Benlik bilinci aktarılabilir mi ?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde ikarus tarafından oluşturulan Benlik bilinci aktarılabilir mi ? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,546 kez görüntülenmiş, 17 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Benlik bilinci aktarılabilir mi ?
Konbuyu başlatan ikarus
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan ls2

ikarus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Haz 2019
Mesajlar
4
Tepkime puanı
1
Puanları
1
Bilim kurgu filmlerindeki gibi bilinç aktarımının mümkün olduğu bir evren hayal eder isek, yedeklediğimiz benlik bilincimizi, klonlanmış olan bedenimize öldükten sonra geri aktarır isek, gözlerini açan kişi kendimiz mi oluruz yoksa tamamı ile kendimizle aynı başka bir birey mi ? Benliğimizin salt orijinini ne oluşturur ? Peki kopyaladığımız benliğimizi bir klona henüz ölmeden önce aktarır isek aynı benliğe sahip iki kişi var olabilir mi ? Benliğimizin birincil anahtarı nedir ?
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
1 <--- Burada bir tane "bir" var, ----> 1 burada da bir tane "bir" var. İkisi de aynı bir olmasına rağmen iki taneler, bu durum onları aynı mı yapar farklı mı yapar? Aynı yapar çünkü tamamıyla özdeştirler; farklı yapar çünkü iki tanedir, birisi birinci "bir"dir diğeri ikinci "bir"dir.

İnsanın kişiliğini yaşanmışlıklar oluşturur. Doğduğunda yaşanmışlıklar "0"dır büyüdükçe yaşanmışlıkların artar, çeşitlenir, bazen yaşanmışlıklarını sen seçersin ve sonunda aynı senin farklı bir hali olursun.

Yani sen öldükten sonra klonun uyanırsa "Aaa en son ölmüştüm ben, ne oldu da şimdi uyandım?" demeyeceksin. Sen sonsuza kadar ölmüş olacaksın, klonun da senin klonlama verilerin alındığında sahip olduğun bedenle ve anılarla uyanacak.

Bu durum senin dışındaki insanlar için hiçbir şey değiştirmeyecek çünkü diğer sen de aynı asıl sen gibi düşünecek senin gibi hareket edecektir.
 
Son düzenleme:

ikarus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Haz 2019
Mesajlar
4
Tepkime puanı
1
Puanları
1
Peki bu doğrultuda benliğimizin değişmez ve kopyalanamaz yapısı nedir ? Birincil tözümüz nedir ? Aslında asıl varmak istediğim nokta burası. Söylediğin şeylerle birebire hemfikiriz bu arada :)
 

xmatrix

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2017
Mesajlar
90
Tepkime puanı
10
Puanları
8

Yukarıdaki konuyu incelerseniz bilinç neden kopyalanamaz anlatılıyor..
 

ikarus

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
3 Haz 2019
Mesajlar
4
Tepkime puanı
1
Puanları
1
Bilincin çalışma sisteminin bir mekanizma olmadığını ve bu doğrultuda ruha benzediğini yazmışsınız. Burdan hareket ile de bilincimizin kopyalanabileceğini, fakat ruhumuzun kopyalanamayacağı anlamını çıkartmamı istemişsiniz anladığım kadarı ile. Fakat bilinç yapısı her ne kadar mekanik olmayan, metafizik bir kavram olsa da bu “düşüncelerin” beynimizdeki semptomların ve nöronların elektrik aracılığı ile etkileşime geçmesi doğrultusunda ortaya çıktığı bir gerçektir. Elektriğin bir madde olup olmadığı(mekanizma yapısı olup olmama bağlamında) tartışması bir kenara dursun, bilinç sistemimizin de bir çalışma yapısı vardır. Mekanizmadan kasıtınız tam olarak nedir belirtmemişsiniz fakat çevresel etkenlerden neden-sonuç ilişkisi ile geliştirdiğimiz bilincimizin de bir çalışma sistemi vardır, en basitinden biraz önce sözünü ettiğim neden-sonuç ilişkisi gibi.
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Benlik nedir? Benlik bilinci nedir? Aktarımı nedir nasıldır-niye?
 

xmatrix

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2017
Mesajlar
90
Tepkime puanı
10
Puanları
8
Bilincin çalışma sisteminin bir mekanizma olmadığını ve bu doğrultuda ruha benzediğini yazmışsınız. Burdan hareket ile de bilincimizin kopyalanabileceğini, fakat ruhumuzun kopyalanamayacağı anlamını çıkartmamı istemişsiniz anladığım kadarı ile. Fakat bilinç yapısı her ne kadar mekanik olmayan, metafizik bir kavram olsa da bu “düşüncelerin” beynimizdeki semptomların ve nöronların elektrik aracılığı ile etkileşime geçmesi doğrultusunda ortaya çıktığı bir gerçektir. Elektriğin bir madde olup olmadığı(mekanizma yapısı olup olmama bağlamında) tartışması bir kenara dursun, bilinç sistemimizin de bir çalışma yapısı vardır. Mekanizmadan kasıtınız tam olarak nedir belirtmemişsiniz fakat çevresel etkenlerden neden-sonuç ilişkisi ile geliştirdiğimiz bilincimizin de bir çalışma sistemi vardır, en basitinden biraz önce sözünü ettiğim neden-sonuç ilişkisi gibi.


Bilinç konusu felsefenin en anlaşılması zor konularındandır.. Öncelikle bilinç denince her insan farklı şeyleri anlayabiliyor.. Aklın bir çok fonksiyonu bilince dahil edilebiliyor.. Burada bile bir ortak düşünce yok... Onun için öncelikle ben bilinç olarak neyi kast ettiğimi açıklamak isterim.. Tek kelime ile “FARKINDALIK” diyebiliriz.. Ama nasıl farkın dalık... Şimdi aklımız ; mantık , hafıza , gibi bir çok işlevi yapıyor değil mi .. İşte bu işlevleri yaparken yapılan işlemleri yapan veya işleten değilde sadece bunların farkında olan bir iç benin varlığını anlatmak istiyorum.. Anlatmak istediğim sadece bu basit farkında olma hissi o kadar... Düşünmek , aşık olmak , duygulanmak , çözüm bulmak , v.s. Ayrı şeylerdir.. bunların farkında olmak ayrı bir şeydir..



Dijital sistemler konusunda bir çok insan yeterli bilgiye sahip değildir.. Mesela yapay zeka diyorlar.. Yapay zeka beyin işlevlerini yapabilir ama farkındalık hissi yoktur.. Dünyanın en zeki yapay zekaları dahi farkındalık hissinden yoksundur.. Burada şöyle bir handikap var tabi.. Farkında değilse neden mantıklı davranabiliyor o zaman.. Farkındalığı şu şekilde anlamamamız gerekiyor.. Yaptıklarının doğruluğunu veya yanlışlığını kontrol edebilmek ayrı bir şeydir.. Bu işlemleri yaparken bunun farkındalık hissi yaşayarak yapmak ayrı bir şeydir.. Bunu şöyle bir örnekle anlatmak isterim domino taşları ile yapılan gösterileri bilirsiniz.. Taşları arka arkaya dizerler.. Bir taşı devirince o taş diğer taşları devirir ve ortaya muhteşem bir sonuç çıkar.. Peki domino taşları yaptığı gösterinin farkındamıdır?? Bilgisayarda böyle sadece daha teknolojik o kadar..

İnsan oğlunun en büyük farkı budur.. Her şey taklit edilebilir.. Fakat farkındalık hissi oluşturulamaz.. Bunun sebebini ise yazımda anlattım.. Çünkü bu his mekanik bir yapı gibi görünmüyor..Mekanik yapı derken mekanizmaları kast ediyorum evrendeki her incelenen yapı elektrik dahil bir mekanizma alt yapıya sahiptir..


Bahsettiğim farkındalık tözü açıklanamaz bir yapıdır.. Çalışma mekaniği madde aleminde kurgulanamaz gözükmektedir..

İşte bu yüzden.. Beyindeki nöronlar , eletriksel sinyaller , neden-sonuç ilişkisi beyinsel işlevlerin mekanizma yönüdür ve yapay zeka tarafından taklit edilebilir.. Ama farkındalık tözü bunların dışında özel bir yapıdır..
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
Avatar 2045 Projesi'ni inceleyiniz, yapılmak istenen aşağı yukarı bu başlıkta yazılanlara ışık tutuyor.

 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
Eğer bunu modern biyoloji felan ifade etseydi
Bir bedendeki (fizik bedendeki) mental algı, anı, hafıza-geçmiş, deneyim öğrenme bğtününü ve kalıbını, kişi kişilik kalıbını , kişinin tüm yaşam örüntüsünü elekteomanyetik ya da digital vb. olarak (veri olarak) transfer ederek ya da kopyalayarak ya da kaydederek ne yapmaya çalıştığımızı ve bunun mümkün olup olmadığını mı sorardı?
Ölümsüzlük mü arıyoruz?
Fizik bedenin dondurulması işlevi var. Bunun haricinde remolekülerizasyon ya da maddenin (hatta uzay zamanın kopyalanması tekrarlanmasıyla) eş kopya yaratma gibi bir teknolojiden sözediyoruz sanırım
Bilmiyorum
Şimdilik doğurarak ve çoğalarak yeni insanlar yapıyoruz
Yeni başka ve benzer
Benden 2 tane olsaydı geçinebilir miydim bilmiyorum ve bunu metak ettim ama bölünürdüm ve onu işe koşardım. Kendimi işe koşardım... Artardım...

Benim anladığım fizik bedenin (ve orada ne varsa duygusal düşünsel mental alanın) çok boyutlu kaydı ve tekrarı.
Başka bir fizik yapı ile bu örtüştürülebilir mi bilmiyorum
 

Objectivity

Kahin
Onursal Üye
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
319
Puanları
83
milestones_small_en.jpg


Avatar A 2015-2020 / Beyin kontrolü ile yönetilen insan vücutlu robot kullanımı. (BCI: Brain-Computer-Interface)
Avatar B 2020-2025 / Ölen insanın beyni avatara nakledilecek.
Avatar C 2030-2035 / Ölen insanın tüm kişiliği yapay bir beyin sayesinde avatara transfer edilebilecek.
Avatar D 2040-2045 / Hologram şeklinde avatar.


Bu konuyu daha önce tartışmıştık ve komik bulanlar da olmuştu fakat Ruslar bu konuda kararlılar, ömrümüz yeter mi bilmiyorum ancak sonucu çok merak ediyorum.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bilim kurgu filmlerindeki gibi bilinç aktarımının mümkün olduğu bir evren hayal eder isek, yedeklediğimiz benlik bilincimizi, klonlanmış olan bedenimize öldükten sonra geri aktarır isek, gözlerini açan kişi kendimiz mi oluruz yoksa tamamı ile kendimizle aynı başka bir birey mi ? Benliğimizin salt orijinini ne oluşturur ? Peki kopyaladığımız benliğimizi bir klona henüz ölmeden önce aktarır isek aynı benliğe sahip iki kişi var olabilir mi ? Benliğimizin birincil anahtarı nedir ?

Birebir klonlandıktan sonra klonumuzda kendisini 'ben' olarak hissederse bu durum bilincimizin bir yanılsamadan ibaret olduğunun aslında bizi biz yapan bir tözün olmadığının kanıtı olur bana göre.

hepimiz kendimizi 'ben' olarak hissediyoruz. bu ortak hissiyat dışında bir kanıtımız yok.

biraz açarsak, bu 'ben'dediğimiz şey; kendimizle,bedenimizle ve dışımızdaki şeylerle kurduğumuz ilişkiler olarak tanımlanabiliyor. kendimizin kendimizle kurduğu ilişkinin ise bir kanıtı mümkün değil. başka bir deyişle düşünenin kendimiz olduğuna inanıyoruz. evet bu bir inanç. ve yukarda dediğimiz gibi bir klonlama mümkün olursa bu durum bu inancın doğru olmadığına bir kanıt olacaktır bana göre.

ve diğer canlılara bakalım, onlarda kendilerini kendileri olarak algılıyorlar. ve birçok güdümüz müşterek. bizlerin onlarda üstünlüğü farkında olduğumuzun farkında olup bunun üzerine düşünce,felsefe ve bilim yapabiliyor olmamız. bunları yapabiliyor olmamamız bizde ruh gibi özel bir yapının varolduğuna veya sizin dediğiniz gibi benliğimizin birincil bir anahtarının varolduğuna kanıt değildir bana göre.

farkındalığımız gereği kendimizi kendimiz olarak kabul etmek zorundayız. yani bu beden benim,bu duygular benim,bu düşünceler benim, dışımdaki insanlar ,nesneler ve doğa ile ilişki kuran benim. ben varım, benim iradem var gibi kabuller. bunun aksi bizi bir tür deliliğe götürecek ve bize yeryüzünde yaşama/varolma şansı bırakmayacaktır.

Ancak mutlak bir kanun,mutlak bir bilgi veya mutlak bir tanrı garantisi altında gerçek bir tözden bahsedilebilir. ve kimsenin elinde bu bahsettiklerimin varolduğuna dair yanlışlanamaz bir kanıt yoktur henüz.. şu an için baskın görünen görüş bizlerde varlık denilen bu devasa devinimin birer parçasından ibaretiz. (şunuda belirteyim ben bilinmezciyim ve bu materyalist düşünceyi baskın bulsamda gerçek budur diyecek kadarda değil)
 

xmatrix

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2017
Mesajlar
90
Tepkime puanı
10
Puanları
8
Birebir klonlandıktan sonra klonumuzda kendisini 'ben' olarak hissederse bu durum bilincimizin bir yanılsamadan ibaret olduğunun aslında bizi biz yapan bir tözün olmadığının kanıtı olur bana göre.

hepimiz kendimizi 'ben' olarak hissediyoruz. bu ortak hissiyat dışında bir kanıtımız yok.

biraz açarsak, bu 'ben'dediğimiz şey; kendimizle,bedenimizle ve dışımızdaki şeylerle kurduğumuz ilişkiler olarak tanımlanabiliyor. kendimizin kendimizle kurduğu ilişkinin ise bir kanıtı mümkün değil. başka bir deyişle düşünenin kendimiz olduğuna inanıyoruz. evet bu bir inanç. ve yukarda dediğimiz gibi bir klonlama mümkün olursa bu durum bu inancın doğru olmadığına bir kanıt olacaktır bana göre.

ve diğer canlılara bakalım, onlarda kendilerini kendileri olarak algılıyorlar. ve birçok güdümüz müşterek. bizlerin onlarda üstünlüğü farkında olduğumuzun farkında olup bunun üzerine düşünce,felsefe ve bilim yapabiliyor olmamız. bunları yapabiliyor olmamamız bizde ruh gibi özel bir yapının varolduğuna veya sizin dediğiniz gibi benliğimizin birincil bir anahtarının varolduğuna kanıt değildir bana göre.

farkındalığımız gereği kendimizi kendimiz olarak kabul etmek zorundayız. yani bu beden benim,bu duygular benim,bu düşünceler benim, dışımdaki insanlar ,nesneler ve doğa ile ilişki kuran benim. ben varım, benim iradem var gibi kabuller. bunun aksi bizi bir tür deliliğe götürecek ve bize yeryüzünde yaşama/varolma şansı bırakmayacaktır.

Ancak mutlak bir kanun,mutlak bir bilgi veya mutlak bir tanrı garantisi altında gerçek bir tözden bahsedilebilir. ve kimsenin elinde bu bahsettiklerimin varolduğuna dair yanlışlanamaz bir kanıt yoktur henüz.. şu an için baskın görünen görüş bizlerde varlık denilen bu devasa devinimin birer parçasından ibaretiz. (şunuda belirteyim ben bilinmezciyim ve bu materyalist düşünceyi baskın bulsamda gerçek budur diyecek kadarda değil)



Nedense bu bilinç konusu karman çorman edilip durulur.. Zor konu oluğundan sanırım.. Tanımınız eksik gözüküyor hojam .. Bir robotta kendi devreleri ve dış dünya ile ilişki içerisindedir..Ama farkındalık yoktur.. 'BEN' dediğimiz varlığın bedenimiz ve bedenimiz aracılığı ile dış dünya ile kurduğu bir ilişki vardır.. Fakat bunu 'FARKINDALIK' farkı ile gerçekleştirir.. Ayrıca bilimsel deneylerde dış dünya ile ilişkisi hasebiyle 'ben' varlığının kanıtı varmış gibi gözüksede daha önceki yazılarımda değindim gibi bunlar hatalı deneylerdir.. 'Ben' varlığı Hiçbir deneyle ispatlanamaz.. Sadece farkındalığımızı kendi içimizde bilebiliriz...


Bilinçaltını bilirsiniz... Nedir bilinçaltı ??

Ben dediğimiz farkındalığımız beynin bütün işlemlerini gözleyemez.. Mesela bir problem çözüyoruz değilimi bazen cevap aniden aklımıza gelir.. Buna benzer aniden aklımıza gelen çok şey olabilir.. İşte buna bilinçaltı diyoruz.. Beyin bir çok işlevi yapıyor ve ben düzeyine sonuç olarak ulaştırıyor.. Yani 'ben' beyni kaplamıyor bir noktada işlev görüyor.. İşte sizin ben dediğiniz şeyin vücudumuzun beyin işlevleriyle böyle bir ilişkisi vardır.. Ayrıca bu , 'BEN' varlığının beynin işlevleri sonucu ortaya çıkan bir sonuç değilde ayrı bir yapı olarak çalıştığını gösterir.. Yani organlarımız nasıl farklı görevlere ayrılmış ise bilinçte beyinde kendine ayrılan ayrı bi görevi yerine getirmektedir..


İşte bu sonuca ulaştıktan sonra bu görevi yapan beyin bölümünün mekaniğini çözmek kalmıştır geriye.. Aslında çok basit değilmi.. Altında üstünde bir şey yok gibi .. Sadece farkındalık hissi o kadar basit.. Ama kazın ayağı böyle değil.. Bu kadar basit olmasına rağmen mekaniği gözükmüyor.. Evrendeki Hiçbir yapıya benzemiyor.. En bilmediğimiz bilimsel mekanikler bile teorikte olası bir mekanik işaret eder.. Ama farkındalık tözünde bu özellik yok.. Onun için farklı özel bir yapı diyorum..


Bu yüzden çözümü olmayan bir yapının kopyasını oluşturanayız.. Oluştursak bile yeni yapının içindeki benin ispatını yapamadığımız için başarılı olup olamadığımızı bilemeyiz.. Öncelikle 'BEN' in mekaniği çözülmeliki daha sonra kopya yaptığımızdan emin olalım.. Yoksa kopya bizim gibi davranabilir.. Hatta öyle ki iç ben olmadan birebir klonumuz olduğuna emin olabiliriz.. Ama önemli bir soru çıkıyor oraya farkındalık yetimiz olmasaydı diğer herşey var olsaydı yine aynı olabilirmiydik??.. Bu sorunun cevabı evet çünkü yapay zekalı sistemler farkındalık sahibi olmasada insan gibi davranabiliyor..


Hal böyle iken mutlak kanun çok konuda yok hojam.. Çok şey muallakta.. Ama şöyle bir seçim hakkımız var.. En mantıklı olanı seçmek.. Hayatım boyunca cevabını bulamayacağım bir soruda boşlukta kalacağıma en mantıklı olanını seçmek daha akılıca sanırım.. Sizin dediğiniz gibi en popüler diye felsefi düşünce bunu kabul edemez , felsefe en mantıklı olanı araştırmak içindir..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Ben dediğimiz farkındalığımız beynin bütün işlemlerini gözleyemez.. Mesela bir problem çözüyoruz değilimi bazen cevap aniden aklımıza gelir.. Buna benzer aniden aklımıza gelen çok şey olabilir.. İşte buna bilinçaltı diyoruz.. Beyin bir çok işlevi yapıyor ve ben düzeyine sonuç olarak ulaştırıyor.. Yani 'ben' beyni kaplamıyor bir noktada işlev görüyor.. İşte sizin ben dediğiniz şeyin vücudumuzun beyin işlevleriyle böyle bir ilişkisi vardır.. Ayrıca bu , 'BEN' varlığının beynin işlevleri sonucu ortaya çıkan bir sonuç değilde ayrı bir yapı olarak çalıştığını gösterir.. Yani organlarımız nasıl farklı görevlere ayrılmış ise bilinçte beyinde kendine ayrılan ayrı bi görevi yerine getirmektedir..


İşte bu sonuca ulaştıktan sonra bu görevi yapan beyin bölümünün mekaniğini çözmek kalmıştır geriye.. Aslında çok basit değilmi.. Altında üstünde bir şey yok gibi .. Sadece farkındalık hissi o kadar basit.. Ama kazın ayağı böyle değil.. Bu kadar basit olmasına rağmen mekaniği gözükmüyor.. Evrendeki Hiçbir yapıya benzemiyor.. En bilmediğimiz bilimsel mekanikler bile teorikte olası bir mekanik işaret eder.. Ama farkındalık tözünde bu özellik yok.. Onun için farklı özel bir yapı diyorum..
bu kadar karmaşaya gerek var mı..

'ben' duygusu bazı beyin hastalıklarında veya beynin kimyasına etki eden bazı uyuşturucuların etkisi altında kaldığında kaybolmaktadır. özel yapı hipotezinizi çürüten bu durumlara karşıda argüman geliştirmeniz gerekli sevgili xmatrix..
 

xmatrix

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2017
Mesajlar
90
Tepkime puanı
10
Puanları
8
bu kadar karmaşaya gerek var mı..

'ben' duygusu bazı beyin hastalıklarında veya beynin kimyasına etki eden bazı uyuşturucuların etkisi altında kaldığında kaybolmaktadır. özel yapı hipotezinizi çürüten bu durumlara karşıda argüman geliştirmeniz gerekli sevgili xmatrix..


Sayın hojam;

Aslında bu argümanı sizden beklerdim.. :) Basit bir çözümü var tabi bakış açısı ile ilintili..

Hocam düşüncenize göre beyin bozulduğunda 'BEN' de bozuluyor.. O zaman 'BEN' beyin gibi mekanizma bir yapı diyorsunuz.. Peki hojam olaya şöyle bakarsak.. Beyin bozulduğu zaman 'BEN' ile iletişim koptuğu için 'BEN' kayboluyorsa.. Yani kapsama dışında kalıyorsa..:) O zaman hipotezimiz kurtulur değilmi hojam.. Ama her halukarda ne olduğunu bilmiyoruz değil mi ,.. Bu konuda tam bir bilgi olmadığı için hipotezi çürütecek veya destekleyecek bir kanıt olamaz ...

Ayrıca 'BEN' in ispatı hiç bir şekilde yapılamazken 'BEN' duygusunun yok olduğunu nasıl anlıyoruz.. Akıl sağlığı bozuk bir insanda bunu anlamak daha zordur.. Ney kaybolursa 'BEN' gitttiğini anlayabiliriz ki.. Yoksa hastanın kanıları üzerinden mi hareket ediyoruz..


Bu karmaşa değil sayın hojam.. Bu bilim.. Bu mantık.. Bu aklın çözümüdür..
 

ÜstünKişi

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
21 Ocak 2018
Mesajlar
744
Tepkime puanı
114
Puanları
43
Sayın hojam;

Aslında bu argümanı sizden beklerdim.. :) Basit bir çözümü var tabi bakış açısı ile ilintili..

Hocam düşüncenize göre beyin bozulduğunda 'BEN' de bozuluyor.. O zaman 'BEN' beyin gibi mekanizma bir yapı diyorsunuz.. Peki hojam olaya şöyle bakarsak.. Beyin bozulduğu zaman 'BEN' ile iletişim koptuğu için 'BEN' kayboluyorsa.. Yani kapsama dışında kalıyorsa..:) O zaman hipotezimiz kurtulur değilmi hojam.. Ama her halukarda ne olduğunu bilmiyoruz değil mi ,.. Bu konuda tam bir bilgi olmadığı için hipotezi çürütecek veya destekleyecek bir kanıt olamaz ...

Ayrıca 'BEN' in ispatı hiç bir şekilde yapılamazken 'BEN' duygusunun yok olduğunu nasıl anlıyoruz.. Akıl sağlığı bozuk bir insanda bunu anlamak daha zordur.. Ney kaybolursa 'BEN' gitttiğini anlayabiliriz ki.. Yoksa hastanın kanıları üzerinden mi hareket ediyoruz..


Bu karmaşa değil sayın hojam.. Bu bilim.. Bu mantık.. Bu aklın çözümüdür..

Ben duygusu "Ben ... isimli kişiyim, şu yılda doğdum, şurada eğitim gördüm" gibi bir farkındalık mı yoksa "Ben düşünebiliyorum, çevremdeki şeyleri hissedebiliyorum." gibi bir şey mi?

Bu açıdan bakarsak birinci örnekte benliği -daha doğrusu kişiliği- anıların oluşturduğu bilgisine ulaşılabilir. Buradaki benlik hafızanın silinmesiyle yok olabilir.
İkinci örnekte ise benliği bilinç ve farkındalık oluşturuyor. Buradaki benlik ancak beynin işleyişinin durmasıyla yok olabilir.

Bizim aktarmaya çalıştığımız benlik birincisi mi yoksa ikincisi mi? Ya da her ikisinin birleşimi mi?
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Sayın hojam;

Aslında bu argümanı sizden beklerdim.. :) Basit bir çözümü var tabi bakış açısı ile ilintili..

ben şöyle bir hipotez sunayım o vakit. Sanırım siz Tanrı inancı ve islam öğretileri paralelinde ruh/ben kavramının varlığı lehine argüman arayışındasınız. bende diyorum ki buna gerek yok,ruhun varlığını kanıtlamaya gerek yok. 'ben' gibi hissediyor muyuz. evet hissediyoruz. kimse bunu inkar etmez. öyleyse Tanrı davranışlarımızı bu hissiyat üzerinden de sorgulama hakkına sahiptir.
dip not: islamda ruh kavramı çok çetrefilli. olup olmadığı bile tartışmalı. isra 85 bahsedilen ruh kavramıda tasavvufun bahsettiği ruh değil. bu bir yalan. (benim araştırmalarına göre yani)

Hocam düşüncenize göre beyin bozulduğunda 'BEN' de bozuluyor.. O zaman 'BEN' beyin gibi mekanizma bir yapı diyorsunuz.. Peki hojam olaya şöyle bakarsak.. Beyin bozulduğu zaman 'BEN' ile iletişim koptuğu için 'BEN' kayboluyorsa.. Yani kapsama dışında kalıyorsa..:) O zaman hipotezimiz kurtulur değilmi hojam.. Ama her halukarda ne olduğunu bilmiyoruz değil mi ,.. Bu konuda tam bir bilgi olmadığı için hipotezi çürütecek veya destekleyecek bir kanıt olamaz ...

:) evet hipotezin kurtulur ama hipotez olmaktan öteyede gidemez . ileri gidemediği zamanda şahsi inanç seviyesinde kalır.. evet 'ben'i bilmiyoruz kanıtı falanda yok. bu konuda hemfikiriz..

Ayrıca 'BEN' in ispatı hiç bir şekilde yapılamazken 'BEN' duygusunun yok olduğunu nasıl anlıyoruz.. Akıl sağlığı bozuk bir insanda bunu anlamak daha zordur.. Ney kaybolursa 'BEN' gitttiğini anlayabiliriz ki.. Yoksa hastanın kanıları üzerinden mi hareket ediyoruz..

evet gözlem ve kişilerin aktardıklarına göre çıkarımlar yapılıyor bildiğim kadarı ile..
 
Son düzenleme:

xmatrix

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
19 Ocak 2017
Mesajlar
90
Tepkime puanı
10
Puanları
8
ben şöyle bir hipotez sunayım o vakit. Sanırım siz Tanrı inancı ve islam öğretileri paralelinde ruh/ben kavramının varlığı lehine argüman arayışındasınız. bende diyorum ki buna gerek yok,ruhun varlığını kanıtlamaya gerek yok. 'ben' gibi hissediyor muyuz. evet hissediyoruz. kimse bunu inkar etmez. öyleyse Tanrı davranışlarımızı bu hissiyat üzerinden de sorgulama hakkına sahiptir.
dip not: islamda ruh kavramı çok çetrefilli. olup olmadığı bile tartışmalı. isra 85 bahsedilen ruh kavramıda tasavvufun bahsettiği ruh değil. bu bir yalan. (benim araştırmalarına göre yani)



:) evet hipotezin kurtulur ama hipotez olmaktan öteyede gidemez . ileri gidemediği zamanda şahsi inanç seviyesinde kalır.. evet 'ben'i bilmiyoruz kanıtı falanda yok. bu konuda hemfikiriz..


Hojam; inanç ile hipotezi birbirine karıştırmazsak iyi olur.. Hipotez için akılsal&bilimsel bir tez gereklidir.. İnanç için çok zaman buna ihtiyaç olmayabilir..


Ayrıca her insan ateist olsun dindar olsun yola başlarken inanç ile başlar.. Ama en doğrusu inancımızı körü körüne değilde akılsal bir çizgiye taşıyarak gerçeğin peşinde koşmak en güzelidir.. Ateistlikte , dindarlıkta aslında temelde inanç merkezli görüşlerdir.. Çünkü sizin deyişinizle mutlak bir kanun , mutlak bir bilgi veya mutlak bir garanti ile açıklanamazlar.. Ayrıca bilimsel sabitler bile tek gerçek olamayacağı konusunda mantıklı fikirler bulunmaktadır.. Sonuçta hepimizde inançlar çerçevesinde yola çıkarız.. Hiçbir şey kesin değil diye tamamen inançsız olmak insan yapısına aykırı bir durumdur.. Çok insan birilerinin inançlarının olamayacağına inandığı için bilinmezciliği seçmiştir.. Bak ne diyorum İNANDIĞI için , yani onlarda inançlı aslında.. Başka çözümler bekleyisi içindelerdir.
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Hojam; inanç ile hipotezi birbirine karıştırmazsak iyi olur.. Hipotez için akılsal&bilimsel bir tez gereklidir.. İnanç için çok zaman buna ihtiyaç olmayabilir..


Ayrıca her insan ateist olsun dindar olsun yola başlarken inanç ile başlar.. Ama en doğrusu inancımızı körü körüne değilde akılsal bir çizgiye taşıyarak gerçeğin peşinde koşmak en güzelidir.. Ateistlikte , dindarlıkta aslında temelde inanç merkezli görüşlerdir.. Çünkü sizin deyişinizle mutlak bir kanun , mutlak bir bilgi veya mutlak bir garanti ile açıklanamazlar.. Ayrıca bilimsel sabitler bile tek gerçek olamayacağı konusunda mantıklı fikirler bulunmaktadır.. Sonuçta hepimizde inançlar çerçevesinde yola çıkarız.. Hiçbir şey kesin değil diye tamamen inançsız olmak insan yapısına aykırı bir durumdur.. Çok insan birilerinin inançlarının olamayacağına inandığı için bilinmezciliği seçmiştir.. Bak ne diyorum İNANDIĞI için , yani onlarda inançlı aslında.. Başka çözümler bekleyisi içindelerdir.

eyvallah..

varlık ve varoluşu insanoğlunun açıklayamacağı kadar akıl almaz buluyorum. bu yüzden bilinmezci konumdayım. bu açıklanamazlıktan çok güzel teolojiler çıkaran hristiyan ve müslümanlara saygı duymakla birlikte kendi algımda bunları yüzde yüz biçimde deşifre ettiğim içinde bilinmezciyim..
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst