Dünyalar Barışı

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde Nejdet Evren tarafından oluşturulan Dünyalar Barışı başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 9,274 kez görüntülenmiş, 80 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Dünyalar Barışı
Konbuyu başlatan Nejdet Evren
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan UpBot

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Dünya Barışı/Dünyalar Barışı bir ütopya ise, bu ütopya gerçekleştirilmesi zor ve fakat olanaklı olan bir ütopyadır. Dünya barışını istemek, retorik/söylemle sınırlı kalınmamasını gerektirir. Ana/ata-larımız boşuna demiyorlar; ‘’ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’’...Lafla pilav pişseydi her halde dünyadaki tarlalarda pirinç kalmayacak ve dünya pirinç kıtlığından kasıp-kavrulacaktı. Her ses ve anlamlı ses kümecikleri/ sözcükler aslında birer olgudurlar; öyle olmasaydılar onların kayıt-altına alınmaları olanaksız olurdu. Demek ki, her olgu gibi söz olgusu da önemsenecek bir olgudur. Teori pratikten önce gelir; söz de eylem den; pratikle doğrulanmayan ve eylemle örtüşmeyen teorinin ve sözün değeri yoktur.
Dünya barışı/Dünyalar Barışı bir gün ile sınırlandırılan bir edimsel davranış biçimi olamaz; o, hayatın her alanında kesintisiz bir istenç ve örtüşen eylemlilik ile varlık kazanabilir.
Savaşsız ve silahsız Başka Bir Dünya Barış Ütopyasına yakınlaşmakla olanaklıdır. Bu nedenle her gün ve her dakika Barış için bir şeyler yapmak gerekiyor; istemek yeterli değildir....

1 Eylül 2009
 

HoŞÇa

Üye
Yeni Üye
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
227
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ynt: Dünyalar Barışı

"Dünya Barışı" söz öbeğini duymak bile beni heyecanlandırıyor.. küresel ısınmanın etkisiyle insanların dünya sorunalrına eğilmeye başlaması zorunlu bir barış getirir mi yoksa daha çok savaş mı getirir bilinmez ama, ordusunu tamamen iptal etmiş ve ona harcanan parayı çevre ve eğitime adamış olan Kosta Rika gibi ülkeleri görmek küresel ısınmanın sonucu olması sebebiyle umut verici.. İnsanalr ülkeler halini değil "dünyalılar" halini almamız gerektiğinin daha çok bilincindeler.. Sanırım bu ortak acılar yaşamakla gerçekleşiyor.. Ortak hastalıklarla savaşıyoruz, uzaydaki bir başarı tüm dünyanın başarısı oluyor artık.. Bunlar bir dünya barışının da mümkünlüğünü yaklaştırıyor sanki :)
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Ynt: Dünyalar Barışı

sevgili HoŞÇa,

her birimizin bir Dünya Vatandaşı olduğumuz bilinci gün geçtikçe anlaşılacaktır. Savaşların, yer-yüzü-cenneti-ni ne kadar yıprattığını, insanı/doğayı/canlıyı nasıl da erozyonlaştırdığını daha çok anlamaya başladık. Son yüz-yılda yaşanan katliamlar Dünya tarihinde rekora koşmuştur. Julien Benda diyor ki; "entelektüelin görevi, dünyalar önünde diz çökse de haksız olanın karşısında, tek başına da olsa insanlık onuru için ona hayır diyebilmektir" Sanırsam, Dünyalar Barışı'nın sağlanmasında entelektüel birikime sahip olanların diğerlerine göre daha fazla yükü ve sorumluluğu vardır.

ne ki, üç-maymunu oynamayı bir sanat sanmakta ve hala "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" düşüncesine ayak uydurulmaktadır.

Susmanın örtülü bir onay olduğu unutulmamalıdır.

sağ ol arkadaş
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
YOLCULUK VAR


Arş-Denizi’nde
Yıldızların çığlığı
Yelkensiz birer gemi olup
Dümen kırar barışa

Yol uzun
Deniz karanlık olsa da
“arşınlanmayan yol, yol değil
yürüyen, artık o değil”
Düşüyle
Adım alır barışa

Gece koynunu açar
Toplaşır yıldızlar
Hepsi peş-sıra
Deniz-Ana’nın rahminden doğar

Kervan yürür
Yolculuk var barışa


1 Eylül 2010, Batı

 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sevgili Hoşça,

aradan geçen bir yıl, değişen fazla bir şey yok. ancak sen de görünmez oldun. bir ses, bir soluk...tükeniyor mu? sanmıyorum...barışa dair her düşlem, her söylem ve her eylem savaşa dair tüm çığırtkanlıktan, tüm yabancılaşmaktan iyidir! yapa-yalnız olsan/olsa da insan yürümeli ve kendin/kendi olmalısını bilmelidir! sana sevgilerimi iletiyorum. barışa gebe bir dünya adına....
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
barış tanınlanmdan önce savaşın ne olduğunun tanımı yapılmalıdır; zıtlar birdir ve savaşırlar nede olsa...savaş en barbar, en acımasız, ilkesiz, en düşük yabancılaşmadır; insanın ve canlının yok edilmesi temeline dayalı fütursuz bir tüketimdir! savaşın tek ilkesi vardır: savaşmak.,tek hedefi vardır: yok etmek,..bar-bar istilalarının tarihte oynadıkları rolü günümüzdeki bar-barların yaratması artık söz konusu edilemez/değildir.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kos-kocaman bir yıllık suskunluk!

Mahatma Gandhi'nin top-yekün sessizlik olarak tanımladığı "hartal" gibi suskunlaşmak mı gerekir?!

hartal!
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Bandista'nın barış şarkıları

aim
hayat denilen kavgaya girdik, emin adımlarla yürüyoruz, biz bu karanlık yolun sonunda, doğacak güneşi görüyoruz, dağları aşıyor, bak yakınlaşıyor, kızıl yıldız, zafer kuşu, bu bir rüya değil, bu bir hülya değil, yıldızıdır kurtuluşun, kara deryalarda bir fenersin, senin ışığınla yürüyoruz, biz bu karanlık yolun sonunda, doğacak güneşi görüyoruz, fabrikalarda biz, tarlalarda biziz, biziz hayatı yaratan, dil farkı bilmeyiz, din farkı bilmeyiz, sanki doğduk bir anadan, anamız amele sınıfıdır, yurdumuz bütün cihandır bizim, hazırlandık o büyük kavgaya, başta bayrağımız sosyalizm, bayrağını yükselt, daha daha yükselt, yükselt bayrağı yukarı, bugüne vuralım, yarını kuralım, kaldıralım sınırları, bugüne vuralım, yarını kuralım, kaldıralım sınıfları!

söz: Yoldaşlarımız
müzik: 1920 yılında Kızıl Ordu’nun Beyazlara karşı verdiği mücadeleye dair bir övgü olarak Samuel Pokrass tarafından düzenlenen Belaia armiia, chiornyj baron [Beyaz Ordu, Kara Baron] marşı, 1927 yılında Temmuz Ayaklanması günlerinde Die Arbeiter von Wien adıyla Avusturya sosyalistleri arasında yaygınlaştı ve ilerleyen yıllarda özellikle faşizme karşı mücadelenin simgelerinden birine dönüştü.

Avusturya İşçi Marşı'nın Türkçe'ye ne zaman ve kim tarafından aktarıldığı bilinmemektedir. Bandista aim [niyetimiz] olarak andığı bu marşı köklere bir saygı ve mücadelenin ve kendimizi ifade tarzımızın yıllar geçmesine rağmen nasıl da esasta aynı kaldığını vurgulamak için en bilindik haliyle icra etmekte, yeni muhalefet kuşağı ile geçmiş arasında bir bağ kurmayı amaçlamaktadır.


Kızıl Flama
İleri işçiler, yoldaşlar ileri
Kızıl bayrağımız, sınırlar aşıyor
İleri işçiler, yoldaşlar ileri
Zafere koşuyor, kızıl bayrak

Bayrağımız önde yürüyoruz
Hedef sosyalizm ve hürriyet

Çözülmez sanma, kadim muamma
Kızıl flama, kızıl flama
Çözülmez sanma, kadim muamma
Kızıl flama, bayrağımız

Kızıl flama geçecek körlük
Kızıl flama tek çözüm birlik
Kızıl flama doğan güneşle
İsyan devrim özgürlük

Söz: ATTF İşçi Korosu, 1974 - Bandista
Müzik: İtalya’nın Lombardiya bölgesinin iki halk şarkısından ilk düzenleme Carlo Tuzzi tarafından 1908 yılında yapılmıştır.

Türkiye’de Kızıl Bayrak adıyla bilinen ve yaygın olarak söylenen İtalyan Bandiera Rossa marşının, Bandista manifestasyon serisinin bir parçası olarak geçmişin bugünün ve geleceğin direnişlerine bellek, hürmet ve mevcudiyet içinden icrasıdır


bu barış şarkılarının albümlerini indirmek için baglantı

armağandır. çoğaltınız! dağıtınız!


ya da afilifilintalar.com da samed karagöz ün pardon afedersiniz mr. genel kurmay yazısından da daha ayrıntılı bi şekilde ulaşabilirsiniz.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sevgili ayşenur,

genç kuşağın temsilcilerindensin. ve yaşlı olup sana, senin kuşaklarına yol açamayan -açması gereken- dinozorlara karşın sesindeki/soluğundaki inanç, irade ve bilgi ile geleceğe tuttuğun ışık/aydınlıktan dolayı sana yürekten teşekkür etmek istiyorum. bana Emile Zola'yı anımsattın...Dreyfus davasında gençlere seslenen Emile Zola'yı anımsadım...Barış içinde kal...
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
sevgili nejdet,
estağfurullah. ben sadece bir emeği, bir alınterini paylaşmak; o alın terinin hakkını vermek istedim.bandista yapmış ben de naçizane duyurmaya çalışıyorum yalnızca. dünya barış gününde bu güneşi bize yeniden gösteren grubu hatırlatmamam olmazdı. senin de ellerine sağlık bu güzel, aydınlık sayfan için. sesin hep umut olur umarım yarınlara...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
sağol can!

Emile Zola diyor ki; "tohum yeşerince" ...

o, sarp kayaların en ücra köeşlerinde yetişir, tohum dediğimiz şey...kayayı parçalayarak çıkar gün-yüzüne....Ehranburg'un tanımı ile "dipten gelen dalga" ile yüzey savrulur.

Afrika'lı ana/atalrımız der ki; "gelecek nesillerin hakkını yememeliyiz"

gelecekteki insanlar bizden utanç duymamalılar....
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
İNSAN -

Gözyaşı ile sulanan topraklar... her dem kan ve balçık

BALÇIK/ insan, kabuğu-kâbusu

Asırlar boyunca gün yüzü gösterilmese!, görül-e-mese de
Bir tohum, toprağa düşmeye!.. (günü gelip) çatlamaya görsün
elbet, Güneşe dönecek yüzünü...

O' vakit yakın..!

Güneş, olup doğacak,
ve bilinecek ki
GÜNEŞ, BALÇIKLA SIVAN-A-MAZ
 

Süreyya Önal

Sorgucu Üye
Yeni Üye
Katılım
16 Nis 2010
Mesajlar
469
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
İyi-kötü(aydınlık-karanlık) tecrübe etmiş insan -kana doymuşsa,elbet kusacaktır- ve kendi aydınlığına talip olacaktır... ya hep güneşin doğmasını, (yardım) aydınlık getireni! bekleyecek ya da kendi balçığından sıyrılıp , aydınlığına ermeyi-yaratmayı! -kurmayı öğrenecek, (kula) kulluğunu / nefse uymayı bitirecektir.

Ümit siz seniz, çare -de sizsinizdir . İnşaallah İnsan! bunu da düşünüp,hak ederek-bilecek : )

İnsan!, insanla önce tanışacak … ki barışsın, dilemekle barış olmaz.
 

ayşenur

Üye
Yeni Üye
Katılım
25 Ağu 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Olsun Da Gör

O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gülü bülbülü
Çifter çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayın on dördü

Kuşlar geçecek damların üstünden
Kuşlar konacak dallara
Kanat seslerini duyup uyanırlarsa
Gene kuşlarla uyusun çocuklar
Olanı biteni anlatma.

Hiç görmediğim şey bu
Kurdun gözü yılmış sürüden
Elmanın yarısı soğuk yarısı sıcak
Ağulu bitkilere dolanmış salkım
Güneşten yağmur boşanacak

Yetsin demir çağının beyliği
Yeni bir gün başlıyor demek
Yeryüzünde korkusuz yaşamak
İki milyar kişiye bir dünya
İki milyar kişiye iki milyar ekmek

Yazık olur bu düş yarım kalırsa
Barış günü insan hakkı yenirse
Köroğlu’nun sözü dinlenmelidir
Sivas ilinin Banaz köyünden
Pir Sultan Abdal dirilmelidir.

Ah günüm yetse görmeye seni
Seni övmeye gücüm yetse
Barış çağı altın çağ
Son ozanı ben olayım bu özlemin
Bu özlem bitse

O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle deli ozanı
Baştan başa sevda batan başa tutku
Dili baldan tatlı.

Melih Cevdet Anday
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
insan, insanla hem tanışacak ve paylaşacak; insan, kendi ile barışık olmayı önce öğrenecek ve dilemeyecek, yapacak....
 

Aksiyom

Düşünür Üye
Yeni Üye
Katılım
4 Tem 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
32
Bulutlar Adam Öldürmesin
Analardır adam eder adamı
Aydınlıklardır önümüzde duran
Sizi de bir ana doğurmadı mı
Analara kıymayın efendiler
Bulutlar adam öldürmesin

Koşuyor altı yaşında bir oğlan
Uçurtması geçiyor ağaçlardan
Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman
Çocuklara kıymayın efendiler
Bulutlar adam öldürmesin

Gelinler aynada saçını tarar
Aynanın içinde birini arar
Elbet böyle sizi de aradılar
Gelinlere kıymayın efendiler
Bulutlar adam öldürmesin
Nazım Hikmet

Afrika'lı ana/atalarımızla söylüyoruz ''çocuklara kıymayın efendiler''
 

Azadî

Üye
Yeni Üye
Katılım
9 Ağu 2009
Mesajlar
149
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
" İkinci Dünya Savaşı diye bilinen İkinci Büyük Emperyalist Paylaşım Savaşı, 1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya'yı işgaliyle başladı. Ardında elliikimilyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve moloz yığını haline gelmiş kentler ile acı ve gözyaşı bıraktı. Mayıs 1945’de son buldu. İnsanlık tarihinin bu en acımasız, en kanlı ve en kirli savaşının başladığı gün, yani 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kabul edildi."

türkan aksu

Dünya Barış Günü (İngilizce: International Day of Peace, Fransızca: Journée internationale de la paix) - 21 Eylül tarihinde kutlanıyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her Eylül’ün üçüncü salı gününü”nı “Uluslararası Barış Günü” ilan edilmiştir. Yıllar sonra Genel Kurul'un 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül'ün Barış Günü olarak kabul etmiştir.
Birleşmiş Milletler, Barış Günü'nde, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmeyi amaçlıyor. Her 21 Eylül de, Birleşmiş Milletler Merkezi’ndeki “Barış Çanı” çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerine, “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı kazındı.
Eskiden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Hitler faşizminin 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek ikinci dünya savaşını başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan edilmiştir. SSCB’nin ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra hiç bir ülke 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak kutlamadı.

wikipedi

1 Eylül “Dünya Barış Günü” Olarak Sadece Türkiye'de ve KKTC'de Kutlanıyor

1 Eylül tarihinde “Dünya Barış Günü”nün sadece Türkiyeliler ve Kıbrıslıtürkler tarafından kutlandığını biliyor muydunuz? BM tarafından ilan edilen “Uluslararası Barış Günü” ise 21 Eylül tarihinde kutlanıyor. Doğrusunu isterseniz bu gerçeği İngiliz yönetmen Jeremy Gilley’in ‘The Peace One Day’ isimli belgeselini izleyene kadar ben de bilmiyordum... Meğer her yıl Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta en üst düzeyde kutlanan, bakanların, Meclis Başkanları’nın hatta bazen başbakanların bile demeç yayımladığı, insan hakları kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin gösteriler, paneller, toplantılar düzenledikleri 1 Eylül “Dünya Barış Günü”nü artık dünya da bizden başka kimse kutlamıyormuş...

Olayın aslını merak edip, “International Peace Day” yazıp tüm internet sitelerini tek tek gezdim. Karşıma BM tarafından ilan edilen “21 Eylül Uluslararası Dünya Barış Günü” ile ilgili olarak o kadar çok sayıda belge, arşiv, haber ve etkinliklerle ilgili site çıktı ki... Doğrusu çok şaşırdım. Türkiye’de kutlanan 1 Eylül “Dünya Barış Günü” ile ilgili olarak ise İngilizce tek bir belgeye rastlayamadım. Daha sonra ise bu kez Türkçe olarak “Dünya Barış Günü” yazarak bu kez Türkçe siteleri göz attım. Bu kez tam tersi bir durum oluştu. Yani “21 Eylül Dünya Barış Günü” ile ilgili tek bir Türkçe bilgiye ulaşamazken, bu kez de “1 Eylül Dünya Barış Günü” hakkında binlerce web sitesi karşıma çıktı. Bu durumda iki tane “Dünya Barış Günü” söz konusuydu. Birincisi BM tarafından ilan edilen tüm dünyada 160 ülkede, binlerce kuruluş tarafından kutlanan ve 21 Eylül olarak kabul edilen “International Day of Peace” İkincisi ise sadece Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta kutlanan, fakat tüm dünyada aynı anda kutlandığı sanılan “1 Eylül Dünya Barış Günü”

İyice emin olabilmek için bir de BM web sitesine göz attım. Onların resmi sitesinde yer alan bilgilere göre; BM 30 Kasım 1981 tarihinde, her yıl Genel Kurul oturumlarının başlangıç günü olan Eylül ayının üçüncü Salı gününü “Uluslararası Barış Günü” ilan etmiş. Amaç;“üye ülkelerin bu tarihte barış etkinlikleriyle barışı teşvik etmesi ve dünyada barış ortamını geliştirmesi” olarak açıklanmış. Ancak bu karar daha sonra BM’in 7 Eylül 2001 tarihindeki oturumunda 21 Eylül olarak yeniden değiştirilmiş. Bu kez ise amaç tüm dünyada “savaşsız bir gün” adı altında özellikle çatışma olan bölgelerde bir günlük ateşkes ilan edilmesini teşvik etmek ve bu şekilde de kalıcı barışın sağlanabileceğini göstermek olarak açıklanıyor. Bu tarihin seçilmesinde ise İngiliz film yapımcısı Jeremy Gilley’in 1999 tarihinde başlattığı ve “hiç olmazsa tüm dünyada bir günlük barış olsun” fikriyle ortaya koyduğu ‘Peace One Day’ isimli kampanyası etkili olmuş. Gilley 1999’da başlattığı kampanyasında dünyada tüm çatışmaların bir gün süreyle durmasını ve çocukların o gün savaşlarda ölmemesini, sakat kalmamasını hedeflemiş.

Aralarında savaşan ülkelerin liderlerinin de olduğu tüm dünya liderlerine mektuplar yazan ve bazılarıyla da yüz yüze görüşen Gilley’in kampanyası zaman içinde ses getirmeye başlamış ve tüm dünyada destek görmüş. Gilley daha sonra bu fikrini BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a da açıklayarak onu da ikna etmeyi başarmış. Sonuçta BM aldığı bir kararla tüm dünyada 21 Eylül’ün “Dünya Barış Günü” olarak kutlanmasını kabul etmiş. Kofi Annan’ın 2005 yılındaki “Dünya Barış Günü” ile ilgili açıklaması aynen şöyle; “Dünya Barış Günü, tüm dünyada, tüm ülkelerin ve tüm insanların düşmanlıkları ve savaşı 24 saat süreyle durdurdukları, küresel ateşkesin ilan edildiği bir gün anlamına geliyor. Ve bu gün tüm dünyada yerel saatle 12’de bir dakikalık saygı duruşu yaptıkları gündür…”

Türkiye’de 1 Eylül tarihinde kutlanan “Dünya Barış Günü” 2. Dünya Savaşı’nın başlama tarihi ve BM buna yönelik olarak aldığı bir kararla ilişkili. Takvimler 1 Eylül 1939’u gösterirken Naziler Polonya’yı işgal etti ve bu işgal 2. Dünya Savaşı’nın da başlangıcı oldu. İnsanlık tarihinin en kanlı savaşlarından biri olan bu savaşı unutmaması için BM aldığı bir kararla bu yıkımın unutulmaması amacıyla dünyanın dört bir yanında 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak kutlanmasını istedi. Yani “Dünya Barış Günü”nün geçerliliği bu nedenle BM aldığı bu kararda yatıyor. Ancak durum böyleyse ve yine aynı BM bu tarihi değiştirdiğine göre Türkiye’nin hala “Dünya Barış Günü”nü 1 Eylül tarihinde kutlaması ve bunu da tüm dünyada kutlanıyormuş gibi insanlara yutturması sizce de ilginç değil mi?Eser Sahibi:

Ali Keskin

alntdr.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Sevgili Azadî,

Bilgilendirme aktarımların için teşekkür ediyorum. Dünya halklarının savaşsız ve sömürüsüz tek bir günü bile isteme eğilimleri, onların tek bir gün ile sıkıştırılmayan ve hayatın içinde olan ve her günü kapsayan paylaşımcı dünya özlemlerinin ifadesi olsa gerek. Ne 1 ne de 21 sayısal olarak yalnız-başlarına bir şey ifade etmemektedir. 2. Paylaşım savaşının yarattığı yıkıntı oldukça büyük olmakla beraber, 2 paylaşımdan sonra Dünya gezegeninde Asya, Avrupa, Afrika, Uzak-doğu, Orta-doğu , Latin ülkelerindeki düşük yoğunluklu nükleer, kimyasal, biyolojik silahlarla yaratılan kıyımlar 1. ve 2. paylaşım savaşlarının yarattığı yıkıntıdan çok daha fazla olmuştur. Dünya halklarının uluslar-arası ortaklaşmalar ile bu yıkımları durdurma yönünde irade açıklamalarına/temennide bulunmalarına/bir takım yasal düzenlemeler yapmalarına karşın savaş gerçeğinin hız kesmemesi, barışı gerçekten isteme konusunda bir açıdan yetersiz kalındığını gösterirken, diğer açıdan samimiyetlerin şüphe içinde kalmasına neden olmaktadır. Dünya/lar barışı için silah üretiminin irdelenmesi kaçınılmazdır. Barışı savaşın doğuracağını sanmıyorum. Nazım ve Anday’ın tanımlamaları da barışın farklı bir olgu olduğuna yöneliktir. Savaşın yıkıcılığı/yok ediciliği/ birlikte tüm etik-estetik, ekolojik,insancıl değerleri törpülediği gerçeği Dünya halklarınca anlaşılır ve benimsenirse barış kendiliğinden doğacaktır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
kahramanlık öyküleri dillendirildiği sürece "barış" bir söz olmaktan öteye geçmeyecektir. Metin ve Kemal Kahraman kardeşlerin dediği gibi "yazılmış öyküler unutulmalı"...insan faunasının camını kırmak istemiyorsa, dünya gezegenine uzaydan bir kez olsun bakmalıdır.
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Mahatma Gandhi’nin “hartal”, top-yekün sessizlik olarak pratikleştirdiği olgu ile “sakın konuşma” yüklenimi de benzer bir olgu olsa gerek. Bu ortak payda, her ikisinin de, şiddetin belki de hiç tanımlanmayan ve hep gözlerden uzak tutulan –yoğunlaşmasına- gösterilen bir tepkinin sonucunda ortaya çıkmış olmalarıdır. İnsanların –çoluk,çocuk,yaşlı,kadın,hasta demeden- ve yine insan görünümlü tanımlanamayanlarca kimyasal silahlarla toplu şekillerde gark edildikleri ve katliam adı verilen bu vahşetin insana ait olduğunu görmenin yoğunluğu nasıl bir etki yaratıyor ise, sindirmeye yönelik tüm baskıların yarattığı şiddetin yoğunluğu da aynı/benzer/eş-değer bir etki yaratmaktadır. “Sakın konuşma” demek, bedenin içinden ruh-tin-insan olanı “söküp at” demekten başka bir şey değildir. Et ve kemikten oluşan bedenin külçesi ruhunu taşıyamaz hale geldiğinde/getirildiğinde, belki de, top-yekün sessizliğin ya da hiç konuşmamanın insan görünümlü tanımlanamayanlarla tüm insansı paylaşım biçimlerine son vermek suretiyle insan olanın insanı korumasından/korumaya dair kaygısından başka ne anlamı olabilir ki?!...
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst