Cevap Vermek İsteyenlerin Kosesi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Serbest Kürsü kategorisinde "ictenlik" tarafından oluşturulan Cevap Vermek İsteyenlerin Kosesi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 318 kez görüntülenmiş, 4 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Serbest Kürsü
Konu Başlığı Cevap Vermek İsteyenlerin Kosesi
Konbuyu başlatan "ictenlik"
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan muskocan

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Neden bu başlığı açtım?

Aslında "Beğendiğiniz sözler yazılar" bölümünde paylaşılan bir içerik -benim genel takıntılı ruh halimle de ilgili olabilir- yanıt verme isteği uyandırdı çünkü iki kez o başlığa paylaşım yapmak için girdiğimde doğal olarak kendimi yazılanı irdelerken ve kendi kendimi içimden yazılana yanıt verirken buldum. Her neyse ilgili başlık beğenilen sözleri paylaşma başlığı olduğu için oradan yanıt vermek ve konu bütünlüğünü bozmak istemedim. Daha sonra aklıma geçmiş üyelerden evrensel-insan'ın açtığı "Soru Sormak Isteyenlerin Kosesi' başlığı geldi ve ben de böyle bir başlık ürettim.
Zaman zaman aklıma takılan gözüme çarpan şeylere serbest yanıtlar vermek, yorumlar sunmak ve yazılar yazmak istiyorum ve lütfen siz de katılın, deneyin.

Buna (aşağıdakine) bir (sesli) cevap verebilir miyim?

Bazılarımız felsefe yapmaktan sözediyor. Bakın burada bir örnek olarak sesli felsefe yapmayı deniyorum lütfen katılın.

“Yoldur, yürünür. Mesafedir, aşılır. Sorundur, çözülür. Yaradır, sarılır. İnsan bir şekilde çaba gösterdiği her şeyi çözebilir. İki tane istisna dışında; ölmek ve sevilmemek. İnsan istediği kadar çabalasın sadece bu iki meseleyi çözemez.”

Ölüm bir sorun, mesele ya da problem değil bu yüzden bir çözüm gerektirmiyor ama denileni tabi ki anlıyorum ve imkansızlığı tanımlıyor ama asıl takıldığım sevilmemek

Sevgi, İlgi ve Ölüm Çatışması Üzerine

"sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir. bir tutumdur. kişi yalnız bir tek kişiyi seviyor, başka her şeye ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil genişletilmiş bencilliktir."

Marx

Bu kutsal yeryüzünde yapılmış en genişletilmiş sevgi tanımlarından biri. Daha sonra Erich Fromm bir çok sevgi tanımı yapmayı denedi ama Marx diyor ki; sevgi özne ya da nesne seçmemeli ,ayrım yapmamalı ve herşeye dağılan/yayılan genel bir tutum gibi olmalı. Fromm buna benzer bir şeye olgun sevgi diyor.

Kabaca şöyle.
Doğayı seviyorum ama dikenleri sevmiyorum. Ağaçları seviyorum ama kavak ağaçlarını sevmiyorum. Hayvanları seviyorum ama kirpileri sevmiyorum. Yaşamayı seviyorum ama acıyı sevmiyorum.

Şunları inceleyelim
İnsanları seviyorum - insan sevgisi
Kuşları seviyorum - doğa özgürlük ve canlı varlık sevgisi
Martıları seviyorum. -beyaz sevgisi

Kültürel olarak "insan sevgisi" kavramını düşünelim. İlk aklıma gelen isimlerden biri Yunus Emre oldu. Daha sonra bu topraklarda Abdal ve Ozan olarak tanınan insanlar, insanları birleştirmeye ve korumaya çalışmış insanlar. Bir öğreti ve bilgi sistemi örgütlemeye çalışmış insanlar. İnsanların eşit hakları için mücadele vermiş köleliğin bilinciyle savaşmış insanlar. Aslında bunlar geniş anlamda sevgi taşıyor olabilirler mi?

Bilmiyoruz.

Tabi ki burada da denilen anlıyorum. Sevgi/ilgi (koruma) göstermeyen ebeveynler, ikili ilişkilerde herhangi birinin özel olarak ilgisini bekleme vb ama madem ki felsefe yapıyoruz dedik sevgi sorunu çözümsüz değil gibi duruyor. Çözümü beklenti ve sınırlamalardan kurtulmak ve kavrama yüklenen anlamı değiştirmek ya da kendi bir sevgi üreticisine ve paylaşıcısına dönüşmek ve gerçekten sevgi üretebilen ve bunu herkese/herşeye karşı genel besleyen ve yayabilen bir bilinç edinmenin yolunu tutmak gibi yani sevgiyi anlamak gibi görünüyor.

Hayatımın bir bölümü de bu sevgi kavramı etrafında dolaştı ve sevgi kavramının bence çözümü şu . Bireyin kendinin sevgiyi başarmasından başka bir çözümü yok gibi görünüyor. En basit örnek anne sevgisi çatışmasında kendi çocuğuna ya da diğer tüm çocuklara karşı annesi gibi olmamak ve onu tekrar etmemek yani anneye atfedilen sevgi hatalarını tekrarlamama ve telafi.

Bunun dışında sevgi kavramı genişletilebilir ya da anlam yıkımına/değişimine uğratılabilir.

Sevgi dediğimizde genel de şunu vurgularız. İlgi, koruma, şefkat vb destek/yardım görme (bireysel ilgi alma, özel olarak aktif ilgilenilme) ya da Fromm'un tanımına göre; bireyin gelişimine yönelik aktif destekler.

Bunlar bir noktadan sonra bireyin kendi başına ayakları üzerinde durmak ve bunu öğrenmek gelişmek istemesi ile son bulur. Bir kuşu annesi kanatlarından tutup uçuramaz. Kendisi yumuşacık yaraklara kanatları açmayı öğrenene kadar düşmelidir. Yalnız başına uçabildiği ve kendi kendine yemek toplayabildiği zaman annesi onu bırakacaktır ve o da aynı mirası yavru kuş ve çocuklarına aktaracaktır yani sevginin vericisi konumuna gelecektir. Burada doğa koşullarında annesi olan bir kuşun sevgi yoksunluğu ve başarısızlığı deneyimlemeyeceğini varsayabilirdik.

Sevgi çatışkısını esasen eşitlik altında pek duymayız. Örneğin bir ailenin bireylerini ele alalım. 3 kardeşe tam olarak eşit haklar tanınmış ve eşit davranılan bir ailede aile-içi sevgi çatışması (çatışkısı) olmayacaktır. Sevgi çatışkısı burada ancak şöyle deneyimlenebilir. Başka aile ve ebeveynlerinin farklı tutumları ve başka ebeveynlerin çocuklarının farklı hak ve özgürlükleri ya da yaşam standartları sağladığını gözlemleme. Çocuk bunu gördüğünde kendi ebeveynini suçlayacak ya da farkı anlamaya çalışacaktır. Bu durum yukarıdaki doğa örneği gibi değildir ve insana organizasyonu güç farkları ve sınıflar vb farklar barındırmaktadır.

Bir kabile toplumunda ve doğa toplumunda sevgi çatışması olmayabilir çünkü sosyal birlik/beraberlik ve toplumsal aidiyet duyumsanır ve doğa aidiyeti duyumsanır .Bireyler yaklaşık eşit ya da benzer konumdadır. Herkesin eşit ve benzer yemeği ya da arkadaşı vardır, aynı ayakkabıyı giyerler ve benzer evlerde otururlar . Beyazsa hepsi beyaz esmerse hepsi esmerdir.
Bazıları bazı şeylere özel haklarla ya da farklı sahip olduğunda ve birey aynısına erişemediğinde yoksunluk duyuluyor.

Özel bir bireyin özel ilgisini bekleme/çekme konusunda yorumlama yine Fromm incelenmesini tavsiye edebilirim. İletişimin çözmeyeceği bir sevgi çatışması olamaz.

Burada şunu söylüyoruz insan sosyal varlıktır ve içiçedir. Sosyal ağlar ve bağlar kurmalıdır. Arkadaşlık ve akran ilişkileri ,benzer ortak duygu düşünceler etrafında birleşmiş sosyal gruplar ve candan iletişimler.
Bunlar da sevgi kaynaklarıdır. İlgisiz görünebilir ancak sevgi sorunun çözümü sanıldığının aksine tek bir bireyin özel ilgisini görmek, çekmek ya da kazanmakla ilgili değildir kaldı ki onlarca özel olabilir her sevgi ve her ilişki bir başkasını kaçırmak olacaktı. Bu nedenle sevgi biraz da toplumsal birlik birleşme ve sosyal aidiyetlik başarısı ve grup ilişkilerinde de yatıyor. Birlikte iş yapma ortak amaç birleştirmiş gruplar vs. Toplumsallık. Bu tuhaf gelebilir ancak gerçekten öyledir. Birey ikili sevgi ilişkisini çözse yine de daha geniş bir grubun sevgisini arayacaktı. Aile, toplum gibi. Bu nedenle bireyler milletine, partisine, tuttuğu takıma vb sarılır ortak duygular, ortak aidiyetler yaratır ve deneyimler.

Yaşamın amacı ya da sınırı romantik sevgiyi başarmak değil .Benim burada önerdiğim şu. Yaşamı bir görsel pasta dilimi, tıpkı grafik gibi düşünelim ve bunu paylara bölelim. Burada ikili ilişki ve romantik sevgi, romans başarısı ve isteğine büyük bir pay ayıralım ama başka erekler ve hedefler de olsun ve onlara da eşit önemde olsun ve onların istemine de güç ve enerji yükleyelim. Sosyal başarı, aile, çocuklar ,iş ilişkileri, öğrenme, yaşam zevkleri, eğlence vs vs.

Sonuç olarak bir noktadan sonra sevgi kavramının anlam yitimine ya da değişimine uğradığını ve bu noktadan sonra sevilememe denenin çözümlendiğini düşünüyorum

Ölüm Çatışması da benzer bir şekilde bence sonlanır.

Doğan herşey ölmek zorundadır. Bu bir döngüdür.

Birincisi; kişi gerçekten bir noktadan sonra ölümsüz ve sonsuz olmak istemeyecektir. Kişi bir noktadan sonra kendi benine ait hissetmediği kendini çekilmez bulduğu ya da onu değiştirmek istediği bir nokta açmaz deneyimleyebilir ve bunu diğer insanlara karşı da hissedebilir. Öğrenme gelişip evrenselleştikçe insan oldukça yerel değerleri olan yerel bir tür ve varlığa dönüşür. Yani insanın insan olmayı sonsuz sürdürmek istemeyeceği bir yere evrileceğini söylüyorum.

İkincisi ölüm doğal oluş ve doğal bir kader. Ölüm çatışkısı doğum üzerinden çözülür. Doğumu çözerek ölümü çözebiliriz. Ölümü istemiyorsak doğumu durdurmalıyız. Bunu yapmak istiyor olsaydık.?

Sonuç olarak; ölümü geçelim ancak bu sevilmeme denenin kesin bir yengisi ve zaferi bence var. Bu insanlar, varoluş, hayat, ilişkiler hakkında genel geniş bir perspektifte bilgi toplama ve edinme öğrenme ve bakışın görüşün değişimi ile ilgili ama spesifik kolay bir çözüm aranıyorsa. İnsanların insan oluşunu görme ve gözde büyütmeme. Büyüğü küçüğü yaşlısı zengini farketmiyor. En kompleksi aynı arzu ve zaaflarla doludur ve insanın içi dışı insan doludur. İnsanların içine bakarsan insan görürsün. Diğerleri yapay farklardır. Bütün elmaların içi aynıdır. İnsan da kültürel öğrenim, fizik ve dış görünüş, ahlak para ve güç sahibi olma gibi durumların getirdiği yapay ve sınırlı farklar var ancak bu farkları ortadan kaldırsaydık çok az fark kalırdı. Yani çoğumuz birbirimize benzerdik. Buna rağmen insanlar arasında gelişim özgünlük duygu düşünce öğrenim farklarından sözedilebilirdi ancak daha yakın ve benzer hissederdik ve sevgi eşleşmesi daha kolay daha az çatışkılı olurdu ve sevgi başarısızlığı da azalırdı. Sevgi başarısızlığının bir diğer nedeni de toplum organizasyonu ve güce hiyeralşiye vb ne dayalı örgütlenmiş toplum vs. Nietszche ye gidersek buna ahlak diyecektir.

Yukarıdakilere benzer düşünceleri irdelemenin sonuç olarak çözüm üreteceğini düşünüyorum.

'Sevilmeme' diye bir sorun yoktur çünkü eğer olsaydı bu sevmeyenin ve sevemeyenin başarısızlığı olurdu.
Fromm'un "Sahip olmak ya da olmamak" diye başka bir içeriği var ve eğer bahsedilen sahip olma değil sevgiyse evet..

Sahip olma başarısızlığı da arzunun sınırsızlığının çözümü ve keşfi ile gelecektir. Tüm herşeye sahip olunsa bile arzunun doyumsuzluğu ve bunun bir şeyi ifade etmeyeceği vb kavramsal gelişim.
İnsanlar insanlara sahip olamazlar ve sevgi bir şeye sahip olma ve kontrol altında tutma değildir. Bu nedenle sevgi başarısızlığı sanılanların bazıları gerçekten diğeriyle ilgili..

Fromm'un uygun sevme nesnesini/öznesini arama dediği bir şey var ve sorunun sevilecek kişiyi arama ve bulamama olduğunu düşündüğümüzü ama belki de sorunun bu olmayabileceğini söyler.
 
Son düzenleme:

smile

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
22 Eyl 2021
Mesajlar
43
Tepkime puanı
32
Puanları
18
Konum
van
Sevilmeme' diye bir sorun yoktur çünkü eğer olsaydı bu sevmeyenin ve sevemeyenin başarısızlığı olurdu.
Fromm'un "Sahip olmak ya da olmamak" diye başka bir içeriği var ve eğer bahsedilen sahip olma değil sevgiyse evet..

Hele şu kısım.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Bu arada Fromm un incelemesi ya da kitabını "Sahip olmak ya da olmamak" yazmışım ancak kitabın ismi "Sahip olmak ya da olmak".
Bu sanırım descartes ın olmak ya da olmamak sözüne bir gönderme olmalı
Sahip olma (mülkiyet) kavramı derin bir incelemeyi hakediyor.
 

muskocan

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
23 Eki 2021
Mesajlar
6
Tepkime puanı
3
Puanları
3
Konum
Hatay
Üniversite Bölümü
Tıp Fakültesi
sevgiyle ilgili konuşacak bir şeyim var mı emin değilim.. sevgimizin nedene bağlı olduğuna inanmıyorum ve sadece sevginin içine baktığımız zaman olanın bizi yegane gerçekliğimize ulaştıracağı fikrini düşünüyorum da o kadar insan kendi olanaklarının sınırını zorlarken bu kadar akla mantığa aykırı bir gerçekliği benimseyip bunu başkalarına da yaşatması gerektiğine inanan insanlar yaşayanların sevgisini oluşsuz kılabilir mi? yaşadığımızı anlasak bile uzağında kaldığımız hayatlarla ilgili sorumluluklardan kalmamamız gerekiyor.
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst