Auguste Comte ve Pozitivizm:

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Sosyologlar kategorisinde eski tarafından oluşturulan Auguste Comte ve Pozitivizm: başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 22,451 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Sosyologlar
Konu Başlığı Auguste Comte ve Pozitivizm:
Konbuyu başlatan eski
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan eski

eski

Üye
Yeni Üye
Katılım
5 Ağu 2008
Mesajlar
107
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Comte, olguculuğun ve sosyolojinin kurucusu sayılır. Bugün de üniversitesi ile tanınan Montpellier’de doğdu. Montpellier, 1289 da kurulan üniversitesi, Petrarca, Rablais, John Locke gibi tanınmış ziyaretçilerine ev sahipliği yapmasıyla tanınan önemli bir kültür kentiydi.

Vergi memuru olan babası ve annesi, kralcı ve koyu Katolikti. O dönemde Fransa’da yayılan Cumhuriyetçiliğe ve kuşkucu görüşlere karşıttılar. Küçük Comte bu çatışmalı ortamda tarafını belirledi: Katolik Kilisesi’ne ve kralcılığa karşı çıktı.

Fiziki açıdan sağlıksızdı. Çelimsiz bedeni, miyopluğu, mide hastalığı yaşamı boyunca sorun oldu.

Anne babasının tuttuğu yaşlı bir öğretmenden Latince dersi aldıktan sonra, 9 yaşında ortaokula başladı. Yatılı hayatı ona zor geldi. Ancak zihinsel gelişimi yaşının ilerisinde olduğundan, derslerinde çok başarılı oldu.

14 yaşında Katolik Kilise’sinden ayrıldı. 15 yaşında Paris Politeknik okulu sınavına girdi. Çok başarılı olmasına karşın yaşının küçüklüğü nedeniyle okula kabul edilmedi. Lise son sınıfta hastalanan matematik öğretmeninin yerine ders verecek kadar konuya egemendi.

Ekim 1814 de Paris Politeknik okuluna girdi. Okulun zamana bağlı sıkı disiplini, başeğmez tavırlı Comte’a göre değildi. Burada 2 yıl kaldı.

Napolyon Elbe adasına kaçtığında, ondan nefret ettiği halde, Paris’in yabancı işgalinden kurtarılması amacıyla savaşa giden öğrencilere katıldı. Geceleri okuldan kaçıp, Paris sokaklarında dolaşması, okul yönetimine yönelik bazı davranışları nedeniyle, polis gözetiminde Montpollier’e gönderildi. Okulu da Cumhuriyetçi eğilimlileri nedeniyle, yönetim tarafından kapatıldı.

Comte, adeta toplumun aynası olan Paris’ten uzak kalamadı. 18 yaşında Paris’e döndü. Bu yeni döneminde, özellikle Felsefe ve Tarih kitapları okudu. 18. yy. Fransız düşünürlerinden, Montesiquieu, Condorcet, Turgot’nun görüşlerinden etkilendi. Etkilendiği düşünürler arasında, Hume ve Kant da bulunuyordu. İçinde yaşadığı toplumsal koşullar ve anılan düşünürlerin görüşlerinden de yararlanarak kendi özgün sentezini oluşturdu. Tanıştığı kişiler arasında, daha sonra bozuşacağı, sosyalizmin kurucularından Saint-Simon da vardı. Toplumsal konuların yanı sıra, matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji çalışmalarını da sürdürdü.

1821 yılında şöhreti iyi olmayan bir hanımla evlendi. Doğduğu yerde eski dostları tarafından iyi karşılanmadı. Paris’e dönerek özel bir gruba ders verme girişimi, ruh sağlığı sorunları yüzünden yarıda kaldı. 1827 yılı başlarında “Sen” nehrine atlayarak intihar girişiminde bulundu. Tam olarak sağlığına 1827 yazında kavuşabildi. 1829 yılında yarım kalan konferans dizisine tekrar başladı. Bu defa başarılı oldu. Bu konferanslarını 6 cilt olarak “Olgusal Felsefe Dersleri” başlığı ile yayınladı.

1830-48 yılları arasında her yıl programlı olarak işçilere dersler verdi.(Temel astronomi kursu) Politeknik Okul’da matematik öğretmeye başladı. Ancak Felsefe Dersleri 6. ciltte bir görevliye sataştığı için okuldan uzaklaştırıldı.

1838’de kitabı The Edinburg Review’da incelendi. John Stuart Mill’in çabasıyla üç İngiliz’den para yardımı aldı.

1844(45) yılında öğrencilerinden birinin kızkardeşi ile başlayan ve platonik düzeyde kalan ilişki, Comte için mutluluk ve acı dolu günler getirdi. Sevdiği kızın 1846’da veremden ölmesinden sonraki acılı dönemini geride bırakıp yeni bir güçle çalışmaya başladı. Sekiz yılını alan, “Olgusal Siyasal Sistem” (1851-54) adlı yapıt, sosyolojinin tanımını da içeriyordu.Yazıları geniş bir kitleyi etkilemeye başlamıştı. Dünyanın her yanındaki olgucu gruplarla yazışıyordu.

Mayıs 1857’de, eski bir arkadaşının cenaze töreninde yakalandığı soğuk algınlığından kurtulamadı, eylül ayında öldü. Kendi isteği olarak mezar taşına şunlar yazıldı: “İlke olarak aşk, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme”


Kartezyen veya Aydınlanma geleneğinin en önemli temsilcilerinden olan, Ortaçağın dünya görüşünün yerine geçen yeni bilim kökenli ideoloji için bir temel sağlamaya çalışan Comte’un temel amacı, toplumun re*formdan geçirilmesi, toplumun yeni baştan düzenlenmesi olmuştur. Bu amaç, ona göre, toplumu yöneten yasaların bilgisini, toplumu konu edinen bir bilimi gerektirir. Bu bilim için ise, yeni bir bakış açısına, yeni bir felsefe anlayışına gerek duyulur. Bu nedenle, Comte arzuladığı toplumsal reform ve düzenlemeyi bilimsel temelleri olan bir felsefe, pozitif fel*sefe ya da pozitivizm üzerine inşa edilmiş olan bir toplum bilimi geliştirerek gerçekleşti*rebileceğini düşünmüştür. O, pozitivizmi yal*nızca yeni bir felsefe anlayışı, bir düşünce tarzı olarak değil, fakat toplum problemi için temelli bir çözüm olarak öne sürmüştür.

Comte’a göre, inançların herkesçe ortak olarak benimsenmediği, düşüncelerdeki anar*şinin toplumda anarşiye yol açtığı bir çağda kurtuluşu sağlayacak tek çözüm pozitivizm*dir. O, tarihin akışını tersine çevirmenin ve toplumsal birlik ve düzeni, Fransız Devriminden önceki dini ve manevi değerlerle sağ*lamanın imkansız olduğunu savunmuştur. Eşitlik, insan hakları ve halkın egemenliği gibi kavramların içleri boş metafiziksel so*yutlamalar ve dogmalar olduğunu söyleye*rek, demokrasinin yöntemlerini savunanlara da karşı çıkan ve pozitivizmi, bu çerçeve içinde genel bir zihin hali, bir araştırma ruhu olarak tanımlayan pozitivist Comte’un söz konusu felsefe anlayışı, insan için olumlu ve yapıcı olanın yalnızca olguları gözlemleye*rek tasvir etmek olduğunu öne sürer. Onun pozitivizminin en önemli özelliği, doğanın yüce ve mutlak bir amacı olduğu fikrini red*detmesinden meydana gelir. Comte’un pozi*tivizmi, ikinci olarak varlıkların özünü ya da varlıkların gizli, içsel nedenlerini bulma ça*basından vazgeçer. Bu felsefe yalnızca olgu*ları araştırmak, varlıklar arasındaki sabit iliş*kileri gözlemlemek gerektiğini öne sürer.

Comte, şu halde yüzyılın birçok diğer dü*şünürü gibi bir ideolog olarak anlaşılmak du*rumundadır. O yeni bilim ideolojisinin en önemli temsilcisidir. Comte’un felsefesi bü*tünüyle hümanist bir kültürün, modern bilim üzerine yükselen seküler bir dünya görüşünü temsil eder. Onun gözünde biricik rasyonalite standardı bilimsel rasyonalite olduğu için, bi*limi eleştirel bir temellendirme ile biricik yegane insani bilgi formu olarak meşrulaştır*mak aklından hiç geçmemiştir. Bilim karşı*sında olumlayıcı, tasdik edici bir takınan Comte, bilimin yönteminin bizatihi bilginin kendisinin yöntemi olduğu iddia etmiştir.

Bilgi teorisi bakımından Comte tam bir empiristtir. Bununla birlikte, o empirizmi, İn*giliz düşünürlerinin yaptığı gibi, idelerimizin ve bilgimizin kaynağını açıklamak için değil, fakat pozitivistik bir tarzda, bilimsel ol*mayan düşünme tarzlarını yıkmak için ideo*lojik bir araç olarak kullanmıştır.

Onun felsefesi, yine 19. yüzyılın diğer bazı felsefeleri gibi, tarihsel gelişme kavra*mıyla yüklü bir felsefe olmak durumundadır. Nitekim, o ünlü üç evre yasasını, aydınlan*mış insanlığın benimsemesi ya da alması ge*reken doğrultuyu buyuran bir entellektüel ilerleme ve özgürlük yasası olarak yaz etmiş*tir. Comte işte bu yasayı da kendisinden ön*ceki bütün dini ve felsefi bakış açılarını mah*kum etmek için kullanır. O bu perspektifleri insan düşüncesinin pozitif felsefede son bula*cak tarihsel gelişiminin vazgeçilmez uğrakla*rı olarak değerlendirir.

Yasanın özellikle üçüncü evresini açıklar*ken, Comte kendi bilim teorisinin ana hatları*nı verir. Ona göre, bilimsel düşünce bir hi*potezin geçerliliğini belirleme gözlemin sınamasını kabul eden düşünmedir. Bilim gözlemle başlar ve deneyle devam eder. Bu*nunla birlikte, bilim gözlem kayıtlarının top*lamından daha fazla bir şeydir. Örneğin, fizik gibi bir bilim tikel olgulara ilişkin gözlem ka*yıtlarının zengin bir birleşiminden meydana gelmez; fizik esas, bu olguları başka olgulara sistematik bir tarzda bağlayan genel hipotez ve teorilerin formülasyonundan oluşur. Ger*çek bilim bu olgular birbirleriyle bir korelas*yon içine sokulduğu ve hepsinden önemlisi bireysel fenomenler birbirleriyle yasa benzeri ilişkiler içinde bulunan fenomen sınıflarının üyeleri olarak görüldükleri zaman ortaya çıkar.

Comte aynı zamanda bilimlerin birliğini savunan ilk düşünürdür. Fakat, o sonraki pozitivistlerin tam tersine, bir indirgemeci de*ğildir. Ona göre. bilimlere ilişkin sınıflama büyük ölçüde bilimlerinin yasalarının kapsa*mı ya da genelliğiyle ilgili farklılıklardan kaynaklanır. Bilimler birbirlerine dayanmak*la birlikte, her birinde söz konusu olan yasa*lar farklılık gösterir. Dolayısıyla bilimlerin birliği, onda aynı yöntemi kullanma bağla*mında, metodolojik açıdan bir birliktir.

Varlık görüşü bakımından dört başı mamur bir fenomenalist olan Comte, her tür materyalizmi reddeder. Bunun gerekçesi de, hiç kuşku yok ki, materyalizmin, onun gö*zünde metafiziksel bir öğreti olması, ve örne*ğin fizik, biyoloji ve sosyoloji gibi bilimlerde ele alınan fenomen türleri arasındaki gözlem*lenebilir farklılıkları ortadan kaldırmasıdır.

Comte Geisteswissenschaften’e de aynı gerekçeyle, yani insan ya da tin bilimleri bilime tinsel kategorileri bilime soktukları, özel deneyim verilerini gündeme getirdikleri ve diyalektik yöntemi kullandıkları için karşı çıkmıştır. O bunun yerine kurucusu olduğu sosyolojiyi önermiştir. İnsan davranışı, yal*nızca psikoloji ve sosyoloji yoluyla anlaşıla*bileceğini öne süren Comte, toplumsal yapı*nın, bir ilerleme ortamında varlıklarını sürdüren nitelikleri ve organları ile kendi ba*şına var olduğunu söyler. Toplumun statik yönüyle dinamik yönünü birbirinden ayıran Comte’a göre, toplumun statik yönü mülkiyet, dil, din gibi toplumun belirli durağan yönle*rinden oluşur. Toplumun statik yönü, insanın doğal yapısına bağlıdır. O, toplumun dinamik yönünü, toplumun ilerleme gücü olarak tanımlamıştır.

İlerleme ise, düşüncedeki ilerlemedir, sta*tik yapıdan en yüksek ölçüde nasıl yararlan*mamız gerektiği konusundaki kavrayışımızı geliştirmekle ilgili bir husustur. Yoksa, ilerle*me toplumun statik yönünü oluşturan öğele*rin değişimiyle ilgili bir konu değildir. Örne*ğin, aile kurumu, insanlar metafizik evreden pozitif evreye geçerken değişikliğe uğramaz. Fakat pozitivizmin dinamik etkisi, kadınlara yeni bir statü kazandırmaktan oluşur. Aynı şekilde, yeni düzende mülkiyetten, tek bir in*sanın çıkarını değil, fakat başkalarının çıkarı*nı da hesaba katacak bir biçimde yararlanılacaktır.

Öte yandan, bütün sistemin anahtarı dindir; bununla birlikte, Comte’un yeni dini, insanlı*ğa inanmaktan oluşacaktır. Buradan da anlaşı*lacağı üzere, o bir tür insanlık dini kurmaya çalışmıştır. Onun bu yeni dini, ayin ve törenle*rine kadar, Hıristiyanlığın bütün inançlarına bağlıdır, fakat o Tanrı’nın yerine insanlığı, ermişlerin yerine bilginleri geçirir. Bu insanlık dini, devletin yönetim şekline de yansıyacaktır. Artık, Comte’a göre, tek insan diye bir şey olmayacaktır. Tek insan kendi kişisel çıkarım değil de, toplumun çıkarını düşünecek, onu kendi çıkarına üstün tutacak şekilde yetiştirile*cektir. Bu toplumda benciliğin yerini, özgecilik alacaktır.

POZİTİVİZM


Pozitivizm, Olguculuk iki felsefi düşünceye verilen addır. Her iki düşüncenin de teoloji ve metafizik içermeyen, sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı vardır.

daha eski olan pozitivism Auguste Comte'un 19. yy. da ortaya attığı düşüncedir.
daha yeni olan mantıksal pozitivizm 1920'de Viyana Çevresi tarafından kurulmuştur.
Yapısal antrolopolojist Edmund Leach 1966 Henry Myers derslerinde pozitivizmi şu şekilde tanımlamıştır.

Pozitivizm ciddi bilimsel sorgunun, bir dış kaynaktan gelen nihai sebepleri aramayan ama direkt gözleme açık olan gerçekler arasındaki ilişkilerle sınırlı olmasını söyleyen görüştür.

Pozitivizm aynı zamanda hukuki pozitivizm adı verilen hukuk görüşünün de ismidir. Doğa yasalarına ters olarak hukuki sistemlerin evrimsel yollarla bağımsız olarak tanımlanabileceğini öne sürer. Hukuki pozitivizm, bazen kanunlara içeriği ne olursa olsun uyulmalıdır şeklinde de anlaşılmıştır. Carlos Nino bu iki anlayışın ilkine 'metodolojik' ikincisine ise 'ideolojik' ismini vererek ayırmış ve sadece ilkinin felsefi olarak savunulabilir olduğunu öne sürmüştür.


Felsefede olgularla desteklenen ya da olgularla ilgili verilere dayanan bilginin tek sağlam bilgi türü olduğu görüşü
Genel çizgileriyle Olguculuk, deney konusu edilebilecek olgularla ilgili, yani en geniş anlamıyla bilimsel bilginin sağlam bilgi olduğunu vurgular.
pozitivizm terimini ilk kullanan Saint Simon'dur
Bu felsefeyi geliştirip sistemleştiren temsilcisi August Comte,
Fransız devriminden sonra oluşan toplumsal karmaşayı yeni bir toplumsal düzenleme ve reformla ortadan kaldırmayı isteyen bir fransız düşünür;
Aynı zamanda sosyolojinin de kurucusudur. Comte toplumu bilim yoluyla yeni baştan düzenlemeyi amaçlamıştır. COmte'a göre toplumun kuruluşunu sağlayacak tek şey pozitivizmdir. *onun pozitivizminin en önemli özelliği; “doğanın mutlak ve yüce bir amacı olduğu” düşüncesini reddetmesidir. Ayrıca Comte, olguları araştırmak ve varlıklar arasındaki sabit ilişkileri gözetlemek gerektiğini savunur. Comte,"Tarihi Toplumsal Evre" anlayışını "Üç Hal Kanunu" ile açıklar.

Teolojik evre:fenomenlerin tanrısal ya da manevi nedenlerle açıklandığı evre insanların her şeyi din ile açıkladığı bu dönem ortaçağa kadar uzanır.

Metafizik evre:eek:layların oluşunun soyut kuvvetlerle açıklandığı dönem toplumsal olayların özgürlük eşitlik gibi soyut kavramlarla açıklanması 1789 a kadar sürmüştür.

Pozitif evre:bu evrede insan sadece gözlemlenebilir olana yönelir.yalnızca olaylar arasındaki yasalar ya da değişmez bağlantılar incelenir. Ona göre bu evre insan düşüncesinin ve gelişiminin en yüksek basamağıdır.Comte bu süreci bir insanın çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşamalarına benzetir.*comte“pozitivizm niçinlerle uğraşmaz ama nasılları iyi bilir” ilkesini koyar.

Olguculuk tarihsel olarak, Avrupa'da Aydınlanma'nın ve yeniçağ bilimlerindeki önemli gelişmelerin bir sonucudur.A.comte’nin asıl amacı,toplum olaylarını bilimsel yönetmelerle inceleyerek topluma yeni bir şekil,yeni bir yön vermektir. Bunun için sosyolojiyi bilim olarak kurmuştur. Sosyolojiye fizik ve matematiğin yöntemlerini uygulamaya çalışmıştır. Bu bakımdan pozitivizm, deneyci felsefenin bir türüdür. Comte, fiziğin yöntemi ile olgular dünyasının doğru olarak bilmenin mümkün olduğuna inanır.Olguların bilgisi olayların özünü ve gerçek nedenini vermez.Ama olayları idare eden kanunları verir.Bu kanunlarla,gelecek hakkında öngörüde bulunuruz.

Günümüzde Olguculuk aynı Deneycilik gibi, yaygın gücünü büyük ölçüde yitirmiştir. Bilimsel bilgiye duyulan koşulsuz güven kırılmış, bilim dışında başka sağlam bilgi yollarının araştırılmasına duyulan ilgi yeniden canlanmıştır. Olguculuğun günümüz felsefesine kalıcı katkıları arasında, sağlam ve tutarlı bilgi ülküsü ile bilimsel açıklamaların ortak bir temelden türetilmesi gereği sayılabilir.

Olguculuğun çağımızdaki gelişimi yeni olguculuk genel adını taşır. Yeni olguculuk; mantıksal atomculuk, genel semantik, mantıksal pozitivizm akımlarında belirir. Bu akımlar genel olarak felsefe sorunlarını dil sorunlarına indirgerler.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst