- Konbuyu başlatan
- #1
- Katılım
- 23 Ara 2012
- Mesajlar
- 4,763
- Tepkime puanı
- 319
- Puanları
- 83
Korku-gerilim kitapları ile pek aram yoktur aslında fakat bir arkadaşımın tavsiyesi ile okudum, genelde korku filmi izlemeyi daha çok tercih ederim fakat bu kitap da çok sürükleyici geldi ve kısa sürede bitirdim. İlginç olan kitapta yine Hitler çıktı karşıma.
Konusunu kısaca özetlemek gerekirse; Amerikalı bir keman sanatçısının Roma'da bir antikacıdan satın aldığı müzik kitabının arasında bulduğu bir beste ile başlıyor her şey ve Mussolini, Hitler derken dram-gerilim bir arada işlenmiş.
***********
Çingene melodilerinin olduğu kitabı çıkarıyorum. O boştaki sayfa bir kez daha kayıp ayaklarımın dibine düşüyor; Incendio.
Bu parçaya, Roma'dan satın aldığım günden beri bakmamışım. Şimdi sayfayı sehpaya takarken, o karanlık antikacı dükkanı ve duvardaki boşluğa bir mağara yarattığı gibi saklanmış olan sahibi geliyor aklıma. Ve birden, sanki dükkanın serinliği bu müziğe yapışıp kalmış gibi üstüme bir üşüme geliyor, tüylerim diken diken oluyor yine.
Sonra kemanımı alıp çalmaya başlıyorum.
Bu nemli akşam üzeri enstürmanımın sesi her zamankinden derin ve zengin çıkıyor, tonu her zamankinden daha tatlı ve sıcak. Valsin ilk otuz mezürü kafamda çaldığım kadar güzel; hüzünlü, yas dolu bir bariton. Fakat notalar kırkıncı mezürde hızlanmaya başlıyor. Melodi eğrilip bükülüyor, arızalar devreye giriyor, mi telinde yedinci pozisyona kadar iniyorum. Tempoda ve akışta kalmak için çabalarken alnımda boncuk boncuk terler beliriyor. Yayım büyülenmiş sanki, başına buyruk hareket ediyor, bense ona ayak uydurabilmek için peşinden koşturuyorum. Ah ne muhteşem bir müzik bu! Altından kalkabilirsem tam bir sahne eseri. Notalar artık skalayı bile zorlamaya başladığında bütün hakimiyetimi kaybediyorum, pozisyonlar kaçıyor, tonlar bozuluyor, müzük çılgın bir noktaya doğru tırmanırken sol elime kramplar giriyor.
O anda küçük bir el bacağımı tutuyor. Tenimde bir sıcaklık ve ıslaklık hissediyorum.
Çalmayı bırakıp aşağı bakıyorum. Lilly kafasını kaldırmış turkuvaz rengi gözleriyle bana bakıyor. Ben korkuyla sıçrayıp kanlı elinden bahçe aletini kaparken, onun durgun mavi gözlerinde en ufak bir kıpırtı bile olmuyor. Çıplak ayakları verandada izler bırakmış. Dehşetim gittikçe tırmanırken o ayak izlerini takip edip kanın geldiği yere gidiyorum. Sonra çığlık atmaya başlıyorum.
***********
Konusunu kısaca özetlemek gerekirse; Amerikalı bir keman sanatçısının Roma'da bir antikacıdan satın aldığı müzik kitabının arasında bulduğu bir beste ile başlıyor her şey ve Mussolini, Hitler derken dram-gerilim bir arada işlenmiş.
***********
Çingene melodilerinin olduğu kitabı çıkarıyorum. O boştaki sayfa bir kez daha kayıp ayaklarımın dibine düşüyor; Incendio.
Bu parçaya, Roma'dan satın aldığım günden beri bakmamışım. Şimdi sayfayı sehpaya takarken, o karanlık antikacı dükkanı ve duvardaki boşluğa bir mağara yarattığı gibi saklanmış olan sahibi geliyor aklıma. Ve birden, sanki dükkanın serinliği bu müziğe yapışıp kalmış gibi üstüme bir üşüme geliyor, tüylerim diken diken oluyor yine.
Sonra kemanımı alıp çalmaya başlıyorum.
Bu nemli akşam üzeri enstürmanımın sesi her zamankinden derin ve zengin çıkıyor, tonu her zamankinden daha tatlı ve sıcak. Valsin ilk otuz mezürü kafamda çaldığım kadar güzel; hüzünlü, yas dolu bir bariton. Fakat notalar kırkıncı mezürde hızlanmaya başlıyor. Melodi eğrilip bükülüyor, arızalar devreye giriyor, mi telinde yedinci pozisyona kadar iniyorum. Tempoda ve akışta kalmak için çabalarken alnımda boncuk boncuk terler beliriyor. Yayım büyülenmiş sanki, başına buyruk hareket ediyor, bense ona ayak uydurabilmek için peşinden koşturuyorum. Ah ne muhteşem bir müzik bu! Altından kalkabilirsem tam bir sahne eseri. Notalar artık skalayı bile zorlamaya başladığında bütün hakimiyetimi kaybediyorum, pozisyonlar kaçıyor, tonlar bozuluyor, müzük çılgın bir noktaya doğru tırmanırken sol elime kramplar giriyor.
O anda küçük bir el bacağımı tutuyor. Tenimde bir sıcaklık ve ıslaklık hissediyorum.
Çalmayı bırakıp aşağı bakıyorum. Lilly kafasını kaldırmış turkuvaz rengi gözleriyle bana bakıyor. Ben korkuyla sıçrayıp kanlı elinden bahçe aletini kaparken, onun durgun mavi gözlerinde en ufak bir kıpırtı bile olmuyor. Çıplak ayakları verandada izler bırakmış. Dehşetim gittikçe tırmanırken o ayak izlerini takip edip kanın geldiği yere gidiyorum. Sonra çığlık atmaya başlıyorum.
***********