Ateizm Militanlığı Üzerine (Richard Dawkins)

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Belgesel kategorisinde Ferdinand Bardamu tarafından oluşturulan Ateizm Militanlığı Üzerine (Richard Dawkins) başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 5,266 kez görüntülenmiş, 36 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Belgesel
Konu Başlığı Ateizm Militanlığı Üzerine (Richard Dawkins)
Konbuyu başlatan Ferdinand Bardamu
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Ferdinand Bardamu

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Paylaştığım videodan bir kaç cümlede oranlar verilmiştir. İnternet üzerinden ayrıntılı bir şekilde bu istatistiklere ulaşılabilir. Agnostisizm bana göre utangaç ateizmdir. Ateist kelimesinin imajını düşünürsek, kulağı direkt tutmak yerine diğer taraftan tutmak gibi bir seçenektir agnostiklik. İşte pozitif bilim dediğinizin tanrıdan bağımsızlığı, bilim insanlarının kelleleri pahasına mücadeleleri ile söz konusu olmuştur.Bir şeyin önünü ve arkasını bileceğiz ki doğru yorumlar yapabilelim.
agnostisizm deyince ne anlıyorsunuz? bakın bir kaç örnek vereyim..

bir hristiyan, müslüman, musevi, hindu(teist tanrılar)) inancından şüpheye düştüğünde tanrı varmı/yokmu konusunda karar veremiyor ve ben agnostiğim diyor..
bir diğeri dinlerin tanrılarını reddediyor ama dinlerden özgür tanrılar(nonteist tanrılar) olan deizm panteizm penenteizm vs gibi tanrıların varlığının/yokluğunun bilinemeyeceğini ifade edip ben agnostiğim diyor..
bir de benim gibi tanrısal zihinden/saplantıdan kurtulmuş birinin "evrenin bilinemezliğini" ifade ettikten sonra ben de agnostiğim diyorum..

siz agnostisism denince ne anlıyorsunuz? onu yazın ona göre yazışalım..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Siz hep yüzey ile meşgul oluyorsunuz. Bilim ve din arasındaki mücadele ki bu eşyanın tabiatı gereği insanların mücadelesidir, tarihten günümüze yaşananlar ortadadır. Bilim ile meşgul olan insanların çoğunluğu tanrıya inanıyor değildirler. Bunların illa çıkıp da tanrı yoktur gibi bir beyanat vermelerini beklemek, bir deklerasyon imzalamalarını vs beklemek, yüzey ile meşgul olmaktır. Bir kişi çok ayrıntılı olmayan bir araştırma yapsa dahi neyin ne olduğunu anlamaması söz konusu değildir.Burada birşeyin dayatması yok.Mevcut olanın tespiti var. Ben buna dikkat çekiyorum, siz de konuyu bilim insanlarının fantastik deklerasyonuna getiriyorsunuz.

hayır sayın bardamu.. vurgulamak istediğim yine tam kavranmamış.. tanrıyla uğraşan insandır diyorum bilim değil.. bu insan bilimdışı da olabilir bir biliminsanı da.. evet insan tanrıuyla uğrşabilir diyorum ama bilime yamamayamaz, çünkü bilim otoritleri soyutçılık örneği olan kavramların araştırlmasını bilimsel kabul etmezler..
"cin varmıdır/yokmudur" üzerinden nasıl bilimsel bir çalışma yapılamazsa tanrı üzerinden de bir bilimsel çalışma yapılıp literetürde yayınalamaz.. çünkü bilim materyalisttir sadece gözlem veren fenomenle ilgilenir.. kısacası somuttan soyuta gider, soyuttan somuta değil.. bilim insanlarının bir çoğunun tanrıya inanmıyor oluşu(bu hangi tanrıysa artık) bilimi değil o biliminsanını bağlar, banane biliminsanın felsefesinden inancından..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Paslıçivi sizin felsefe ile pek ilginiz olmadığından ki bu sizin kendi ifadeniz, tabi Bilimsel Sosyalizm açısından somuttan soyuta, oradan tekrar somuta giden bir sürecin neticesinde bilginin oluştuğu ifadesini de bilmemeniz doğal. Kısacası sizin somuttan soyuta ifadeniz bir bilimsel sosyalist için "bu da laf mı yani" denecek türdendir ve çok basit bir bilgidir. Kaldı ki bu o kadar basit bir bilgidir ki kolay kolay kimsenin itiraz etmeyeceği ve tartışmayacağı bir bilgidir.Başka bir açıdan bakacak olursak, bu o kadar basit bir bilgidir ki bunu (elle tutulur bir biçimde) tartışmaya açabilmek, yüksek bir kabiliyet ve birikim gerektirir.Yazılarımda da somuttan kaynaklanmazın ifadesi olmadığı gibi iması dahi yoktur.Kendi kendimize bir takım hayali münakaşalara girerek vakit kaybetmeyelim..

bilgiye ulaşmada somuttan soyuta gitmenin ne kadar önemli olduğu, insanoğlu arasında nasıl bir birlik beraberlik kardeşlik sağlanacağı bir algılansa.. bu karanlık bir tünelde adım adım heryeri aydınalatarak görerek bilerek ilerlemek gibidir, tünelin geçip arkada bıraktığınız kısımlarıyla uğraşmaz ve sonunda tünelin çıkışındaki ışığa ulaşamanın tek yolunun bu olduğunu ve bu yolculukta tüneldeki herkesin kardeşçe bir tutum içinde olduğu kavranırdı..

Yazılarımda da somuttan kaynaklanmazın ifadesi olmadığı gibi iması dahi yoktur.Kendi kendimize bir takım hayali münakaşalara girerek vakit kaybetmeyelim..3 nolu mesajımı bitirirken söylediğim gibi "Bilim gözlemden (açayım çünkü anlamamışsınız. Somut birşeyin gözlemi olur.Yani gözlemden yerine somuttan koyun) yola çıkar; ancak orada kalmaz. Bakın çıktığı yerde sorun yok. Sizin süreci gözleme indirgeme zorlamanıza itiraz var.

higgs bozonunun somuttan kaynaklanmadığını ima ettiğinizi söylemedim zaten.. şimdilik gözlem vermeyen bu bozon somuttan soyuta giderken bu yolculukta önümüze çıkan bir olasılıktır(tezdir, hipotezdir, teoridir vs).. 22 yıllık tıp doktoruyum, pozitif bilimin sadece gözlemde tıkanmadığını gözlem sonrası yaptığı deneyler sonunda henüz gözlem vermeyen ama mantık zincirinde olabilirliği olan tez, hipotez ve teori kavramlarının farkındayım.. pozitif bilimde bilgiye ulaşamk bir süreçtir, aşamalr zinciridir.. ama gözlem verenden/somuttan başlamak bir zorunluluktur.. bu süreç içerisinde tabii ki gözlem vermeyenler karşımıza çıkacaktır ama gözlem vermiyor diye orda tıkanıp kalacak değiliz.. aksi taktirde bugün ne mikroorganızmalardan ne de molekül atom ve atom altı parçacık ve bu parçacıkların oluşturduğu reaksiyonlardan haberimiz olmazdı..
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Günümüz medeni kanunları belirli kişileri,grupları potansiyel suçlu olarak göstermezler. Yani dinin içerdiği bir takım unsurları günümüz medeni kanunları ile eşlemeniz gerçek dışıdır.İnancınız herzamanki gibi sizi gerçek dışılığa mahkum ediyor.Mesele birşeyin yasaklanması değil.Üslup sorunu var ve bazı kesimler hedef alınmış ve hedef gösterilmiştir. Kuran ne elde ediyor kişileri hedef göstererek yahut onlara nefret dolu ifadeler kullanarak? Popüler olmaya mı çalışmıştır geldiği zamanlarda?Sizin teraziniz hep sizin lehinize işliyor.Dogmatiklik insanın adalet duygusunu köreltiyorun örneğini sergiliyorsunuz. Üstelik bu mantık polemiğe giren ünlüler arasındaki muhabbete benziyor. Herhangi bir şekilde eleştirilmişseniz karşıdaki kişi sizin üzerinizden popüler olmaya çalışıyordur.Bu da beni eleştiremezsin demenin dolaylı yoludur.

Günümüz sözde medeni kanunları kutsal metinlerde olanın biraz daha geliştirilmiş ve zamana uydurulmuş halidir bununu neresi gerçek dışı ki hem bu kurallar kimi toplumlarda halen uygulanmaktadır..ve bu uygulananlar ve yaşananlar gerçektir benim hiç bir şeye mahkum olduğum yok siz öyle algılıyorsunuz..

hem ayrıca tartışmanın başlangıcı Kuranın üslup meselesi değil,paylaştığınız videodaki adamın dogmatik fikirlere karşı alaycı ve aşağılayıcı üslubudur..konuyu evirip çevirip kuranı hedefe koymayı başardınız,burada kuranı tartışmıyoruz ve tek kitap kuran değil,tek dinde islam değil konumuzda Kuran değil..

Herhangi bir şekilde eleştirilmişseniz karşıdaki kişi sizin üzerinizden popüler olmaya çalışıyordur.Bu da beni eleştiremezsin demenin dolaylı yoludur

Her şey eleştirilebilir ve anlaşılması açıklanması için eleştirilmelidirde,yine saptırıyorsunuz tartışmanın seyrini,benim burada vurgulamak istediğim adamın meşhur olmak için böyle bir işe giriştiği filan değil,kendisi zaten tanınmış ve meşhur olmuş sözde bir bilim adamı,benim sorum şu yukarıda da sormuştum;neden bazı bilim adamları kendi bilim dallarıyla uğraşacakları yerde durmadan dogmatik fikirlere yada inançlara saldırıda bulunurlar,bu hazımsızlık saldırganlık halinin nedenini gerçekten merak etmekteyim, bu çalıştığı alanın çoğu ince sırlarını keşfedememiş olmaktan ve buna bir anlam ve açıklama getirememekten kaynaklanan çekememezlik ve kıskançlık halinin bir rahatsızlık belirtisi olup olmadığını merak ediyorum..
 

ls2

Kahin
Onursal Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
2,737
Tepkime puanı
180
Puanları
63
Bir Peygambere inandıktan sonra o artık sizin için Peygamberdir.. ve bir Peygamber asla yalan söylemez.. inanmadan önceki sorgulama ile inandıktan sonraki sorgulama farklıdır... İnananlar sorgulamalarında Tanrıyı anlamaya çalışır.. bende aslında ilk başlarda ağırlıkla bu amaç için gelmiştim...Site ahalisi ile görüş alış verişi yaparak Tanrıyı biraz daha anlayabilmek için..açtığım başlıklarda da bu bellidir zaten..ama ne noldu? bizi Tanrı vardır,yoktur tartışmasının ve inanma sebeblerimizin sosyo/psikolojik sebeblerinin içine çektiler... bu tür tartışmalar zaman kaybından başka birşey değil bunu şimdi daha iyi anlıyorum.. aha bir örnek daha ...işte Sayın Ferdinand ,Sayın Sakalı böyle bir tartışmanın içine çekiyor..

Gerek yok sevgili Sakal gerek yok..nacizane tavsiyem bu tür tartışmalardan uzak kalman veya fazla uzatmamandır...
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Paslıçivi Bilim ve insan birbirinden kopuk değildir. Bilim insan tarafından icra edilir. İnsanı çıkarın yeryüzünden, bilim yoktur, insanı koyun yeryüzüne bilim vardır. "İnsan şöyle olur ancak bilim şöyle olmaz" söyleminizin kelime oyunundan öte bir anlamı yoktur.Bunlar birbirinden kopuk değiller.Bilim insan tarafından yapılıyor, o halde nesnel gerçek yoktur denmek ne kadar hatalı ise bilim şöyle olmaz insanlar öyle olur demek de o kadar hatalıdır.Daha doğrusu yanlış yerden bakmaktır.Stephen Hawking bir bilim adamı olarak tanrının varlığı yahut yokluğunun da bilim konusu içerisinde olduğunu ifade etmiştir.Ne diyeceksiniz? "Hayır! bilim buna itiraz eder" veasire mi diyeceksiniz? Bilim şuna yahut buna itiraz edebilir mi? Kim eder? Bilim insanları itiraz eder.Bilim ve insan aynı şey midir?Değildir.Peki bilim insandan tam anlamı ile bağımsız mıdır?Değildir. Meselenin odak noktası budur.Bilim ve insanın aynı şey olmadığı ne kadar basit bir bilgi ise bunların kopuk olmadığı, bilimin insan tarafından icra edildiği de o kadar basit bir bilgidir. Siz hala cinler üzerine teoriden vesaireden bahsediyorsunuz. Yani diyorsunuz ki "arkadaş, ben ancak böyle bariz bir örnek olursa bilimsel düşünüşün tanrıyı da tartışma konusu yaptığına kanaat getiririm" kusura bakmayın paslıçivi yaşam bu kadar düz ve yalın olmayabilir.Neden bilim ile uğraşan insanlar arasında inanç zayıftır? Neden dini otoriteler bilime karşı cehpe almış, bilim insanlarının canına kastetmiştir? Bilim, neden inanç sistemlerinin insan bilinci üstündeki etkisinin zayıfladığı hümanist zamanlarda gelişebilmiştir? Neden laik toplumların bilimsel faaliyetleri de üst seviyede olmaktadır?Gözünüzün önünde o kadar çok örnek olmasına karşın, bilimsel çevrelerden cinler üzerine teori bekliyorsanız eğer, bu sizin anlayış ve bakış probleminizdir.Bir katili yakalamak için illaki cinayet anını görmek mi gerekir?

Bilimin gözlemden ibaret olmadığını belirtmişsiniz.Ben de gözlemden başlamaz demediğimden o konuyu geçiyorum.

Her agnostik olmasa da çoğunluğunun, dogmatik düşünüşe sahip insanlar ile uğraşmak istemememsi sebebi ile kendilerine ateist yerine agnostik dediklerini düşünüyorum.Videoda Darwin ve agnostiklik ile ilgili bir kısım var.Orada şöyle bir söz geçiyor.Darwin'e "Neden kendine ateist değil de agnostik diyorsun?Biri diğerinin nazikçesidir."deniyor. Darwin de "Kaba olmaya ne gerek" var gibi bir cümle sarf ediyor. Bilinçli bir yaratıcının varlığına inanmayan; ancak bunun üzerine de kafa yormadığını iddia eden kimsedir agnostik benim için.

İnsanın gelişimi konusunda tünelde ilerlemekten bahsetmişsiniz.Paslıçivi, tünelin sonundaki ışığa; ancak o tünelin koşullarına uyum sağlayarak gidilebilir, onları yadsıyarak değil.Gitmek istediğimiz noktada ayrışmıyoruz, nasıl gidileceğinde ayrışıyoruz.Siz o tünelin koşullarına uyum sağlamayarak, adeta gerçeğin üzerinden zıplayarak gitmeye çalışıyorsunuz.Bense bugünün gerçeğinden hareketle, tünelin koşullarına uyarak sonuca ulaşabilirz diyorum.İdeolojisiz bir dünyaya ulaşabilmek için bir ideoloji gereklidir.İşte o ideoloji de Bilimsel Sosyalizmdir.Bilimsel Sosyalizm insanlığın geleceğe seyahatinde yetkinleştikten sonra bırakacağı bir yakıt tankı gibidir.Bu nedenle sizin her ideolojiyi kolaycı bir yaklaşımla aynılaştırmanızı, konular üzerinde fazla kafa yormak zahmetine katlanmamanıza bağlıyorum.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Günümüz sözde medeni kanunları kutsal metinlerde olanın biraz daha geliştirilmiş ve zamana uydurulmuş halidir bununu neresi gerçek dışı ki hem bu kurallar kimi toplumlarda halen uygulanmaktadır..ve bu uygulananlar ve yaşananlar gerçektir benim hiç bir şeye mahkum olduğum yok siz öyle algılıyorsunuz..

Sakal anlamadığınız şu.Kuran geldiği zaman bir devrim, ilerleme olduğu kadar, günümüzde eski ve ilkeldir; çünkü geçmiş bir toplumun içinde bulunduğu şartlara uygun bir içeriğie sahiptir.İçerisinde elbette insanın ortak değerledini de barındırır.Hırsızlık yapılmaması, hak yenmemesi vs. gibi.Fakat bunun yanında nefret dolu söylemler ve belirli kesimleri hedef gösteren ifadeler de taşır.Yahudilere,eşcinsellere,tanrıya inanmayanlara vs.Neden böyle bir yaklaşıma sahip olduğu anlaşılırdır zira her inanç sistemi kendini tek gerçek olarak gördüğünden, otoriteyi paylaşmak istemez ve bu nedenle rakiplerini, kendine zarar vereceğini düşündüklerini hedef alır.Geldiği zamanın anlayışına uygun olarak da bunu acımasızlık ile dışa vurur.Kuran'ın yeryüzünde boy gösterdiği zamanlarda söz konusu coğrafyada köleci toplumlar hakimdir. O toplumlara tutup da insan hakları,cinsler arası eşitlik,gay hakları vs. gibi şeylerle gelirseniz bir karşılık bulamazsınız.Bulamazsınız;çünkü Marks'ın dediği gibi insanlık kendi karşısına ancak çözebileceği sorunları çıkaracaktır.O zamanın toplumsal sorunlarına cevap veren bir kitaptır Kuran.
Sakal hangi aklı başında medeni kanunda belirli kesimleri hedef göstermek ve potansiyel tehdit olarak görmek vardır? Varsa eğer o kanun medeni değil ilkeldir.

hem ayrıca tartışmanın başlangıcı Kuranın üslup meselesi değil,paylaştığınız videodaki adamın dogmatik fikirlere karşı alaycı ve aşağılayıcı üslubudur..konuyu evirip çevirip kuranı hedefe koymayı başardınız,burada kuranı tartışmıyoruz ve tek kitap kuran değil,tek dinde islam değil konumuzda Kuran değil..

Dogmatik fikirleri takdir mi edecekti? Meselenin özü sizin dogmatik oluşunuz. Sizin kutsal kabul ettiğiniz kitap nefret söylemleri ile doluyken, tutup da bir başkasının "nefret ediyorum" demesine itirazınız komiktir. Kutsal kitap asarız,keseriz,yakarız,kafirler,diri diri yanacaklar,helak ettik,gerekirse dövün vs. ifadeleri ile dolu. Şimdi ben "yahu benim gibilere bir sövülmediği kalmış.Ne akılsızlığımız bırakılmış, ne hainliğimiz, ne şeytanlığımız. Bu nedir kardeşim?Ben böyle bir anlayıştan nefret ediyorum" dediğimde suçlu mu olacağım?



Her şey eleştirilebilir ve anlaşılması açıklanması için eleştirilmelidirde,yine saptırıyorsunuz tartışmanın seyrini,benim burada vurgulamak istediğim adamın meşhur olmak için böyle bir işe giriştiği filan değil,kendisi zaten tanınmış ve meşhur olmuş sözde bir bilim adamı,benim sorum şu yukarıda da sormuştum;neden bazı bilim adamları kendi bilim dallarıyla uğraşacakları yerde durmadan dogmatik fikirlere yada inançlara saldırıda bulunurlar,bu hazımsızlık saldırganlık halinin nedenini gerçekten merak etmekteyim, bu çalıştığı alanın çoğu ince sırlarını keşfedememiş olmaktan ve buna bir anlam ve açıklama getirememekten kaynaklanan çekememezlik ve kıskançlık halinin bir rahatsızlık belirtisi olup olmadığını merak ediyorum..

Din kendinden olmayana saldırdığı için bilim insanları kendilerini ve bilimsel düşünüşü müdafa mecburiyetinde kalıyorlar.Sizin hayali dünyanızda ne, nasıl oluyor bilmiyorum;ancak gerçek dünyanın tarihinde dini otoriteler bilim insanlarını ölümlere mahkum etmişlerdir.Aksine bilim insanlarının ölüm ile cezalandırdığı bir dini kimlik var mı? Siz de tutmuş saldırıyı bilim insanlarına havale ediyorsunuz.Yüzyıllarca saldıracaksınız, bu saldırıyı halen devam ettireceksiniz.Karşıdaki "gık" dediği zamanda feryat edeceksiniz."Olur mu hiç,nefret ediyorum dedi.Nasıl der?Neden inanca saldırır?Olacak iş mi bu?" vs.Dediğim gibi dogmatik oluşunuz adalet duygunuzu ortadan kaldırmış.
 

sakal

Kahin
Yeni Üye
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
2,000
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Din kendinden olmayana saldırdığı için bilim insanları kendilerini ve bilimsel düşünüşü müdafa mecburiyetinde kalıyorlar.Sizin hayali dünyanızda ne, nasıl oluyor bilmiyorum;ancak gerçek dünyanın tarihinde dini otoriteler bilim insanlarını ölümlere mahkum etmişlerdir.Aksine bilim insanlarının ölüm ile cezalandırdığı bir dini kimlik var mı? Siz de tutmuş saldırıyı bilim insanlarına havale ediyorsunuz.

ya ben başka dünyada yaşıyorum,yada dünyada yaşananlardan haberim yok..bilim ve din birbirinden ayrılmaması gereken bir ikili bana göre ve bilimin gerçekleriyle çatışan dinine inancına savaş açmış demektir..aslında farklı yerlerden bakıp aynı şeylerden şikayet ediyoruz..sizin bahsettiğiniz gibi bilim adamlarının düşünürlerin şeytan işi sihir işi ile uğraşıyor deyip asılıp kesildiği zamanlar karanlık çağlarda kaldı..bu zamanda bu tip insanların olduğuna inanmıyorum varsa da mağara adamı diyebilirim ne diyeyim...eğer bir yerlerde rastladıysanız bilim adamına ve bilime savaş açmış bir videoya paylaşın bizde görelim nasıl bir ucube imiş..tartışma başka bir yöne kaydığı için burada kesiyorum..bir inanç sahibi olarak benim inancımı ve değerlerimi alaya alan kim olursa karşılığını vereceğimi yada cevap hakkımı saklı tutacağımı belirtirim..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Her ne ise Soyalp.Muhabbeti devam ettireceksek, varsa bir derdiniz hesaplaşma başlığında devam edelim.
 

IdeaFante

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
21 Kas 2011
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Yaş
30
paslıçivi, umarım beni hatırlamışsınızdır. Uzun bir aranın ardından kendimi yeniden burada buldum, döndüğümde sitede aktif olmanıza sevindim :)

Ferdinan Bardamu ile bu konudaki yazışmalarınızın hemen hepsini okudum. Çok farklı doğrultularda düşüncelere sahip olmamanız tartışmanın verimliliği konusunda sevindirici. Ama konuya nereden ve nasıl dahil olacağımı bilemiyorum.

paslıçivi' Alıntı:
peki insanoğlu niçin böyle davranmaktadır? çünkü henüz özüne ulaşamadı, binlerce yıl önce özünden çalındı, kendine yabancılıştırıldı..
kendine yabancılaşan insanoğlu gerçek özünden gelen tatmini de kaybettiği için böyle ideolojilerle kendini kandırıp tatmin etmek zorunda şimdilik..
insanoğlu evrimi devam ettikçe kendini bulan insan bilimi rahat bırakıp epistemolojik gerçeklikte insana yakışır tarzda davranmayı ve yaşamayı öğrenecektir..

Daha önceki konuşmalarımızı hatırlarsanız bu konuda hemfikiriz. Bu yazdıklarınız benim görüşlerimi büyük ölçüde yansıtıyor.

Ferdinand Bardamu' Alıntı:
Bilim gözlemlenebilen ile yetinmez.Bilmiyorum ama siz böyle şeyleri nereden öğreniyorsunuz?Hayattan kopuk mu yaşamaktasınız anlamış değilim. Sürekli bir gözlemdir tuttutmuşsunuz. Yahu hiç bilim tarihi yahut felsefe tarihi okumadınız mı?Bilimin tek yönü gözlem değildir.O halde nasıl oluyor da gözlemlenememiş Higgs bozonu denen bir parçaçıcığın var olması gerekliliği teoriye girebiliyor? Teoriye girdikten sonra CERN deneylerinde varlığı gözlemlenmeye çalışılıyor? Önce olması gerektiği idrak ediliyor, devamında gözlem ile ispatlanmaya çalışılıyor.Üstelik bu bugüne ait bir durum da değildir. Gözlemden yola çıkılır, teorileştirilir,gözlemin ötesine geçilerek gözlemlenemeyene ulaşılır.İnsan teknolojik açıdan gözleyecek yeterliliğe eriştiğinde, teorinin kendi içerisindeki doğruluğu pratikte sınanır.Yani bilimin izlediği süreç budur ve bu süreç ayan beyan ortadadır. Bilim gözlemden yola çıkar ancak orada kalmaz.

Bilim, duyularımızla algıladığımız somut olguların insan beyninin sahip olduğu sistemlerle çeşitli kalıplara dökülmesidir. Neden-sonuç ilişkisiyle açıklamak, olayların ortaya çıkışını, etkilerini, sırasını kavramak; bir çeşit kayıt yapmak... Elbette bunlar için duyular ve evren gerekecektir.

Beyin dışarıdan aldığı bilgiler ve öğrendiği yöntemlerle bilimsel sonuçlara ulaşır. Bu şekilde beyinde çevreye yönelik bilimsel bir sistem oluşur ve dışarıdan aldığı her etki ile bu sistem daha da gelişir.

Beyin karşılaştığı problem karşısında yapbozun parçalarını birleştirmeye çalışır. Bu durum için elbette tamamlayacağı yapbozun bir parçasına en başta sahip olması gerekir. Siz başlangıçta bir parça olmadan/herhangi bir veri olmadan problemin çözülemeyeceğini bilimsel bir sonuca varılamayacağını söylüyorsunuz ve bunda haklısınız. Ama insan daha önceki verilerden tahminle/genellemeyle problem karşısında bir başlangıç yapabilir, bilimin uğraştığı her konuda zaten elde olan en az bir bilgi veya düşünce sistemi mevcuttur. Çok gelişmiş varlık olan insan beyninden konuşuyoruz, bugüne kadar elde hiçbir şey olmadan sonuca ulaşmaya çalıştığı bir durum olmamıştır.

Bu bakış açısı basit gelebilir fakat kalıplaştırılan bilimsel yöntem kavramı günümüzde bilimsel buluşların varoluş aşamasındaki dıştan görünen sistem/yol olmaktan ileriye gidememekte ve insanların bilimdeki gelişmelerindeki çok daha karmaşık işlevlerini yok saymaktadır.
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Paslıçivi Bilim ve insan birbirinden kopuk değildir. Bilim insan tarafından icra edilir. İnsanı çıkarın yeryüzünden, bilim yoktur, insanı koyun yeryüzüne bilim vardır. "İnsan şöyle olur ancak bilim şöyle olmaz" söyleminizin kelime oyunundan öte bir anlamı yoktur.Bunlar birbirinden kopuk değiller.Bilim insan tarafından yapılıyor, o halde nesnel gerçek yoktur denmek ne kadar hatalı ise bilim şöyle olmaz insanlar öyle olur demek de o kadar hatalıdır.Daha doğrusu yanlış yerden bakmaktır.

sayın bardamu, bu söylediklerinize yanlış demiyorum, siz binlerce yıldır ve halihazırda varolan pozisyonu dile getiriyorsunuz.. tabii ki bilim de dahil olmak üzere varoluştaki herşey bir şekilde insanoğluyla bağlantılıdır, kopuk değildir.. ama işte bu zihniyet çok sakattır, ciddi bir problem yaratmaktadır diyorum ben..

tanrı soyutçuluk örneği bir kavramdır ve sadece insanoğlu tarafından dile getirilmiştir. bu yüzden insanoğlunun bu tanrı kavramının yanında yada karşısında olması çok tabiidir.. ama insandışı kavramlara bu tanrıyı bulaştırmak çok ciddi insanlık sorunu yaratmaktadır.. bu durum adeta bir bilinç hastalığı düzeyindedir diyorum, yani ben sizin bahsettiğiniz durmu kabulediyor ama bu durumun insanoğlu bilincine yakışmayan bir tutum ve davranış olduğunu dile getirmeye çalışıyorum..

bakın benim düşüncemdeki bilim nasıl bir şey olmalıdır.. bugün bilimle uğraşan hem tanrıtanımaz hem tanrıcı hem de diğer her türlü ideoloji sahibi insan bulunmaktadır.. herkes kendi ideolojsini/inancını kendine saklasa da sadece bilim yapsa diyorum.. mesela dawkins bir biyolog, mesleğinin gereğini yapsın, canlıları incelesin bu konuda kitaplar yazsın ama tutup da "evrim bilimi tanrıtanımazdır" gibi bir ifade kullanmasın.. çünkü dediğim gibi bilim tüm dünya insanlığını ilgilendirir ve hizmet eder, bu insanların içinde tanrıtanımazların dışında daha bir çok değişik ideolojiye sahip insan vardır.. işte dawkinsin bu talihsiz ifadesi insanlar arasında bir bölücülük bozgunculuk yaratır diyorum.. çünkü ideolojiler/inançlar insanlar için çok değerli ve önemli kavramlardır.. siz "evrim bilimi tanrıtaımazdır" diye bir deklerasyonda bulunursanız farklı ideolojideki insanlarda bir tepki oluşturup karşıt görüş bildirmesine ve bu konuda içinden çıkılmaz bir kördöğüşü çatışmaya girersiniz.. bu durum da insanoğlunu böler..

evrim bilimi tanrı tanımaz olsa ne olur, olmasa ne olur, ne değişir? sonuçta bilimin standart bir işleyiş süreci vardır, o süreç işler ve gerçek bilgiye ulaşılmaya çalışılır. dawkinsin bu sözü sadece dawkinsi ateistler arasında biraz daha popüler yapıp diğer farklı ideolojilerdeki insanlarla bir çatışma içine girmesine neden olur, başka da bir boka yaramaz..

Stephen Hawking bir bilim adamı olarak tanrının varlığı yahut yokluğunun da bilim konusu içerisinde olduğunu ifade etmiştir.Ne diyeceksiniz? "

bunu demiştir de kime ne faydası olmuştur, dediğim gibi sadece insanlar arasında bölücülük ya da kişisel tatmin ve popülarite artışından başka bir işe yaramamıştır.. hawkingin tanrı hakkında konuşması sadece ve sadece onu bağlar ne bilimi ne de diğer insanları bağlamaz..

Neden bilim ile uğraşan insanlar arasında inanç zayıftır? Neden dini otoriteler bilime karşı cehpe almış, bilim insanlarının canına kastetmiştir? Bilim, neden inanç sistemlerinin insan bilinci üstündeki etkisinin zayıfladığı hümanist zamanlarda gelişebilmiştir? Neden laik toplumların bilimsel faaliyetleri de üst seviyede olmaktadır?Gözünüzün önünde o kadar çok örnek olmasına karşın, bilimsel çevrelerden cinler üzerine teori bekliyorsanız eğer, bu sizin anlayış ve bakış probleminizdir.Bir katili yakalamak için illaki cinayet anını görmek mi gerekir?

işte benim bahsettiğim soruna değiniyorsunuz, insanoğlu sapla samanı biribirinden ayıramıyor. ortada 3 unsur var..

1.insanoğlu
2.bilim
3.din

insanoğlu sahipolduğu bilincine yaraşır tarzda yaşayabilseydi, bu 3 öğe kardeşçe dostça birlik beraberlik içinde gidebilirdi.. herkes kendi ideolojisini/inancını kendi içinde(insanda) yaşayıp insandan öte kavramlara bunu yamamaya çalışmasaydı binlerce yıldır süren bu kaos olmazdı. inanan içinde inancını yaşar biliminsanı kendi ideolojisini katmadan bilimini icra eder, ortalık güllük gülistanlık olurdu.. ama insanoğlu tam uyanık/farkındalık düzeyinde değilde derin uyku yada uyku mahmurluğu bilinç düzeyinde yaşadığı için herşey biribirne girmiş ve insanoğlu kardeşliği birliği bütünlüğü bozulmuştur.. biri ideolojisini merkeze koymuş diğeri bilimi merkeze koymuştur ama kimse asıl tüm bunları ortaya atan insanoğlunu merkeze koymayı akıl edememiştir.. ve sizinde yukarda bahsettiğiniz kaotik ortam gibi insanoğlu kendi bilincinden çok uzak bir düzeyde kedi köpek gibi hırlaşmaya devam etmektedir..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Bilinçli bir yaratıcının varlığına inanmayan; ancak bunun üzerine de kafa yormadığını iddia eden kimsedir agnostik "benim için".

Anladığım kadarıyla agnostisizm için evrensel kabul görmüş bir tanım yok, "benim için senin için" dendiği zaman işler iyice karışıyor. o zaman herkes kendi agnostisizmini ortaya koyar ve gerekirse üzerinde tartışılabilir.. ama kısaca değinmek gerekirse benim ulaştığım agnostisizm de tanrı kavramının hayali bile yoktur.. her zaman dediğim gibi batı coğrafyasının insanı tanrıyla kafayı bozmuş ve tüm felsefe bunun üzerine inşa edilmiş.. işte bu soyutçuluktur, soyuttan somuta gitme çabalarıdır ve insanlığın hali binlerce yıldır ortadadır.. benim agnostisizmimde somuttan yola çıkılır soyuta doğru gidilir, bu yolda henüz bir akıllı yaratıcıyla karşılaşılmadığı için tanrı, yaratıcı gibi kavramaların esamesi bile okunmaz.. ben bilinemez derken tanrıyı yaratıcıyı hedef göstermem, benim hedefim varoluştur, evrendir.. ve bu durum hep bahsettiğim zihinsizlik/egosuzluk pozisyonudur.. ancak bir zihin/ego taşıyan insan bir soyutçuluk örneği olan bir kavram hakkında görüş bildirip taraf olabilir.. yeni doğan bir çocuk, dağlar taşlar, sokaktaki kedi köpek, ağaçlar böcekler ne kadar tanrıtanımazsa ben de o kadar tanrıtanımazım ama asla bir ateist gibi tanrıtanımaz değilim.. bu utangaçlık değil tam uyanıklık/farkındalık ve zihinsizlik durumudur..
 

paslıçivi

Üye
Yeni Üye
Katılım
13 Şub 2012
Mesajlar
153
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
paslıçivi, umarım beni hatırlamışsınızdır. Uzun bir aranın ardından kendimi yeniden burada buldum, döndüğümde sitede aktif olmanıza sevindim :)

unuturmuyum genç kardeşim, hele o hiçliği algılama yönündeki cümlelerin çok hoştu, benim ilk meditasyon tekniğimdir. tekrar hoşgeldin kalıcı ve katılımcı olmanı beklerim, sevgiyle..
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
tanrı soyutçuluk örneği bir kavramdır ve sadece insanoğlu tarafından dile getirilmiştir. bu yüzden insanoğlunun bu tanrı kavramının yanında yada karşısında olması çok tabiidir.. ama insandışı kavramlara bu tanrıyı bulaştırmak çok ciddi insanlık sorunu yaratmaktadır.. bu durum adeta bir bilinç hastalığı düzeyindedir diyorum, yani ben sizin bahsettiğiniz durmu kabulediyor ama bu durumun insanoğlu bilincine yakışmayan bir tutum ve davranış olduğunu dile getirmeye çalışıyorum..
.........

........

insan dışı kavram olmaz paslıçivi.İnsan olmaz ise kavram de olmaz bildiğiniz üzere. Tanrısallığı sistemleştirirken de bilimde de kavramlaştırılmış olanı kullanma vardır. İkisi de bu açıdan ortaktır;ancak birinde bilinmeyen üzerine kurulu bir temel varken, diğerinde kanıt üzerinde kurulmuş bir temel vardır. Bu oldukça büyük bir farkdır. Bunları yazıyorum zira siz yüzeysel ortaklıklar ile bunları neredeyse aynılaştırıyorsunuz. Oysa ki esas olan ayrıntıları görebilmektir.

Birini diğerine bulaştırmama seçeneğiniz yoktur,çünkü insanlar bilim yaparken de din öğretisini kurgularken de geçmişten gelen kavramları kullanırlar. Oturup kendileri baştan aşağıya kavramlar oluşturmazlar.Bunun üzerinde düşünmezler bile. Siz kendi açınızdan kullandığınız kavramları kendiniz mi oluşturdunuz?Tamamını elekten geçirip ne olduklarını irdelediniz mi? Bakın kullandığınız kavramları bir düşünürseniz, bunların neredeyse sınırsız sayıda olduklarını tespit edersiniz.İşte sizin ve hepimizin kullandığı o kavramlar, bir felsefi sürecin ürünüdürler. Özellikle belli bir felsefi duruşun çözümlemeleridirler.Kimsenin yahut hiç bir kavramlar topluluğunun bundan azade olamayacağı açıktır.18.yüzyılda, metafizik hareket kavramı geçerlidir. Bu geçerlilik mekanik biliminde de kendisini gösterir. O zamanlar hareket salt bir yer değiştirme ve maddenin dışında bir etkinin neticesi olarak görülür.Metafizik düşünüş felsefi bir düşünme biçimidir.Bakın felsefi bir düşünüşün oluşturduğu kavramın bilim tarafından kullanımı var zaten aksi mümküm değildir.Kullanılan diğer kavramlar da belirli felsefi ekollerin kavramlarıdırlar.Bu bugün de farklı değildir zira kullanılan kavramlar, geçmişin felsefi düşünüşü neticesinde oluşturulmuşlardır.Bugünün hareketi diyalektiktir.Bilimin baz aldığı hareket diyalektiktir.Diyalektik de bir felsefi düşünüş biçimidir ve metafizik zıttıdır.Bilimsel sosyalizmin hareketi algılama biçimi de diyalektiktir. Oysa ki inanç sistemleri hareketi metafizik biçimde yorumlarlar. İşte bu durum bilimi materyalizme (bilim materyal ile ilgilenir) ve diyalektik hareketi kabulü yani "değişim aynı zamanda maddenin içindedir de" yaklaşımı ile diyalektiğe götürü.Kısacası bir bilim insanı bilimsel süreçte geçmişin belirli bir felsefi duruşunun oluşturduğu kavramlar ile çalışmaktadır, onları kendisi sıfırdan oluşturmamaktadır.Bu süreçte ister istemez kişi bir felsefi duruşa yakınlaşmaktadır;çünkü bilim insanı diyalektik materyalizmin kavramları ile haşır neşir olmaktadır.Aynı durum herhangi bir inanç sistemi için de kısacası içerisinde kavram olan diğer herşey için de geçerlidir. Bunda da anormal bir durum yoktur.Tam da bu sebeple, bilimin metafizik ve idealizimden kopup ki inanç sistemleri diyebiliriz yahut dinler, diyalektik materyalizme yönelmesinden dolayı bilim insanlarının çoğunluğu bir yaratıcıya inanmazlar; çünkü idealizmin yahut metafizik düşünüşün çözümlediği felsefi kavramları kullanmazlar. Kavrama faaliyeti düşünüşün bir neticesi olduğundan, bilim ile ilişkide bulunulan süreçte diyalektik materyalizm ile de ilişkide bulunulmuş olur.Kısacası bilim insanlarının çoğunluğu "şeytanlıklarından" ateist değildirler. Kullandıkları kavramların gerçeği anlamada, neden sonuç ilişkileri kullanmada başarılı olduğunu gördüklerinden, dinin metafizik ve idealist kavramlarına itibarlarını kaybetmişlerdir/kaybetmektedirler.Tarihten bugüne gelen dinsel tutumlar da cabasıdır.Bir bilim insanının kullandığı kavramların hangisinin bilimsel süreçte daha çok işine yaradığını ve süreçleri anlamada kendisine yardımcı olduğunu, gerçeğe uygunluk gösterdiğini, hangisinin gerçekten kopuk olduğunu, neden sonuç çözümlemesinde başarı sağlamadığını,kendisine hiç bir şey vermediğini ancak bilim insanları bilebilirler. Diyelim ki içlerinden bir iki tanesi kötü niyetlidir peki ya diğerleri?

Bilimsel Sosyalizm insanı merkeze koyar.İnsanın kurtuluşunun ancak ve ancak toplumun kurtuluşu ile mümkün olacağını belirtir, çünkü "insanın bilincini belirleyen şey onun toplumsal varlığıdır". Gelecekteki hedefe yürüyebilmek için bugünü yaşamak gerekir.Bugünün şartlarından kopuk bir ilerleyiş esasında ilerlemeyiştir. Günümüz insanı sınıflı toplumlarda, kimilerinin kimilerinden daha üstün mevkilerde yaşadığı toplumsal koşullarda yaşamaktadır. Bu toplumsal cepheleşmenin düşünsel araçları ideolojidirler. Toplumsal çatışmalar, insan toplulukları arasında ideolojiler aracılığı ile yürütülür. Kısacası karşınızdaki topluluk, pratik hayattan temelini alan ve gerçeklik düzlemine ayakları basan kapitalizm gibi bir araçla geldiğinde, sizin insanlık, kardeşlik, kişinin kendini tanıması gibi toplumsal hayatın şu an ki koşullarını yansıtmayan, ayakları yere basmayan ve insanların bugününden uzak bir geleceğin hayalinden ibaret olan bir araçla karşılarına çıkmanız, baştan kaybetmeniz demektir.Evet, hedef insanın hür olması, kendini bilmesi,ideolojilerden kurtulması vs. dir;ancak buraya ulaşmak, temelini gerçekten alan, insanın pratikte deneyerek meydana getirdiği bir teorik araçla, bir ideoloji ile mümkün olur ki onun adı da Bilimsel Sosyalizmdir.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
[video=youtube;Xs3AqfMSr10]http://www.youtube.com/watch?v=Xs3AqfMSr10&feature=related[/video]


Ateizme karşı iddialardan en popüler 10 tanesinin ve bunların cevaplarının yer aldığı bir video.Video ABD için hazırlanmış, bu sebeple içerisinde ABD devletinin kendi meseleleri ile ilgili küçük bir kısım da var.
 

Ferdinand Bardamu

Kahin
Yeni Üye
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
1,302
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
[video=youtube;-uswy7r9KfA]http://www.youtube.com/watch?v=-uswy7r9KfA&feature=related[/video]
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst