çin'den vatandaşlarina türkiye uyarisi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Gündem (Dünya\/Türkiye) kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan çin'den vatandaşlarina türkiye uyarisi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 787 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Gündem (Dünya\/Türkiye)
Konu Başlığı çin'den vatandaşlarina türkiye uyarisi
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Pekin yönetimi, Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşanan gelişmeler nedeniyle Çin karşıtı gösteriler düzenlenen Türkiye'ye seyahat eden Çinlileri uyardı.

Reuters'ın haberine göre, Çin Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde yayımlanan bildiride, Türkiye'de son dönemde Çinli turistlerin "saldırıya uğradığı ve rahatsız edildiği" belirtilerek, şöyle denildi:

"Kesinlikle protestoları filme almayın ya da yaklaşmayın. Ve mümkünse dışarıda tek başınıza gezmemeye çalışın."

Doğu Türkistan olarak da bilinen Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan Uygur Türklerinin oruç tutmalarının ve diğer ibadetlerini yerine getirmelerinin Çin yönetimi tarafından yasaklandığına dair haberler üzerine Türkiye'nin birçok kentinde gösteriler düzenleniyor.

TÜRK DIŞİŞLERİ DE TEPKİ GÖSTERMİŞTİ
Türk Dışişleri Bakanlığı da geçtiğimiz günlerde yayımladığı açıklamayla, konuya ilişkin endişesini dile getirmişti. Açıklamada, "Türkiye'nin duyduğu derin kaygının Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisine de iletildiği" belirtilmişti.

ÇİN'DEN YANIT GELMİŞTİ
Bunun üzerine açıklama yapan Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying, "Hali hazırda Türkiye'nin bu haberleri doğrulamasını istedik ve Türk Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı açıklamaya ilişkin endişemizi ilettik" ifadesini kullanmıştı.

Türkiye ile iyi ilişkilere sahip olmak istediklerini sözlerine ekleyen Hua, "Şunun bilinmesi lazım ki; Şincan halkının tamamı, kendilerine Çin anayasasınca tanınan dini inanç özgürlüklerinden faydalanıyor... Tabii ki Türk tarafının Çin'le orta noktada buluşacağını ve ilişkilerin düzelmesini sağlayacağını umut ediyoruz" demişti.

UYGUR TÜRKLERİ ÇİN YÖNETİMİNİN BASKISI ALTINDA
Çin, Doğu Türkistan olarak bilinen Şincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Müslümanların dini özgürlüklerini kısıtlayarak, bölge halkını baskı altında tutuyor.

Ülkenin batısındaki bölgede artan gerilim ve şiddet eylemleri nedeniyle son yıllarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti.

Çin yönetimi, eylemleri 'terör saldırısı' olarak niteliyor ve 'radikal İslamcı örgütleri' sorumlu tutuyor. Yurt dışındaki insan hakları örgütleriyse, Uygurlar üzerinde giderek artan dini ve kültürel baskıların şiddet eylemlerine yol açtığını belirtiyor.

Uluslararası gözlemciler ya da yabancı gazetecilerin iddiaları araştırmak üzere bölgede bağımsız çalışmasına ise izin verilmiyor.

Çin yönetimi son olarak, Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Müslüman parti üyeleri, kamu personeli, öğrenciler ve öğretmenlerin oruç tutmasını, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu sene de yasakladı. Dünya Müslüman Alimler Birliği ve Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları oruç yasağına tepki göstermiş, oruç yasağına uymadığı gerekçesiyle öldürüldüğü öne sürülen Uygur Türkleri için Türkiye'nin birçok yerinde gıyabi cenaze namazı kılınmıştı.

---------- Mesajlar Birleştirildi at 18:23 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 18:20 ----------



Ülkücülerin Çinlilerle imtihanı
Ülkücüler bu ara milli komedi teşkilatı gibiler. Milli komedi teşkilatı nedir diye sormayın, bilmiyorum, geldi aklıma öyle...

Çinli döveceğiz diye gözü çekik her milletten insana gördüğü yerde saldıranörgüte ne denir bilemedim. Hayır yani kendileri gurur duyarak kabul ediyorlarsa bence bi sakıncası yok, onlardan yine Ülkücüler diye söz ederim.

Elin Korelisi memleketinden kalkıp geliyor buralara, Topkapı sarayını ziyaret edecek, bekliyor kapısında.. o da ney? Bi takım bıyıklı ve öfkeli adamlar üzerlerine saldırıyor. Nedir ne oluyor diye mevzuyu anlayacak fırsat bulduklarında da Çinli sanıldıkları için saldırıya uğradıklarını öğreniyorlar. Hatta içlerinden biri Koreliyim ben Çinli değil diyerek gülüyor. Ne yapsın adam?
Sonunda Çin elçiliği içlerinden birkaç gönüllü toplayıp verecek bunların eline, alın dövün bari madem bu kadar hırs yaptınız diyecek, yani bari Çinli dövdük diye bi huzur bulursunuz da insanları rahat bırakırsınız diyecek, tam olacak. Nasıl olsa komedide sınır tanımıyoruz.

Aslında mevzu bu adamların Korelilerle Çinlileri karıştırması değil. Saldırdıkları insanlar Çinli olsa ne fark edecek? Sultanahmet'te gözlerine kestirdikleri turistleri dövmüş olmaktan başka, bu salak ötesi faaliyetin ne anlamı olacak? Evlerine gittiklerinde misal anneleri sorsa evladım ne yaptın bugün diye, Sultanahmet'de turist Çinlileri dövdük mü diyecekler? Anneleri neden diye sorsa misal, anne işte protesto için dövdük onlar da bizim Uygur Türklerine saldırıyor diye mi cevabı yapıştıracaklar. Ya peki anneleri ay evladım geçen gün de Çinli diye Uygur Türkü dövmüştünüz yapmayın çocuğum ayıptır günahtır dese..
ÇOOOOK SAÇMA DEĞİL Mİ??!?
Benim üşenmeyip saçmalamam da saçma, ülkücü arkadaşların zekalara ağır hakaret kabul edilmesi gereken işleri de saçma. Bak bizimle dalga geçiyorlar diye kızarlarsa şayet, işte o da muhteşem saçma. Neresinden baksan üzerinde düşünülmeyecek kadar saçma, bir ağlayıp bir gülecek kadar saçma, utanılacak kadar saçma.

Yok yahu o kadar da saçma değil diyorsanız, bir de Mao'yu asma oyunu var. Bunu da ülkücüler bulmuş, sokak ortasında oynamışlar. Mao maketi yapıp asmış adamlar. Fotoğraftaki bıyıklı abiler öyle bir gururla duruyorlar ki, sanırsınız kafa diye poşet sardıkları çarşafları ipe çekmemişler de, o ferah o sessiz sakin o dingin o üç oda bir salon kafaları için selametin formülünü bulmuşlar. (Aman şimdi yeni temiz yenilenebilir ucuz bir enerji üretme yolu mu bulmuşlar diyeydim?)

Buyurun bakın fotoğrafa..

2-3038-B19F-411D.JPG


Aklıma son yıllarda her yılbaşı öncesi şişme Noel baba pıçahlayan hassas muhafazakar İslamcılar geldi. Çağrışımla falan da ilgisi yok, çünkü inanıyorum ki dünya üzerinde derdini; nasıl komik nasıl saçma sapan, nasıl akıllara ziyan olduğunu idrak edemedikleri şiddet hareketleriyle anlatmayı seven, düşünce alemleri başka bi şeye yetmeyen, yetişemeyen bir insan türü var. Bunların kayda değer bir kısmı da bizim memleketimizde yaşıyor.
Her neyse.. Çin elçiliği önerimi duysa bari:/
Dila Karam / Radikal Blog

---------- Mesajlar Birleştirildi at 18:32 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 18:23 ----------

Algı oyunları ve Uygur Türkleri

Ramazan ayında Türkiye’de başlayan Çin’i karalama kampanyası aslında her sene sanki bir ritüel gibi dünya burjuva basını tarafından ramazan ayı gelince tekerrür eder. Financial Times’ı burada sembolik olarak analım. Bu propaganda tabii ki oruç tutmayla sınırlı değil. Oruç, Çin karşıtı propagandanın ilk basamağı.

Cengiz MAHİR*

Çarpıtma, karalama, uydurma, dezenformasyon, yalan, iftira ve asılsız suçlama gibi faaliyetler medya tarihinin karanlık yüzünü oluşturur. Çeşitli siyasi, ideolojik veya ekonomik çıkarlar gözeterek herhangi bir olayı olduğundan başka bir şekilde yansıtmak bu olayı nasıl algılamak gerektiğini empoze eder. Bir basın organı tarafından üretilen herhangi bir haber bu olayın nasıl algılanacağına odaklıdır. Şayet bir basın organının düzmece haber ve sahte bilgi üretmesi söz konusuysa bu durumda okuyucu veya izleyici algısı üzerinde bir algı oyunu oynanıyor demektir.

Çin’deki Uygurlar’la ilgili son zamanlarda medyada “tüm Şincan’da oruç tutmaya yasak kondu”, “Müslüman’lara zorla içki içirildi”, “insanlar katledildi” vb. haberler dezenformasyon üzerinden yürütülen algı operasyonlarına örnektir. Çin’de Uygur,Hui, Kazak, Dongşiang, Kırgız, Özbek, Salar, Tacik, Bonan ve Tatarlar gibi birçok etnik grup arasında Müslümanlık yaygındır, inanç ve ibadet özgürlüğüne sahiptirler ve bu etnik grupların kültürel, dini ve dilsel kimlikleri Çin hükümeti tarafından baskı altına alınmamaktadır. Yaygın kanının aksine Çin’deki en büyük Müslüman etnik azınlık Uygurlar değil, Huiler’dir. Çin’de resmi olarak 55 ulusal azınlık vardır. Bunlardan yaklaşık 10 kadarında ağırlıklı olarak Müslümanlık yaygındır. Ayrıca Çin’in birçok irili ufaklı kentinde Uygurlar başta olmak üzere bu azınlıkların bir arada yaşadığı mahalleler, ve söz gelimi ağırlıklı olarak Müslümanların ikamet ettiği bölgelerde camiler mevcuttur.

Şüphesiz Çin’in içinde bulunduğu birçok sıkıntı vardır, ancak bunlar medya organları tarafından yayılan düzmece ve uydurma iddialar ileri sürerek Çin’in Uygurlar’a kanlı bir saldırı uyguladıkları şeklinde yansıtılmaktadır. Evet, Çin’in azınlık politikasında derin sorunları vardır, ancak bu sorunların gündemdeki karalama kampanyasında yaratılan görüntüyle yakından uzaktan alakası yoktur.

ÇİN REALİTESİ

İnsan hakları, örgütlenme özgürlüğü, sendikal bürokratizm, çocuk işçiliği, ekolojik felaketler, ve diğer birçok sorun Çin’in bugünkü realitesinin parçalarıdır. Japonya’yla yaşanan adalar krizi, ÇKP içinde patlak veren büyük yolsuzluk skandalları ve en son Uygur özerk bölgesinde ramazan ayından dolayı hükümet tarafından yürürlüğe konan bazı uygulamalar dünya medyasında Çin’in hem içeriye hem de dışarıya yönelik artan hegemonyasının çöküşüne ve Çin’in bu haliyle gelecekte hakim bir dünya aktörü rolünü oynayamayacağına işaret ettiği şeklinde yorumlandı ve yorumlanmaya devam ediyor.
Hiç şüphesiz yaşanan tüm bu sorunlar kapitalist ve emperyalist bir ülke olan Çin’in farklı görünüm biçimleridir. Buna ek olarak ÇKP’nin “Çin tipi sosyalizm” olarak ileri sürdüğü ulusal ve uluslararası bir siyasi, ideolojik ve ekonomik programı mevcuttur. Neredeyse Türkiye nüfusu kadar üyesi olan ÇKP’nin hem resmi düzeyde yürüttüğü Marksizm propagandası hem de ulusal çapta devlet destekli Marksizm eğitim projeleri Çin tipi emperyalizmin kendisine özgü birçok unsurun mevcut olduğunu gözler önüne sermektedir. Ayrıca şunu da belirtelim; tüm bu sorunlar hükümet tarafından “sorun” olarak tanımlanmakta ve kimi yetkililer tarafından serbest piyasa sosyalizminin çelişkileri “çelişki” olarak ifade edilmektedir. Bu sorun ve çelişkilere yaklaşım parti içindeki farklı akımlar tarafından farklı şekilde yorumlanmakta, ama diğer yandan teorik-ideolojik yaklaşımlar ile pratik uygulamalar da birbiriyle çelişmektedir. Yani durum karmaşıktır. Bunun üzerine bir de kendi çıkarlarını gözeten yabancı burjuva basınının yansıttığı bir Çin resmi gelmektedir. Yani çık çıkabilirsen işin içinden!

MEDYA VE ŞİNCAN GERÇEĞİ

Ramazan ayında Türkiye’de başlayan Çin’i karalama kampanyası aslında her sene sanki bir ritüel gibi dünya burjuva basını tarafından ramazan ayı gelince tekerrür eder. Financial Times’ı burada sembolik olarak analım. Bu propaganda tabii ki oruç tutmayla sınırlı değil. Oruç, Çin karşıtı propagandanın ilk basamağı. Bunun ardından farklı milliyetlerin ulusal, kültürel ve dini kimliklerinin Çin hükümeti tarafından bastırıldığı, asimile edildiği vb. şeklinde iddialar ileri sürülüyor. Şunu unutmamak gerekir ki, başta ABD ve AB ülkeleri Çin’deki iç sorunları Çin’e karşı kullanmak konusunda kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarına finansal ve politik destek sunmaktadır. Bu konuda muhtemelen en iyi örnek 2005’ten beri ABD’de yaşayan Uygur kökenli aktivist Rabiya Kadir’dir. Dünya Uygur Kongresi başkanı olan Kadir, Radio Free Asia ve Voice of America gibi kanallarda Çin karşıtı propaganda kampanyaları düzenlemektedir. Çin’le ilgili dezenformasyonun kaynağı bu tip kukla karakterler ve içinde bulundukları medya kuruluşlarıdır.

Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde anadilde veya çift dilde (Uygurca ve Mandarin Çince) eğitim verilmekte, bu bölgede veya Çin’in diğer bölgelerinde Müslümanlar’a (Çin’de Uygurlar dışında başka birçok milliyet Müslüman inancına sahiptir) bazı istisnai ve özel durumlar hariç herhangi bir ibadet kısıtlaması getirilmemektedir. Kültürel olarak bu milliyetler ve çoğunluktaki Han Çinlileri arasındaki ilişkinin kökleri eskilere gitmektedir ve bu gruplar arasında kültürel bir çatışma görülmemektedir. Hatta tam tersine karşılıklı bir uyum ve saygının mevcut olduğundan bahsedilebilir. Söz konusu oruç yasağı Şincan’daki kamu görevlilerinin çalışma verimliliğini düşürdüğü gerekçesiyle resmi bir ikaz şeklinde ifade edilmiştir. Bu konuda medyada yayılan fotoğrafların ve iddiaların tamamı düzmecedir.

Uygurlar’ın ulusal kimlik sorunu Çin hükümetinin çözmeye çalıştığı, ama başarısızlığa uğradığı bir meseledir. Söz gelimi anadilde eğitim veren okulların Mandarin Çincesi konusunda zayıf kalmasının bu okullardan mezun olan öğrencilerin daha sonra dil sorunu yaşaması, ama diğer yandan Mandarin Çincesi’nin Çin Halk Cumhuriyeti’nin resmi dili olmasından dolayı bazı azınlık çevreleri arasında bir asimilasyon tedirginliği yarattığı Şincan sorunun bir gerçeğidir. Buna karşın aynı politikanın başarılı olduğu yerler de vardır. Örneğin Korece ve Mandarin Çince çift dilde eğitimin uygulandığı Yanbian Özerk Bölgesi gibi.

KARŞI PROPAGANDA VE DTİH

Dini ibadet konusunda getirilen kısıtlamalar Doğu Türkistan İslam Hareketi (DTİH) adlı siyasi örgüt tarafından bir karşı propaganda malzemesi olarak kullanılmaktadır. Bu örgüt Çin’in farklı bölgelerinde sivil halka silahlı ve bombalı saldırılar düzenlemiştir. Burjuva basın ise DTİH’nın Çin’in asimilasyon politikalarının bir ürünü olduğunu ve bunun bedelini sivil halkın ödediğini iddia etmektedir. Türkiye’de de bunun benzeri bir propaganda dalgası yayılmıştır ve bu dezenformasyon sonucu Dışişleri Bakanlığı 30 Haziran’da Ankara Çin Konsolosluğu’yla görüşerek “endişelerini” dile getirmiştir. Çin hükümeti haklı olarak bu asılsız iddiaların kanıtlanmasını talep etmiştir. Memur-Sen ise farklı illerde Çin’e karşı bu uydurma iddialardan hareketle gösteriler düzenlemiştir.

İLHAM TOHTİ OLAYI

Şincan sorunundaki en önemli isimlerden birisi Minzu Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi İlham Tohti’dir. Uygur kökenli olan Tohti senelerdir Çin’in Uygur politikasını açıktan eleştirdiği için hükümet tarafından yakın takibe alınmış ve Ocak 2014’te önce ortadan kaybolmuş, ardından hapiste olduğu ortaya çıkmıştır. Çin hükümetinin bizzat talebi üzerine, henüz hapse girmeden birkaç ay önce taslağını hazırladığı ve doğrudan Şincan sorununu ele alan bir belge Daxiong Gonghui sitesinde yayınlanmıştır. Bu belgede Tohti Uygur kökenli üniversite öğrencilerinin sadece yüzde 17’sinin iş bulabildiğini, tüm Uygur nüfusunun sadece yüzde 10’unun şehirde yaşadığını, nüfusun çoğunun Uygur olmasına rağmen iş bulma konusunda Uygurlar’ın ayrımcılığa uğradığını, Han Çinlileri’nin tercih edildiğini belirtir. Bölgede faal firmaların yerel işçilere iş vermek yerine diğer bölgelerden işçi getirmesi ve hükümetin bu duruma göz yumması diğer sorunlar arasında yer almaktadır. Kalifiyeli işçi alımında Uygurlar dil sorunundan dolayı yine dezavantajlıdır. Resmi dairelerde çalışan Han Çinlileri ise Uygurca bilmedikleri için yerel halkla iletişim kurmak konusunda sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu durum Çin Halk Cumhuriyeti Bölgesel Etnik Özerklik Yasası 23. maddesinde belirtilen ve devlet daireleri ve işletmelerinde yapılan iş alımlarında etnik azınlıklara öncelik verilmesi ibaresiyle çelişmektedir.

Dini özgürlükler konusunda Tohti 1996 ve 1997 yıllarında yaşanan bazı ayaklanmalar sonucu Çin hükümetinin Şincan’da -Kazakça ve Çincesi’nin aksine- Uygurca Kur’an’ın satışının durdurulduğunu, Suudi Kralı’nın temin ettiği bir milyon Kur’an’la Uygurca tercümenin yeniden erişilebildiğini yazar. Tohti Çin hükümetinin resmi ateizminden inançlı çevrelerin olumsuz etkilendiğini belirtir ve Türkiye, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi ülkelerin “din ve modernite” arasında kendilerine özgü ve “başarılı” bir “denge” tutturduğunu ileri sürer. Tohti’nin vizyonu ve görüşlerinin tutarlılığı bir yana, Çin hükümetinin Tohti’ye uyguladığı muamele yine Şincan sorunu konusunda bir kez daha Çin’in başarısızlığını gözler önüne sermektedir.

NEDEN ŞİMDİ?

İşsizlik, etnik ayrımcılık, eğitim, ekoloji vb. sorunlar Şincan bölgesinin yıllardır kanayan yaralarını oluşturuyor. Dolayısıyla Türkiye’de “neden şimdi” bir Çin karşıtlığı patlak verdi sorusu akıllara geliyor. Türkiye’nin Suriye politikasında IŞİD’e verdiği destek ile sahte Türkiye pasaportuyla IŞİD’e katılan DTİH mensupları arasındaki ilişki Türkiye’nin Çin’in Şincan politikası konusunda bu kadar hızlı bir refleks göstermesinin nedenleri arasında yer almaktadır. Dünya Uygur Kongresi’nde yıllardır Türkiye’nin Çin’e karşı verdiği açıktan destek de bilinmektedir. 14 üyeden oluşan Kongre liderliğinin üç üyesi Türkiye’de ikamet etmektedir. Bunun dışında Türkiye gündemindeki koalisyon tartışmalarında hem meclis içinde hem de halk arasında beliren “ritim” ve “hava” ile Çin’le ilgili yayılan dezenformasyon arasında dini ve milli bütünlük gibi bazı örtüşen noktalar da mevcuttur. Ve elbette yandaş medya suni gündem yaratmak, sahte sorunları tartıştırmak yanında bu tip düzmece haberleri yayarak nabız yoklama görevini de üstlenmektedir. Ne de olsa oltayı boşa sallasa da kaybedeceği çok bir şey yok!

* Evrensel Şanghay Muhabiri
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Irkçıların ırkçılığı kınaması: Ramazan ‘katliamı!’
Çin 'zulmüne' Kürdün dilinden, Alevi'nin semahından, Ermeni'nin varlığından nefret edenlerin yazdıklarıyla değil, gerçi hak ihlalleriyle karşı çıkmalıyız.

DOÇ. DR. HAKAN GÜNEŞ- @hakangunesh

Türkiye sosyal medya mecralarında hafta başından en yaygın paylaşılan haber Çin’in Uygur bölgesinde oruç tutmayı bahane ederek yaptığı ileri sürülen etnik-dinsel katliam haberleri idi. Bir parça vicdan sahibi her insanın duyarlılık göstermesi ve haberi yaygınlaştırması en doğal sonuçtu. Nitekim öyle de oldu. Ancak paylaşılan haberlerin ve özellikle idam, deri yüzme, çocuk öldürme, canice saldırma vb görüntülerin neredeyse tamamı ya yeni değil, ya Çin’den değil ya da Çin’in Uygur bölgesinden değildi.

Haberler sosyal medyanın gizemli kaynakları ile de sınırlı kalmadı. Anaakım medya da bu korkunç haberlere bigane kalmadı. Kalmadı ama gazeteciliğin yerlerde süründüğü Türkiye basınından kimse birkaç telefonla Uygur bölgesinden insanlara söz konusu iddiaları doğrulatma zahmetine dahi katlanmadı.

Algı operasyonu
Kaynakların doğrulamadığı katliam haberlerini Dünya Müslüman Alimler Birliği ve Türkiye’deki çeşitli milliyetçi ve dini çevrelerin açıklamaları ile protesto etmeleri izledi: Dünya Müslüman Alimler Birliği çeşitli kuruluşları oruç yasağına tepki göstermiş, oruç yasağına uymadığı gerekçesiyle öldürüldüğü öne sürülen Uygur Türkleri için Türkiye’nin birçok yerinde gıyabi cenaze namazı kılınmıştı. Ardından Dışişleri Bakanlığı’ndan resmi açıklamalar geldi. Yapılan açıklamada, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygur Türklerinin oruç tutmalarının ve diğer ibadetlerini yerine getirmelerinin yasaklandığına dair haberlerin kamuoyunda üzüntüyle karşılandığı bildirildi.
Doğrusu ciddi kurumların “haberlerden” hareketle resmi nota verdiği ancak haberlerin ise genel bir dini hürriyet kısıtlaması konusu dışında dayanak bulamadığı, şehir, olay isim vb kaynak gösteremediği, infial yaratıcı ifadelerin tam bir algı operasyonu ya da sosyal medya infiali olduğu kısa sürede anlaşılmaya başlandı.

Sabıkalı ülke Çin!
Çin’in Tibet ve Uygur özerk bölgelerinde etnik ve dini hürriyetleri kısıtladığı eski, bilinen ve acı bir gerçek. Çin’in sendikal haklar, insan hakları ve hürriyetleri konusundaki sabıkası da onu uluslararası hürriyet endekslerinde kara liste başı yapıyor. İdam cezası konusunda Suudi Arabistan, ABD ve Çin dünya gündeminden düşmeyen ülkeler.

Bu anlamda Çin’in genel olarak insan hak ve hürriyetlerini engellediğine dair haberleri ağır bir şüphe ile karşılamaya gerçekten gerek yok. Yaptı, yapıyor, yapacak. Kişisel olarak bu satırların yazarı da 2008 Olimpiyatları sırasında Uygur bölgesinde davetli olduğu bir konferansa vizesi reddedilerek engellenmiştir. Ancak bölgedeki insanların telefonları hiçbir zaman kapalı olmamıştır. Bölgeye yabancı haber kaynağı giremese de bölgeden haber almak her daim mümkün olmuştur.

Peki işin aslı ne?
Salı günü Hong Kong mahreçli ve Mehmet Söylemez imzalı son derece aydınlatıcı bir yazı yayımlandı. Orada yazılanları bölgedeki kendi kaynaklarımdan da doğrulatma olanağı bulabildim. İşin aslı Çin’in, nerdeyse Türkiye’nin Alevilere uygulanan dini ayrımcılığa benzer ağırlıkta bir ayrımcılık uyguladığı, bu yöndeki uygulamalara son yıllarda biraz daha hız verdiği ve tüm bunların ramazan ayında daha da belirgin hale geldiğini gösteriyor.

Aslında Mehmet Söylemez’in aktardığı gibi yakın dönemde orada yaşanan yeni bir hadise yok. En yakın olarak yaklaşık bir 10 gün kadar önce bir polise çarptığı iddia edilen araçtan çıkan Uygurların bıçaklarla polise saldırması üzerine çıkan çatışmada 20-30 arasında ölünün olduğu bir olay yaşandı. “Üstelik bu hadiseyi geçen yıl mart ayında Kunming’de 30 kadar sivilin öldürülüp 140 kadarının yaralandığı Uygurların yaptığı bıçaklı saldırılar ışığında düşünürseniz Çin’in bu konudaki hassasiyetini daha iyi anlayabilirsiniz.” Çin devleti bu hadiseyi bir nevi kendi 11 Eylül’ü ilan edip dünyaya “Uygur terörizmini” daha çok anlatma bahanesi buldu. Ve akabinde de eskiden olan inanç ve ibadet özgürlüğü kısıtlamalarını sıklaştırdı.

Zorla yemek yalanı
Peki orada ölçüyü gerçekten kaçırdılar mı? İnsanlara zorla yemek mi yediriyorlar?
Demokratik olmayan bir ülkeden söz ediyorsak herhangi bir yasal düzenlemeyi ifrada vardırılacak şekilde uygulayacak çok sayıda idareci olacağını kestirebiliriz. Nitekim özellikle Suriye savaşı sonrası çok sayıda radikal unsurun Uygur bölgesinde faaliyet göstermesine önlem olarak dini konularda daha kısıtlayıcı yaklaşımlar sergiledikleri anlaşılıyor. Bu zorla yemek yedirmeyi değil komünist parti üyeleri üzerinden oruç ve dini diğer ritüellere uzak durmayı öğütleyen çalışmaları içeriyor. Daha fazlası değil.

Azınlıklara ek puan
Çin’in demokratik olmadığını bir kez daha vurgulayarak ve Türkiye ile kıyaslayarak durumu görelim: Çin tek çocuk yasağını Uygurlara ve diğer azınlıklara uygulamadı bizde ise Kürt nüfus artışı her gün açık ya da gizli konuşulan bir şoven motto halinde; Çin üniversite giriş sınavında azınlıklara ek puan verirken bizde eşitsizliklere eşitmiş gibi davranmaya devam ediliyor. Yıllardır anadilde eğitim veren okullar varken bizde kursların yangın merdivenleri var mı yok mu aşaması bir türlü geçilemedi; Çin parasının üzerinde Uygurca da yazılar varken Türkiye’de resmi alana en fazla TRT-Şeş düzeyinde girilebiliyor; Keza ibadethaneler inşa edilir ve tarihi ibadethaneler kamusal olarak korunurken bizde Bektaşi mezarlığı üzerine iktidar partisi (AKP) il binası inşa ediyor.

Sonra hep beraber Çin zulmüne karşı çıkıyoruz. Elbette çıkmalıyız. Çünkü etnik-şoven ve baskıcı bir yönetim uygurların temel hak ve özgürlüklerine çok sık ve keyfi müdahale ediyor. Ancak Kürdün dilinden, Alevi’nin semahından, Ermeni’nin varlığından nefret eden bir trol güruhunun yazdıklarıyla değil. Gerçek hak ihlallerini yazan gerçek gazetecilerin haberlerinden sonra ve gerçek bir protesto ile Çin’in karşısına çıkmalıyız.

 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Pekin hükümeti şaşkın: Uygur Türklerinin ibadet özgürlüğü var, haberler yalan.

Çin’in Şincan Özerk Bölgesi’ndeki Müslümanların oruç tutmasına ve ibadet etmesine izin vermediği dair iddialara Pekin hükümetinden bir yalanlama daha geldi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hua Çunying, Uygur Türklerinin ibadet özgürlüğünden yararlandığını ve bölgede herhangi bir ‘etnik sorunun‘ olmadığını söyledi.

Çunying, “Uygurlar huzurlu ve hallerinden memnun bir şekilde yaşayıp çalışıyor. Anayasadaki kanunlar çerçevesinde dini özgürlüklerinden faydalanıyorlar. Yani son dönemde çıkan ‘Şincan’da etnik sorun’ içerikli haberler gerçekdışıdır” diye konuştu.

Haberler yalan çıktı

Son üç yılda Şincan’da yüzlerce kişi ölmüş, Pekin hükümeti ise bu olaylarda Doğu Türkistan adı altında bağımsız bir devlet isteyen İslamcı militanları suçlamıştı.

Ancak son dönemde Türkiye basınında çıkan ‘Uygur Türkleri’ne oruç yasağı’, ‘Çin hükümeti Müslümanlara Ramazan’da zorla bira içirdi’ gibi haberlerin her biri yalanlanmış, haberlerde kullanılan görsellerin 2008’deki bir bira içme festivaline ait olduğu ortaya çıkmıştı.

Son dönemde Çin hükümetinin Uygur Türklerine ibadet özgürlüğü konusunda baskı uygulandığına dair doğrulanmış bir haber bulunmuyor.

Ancak buna rağmen Türkiye’nin birçok yerinde özellikle ülkücüler, Çin’e karşı ‘sıradışı’ eylemlerde bulunmaya devam ediyor.



Basliklar halinde algi operasyonunun eylemleri;

Tehlike çanları çalıyor… Ülkücüler bu kez Çinlilerin çalıştığı santrale yürüdü.



Uygur Türklerinin intikamı bu sefer de aşçısı Uygur Türkü Çin lokantasından alındı.

Turancı Hareket Platformu’nun Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türkleri’nin intikamını Gümüşsuyu’ndaki bir Çin lokantasından almasının ardından bu sefer de Tophane’deki bir Çin lokantasına saldırı düzenlendi. Lokantanın sahibi bir Türk, aşçısı Uygur Türkü, müşterisi de çoğunlukla Müslümanlar çıktı.

 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst