Edebiyattaki Felsefe / Felseye değinen/dokunan edebiyat metinleri

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kültür ve Sanat kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Edebiyattaki Felsefe \/ Felseye değinen\/dokunan edebiyat metinleri başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,013 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kültür ve Sanat
Konu Başlığı Edebiyattaki Felsefe \/ Felseye değinen\/dokunan edebiyat metinleri
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Edebiyattaki Felsefe / Felsefe'ye değinen/dokunan edebiyat metinleri

Arkadaşlar,

Bu başlıkta, felsefeye, inceden temas ettiğini ve dokunduğunu düşündüğümüz edebiyat yazınlarını ve benzer içerikleri paylaşalım/paylaşmak istiyoruz

Aslında başlığı açma fikri şurda doğdu. Okumamış olsam bile, merakla, kitap okuma-inceleme sitelerini (fotograf siteleri gibi) geziyorum.
Oldukça cazip içerikler olduğunu gördüm. bi çoğunu okumak, almak istediğimi, farkettim ve paylaşmak için böyle bir başlık açmak istedim...
 
Son düzenleme:

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Gerçek hayatlarımıza yetmeyen özgürlüğün peşinde

“Bilinmezin kavranışındaki devamlılıkta bulunan mutluluk ve bu kavranıştaki hayatın anlamı” hipotezinin kabul edildiği bir dünya hayal ederek yola çıkmış bilimkurgu dünyasının en parlak isimlerinden olan Strugatski Kardeşler. Hatta, “İnsanın bir büyücüye dönüşmesi için sınırsız olanakların yaratıldığı bir dünya” kurmuşlar. Bu dünyanın adı YOKHİÇ. YOKHİÇ, bir tür bilimsel ve büyüsel araştırmalar enstitüsü. Kahramanımız bilgisayar programcısı Aleksandr İvanoviç Privalov’un yolu bir gün tesadüfen bu enstitüye düşüyor ve elbette bütün hayatı değişiyor.

“Bunlar, evvela insanların mutluluğu ve insan hayatının anlamı sorunlarıyla meşgul olan bir Enstitü’de çalışıyorlardı ama bunların aralarında bile hiçkimse, mutluluğun ne olduğunu ve şu hayatın anlamı denen şeyin de neyle ilgili olduğunu kesin olarak bilmiyordu.

Evet YOKHİÇ’teki herkes bilim ve büyüyü karıştırıp, insanlığın mutluluğu ve özgürlüğü için çalışıp duruyor,


---

İnsana -d-evrilmiş insanköpekler üzerinden insanlık ve kimlik sorgusu

Zamanı bol ve yetkisi sınırsız Yunan Tanrılarından Hermes ve Apollo, muhabbeti koyulaştırıp, “Ne olacak bu dünyanın hali?” sorusunun ardından, insanların herhangi bir hayvandan daha iyi olup olmadığını tartışmaya başlıyor. Gelgelelim, iki Tanrının atışması bir başka soruda kilitleniyor: Hayvanlar, insan aklına sahip olsa daha mı mutsuz bir hayat yaşardı? Klasik Yunan metinleri gibi başlayan Tanrılar Zar Attığında, bu noktadan itibaren çağdaş bir eleştiriye; kimi anlarda bir ütopyaya, kimisindeyse distopyaya doğru yol alıyor.

kente dağılan insan aklına sahip köpekler, insanların açtığı her türlü tezgahtan geçip onlar gibi davranmanın “inceliklerini” de öğreniyor. Daha sonra insanların yaşadığına benzer ve daha önce hiç rastlamadıkları varoluşsal sıkıntıların pençesine düşüyorlar. Beri yandan kuvvetlendikçe güç zehirlenmesine uğruyorlar. Köpekler, insan aklıyla hareket ettikçe zamanında kendilerine yapılan muamelelerin özünü kavramaya başlayıp “korku” ve “saygı” gibi zemini kaygan kavramları hızla algılarken, köpeklik hakkında gitgide daha çok kafa patlatıyor.


--

Edebiyatın kimliğine/neliğine dair bir-iki eleştirme;deneme

Edebiyat nedir? Edebi incelemelere kendisini adamış herhangi biri için temel bir soru olması gereken bu soru, -Platon ve Aristoteles’ten itibaren- Batılı felsefi gelenek içinde de sürekli olarak sorulagelmiştir. Bir kayıt ne zaman ve nasıl edebiyat haline gelir ve bu olduğunda gerçekleşen nedir? Neye ve kime bağlıdır bu? Felsefe ve edebiyat, bilim ve edebiyat, politika ve edebiyat, teoloji ve edebiyat, psikanaliz ve edebiyat arasında gerçekleşen nedir?


-Okur-metin-yazar-hayat arasındaki bağlarla ilgili düşünmek-

“Kendini bir metni keşfetmeye adamış okur, bir serüvencinin, kâşifin, gözü kara denizcinin niteliklerine sahiptir,”
diyor Manguel ve okurun hem dünyada hem de hayatta yolculuk eden bir gezgin olduğunu söyledikten sonra bunu belli bazı eserler üz
Kurmaca ile gerçeklik arasındaki iletken

Üçüncü bölüm “Kitapkurdu” ise “Dünyanın Mucidi Olarak Okur” başlığıyla açılıyor. Denemelerinin yaslandığı temel mesele burada iyiden iyiye açık edilmiş oluyor: Gerçeklik ile kurmaca arasındaki ilişki. Gezgin olarak okur metaforu, okurluğun kendisini bir deneyim olarak kabul etmeye çağırmıştı bizi. Okuru, kitapta gezintiye çıkan bir gezgin gibi tasavvur etmişti bu bölümde. Ardından gelen ikinci bölüm okurluğun gerçeklikle, hayatla temasını sorgulatmıştı. Her ne kadar kitap sayfalarında bir gezinti söz konusu olsa da okur burada edindiği deneyimi, dış dünyaya, topluma ya da hayata nasıl geri döndürecekti?
erinden temellendiriyor.

--


Yeni Bir Dil, Başka bilinmeyen Uygarlık Dili ve İletişimi Arama Sorguları

“Heptapot” –

“Hayatının Hikâyesi” için bir “tercüme” öyküsü diyebiliriz; başka dünyaların, “öteki”nin tercümesi. Bilimkurgu edebiyatı, neredeyse ortaya çıktığı andan beri yabancı varlıklarla ve dünyalarla karşılaşmamız üzerine öyküler anlattı bize. Ted Chiang ise bunu yaparken dilbilime başvuruyor;
“Hayatının Hikâyesi”ndeki yabancı varlıklar, gri derili, yedi uzuvlu, yedi gözlü heptapotlar.
Yedi gözlü heptapotların uzak bir gezegenden gelip “ayna” adı verilen uzun ve yarı dairesel cihazlarıyla dünyanın çeşitli noktalarında belirmelerinin sebebi istila değil; “görmek” ya da “gözlemlemek.”

“Sıfıra Bölünme”
Matematik profesörü Renee, “evrenin matematiğe değil, matematiğin evrene anlam kattığını” düşünen, matematiğin “olası bir tercümeyi” dile getirdiğini savunan biriyken, çalışmaları sonucunda vardığı sonuçlar onu matematikten ve doğal olarak hayata anlam katan her şeyden uzaklaştırıyor. Matematik, evrenin dilinin, hayatın anlamının bir tercümesi olmaktan çıkıyor ve Renee de bu gerçekle yüzleşmek durumunda kalıyor.
“Anlamak” ise sıradan bir adamın bir süper-insana dönüşme öyküsünü anlatıyor. Bu öyküdeki “dil” tanımı ile “Hayatının Hikâyesi”ndeki tanım birbirine fazlasıyla paralel. Sıradan dilin artık yetmediği kahramanımız yeni bir dil inşa etme arayışına giriyor bu öyküde. “İnsan Biliminin Evrimi” de yine benzer bir şekilde, “metainsanlar”ın dilini normal insanlara tercüme etmek üzerine kısacık bir öykü.


Asimov dan


Kahramanımız Andrew Harlan’dır. O, bir sonsuzdur. İnsanlık, 24. yüzyılda zamanda ileri geri hareketi keşfetmiş, bu keşif giderek gelişmiştir. Öyle ki, çok fazla enerji gerektiren bu hareket için bilim insanları, çok küçük bir zaman alanını güneşin süpernovaya dönüştüğü ve akıl almaz bir güç ürettiği uzak geleceğe kadar ulaştırmışlar ve bu alandan büyük bir enerji çekimi yaratmayı başarmışlardır. İlk icat edildiğinde bir kibrit çöpünü iki saniye geleceğe ve iki saniye geçmişe götürebilen insanlık, uzak gelecekten aldığı enerji sayesinde, zaman dışı alanda artık bir sonsuzluk birimi kurmuş, zamanları, insanlığı ve uygarlığı yönetmeye başlamıştır.


---

Yazgan

Kurgu felsefe diye bir kavram var mı ?
mesela bilim kurgunun felsefe kurgu olanı lazım _
katılaşma berbat bir şey
Kurgu Felsefe ve sanatsal felsefe diye estetik esnek yazışmalı bir alan ve dinamik beseleyen
/deneysel olmalı
Deneysel felsefe adı olmalı, deneysel felsefe adı takılmış bir alan;
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst