Empirizmi olumsuz ve olumlu şekilde eleştiricem

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefi Tartışmalar kategorisinde sametyılmaz tarafından oluşturulan Empirizmi olumsuz ve olumlu şekilde eleştiricem başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,883 kez görüntülenmiş, 8 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefi Tartışmalar
Konu Başlığı Empirizmi olumsuz ve olumlu şekilde eleştiricem
Konbuyu başlatan sametyılmaz
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

sametyılmaz

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
13 Ara 2016
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
sitede daha yeniyim ve yardıma ihtiyacım var felsefe dersinden bir proje aldım ve internetten fayda alamıyorum bana empirizmi olumlu ve olumsuz şekilde maddeler halinde bilgi verirseniz sevinimirim lütfen :):p:p
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Özellikle "zihin tabula rasa"dir diyen Locke'dan hareketle 'bilginin kaynağı deney(im)dir'i savlayan empirisizm, nesneye yönelik a-priori önermeleri reddetme eğilimindedir, dolayısıyla ona yönelik eleştirel başlangıç noktası epistemolojiyi tamamen deneye ve deneyime indirgemesidir.

Deneysel bir tertibin, hem tertiplenimine hem de pratiğe alınımına yönelik bilgi önsel olarak nereden edinilmiştir - soruşturması kapsamında, özellikle rasyonalist eleştiriler, a-priori epistemik birimlerin var ve etkin olduklarından yola çıkarlar, zira onlara göre düşünüm, deneyimi aşabilmektedir. Buna karşın empirisistler, insan zihninin doğuştan bilgiyle donatılı olmadığını ve insanın, ancak fiziksel duyumsamaların süreçleri eşliğinde epistemolojik bir faktöre dönüştüğünü savunurlar.

Ben şöyle düşünüyorum; empirik teorilerin çatışma alanı olan bilim şüphesiz olarak insan denilenin doğru/geçerli bilgi edinmesinin en güvenilir ve kestirme yoludur, fakat deneysel tertiplenim de önsel olarak sistematik ve rasyonel düşünceden beslenmektedir. Bu bağlamda empirisistler, akıl denileni lüzumsuzca dışladıkları gibi, deneysel duruşun koşulunun akıl faktörü olduğunu her ne hikmetse esgeçiyorlar. Rasyonalistler ise en doğru bilginin sadece sistematik bilimsel uygulama tarafından sağlanabildiği gerçeğini görmezden gelme eğilimindeler.

Projeye dair Bacon, Locke ve Russell okumaları yapılabilir. Quine'in 'Deneyciliğin İki Dogması' ise eleştirel açıdan fikirler verecektir.
 

Celebhol

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
17 Eyl 2016
Mesajlar
83
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Felsefeyle alakalı bir şey yapacaksanız, hazır cevapların önünüze sunulmasını beklemek yerine, kendiniz araştırmayı öğrenmelisiniz.
 

sherlockholmes

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2016
Mesajlar
84
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Epoche yine döktürmüş elline sağlık okuma tavsiyelerini beynime not ediyorum,
peki bir soru sezgi deneyciliği yıkar mı veya sezgilerimize ne kadar güvenmeliyiz..
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
sorunuz bana değil ama canınız elma çektiğinde canınıza ne kadar güveniyorsunuz?
eğer sezgi diye bi ayırt varsa ona güvenin_bazen bi şeylerin bilinmesi öylecedir

şunu söyeyebilirim
elma yemenizin gerekliliği ya da doğruluğu -görece-tartışılabilir ancak canınızın elma çektiğiyle ilgili bi çelişme/şüphe var mıdır?

canınızın elma çektiğine güvenebilirsiniz ya da sorgularsınız ve başlarsınız
mesela kan şekerinizin düşmesi? bu bir konu? ya da açlık ama elma nedir bunda onu hiç düşünmedik?

sanırım sezgiler genelde şöyle yapıyor -kan şekerin düştü git yiyecek bul demiyorlar ve canınız tatlı bi şeyler çekiyor ya da sevilir kabilinden şeyler

o değilde bu sorunun cevabı şunda saklı. sezgilerin seni yanıltır mı?
 

sherlockholmes

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
30 Kas 2016
Mesajlar
84
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Sezgi yanıltabilir tabi ama ilk sorgulamayı başlatan sezgi değilmidir şüphe demiyorum sezgi mistik

bir yönü yok mudur?
 

epoché

Üye
Yeni Üye
Katılım
8 Eki 2016
Mesajlar
134
Tepkime puanı
2
Puanları
0
peki bir soru sezgi deneyciliği yıkar mı veya sezgilerimize ne kadar güvenmeliyiz..

Sezgi "mistik" bir şey değil, ancak ontolojik duruma koşullu duyumsal bir ideleştirmedir diyorum, bu durumun bilinci ise 'filosofik sezgi' olarak etiketlenebilir belki.

Deneysele yönelik yöntemin anlamı, sezgisel üzerinden soyutlanarak bilimsel süreci başlatmıştır, dolayısıyla aslında sezgi denilen 'kendinde-şey' değil, fakat kayıtsal ve deneyimsel olarak işlevseldir, insanlık tarihindeki dilsel kalıplaşmalara ve kavramsal içeriğin zenginlenimine bakılırsa sezginin sözünü ettiğim süreci ve evrimi de görülebilir, bu bağlamda da objektif geçerliliğin bilinmeyenden ayıklanması, diyalektik bir sürecin de göstergesi diye düşünüyorum. Şöyle diyeyim; sezgisel bir durumda, kendini özsel olarak dayattığı düşünülen algı objesine yönelik önsel bir kabul-ediş söz konusudur, istençten bağımsız olduğu anlaşılan nesneye yönelik bilgilenim istemi ise, bu kabul ediş neticesinde biçimlenerek türlü metodolojiler yaratır, ve bu olam tümsel olarak ontolojik koşulların bir formasyonudur. İşte dışsal olana yönelik bu atılım, sezginin kendisine yöneltildiğinde, yukarıda değindiğim 'filosofik sezgi' de etkin hale gelir, bu tutumun bir prensip olarak düşünülmesi ise metodolojik natüralizmin tabanıdır.

Son tahlilde ampirisizm, insan_istencinden bağımsız olduğu anlaşılan ontik düzlemin somutsal çözündürümüne yönelik en (belki de tek) etkin metodolojidir. Ancak filosofik sezgi de bu sürecin mühim bir parçası, çünkü deneyimi içeriklendirdiği gibi kategorize eden de sezgi, yani biri diğerinden yalıtılamaz, yalıtıldığı takdirde ise düzgün bilimsel uygulama ortaya konamaz diye düşünüyorum. Bu bağlamda da mesela Einstein'ın, genel göreliliği ampirik beslencelerle değil, ancak sezgisel çıkarımlarla ortaya koyduğu gerçeği de bi anımsanabilir..
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sezgi yanıltabilir tabi ama ilk sorgulamayı başlatan sezgi değilmidir şüphe demiyorum sezgi mistik

bir yönü yok mudur?

burada sezgi sağlayıcıya nasıl bir fonksiyon yüklüyorsunuz
bilinçaltı akıl- derin akıl -sezgisel zihin, nasıl bir yapı/sağlayıcı var ve nasıl bir açıklamaya girişeceğiz ki

İleri gidersek;
İnsan psişsesinin, aklın, zihnin katmanlarına ve işlevlerine (nasıllıklarına) dair tanımalara girişeceğiz ve hep birlikte zorlanacağız

benim dediğim şu. diğerleri hep karmaşa
eğer canınızın elma çekmesi kadar (doğal) keskin ve şüphesiz bilişiniz ve ayırdınız varsa bunu daha sezgi olarak işaretlemeden ya da bu bir sezgi sesiydi gibi bir dinlemeye/ayrıma bile gerek kalmaksızın yaşamın parçası olmuş ayrılmaz sesler ve düşünceler varsa onalr zaten sezgidir ve kendini açıklar.

(eğer çişiyapası gelmek fiziksel bir belirtiyle ortaya çıkmasaydı torbayı boşaltmaz mıydık?)
(bazı düşünsesler ve düşünbildirimlerin benzer anlamları olabilirdi)

bu konuda ben ne yazacağımı hiç bilmiyorum çünkü bilgi karmaşamız var. Nispeten ve kısmi bilgimiz de/bilgi tabanlarımızda zaten uyumsuz birbirimizle
ve üç kuruşluk mevzuyu da konuşamıyoruz bu dünyada
Öyle inandıklarımız ve sandıklarımız ve bildiklerimiz var

Mistik değil .Aklı parlak bir şey olarak düşünürdük. Yetili ve yetkili. Böyle söylemelere ihtiyacımız olmamıştı hiç. Yani (aklımızın bir parçası olarak) aklımızdan bir ses çıktığında (aklın yetisine-gücüne-erdemine dayaranarak-güvenerek) akla ait bir şeydir _öyle düşünürdük_ Böyle söylemelere ihtiyacımız olmazdı-böyle düşünmelere de
böyle ikilemlere de
Benim için hiç gizemli değil-bu yüzden mistik değil

sezgiye gelince hepimiz susuyoruz (çünkü birleşmiş-uyumlu ve genel kabul gören bir yaşam/varlık algımız, bilgimiz yok maalesef) oysa mesela benim hayatım boyunca bilmediğim ya da bilmediğimi sandığım) hiç duymadığım kelime ve kavramları düşünseslerden araştırdığım ,olmuştur. Belki hepimizin olmuştur ama benim yaşam deneyimim öyle dolu ki pas geçemem ya da gözardı edemem mesela...

sonuçta evraka gibi çakmaları düşünün. yoğunlaşma, yoğun düşünme, kafa yorma ve cevap isteme sonrası gelirler_gelişirler
Sadece belki, arkaplanda, aklın/zihnin cevap üretme yetisi ya da işlevselliği dahilinde hissedilir bu ve arkada bi şay aramazsınız
sezgi gibi bir girişmeye ve isimlendirmeye bile gerek kalmazdı eskiden
eskiden bu kadar ikilem yoktu _öylece bilirdik ve tartışılmazdı bunlar

Sokrates için bir tür vicdan ve sezisel içsesten sözedilir

örneğin bu ve böylesi kavramlar hep ucu açık ve tartışmak için şimdilik çok karmaşık-böyle bir gerçeğimiz yok


(bilinçli bir servis sağlayıcı/rehber-rehberlik var mı sorusuyla hep yüzyüze geleceğiz_geliriz ya da aklın-zihnin daha derin ve bileşik büyük bir bütünlüklü yeti olması gibi şeylerle açıklanmalı bu sonuçta)

bugünkü dünya algımız ve gerçeklik algılayışımız ve kavramlarımızla bu tür kavramlarla yüzleşemiyoruz bizler

(dışarsı beyin dünyası_brain var_bu şeyleri konuşmak için bilmiyorum yol bulunmalı sadece)

ya da ilham ve esin örneğinden gidelim. Herhangi bir konuya çok yoğunlaşma ve bilgi ve fikir çalışma üretme üzerine yoğun çaba sonucu bi şeyler oluyor diyelim. O arkaplandaki mekanizmayı nasıl açıklayacağız.

forumda belki daha önce de sunduğum örneklemeler var
Singer (dikiş makinesinin mucidi) dikiş makinesinin iğne bölümünü oluşturmaya öyle bi kafayı takmış ki bi gün yarı kabus bi uykuda onu yerliler kovalarken birden panikle uyanmış ve uyandığında ilk hatırladığı yerlilerin mızraklarının ucundaki deliklermiş
dikiş makinesinin (uçtan delikli iğne bölümünün icadının) hikayesi bu ve bu hikaye sanırım gerçek

---------- Mesajlar Birleştirildi at 19:51 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 19:31 ----------

diğeri Coşkun Aral'ın ağzından (kendi anlatımından) Tv de dinlediğim bir hikaye
biliyorsunuz savaş muhabirliği yapıyordu ve adını hatırlaymadığım bir ülke de açlıktan yarı bilinçsiz/sersem bir halde ve karlar içinde yürürken tamemen otonom ve istemsiz biçimde, kendini bir yerde öylesine durup karın altını kazıp sonra da toprağı debertip tam orda bulduğu bir kökü yerken bulmuş.
Şöyle diyordu. neden orayı kazdığım/kazacağım hakkında bir fikrim yok. Yerde kar ve tamamen örtülü ve dışarıdan bir bitki izi-izlenimi (ve arayışımda) yok. ordan bir bitki ve kök çıktığı/çıkacağı ve onun yenilebilir (olup olmadığı) olduğu-olacağı hakkında fikrim yok. Bunu sadece yaptım-oldu. bu birden (kendiliğinden/dürtüselce) oluverdi .

---
örneğin ben sezgi (ya da içbiliş-içsezi) sağlayan derin bir işses ya da içbilinç olsa bile, bunu mantıklı bir açıklamaya yorarım ve mistisize etmem
bunu aklın ya da düşüncenin ve düşünmenin bir yetisi ve mekaniği olarak canlandırırım ve açıklarım ve -kendiliğinden yeğlerim ve imlerim

mantklı ve genel bir çıkarımsama olarak anlamı, açılımı olmalı derim ve onda bir derinlik aramam
açıklamaya ya da mantıksallamaya girişirim

-
sezgi hakkında bi şeyler yazmak-demek zor bu dünyada , şimdi...
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Sezgi yanıltabilir tabi ama ilk sorgulamayı başlatan sezgi değilmidir şüphe demiyorum sezgi mistik

bir yönü yok mudur?

bilmem,Jung'a sorun?

“Bilinçdışı bizi bizden daha iyi bilir.”
“Yaşamımızın büyük bir bölümünü bilinçdışında geçiririz.”

“Tüm dinsel figürlerin (peygamber, şaman) odaklandıkları önemli bir şey var; içsel vahiy deneyimi... ... ” Jung doğuştan evrimle getirilen ortaklaşa bilinçdışından söz etmiştir.


--

Birinci Dünya Savaşı'nın beraberinde getirdiği yıkım ve binlerce insanın ortadan kaldırılması sonucu, ciddi anlamda vicdan olgusunu sorgulamaya giden Freud, bu üç aşama ile insanın karar ve yargı sistemini çözmeye çalışmıştır.



---
Kolektif bilinçdışı, tüm bir türün kişisel deneyimlerini bir araya getirip organize eder.



Her ne kadar Jung -(tam bir; açık bir) ortaklaşa aklı/ ya da ortaklaşa vicdanı ve üst sesi (ya da içsel üst aklı) daha açık dillenendiremese de, açamasa da bu kavramları kendince bilimleştirdi. Bizse susuyoruz bugünler
bu yalan zamanda9
şimdi?

Jung'un atladğı (bizim yeni okuduğumuz kaynaklar bu konuya açıklık getiriyordu ve boşlukları dolduyordu. bizde konuşamıyoruz???)ve bizim artık sorguladığımız gerçek şu ki: Geçmiş gibi, (geçmiş kadar) gelecekte parçamız (zamansla parçamız ve bileşimimizdi) ve hafızamız
kavram burda yatıyor * şimdi!
Arketip olarak; hafıza olarak ve bilinç olarak, geleceği de parçamız olarak (zamanı açık-ileri/geri ve şimdili ve şimdiyi açık) düşünmeye başlamalıyız ve sezgiyi bundan sonra biyerlere?
bilinçdışıya değil tam Jung-ist -
anlamak istiyorsak
ve bunları tarıtşacaksak? ama kavramlarımız yok? ama bilimimiz yok? ortak -şimdi
ama bunları tartışamıyoruz
dışlanıyoruz? dışlanacağız -yıkıldık? yorulduk
bezdik-pustuk-sustuk? susacağız
şimdi
--
eğer bizler olacaksak dogmatist felan bunları hiç açmayacağız -yazmayacağız da
çağa sizlere diğerlerimize
Kişisel dayanaklarımız dünyada şu an bir felsefe sitesine girecek kadar (kabul görecek kadar yetkin ) alglanmıyor maalesef? bu nedenle yazmaya bıkkınız söyleye
söz bükmekten bıktım-öyle demekten
susmalardayız

okuduğumuz kaynaklar sevilmiyor_sevilmedi öyle anlıyoruz?
bilim adı tapulu-felsefe adı sanılı
olsun_?
şimdi
yaşam anlayışmızda öyle sanırım
oizim, bu -izim leri/lerimiz var şimdi ve
suskun yorgun yürüyen bizler/sizler hepimiz şimdi argınız gibi
-biraz kırgın biraz kızgın,durgunlu-vurgunlu
burda bir bayrak vardıysa birileri tutmalıydı
ve yaralı
yorgun
olmayanlarda iyi taşır aslında

Kalinka!


Jun’un farkı kişiliğin ırksal ve soyaçekimsel özelliğne verdiği önemdir. “Erekbilim ” denilen bir felsefe benimsemiştir.Buna göre; insan nedenlerle yaşadığı kadar amaçlarla da yaşar.İnsan davranışlarına 3 zamanlı bir bakış açısı getirmiştir;
• Geçmiş ( tarihi olarak insan vardır )
• Umutlar, amaçlar, hedefler, gelecek bu tarihle birleşir ve
• Şimdiyi belirler.


burdaki eksik halka şimdi görülebiliyor cascarlak ancak biz elimizdekini?
-biz bıktık? kağlıcakla kalın_yazamıyom ben açık o bilim kafa sanı beni tırttı

eksik halka değil
Jung'un en halt yediğini/karın ağrısı hep _şimdi_ görüyom

ben bıktım
şeyinizden, dilinizden -felsefenizden (islam ve püslümüzden) ve biliminizden vicdanınızdan

ben susuyorum ya! biz susuyoruz
şimdi

neymiş efendim okultüst/o-kül_tist kaynaklar deyişler
gözümüze girsin hepinizin umarım? doğruyla yanlışın ergisi ve ergisi
ne haliniz varsa görelim umarım!

size değil sözlerim sevgili sherlock
bize değilse kime dir?

arkadaşım derdim var_birilerinin konuşması birilerinin bi şey yapması ya da bi şeylerin -oldukça - aydınlanması lazım_dı iken susagele? gele mi bu ?

gül memeler değil dom dom kurşunu imzamdaki
bunu anlatmam lazımdı? nasıl?

bi amaca hizmet etmez düşünümü yazmasam

okültizmin felan can cehenneme _

Ama jung kapısına asmış -ben inanmam bilirim

arkadaşım biz yazamıyoruz

bana/bize göre sezginin artık (tanılı-bilinir olgu,açıklanır danayanaklı_bilimli) anlaşılır olgudur
mistik bi tarafı yok

kimse ve siz buna inanmayacağınız (ciddiye almayacağınız) diye (ben ordan söz açamam konuşamam diye aslında) Jung getirdim sözü dolaştırdım çünkü başka türlü ben anlatamıyorum

Kakalin!

yazamıyorum ben bu siteye-verem oldum olcam nerdeyse?

hiçbiyere de aslıdna

Kalinka!

ne halimiz varsa görmek üzre

Kalınka saglicakla

ka_lın_ka_fa_lı_larız

kalin ka fa li ka fa li ka fa li

--
empirizm emepirme
devşirizm devşirme
sevişirim sevşirme
sevşirizm sevşirme

şook yorkunum peni pekleme kaptan

bu felsefe ciddi iş ben anladım oni

şok jiddi azizim!

kalin ka....
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst