Boğaz kavgası..

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Diğer Sosyal Bilimler kategorisinde sakal tarafından oluşturulan Boğaz kavgası.. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,581 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Diğer Sosyal Bilimler
Konu Başlığı Boğaz kavgası..
Konbuyu başlatan sakal
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan sakal

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Çok şey bilen dostumla dün bir araya geldik. Sadece çay içip konuşacaktık.
Ancak havanın güzelliği mi, yoksa mesaj kaygısı mı bilemiyorum ama dostum zor sustu!

İç siyasetten, dünya dengesine kadar her şeyi konuştuk!
Gerçekten inanılmaz bir hazineydi! Bir insanın bilmediği bir şey olmaz mıydı! Ama yoktu! Boğaz kıyısında sohbet ederken konu bir anda benim kayıtsız kalamayacağım bir noktaya geldi! Ürktüm!

"Gerçekten bunu yapabilirler mi?" diye düşündüm! Ama önceden bir benzeri yaşandığına göre bu da olabilirdi!
Bu korkunun beni sarmaladığı yerden itibaren olan konuşmayı sizlerle paylaşıyorum...
Bakalım sizin fikriniz ne olacak?

* Kanalİstanbul neden önemli?

Marmaray tamam! Unutma Türkler ne zaman güçlü olduysa Boğaz'a imza attı!
Lozan mağlubiyet, köprüler ve Marmaray ise zaferdir! Montrö, Boğazlar konusunda ibrenin bize dönmesini sağlamıştır ama yetmez ve yetmemektedir!

* Neden?

Bugün senin de yazdığın gibi Süveyş, Osmanlı'nın GERİ DÖNME projesiydi olmadı!

İngilizler izin vermedi! Bugün Süveyş Kanalı'ndan günde 54 gemi geçmektedir! Bir geminin bıraktığı en az para 50 bin dolardır! Bu kanal yılda 4.5 milyar dolar gelir sağlamaktadır! Bak! Hem trafiği idare ediyorsun, hem de parayı cebe indiriyorsun!

* Güzelmiş vallahi!

Panama da böyle! O da el yapımı bir iş! Oradan da günde 40 gemi geçiş hakkı almaktadır!
Panama'nın da geliri yıllık 1.5 milyar dolardır!

* Kanal kazandırıyor yani!

Elbette! Sadece bizim Boğaz'ımız kazandırmıyor!
Asya, Avrupa ve Afrika'yı birbirine bağlayan BOĞAZ, bir kuruş almadan geçişe açıktır!

Süveyş ve Panama'da KILAVUZ zorunluyken İstanbul'dan geçmenin şartı kaptanın keyfine kalmıştır!
Süveyş'ten iki kılavuzla geçenler buradan ellerini kollarını sallayıp yol alırlar!

İngilizler'in isteği böyledir! Kağıt üzerinde BOĞAZ bizimdir ama ne yazık ki kuralları biz koyamayız! Koydurmazlar!

* Böyle mi gidecek peki?

Kanalİstanbul bu nedenle devreye girdi! İşlem tamamlandığında günde 150 gemi geçecek ve yılda 5-6 milyar dolar gelir sağlayacak!
Yatırımını iki yılda çıkaracak!
Kanal devreye girince İngilizler'in elinde olan BOĞAZ trafiğe kapatılacak!
Akvaryum olarak hizmet verecek!

* Boğazlar'la İngilizler'in ilişkisi nedir?

Dünya petrol ve madenleri neredeyse 10 şirketin elindedir!
Ekonomik olarak değerli olanın, pahalı olması gerekir!
Ama nedense MADENLERİN fiyatı hep kontrol altındadır!
Çünkü hem çıkarıldıkları yer hem de trafik bedavaya getirildiği için fiyatlar zıplamaz!
Geri kalmış ülkelerden çalınanlar, zengin bölgelere bedava geçişlerle aktarılır!
Süveyş onların olduğu için sorun yoktur!
Madenlerde durum çok farklıdır! Rio Tinto isimli şirket neredeyse TEKELDİR!

Dünyanın her yerindeki değerli madenlere en kötü senaryo ile ortaktır! Kabaca madenlerin yüzde 50'si bunlarındır! Haliyle bunlar güvence isterler! Rio Tinto gibi, Shell'e ait BHP Billiton, ünlü Musevi ailesi Oppenheimer'in Anglo American Corp'u da piyasada çok etkilidir!

Ancak bu şirketler ya De Beers ya da Shell üzerinden Rothschildler'e bağlıdır! Rio Tinto'daki sermayeye bakıldığı zaman, ki o da Lady Diana'nın ölümüyle ortaya çıktı, asıl patron Kraliçe'ydi!

* Kafam karıştı!

Karışacak bir şey yok! Parayı tehlikeye atmamak için Boğazlar'ı bize bırakmadılar!
Süveyş de onların, İstanbul da anlayacağın!

* Çok kötü!

Daha kötüsü gündemlerinde!

* Nasıl?

15 Kasım 1979 tarihinde Rumen bandıralı Independenta isimli petrol tankeri Haydarpaşa açıklarında sabah saat 05.30'da kuru yük gemisiyle çarpıştı! Yunan gemisiyle çarpışan tanker alev aldı! 43 kişi öldü. Boğaz kapkara oldu!

Büyük bir deniz faciası Boğaz'ı esir aldı! Kılavuz veremediğimiz ve "ne taşıyorsunuz?" diye soramadığımız için ciğerimiz yandı!

* Eee?

Yerel seçimlerden önce birileri Boğaz'a gelip bu kazayı dostlarıyla paylaştı!

Independenta'yı örnek gösterip "İstiyorsanız aynısını yaparız! Boğaz'ı yakarız!" demiş! Hem hükümetten kurtulmak, hem İstanbul'u almak hem de Kanalistanbul'u durdurmak için masaya böylesine iğrenç ve pis bir teklif getirilmiş!

Biz de bunları düşünen adam sayısı bir elin parmaklarını geçmez! Biz tarihi Türkler'in lehine çevirmeye çalıştıkça şeytanlar bir araya gelip plan üstüne plan yapıyor!

* Şoktayım!

Bu işler böyle! Onların eli armut toplamıyor biz de "ne gelecek?" diye beklemiyoruz!
Dikkat et! Son günlerde SARI çiçek vurgusu öne çıktı! Bunlar tesadüf değil! İnanılmaz bir koalisyon! Ama vatandaş bunu görmüyor! Hissettirmiyoruz!

* Nasıl bir mücadele bu?

Şöyle anlatayım... İsmini zikrettiğim Rio Tinto isimli şirketin partnerleri Tinto Holdings Australia, Chase Manhattan Nominees Ltd, Westpac Custodian Nominees Ltd, National Nominees Ltd, Citicorp Nominees Ltd. ve HSBC Custody Nominees Ltd.
Yani devlet gibi şirketler... Bu koalisyon Türkiye'yi Lozan'da aldı ve bırakmak istemiyor!

Savaşın adı bu! Maalesef bizler içeride nasıl giyinip kuşanacağımızı tartışırken adamlar tek sıra halinde geliyor!

* Şimdi bunlar gözdağı için Boğazlar'ı hedef koydu öyle mi?

Evet! İstanbul'u almak için her şeyi yapacaklar! İstanbul'u elinde tutmayan Türkiye'nin sahibi olamaz! Bak!
Marmaray'da frenleri kimin çektiğini açıklamıyorum!
Sadece "merak" dedik, geçtik!

Ama şunu unutma! Türk'ün düşmanı çok! Bu nedenle içerideki kardeşlerimize sarıldık!

Bizi biz kurtarırız! Başka çıkış yok! Buldukları aday da aldığı garantiyle seçime girecek!
Verdikleri söz ve organizasyon büyük! Anlayacağın hem karadan hem denizden gelecekler! Bakalım! Biz buradayız!

NOT: Montrö'de karşımızda İngiltere, Fransa, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Sovyetler, Yugoslavya, Japonya ve çok ilginçtir Avustralya vardı.
Neden? Çünkü Kraliçe'ye bağlı şirketler bu ülke üzerinden iş yapardı.

Ergün Diler-Lokman Coşkun
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Şato!

Aslında bana ilgi çekici bir konu gibi gelmemişti BOĞAZLAR! Ama dünkü yazımdan sonra inanılmaz geri dönüş oldu! Dostlarımız, bizi sevenler, ülkesi hakkında kafa yoranlar ilgisini esirgemedi!
Buradan herkese tek tek şükranlarımı gönderiyorum... Madem büyük bir ilgi gördü, o zaman hem Boğazlar'dan hem MONTRÖ'den devam edelim...

Cumhuriyet belli şartlarda kuruldu! İngilizler bu izni istediklerini yapmamız şartı ile verdiler!

Bizim tarihçiler, siyasetçiler, politikacılar, askerler ve istihbaratçılar, bu konulara pek girmez! Abartarak söylemiyorum, çoğu KURULAN TEZGAHI bilmez!
Bizim topraklar SIR MEZARLIĞIDIR!

Halk savaşır, vergi öder, askere gider, devletine sonuna kadar bağlıdır. Kendinden önce milletini düşünür ama nedense gerçeklerle bir türlü buluşturulmaz!

100 yıldır İngilizler için sadece KALABALIĞIZ!

Asıl gücün kimde olduğunu BAŞBAKAN bile olsanız açıklayamazsınız! Bilmek derttir!
Susmak zorundasınızdır! Ülkeyi ele geçiren GİZLİ TEŞKİLATI deşifre edemezsiniz!
İki cümleyle 100 yılı nasıl anlatacaksınız!
Bunca günahın vebalini kime yıkacaksınız!

Vicdanları kanatmadan, hakkı nasıl dağıtacaksınız! Çok zordur!
Belki sadece bu nedenle Süleyman Demirel Beyefendi "Türkiye yönetilmez ancak idare edilir!" diyordu! Belki gücün bizde olmadığını ima ediyordu! Bilemiyorum!
Neyse...

Türkiye gibi BOĞAZLARI ya da KANALI olan ancak para almayan başka ülke bir yoktur!
Denizleri kullanıldığı halde izin istenmeyen başka bir ülke de bulmak mümkün değildir!

Bakın ilkokuldan üniversiteye, Dışişleri'nden Genelkurmay'a, MİT'ten ekonomiye kadar her yerde Londra'nın izi vardır!

İngilizler öyle bir FORMAT attılar ki 100 yıl TÜRK olduğumuzu unuttuk! Bu topraklarda KARDEŞ olmaktan başka çaremiz olmadığını hatırlamadık! İçeriden çürüdük!

Amcasının eşine musallat olan DİZİLERİ evimize buyur ettik!

Gençlerimizin saçlarını usturaya vurmasını, vücutlarını dövmelerle doldurmasını ÖZGÜRLÜK sandık! Bayramda el öpmeyi bırakıp, ana-babamızın kabrine gitmemeyi modernlik diye algıladık!

Çocuklarımıza gerçeği öğretemediğimiz için bizi onlarla vurdular! Solcu da olsak, sağcı da olsak onlara çalışıyorduk! Ama bilmiyorduk!
Gören ve bilen yoktu! Birkaç kişi oyunu okudu ama hayatlarını zindan ettiler! Fatura çok ağır oldu! Kendi sınırların içindeki OYUNU görmek ve bunu dile getirmek hiç cezasız kalmadı!

Bakın, Türkiye belli aileler ve gizli ilişkiler AĞI tarafından kontrol altında tutulur!

Montrö de yani Boğazlar konusu da maalesef böyledir!


Bu ŞATO ne mi?
Onu anlatacağım...

Beyaz Türk sözü bizde tam olarak anlaşılmadı! Beyaz Türk dediğimiz kesim sadece PARA sahibi olan kesim değildi! Gizli, derin ilişkiler barındıran ve saklayan insanlardı aynı zamanda! Para sahibi olmak uluslararası bir ağın üyesi olacağınız anlamına gelmiyordu!

Maçka'dan Nişantaşı'na çıkarken sağ tarafta İTÜ'nün bir binası vardır! Onu geçip devam ettikten sonra şimdi meslek lisesi olarak kullanılan dev bir yapı karşınıza çıkar! İşte onun tam karşısına düşen nokta, GÜL VE HAÇ KARDEŞLİĞİNİN İstanbul'daki etkili yerlerinden biridir!

Zaten dikkatlice bakıldığında girişteki İMZALAR rahatlıkla görülebilir!
Ama bizim çocuklarımız oralara sadece eğlenmeye gittiği için bunları bilmez!

Öğretilmediği için de dikkat etmezler!

Türkiye'deki GÜL ve HAÇ Kardeşliği'nin yapısında kimlerin olduğu tam olarak bilinmez!
Ama bağlı oldukları yer Avrupa'dadır!
Tıpkı MASONİK ilişkiler gibi!
Neden MASONLAR Londra'ya bağlıdır!
Bunu düşünen oldu mu?

Neden İngiliz Kraliyet ailesi bu yapılara sonsuz güvence verdi!
Neden İngiltere'ye bağlı olan LOCALAR asla ve kat'a KADIN kabul etmezken Fransızlar'a bağlı olanlar kadınlara da "evet" dedi?
Neden bütün localar Üstad-ı Azam'a, o da Londra'daki MASAYA bağlı!

Benim bildiğim 10 bin seçkin Türk nasıl oluyor da dolaylı yoldan Kraliçe'ye iliştiriliyor?

Bu ilişkileri bilmediğimiz gibi Lozan'ı da Montrö'yü de bilmiyoruz!
Boğazlar'ın bizim olduğunu sanıp mangalda kül bırakmıyoruz!
Girin bakalım Google'a!
Anlaşmanın metinlerine bir göz atın!
Ne kadar HAKKIMIZ ve YETKİMİZ olduğunu göreceksiniz!
Şaşıracaksınız!

Çünkü yalanlarla yaşamaya alışmış bir milleti uyandırmak hiç de kolay değil!

Kimse konforunu bozmak istemiyor! "Ben mi değiştireceğim!" diyor!
Herkes mal, mülk, para ve etiket peşinde koşuyor! Böyle olduğu için de STAR olacağız derken figüran bile olamıyoruz!

Düne kadar olamadık!

Lozan'ı Türkiye adına kim imzaladı, kim etkili oldu sorularının cevaplarını bilmediğimiz gibi Montrö'de karşımıza oturanları da ıskalıyoruz!
Sadece EFSANELERLE yaşamayı tercih ediyoruz!

22 Haziran 1936'da Montrö'de BOĞAZLAR hakkında söz söyleme yetkisi olan Fransa, Bulgaristan, Büyük Britanya (İngiltere değil!), Yunanistan, Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Japonya ve Avustralya Türkiye'nin karşısına geçti! İngiltere adına masada bulunan LORD STANLEY'di!

Türkiye ise Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Paris Büyükelçisi Suad Davaz, Dışişleri Genel Sekreteri Numan Menemencioğlu, Genelkurmay İkinci Başkanı Korgeneral Asım Gündüz, Sivas Milletvekili ve raportör Necmettin Sadak tarafından temsil ediliyordu!

Türk heyeti harıl harıl anlaşmaya hazırlanırken, içinde Avustralya yetkilisinin de bulunduğu karşı heyet fotoğraftaki ŞATO'da biraya geliyor ve "Türkler'i nasıl oyuna getiririz!" diye düşünüyordu!
O ŞATO sıradan bir yapı değildi!

Nişantaşı'nda gördüğümüz o yapının AĞABEYİ idi! Bulutların arasına gizlenen şato, GÜL VE HAÇ KARDEŞLİĞİ'nin Avrupa'daki en gizemli merkezlerindendi!

Belli günlerde özel gündemle insanları bir araya getirirdi!
Boğazlar'ı bize veriyormuş gibi yapıp vermeyen AKIL da oradaydı!
Bizim kaderimiz buydu!
Hep masada yenilirdik!
Daha yeni yeni ayağa kalktık!

Ama karşımızdaki KARDEŞLİĞİN ne olduğunu bilmiyoruz!
Bilmediğimiz için de her şeyi TESADÜF olarak yorumluyoruz!
Canımızı yakan da bu oluyor hep!

Unutmayın sahip olmak için önce BİLMEK gerekir! Biz bilmeden tam 100 yıl sahip olduğumuzu düşündük! Bu nedenle şimdi bilerek hareket edenler hedefte!
OYUNU böyle okuyun!
Gençler, özellikle siz!
Başka türlü ZAFER mümkün değil!

Ergün diler
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst