- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 18 Kas 2009
- Mesajlar
- 531
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 18
- Yaş
- 33
Biyoloji ne demektir?
Biyoloji, en basit anlamıyla canlı bilimidir. Yunanca 'hayat' anlamına gelen βίος (bios)'la, 'bilim' anlamına gelen λόγος (logos)'un birleşiminden oluşur.
Biyolojinin konusu nedir?
Biyoloji canlının yer aldığı her şeyi kendisine konu edinir ve bunlar üzerinde çalışır. Canlıların birbirleriyle ve çevreyle olan etkileşimlerini, bu etkileşimlerin sebep ve sonuçlarını araştıran, açıklamaya çalışan ve bundan faydalanmayı amaç edinmiş bir bilimdir.
Tarihi
İnsanlık tarih boyunca bilme arzusuyla yanıp tutuşmuş, bu nedenle de araştırmıştır. Biyoloji de canlıya duyulan merakla ortaya çıkmıştır. Biyoloji ilkeleriyle ilgili bazı bilgilerin Tarihöncesi'nde ortaya çıkmış olduğunu arkeoloji buluntuları ortaya koymuştur. Cilalıtaş Devri'nde, çeşitli insan toplulukları tarımı ve bitkilerin tıp alanında kullanımını geliştirmişler, sözgelimi eski Mısırlılar, bazı otları ilaç olarak ve ölülerin mumyalanmasında kullanmışlardır.
Erken tarihli biyoloji yapıtları, genellikle ansiklopedik bir nitelik taşır. Bunlarda, bitkilerle ve hayvanlarla ilgili yüzeysel gözlemlerin yanı sıra, hikayelere ve hadislere de yer verilmiştir. İncelenen bitkiler, daha çok tıbbî bitkilerdirBitkibilimle ilgilenenler genellikle doktorlardır; bunlar tedavi sırasında daha çok bitkilerden yapılan ilaçlar kullanmaktadır.. Hayvanlara ilişkin açıklamaların ise, özellikle at, deve ve koyun gibi gündelik yaşantıyı doğrudan doğruya etkileyen canlılar üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir.
Bilim dalı olarak biyolojinin ilk gelişmeleri, ancak eski Yunan döneminde ortaya çıkmıştır. Tıbbın kurucusu sayılan Hippokrates, tıbbın ayrı bir bölüm olarak gelişmesine büyük katkıda bulunmuşsa da, biyolojinin temel gereçleri olarak gözlem ve çözümlemeyi kurumlaştıran, Eflatun'un öğrencisi Aristoteles'tir. Aristoteles'in özellikle üremeye ilişkin gözlemleri ve bir sınıflandırma sistemiyle ilgili görüşleri önemlidir. Biyoloji incelemelerinde öncülük daha sonra Roma'ya, ve İskenderiye'ye geçmiş, İ.Ö. II. yy. ile İ.S. II. yy'a kadar incelemeler özelikle tarım ve tıp çevresinde odaklanmıştır.
Ortaçağ'daysa, biyoloji incelemesinde islâm bilginleri öne geçmişler ve eski Yunan metinlerinden öğrendikleri bilgileri geliştirerek, özellikle tıp bilimine büyük katkıda bulunmuşlardır. Ortaçağ İslâm Dünyası'ndaki biyoloji araştırmaları, bitkibilim ve hayvanbilim çerçevesinde değerlendirilecek olunursa, bu alanların daha çok Aristoteles ve Dioscorides gibi Yunan bilginleri tarafından derlenmiş olan bilgi birikimine dayandırılmış olduğunu söylenebilir
Rönesans'la birlikte Avrupa'da, özellikle de İtalya, Fransa ve İspanya'da biyoloji araştırmaları hızla gelişmiş, XV. ve XVI. yy'larda Leonardo da Vinci ve Michelangelo, güzel sanatlarda kusursuzluğa erişme çabaları içinde, son derece usta birer anatomi bilgini haline gelmişlerdir. Bu arada, Andreas Vesalius, öğretim gereci olarak ölülerin kesilip incelenmesinden (teşrih) yararlanma uygulamasını başlatmış (Fabrica adlı yapıtının 1543'teki basımında ve 1552'deki ikinci basımında ayrıntılı anatomi çizimlerine yer vermiştir), XVII. yy'da VVİlliam Harvvey insanda dolaşım sistemine ilişkin çalışmalarıyla deneysel yöntemi ve memeliler fizyolojisini başlatmıştır..
Yeniçağda geliştirilen mikroskop aracılığı ile Malpighi, Leewenhook ve Swammerdan gibi bilim adamları, değişik canlı yapılar üzerinde araştırmalar yapmış ve böylece Hücre Kuramı'nın kurulmasını sağlamışlardır. Ayrıca, Willis, Hooke ve Mayow yapmış oldukları çalışmalar sırasında canlı ve cansız yapıların çok küçük parçacıklardan oluştuğunu ve temel yapılarının benzer olması dolayısıyla işlevlerinin de birbirine benzemesi gerektiğini düşünmüşlerdir.
Yakınçağda botanik ve zooloji alanlarındaki çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin'in dedesi Erasmus Darwin ve Lamarck'ın yapmış olduğu araştırmalar sonucunda, yeni bitki ve hayvan türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı'nın temelleri atılmıştır. Bu dönemde hücrenin yapısı ve işlevlerine ilişkin çalışmalar biyolojiyi büyük ölçüde etkilemiştir. Bunun yanı sıra genetik alanında çok önemli adımlar atılmış ve özellikle son dönemde yapılan araştırmalarla klonlama yöntemine götüren yol açılmıştır. Ayrıca kimyaya dayanan hormon çalışmaları, tarım alanındaki verimi arttırmış ve canlıların kökeni ve evrimiyle ilgili araştırmalar, yeni bilimsel bulgularla güç kazanmıştır.
Herşeye rağmen tüm bu alt dallarının tek bir 'biyoloji' adı altında toplanması 19. yüzyıla rastlar. Kelimenin günümüzdeki anlamıyla ilk defa Gottfried Reinhold Treviranus'un Biologie oder Philosophie der lebenden Natur'unda (Biyoloji ya da yaşayan Doğanın Felsefesi) (1802) ve Jean-Baptiste Lamarck'ın Hydrogéologie'sinde (Hidroloji) (1802) kullanılmıştır. Kelimenin kendisi ise 1800'de Karl Friedrich Burdach'a atfedilse de, kelime Michael Christoph Hanov'un 1766'da basılan Üçüncü Cilt'inde, Philosophiae naturalis sive physicae dogmaticae: Geologia, biologia, phytologia generalis et dendrologia başlığıyla yer bulmuştur.
Bu temel bilgilerden sonra biyolojiyi tüm çeşitliliği ile inceleyebiliriz.
Kaynaklar: wikipedia, blogcu
Biyoloji, en basit anlamıyla canlı bilimidir. Yunanca 'hayat' anlamına gelen βίος (bios)'la, 'bilim' anlamına gelen λόγος (logos)'un birleşiminden oluşur.
Biyolojinin konusu nedir?
Biyoloji canlının yer aldığı her şeyi kendisine konu edinir ve bunlar üzerinde çalışır. Canlıların birbirleriyle ve çevreyle olan etkileşimlerini, bu etkileşimlerin sebep ve sonuçlarını araştıran, açıklamaya çalışan ve bundan faydalanmayı amaç edinmiş bir bilimdir.
Tarihi
İnsanlık tarih boyunca bilme arzusuyla yanıp tutuşmuş, bu nedenle de araştırmıştır. Biyoloji de canlıya duyulan merakla ortaya çıkmıştır. Biyoloji ilkeleriyle ilgili bazı bilgilerin Tarihöncesi'nde ortaya çıkmış olduğunu arkeoloji buluntuları ortaya koymuştur. Cilalıtaş Devri'nde, çeşitli insan toplulukları tarımı ve bitkilerin tıp alanında kullanımını geliştirmişler, sözgelimi eski Mısırlılar, bazı otları ilaç olarak ve ölülerin mumyalanmasında kullanmışlardır.
Erken tarihli biyoloji yapıtları, genellikle ansiklopedik bir nitelik taşır. Bunlarda, bitkilerle ve hayvanlarla ilgili yüzeysel gözlemlerin yanı sıra, hikayelere ve hadislere de yer verilmiştir. İncelenen bitkiler, daha çok tıbbî bitkilerdirBitkibilimle ilgilenenler genellikle doktorlardır; bunlar tedavi sırasında daha çok bitkilerden yapılan ilaçlar kullanmaktadır.. Hayvanlara ilişkin açıklamaların ise, özellikle at, deve ve koyun gibi gündelik yaşantıyı doğrudan doğruya etkileyen canlılar üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir.
Bilim dalı olarak biyolojinin ilk gelişmeleri, ancak eski Yunan döneminde ortaya çıkmıştır. Tıbbın kurucusu sayılan Hippokrates, tıbbın ayrı bir bölüm olarak gelişmesine büyük katkıda bulunmuşsa da, biyolojinin temel gereçleri olarak gözlem ve çözümlemeyi kurumlaştıran, Eflatun'un öğrencisi Aristoteles'tir. Aristoteles'in özellikle üremeye ilişkin gözlemleri ve bir sınıflandırma sistemiyle ilgili görüşleri önemlidir. Biyoloji incelemelerinde öncülük daha sonra Roma'ya, ve İskenderiye'ye geçmiş, İ.Ö. II. yy. ile İ.S. II. yy'a kadar incelemeler özelikle tarım ve tıp çevresinde odaklanmıştır.
Ortaçağ'daysa, biyoloji incelemesinde islâm bilginleri öne geçmişler ve eski Yunan metinlerinden öğrendikleri bilgileri geliştirerek, özellikle tıp bilimine büyük katkıda bulunmuşlardır. Ortaçağ İslâm Dünyası'ndaki biyoloji araştırmaları, bitkibilim ve hayvanbilim çerçevesinde değerlendirilecek olunursa, bu alanların daha çok Aristoteles ve Dioscorides gibi Yunan bilginleri tarafından derlenmiş olan bilgi birikimine dayandırılmış olduğunu söylenebilir
Rönesans'la birlikte Avrupa'da, özellikle de İtalya, Fransa ve İspanya'da biyoloji araştırmaları hızla gelişmiş, XV. ve XVI. yy'larda Leonardo da Vinci ve Michelangelo, güzel sanatlarda kusursuzluğa erişme çabaları içinde, son derece usta birer anatomi bilgini haline gelmişlerdir. Bu arada, Andreas Vesalius, öğretim gereci olarak ölülerin kesilip incelenmesinden (teşrih) yararlanma uygulamasını başlatmış (Fabrica adlı yapıtının 1543'teki basımında ve 1552'deki ikinci basımında ayrıntılı anatomi çizimlerine yer vermiştir), XVII. yy'da VVİlliam Harvvey insanda dolaşım sistemine ilişkin çalışmalarıyla deneysel yöntemi ve memeliler fizyolojisini başlatmıştır..
Yeniçağda geliştirilen mikroskop aracılığı ile Malpighi, Leewenhook ve Swammerdan gibi bilim adamları, değişik canlı yapılar üzerinde araştırmalar yapmış ve böylece Hücre Kuramı'nın kurulmasını sağlamışlardır. Ayrıca, Willis, Hooke ve Mayow yapmış oldukları çalışmalar sırasında canlı ve cansız yapıların çok küçük parçacıklardan oluştuğunu ve temel yapılarının benzer olması dolayısıyla işlevlerinin de birbirine benzemesi gerektiğini düşünmüşlerdir.
Yakınçağda botanik ve zooloji alanlarındaki çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin'in dedesi Erasmus Darwin ve Lamarck'ın yapmış olduğu araştırmalar sonucunda, yeni bitki ve hayvan türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı'nın temelleri atılmıştır. Bu dönemde hücrenin yapısı ve işlevlerine ilişkin çalışmalar biyolojiyi büyük ölçüde etkilemiştir. Bunun yanı sıra genetik alanında çok önemli adımlar atılmış ve özellikle son dönemde yapılan araştırmalarla klonlama yöntemine götüren yol açılmıştır. Ayrıca kimyaya dayanan hormon çalışmaları, tarım alanındaki verimi arttırmış ve canlıların kökeni ve evrimiyle ilgili araştırmalar, yeni bilimsel bulgularla güç kazanmıştır.
Herşeye rağmen tüm bu alt dallarının tek bir 'biyoloji' adı altında toplanması 19. yüzyıla rastlar. Kelimenin günümüzdeki anlamıyla ilk defa Gottfried Reinhold Treviranus'un Biologie oder Philosophie der lebenden Natur'unda (Biyoloji ya da yaşayan Doğanın Felsefesi) (1802) ve Jean-Baptiste Lamarck'ın Hydrogéologie'sinde (Hidroloji) (1802) kullanılmıştır. Kelimenin kendisi ise 1800'de Karl Friedrich Burdach'a atfedilse de, kelime Michael Christoph Hanov'un 1766'da basılan Üçüncü Cilt'inde, Philosophiae naturalis sive physicae dogmaticae: Geologia, biologia, phytologia generalis et dendrologia başlığıyla yer bulmuştur.
Bu temel bilgilerden sonra biyolojiyi tüm çeşitliliği ile inceleyebiliriz.
Kaynaklar: wikipedia, blogcu