Elealı Zenon'un Aşil ve Yığın Kanıtı

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Dersleri kategorisinde İpar tarafından oluşturulan Elealı Zenon'un Aşil ve Yığın Kanıtı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,625 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Dersleri
Konu Başlığı Elealı Zenon'un Aşil ve Yığın Kanıtı
Konbuyu başlatan İpar
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan birazdahaderinmavi

İpar

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Tem 2012
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45



Aşil kanıtı adıyla ünlenen şaşırtmacası şöyle:

Yunan kahramanlarından Aşil (çeviklik simgesi)’le bir kaplumbağa (yavaşlık simgesi) yarışa başlıyorlar. Aşil kaplumbağanın kendisinden on metre ilerden yarışa başlamasını kabul ediyor. Kaplumbağanın Aşil’den on kez daha yavaş hareket ettiğini varsayarak Aşil bir metre ilerleyinceye kadar kaplumbağa bir desimetre ilerlemiş olacaktır.

Aradaki mesafe ilk adımda 1/10 ikinci adımda 1/100 üçüncü adımda 1/1000dördüncü adımda 1/10.000 olmak üzere gittikçe küçülecek ve fakat daima bölünebilir kalacağı için 1/N oranıyla sonsuza kadar bölünmekte devam edecektir. Bu hesabın sonucu olarak da Aşil kaplumbağaya hiçbir zaman yetişemeyecektir...


Bu kanıttaki şaşırtmaca sonsuzluk’la sonsuz olarak bölünebilen sonlu’yu özdeş kılmakla gerçekleştirilmiştir. Sonlu’nun sonsuzca bölünebilmesi başka sonsuz olabilmesi başkadır. Daha açık bir deyişle sonlu sonsuzca bölünebilmekle sonsuz olmaz.

Yığın kanıtı (Fr. İng. Sorite) adıyla ünlenen aldatmaca da şöyle:

Zenon karşısındakilere bir buğday yığınınını gösterip "ben bundan bir tane buğday alırsam bu yığın gene yığın olarak kalır mı?" diye sorarmış.
Karşısındaki bu soruyu evet’lerse o zaman da "ben bu yığından bir buğday alırımkalan gene yığındır sonra bir buğday daha alırım kalan gene yığındır sonuncu buğday tanesini de aldığımda senin öncülüne göre kalan hiçliğin gene yığın olması gerekir" dermiş. Bunun tersi olarak da bir tane buğday bir yığın mıdır? diye sorarmış.

Karşısındaki bu soruyu hayır’larsa "öyleyse ben bu taneye bir tane daha eklerimsonra bir tane daha eklerim vb. Senin öncülüne göre bunların hiçbir zaman bir yığın olmaması gerekir" dermiş.
Bununla da görünüş’ün aldatıcı olduğunu gerçeğin her zaman us’ta bulunduğunu tanıtladığını sanırmış.

*

Orhan Hançerlioğlu/Düşünce Tarihi


 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Bu yazınız bana satranç oyununa karşılık istenen buğday tanesi hediyesi/bedelini hatırlattı..Kral hem aceleci hem düşünmeden kabul etmişti isteği..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
evet... ünlü aşil ile kaplumbağa paradoksu, düşünce tarihinde bir çok insanı uğraştırmıştır; bu paradoksda problemin ortaya çıktığı nokta, belirli bir uzunluğun ya da mekan parçasının, sonsuz defa bölünebiliyor olmasıyla, bu bölmelerden çıkan sonsuz sayıda ama her biri sonsuzcasına küçük olan bölümlerin toplamının sonsuz olmayıp, sonlu bir büyüklük olması arasındaki çelişkidir... yani ilk bakışta,eğer sonsuz tane büyüklüğü (her biri istenildiği kadar küçük olsa bile, yani bir 'epsilon' kadar) toplarsak, sonuçtaki toplamın sonsuz olması gerektiğini düşünüyoruz... oysa, toplamın sonucunun sonsuz çıkabilmesi için, toplama işlemine tabi tutulan elemanların sayısının sonsuz olması yeterli değil, bir şart daha var : her birinin büyüklüğü... bu paradoks bana, yine elea'lı zeno'nun ok paradoksunu çağrıştırıyor... hazret diyor ki : atılan bir ok hiçbir zaman hedefine varamaz, bizim onu hedefine varmış gibi görmemiz, algılarımızın gerçekliği yansıtmayışındandır... hedefe varabilmesi için, hedef ile okun ucu arasındaki sonsuz sayıda noktayı tek tek geçmesi gerekir; ama bu da sonsuz sayıda bu noktaların üzerinde tek tek, çok kısa bir an için duruyor olmasını gerektirir... ve sonsuz sayıdaki bu noktaların üzerinde durduğu o çok kısa anların toplamı, sonsuz zaman eder ve dolayısıyla ok, hedefini sonlu zamanda vuramaz...vb... özü bakımından, aşil paradoksuyla aynı anlayış burada da kendini dışa vuruyor... hareketin yadsınması, objektif bilginin olanağının reddedilmesi ve aşırı bir görececilik...vb.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst