- 26 Ara 2016
- 7
- 0
- 0
Albert Camus "Veba" adlı yapıtında Cezayir'in Oran şehrinde meydana gelen veba salgınını, salgının etkilerini, insan hayatındaki yaptığı değişiklikleri ve salgının değerlere olan etkisini düşünsel bir tarzla ele almıştır. Eserde geniş şekilde ölümlere yer verilmiş ve ölümler enine boyuna anlatılmıştır. Ölümden gına getirecek kadar ölüm sahnelerinin anlatılması insanda yer yer bulantı hissi uyandırır. Bu bağlamda eserin ikinci dünya savaşı sonrasında yazılmış olmasından ötürü Nazilerin bu vebayla ilişkilendirilmesi olanaklı görünür.
Camus eserin sonunda bu dünyayı, eserde veba salgınıyla geçen uzun süreçteki Oran şehrindeki yaşananlarla ilintileştirir. Dünya savaşlarının aldığı canlar, Avrupa'dan dünyaya yayılan kan kokusu ve insanların çok yakından hissettikleri ölüm korkusu tıpkı Oran şehrindeki vebalı günleri anımsatır. Bu benzetmeyle dünyadaki eski ahlaki ilkelerin yok olduğu, değerler sisteminin ayaklar altına alındığı, adaletten uzaklaşıldığı ve insan hayatının önemsizleştiği dünya savaşı sonrasındaki dönemin insanının psikolojisini tasvir etmektedir. Zira savaşların getirdiği bunalımlar, insanların yakınlarının gözleri önünde acı bir ölümle hayattan kopuşu, ölümler karşısında insanlığın hissizleşmesi ve değerlerin yok oluşu 20. yüzyılın ilk yarım kısmında doğan insanlarının ruhsal yaşantısının ve karakteristik özelliklerinin oluşumunda etkili olmuştur.
Bu dünyada bir veba salgını gibi insanların ahlaki açıdan yozlaşması ve doğasından kopması hızlı bir şekilde sürmektedir. Ahlaki yozlaşma ve doğadan kopma, insanın vebalı olmasına neden olmuştur. Maalesef insanların çoğunluğu manevi olarak vebalı durumdadır. Hissizleşmiş ve ahlaksızlaşmış insanlar her geçen gün çoğalmakta ve vebaya tutulmaktadır. Gerçek bir veba salgınında insan sadece hastalığın ne olduğunu, ona yakalanma belirtilerini anlar ve çevresinde salgından ölenleri gördükçe ölümün nefesini ilk kez bu kadar yakından hisseder. Şimdi ise maddi/bedenen sağlam vücutlarımız var fakat ruhen birçoğumuz vebalı durumdayız. Gerçek bir vebalıdan tek farkımız ölümün farkına varamamamızdır. Hayatta hiç kimse, gerçeklerin farkında değil ve birçoğumuz ruhen, ahlaken çökmüş ve veba salgınına yakalanmış durumdayızdır. Bütün değer sistemimizin, bu veba salgınının virüsleri ile darmadağın olduğunu görmekteyiz. İnsanlar ahlaken ve ruhen veba salgınından dolayı bozulmuştur. Adalet ve eşitlik unutulmuş ve insan kalbi paslanmıştır. Değer sistemimizin insan doğasına göre tekrar oluşturulması ve insanın özüne uygun hale getirilmesi insanlığın yeni görevidir. Bu vebadan kurtulmanın yolu, bu vebanın aşısınin bulunmasi icin insanın özüne ve doğal değerlerine tekrar dönmesi gerekmektedir.
Camus eserin sonunda bu dünyayı, eserde veba salgınıyla geçen uzun süreçteki Oran şehrindeki yaşananlarla ilintileştirir. Dünya savaşlarının aldığı canlar, Avrupa'dan dünyaya yayılan kan kokusu ve insanların çok yakından hissettikleri ölüm korkusu tıpkı Oran şehrindeki vebalı günleri anımsatır. Bu benzetmeyle dünyadaki eski ahlaki ilkelerin yok olduğu, değerler sisteminin ayaklar altına alındığı, adaletten uzaklaşıldığı ve insan hayatının önemsizleştiği dünya savaşı sonrasındaki dönemin insanının psikolojisini tasvir etmektedir. Zira savaşların getirdiği bunalımlar, insanların yakınlarının gözleri önünde acı bir ölümle hayattan kopuşu, ölümler karşısında insanlığın hissizleşmesi ve değerlerin yok oluşu 20. yüzyılın ilk yarım kısmında doğan insanlarının ruhsal yaşantısının ve karakteristik özelliklerinin oluşumunda etkili olmuştur.
Bu dünyada bir veba salgını gibi insanların ahlaki açıdan yozlaşması ve doğasından kopması hızlı bir şekilde sürmektedir. Ahlaki yozlaşma ve doğadan kopma, insanın vebalı olmasına neden olmuştur. Maalesef insanların çoğunluğu manevi olarak vebalı durumdadır. Hissizleşmiş ve ahlaksızlaşmış insanlar her geçen gün çoğalmakta ve vebaya tutulmaktadır. Gerçek bir veba salgınında insan sadece hastalığın ne olduğunu, ona yakalanma belirtilerini anlar ve çevresinde salgından ölenleri gördükçe ölümün nefesini ilk kez bu kadar yakından hisseder. Şimdi ise maddi/bedenen sağlam vücutlarımız var fakat ruhen birçoğumuz vebalı durumdayız. Gerçek bir vebalıdan tek farkımız ölümün farkına varamamamızdır. Hayatta hiç kimse, gerçeklerin farkında değil ve birçoğumuz ruhen, ahlaken çökmüş ve veba salgınına yakalanmış durumdayızdır. Bütün değer sistemimizin, bu veba salgınının virüsleri ile darmadağın olduğunu görmekteyiz. İnsanlar ahlaken ve ruhen veba salgınından dolayı bozulmuştur. Adalet ve eşitlik unutulmuş ve insan kalbi paslanmıştır. Değer sistemimizin insan doğasına göre tekrar oluşturulması ve insanın özüne uygun hale getirilmesi insanlığın yeni görevidir. Bu vebadan kurtulmanın yolu, bu vebanın aşısınin bulunmasi icin insanın özüne ve doğal değerlerine tekrar dönmesi gerekmektedir.
Son düzenleme: