Çevre krizde: "Dönüşü olmayan yola girdik !"

Bundan 30 yıl önce, yeşilin gurusu olarak anılan bilim adamı James Lovelock dünyamızın gezegensel boyutta bir kontrol sistemine sahip olduğunu ve bu sistemin yeryüzündeki yaşamı mümkün kıldığını öne süren "Gaia" adını verdiği bir teori ortaya koydu. Bu teori zaman içinde geniş kabul gördü. Ancak, şu günlerde Lovelock, insanoğlunun çevreyi, doğal kaynakları bu denli tüketerek yok etmesinin bu mekanizmayı tersine çevirdiğini ve bu gidişin insan yaşamını tehdit ettiğine inanıyor. Kendisinin en çarpıcı görüşü ise, iklim değişikliğinin artık geri döndürülemez bir boyuta ulaştığı ve dünyamızın artık asla eskisi gibi olamayacağıdır.
Lovelock'a göre insanlık tahmin ettiğinden çok daha vahim ve hızlı ilerleyen bir felaketle karşı karşıya. Lovelock bu yüzyıl sona ermeden milyarlarca insanın yok olacağını ve ancak kutup bölgelerinde kısıtlı sayıda insanın yaşam imkanı bulacağını belirtiyor. Kendisine yöneltilen karamsarlık eleştirilerini ise, "bunu söylemekten ben de memnun değilim ancak, bulgularım bu yönde. Kendi kendini yenileyen dünya yaşam sistemi ısınmayı durduracak güçten yoksun." Şeklinde yanıtlıyor. Profesör Lovelock bulgularını 'Gaia'nın İntikamı' adlı kitabında etraflı olarak sergiliyor.
Lovelock, ilk olarak 1970 yılında Nasa için hazırladığı Mars'ta Yaşam adlı çalışmasında sistemi bir bütün halinde inceleyerek küresel ısınmanın bulgularına rastlamış ve uyarmıştı. Yakın gelecekte Avrupa'da sıcaklığın ortalama 8 derece kadar yükseleceğine de değinen Lovelock, çevrecilerin aksine karbondioksit salınımı yapmayan nükleer enerjiye acilen geçilmesini savunuyor.
Isınma beraberinde kuraklık, çölleşme, tarım alanlarında daralma, gıda kıtlığı, deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak göç gibi toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor. Uluslar Arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) en son 2001'de yayınladığı raporuna göre 2100 yılında sıcaklığın 5 ile 8 derece arasında artması öngörülüyor.

Kaynak: 16 January 2006 Michael McCarthy - Independent Environment Editor

nükleer enerjiye geçiş ile bu tahribatın önlenebileceği kanısında değilim. nükleer reaktörlerin tüm yönleri ile zararları bilinmektedir. saymaya gerek olduğunu düşünmüyorum. zihinlerde/algılamada/yorumlamada bir değişiklik yapmalı insan türü; ve artık ben denilen o canavarı durdurmalıdır; bu ise küresel barış istencinin genel kabul görmesi ile mümkündür, değilse ne yaparsanız yapın yer-yüzü cenneti cayır-cayır yanmaya mahkumdur.

ntvbilim dergisinin eylül sayısında nükleer reaktörlerle ilgili çalışmalar yazılmış.. çevreye olan tahribatın nasıl yok edileceğiyle ilgili çok güzel gelişmeler var.. ama bu dergilere de güven olmuyor.. onlara göre çok kolaymış gibi anlatılan şeylerin aslında çok çok zor olmasının yanında eksik bilgiler de veriyorlar.. nükleer enerji o yazıda anlatıldığı şeklinin daha da ilerisinde tamamen zararsız hale gelmediği sürece karşısında durulmalı..