- Konbuyu başlatan
- #1
KENDİME ÖĞÜT
Uslanma hiç hep deli kal
Büyüme sakın çocuk kal
Es deli deli böyle kal
Son harmanında sevdanın
Tüken toz toz savrula kal
Suçüstü bulmalı ölüm
Ölürken de sevdalı kal ...
SEN SÖYLEMEDEN DE BİLİYORUM
Seziyorum ki kaçacaksın..
Yalvaramam koşamam
Ama sesini bırak bende
Biliyorum ki kopacaksın
Tutamam saçlarından
Ama kokunu bırak bende
Anlıyorum ki ayrılacaksın
Çok yıkkınım yıkılamam
Ama rengini bırak bende
Duyumsuyorum ki yiteceksin
En büyük acım olacak
Ama ısını bırak bende
Ayrımsıyorum ki unutacaksın
Acı kurşun bir okyanus
Ama tadını bırak bende
Nasıl olsa gideceksin
Hakkım yok durdurmaya
Ama kendini bırak bende.
YÜZÜN.....
Güz sabahı buğusunda bir salkım üzüm mü avuçlarımdaki ne?
Ayışığı yansıyor yüzüne.
Ben böyle bulutsu yüzü, ben böyle ışıksı yüzü
bir onyedi yaşındakinde gördüm,
bir de şimdi düşümde.
SUSARAK
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....
ÖZLEM..
O denli o denli çok beklettin
Alıştırdın bekletmeye kendini
Çok zamanlar geçti de geldin
Senden çok seviyorum senin özlemeni.
ACILI GECENİN BİTİMİNDE
Yaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Bir elektrik düğmesi çıt diye
Çok uzaklardan yankılanan duyulur duyulmaz
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ses
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Yaşadığımı görmek istiyorum
Bir ışık uzaktan yakından ya da içimden
Sesindeki pırıltıya
Gözündeki ışıltıya benzer
Bir kibrit çakımı
Bir yanıp sönse yeter
Sabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak
Ya da gün batımı pembesi dudak
Bir yıldırım hızında çizilsin
Bir şimşekçe yazılsın karanlığım
Bir fener ki uzaklığı bilinmeyen
Bir yıldız parlayıp sönen
Dişlerinin aydınlığını
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ışık
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Yaşadığımı duymak istiyorum
Bir ısı uzaktan yakından ya da içimden
Tenine ilk dokunduğum zamanki
Elini ilk tuttuğum
Yüreğimi kanatlandıran o titreşim
Kanı geçiyor kanıma sandığım
Öyle bir değdin ki varla yok arası
Ve yanarken ateşten ellerim
Yatak çarşafının apaklığında duyduğum serinlik
Ve sevgiyi sende bulduğum ilk
O ılıklığa değinmek yerine
Uzak düşlerde olsa da yeter
İçindeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir değini
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Yaşadığımı koklamak istiyorum
Bir koku uzaktan yakından ya da kendimden
Kulak memelerinde şebboy
Saçlarında o koku
Ki öptükçe öpüldükçe büyüyen
Her yel estikçe getirir düşlerime
Koklarım çok uzaklardaki anılardan seviyi
Bir yel esmiş mi esmemiş mi
Bir kıpı dal oynasa
Bir yaprak kıpırdasa
Duyulur duyulmaz olsa da
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir koku
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Yaşadığımı tatmak istiyorum
Bir tat ki uzaktan yakından ya da kendimden
Ağzımda dilimde damağımda
Bir buruksu mutluluk sandığım
Salt benim diye aldandığım
Kendi yalanlarıma kandığım
Arttı yaşadıkça duyduğum acı
Yitirmemek için o acıyı çoğaltırım
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir tat
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
BOĞULAN ŞAİR
Senin seyircilerin düşman
Senin yargıcıların düşman
Öylesine yenmek zorundasın ki
Kıl payı bırakmadan
Sayısız genlerle donatmalısın
İmgeden kristallerini
Ki kamaşsın gözleri
Yüreğinden yansıyan ışıltılardan
Elmasını öyle yontmalısın ki sözcüklerden
Bakırı kükürdü çevirip altına
Ki gözlerini alsınlar da kör olsunlar
Kanının akkora kesmiş parıltılarından
Her şair gibi değilsin sen
İşin zor ki ne zor
Yargıcıların bakışlarında parlıyor
Keskin dişleri köpekbalıklarının
Her şairin bir çalgısı var
Senin tek çalgından duyulmalı orkestralar
Her şair senin gibi değil
İşin zor ki ne zor
Seyircilerin tırnakları sende
Yargıcıların dişleri sende
Her şairin bir sesi var
Senin sesinden haykırmalı korolar
Yine de yenik sayarlarsa
Yok sayarlarsa yine de
Öylesine yok olmalısın
Taksınlar nişan diye cinayetlerini
Şiirin koynundayken suç üstünde
Seni boğdukları zaman
BENDE KAL
Bir tohum verdin
çiçeğini al
Bir çekirdek verdin
Ağacını al
Bir dal verdin
Ormanını al
Dünyamı verdim sana
Bende kal...
SEVGİ DURAĞI
sözverdiğimiz yerde buluştuk
sözverdiğimiz zamanda değil.
ben yirmi yıl erken gelip bekledim
sen geldin yirmi yıl geç
ben seni beklemekten yaşlıyım
sense beklettiğin için genç...
»
YAĞMUR GEMİLERİ
O gemiler ki yağmur taşır,
Gece sabaha karşı birden
Korkularımıza bulaşır,
Gök gürültüsüyle derinden.
O gemiler ki yağmur taşır,
Gözümüz kamaşır şimşeğinden.
O gemiler ki başkalaşır
Çelişkinin diyalektiğinden,
Gücü çok sonra anlaşılır
İnsana eklediğinden.
O gemiler ki başkalaşır,
gelişir değiştirdiğinden.
O gemiler ki şafağa ulaşır,
Ümitlerimizin ateşinden,
Devrimden devrime yanaşır,
Nasıl da büyür kendiliğinden.
O gemiler ki şafağa ulaşır,
Bir çığlık gibi Bedreddin'den...
KİMİN VAR Kİ ?
Kimi bekliyorsun hala?
Evinden kitaplarından uzakta mısın,
Arada bir telefon et kendine,
Kendine mektuplar yaz yanıt beklemeden,
Kartlar gönder kendine her gittiğin uzaklardan,
Sevgilim diye başlayıp öperim diye biten,
Senin senden başka kimin var ki arasın?
İnince trenden ya da uçaktan, yalnızlığın,
Sevinçle karşıla yanlızlığını garlarda, hava alanlarında,
Ayrılışlarda da sarılıp öpüş yanlızlığınla,
Uğurla kendi kendini dönüşsüz yolculuklara,
Bekle kendini uzak yolculuklardan dönersin diye,
Senin senden başka kimin var ki beklesin?
İçki masalarında bir başına mısın?
Kendinleysen, yetmelisin kendine.
Çoğaltıp yanlızlığını, konuş bir çok kendinle,
Kaldır içki bardağını kendi şerefine,
Ağlaşarak, gülüşerek, tartışarak kendinle,
Senin senden başka kimin var ki bulasın?
Düşmanlarının saldırılarından yuvarlandıkça yerlere,
Tutup kendi saçlarından, kaldır kendini,
Seni sana bildirecek kimsen yok başka kendinden,
Ölünce senin bile haberin olmayacak öldüğünden,
Haber ver kendine ki öldüğünü bilesin,
Kimin var ki senin sana öldüğünü söylesin?
Kendi kendinin hem konuğu, hem ev sahibisin,
Zamanın varken ağırla kendini sarılıp öperek,
Biliyorsun nasıl olsa yakın o, gelecek,
Kimileri yaa öyle mii, ne zaman, vahvah diyecek,
Daha şimdiden sev kendini, sev, kendini sev,
Kimin var ki seni senden başka sevecek
BABA
Dünyaların en iyi babası benim babamdır.
Düşmandır düşüncelerimiz,
Dosttur ellerimiz.
Dünyada tek elini öptüğüm,
Babamdır.
Kırkını geçtin, adam olmadın der,
Başım önümde dinlerim,
Önünde tek baş eğdiğim babamdır.
Sabahlara dek Kur'an okur
Anamın ruhuna,
İnanır ona kavuşacağına.
Bana gâvur der
Diş bilemeden
Dünyada tek bağışladığı ben,
Tek bağışladığım odur.
Başım derde girdikçe bakar çocuklarıma,
Bi türlü ölemiyorum der senin yüzünden,
Çocuklar ortada kalacak,
Ölemez kahrımdan benim,
Yaşamak zorunda benim yüzümden.
Gözlerindeki ateş bakışlarında söner,
Tuttuğun altın olsun der.
Çocukluğumu tek anlayan odur,
Dünyaların en iyi babası benim babamdır..
ARKADAŞIM BADEM AĞACI
Sen ağaçların aptalı
Ben insanların
Seni kandırır havalar
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış..
Acarsın çiçeklerini ..
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü...
Bir güler yüz bir tatlı söz..
Açarım yüreğimi hemen
Yemişe durmadan çarpar seni karayel
Beni karasevda
Hem de bilerek kandırıldığımızı
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza
Koş desinler bize şaşkın
Sonu gelmese de hiç bir aşkın
Açalım yine de çiçeklerimizi
Senden yanayım arkadaşım
Havanı bulunca aç çiçeklerini
Nasıl açıyorsam yüreğimi
Belki bu kez kış olmaz
Bakarsın sevdan düş olmaz
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama
Vur kendini sen de bu güzel havaya
SAYGIYLA ANIYORUZ...