Cagdas ve Sosyal Sosyalizm

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Kulübü kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Cagdas ve Sosyal Sosyalizm başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,752 kez görüntülenmiş, 5 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Kulübü
Konu Başlığı Cagdas ve Sosyal Sosyalizm
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Genelde gunumuzde kisiler sosyalizmden bahsederken bunun neden gerekli oldugunu izah etmeye calisiyorlar.

Halbuki 21. Yuzyilda tartisilmasi ve sorgulanmasi gereken "Nasil bir sosyalizm?" sorusu olmalidir.

Cunku, herseyden once her bir beyin duzeyinin sosyalizm kavramindan ne algiladigi ve nasil bir ve ne sekilde anlam ve icerik verdigi farklidir.

O yuzden once sosyalizm kavraminin nasilinin anlam ve iceriginde ortak noktalarin bulunmasi gerekir.

21. yuzyildayiz. Cagimiz bilgi ve bilisim cagi. Ayni zamanda birey olmusluk cagi.

Bu temelde ben once ideolojik degil de, etik; inancsal degil de bilissel ontolojik degil de epistemolojik, guce otoriteye ihtiyac duyup toplumu nicelik olarak degerlendiren degil de; demokjratik yolla gelen sosyo-etik bilincli ve her bir niceligi niteligi ile birlikte degerlendiren sosyalizmden yanayim.

Yani insanoglunun niceligini bir nitelik temelinde kitlesellestirmek yerine, insanoglunun niteligini one cikarmak.

Bu da insanoglunun ne gibi yetilerinin oldugunun farkindaligini ve bilincini ortaya getirir.

Buradan sinifsal degil de bireysel sosyalizm olgusu ortaya cikar. Iste bu bireysel sosyalizmin her bir bireyin sosyallige bunu etik temelde farklarin farkinda ve evreensel hukuk insan haklari temelindeki antiayrimci bir hak ve ozgurluklerin temelinde her turlu firsat esitligini savunan ve toplumun her bir kesiminin yasam standartini ve duzeyini yukseltici bir amac ile kurulacak olan ozgur birey devleti.

Sosyal, normallesmis, sivil, hak ve ozgurlukcu, demokratik ve bireyin her turlu yasam ve iliskisindeki hak ve ozgurlugunu savunacak talep edecek ve koruyup/kollayacak siuvil ve yol gosterici kurum ve kuruluslar.

Politikanin toplum uzerinde degil, devletin ve hukumetin kendi toplumu uzerinmdeki pragmatist yanasimi. Etik hic bir degerin politikanin somuru ve cikarina hizmet etmesine izin vermeyen bir hukuk sistemi.

Sekuler bilincli bir yonlendirim ve yonetim bicimi, bilimsel bilissel ve bilgisel temelli cagdas egitim ve birey yetistirimi.

Bireylerin sorgulamaya yonlenmesini saglayan niteligi oner cikarak kritik analitik analojik ve toplumun her bir bireyinin yararina bir beyin egitimi.

Dusunen ve dusunduren beyinlerin egitimi.

Kisaca zihinsel degisim ve devrimin yonlendiriom ve yonetimdeki ivedi onceligi.

Daimi baristan ve hak ve ozgurluklerden yana bir tutum.

Dunya halklarina ve onlarin hak ve ozgurluklerine etik deger farkina bakilmaksizin gosterilecek savunu ve verilecek destek.

Aslinda bunblar daha da genisletiulebilir ve detaylandirilabilir.

O yuzden nasil bir sosyalizmin tartisilmasi istenen arzu edilen sosyalizmin ne oldugunun ve nasil insa edileceginin tartisilmasi demektir.

Aksi her bir beyinderki sosyalizm algisi v.s. farklidir.

Ustelik ortaya atilan sosyalizmin temeli bir ideolojik/politik bir dozen ve system olarak ta atildigi sekli ile cagdisidir.

İnsanın, insanlığın potansiyelini bir izme ideolojiye insanoglunun yarattigi ve somutlasstirdigi bir dozen ve sisteme adamak ile, insanoglunun kendi anlattigi masallara kendisininm teslim olmasini savunmak arasinda hic bir fark yoktur.

Bu dusunce olarak kendisini insanoglu turunden gormeyen, insanoglunun niteliklerini hice sayan, insanoglunu sadece nicelik olarak tek bir nitelige mal, meta mulk olarak adayan ama insanoglu olamamis ontolojik temelli felsefi bir beynin dusuncesidir.

Ayni beyin ne 21. yuzyilda oldugunun farkindadir, ne de beynin zihinsel oneminin bilincin farkindadir. Ne de bilgi ve bilisim caginda oldugunun farkindadir.

Kisaca 19. yuzyildan kalma kendi ontolojik/nicelik temelli tek niteligi nicelik olarak algiladigi insanogluna dayatmaktan baska bir sey degildir.

Zaten sosyalizmin de basarili olamamasinin sebebi budur. Insanoglunu bir mal meta olarak gormek ve kendisinin de niteligini insanogluna dayatmak.

Bu zihniyetin aslinda hic bir dogma ideolojik ve dayatmali dinden de digger izmlerden de farki yoktur.

Ne bir birey bilinci icerir ne de bir insanoglu farkindaligi.

Zaten bu zihniyettir sosyalizmi kapitalizme de peskes ceken.

Cunku ayni zihniyet bugun emperyalist zihniyettir. Yani guc otorite kullanarak insanoglu yerine koymadigi ulke ve toplumlara saldirmak. Yani "ulkelerin kaderlerini tayin etme hakkini" kendinde gormek.

Insanoglu potansiyelini algilayamayan hic bir zihniyet, kapitalizmin somurusune ve onuncikarina teslimiyetine mahkumdur.

Iste materyalizm ile idealizmin ortak akilciligi insanoglunu insanoglu disi bir fenomene teslim etmektir. Biri kul yaparken digeri insanoglunu metya mal yapar ve her ikisi de kendi niteligine kole olacak insanoglu niceligi arar.

Kendisi aslinda bu zihniyet ile karsi oldugu sandigi idealism ile de kapitalizm ile de birlesmektedir.

Iste o yuzden insanoglu potansiyelinin farkinda ve bilincinde olmayan bir beyin, birey bilinci tasimayan sosyal bilinc tasimayan bir beyindir.

Birey bilinci, sosyo-etik bilinc ve ozgur birey devleti olmadan insanoglu temelli insani degerler olmadan ya da bunlari kendi ideolojisi inanmci izmi icin ihlal edcen sosyalizm mumkun degildir.

Tabi burada her bir nitelige onem ve deger veren evrensel hukuk insan haklari temelindeki hak ve ozgurlukcu ve hak ve ozgurluk ihlalini onleyici bir sosyalizmden bahsediyorum

Sinif temelli guc ve otorite nicelikli zor kullanarak uygulanacak Devrime gelirsek, 21. yuzyildayiz. Demokratik yolla iktidara gelme olanagi olan bir dunyada yasiyoruz ve bu olanak gecmis tarihten daha da fazla.

Eger hala devrimden bahsediyorsak bu bir savas ve fenomenal kan dokmekten baska bir sey degildir.

Eger hala devrim yolu ile iktidara geliniyorsa, bu demokratik olarak toplumun ve de farkli halklarinin ve kesimlerinin seni iktidara getirecek kadar benimsemedigini ya da senin kendini onlara yeteri kadar izah edemedigini gosterir.

Diyelim devrim ile geldin, ne olacak basliyacaksin kendi niteliklerini halklara ve topluma dayatmaya.

Bunun SSCB' nden farki ne olacak?

Ya da getirecegin kendince her turlu yasak ve onlemeler ile yaptiginin fasizmden ya da her hangi bir guc ve otoriteye tapan izmden farki ne olacak?

Demekki her zamanki gibi once zihin degisimi ve bilinclenme gerekiyor. Topluma farkli halklara ve kesimlerine gelecek sosyalist bir yonetimin nasil yarar saglayacagini aciklamak gerekiyor.

Digerlerinin toplum ve farkli halklari ve kesimleri icin iktidara gelmediklerini, sadece kendi politik cikar ve somuruleri icin geldiklerini anlatmak gerekiyor.

Sosyalizm, kavram olarak tamamen demokrasiyi sosyo-etik bilinci antiayrimciligi, toplumun ve farkli halklarindan yana olmayi sekuleriteyi, firsat esitligini icermediktenm sonra, hak ve ozgurlukleri savunmak, talep etmek ve desteklemek yerine, ihlal ettikten sonra, sosyalizm degildir; fasizmden de bir farki kalmaz.

Sosyalizmi fasizmden farkli kilan en buyuk ozellik, hak ve ozgurluklerin hic bir sekilde ihlal edilmemesidir.

Yoksa toplum ve farkli halklari ve kesimleri icin, zor yolu ile gelen ve kendi niteliklerini dayatan bir iktidarin fasizm ya da sosyalizm adi altinda gelmesi fark etmez.

Cunku bir seyin ne oldugu adinda degil, yaptigi icraatinda dusunce ve davranisindadir.

Iste o yuzden "nasil sosyalizm?" sorusu yaniti aciklamasi ve bilgisi ve de bunun topluma ve farkli halklarina ve kesimlerine yansitilmasi cok onemlidir.

Aksi kimse bana topluma sosyalizm ile fasizm arasindaki farki anlatamaz.

Sonucta bir seyi bir seyin elinden zor ile almak fasizmdir. Bunun sosyalizm oldugunu kimseye izash edemezsin.

Zor, baski, saldiri, yasak v.s. temelli her turlu insanlikdisi ve vuicdan disi dusunce ve davranis; tam da emperyalist zihniyetin bugun yaptigidir.

Ustelik "demokrasi, ozgurluk, hak, hukuk,adalet, esitlik" temelli insani kavramlari cikar ve somuru olarak kullanarak ve bunlar Adina her seyi mubah ve mesru kilarak.

Aynisini sosyalizmin yapmasinin, ne emperyalist zihniyetten ne de fasizmden ya dfa dini politikadan bir farki yoktur.

Iste sosyalizm kendi farkini "demokrasi, ozgurluk, hak, hukuk, adalet, esitlik" v.s. kavramlarini toplum ve farkli halklari ve kesimleri Adina ve yararina kullanarak ve burden hic bir cikar ve somuru gozetmeden ortaya koymalidir.

Bu farkini da anlatabilmeli ve goisterebilmelidir.

Bunun da yolu emperyalist zihniyetin yolu olan baski zor kullanmakj saldiri, savas v.s. degildir.

Bu hata zaten ilk defa SSCB'nin Afgasnistan'a saldirmasi ile islendi.

Bugun emperyalist zihniyet iste bu o devrin sosyalizmini kullanarak teroru yaratiyor, koruyor, kolluyor, besliyor ve dunyaya da sanki onun ile savasiyormuis ve toplumlari ondan koruyormus gibi bir izlenim veriyor.

Yukaridaki kavramlari da buna alet ederek, her turlu saldirisini guc ve otoritesi ile mesru ve mubah kiliyor. Yani kavramlari su istismar ediyor ve toplumu kandiriyor.

Sosyalizmin 21. yuzyilda bunlardan farki olmali. Bu fark, tam da zor yolu kullanmmamakta yatiyor.

Yoksa fasizm ile farkini aciklayamazsin.

Cunku o tarihte uygulanan sosyalist oldugu soylenen icerikteki zor kullaniminin, bugun fasizmden bir farki yoktur.

Kim bana hak ve ozgurlukleri yasam olarak elinden alinanlarin ve katledilenlerin Stalin yas da Hitler tarafindan yapilmasinin bir farkini izah edebilir.

Adi ne olursa olsun, katliasm zor kullanma hep aynidir. Sen bunu ister fasizm ister sosyalizm Adina yap; toplumun gozunde sen bir katilsin.

Iste sosyalizm artik 21. yuzyilda emperyalizme verdigi o devir anlam ve icerigini ondan farkli olarak cagdasliga tasimalidir.

Yoksa emperyalizm her yere kendi cikar ve somurusu icin sosyalizm adi ile saldirmaya devam eder.

Yukaridaki kavramlarin da istismarina devam eder.

Yukaridaki kavramlarin "demokrasi, hak, ozgurluk, hukuk, adalet, esitlik" v.s. sosyalizmin toplum yararina verebilecegini gostermek ve emperyualizmin gercek yuzunu sergilemek, emperyalist yontem ve uiygulamalar ile olmaz.

Cunku tum insanlikdisi dusunce ve davranislar emperyalist zihniyetin urunudur, ustelik bu kavramlari su istismar ederek bunu yapar.

Sosyalizm bundan farkli ise, farkini gostersin. Bu da zor kullanmak degildir.

Bugun ontolojik felsefeler olan materyalizm, idealism ve pozitivizm ve bunlarin temel aldigi her turlu etik deger ve ideolojik inancsal izmler; emperyalist zihniyetin kendi politik/ekonomik/diplomatic guc ve otoriteye dayanan insanoglunu meta, mal madde ve kul ve kole olarak degerlendiren ve tum insanligin degerlerini de cikar ve duygu somurusu olarak kullanan bir iceriktedir.

Iste tamda bu nedenden sosyalizm insanoglunun bir meta mal madde kul ve kole olmadigini tum insani degerlere sahip oldugunu ve bunu da emperyalizm gibi duygu ve cikar somurusunde yapip ekonomiyi nicelik olarak azinligin eline veren emperyalist zihniyetten farkli olarak cogunlugun yani toplunm ve farkli halklari ve kesimleri icin yaptigini gostermelidir.

Bu da sosyalizmi ontolojik temelden insanoglu timeline tasimak ile nitelikile nicelik paralelligini kurmakile olur.

Yoksa bugun antiemparyalist gibi gorunen tum ideolojik inancsalizmler, aslinda emperyalist zihniyetin bir parcasidir ve ona hizmet etmektedir.

Cunku emperyalizm kendi karsitligini da bunyesinde tasir.

Ancak emperyalist olmayanbir zihniyet, kendi emperyalist olmayan sosyalizmini ortaya koyabilir.

Bu da emperyalizmin yaptiginin tam tersini yapmak dusunmek ve davranmaktir. Ya da yaptigi insani degerlerin aslinda bir cikar ve somuru oldugunu gostermek ve bunu onun gibi bir cikar ve somuru olarak yapmamak insanlik Adina ve etik olarak yapmaktir.

Yoksa insanoglu niteligi sadece insanoglu niceligini teslim almak, itaat ettirmek, biat ettirmek, guc ve otoriteye boyun egdirmek, kul ve kole yapmak, mal meta ve mulk yapmak her turlu insanlikdegerini de sosyo-etik degeri de cikar ve somuru araci olarak kullanmak ve insanoglu niceligini de bu ugurda herseyi mesru ve mubah kilarak harcamak icin kullanir.

Halbuki insanoglu niteligi insanoglu niceligi ile paraleldir ve esittir.

O yuzden emperyalist zihniyetli, ontolojik temelli nicelik hakimiyetli sosyalizm degil; insanoglu temelli nitelik/nicelik esitli sosyalizm

Neden iktidar demokratik yollar ile alinamiyor?

Alinamiyorsa, burda bazi seyleri sorgulamak gerekir?

Ya da toplumun sosyalizmi algilayacak nitelikte olmadiginin farkindaligi gerekir.

Iste bu farkindalik, once topluma bu niteligi kazandiracak bir icerikte olmalidir.

Yoksa olan adi sadece sosyalizm olan bir emperyalist zihniyet olur.

Insanliga ters dusen ne varsa onlarin da ortadan kaldirilmasi ve insanlik adina ne varsa, onlarin da nasilemperyalizm adina cikar ve somuru olarak su istismar edildigi ve arac olarak kullanildigi ve de insanoglunun bunlar kullanilarak ve bir malmeta madde ya da kul kole niceliginde degerlendirilerek nasil emperyalizmin cikari ve somurusu adina harcandigi ve kullanildigi ancak iktidar da iken ve ustelik topluma bunun bilinci verilerek yapilir.

Ben bir birey olarak ve 21, yuzyilin bireyi olarak; ontolojik temelli ideolojik inanca ve zora, guce ve otoriteye dayanan bir sosyalizmin pesinden gidecek bir nicelik degilim. Benim algimda hic bir kimse de degil. Herkes kendine gore kendince kendi duzeyince bir nitelik sahibi.

Aksine insanoglu temelli evrensel hukuk insan haklari bunyesinde hak ve ozgurluklerden yana olan ve bunu daimi hak ve ozgurlugu toplum farkli haklar ve kesimler olarak ihlal edilen nitelikli nicelikten evrensel hukuk insan haklarindan yana sosyo-etik bilincli bir bireyim.

Kimse hukuksuz olarak zor yolu ile hak ve ozgurlukleri ihlal ederek, hak ve ozgurluk saglayacagini kendi ile celismeden, aciklayamaz.

Cunku bir beyin, ya hak ve ozgurluklerden yanadir, ya da ihlal edenlerden yana.

Hangi hak ve ozgurlukler icin hak ve ozgurluk ihlal ettig ise onemli degildir.

Bunu ister dini ister milli, ister ideolojik ister inanc ister bir etik ya da izm Adina yapmak; kimseyi hak ve ozgurluk ihlali eden olarak hakli, hukuklu ya da adil kilmaz. Ustelik te etik degildir.

Hukuk denen bir sey var. Bu da hem hak ve ozgurlukleri saglamak hem de ihlal etmemek icindir. Iste demokrasi de, esitlik te, adalet de tum insani degerler de burdadir.

Diger tum guc ve otoriteye dayanan yollar, kendi ideolojik inancsal izmsel cikari Adina yapilan baskilar, zorlamalar, yasaklar ve buna uyarlanan kurallar kaideler v.s. hukuksuzdur ve emperyalist zihniyetin cikarinadir.

O yuzden bugun dunyada sosyalist bir dozen de system de yoktur.

Cunku bugun bir sosyalist duzen hic bir cografya ve toplumda evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukler ihlal edilerek, ustelik "ben bunu insanogluna hak ve ozgurluk saglamak icin sosyalizm adina yapiyorum" demenin; ABD'nin ikiz kuleleri kendi vurdurduktan sonra bunu cikar ve somuru temelinde kullanarak "biz Irak'a demokrasi, adalet, hak ve ozgurluk getirmek icin ciktik" soylemi ile Once Afganistan sonra daIrak'a askeri teror ile saldirmasindan ve masum toplumu katletmesinden ve bugun de hala Irak'in yasadigi vahsetin sorumlusu olmaktan farkli olmaz.

Ayni zihniyet bugun kokdendinci teroru kullanarak, O.Doguyu kendi politik/ekonomik cikar ve somurusu icin; kan golune cevirmis ve cevirmektedir ve bunu da dini/milli degerler adina yaptigini soylemektedir.

Sosyalizm nasili ile bu kervana katilmamali emperyalist zihniyetin yaptiginin tam tersini yapatak hem sosyalizmin hakkini vermeli, hem de olmasiu gereken sosyalizmi dunyaya gostermelidir.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Sosyal Sosyalizm

Insanogluna Marx eliyle once teorik olarak tanistirilan sosyalizmin, o gunku cagda; sosyal bir algisi, anlami ve icerigi yoktu.

Ogunku sosyalizm algisinin iki ana temeli vardi;

Birincisi toplumsallik

Ikincisi de ekonomik.



Ortak nokta- Politik

Iste bu iki temel, henuz o gunlerde farkindalioga ve bilince cikmamis hem bireyi hem de onun nitelik temelli sosyo-etik yonunu icermiyordu.

Yani sosyalizm, cografi olarak bulundugu tum toplum bunyesinde, ekonomi temel alinarak ve tum toplum nicelik yerine konularak toplumun bolunmusluk temelindeki sinif algisi ve savasiydi.

Yani ortada ne bir birey vardi ne de bireylerin sosyo-etik farklarinin onemi ya da degeri.

Bu konuyu daha fazla detaylandirmadan, bugun insanoglunun kendini getirdigi; post modernizmin bilgi ve bilisim toplumu caginda, aslinda algi bilgi ve farkindaligin bilinci olarak; sosyalizmin hak ettigi ve temelini sosyalden alan anlam ve icerigi, gunumuz insanoglunun verecegi cagdas savasimin temelidir.

Yani sosyalizm;

Birincisi bireysel

Ikincisi sosyal.



Ortak nokta- Etik

Iste bu iki temel, bugun evrensel hukuk insanhaklarinin hak ve ozgurluklerinin sosyo-etik algidaki verdiogi savasiminin temelini teskil eder.

Cunku buradaki eski sosyalizmdeki ve cagdisi kalan algidaki;

Sosyal deger farklarinin toplumun bunyesinde yok edilisi ya da onemsenmeyisi yoktur.

Ikincisi temel ekonomik ve sinifsal degil; etik ve bireyseldir.

En onemli fark ise, butun bu savasimin politikaya degil; insan haklarina dayanmasidir.

Gunumuzde ve cagimizda, tum insanoglu dusunce ve davranisinin ve de verdigi her turlu savasimin; sosyalist anlam ve icerigini bu mehvalde algilamak; bir suru karmasayi cozecegi gibi, kimin neyin ve neden onun yaninda yer aldigina da isik tutacaktir.

Gunumuzde en cok politik cikar temelinde ve duygu somurusu temelinde kullanilan ve kandirilan iki ana kavram; sosyal ve bireysel kavramlaridir.

Isin ozu ve ilginci ise, bu iki kavramin insanoglu ile insan arasindaki farkidir.

Cunku insanoglu algisi dusuncesi ve davranisi, toplumsal, ekonomik, sinifsal ve siyasal iken; yani sosyal ve bireysel anlam ve icerik tasimaz iken; gunumuzdeki zihinsel devrimine yonelmis insanlasmayolundaki insanoglunun ise; iki ana yonu vardir.

Mustakil var olan varlik olarak-bireysel

Birarada yasayan ve iliski kuran varlik olarak-Sosyal

Iste zaten insanoglu beyninin yeti fonksiyonlarinin yarattigi, ideolojiler, inancsallar, izmler ve etik temelli her turlu degerler ve bunlarin toplumu yonlendirmesi ve yonetmesi de; bu insanlasacak olan insanoglunun, hem bireysel hem de sosyal yanini goz ardi edip; hepsini tek bir kefede toplumsal olarak algilamakta ve ekonomik politik olarak ta; nitelik temelinde degil; nicelik temelinde siniflamaktadir.

Boylece iktidar guc ve otorite temelli her turlu ideolojik ve inasncal ve de izmsel niteligin tek algisi ve yaptigi; tum toplumu onun b irey ve sosyal yonunu gale almadan, kendi isdeolojisi inanci ve izmi niteliginde nicelik olarak toplamak ve kendi niteligine nicelik olarak mahkum etmek ve itaat ettirmektir.

Iste bu temeldeki ideolojik inancsalizmsel farkli niteliklerin fakat ayni iktidar guc ve otorite ortakliginin dunyayi ve insanoglu tarihini son yuzyilda nasil kana b oyadigini ve boyamaya da devam ettigini gozlemliyoruz.

Bunun basini ekonomik ve sahte ozgurlukci liberal politikalar cekmektedir.

Diger etik temelli (dini ve milli) politikalar da takipetmektedir.

Iste emperyalist zihniyetin bunu algisi ve bunun bilinci ile, insanoglunu nasil kendine teslim aldiginin ve de dusunce ve davranis olarak caresiz biraktiginin ve basta batida guya ekonomik rahatlik sagliyarak, nasil bencil, bananeci, bireyci ve dusunmeyen robotlar yarattiginin kaniti da budur.

Ustelik bu duygu temelli aklin cikarina yenik dusen gelismemis bilincleri de nasil kandirarak kendi emrine aldigi gun gibi ortadadir.

O yuzden bugun dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, farkli sosyo-etik degerli halklarin hak ve ozgurluklerinden yana olmak, halklardan yana olmak onlarin her turlu yasam ve deger hak ve ozgurluk taleplerini desteklemek savunmak ve bunu antiayrimcilik ve cografi olarak yurtsever ve yurtsayar temelinde yapmak ve bunun bireyselbilinc ve farkinda olmak kisaca, sosyal sosyalizmdir.

Sosyalsosyalizm, gunumuz caginin ve savasiminin da basarisi icin temel teskil etmektedir.

Bugun dunyanin neresinde olunursa olunsun; sosyal sosyalist olmak; ilericilik devrimcilik bilinclilik antiayrimcilik farklarin farkindaligi bireysellik sosyallik sosyo-etik halkcilik ve de halklarin ve de bireylerinin evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukler Adina hem kendi bireysel talebi, hem de sosyal bilinc olarak digger bireylerin ve halklarin taleplerini savunmak ve destek olmak demektir.

Gecen sene ulke ve toplumumuzda yasanan gezi bilincinde, sosyal sosyalizm bilincsiz ve orgutsuz olarak mevcuttu.

Bugun maalesef ulkemizde sosyal sosyalizmi dile getiren, orgutleyen, kurumlastiran, parti haline getiren, daha acisi; algilayan ve farkindaligina ve bilincine varan bir hareket yoktur.
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Insanogluna Marx eliyle once teorik olarak tanistirilan sosyalizmin, o gunku cagda; sosyal bir algisi, anlami ve icerigi yoktu. Ogunku sosyalizm algisinin iki ana temeli vardi; Birincisi toplumsallik Ikincisi de ekonomik. Ortak nokta- Politik Iste bu iki temel, henuz o gunlerde farkindalioga ve bilince cikmamis hem bireyi hem de onun nitelik temelli sosyo-etik yonunu icermiyordu.Yani sosyalizm, cografi olarak bulundugu tum toplum bunyesinde, ekonomi temel alinarak ve tum toplum nicelik yerine konularak toplumun bolunmusluk temelindeki sinif algisi ve savasiydi. Evrensel İnsan


Sınıf savaşımı, artı-değer, sosyalizm gibi teorisi Marx’dan öncedir, Marxın teorisi ütopik sosyalistlerin eleştrisine dayanır. Marx ütopik sosyalistlerin geleceğe dönük iyimser tasarımları, gelecek toplumdaki soyut ilişkilerden ziyade kapitalist üretim ilişkisinin nesnel eleştrisiyle başlamıştır. Çünkü günü yarınlar için örgütlemenin önkoşulu geçmişin nesnel analizinden geçer. Marx kendisiyle özgülleşeni, kapitalist üretim biçiminin proleterya diktatörlüğüne daha ileriki aşamasında sınıfsız topluma ulaşması gerektiğini, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin çevresini değiştirirken kendisi de değiştirdiğini/dönüştürdüğünü, materyalizmi bağlantısız, olgucu, değişkensiz sapmalardan koparıp hareketin hareket halindeki teorisi olduğunu ve toplumsal formasyonlarda özgüllük üzerine söyledikleri marksizmi diğer materyalist akımlardan ayırır. Marksın yaşadığı Avrupa aksine sınıf çatışmalarının yükseldiği enternasyonalin örgütlendiği, Paris komünüyle işçilerin ‘göğün fethine çıktıkları’ konjokturel çağdadır. Sınıf çatışması, sosyalizm işçilerin çeşitli mücadele biçimlerde de olsa (blankist, reformist, anarşist..) yaşamın içindeydi.

Engels’in de dediği gibi o ana kadar ki sosyalist fikir uğraşının ütopik sosyalistler mirası olduğundan çubuğu alt yapıya/ekonomiye üretim araçları ve ilişkileri üzerine yoğunlaşmıştır. Ama bu yoğunlaşma üst yapı kurum ve ilişkilerinin önemsizliği ya da maddi üretim ilişkilerinde rolü olmadığı yönde bir yanılgıya dönüşmemesi gerektiğini de belirtir. Alt ve üst yapı karşılıklı etkileşim ve dönüşüm halindedir, bunla beraber alt yapının son kertede belirleyiciliğe etkisinin daha fazla olduğunu unutmadan.

Bilinç maddi yaşamdan bağımsız değildir, bilincin gelişim düzeyi toplumun maddi üretim ilişkilerinde verilidir. Emperyalizm kavramının tarihselliğinde irdelersek Marx’ın yaşadığı tarihsel süreçte kapitalizm henüz emperyalizm çağına ulaşmamış, serbest rekabet dönemindeydi. Buna rağmen Marx tekelleşmenin temeli sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması kavramıyla serbesst rekabetin yerini tekellerin alacağını gören bir görüşteydi. Sermayenin yoğunlaşması kavramını temel alarak Hilferding, hobson tarafından emperyalizm bilince çıkarıldıysa da Lenin emperyalizmi kapitalist üretim ilişkileri içersinde, mal ihracının yerini sermaye ihracın almasıyla başka bir deyişle serbest rekabetin yerini tekelleşmenin alması, paylaşım savaşı sonrası emperyalist devletlerin dünyayı paylaşılması, kavramlarıyla emperyalizmi temellendirendir. Bilinç pratiğin bir soyutlamasıdır, bilincin lokomotifi toplumsal pratiktir.

Sermaye düzeni bir bütün ve bir o kadar da örgütlüdür; yarattığı meta ilişkilerinden, eğitim sistemine, hukuk kurallarından, yazılı görsel basına, sistem içi sağ-sol politik figürlere, dine, hapishanelere, kolluk güçlerine… Bütünün amacı sistemin devamını sağlamak, işçi sınıfını emekçi halkları kapitalizmden başka bir yolun olmadığının bilinçlere kazınmasını sağlamaktır. , üretim araçları üzerindeki mülkiyet ufak bir azınlığın tahakkümündeyken demokrasi, parlamento, seçim, oy hakkı, hukuk gibi kavramlar mevcut düzeni meşrulaştırma araçlarındandır. Binlerce yıllık sınıflı toplum kültürü üzerine inşa edilen kapitalizmin ilgasını ancak örgütlü sınıf mücadelesiyle olabilir, çünkü sistem bize bunu dayatıyor ve zorun tarihin ebesi olduğu olgusu tarih tarafından birçok kez kanıtlandı.

Devam edecek.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Insanogluna Marx eliyle once teorik olarak tanistirilan sosyalizmin, o gunku cagda; sosyal bir algisi, anlami ve icerigi yoktu. Ogunku sosyalizm algisinin iki ana temeli vardi; Birincisi toplumsallik Ikincisi de ekonomik. Ortak nokta- Politik Iste bu iki temel, henuz o gunlerde farkindalioga ve bilince cikmamis hem bireyi hem de onun nitelik temelli sosyo-etik yonunu icermiyordu.Yani sosyalizm, cografi olarak bulundugu tum toplum bunyesinde, ekonomi temel alinarak ve tum toplum nicelik yerine konularak toplumun bolunmusluk temelindeki sinif algisi ve savasiydi. Evrensel İnsan


Sınıf savaşımı, artı-değer, sosyalizm gibi teorisi Marx’dan öncedir, Marxın teorisi ütopik sosyalistlerin eleştrisine dayanır. Marx ütopik sosyalistlerin geleceğe dönük iyimser tasarımları, gelecek toplumdaki soyut ilişkilerden ziyade kapitalist üretim ilişkisinin nesnel eleştrisiyle başlamıştır. Çünkü günü yarınlar için örgütlemenin önkoşulu geçmişin nesnel analizinden geçer. Marx kendisiyle özgülleşeni, kapitalist üretim biçiminin proleterya diktatörlüğüne daha ileriki aşamasında sınıfsız topluma ulaşması gerektiğini, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin çevresini değiştirirken kendisi de değiştirdiğini/dönüştürdüğünü, materyalizmi bağlantısız, olgucu, değişkensiz sapmalardan koparıp hareketin hareket halindeki teorisi olduğunu ve toplumsal formasyonlarda özgüllük üzerine söyledikleri marksizmi diğer materyalist akımlardan ayırır. Marksın yaşadığı Avrupa aksine sınıf çatışmalarının yükseldiği enternasyonalin örgütlendiği, Paris komünüyle işçilerin ‘göğün fethine çıktıkları’ konjokturel çağdadır. Sınıf çatışması, sosyalizm işçilerin çeşitli mücadele biçimlerde de olsa (blankist, reformist, anarşist..) yaşamın içindeydi.

Engels’in de dediği gibi o ana kadar ki sosyalist fikir uğraşının ütopik sosyalistler mirası olduğundan çubuğu alt yapıya/ekonomiye üretim araçları ve ilişkileri üzerine yoğunlaşmıştır. Ama bu yoğunlaşma üst yapı kurum ve ilişkilerinin önemsizliği ya da maddi üretim ilişkilerinde rolü olmadığı yönde bir yanılgıya dönüşmemesi gerektiğini de belirtir. Alt ve üst yapı karşılıklı etkileşim ve dönüşüm halindedir, bunla beraber alt yapının son kertede belirleyiciliğe etkisinin daha fazla olduğunu unutmadan.

Bilinç maddi yaşamdan bağımsız değildir, bilincin gelişim düzeyi toplumun maddi üretim ilişkilerinde verilidir. Emperyalizm kavramının tarihselliğinde irdelersek Marx’ın yaşadığı tarihsel süreçte kapitalizm henüz emperyalizm çağına ulaşmamış, serbest rekabet dönemindeydi. Buna rağmen Marx tekelleşmenin temeli sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması kavramıyla serbesst rekabetin yerini tekellerin alacağını gören bir görüşteydi. Sermayenin yoğunlaşması kavramını temel alarak Hilferding, hobson tarafından emperyalizm bilince çıkarıldıysa da Lenin emperyalizmi kapitalist üretim ilişkileri içersinde, mal ihracının yerini sermaye ihracın almasıyla başka bir deyişle serbest rekabetin yerini tekelleşmenin alması, paylaşım savaşı sonrası emperyalist devletlerin dünyayı paylaşılması, kavramlarıyla emperyalizmi temellendirendir. Bilinç pratiğin bir soyutlamasıdır, bilincin lokomotifi toplumsal pratiktir.

Sermaye düzeni bir bütün ve bir o kadar da örgütlüdür; yarattığı meta ilişkilerinden, eğitim sistemine, hukuk kurallarından, yazılı görsel basına, sistem içi sağ-sol politik figürlere, dine, hapishanelere, kolluk güçlerine… Bütünün amacı sistemin devamını sağlamak, işçi sınıfını emekçi halkları kapitalizmden başka bir yolun olmadığının bilinçlere kazınmasını sağlamaktır. , üretim araçları üzerindeki mülkiyet ufak bir azınlığın tahakkümündeyken demokrasi, parlamento, seçim, oy hakkı, hukuk gibi kavramlar mevcut düzeni meşrulaştırma araçlarındandır. Binlerce yıllık sınıflı toplum kültürü üzerine inşa edilen kapitalizmin ilgasını ancak örgütlü sınıf mücadelesiyle olabilir, çünkü sistem bize bunu dayatıyor ve zorun tarihin ebesi olduğu olgusu tarih tarafından birçok kez kanıtlandı.

Devam edecek.

Bence burada bilinen sosyalizmi anlatma. Sadece baslik yazisi temelinde itirazin varsa, ona yanit ver.

Mesela birey bilincini sosyal bilinci etik bilinci klasik marxizm de goster.

Devrim algisinda devrimin niteliginin yiginlari nicelik olarak cekmedigini goster.

Stalin ile hitler farkini koy.

Yada hak ve ozgurlukler kisitlamasi ve yasaklari olarak sosyalizm ile fasizmin farkini ortaya koy.
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Yazımda bilincin maddi koşullara bağlı olduğu ve gelişim seviyesine göre şekillendiğini ve emparyalizm kavramı üzerinden bilincin gelişim süreçlerini anlatmaya çalıştım.

İnsan faaliyetinin önemi, kendinden önceki materyalistlerin eleştrisini de kapsayan feurbach üzerine tezleri okumanı öneriyorum marx üzerine dayatmak istediğin birey bilinci ve faaliyetini yok saydığı fikrinin doğru olmadığını aşağıdaki linkten okuyabilirsin.



Konuşmamızın daha anlaşılabilir kılmak için;'sosyo-etik kavramına yüklediğin anlamı, evrensel hukuk kuralının, nasıl sermayenin çıkarlarını değil de insanlığın çıkarları için önerebiliyorsun. Yeryüzünün yüzde ikisi kaynakların yüzde 60ından fazlasına sahip iken.
Teoriinin maddi güce ulaşması yığınlarca savunulmasından geçer, söylediklerin oldukça ütopik. Kendini sosyalist olarak tanımlamana rağmen sol çevrelere de oldukça uzak bir anlayışın var. Anlattıklarını biraz daha ete kemiğe büründürelim; Marksist leninist örgütlenme anlayışlarını tamamen hatalı ya da zamanının geçtiğini bir an olsun kabul edelim, sence ne yapılmalı, örgütlenme ihtiyacı var mı ? varsa nasıl bir örgütlenme ? hangi sınıfsal tabana dayalı örgütlenme ? eğer yoksa işçi sınıfı ezilenler, emekçi halklar nasıl sosyalizmi kuracak ?

Dip not: Sovyet toplumu işsizlik gibi bir sorunun olmadığı, devletin üst görevlilerinin maaşı nitelikli bir işçinin maaşından fazla değildi, işçiler gerektiği zamanda dilediği üst düzey devlet görevlisini geri çağırabildiği doğrudan demokrasi ilkesiyle kendi kendini yönettiği, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçların devlet tarafından ücretsiz sağlandığı bir toplumdu. Bırakın faşizmle özdeşleştirmeyi işçi sınıfı ve emekçi halkları açısından en ileri burjuva demokrasilerinden dahi daha iyi bir yaşam standartı sağlıyordu.
 

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Yazımda bilincin maddi koşullara bağlı olduğu ve gelişim seviyesine göre şekillendiğini ve emparyalizm kavramı üzerinden bilincin gelişim süreçlerini anlatmaya çalıştım.

Konu bilincin nereye bagli oldugu degildir. Bilincin ne oldugu nasilkazanildigi ve nasil degisim ve gelisim gosterdigidir.

Iste Marx'ta da onun takipcilerinde de bu algi yoktur.

Cunku insanoglunu sayisal/nicelik kitle ve yigin olarak algilarlar ve kendi oncu nitelikleri ile yiginlari nicelik olarak peslerinden suruklerler.

Kendi benimsemedikleri nitelikleri de Kabul etmezler.

Cunku sinif bilinci ve algisi, sinif bunyesindeki bireyleri nitelik olarak degil; sinifi nicelik olarak degerlendirirler.

Burada yine en buyuk fark; isci sinifinin sinifsal olmasi ile isci sinifinin bilimsel olmasi farkidir.

İnsan faaliyetinin önemi, kendinden önceki materyalistlerin eleştrisini de kapsayan feurbach üzerine tezleri okumanı öneriyorum marx üzerine dayatmak istediğin birey bilinci ve faaliyetini yok saydığı fikrinin doğru olmadığını aşağıdaki linkten okuyabilirsin.


Dogru olmamasi tarihseldir. Yani tarihi gelisim olarak insanoglunun insanogluna yonelimi nihilism ile baslar.

Daha onceki tum farklar nicelik uzerinedir ve en buyuk fark ta bu acidan, emek/sermaye ve isci/burjuva farkidir. Cunku evrenseldir.

Iste burada konu bilinc degil; sadece sinifsal bir farktir emek/sermaye farki da ekonomik bir farktir.

Bilinc farki ise, beynin zihinsel yeti ve ozelliklerinin dusunce ve davranis farkidir.

Bir kisi bir sey olmak ile onun bilincinde oldugu anlamini vermez.

Konuşmamızın daha anlaşılabilir kılmak için;'sosyo-etik kavramına yüklediğin anlamı, evrensel hukuk kuralının, nasıl sermayenin çıkarlarını değil de insanlığın çıkarları için önerebiliyorsun. Yeryüzünün yüzde ikisi kaynakların yüzde 60ından fazlasına sahip iken.

Burada onerilen olmasi gereken ve bunun bilinc ile saglanmasidir.

Teoriinin maddi güce ulaşması yığınlarca savunulmasından geçer, söylediklerin oldukça ütopik. Kendini sosyalist olarak tanımlamana rağmen sol çevrelere de oldukça uzak bir anlayışın var. Anlattıklarını biraz daha ete kemiğe büründürelim; Marksist leninist örgütlenme anlayışlarını tamamen hatalı ya da zamanının geçtiğini bir an olsun kabul edelim, sence ne yapılmalı, örgütlenme ihtiyacı var mı ? varsa nasıl bir örgütlenme ? hangi sınıfsal tabana dayalı örgütlenme ? eğer yoksa işçi sınıfı ezilenler, emekçi halklar nasıl sosyalizmi kuracak ?

Zaten utopik align, bilincinm ne oldugunu algilamasdigini gosteriyor.

Yapilmasi gereken bilinclernmek ve bilinclendirmektir. Bunun da temele analojiye dayanir yani "ne anlamdsa/icerikte ve neye gore bilinclenmek" iste burada onemli olan insanoglu varliginin algisi ve onun yetileri ozellikleri ve bunlarin nasil somutlastirildigini algilamaktir.

Iste marx'ta kendi bilincinin algisi ile ancak sinifsal bilince kadar gelebilmistir. Bu da insanoglunu nitelik olarak degil; nicelikolarak degerlendirmektir. Yani ekonomik olarak oldugu yer.

Bu degerlendirmede ekonomik olan gelinen yerdeki sinifin, sadece adi vardir; bilinci yoktur.

Kisaca isci sinifinin olmasi sadece bunu algilayanin bilincidir, bir iscinin kendinin isci sinifindan oldugunu algilamasi ise, o algilayanin bilincidir.

Yani bugun bir suru isci isci sinifindan oldugunu belki bilir, ama isci sinifinin ne oldugunun bilincinde degildir.

Dip not: Sovyet toplumu işsizlik gibi bir sorunun olmadığı, devletin üst görevlilerinin maaşı nitelikli bir işçinin maaşından fazla değildi, işçiler gerektiği zamanda dilediği üst düzey devlet görevlisini geri çağırabildiği doğrudan demokrasi ilkesiyle kendi kendini yönettiği, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçların devlet tarafından ücretsiz sağlandığı bir toplumdu. Bırakın faşizmle özdeşleştirmeyi işçi sınıfı ve emekçi halkları açısından en ileri burjuva demokrasilerinden dahi daha iyi bir yaşam standartı sağlıyordu.

Bugun SSCB'nin parcalanmasinin ana nedeni; isci ya da proletarya denilen sinifin, bu bilincte olmamasi ve onun Adina iktidara gelenin de sosyo-etik ve birey bilinci olmamasindandir.

Yani iktidar olarak kendi niteligini hem isci sinifi olarak gostermesi hem de isci sinifinin bu bilincte olmadigini algilayamamasi ve ayni zamanda baslikta da belirtildigi gibi, cagdas ve sosyal bir alginin bilincinin olmamasidir.

Iste o yuzden basta din temelinde zoraki ve baskili bir iktidar dayatilmis ve ulke toplumunun sosyo-etik farklari algilanamamis ve SSCB'nin parcalanmasinin onune gecilememistir.

Yani bir devrim iki turlu bilinc ister.

Birincisi devrimi yapan ve yonlendiren onculerin bilinci

Ikincisi de bu temelde yonlenen farkli degerlerden olusan niceligin yani toplumun geldigi bilinc ve bu bilincin, devrimi yapan ve yonlendirenin bunu neden nasilyaptigini algilama bilincidir.

Kisaca hic bir devrim, bilinc olarak algilanmaz ise kalici olmaz.

Ancakiktidar guc ve otoritenin baskisi vesayeti zorlamasi ve yasaklari kanunlari ile ayakta tutmaya calisilir.

Bu ayakta tutma da guc otorite ve iktidar kaliciligi ile paraleldir. Burdaki bir zayiflik devrimi geri dondurur ya da devrim kazanimlarini kaybettirir.

Taki toplum bilinc olarak bu devrimin ne oldugunun bilincine varana kadar.

Buradan sana tarihselbir ornek verirsem; mesela capitalist sistemin bilinci feudal sistemin onundedir.

O yuzden bu bilinci almis bir kisiyi feodalizme geri donduremezsin.

Eger kisi bu bilinci almamissa, onu feudal olarak yasatman mumkundur.

Iste o yuzden emperyalist zihniyet; dunyayi cemaat ve ummet algisi olarak O.caga, bireylerin robotic algisi olarak ta onlari yonlendirebilmeyi basarmaktadir.

Kisaca bir seyin olmasi baskadir, onun bilincini almak baskadir.

T.C. Devleti Anayasasinda "devletin bir demokratik laik sosyal hukuk devleti oldugu" yazar.

Iste bu yazan henuz gerceklesmemistir. Cunku toplum bunlarin bilincinde degildir.

Bilincinde olanlar zaten eylem koyar.

Yukardaki devlet anlayisi, din ya da milli devletler icin gecersizdir.

Ancak ozgur birey devletleri birey bilinci almis toplkumu olarak bunlari gerceklestirir korur ve savunur.

Bilinc gelisim duzeyleri;

Degersel, toplumsal, sinifsal/zumresel, sosyal ve bireyseldir.

Yani ideolojik etik inancsal ve izmsel bilinclerdir.

Turselbilinc ise henuz mevcut degildir. Yani insan bilinci.

Tum bilincler parcasaldir ve insanoglu turunu butunlemez.

Bu parcasallik mekan icinde gecerlidir.

Ailesel, cevresel, sehirsel, bolgesel, ulkesel, enternasyonel, dogal, evrenseldir.

Felsefi temeli de;

nesnel, oznel, kavramsal ve insansalbilinctir.

Insanoglu felsefi olarak kendini insanoglu olarak algilamaz. Cunku bu bilincte degildir.

Kendini madde, meta, mal, kul, kole ya da baskaseyler ile ozdeslestirir.

Iste materyalizmin temeli insanoglunun algisini madde ve nesnel ile sinirlar. Yani nitelik yoktur.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst