- Konbuyu başlatan
- #1
Merhaba,
Marks'ı (ve Engels'i) ilk okuduğumda 15 yaşında bir liseliydim. Bugün 24 yaşındayım ve daha hala marksist döktrin üzerine kabul edebileceğim daha geçerli bir şey koyamadım. Bu illetten kurtulmak için neler yapmadım ki, Taoizmle uğraştım, Stirner'a inanmak istedim, Ayn Rand'a katılabilmek için kendimi yırttım, Budizm'e merak sardım, ciddi ciddi oturup meditasyon yaptım, çaresizlikten belki inanırım diye İncil ve Kur'an okudum, bir umuttur dedim bulunduğum şehirdeki (Ankara) ortodoks kilisesine bile gittim. Hiçbirisi beni bu illetten kurtaramadı.
Fikirlerin (daha doğrusu Hegel'in idea dediği şeyin), maddelerin bir yansıması olduğu, kainatta maddeden ve madde hareketlerinden başka metafiziksel herhangi bir olgunun olmadığı teorisi beynime bir zehir gibi girdi. Buna dair ne kadar eleştiri varsa hepsini okudum, hiçbiri tatmin etmedi. Bu duruma o kadar bağdaştım ki artık gelenekçi ve katı bir materyalist oldum. Aşk benim için hormonal bir anatomik kimyasallaşmadan öte bir şey değil. "Aşk bir makamdır, aşk kendinde bulamadığın yere kapılmandır" gibi edebiyatlara giren insanları ciddiye alamıyorum. Daha doğrusu üretim araçlarının emperyalistlerin kontrolünde olduğu bir dünyada hiçbir şeyi ciddiye alamıyorum. Aşk'ın, sevişmenin, güzelliğin, iyilik yapmanın metalaştığı bir dünyada gözüme her şey yozlaşmış ve flu geliyor. Sinemaya gitmeyi, arkadaşlarla oturup güzel bir cafede sıcak bir kahve içmeyi, sosyal etkinlikleri vs. her şeyi kendi içimde "kapitalizme hizmet eden küçük burjuva alışkanlıkları" olarak yorumluyorum. Zaten arkadaşım dediğim herkesi de burjuvazi toplumunun yozlaşmış lümpenleri olarak görüyorum. Bunun ne kadar kibirli ve iğrenç bir tutum olduğunun farkındayım ama elimde değil. Bu beni yalnızlaştırıyor ve ben yalnızlıktan nefret ediyorum, artık yalnız olmak istemiyorum.
Umarım beni ciddiye alırsınız çünkü yazdıktan sonra şöyle bir okudum da ben bile kendime: "derdini seveyim" dedim. Elbette hayatta herkes gibi bin tane derdim var ama hepsinin temelinde bu yatıyor bence. Bu en büyük derdimi aşmam gerekiyor artık. Bu konu hakkında yazıp söyleyeceğiniz her şeye kapım açık. Şimdiden teşekkürler.
Marks'ı (ve Engels'i) ilk okuduğumda 15 yaşında bir liseliydim. Bugün 24 yaşındayım ve daha hala marksist döktrin üzerine kabul edebileceğim daha geçerli bir şey koyamadım. Bu illetten kurtulmak için neler yapmadım ki, Taoizmle uğraştım, Stirner'a inanmak istedim, Ayn Rand'a katılabilmek için kendimi yırttım, Budizm'e merak sardım, ciddi ciddi oturup meditasyon yaptım, çaresizlikten belki inanırım diye İncil ve Kur'an okudum, bir umuttur dedim bulunduğum şehirdeki (Ankara) ortodoks kilisesine bile gittim. Hiçbirisi beni bu illetten kurtaramadı.
Fikirlerin (daha doğrusu Hegel'in idea dediği şeyin), maddelerin bir yansıması olduğu, kainatta maddeden ve madde hareketlerinden başka metafiziksel herhangi bir olgunun olmadığı teorisi beynime bir zehir gibi girdi. Buna dair ne kadar eleştiri varsa hepsini okudum, hiçbiri tatmin etmedi. Bu duruma o kadar bağdaştım ki artık gelenekçi ve katı bir materyalist oldum. Aşk benim için hormonal bir anatomik kimyasallaşmadan öte bir şey değil. "Aşk bir makamdır, aşk kendinde bulamadığın yere kapılmandır" gibi edebiyatlara giren insanları ciddiye alamıyorum. Daha doğrusu üretim araçlarının emperyalistlerin kontrolünde olduğu bir dünyada hiçbir şeyi ciddiye alamıyorum. Aşk'ın, sevişmenin, güzelliğin, iyilik yapmanın metalaştığı bir dünyada gözüme her şey yozlaşmış ve flu geliyor. Sinemaya gitmeyi, arkadaşlarla oturup güzel bir cafede sıcak bir kahve içmeyi, sosyal etkinlikleri vs. her şeyi kendi içimde "kapitalizme hizmet eden küçük burjuva alışkanlıkları" olarak yorumluyorum. Zaten arkadaşım dediğim herkesi de burjuvazi toplumunun yozlaşmış lümpenleri olarak görüyorum. Bunun ne kadar kibirli ve iğrenç bir tutum olduğunun farkındayım ama elimde değil. Bu beni yalnızlaştırıyor ve ben yalnızlıktan nefret ediyorum, artık yalnız olmak istemiyorum.
Umarım beni ciddiye alırsınız çünkü yazdıktan sonra şöyle bir okudum da ben bile kendime: "derdini seveyim" dedim. Elbette hayatta herkes gibi bin tane derdim var ama hepsinin temelinde bu yatıyor bence. Bu en büyük derdimi aşmam gerekiyor artık. Bu konu hakkında yazıp söyleyeceğiniz her şeye kapım açık. Şimdiden teşekkürler.