasını hem de birinden ötürü başkasını yaşıyoruz.
Bir değerler bunalımı, çünkü
bir yalpalanma içinde çalkalanan şu yarımadanın,
eninde sonunda,
Kakania'dan uzun uzadıya farkı kalmamıştır.

Bütün elimizde kalan:
Uçuşu sürdürürken korunmak:
Korunuyorum, öyleyse varım, olacak mıyım?


KIRKİKİNDİLER


"Bu sarı, tok tütünü senin için
ayırdım: senin için soydum
domatesin kabuğunu, senin için
dildim, tuzladım."

"Senin için perdaha çektim içimdeki
hayvanı; gövdemi yaya, burguya
aldım senin için. Bu koku, bu kor,
bu gemsiz istek senin açlığın için."

"Toprak suya doydu bu yıl, ben sana
daha doyamadım," diye sürdürüyor
kadın, içinden. "Yüzündeki gururlu
umutsuzlukla içimdeki doludizgin
kısrağa katıl."


ULAK

Yıldan yıla geçerken
hikâyeler topladım evlerde,
çıkından çıkına doldum taşırdım
hiçbir yere sığmayan
ölüm dirim haberlerini,
çıkamadığım yokuşları
bağışlıyorum giremediğim
çıkmazları : Doydum
gezdiğim caddelerde
kovandan kovana delik deşik
götürdüğüm uğultulara.
Bir kül ki boşuna : Ben
unutsam, kimse hatırlamaz.

Belki de yenilenmeli ağaçlar.
Boyalar devşirilmeli
mevsimin yapraklarından,
haşarı erguvandan.
Yepyeni fırçalar alınmalı çarşıdan,
insan eliyle germeli bezi tahtaya :
Herkes kendine görülmemiş
bir düş aramalı.

Sen, penceredeki suskun kadın :
Hayatımda ol, kal, öl, istiyorum.


denizdeninciler_papatya-herzaman.jpg
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst