E
evrensel-insan
Ziyaretçi
Daha once "erkeksel disilik" in ne oldugu aciklandiginda; dogal zihniyetin erkeksel karaktere sahip oldugunu ve disiselligi icermedigini soylemistik.
Aslinda dusunceyi dusunduren ve olani sorgulatan bir seyin negatif algisi (beynin algisi degil, kisinin algisi) oldugunu algilamak, bu yaziyi algilamak ile paraleldir.
Soyle dusunelim. Bir kisi kendince bir sorunun cevabini, kendini tatmin edici sekilde buldugunda, bu buldugu cevapta bir acaba dogana kadar, ya da bir suphe belirene kadar, baska cevap arar mi?
Genelde aramaz. Iste bilimselligin bilincliligi ile inancsalligin sabitligi farki da buradadir.
Mesela bir kisi, milliyetci olmanin bilincini sorun olarak, yani negatif algiladiginda; milliyetcilikten kendini kurtarmaya yonelir.
Ayni sekilde bir teist, teizmin bilincini sorun olarak algiladiginda, ateizme yonelir.
Bir isci, isci sinifi bilincini algiladiginda, savas verir.
Demekki bir bilinc, ancak bir seyin sorun ve negatif oldugu algilaninca mumkundur.
Dengeli beslenme bilinci, "abur cubur yememek" olumsuzlugudur.
Buradan da bilincli olmanin, konusu ne ise o konudaki sorunun farkina varilmasinin bir uzantisi oldugu ortaya cikar.
Yani bilinclenmek, bir konudaki sorunun farkina varilarak, o sorunu sorgulamak, ortaya koymak ve cozume yonelmek demektir.
Buradan da inancin ve ideolojilerin, bilinclilige ve bilinclenmeye ters bir orantida oldugu ortaya cikar.,
Cunku inanclar ve ideolojiler, negatif degil; pozitiftir ve uygulanmak, savunulmak icin vardir. Iste buradaki pozitiviteye sarilma ve onu sabitleme/sahiplenme bilincalti istemi; o konudaki bilinclenmeyi onler. Cunku ortada bir sorun farkindaligi yerine, verileni oldugu gibi uygulama aliskanligi soz konusudur.
Kisaca bilinclenmek, yenilemek, ilerlemek, gelismek, sorgulamak, arastirmak, irdelemek v.s. temelli beyni numenal olarak harekete zorlayan bir olgudur. Bu da ancak, sabitlik/sahiplik, savunu olmadan mumkun olabilir.
Cunku, bir kavram/konunun sabitlenmesi ve sahiplenilmesinin altinda, bilinclilik degil; onu kaybetme "korkusu" ya dao konuda "bosluga dusme korkusu" yatar. Cunku o sorgulanmamistir ve dogru olduguna dair, ya inancsal/ideolojik ya da imansal bir fikri sabitlik vardir.
Oyuzden bir seyin bilincine varmak demek; onun sorun oldugunu algilamak ve bu negatif algi ile beyni kisinin dusundurtmeye baslamasi ve kendi beyni ile kendi fenomeni arasinda bir iletisim kurmasi v.s. tabiri caizse "kendi beyni ile ve beyninde yerlesmisler ile, savasmasi/mucadele etmesi" demektir.
Iste bilincin, bilincli kullanimi boyle baslar.
Bu konu bir kisinin kendi beyni ile irtibat kurabilmesi ve kendi beynini kendisinin yonlendirebilmesi ve birey bilinci alabilmesi adina mihenk tasidir.
Yoksa bilincin bilincsel kullanimi; kisinin kendi beyni ile irtibata gecmediginde ortada yoktur ve ortaya da cikmaz.
Iste bilinclenmenin ve bilincli olma olanaginin temeli bu olumsuzluga ve uretken disisellige baglidir. Buradaki disisellik beynin kisi tarafindan iletisime sokulma ve kisinin beynindekileri sorgulamasi anlamindadir.
Kisaca bilinclenmek, rahat olan beyni rahatsiz etmektir. Beyne kisi eliyle, dusunme ve dusunce uretimi ivmesi kazandirmaktir.
Aslinda dusunceyi dusunduren ve olani sorgulatan bir seyin negatif algisi (beynin algisi degil, kisinin algisi) oldugunu algilamak, bu yaziyi algilamak ile paraleldir.
Soyle dusunelim. Bir kisi kendince bir sorunun cevabini, kendini tatmin edici sekilde buldugunda, bu buldugu cevapta bir acaba dogana kadar, ya da bir suphe belirene kadar, baska cevap arar mi?
Genelde aramaz. Iste bilimselligin bilincliligi ile inancsalligin sabitligi farki da buradadir.
Mesela bir kisi, milliyetci olmanin bilincini sorun olarak, yani negatif algiladiginda; milliyetcilikten kendini kurtarmaya yonelir.
Ayni sekilde bir teist, teizmin bilincini sorun olarak algiladiginda, ateizme yonelir.
Bir isci, isci sinifi bilincini algiladiginda, savas verir.
Demekki bir bilinc, ancak bir seyin sorun ve negatif oldugu algilaninca mumkundur.
Dengeli beslenme bilinci, "abur cubur yememek" olumsuzlugudur.
Buradan da bilincli olmanin, konusu ne ise o konudaki sorunun farkina varilmasinin bir uzantisi oldugu ortaya cikar.
Yani bilinclenmek, bir konudaki sorunun farkina varilarak, o sorunu sorgulamak, ortaya koymak ve cozume yonelmek demektir.
Buradan da inancin ve ideolojilerin, bilinclilige ve bilinclenmeye ters bir orantida oldugu ortaya cikar.,
Cunku inanclar ve ideolojiler, negatif degil; pozitiftir ve uygulanmak, savunulmak icin vardir. Iste buradaki pozitiviteye sarilma ve onu sabitleme/sahiplenme bilincalti istemi; o konudaki bilinclenmeyi onler. Cunku ortada bir sorun farkindaligi yerine, verileni oldugu gibi uygulama aliskanligi soz konusudur.
Kisaca bilinclenmek, yenilemek, ilerlemek, gelismek, sorgulamak, arastirmak, irdelemek v.s. temelli beyni numenal olarak harekete zorlayan bir olgudur. Bu da ancak, sabitlik/sahiplik, savunu olmadan mumkun olabilir.
Cunku, bir kavram/konunun sabitlenmesi ve sahiplenilmesinin altinda, bilinclilik degil; onu kaybetme "korkusu" ya dao konuda "bosluga dusme korkusu" yatar. Cunku o sorgulanmamistir ve dogru olduguna dair, ya inancsal/ideolojik ya da imansal bir fikri sabitlik vardir.
Oyuzden bir seyin bilincine varmak demek; onun sorun oldugunu algilamak ve bu negatif algi ile beyni kisinin dusundurtmeye baslamasi ve kendi beyni ile kendi fenomeni arasinda bir iletisim kurmasi v.s. tabiri caizse "kendi beyni ile ve beyninde yerlesmisler ile, savasmasi/mucadele etmesi" demektir.
Iste bilincin, bilincli kullanimi boyle baslar.
Bu konu bir kisinin kendi beyni ile irtibat kurabilmesi ve kendi beynini kendisinin yonlendirebilmesi ve birey bilinci alabilmesi adina mihenk tasidir.
Yoksa bilincin bilincsel kullanimi; kisinin kendi beyni ile irtibata gecmediginde ortada yoktur ve ortaya da cikmaz.
Iste bilinclenmenin ve bilincli olma olanaginin temeli bu olumsuzluga ve uretken disisellige baglidir. Buradaki disisellik beynin kisi tarafindan iletisime sokulma ve kisinin beynindekileri sorgulamasi anlamindadir.
Kisaca bilinclenmek, rahat olan beyni rahatsiz etmektir. Beyne kisi eliyle, dusunme ve dusunce uretimi ivmesi kazandirmaktir.