Bop (Büyük Ortadoğu Projesi) Eşbaşkanı

[video=youtube;CfUt8qcukbc]http://www.youtube.com/watch?v=CfUt8qcukbc[/video]


Recep Tayyip Erdoğan'ın Bop Eşbaşkanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı ile neticelenen sürecin öyküsü. Kim,Ne, Nasıl,Neden sorularının cevaplarını bulabileceğiniz bir belgeseldir. DİKKATLE izleyiniz!



BOP HARİTASI
Ekli dosyayı görüntüle 1061

Suriye meselesi
Suriye’nin kuzeyinde geçmişte Irak’ta olduğu gibi bir otorite boşluğu yaratma, bu boşluğu PKK ve onun Suriye kolu vasıtası ile doldurma ve kurulacak büyük Kürdistan devletini Suriye üzerinden Akdeniz’e açmaktır. Bu tamamen ABD yapımı bir operasyondur. Bugün değil, ilk körfez savaşında eyleme dökülmüş bir operasyondan bahsediyoruz, yani 1991 yılından. Bu operasyonun devam edebilmesinin ön koşulu elbette orduyu devreden çıkarmaktır. Çünkü Türk Ordusu Irak’ın kuzeyine birçok operasyon düzenleyerek bu bölgede silahlı kürt unsurlarının varlığını tehdit etmiştir. >>> Böyle bir tehdit neticesinde Kürdistan kurulma olasılığı yoktur. Hatırlarsınız Kürt Devleti’nin kurulması bizim “kırmızı çizgimizdi”. Bu çizginin çekilmesinde en önemli dayanak Türk Ordusudur.

Bir ordu nasıl geçici felce uğratılır? Komuta kademesini felç ederseniz, o orduyu bir süreliğine etkisizleştirmiş olursunuz. Burada etkisizleştirmekten kast ettiğim, ulusal çıkarları savunma durumundan uzaklaştırmaktır ki, bu da bir yönü ile Amerikancı komutanların ulusalcı olanları ile yer değiştirmesini gerektirir. Bu nedenle ulusalcı akım popüler medyada tukakadır. Bu nedenle “canım Atatürk’te hata yapabilir” denmektedir. Bu nedenle dersim defteri açılarak direkt olarak devrim sürecine saldırılmaktadır. Bu nedenle Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında büyük hizmetleri olmuş İsmet İnönü hedef alınmaktadır (ki burada asıl hedef Ata’nın kendisidir). Bu nedenle Kurtuluş Mücadelesi sanki hiç olmamış gibi yahut kıytırık bir mücadele olarak salt Yunanlılara karşı bir savaşmış gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle andımız kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle Gençliğe Hitabe hedef alınmaktadır. Bu nedenle Atatürk İlke ve İnkılâpları Dersi’nin okutulmasının önüne geçilmektedir. Bu nedenle Erdoğan “demir ağlarla ördük” dizelerine karşı “neyi ördün? birşey örmedin, biz ördük” demektedir. Bu nedenle ordu görevini yapmıyor, birtakım şeyleri ihmal ediyor denmektedir. Bu nedenle orduda fuhuş, şantaj, casusluk davaları görülmektedir. Bu nedenle İlker Başbuğ sanık, 33 erin katili Pkk’lı Şemdin Sakık tanıktır.

ABD – AKP ve Amerikancı Cemaat üçgeni tarafından tezgâhlanan davaların hedefi Türk Ordusu’dur. Komuta kademesi değildir bizatihi Türk Ordusu’dur. Öyledir çünkü Ordu Atatürk Türkiyesi’nin Ordusudur. Öyledir çünkü Atatürk demek ulusal çıkarlara hizmet etmek, antiemperyalist olmak demektir. Bir milletin ulusal çıkarlarını savunan ordusu yoksa o millet kendi coğrafyasında etkin olamaz. Haliyle Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, bu boşluğu da gelir birileri doldurur. Bugün bu oyunun Suriye versiyonu oynanmaktadır. Kısacası bu yaşananlar bir yüzleşme, demokratikleşme, ilerleme vs. değildir. Bu söylemler yapılanın makyajlanmasıdır.

Erdoğan bizatihi Bop(Büyük Ortadoğu Projesi – Greater Middle Eastern Project) Eşbaşkanı olduğunu belirtmiştir. Bunu kendisi ifade etmiştir. Gelin görün ki bir müddet sonra pervasızca “Ben böyle bir laf etmedim, ispatlasınlar her şeye varım” da diyebilmiştir.>>>> Böylesine pervasız bir yalanın karşısında, her türlü ispat kaynağına sahip hâkim medyanın gıkı çıkamamıştır. Bop projesinin ne olduğu bellidir. Erdoğan kendi kayıtlı ifadelerinde belirttiği gibi bu görevi yapmaktadır. Suriye bu görevin bir parçasıdır. Elbette bu süreçte bunlar açık açık ifade edilecek değildir. Elbette demokrasiden insan haklarından, bağımsız yargılamalardan, geçmişin darbelerinden, incinmelerinden, faili meçhullerinden vs bahsedilecektir. Aksi akıl dışı olurdu.

Faili meçhul demişken ne oldu Uludere mevzusu? Bu olayın faili bulundu mu? Bulunmayı bırakın üstüne gidildi mi? Bu zihniyet geçmişle hesaplaşacakmışmış. Ne oldu Deniz Feneri? İşin aslını bırakıp olayı soruşturan savcılara dava açtılar ve görevden aldılar.Yahu Şemdin Sakık tanık eski Genelkurmay Başkanı sanık olur mu? Bir Pkklının sözüne karşılık bir ordunun komutanının sözü. Tanıklardan biri sübyancı ve 30 sene ceza yemiş vs. Diğer davaların elle tutulur yanı var mı?
-Savunma “Deliller sahte işte filanca kurumdan analiz getirdik.”
-Mahkeme “Bakmayız, o kurum sayılmaz”
-Savunma “Peki siz gerekli devlet kurumuna inceletin”
-Mahkeme “Böyle bir şeye gerek yoktur”.
Ne diyor polis videoda “dava Ergenekon olunca s..rim hakimini de savcısını da”. Ne diyor genel kurmay başkanı için “o..çocuğu” >>>> Adamlar bu kadar pervasız. Şimdi bu insanlar gidecekler de gayet hukuka uygun bir şekilde delil toplayacaklar. Ergenekon davasının savcısı kim? Kendi ifadesi ile Erdoğan. >>> . Peki Abdullah Gül kim? Abd ile gizli sözleşme yaptığını kendisi söyleyen Cumhurbaşkanımız >>>

Erdoğan’dan, Gül’den samimiyet beklemek mantık dışıdır. Milli görüşçülerdi, bir gecede gömleği çıkardılar, değiştiler Amerikancı oluverdiler. Gerçi Gül’ün Amerikancılığı basına Refah Partisi zamanında yansımıştır. Özetle AKP’nin icraatları bu memlekete faydalı olmak bir yana zarar vermektedir. Çünkü ulusal çıkarları bir kenara bırakmış ve ABD çıkarlarını esas alan bir projenin peşine düşmüşlerdir. Elbette Amerikancılık Akp ile başlamamıştır ancak ilk kez ulusal bütünlük bu seviyede tehdit altındadır. Bunun gerçekleşmesinde kilit nokta ordunun pasifize edilmesidir. Bu psikolojik savaş ise darbeler, faili meçhuller, Kemalizm, türban vs üzerinden yürütülmektedir. Olayın bütünü içerisinde parçaları yerine koyun ve biraz geri çekilin neyin ne olduğu, resmin ne olduğu gayet berraktır. Ne Erdoğan, ne Gül, ne Akp ile demokratik bir sisteme ilerlenemez. Bu zihniyet bir an önce iktidardan uzaklaştırılmalıdır.

tuhaf bir durum... anladık, el alemin emperyalisti kendi çıkarları için tuzaklar kuruyor, cinayetler işliyor, çatışmalar, savaşlar çıkarıyor, çırpınıyor... bazıları da kendi kişisel çıkarlarını (tıpkı nutuk'ta belirtildiği gibi) el alemin yankee'sinin çıkarlarıyla birleştirip, onun politikalarına çanak tutuyor... iyi de bu felsefe topluluğunun, (çıkarlarını bu ülkenin düşmanlarının çıkarlarıyla birleştirmemiş) namuslu üyeleri; çanların kimin (ülkesi) için çaldığını düşünüyor acaba... ''havada görmemenin, konuşmamanın, duymamanın kahrolası hüznüyle'' , çan seslerini duymazdan gelmek, ( yani omurgasızlık, sıvı gibi doldurulduğu kabın şeklini almak ya da konformizm...) daha mı kolaylarına geliyor acaba...?... tuhaf...