Empirizm/Rasyonelizm, Bagi/farki Uzerine

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe'ye Giriş kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Empirizm\/Rasyonelizm, Bagi\/farki Uzerine başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 4,990 kez görüntülenmiş, 11 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe'ye Giriş
Konu Başlığı Empirizm\/Rasyonelizm, Bagi\/farki Uzerine
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
E. Kant'a kadar, kendi bunyesinde hareket eden, Empirizm, deneycilik ve rationalizm, akilcilik; Hegel ile boyut kazanmis ve Diyalektigi dogurmustur.

Tum bu gelismeler gunumuzde, rationalizmi, idealizme ve akilli tasarimciliga, empirizmi de, bilgiye, bilime ve epistemolojiye yaklastirmistir.

Gunumuzde artik, bu iki grup biribirini kabullenmeyecek kadar ayrismistir.

Cunku, akilciligin temeli, inanca, soyuta; empirizmin temeli de, gozleme, deneye v.s., yani somuta dayanir.

Akilcilik, sezgi, duyum olarak gelisirken; empirizm, bilim ve bilimsellige, yanlislanabilme boyutunu katmistir.

Akilciligin, tasarimciligi yaninda, bireyciligi de; bencil ve ego olarak sahne almistir.

Empirizm ise, insanoglunu epistemolojiye, dile, bilime felsefey v.s., kisaca insanoglunun bugun ortaya attigi ne konu varsa, onlarin on kabullerini, sorgulanmazlarini, mutlaklarini v.s. degisebilir ve degistirilebilir temelinde yanlislamaya yonelmistir.

Bugun tasarimci ve bireyci akilcilik, emperyalist zihniyetin hem tanrisinin, hem de guc, iktidar ve otoritesinin sembolu olurken; empirizm, bilimin, bilmenin, bildirmenin, bulusun, deneyin, gozlemin, arastirmanin, sorgulamanin, ve degistirme ve degisimin ayni zamanda da; ispat, delil, ksanitin degil; yanlislamanin, cikarsamanin ve curutmenin semboludur.

Madde ve nesneden yola cikan dusunce, eger; akilciliga saparsa, inanci eliyle tanrisini bulmak zorundadir. Cunku, tanriyi (kabul/red; var/yok degil), arayan akil, onu mutlaka bir ozdeslestirme ile bulacaktir.

Bu temelde de bilim ve bilimselligin, akilciliga sapisi, inanci bilime katmak anlamini tasir.

Bu iki farkli deolojinin birlesimi, diyalektik monizm (mono olarak, materyalizm, ya da idealizm), pozitivizm, pragmatizm ve liberalizmi dogurmustur. Nihilizmin temelide; akilci gozleme dayanir. Tanriyi, gozlem olarak oldurur, fakat akil olarak olduremez. Varolusculuk, fenemenoloji, mantiksal pozitivizm de bu birlikteligin urunudur.

Bu birliktelik suresinde; bir cok ideolojik inanc ortaya atilmistir. Daha sonra, Post modernizm, bilhassa dilin, linquistik ve etimolojik temelide, yapisokum akimini (Derrida-deconstruction)ve construction, yapilanim, dallarina gecmistir.

Rationalizmin, felsefi olarak sona erdigini kendince aciklayan;soz"objectivity is male subjektivity" , yani "nesnel olmak, erkek oznelligidir" seklinde bir sozdur.

Oyuzden gunumuzde, akilcilik ve deneyciligin neler oldugunu ve birbiriyle olan ilskisini farkini cok iyi algilamak gerekir.

Cunku akilciligin, bireyciligi; ben ve egoyu one cikarmistir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Emprisizmin felsefenin metafizik ve etik konularindaki isleyisi ise, yine somuttan soyuta dogrudur.

Yani metafizigin, varlik ideolojilerinin ve her turlu temeli, nesne, madde, insan ve fenomenin ortada oldugu somut tabaninin, bilimsel method olan deney, gozlem, arastirma v.s. ye tabi tutulmasidir. Ayni sey, etigin yaptirim ve yonlendirimlerinin ve d yukumluluklerinin insanoglu turu ve biri uzerindeki dusunsel ve davranissal etkilerinin ve dogurdugu sonuclarinin, biyolojik, psikolojik, sosyolojik, toplumsal, politik, ahlak, kultur, gelenek, tore v.s. temelindeki gozlemine ve bu gozlemin tum resminin ortaya konulmasina dayanir.

Ornek verirsek; bilimsel metod, dini, teolojik, ideolojik, inancsal tum dusunce ve davranislarin, insanoglu turu ve birinin somut temelde sistemlestirdigi, kurumlar, uygulamalar v.s. temelli algilarin, gozlemlenmesidir.

Yani bir dini, kabullenerek, karsi cikarak akilci bir dogru ile degil; olan butun dinlerin ortada olan etkilerinin her turlu gozlemini dile getirerek ortaya koymaktir.

Teolojik bir tanri varliginin, ozel ya da genelde inancsal ve varliksal var/yok, inan/inanma tartismasini degil; olan tum teolojik ideolojik inancsal dogrularin ortada olan yansisini degerlendirmek, gozlemlemek ve ozel ya da genel olarak dile getirmektir.

Bilimsel metodun, gozlemi epistemolojik gercekci, notr algili, disaridan bakis acili ve akilciligin inancsal dogrusuna, sabitine, sahipligine, kesinligine, mutlakligina v.s. basvurmadan olani oldugu gibi, dile getirmektir.

Akilcilik, ozel, oznel, sabit, dogrulu, inancsal olmanin yaninda, tartismasal, ayrimci, cikarci bir icerik tasir.

Deneycilikte ise, sadece gozlem dile gelir. Gozlemcinin, ya da gozleyenin soyutlamasi ve kendine ait yorumu ortada yoktur.

Gozlemin oldugu gibi aktariminin, ne gozlemin savunuldugu, ne de karsi cikildigi anlamini icermez.

Evrensel-insan gozleminin farki ise, gozlemin insan ve insanligi adina, ne gibi sorunlar icerdigini ortaya koymaktir. Yani, gozlem negatif, sorunu ortaya koyucu olarak dile gelir. Cunku amac, cikarsama, curutme, yanlislama temelindedir. Yanlislanan da, gozlemin epistemolojik gercekliginin insan ve insanligi adina zihinsel ve dusunsel sorun icerdigidir. Bu sorun da daha once belirtildigi gibi, evrensel ayniliktaki dogal zihniyet ve egosunun insanoglu adina, ait, eliyle, icin yapilanis ve isleyisidir. Sorunda soyutlamanin soyut ve somut temellerinin insanoglu turu ve biri kokeni olarak algilanmadiginin ve temelinde soyutlamanin insansal/evrensel/kavramsal/bilissel olmadiginin, neden ve nasillariyla ortaya konmasidir.

Iste bu da insanoglu turu ve biri kokenli ve insansal, evrensel, kavramsal temelli gozlemin, olani sorunsal olarak bilimsel method ve icerikte dile getirmesi, yani bilimsel felsefesidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Inancin Akilciligi ve Inancin Epistemolojisi Nedir?, Farki Nedir?

Din, inanc ve tanri konulari dile gelirken, gozlem sonucu ve "uzulerek" ifade edebilecegim, bir tekduzelik vardir.

Bu tek duzelige gecmeden once, felsefe de bilinen farkli duzeyleri ortaya koymak gerekir.

Tanri, din ve inanc konusu, felsefe de iki ana fark altinda degerlendirilir. Bunlardan birincisi "Dinin felsefesi (Philosophy of Religion)", digeri ise "dini felsefe (Religious Philosophy)"dir.

Tek duzelik, dinin felsefesi uzerinedir. Yani gozlemlerim sonucu, dini felsefe icerikli bir dile getirim olamamaktadir.

Once tek duzeligi ele alalim. Dinin felsefesi, inancin akilciligi ve tanri varliginin ortaya konmasi temelinde, Tanrinin varligini tartisan ve buna dayanarak dinin felsefesi uzerindeki akilciliktir. Bu akilciligin, temeli teoloji basligi altindadir. Teolojide de birbirine zit iki farklilik gozukur. ya teizm inanci, ya da ateizm inancsizligi. Genelde konu din ve inanctan ziyade, tanrinin varliginin vari/yoku agirliklidir. Ozetlersek;

Teoloji, tanri ve tanrilari ve onlarin dogal/tabi tanrisal konumlarini konu alir. Ya tek bir tanri (monoteizm), ya cok tanri (politeizm), tanri veya tanrilarin bilinebilir/bilinemezligi (agnostisizm), tanri ve/veya tanrilarin dunyaya direk mudahele edip, etmedigi (teizm), ya da tanrinin ilk nedeninin evren oldugu (deizm), tanri ve/veya tanrilarin ve de dunyanin farkli seyler oldugu (panenteizm ve dualizm), ya da ayni, ozdes oldugu (panteizm), son olarak ta yukaridaki iceriklere uyan bir tanrinin ve tanrisal konumun olmadigi/yoklugu (ateizm), dinin felsefesidir.

Inancsal akilcilik, hem bilimin konusu degildir hem de bilimsel degildir. Cunku yukaridaki aciklanan konumdaki tanri, tanrisallik; ne bir gozleme, deneye, dayanir; ne de gercekcidir. Sadece, metafizigin tanri ve onun konumu hakkinda ortaya atilan akilci, ideolojik inancsal dogrulardir.

Dile gelim, bunun ile sinirlidir. Dolayisiyle, dini sistem ve inanislarin inanci degil; ya akilci savunusu, ya da akilci elestirisi ve karsi cikisi soz konusudur.

Dile gelmeyen konu ise, dini felsefe konusudur. Yani, dunyada mevcut olan her turlu dini uygulanis ve zihniyetin, yerlesmis ve islerlikte olan sistem ve duzenin, her dini olusumun yasama gecmis yonlendirim ve yaptirimlarinin akilciligin inanci ile degil de, bilimsel metod, yani deney, gozlem v.s. ile ne oldugunun ortaya konumudur. Iste burada, inanc, ya bu dini gerceklige, cografi, toplumsal, etik temelde inanmak, ya da bu dini gercekligi, tum dini felsefenin temeli, isleyisi ve yapilanisi temelinde gozlemleyerek; dini felsefe inanci tasimamak/beslememektir. Bunun adi, teolojik serbest dusunurluk ve dini inanc tasimama/beslememektir.

Dolayisiyle, dini felsefe konusunda ve tum bilinen ve ortada olan dinlerin bunyesinde serbest dusunurluk, ve inanc beslememe/tasimama ayni zamanda, yukarida izah edilen, dinin felsefesini de icerir. Cunku burada akilciliga gerek yoktur. Dinin felsefesindeki tum farkliliklar ne olursa olsun, dini felsefenin ortaya attigi tanri, ve tanrisal konumu icerir. Dolayisiyle, serbest dusunurluk, inancin epistemolojik gercekligi olarak hic bir dini felsefeye, inanc beslemediginden ve herhangibirinin inancini tasimadigindan, onlarin ortaya attigi tanri ve varliginin var/yoklugunun tartismasi ve bu konuda bir fikir belirtmek, mantiksizlasir.

Bir ornek verirsek, ben bir serbest dusunur olarak, islam dini iman ve inancina yonelik bir inanc beslemiyor ve tasimiyorsam, otomatik olarak Islam imaninin ortaya attigi Allah'i ve onun varliginin vari/yogunu tartismamin bir anlami kalmaz.

Iste, Akilci olmayan, epstemolojik gercekligin gozlemie dayanan, bu gozlem temelinde de herhangibir dini felsefeye yonelik inanc tasimayan ve beslemeyen biri olarak, bu dini felsefe hangisi olursa olsun (islam, hristiyanlik,musevilik, budizm, hindizm, tasavvuf, mistisizm v.s.) onun din felsefesinin ortaya attigi tanrisi ve tanrisal konumu otomatikman tartisma disi kalir. Ustelik, bu epistemolojik gerceklik, bu temelde sadece neden dini felsefeye inanc tasimadigini degil; onlarin herbirinin tanrilarini ve tanrisal konumlarini da tanri, tanrisal olumlu/olumsuz dusunce ve tanrisal zihniyetin temeli ve kokeni olarakta hic birinin ozeline inmeden genelde sorunsal tum resmini ortaya koyar.

Iste dini felsefe ve din felsefesinin, akilcilik ile gozlem, dogruluk ile gerceklik inancsalligin olumlu/olumsuzu ile inanc tasimama/beslememe, tanrinin varliginin var/yoku ile tanri, tanrisal dusunce ve tanrisal zihniyet, inanc ile epistemoloji farki budur.

Umarim, sitenin yazarlari; sadece din felsefesi uzerine degil, dini felsefe uzerine de mesajlar yazar ve bu konudaki zihniyetleini dusunce olarak dile getirirler. Cunku, bu akilcilik degil; bir gozlem ve tercih konusudur. Ustelik akilciligin soyutlugunu degil, gozlemin somutlugunu, bunun dile gelisindeki bilinc ve farkindaligi ortaya koyar. Yani, inanc tasimamak/beslememek, bir bilinc ve farkindalik isidir. Fakat, inanci ve tanrinin varligini tartismak ise, bilinc altinin yonlendirdigi, akilciliktir.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Inancin Akilciligi ve Inancin Epistemolojisi Nedir?, Farki Nedir?

Din, inanc ve tanri konulari dile gelirken, gozlem sonucu ve "uzulerek" ifade edebilecegim, bir tekduzelik vardir.

Bu tek duzelige gecmeden once, felsefe de bilinen farkli duzeyleri ortaya koymak gerekir.

Tanri, din ve inanc konusu, felsefe de iki ana fark altinda degerlendirilir. Bunlardan birincisi "Dinin felsefesi (Philosophy of Religion)", digeri ise "dini felsefe (Religious Philosophy)"dir.

Tek duzelik, dinin felsefesi uzerinedir. Yani gozlemlerim sonucu, dini felsefe icerikli bir dile getirim olamamaktadir.

Once tek duzeligi ele alalim. Dinin felsefesi, inancin akilciligi ve tanri varliginin ortaya konmasi temelinde, Tanrinin varligini tartisan ve buna dayanarak dinin felsefesi uzerindeki akilciliktir. Bu akilciligin, temeli teoloji basligi altindadir. Teolojide de birbirine zit iki farklilik gozukur. ya teizm inanci, ya da ateizm inancsizligi. Genelde konu din ve inanctan ziyade, tanrinin varliginin vari/yoku agirliklidir. Ozetlersek;

Teoloji, tanri ve tanrilari ve onlarin dogal/tabi tanrisal konumlarini konu alir. Ya tek bir tanri (monoteizm), ya cok tanri (politeizm), tanri veya tanrilarin bilinebilir/bilinemezligi (agnostisizm), tanri ve/veya tanrilarin dunyaya direk mudahele edip, etmedigi (teizm), ya da tanrinin ilk nedeninin evren oldugu (deizm), tanri ve/veya tanrilarin ve de dunyanin farkli seyler oldugu (panenteizm ve dualizm), ya da ayni, ozdes oldugu (panteizm), son olarak ta yukaridaki iceriklere uyan bir tanrinin ve tanrisal konumun olmadigi/yoklugu (ateizm), dinin felsefesidir.

Inancsal akilcilik, hem bilimin konusu degildir hem de bilimsel degildir. Cunku yukaridaki aciklanan konumdaki tanri, tanrisallik; ne bir gozleme, deneye, dayanir; ne de gercekcidir. Sadece, metafizigin tanri ve onun konumu hakkinda ortaya atilan akilci, ideolojik inancsal dogrulardir.

Dile gelim, bunun ile sinirlidir. Dolayisiyle, dini sistem ve inanislarin inanci degil; ya akilci savunusu, ya da akilci elestirisi ve karsi cikisi soz konusudur.

Dile gelmeyen konu ise, dini felsefe konusudur. Yani, dunyada mevcut olan her turlu dini uygulanis ve zihniyetin, yerlesmis ve islerlikte olan sistem ve duzenin, her dini olusumun yasama gecmis yonlendirim ve yaptirimlarinin akilciligin inanci ile degil de, bilimsel metod, yani deney, gozlem v.s. ile ne oldugunun ortaya konumudur. Iste burada, inanc, ya bu dini gerceklige, cografi, toplumsal, etik temelde inanmak, ya da bu dini gercekligi, tum dini felsefenin temeli, isleyisi ve yapilanisi temelinde gozlemleyerek; dini felsefe inanci tasimamak/beslememektir. Bunun adi, teolojik serbest dusunurluk ve dini inanc tasimama/beslememektir.

Dolayisiyle, dini felsefe konusunda ve tum bilinen ve ortada olan dinlerin bunyesinde serbest dusunurluk, ve inanc beslememe/tasimama ayni zamanda, yukarida izah edilen, dinin felsefesini de icerir. Cunku burada akilciliga gerek yoktur. Dinin felsefesindeki tum farkliliklar ne olursa olsun, dini felsefenin ortaya attigi tanri, ve tanrisal konumu icerir. Dolayisiyle, serbest dusunurluk, inancin epistemolojik gercekligi olarak hic bir dini felsefeye, inanc beslemediginden ve herhangibirinin inancini tasimadigindan, onlarin ortaya attigi tanri ve varliginin var/yoklugunun tartismasi ve bu konuda bir fikir belirtmek, mantiksizlasir.

Bir ornek verirsek, ben bir serbest dusunur olarak, islam dini iman ve inancina yonelik bir inanc beslemiyor ve tasimiyorsam, otomatik olarak Islam imaninin ortaya attigi Allah'i ve onun varliginin vari/yogunu tartismamin bir anlami kalmaz.

Iste, Akilci olmayan, epstemolojik gercekligin gozlemie dayanan, bu gozlem temelinde de herhangibir dini felsefeye yonelik inanc tasimayan ve beslemeyen biri olarak, bu dini felsefe hangisi olursa olsun (islam, hristiyanlik,musevilik, budizm, hindizm, tasavvuf, mistisizm v.s.) onun din felsefesinin ortaya attigi tanrisi ve tanrisal konumu otomatikman tartisma disi kalir. Ustelik, bu epistemolojik gerceklik, bu temelde sadece neden dini felsefeye inanc tasimadigini degil; onlarin herbirinin tanrilarini ve tanrisal konumlarini da tanri, tanrisal olumlu/olumsuz dusunce ve tanrisal zihniyetin temeli ve kokeni olarakta hic birinin ozeline inmeden genelde sorunsal tum resmini ortaya koyar.

Iste dini felsefe ve din felsefesinin, akilcilik ile gozlem, dogruluk ile gerceklik inancsalligin olumlu/olumsuzu ile inanc tasimama/beslememe, tanrinin varliginin var/yoku ile tanri, tanrisal dusunce ve tanrisal zihniyet, inanc ile epistemoloji farki budur.

Umarim, sitenin yazarlari; sadece din felsefesi uzerine degil, dini felsefe uzerine de mesajlar yazar ve bu konudaki zihniyetleini dusunce olarak dile getirirler. Cunku, bu akilcilik degil; bir gozlem ve tercih konusudur. Ustelik akilciligin soyutlugunu degil, gozlemin somutlugunu, bunun dile gelisindeki bilinc ve farkindaligi ortaya koyar. Yani, inanc tasimamak/beslememek, bir bilinc ve farkindalik isidir. Fakat, inanci ve tanrinin varligini tartismak ise, bilinc altinin yonlendirdigi, akilciliktir.
Ülkemizde din felsefesi yazılı olmayan kurallar gereğince yasaktır.Bırakın din felsefesini, İslam felsefecileri bile baskılanmakta, İslamiyetin ilk zamanlarında gördüğümüz farklı fikirler, yorumlar, matematikçi, kimyacı, astronom İslam teologları ve onların fikirsel zenginlikleri artık yok..Çünkü herşey inanıyorum/inanmıyorum'a indirgendi. Din felsefesi gitti..Dinsel felsefe geldi..Savunulanların İslam öğretisiyle tutarlı olup/olmaması kimsenin umurunda değil..
İnancın tartışılması konusunda, nedense inançlı olduklarını savunanlar, inanç tartışmalarını (inançsız) olanlarla yapmayı tercih ediyorlar.Bunu anlamakta zorlanıyorum..Neden "inançlı"lar, kendi aralarında da inanç ve yorum/anlayış/ bakış açıları konusunda hiç tartışmazlar?Çünkü burada doğruyu arama/sorgulama vb harcanması gereken enerji, "karşıt görülen" tarafa "inanç savunusu/saldırı"ya yönlendiriliyor..tek tip bir müslümanlık algısı mümkün mü?O zaman neden farklı algılar bu sitede hiç gündeme gelmez? Din felsefesi bu değil ki..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Ülkemizde din felsefesi yazılı olmayan kurallar gereğince yasaktır.Bırakın din felsefesini, İslam felsefecileri bile baskılanmakta, İslamiyetin ilk zamanlarında gördüğümüz farklı fikirler, yorumlar, matematikçi, kimyacı, astronom İslam teologları ve onların fikirsel zenginlikleri artık yok..Çünkü herşey inanıyorum/inanmıyorum'a indirgendi. Din felsefesi gitti..Dinsel felsefe geldi..Savunulanların İslam öğretisiyle tutarlı olup/olmaması kimsenin umurunda değil..
İnancın tartışılması konusunda, nedense inançlı olduklarını savunanlar, inanç tartışmalarını (inançsız) olanlarla yapmayı tercih ediyorlar.Bunu anlamakta zorlanıyorum..Neden "inançlı"lar, kendi aralarında da inanç ve yorum/anlayış/ bakış açıları konusunda hiç tartışmazlar?Çünkü burada doğruyu arama/sorgulama vb harcanması gereken enerji, "karşıt görülen" tarafa "inanç savunusu/saldırı"ya yönlendiriliyor..tek tip bir müslümanlık algısı mümkün mü?O zaman neden farklı algılar bu sitede hiç gündeme gelmez? Din felsefesi bu değil ki..

Daha once dile getirdigim, Turkiyenin cagin en az 3 asir gerisinde olmasinin bir nedeni de budur.

Osmanli'dan gelen dini teklestirme ve hatta sunni temelde ayni din olan islamin mezheplerini teklestirme politikasi ve devsirme olayi, TC tarihinde de devam etmektedir. Hic bir egitim olarak birak dini felsefe gozlemini din felsefeleri bile en azindan bir tarih/cografya olarak okutulmamakta ve tanitilmamaktadir. Ustelik islam dininden ve teklesen mezhepten olmayanlarin basinda bir dinsel egitim baskisi vardir. Din ogretimi baskadir, dini egitim ve dinsel teke zorlama baskadir.

Ulkemizde din ve vicdan ozgurlugu kagit uzerindedir, laiklik sadece teoridedir. Dogan bir kisiye sormadan dini mezhebi islam yazmak ve hatta din mezhebi diye bir ibareyi nufus cuzdaninda bulundurmak, cag disidir. Cunku din ve inanc ve de dini uygulamalar hak ve ozgurlukler temelinde olmalidir ve sadece bireysel temelde algilanmali ve degerlendirilmeli, kimsenin dini inanc ve inancsizligi bir baski ve zorlama araci olmamalidir. Ama bu da dini olmayan bir devlet yapisidir ve ulkemizde devlet iktidarin politikalarinin bir kullanim aracidir ve iktidardan bagimsiz degildir.

Neyse bu konu uzun. Yalniz unutmamak gerekir ki, bu da en basta bir birey bilincini gerektiren bir konudur.

Turkiyede vatandas devleti icin vardir. Halbuki devletin bireyi ve onun her turlu hak ve ozgurlukleri icin var olmsi gerekir. Iste bu da vatandasin toplumsal kisiliginin bir isareti ve her turlu dinsel konunun toplumu kutuplastiran bir politik cikar temelli iceriginin bir urunudur. Turkiyede olan parti devletidir. Toplumda sadece bu partinin kendi politik cikar ve ayrimciligi temelinde egitilir.

Bilim ve bilimsellige ise hic girmiyorum. Cunku Turkiye'de ne ozel, ne ozerk ne de bagimsiz bir bilim yoktur ve bilimsel calisma yoktur. O yuzden de bu sitede de gorulecegi ve yasamin her alaninda gorulecegi gibi, bilimsel algi hala metafizik temelde ve ideolojik inancsal iceriktedir. Epistemolojinin cogu yerde adi bile duyulmamistir. Evrim yerine yaratilis one cikarilir. Birak inancsizligi, kimin kimden daha cok musluman oldugu tartisilir. RTE oncesi de kimin kimden daha cok milliyetci oldugu tartisilirdi.

Bir toplumu etigin yonlendirim ve yaptirimi olarak din ve milliyet ile sinirlarsaniz, o beyinden hayir gelmez ve o beyin ozgur dusunemez. Cunku ozgurlugun, demokrasinin, hak ve ozgurluklerin, evrensel hukukun ne oldugunu bile bilmez ve algilamaz. O beyin icin tum bunlar taraflidir ve taraf olmayan da bertaraf olur.

Aci olan ise, toplumun caga dogru hareket edecegine, bulundugu yerden daha tarih gerisine dogru hareket ettigidir.
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Pozitivizm'in Akilciligi

Felsefenin varlik konusunu isleyen metafizik dalinin, mustakil var olan varlik ile ilgili ideolojileri materyalizm (madde), idealizm (dusunce) ve pozitivizm (yok) olarak, insanoglu tarihinde yerini almistir.

Pozitivizm, temel olarak akilciligin bir urunudur. Cunku akil, pozitivi ortaya koyar ve bu pozitivite, madde ve dusunce temelini red eder. Mustakil var olan varligi da, akilciligin temelinde "yok sayar."

Pozitivizmin, inanc felsefesi ve teolojiye bakis acisi, ya insanoglu turu ve biri disindaki akilli tasarimcilik, panteizm (en genis mekan olarak evren) ve hyloteizm (maddenin akilciligi ve tanrisallasmasi) en cok bilinenlerdendir.

Eger pozitivizmin akilciligi, kisisel duzeyde ve kisinin sadece kendi, inancsal dogrusu soz konusu ise, bu temelde de bireyci akilciligin; aklinin tanri aramasi temelinde ortaya koyacagi ve aklin inancsal olarak dogrulayacagi bir tanri ve tanrilastirma dusuncesidir.

Akilciligin pozitivizmi de ayni temeldedir. Cunku akil, bir seyi algiladiginda, bu alginin var ve yok ifadesi algi temelinde pozitivizmdir. Sadece anlam, ifade ve dibilgisi icerigi olarak negatif, ya da olumsuz ifade edilebilir. Pozitif dusunce uretimi iste bu aklin bireyci, tasarimli, teleolojik ve teolojik uretimidir.

Ateizmin akilciliginin materyalist temelde ve tanri algisinda negatif ve olumsuz olmasi da, tanriyi madde temeline oturtamamasindan kaynaklanir.

Bu acidan ateizm, tanri konusundaki akilci inancsal dogrusu olarak, ya tanrinin varligini madde temelinde, ya da tanriya inanci, olan din felsefelerinin genel ya da ozel temelindeki icerikte bir tanrilarinin olmadigini one surerek gerceklestirir.

Ateizmin, kisisel anlamda pozitif akilciliginin sonucu, aranan bir tanrinin bulunmasi temelli, ya hyloteizm, ya da panteizm, ya da kisisel tatmin ve ikna olma temelinde, monoteizmdir.

Mantiksal pozitivizm de, pozitif dusunce de akilciligin bir urunudur.

Pozitivizmin, felsefenin metafizik dalinin varlik ile ilgili gercek varlik katagorisindeki ideoloji inancsal dogrusu ise isimciliktir. Akilciligin, isimciligi; gercek varligi nesnel ve oznel olarak yoklar ve gercek varligin pozitif bir isimden olustugunu one surer.

Pozitivizm ve akilciligi, bilimsel metoda ve bilimsellige degil; ideolojiye, inancsalliga ve dogruya dayanir. Bu temelde de epistemolojik gercekci degil; akilci dogrucudur.

Pozitivizm ve isimcilik; mustakil var olan varligin ve gercek varligin kendi kendisini kendi adina ortaya koyamayacagini, bunlari ancak pozitivizmin ortaya koyabilecegini ideolojik inancsal bir dogru olarak ortaya koyar. yani mustakil var olan varlik pozitiftir ve gercek varlik ta isimdir.

Burada her iki ideolojik inancsal dogru temelinde bir mantiksal pozitivizm, yani pozitivizm ve isimciligin aklin bir turevi oldugu gorusu hakimdir.

Her ikiside aklin ne olduguna deginmez, sadece akildan yola cikar. Iste bu akil, ya evrenin aklidir, panteizm; ya akilli bir tasarimcidir, teoloji ya maddenin Aklidir, hyloteizm, ya da bireyci akilciliktir. Teleoloji de, seylerde akilcilik temelinde, bir amac, gaye v.s. arar.

Bu temelde de dogal zihniyet ve dogal egosunun evrensel ayniliktaki yapilanis ve isleyislerinden; pozitivizm, bir (nicelik) ve nokta (nitelik) ucleminden biridir.

Kendinin nedenini pozitivizm olarak aklin inanciyla dogrular.
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Turkiyede vatandas devleti icin vardir. Halbuki devletin bireyi ve onun her turlu hak ve ozgurlukleri icin var olmsi gerekir. Iste bu da vatandasin toplumsal kisiliginin bir isareti ve her turlu dinsel konunun toplumu kutuplastiran bir politik cikar temelli iceriginin bir urunudur. Turkiyede olan parti devletidir. Toplumda sadece bu partinin kendi politik cikar ve ayrimciligi temelinde egitilir.


Bir toplumu etigin yonlendirim ve yaptirimi olarak din ve milliyet ile sinirlarsaniz, o beyinden hayir gelmez ve o beyin ozgur dusunemez. Cunku ozgurlugun, demokrasinin, hak ve ozgurluklerin, evrensel hukukun ne oldugunu bile bilmez ve algilamaz. O beyin icin tum bunlar taraflidir ve taraf olmayan da bertaraf olur.

Aci olan ise, toplumun caga dogru hareket edecegine, bulundugu yerden daha tarih gerisine dogru hareket ettigidir.
Haklısınız .Yine de, şunu gözardı etmeyelim..İktidarlar ne kadar suçlu ve güçlü olurlarsa olsunlar, toplumun suçu ve gücü de az değildir.Katkısı var olup-bitende..Herkes vergi kaçıranlar cezalandırılsın diyor, kendisi hariç...Ahlaksızlığın,bencilliğin,vicdansızlığın,sorumsuzluğun üstüne ne yamarsanız yamayın..Bu ister bilim, ister din, ister milliyetçilik olsun...Hiçbirinden hayır gelmeyecektir...Depremde yıkılan binalara bakın..Kolon kesmiş adam galeri yapacakmış da...Eminim bu kişiler de dini ve milliyeti, madalya gibi göğüslerini gere gere taşıyor..İşkenceci polis evine dönünce çocuklarını sevip, yemeğine yumuluyor..Akademisyen, kimin kitabından ne araklasam diye kafa patlatıyor..Bizim herşeyden önce ,bir değerler sistemi oluşturmaya acilen ihtiyacımız var..Bu devlet eliyle filan da olmaz..Devletin görevlisi rüşveti cebe indirince "yasak" lar "yasal" oluyor..Rüşvetle, ahbap çavuşlukla hemşo muhabbetiyle, bağlanmayan iş yok bu ülkede...Ortak doku din/milliyet/ideoloji filan değil..Bunların arkasında dönen imtiyaz/çıkar dolapları..Erdemli insan, erdemli olmayana tabi olmaz.Doğaya da, eşyanın tabiatına da aykırı bu..Demek ki, tencere yuvarlanıp kapağını buluyor..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Haklısınız .Yine de, şunu gözardı etmeyelim..İktidarlar ne kadar suçlu ve güçlü olurlarsa olsunlar, toplumun suçu ve gücü de az değildir.Katkısı var olup-bitende..Herkes vergi kaçıranlar cezalandırılsın diyor, kendisi hariç...Ahlaksızlığın,bencilliğin,vicdansızlığın,sorumsuzluğun üstüne ne yamarsanız yamayın..Bu ister bilim, ister din, ister milliyetçilik olsun...Hiçbirinden hayır gelmeyecektir...Depremde yıkılan binalara bakın..Kolon kesmiş adam galeri yapacakmış da...Eminim bu kişiler de dini ve milliyeti, madalya gibi göğüslerini gere gere taşıyor..İşkenceci polis evine dönünce çocuklarını sevip, yemeğine yumuluyor..Akademisyen, kimin kitabından ne araklasam diye kafa patlatıyor..Bizim herşeyden önce ,bir değerler sistemi oluşturmaya acilen ihtiyacımız var..Bu devlet eliyle filan da olmaz..Devletin görevlisi rüşveti cebe indirince "yasak" lar "yasal" oluyor..Rüşvetle, ahbap çavuşlukla hemşo muhabbetiyle, bağlanmayan iş yok bu ülkede...Ortak doku din/milliyet/ideoloji filan değil..Bunların arkasında dönen imtiyaz/çıkar dolapları..Erdemli insan, erdemli olmayana tabi olmaz.Doğaya da, eşyanın tabiatına da aykırı bu..Demek ki, tencere yuvarlanıp kapağını buluyor..

Kusura bakma ama, birincisi kim olursa olsun, onun nesinin yani fenomenal yapisinin zaten bir sucu olamaz. Suc bir numenal yeti degeridir. Ikincisi fenomenal yapisi ile yasiyan ve numenal yetisi yonetilen ve yonlendirilen ve kendilerine dogumdan itibaren verilen veriler, tabu ve degerler temelinde yasatilan toplum ve farkli halklarinin da sucu olamaz.

Bir kisi vetoplum dusunun ki, sadece ekmeginin pesine dusmus, birakin dusunmeyi, ailesi ile ilgilenecek, cocuklarii bile dinleyecek vakit bulamiyor, yorgun argin evine geliyor ve medya ne verirse onu alarak dinleniyor. Boyle bir yasam suren fenomenin ne sucu olabilir?

Toplumu kimler yonlendirir ve yonetir?, kimler egitir ve bilgilendirir, kimler yetistirir? herseyden once onlarda boyle bir algi, bilgi ve bilinc var mi?

Ustelik material ve meta olarak degerlendirilen bir toplumdan nasil bir numenal cikis beklenebilir?, hele hele dusunmek ve dusundugunu de soylemek suc ise?

Suru psikolojisine ve korku felsefesine alistirilmis bir toplumun sucu ne olabilir?

Hadi, bizim toplumumuz kendini yetistirebilen bir toplum degil; Peki tarihteki Hitler ornegindeki Alman toplumuna ne demeli?, okur/yazar orani entellektuel duzeyi yuksek Alman halki Hitlerin oyuncagi haline nasil geldi?

Hitlerin basbug oldugu en yogun donemde, bir profesor talebelerini fuhrer hitler diye degil de, yasasin Almanya diye selamladigi zaman, nasil yaka paca alindi?

Zaten butun bunlar bizlere evrimsel ve devrimsel farki da ortaya koyuyor. Cunku fenomenin numenal devrimselligi o fenomen ne kadar insanlikdisi muamele gorurse gorsun, yine de algilayamiyor, karsi koyamiyor, bilinclenemiyor, farkina varamiyor v.s.

Cunku butun bunlar cognitive, yani bilisselligin numenal degerleri ve maalesef evrim ve dogalligin kendi kendisine gelmiyor. Oyuzden sorgulama ve kisinin kendi beynini dusundurtmesi diyoruz.

Iste bu temelde her turlu elit, ilerici, aydin, devrimci v.s. kesim, medya, iktidarlar ve elinde guc ve otorite olanlar suclu olabilir, cunku yoneten ve yonlendiren kadrosusundadirlar, ama; toplum ve farkli halklari hic bir zaman suclu olamaz.

Unutmamak gerekir ki "ne ekersen, onu bicersin."
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Sence bir hakim kalem kirdiktan sonra, bir gardiyon mahkuma iskence ettikten sonra, bir cellat idami yerine getirdikten sonra, bir asker savasta baska bir askeri vurduktan sonra, bir terorist bir yeri bombaladiktan sonra, bir intihar bombacisi kendini feda etmeden once ve akla gelen her turlu insanlikdisisi eylemi bir kisi uyguladiktan sonra; sence vicdan azabi cekiyor mu?, yoksa "ben gorevimi/inandigimi/ideolojimi v.s. yaptim" rahatliginda mi?

Yani tum bu eylemleri uygulayip, baskalarinin yasam hakkini elinden alanlar, vicdan azabi mi cekiyor, yoksa kendikendine kendinin inandigi/ideolojisini dogrusunu yaptigini inandirarak rahat mi ediyor?

Sen ulkende her turlu pisligi kendin uyguluyorsan (buradaki kendin sistem ve duzen yetkilisi) vatandas uygulamis cok mu?

Bir atasozu daha "balik bastan kokar."
 

glsezinrs

Kahin
Yeni Üye
Katılım
12 Ara 2010
Mesajlar
1,358
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Kusura bakma ama, birincisi kim olursa olsun, onun nesinin yani fenomenal yapisinin zaten bir sucu olamaz. Suc bir numenal yeti degeridir. Ikincisi fenomenal yapisi ile yasiyan ve numenal yetisi yonetilen ve yonlendirilen ve kendilerine dogumdan itibaren verilen veriler, tabu ve degerler temelinde yasatilan toplum ve farkli halklarinin da sucu olamaz.

Iste bu temelde her turlu elit, ilerici, aydin, devrimci v.s. kesim, medya, iktidarlar ve elinde guc ve otorite olanlar suclu olabilir, cunku yoneten ve yonlendiren kadrosusundadirlar, ama; toplum ve farkli halklari hic bir zaman suclu olamaz.

Unutmamak gerekir ki "ne ekersen, onu bicersin."

Bu da halkı/halkları/toplumları davar sürüsüne indirgeyerek temize çıkarmak olmuyor mu?Yönetenle yönetileni hiyerarşi içine soktuğunuzda, zaten yönetilene sorumluluk atfedemezsiniz.(çoban-koyun ilişkisi)Yöneten-yönetilen ilişkisini üst-üste değil de yan-yana düşündüğünüzde,suçun da erdeminde orta üretim olduğu gözlenir..2.dünya savaşında Alman kadınının tek misyonu çocuk doğurmaktı.Evladı, Alman olmayan evlatları katletsin diye..Kadınlar yaptıklarının bilincinde/farkındaydılar pekala..Annelik içgüsünü bile bastırabilmişdi kibirleri...Çarpıcı bir örnek bulduğum için verdim bunu..Halk, her zaman işlemeye eğilimli olduğu suçları meşrulaştıracak; (dini, siyasi, sosyal, ahlaki gerekçeler sunarak)ve bunları eyleme dönüştürmelerine cevaz verecek iktidarları başına getirir.Yani, kamusal numenal yeti, erki teslim ettiğ/devrettiği iktidarlarda (yönetici-ler-de) bireysel numenal yeti imişçesine tezahür eder..
 
E

evrensel-insan

Ziyaretçi
Bu da halkı/halkları/toplumları davar sürüsüne indirgeyerek temize çıkarmak olmuyor mu?Yönetenle yönetileni hiyerarşi içine soktuğunuzda, zaten yönetilene sorumluluk atfedemezsiniz.(çoban-koyun ilişkisi)Yöneten-yönetilen ilişkisini üst-üste değil de yan-yana düşündüğünüzde,suçun da erdeminde orta üretim olduğu gözlenir..2.dünya savaşında Alman kadınının tek misyonu çocuk doğurmaktı.Evladı, Alman olmayan evlatları katletsin diye..Kadınlar yaptıklarının bilincinde/farkındaydılar pekala..Annelik içgüsünü bile bastırabilmişdi kibirleri...Çarpıcı bir örnek bulduğum için verdim bunu..Halk, her zaman işlemeye eğilimli olduğu suçları meşrulaştıracak; (dini, siyasi, sosyal, ahlaki gerekçeler sunarak)ve bunları eyleme dönüştürmelerine cevaz verecek iktidarları başına getirir.Yani, kamusal numenal yeti, erki teslim ettiğ/devrettiği iktidarlarda (yönetici-ler-de) bireysel numenal yeti imişçesine tezahür eder..

Ortada bir temize cikartma, suclama v.s. den ziyade; dogal zihniyetin her turlu insanoglu eliyle yine insanogluna getirdigi sorunlar, rahatsizliklar ve zararlar var. Ama ister istemez, ortada bir kanun varsa,bu kanunun bir ortaya atani,uygulamasi ve uzerine uygulanani var. Iste bu temelde ister istemez guc, otorite,iktidar, yoneten, yonlendiren ve bu yonetim ve yonlendirimi her turlu kalici ve dogal ve de bilimsel kilmaya calisan bir akilcilik var.

Onemli olan da bunu algilamak ve bunu bilinc ve farkina varmak. Tabi ki bir suclu ve temize cikarma yanasimi belki, bir olaylari algilama ile ilgisi olabilir, ama; mesela bir evladin yetistiriminde evladin sucu ne kadar yoksa, bir toplumda da kendine verilenleri uygulayanlarin ve sorgulamayanlarin o kadar sucu yoktur.

Cunku ister istemez, bu dogal zihniyetin getirdigi, bir caresizlik, teslimiyet, inancsallik ve ideolojik etik bir bilinc alti yerlesmisligi zaten bu sorgulamayi onler.

"Vardir bir bildikleri, gelen agamiz, giden pasamiz, sen ondan daha iyi mi bileceksin" v.s. temelli toplumsal bilincaltina yerlesmis ve otomatiklesmis zihniyet, ister istemez kendine bir yonetici, yonlendirici v.s. arar. Cunku buna bilinc alti alistirilmistir.
 

UpBot

Kahin
Yeni Üye
Katılım
14 Ocak 2021
Mesajlar
1,017
Tepkime puanı
5
Puanları
38
Güzel bir şekilde farklılıklar açıklanmış. Teşekkür ederiz.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst