Barışı aramak

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Genel Tartışma Alanı kategorisinde amaudjulepp tarafından oluşturulan Barışı aramak başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 3,773 kez görüntülenmiş, 26 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Genel Tartışma Alanı
Konu Başlığı Barışı aramak
Konbuyu başlatan amaudjulepp
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan "ictenlik"

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
çağın sevgi fikirleriyle donandık bize uymadı -çok açık yüreklilikle yazıyoruz ki insani hasletlerle ve özlemlerle yaşadık ve barış dolu bi dünya umduk -yeni bir dünya hayal ettik kurduk düşündük ve araştırdık -bize ya da gerçeğe uymadı/sığmadı bu sonuçta- savaştan kaçmak olanaksız şiddetsiz sevgi olmaz -biz buna benzer bir yere vardık ama güçsüszüz biliyoruz savaşacak takatimiz direncimiz ya da birliğimiz irademiz yok
herkes kendi öznesinde kendi karmaşasını yaşadı ya da yaşıyor ve belki de bunları birleştirme zamanı

Şiddetsizlik fikirleri-eylemsizlik fikirleri barış ve sevgi fikirleri üzerine zaman geçirdik biz oldukça ve oldukça
ve sonuçta savaşanları-savaşabilenleri onurlandırdık-bize bu kaldı burda da
şimdi mustafa kemal-i kim onurlandırmıyor -şimdi gandhyi de; onun ki de bi savaş barış bakmayın
sokağa çıkabilecek yürekte olanları hep sevgiyle -Belki biz o kadar özgür değiliz -yada özgür yürekli kaçık korkaklarız bilmiyorum
korkuyoruz bu boktan dünyadan hayat kaybetmekten-travmalanmaktan ve zor yaşamaktanda bunu kabul ediyoruz bizler şimdi artık artık
(ya da yaralı acılı bilmiyorum ) ama iş/yer kaybetmekten-tutunamamaktan stabilite kaybından kaçıyoruz zor bize bu da ve zor yaşamak zodur evet
-ben yürekli insanları selamlıyorum -savaşabilen şimdi daha çok ama ve göze alan/göğse alan ki birlik işi aslında ama
dur diyecek takatiniz yoksa yüreğimiz gebe sevgiye ve el vermeye -niçin savaş ve barış öğrenmeyelim ve niçin özgürlük öğrenmeliyim -özgürlük uğrana savaşmak uğraşmak-didinmek çırpınmak varken ve gerçekleri yapmak söylemek varken ki bunlar aslında belki de sevgidir kim biliyor -Şimdi- Sevgi vazgeçebilir-incitebilir ve sevgi kalp kırabilir ve sevgi idealleri uğrana ölebilir-öldürebilir ve öldürmeye göz yumabilir dahası göze alabilir -;Biz buna-bunlara karar verdik
Şimdi insanlar savaşıp dinip durunsunlar bakalım -Bizim savaşımız artık sevgiyle ve sevgiyi de öyle böyle yeniden tanımlıyor -öl ve öldür savaş bu sevgidir -barış-her şey sevgidir -her eylem -sevgi nedir ya biri öğretsin bize artık /Kendini ya da fikrini savunmak ya da gününü göreceği günü inancını ve umudunu/hasletini-özlemini ve yüreğini -kabaran- coşkunluğunu da savunmak sevgiyse merak etmeyin ben seviyorum ki taş taş üstünde bırakamamak kadar yıkıp yağmalamaya kadar seviyorum ; İnsani her şeyi yıkabilirim -yanlışı inandığımı gözümü kırmadan yıkarım- bu bina yürümez çürükse yıkarım inanıyorum sevgi bu- gözümü kırpmadan günü gelirse bunu da biliyorum ben -yüreğim inancı işte; ve herkesi de sevebilirim kocaman yüreğim var buna inanıyorum

içinde insanlar olmadan evleri binaları yıkmak ve taşımaksa sevgi bunu siz cevaplayın ve hadi bunun bir yolunu bulalım
-yine de benim çağım eriyor ve ben öyle kuru düşünceler yazdım çağıma dar bir pencereye gözlemler yumağı ya da kendimce ;dar-şimdi ben kendimi nasıl yaşataiblirim ve neye inanarak görerek ya da yaparak yaşarım ben bilmiyorum
hala hayat eriyor ve kalan kalıyor -neye inanacağız bizler bilmiyorum ve ne yapacağız onu da -bizler- bilmiyoruz
ama insanı evcilleştirmek ve uysallaştırmak sözkonusuysa siz bunu bir düşünün bir düşünün bakalım güç asadır ve korku çağdır-kral değilim yok ordularım yok bir barışa süreyim ben kafamı nereye süreyim olması bir ummana engine süreyim o da yok-bir karmaşa bulamasında aklım eriyor günüm öyle işte kayıp
ne yapılır yapılmalı size soruyorum amaç nedir? nasıl güzle yaşanır bu hayat mutlu ya da benzeri amaçlı inanmış donanmış ve varlık bilir bir halde bu ve ya da umurusamadan ya da benzeri işte cevap neyse

barışı nerde aramalıyız biz azizim uysal bir insana olan inançta mı?
çıkıp savşata mı? insani bir birlikte mi? neyde ama
savaşlar var-ordular var-düzenler var hükümetler var -para var-iş var- aşk var- varoğlu var var ama beklemekte var- beklemek oğlu beklemek var -yaşamamak var-yaşayamama kalır geriye çıktı bırdı işte; Pılını pırtısını toplamış yaşam hayatımızdan çıkmış gitmiş kafaya sıkmış kendi takıntısı kalmış geri işlere bize de postu ölümü-ölüsü -berdi derdi bize kalır
çıkıp yaşayayasın gelse/tutsa öyle olmuyor hemen yaşanamıyor birden de
öyle mutlu olunmuyor
-olur diyen çıksın beri bana öğretsin ya da pay versin mutluluktan ama nerde
olmadı para versin aş versin iş versin ama nerde
ben gezeyim sen gezeyim tozayım eğleneyim ama nerde
benim adıma gülsün diyen var mı bu dünyada beni
ben barıştım hayatla ama işte savaşmaktan barıştım kardeşimle her gün kavga eder barışırdım bunu bile bile de oynardım -ne meret lanet hayat be!
 
Son düzenleme:

amaudjulepp

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Şub 2016
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Savaşmak insanın içinde olan bir haslet,huy,bilinç ama her savaşın kaybedenleri var enkazları var şehidleri var buna rağmen savaşmak diyebilirmiyiz oturup konuşmak varken-- kardes kavgasıyla misket yuvarlayan bebeklerin kavgasından baska bir şey kavga ölüm--
Acılı bir süreç ve inanın kazanını yok şöyle bir düşünürsek ölümün telafisi yok ölümün insana kattığı acının telafisi yok --ölümler olmadan hemen şimdi barışmalıyız---
Savaş yıkıcı barış ise yapıcı sırf bir komutan başbakan emir verdiği için karşımdaki insanı vuramam bu dünya hepimize yeter...
Sırf pakistanlı amerikalı diye bir adamı öldüremem bu insan haklarına aykırı sırf türk olduğunuz için öldürülürseniz ne hissedersiniz?
Müslüman-yahudi-budist diye de birini öldüremem bu kavgalarınhepsi temelsiz ve bütün kimlikler kirli..
Üretmek varken paylaşmak varken hınçla dolmak niye dediğin olmadıysa demokrasiyi kullan yine olmadıysa orayı terk et ama şiddet göstermek çok canice...
İnsan aklı isterse doğruyu bulur ama doğru işine gelmez gelmiyor,Bugun şiddeti yüceltenler tarihtede şiddeti savunanları yüceltirler ve hiç bir savasın fatihi yoktur sadece mazlumları ve katilleri vardır...
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Başlık altında yazılanlar, körü körüne bir şiddet tutkusu, ne zaman nerde nasıl olursa olsun tarzı bir şiddet fanatizmini içermiyor. Şiddeti ve savaşı; tarihsel koşullarında, neden-sonuç ilişkisinden kopararak, insan öldürülmesi teması üzerinden okumaya-bilince çıkarmak bizi nesnellikten koparır. Emperyalizm; hegomanya yollarıyla her yıl savaşlarda ölenlerden çok daha fazlasını çeşitli biçimlerde öldürüyor. Sistemin kendisi zaten savaş olgusu üzerine kuruludur. Savaşların temel nedeni ekonomiktir, daha fazla güç/sermaye elde etmek isteyen tröstler savaşların ardındaki nedenler. Biz bu üretim ilişkisini-çelişkisini , savaşı var eden olguları belirtmeden insan ölümlerinin, toplu katliamlarının maalesef ki önüne geçemeyiz. Devletler, sermayenin çıkarlarını gözeten bürokratik aygıtıdır, Savaşları yaratan bu evrensel nedenleri düşündüğümüzde bir komutanın ya da askerinin barışseverliğini aşan bir kapsayıcılık taşıyor. Kimsenin burnunun dahi kanamasını elbette istemeyiz lakin bu işleyişin getirdiği bir zorunluluktur. Bu konuda yanılmayı inanın çok isterdim, yani şiddet dışı, barışçıl bir yolla kaynakların adilce bölüşümünün sağlanmasını, evrensel bir sistemin bu şekilde kurulmasını ama tarihsel olaylar bize ezen sınıfların hegomanyasını ezilen sınıflar ne kadar örgütlenirse, örgütlensin barışçıl yollardan iktidarı alamadığını gösterdi.

Mustafa Kemal örneğinden devam edersek, Anadolu topraklarının bir çok yerden çeşitli devletler askeri çıkarma yapmış durumda, Osmanlının o anki durumunu da göz önüne aldığımızda, sömürgeci devletleri şiddet dışı bir yolla ülkeden atılabilmesi mümkün müydü? Bu tarz örnekler çoğaltılabilir. Lenin savaşları haklı savaşlar (emperyalizme karşı ezilen ulusların verdiği ) , ve haksız savaşlar (emperyalist savaşlar) olarak gruplandırır.
 

amaudjulepp

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Şub 2016
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
SN.Karakalem kafanızın ilk çözümüne emperyalizm ezilen uluslar işçi haklarını korsanız varacağınız sonuç söylediğiniz gibi olur oysa kafanıza ilk önce barış şiddetsizlik canın kutsallığı insan haklarını yaşam hakkını korsanız başka sonuçlara varırsınız...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 15:48 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 15:47 ----------

Rorty, haklı olarak, “Acı” der, “biz insanları dilleri olmayan hayvanlarla bağlantıya
sokan şeydir.” Ama başkasının acısı karşısında duyulan acıma, yani merhamet yalnızca insana
özgüdür. Hiçbir hayvan bir başkasının acısına ortak olmaz. Demek ki acı duygusu da
hayvandan insana geçerken nitelik değiştiriyor. Bir insanın bir başkasına şiddet uygularken
veya başkası tarafından şiddete uğramış birine acımamamsı onda bu duygunun eksikliğini ve
bu bakımdan onun hayvandan insana geçiş aşamasında kaldığını gösterir. Heidegger’in
sevdiğim sözlerinden biri insanı “varlığın şiiri” olarak tanımlamasıdır. İnsanın gerçekten
böyle bir tanımlamayı hak edebilmesi için onun en azından kimseye şiddet uygulamaması
gerekir. O halde doğamızda var olan şiddetle nasıl başedeceğiz?

---------- Mesajlar Birleştirildi at 15:51 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 15:48 ----------

Bunun bir yolu oyundur. Darwin, oyunun hayvanlarda da bulunduğunu örnekleriyle
göstermiş, ondan daha once de Fr. Schiller, oyunun cansız doğadan başlayıp, bitkiden
hayvana ve insana dek uzanan evrensel bir ilke olduğunu şairce bir sezgiyle bulgulamış,.
”İnsan, sözcüğün tam anlamıyla insan olduğu yerde yalnızca oynar ve o, oynadığı yerde
ancak tam insandır” demişti. Buna göre oyun, tüm basamaklarında doğayla bağımızı
kurabileceğimiz bir görüngüdür. Dahası Schiller, insanlığın bu yetkinleşmesini “güzellik”
olarak nitelemiş, böylece oyunu sanatsal yaratmanın temeline koymuştu. Daha sonra da
Frankfurt Okulu’nun iki önemli düşünürü, Marcuse ve Adorno, Schiller’in evrensel bir ilke
olarak öne sürdüğü oyunu, sanatı, genel olarak kültürü, tasarladıkları ideal toplum için model
olarak önermişlerdi. Bitki bir yana, hayvan ve insandaki güç bolluğu hayvanda oyun olarak,
insanda oyun ve sanat olarak, genellikle söylendikte kültür olarak dışlaşır. Şiddetin kaynağ

---------- Mesajlar Birleştirildi at 15:52 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 15:51 ----------

olan bu güç bolluğunun, kimseye zarar vermeyecek ve insana yakışır biçimde harcanması
durumunda belki de yukarıda Heidegger’den alıntıladığımız insanın varlığın şiiri olduğu sözü
haklı çıkacaktır. Öte yandan nasılki acı duygusu, insan hayvan bağını ve acıma duygusu da
ikisinin ayrılığını gösteriyordu ise, şimdi de oyunun yine bu ikisi arasındaki bağı kurduğunu,
sanatın ve kültürün ayırdığını söyleyeceğiz; ayıranların da birleştiren şeylerin insan
varoloşunda aldığı yeni biçimler olduğunu gözardı etmeden

---------- Mesajlar Birleştirildi at 16:00 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 15:52 ----------

Şiddet, ancak sağlıksız ruhlarda kendi başına bir çekicilik bulabilir. Psikoloji, bu sav için
yeterince örneğe sahiptir. İnancı uğruna yaşamını bile feda edebilecek birine saygı değil,
ancak acıma duyulabilir. Böyle biri sağlıklı değildir. Demek ki şiddet, bu sağlıklı yapının
bozulması sonucunda ortaya çıkan bir eğilimdir. Buna göre şiddetten kurtulmanın kökten
çözümü, sağlıklı insanların oluşturduğu bir toplum yapısına kavuşmaktır. İnsanın doğayla
uyumlu yaşaması, kendi kendisiyle de uyum içinde, sağlıklı olması sonucunu doğurur. Çünkü
bizim doğamızı yapan da doğanın kendisidir. Bir insanın yaşamını bir ideolojinin eline
vermesi, yaşamını soyutlaştırması demektir. Yaşam, tüm içeriklerinden, renklerinden,
seslerinden arındırılmış, soyut, soluk bir düşünce olmuştur artık. Zaten ancak böyle bir
durumda insan yaşamdan vazgeçebilir.
 

Kara Kalem

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
1 Haz 2011
Mesajlar
90
Tepkime puanı
17
Puanları
8
Sevgili amaudjulepp,

Bilindiği gibi olgular onu vareden tarihselliğiyle var olurlar. örneğin biz devlet konusunda düşünmeye başlarsak devletin; üretici güçlerin belirli bir seviyeye geldiğini, kafa-emeğinin ayrıştığını, iş bölümü kavramlarının oluşmasıyla toplumsal sınıfların var olduğuyla anlarız.

Devlet üzerinden verdiğimiz örneği savaş üzerine çevirirsek, sizin bahsettiğiniz iyi niyet dolu barış mesajları, barışı ekonomik ve siyasal bağlamından soyutlarsak haklısınız ama bu yazdığınızın karşı tarafta bir karşılığı yok. Onlar birikimlerine birikim katarak yaşamak istiyor, bu durum milyarlarca insanın yaşamına mal olsa dahi. Yazdıklarınızı anlıyabiliyorum, empati yapıyorum, keşke siz haklı olsanız diyorum. İnsan ölümüne en az sizin kadar karşıyım. Şiddetin kullanım biçimini; bireysel arası ilişkilerde değil, sınıf mücadelesinin şu ana kadar bir aracı olduğunu ve olacağını görmelisiniz, ve savaşları var eden nedenleri görebilirsiniz. Somutlayalim hayatı boyunca ırgatlık yapmış karnını doyurmak için ağaya tüm enerjisini akıtmış bir köylüye ağayı sevdiremezsiniz. Aynı örnek şehirlerdeki işçinin patronuna hissettikleriyle aynıdır. İnsan celladını sevemez. Cellatın insanı sevemeyeceği gibi. Yaşadığı toprakları zapt etmeye gelen düşmana karşı halk dış güçlere karşı sevgi-hümanizm duyamaz. Afrikada milyonlarca insan yaşayabilmek için kilometrelerce yol yürüyüp çamurlu su içip 45 yaşında kadar hayatta kalma mücadelesi veriyorsa, bu insanlardan sisteme karşı, yada sistemi ayakta tutanlara karşı hümanizm bekleyemezsiniz.

İnsan saf doğar, ona şiddeti, sınıfları, milliyeti, mezhepleri, ahlaksızlığı, yoksulluğu, kadının dışlanışını dikte ettiren, bilincine kazıyan varolan toplumsal sapkın ilişkileridir. Kalıcı barışın inşası bu sapkın ilişkilerinin teşhiri ve dönüşümü için bir şeyler yapabilmesiyle olanaklıdır.
 

amaudjulepp

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
11 Şub 2016
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Tek söyleyeceğim var sizde bir patron olabilirdiniz o zaman nasıl davranıcağınıza bakmak lazım bende işçiyim ama kaderin sürüklediği yöne gidersek barış hiç bir zaman gelmiyecek önce güven telkin etmeliyiz..Sonra hak arama başlayabilir işçi sınıfının yaptığı veya onların adlarını kullanan örgütler terörden başka bir şey yapmıyor buda halkı daha milliyetçi ve güvenlikçi yapıyor...

---------- Mesajlar Birleştirildi at 15:20 ---------- ilk Atılan Mesaj Zamani at 15:17 ----------

Kutsal devlet olmadığı gibi kutsal bir kimlikte yoktur buna işçi sınıfı dahil hiç kimsenin kimseden yaşam hakkı üstün değil sadece tek kutsallık var yaşam hakkı insan olma onuru ...kapitalizmi daha iyisi bulunana kadar kabullenmek zorundayız keşke bundan başka bir çözüm yolu olsa...
 

"ictenlik"

Kahin
Onursal Üye
FS - KT. Yöneticisi
Katılım
7 Ara 2013
Mesajlar
6,615
Tepkime puanı
504
Puanları
113
yaşam hakkı?
sizin yaşam hakkınız var-yaşama -daha iyi yaşama ve çok daha iyi yaşama hakkınızda var olmalı değil mi?
diğerlerininde
ve daha iyi bir yaşamı haketme hakkınız da var ve diğerlerininde
ve ölenlerin öldürülenlerin yaşam hakları ne olucak?
-yaşam hakları sonsuz

yaşamın ölçütü ölüm olursa mı yaşam? yaşamınıza bir bakın -nasıl yaşatıldığınız?

-iyi bir yaşamı yaşama hakkı
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst