Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe.

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Kültür ve Sanat kategorisinde SametAras tarafından oluşturulan Berduş'un Edişleri \/ Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe. başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,836 kez görüntülenmiş, 12 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Kültür ve Sanat
Konu Başlığı Berduş'un Edişleri \/ Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe.
Konbuyu başlatan SametAras
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Merhaba Yoldaş,

Seninle paylaşmak istediğim, bir eser olmaya yeltenmiş satırlarım var.

Bağlantı:

“Adımda uyanan bir başkaldırıdır, yürümek. Haykırışlara uzanır; kentin zavallı hallerine. Berduş yerkürede ediş halindedir; elinde umuda dair bir uçurtmayla. Öyle ki, istenci; gökyüzüne bırakılacak –bir uçurtma– mutlak iyiliğe ve güzelliğedir. Hasreti; yerküreye inmeyecek bir umut uçurtmasınadır, gökyüzünedir.

Kahkaha atmalı ve ağlamalı yerkürenin şu haline. Bir övmedir, ağlayışı; aşkı ve ölümü. Ve bir yermedir, kahkaha atışı; zavallı kenti.”
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Cevap: Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe

bu berduş her kimse çok sevdim,dedemin dükkanında deri tuzladığım zamanlar geldi aklıma ve yüzlerce kilometre yürüdüğüm yollar,ve Anadolu'nun sıcak yüzlü insanları..

Hoşgeldiniz Samet Aras,ve dolu dolu geldiniz..
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Cevap: Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe

bu berduş her kimse çok sevdim,dedemin dükkanında deri tuzladığım zamanlar geldi aklıma ve yüzlerce kilometre yürüdüğüm yollar,ve Anadolu'nun sıcak yüzlü insanları..

Hoşgeldiniz Samet Aras,ve dolu dolu geldiniz..

Hoşbulduk :)

Berduş adılların olmadığı bir haldir, bir bütünlüktür...

Deri tuzlamak... ne güzeldir... bizde artık sadece bayramlarda yapıyoruz. O hali hissetmek uğruna eldiven giymiyorum. Ellerim tuzdan dolayı yanıyor, yaralar oluyor. Babam, abim ve ben birer kütüğe oturup biraz soluklandıktan sonra bakışlara daldığımızda; geçiyorum herşeyden, söze gelmez hallere uzanıyorum..
 

birazdahaderinmavi

Kahin
Yeni Üye
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,442
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
59
Cevap: Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe

siz, ( ya da berduş, yahut berduşla birlikte siz) şiir yazmalısınız... içtenlikle öneriyorum...
 

Nejdet Evren

Kahin
Yeni Üye
Katılım
19 Ağu 2008
Mesajlar
3,589
Tepkime puanı
179
Puanları
63
Yaş
60
Cevap: Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe

hasretini/özlemini "yer-küreye" çevirmeli; yer-yüzü-cenneti berduş/ber-düş-ün öncesi ve sonrası ile yakında ilgilidir.

not: berduş/ber-düş yakınlaştırmasını yaptığım için benimsenmiyorsa deklare edilmelidir.
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Cevap: Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe

siz, ( ya da berduş, yahut berduşla birlikte siz) şiir yazmalısınız... içtenlikle öneriyorum...

Bu sözünüz, bende bir kıvılcım uyandırdı; bir sarılma... rüzgar esintili bir yelten...

hasretini/özlemini "yer-küreye" çevirmeli; yer-yüzü-cenneti berduş/ber-düş-ün öncesi ve sonrası ile yakında ilgilidir.

not: berduş/ber-düş yakınlaştırmasını yaptığım için benimsenmiyorsa deklare edilmelidir.

Bu "yakınlaştırma" dostun uzattığı eli sıkmak kadar tabii oldu. Fakat berduşun istenci; mutlak iyiliğe ve güzelliğe. Yerküre halleri bunu hak etmiyor. Kaldı ki müsade etmez; devlet(ler),din(ler),ülke(ler), sınır çizgi(leri) ve en önemlisi de insan(lar) - koca göbekli tüccarlar-. Hem ölüm öteye geçiş değil midir? yerkürede mutlak iyiliğe ve güzelliğe erişeceksek, nedendir ölüme kavuşmamız?
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Cevap: Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe

Sobanın Üstündeki Güğüm

İyiliğin, bir istenç hali midir? Yahut bir salt oluş mudur?
Tanrı, iyi olmama haline kötülük –kendisine zıt bir hal- dediği için midir, iyi oluşun?
Sana başka bir –yazgısal– yol uzatmadığı için midir?

Yerküre tütüşü maviye bir sobadır. Bedenler, güğümdeki damlalardır.
Ölüm uyandırır tini; Tanrı’ya, bir buhar, bir bütünlük halinde.

Bir iyilik edişin, neden kendini; ekmek ocağındaki somunu aç gözle süzer hale bırakır?

Şu halde, iyi oluş; kendini –mutlak koruyucu– bir kanadın altına bırakmak değil midir?

Bir erdem, nasıl müsaade eder; yerkürede kötülüğü yeğlemiş –bedene– tine, yukarıdan bakışı, yerişi, onları itişi.

Uyanışı bir ölçüte mi bağlıdır; iyiliğin, bir ilinti yumağı mıdır; kan bağı, aile bağı yahut ötekilerle.

Öyle ki, cılız bir rüzgârın dahi adıma bırakacağı bir tane olmalı, vermeli kendini, bambaşka başkalıklara, hallere…

Aynı halde, şu bağlantıdaki taslağın 63. sahifesindedir:
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Cevap: Berduş'un Edişleri / Çizekler; mutlak iyiliğe ve güzelliğe

Öteye; Elin Elinelikten

Şu, kesinkes salt bir dostun yeğleyişidir; bir elini diğer eline uzatmaktansa, iki elini de ona –dosta– uzatışı.

O ki, salt dostlukta uyanmak uğruna, kendinden geçer; yanacağını bile bile bırakır kendini, bir somun edasıyla ocağa,
ve ona uzanmak uğruna; bir çınar kökü gibi toprağın altından olmaktan çekinmez.

Ona gökteki bir ikilem yolu uzatsanız; şu halde, dost, adımlara o ikilem yolunun ortasından koyulur.
Öyle ki, orada bir patika yahut ötekiler olmasa dahi.

Dostluğun tini akışta bir sudur; mutlak halde bir saltlık. Onu, ne kötülük ne de yanlışlık kendine bürüyebilir.
Dostun uzanışı kıyaya vurur, mutlak iyilikte ve güzellikte.

Şu ne iledir, bilemem; bir tinde dostluğun uyanışı. Uzatışım öyle ki, bu –öylesine– bir tesadüf ediştir.

Öyle de değil midir? Bana kalırsa; dostluk mutlaktır. Ölümün ise bir esenleyişe uzanır; dostluğu.

Şu dostluğun güzelliği yerküre sözcüklerine gelmez. Yerkürede ona götürecek ne bir harf vardır, ne de bir çizgi.
Eğer istencin öteye ise; bu tindedir.



Yapmacık dost ise bir arayışladır; gökyüzünden dolu yağdığında kendisine bir çatı, üşüdüğünde bir ateş,
acıktığında da bir ekmek ocağı. Şu ki, onun arayışı bir erdemde uyanış değildir...


Aynı halde, şu bağlantıdaki taslağın 64. sahifesindedir:
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Mayhoş Dağ Sinleri


— Öteye dair bilinmezlik.

Berduş, ateş ocağından eline aldığı buğday somununu esmer bir kâğıda bıraktı. Bir kasabadan dağ sinlerine doğru yola koyuldu.

Dağın etek yolunda bir ölü gördü. Yanına varana dek onu bir koyun sandı, meğer ki beyaz bir kurt imiş.

— Yoldaş, sana bir sin yapmadan adımlara koyulamam…

Kozalak ağaçlarına sarılmış bir ovaya geldi. Cılız bir dere gördü. Kendini, mayhoş dağ sinlerinin bitişiğine bıraktı. Bir Kızılderili ateşi yaktı. Sırtını verdi, kozalak yapraklarına; derenin ve esintide raks eden ateşin elinde.

— Sestir, alıp götüren. Söz ise, çöle bürünmüş bir dal değil midir?

Berduş, adımlara koyuldu.

— Yavru yılan ve genç kertenkele, sizlere haksızlık edemem. Doğanızda; benden kaçış var. Fakat bende, sizinle olmaya dair ufuk olamam…

Kayalıklı bayırlar atlattı.

— Nedendir, başıma yaş bir kozalağın düşmeyişi? Ben ki, bu halde, güzelliğe dair örtüyü çekemem.

Berduş, bir tepeye geldi. Bir tepsi ovasına, mayhoş titreşimler bıraktı.

— Her tepenin ardı bana öyle gelir ki, şaşar seyre dalarım.

Berduş bir taşa yaslandı. Taşa, gelişigüzel kara zeytin çekirdekleri bıraktı. Onlara bakıp, düşlere daldı. Bir eflatun çiçeği evinden döndüğünde, güneş yerküreye sırtını çevirdi.

— Seviye dair bir sarmaşık dalı, adımların yâri, tembelliğin enlerinde bir aylaklıktayım. Nedendir bunun bana öte gelişi.

Berduş, atların iz bıraktığı bir dağ patikasında yola koyuldu.

— Alaycı kuş, şu cılız ıslığımı yerküreden nasıl sana kavuşturayım. Sana haksızlık etmem. Haydi, alay et.

Gökyüzü bir gece koyuluğuna gitti.

— Kızıl bir nar denli çok yıldız halkı, elimi uzatışım; sizi gökyüzü evinden etmeye değildir.

Ürkek nal sesleri, gecenin duru sessizliğine geldi.

— Nedendir, kaçışın? Ben ki, seni görmeden dost buldum.

Berduş, kendini usanmışlığa bıraktı; bir tepede at gölgelerini görünceye dek.

— Sözün gelişi, hep bir midir? Birisi sana “karın ağrısı” dese, sen bu uğura bir tecrübe etmiş değilsen, sana bir kuruluk gelmez mi?

Berduş, toprağa iki parça buğday somunu bıraktı. Avucuna zeytin aldı. Bir göğüs güneşi tohumlamak uğruna, kızıl şaraba uzandı.

— Ben ki, gökyüzünde bir tavus kuşu izi görüyorum.

Genç bir kozalak ağacına potinlerini astı. Dibindeki dallara sarıldı. Bir ağaç altı düşüne uzandı.

Gökyüzü aydınlığa gitmeye koyuldu.

Berduş, sessizliğe fısıldayan bir yeniay kuşuna uyandı.

— Koyu ve ak. Acaba, gün ilk zamanını kiminle paylaştı? Bana kalırsa, ikisine de haksızlık etmemiş olsun; biraz koyudan çalsın, biraz da aktan.

Berduş bir derede yıkandı. Ve onu, doğanın şarkısı sardı.

— Nedendir, gülüşünü ellerin ile örtüşün. Ve bana avucunda gülüşü uzatmayışın.

Dere boyunca adımlar attı.

— Kızıl dallar ve sazlarla örtülü bir dere…

Derenin akışı bir göle idi.

— Bir yeşil su ördeği…

Berduş, gölün öte yanına gitmek uğruna; karayı yeğledi.

— İhtiyar bir yelkeni düşlemedim değil.

Toprakta gölgesini gördü.

—Turkuaz bir kahkaha atmamak elde değil; ben günlerce yürümeme rağmen, yine ihtiyar dağ sinlerine geldim.

Berduş, adımlara koyuldu. Üzüm bağlarından, derelerden, çoban köpeklerinden, kiraz tarlası korkuluklarından geçti.

— Günde beyaz güneş var. Başımı toprağa soksam dahi, beni bulur.

— Esintiye bir yılan çıngırağı bırakan patika boyu ağaçlar…

— Ben bir deliyim; gülüşe kaş çatıyorum. Ve kaş çatışa gülüyorum.

Berduş, balık kokulu bir kulübeye gitti. Göğüslerdeki hatıralar tomurcuk açtı.

— Üstadım, bana öyle ben geldin ki; ben beni terk ettim.

— … Ben ki, potinleri daha fazla tecrübe edemem…

Ve berduş, adımlara koyuldu.

—Nedendir, kuşların benden kaçışı. Bıçağım patates doğrar. Baltam ise odun toplamak uğrunadır.

Bir kırsala uzandı. Toprağa, bir yeniay tinselliği bıraktı.

— Onlar ki, önlerindeki yığınlardan güneşi göremezler.

Berduş, gecenin koyuluğunda kükreyen bir ötüş esintisinde kırsalı geçti. Kendini, sık çam ağaçlarına bıraktı.

— Bilemem; şu karga kılıklı kuşun ötüşü, neden bana bir çığlık gibi gelişini.

— Nedendir, onların bir çiçek yerine; altın taşan bir keseye uzanışları.

Berduş, bir kasabaya geldi. Potinleri onarmak uğruna, ihtiyar bir el aradı.
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Bir Zaman Sillesi

Berduş, bir kavak ağacına gitti. Asayı toprağa vurdu, bir yel kuyusu kazdı.

— Neden, onlar bir kandırış iledir? Ki, onlara giden, kötülüğe dair adım atmamış olsun. Şu ki, onlarda, saflık bir erdem değil, bir avanaklıktır.

— Onların ağızlarında şu vardır; saflık bir düşkünlüktür.

— Bir zorbadır ki, insandan başka nicelerini bilir. Meğer ki, onun bilişi bir yanılsamadır.

Gün be gün, dört esinti kükreyip durdu, kuyuya.

— Yel, anca kükrer durur; berk bir göğüse.

— Sevidir, seni göğsünden öteye götüren.

Berduş, yulak halkına gitti. Bir şarkı tohumladı, ışıltılı pınar ellerde.

— Yoldaşım, deniz kıyısında hiç taş görmedim ki; zaten gelecek olan suya hasret duya yahutta seslene dursun.
Yel kuyusu; üç armonika esintisi bıraktı, yerküreye.

— Hüzünlü bir eldir, güzelin örtüsünü kaldıran.

— Esintiden öncesi, hep bir ümit sarılışıdır.
 

SametAras

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2013
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Gök Bağdaşı


Berduş, göğsünde bir bağdaş ateşi yaktı. Göğe aydınlık yollu bir dolunay geldi.
Yel ki, dağın omuzunda çınlayıp durdu.

— Eğer alışmasaydım şu açlığa; dönüp dolaşacak ve bana söylenecekti.
Alışmak, bir yitiriş değil midir? Şu halde, yitirişte zıddını elde ediş değil midir?

— Şey hep bir feda edişledir. Şu ki; gökkubbe için, kendini topraktan alır.
Denizin öte yakasına kavuşmak uğruna, kuruluğunu terk eder.

— Zamanın parmağıdır, an; o değil midir, sana eskiyi yahut yeniyi yol kılan.

— Sen ki, bir dostsun.

— Onlar, bir çukur ışığında kuşları seyre dalarlar, ne bu yapışlarının farkındadırlar ne de kuşlar onlardan başkasıdır.

Ovaya, ince bir türkünün çarıkları geldi. Göğün dalında bir şölen şahlandı.

— Devlet bir yamanış çukurudur. An be an, biteviye bir yamanışladır.

— Aydır, bir dağ yolunu aydınlatan.

— Nedendir ki, insanların sadece söz bağını yeğleyişi. Söz ki, erdemi kovalar.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
ufka bağdaş kurmuş güneş,ha battı ha batacak

bu sözlere aç ruhları,berduş ne zaman sulayacak

hancı,yolcu,berduş,giden,gelemeyen,hoş sedalar

tadı zihinde kalan düşün üstünde kaydırmacalar
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Taslak uçmuş olmalı galiba;
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst