Arthur Schopenhauer

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Filozoflar kategorisinde faust tarafından oluşturulan Arthur Schopenhauer başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,806 kez görüntülenmiş, 2 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Filozoflar
Konu Başlığı Arthur Schopenhauer
Konbuyu başlatan faust
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Aydın
F

faust

Ziyaretçi
Arthur Schopenhauer (22 Şubat 1788 - 21 Eylül 1860), Alman filozof. Felsefe tarihi'nde irrasyonalist ve karamsar olarak bilinir. En ünlü yapıtı henüz 30 yaşına varmadan yayınladığı İstenç ve Tasarım Olarak Dünyadır.

Schopenhauer, görünen dünyanın ardında yatan esas gerçekliğin İstenç (irade) olduğunu ileri sürdü. Schopenhauer'a göre bu İstenç akılsız, bilinçsiz bir öze sahipti ve kendisini Fenomenler dünyasında gösteriyordu. Bütün görünenlerin kaynağıydı. İnsan bedeni de onun eseriydi. Aklın denetimde olmayan bu istenç, insanları parmağında oynatıyor ve geçici tatminlerle veya ulaşılamayan hayâllerle, insanı hiçbir zaman dışına çıkamayacağı bir bıkkınlık ve acı döngüsüne sokuyordu . O'na göre; anlamsız, boş, acı-dolu, kötü bu hayattan kaçınmanın tek yolu vardı; o da istencimizi öldürmek. Bu onu Hinduizm, Budizm gibi dünyevi bir yaşamdan el çekmeyi ve bir keşiş gibi yaşamayı, başkalarına yardım etmeyi, mutluluğumuzu olabildiğince arttırmayı değil, acılarımızı olabildiğince azaltmayı öneren bir yaşam şeklini önermeye yöneltti. Felsefesi, aklın (Rasyonalizm) temele oturtulduğu felsefe tarihinde yeni bir bakış açısı anlamına geliyordu ve psikoloji, psikanaliz, müzik, edebiyat gibi entelektüel ve sanatsal alanlarda büyük etki gösterdi.


Hayatı: Danzig'de doğmuştur. Banker olan babasının, çocukluğunda ölmesi üzerine annesiyle birlikte Weimar'a göç etmiş, öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Uzun yıllar Berlin Üniversitesi'nde okutmanlık vazifesinde bulunmuş, 1831 tarihinden itibaren Frankfurt'a çekilerek eserleriyle uğraşmağa başlamıştır. Çok çalışkan ve enerjik bir insan olan Schopenhaur, pesimist filozoflardandır. Bütün felsefesini tasarım ve irade üzerinde kurmuştur. Ona göre dünya, ancak bir zekâ içinde tasarlanmış olarak kabul edilebilir. İrade, bu tasarlanmış dünyanın dayanağıdır. Bu irade, yaşamak isteği eğilimi ile kendini gösterir, fakat bu gayretin yanında ıstırap vardır. Hegel, Scheling ve Fichte'ye karşıt bir filozoftur.

Nietzsche üzerinde büyük etkisi olduğu bilinir. Kendine özgülüğü ve düşünce yapısının çarpıcılığı ile felsefe tarihinde yerini alır. "İstenç ve tasarım olarak dünya" ve "Aşkın metafiziği" gibi yapıtlarıyla tanınır.

Felsefesinin ilkesel bir kavramı irade kavramıdır. Dünyanın özü ve gerçekliği irade iken, fenomenlerden oluşan dünya, tasarımdan başka bir şey değildir. İrade, Schopenhauer felsefesinde kendini bir zorunluluk olarak gösterir, ki onun düşüncesindeki kötümserliğin ve karamsarlığın kaynağı da esas olarak budur. İnsan, tamamen kurtulamayacak olsa da istencin/iradenin emrine boyun eğerek acı ve kederden kısmen kurtulabilir. Bu noktada Schopenhauer'ın düşüncelerinin belirli ölçüde, kaderciliğin ağır bastığı Doğu felsefelerine yakınlaştığı söylenebilir. Schopenhauer'a göre; birbirlerini en çok teshir edenler (büyüleyenler) birbirlerini en çok itmam edenler (tamamlayanlar)'dır.

İrade kavramı ile içgüdüsel bir anlatıyı ifade etmiştir. İrade kavramı fiziksel ve sosyal yapımızı şekillendiren bir durum gibi gözükse de Doğadan, özümüzden gelen bir enerjidir.Bu enerji yaşamı, toplumsalı, adaletsizliği döngüsel olarak sürdüren güçtür. İnsan bu enerjiden kaçamaz,içseldir ve doğanın bir parçası olan isan yaşarken aslında cinsel ve yaşamsal enersiyle bir yeni anlamlandırmalar silsilesi ile İrade'ye hizmet eder. İrade; yaşamı sağlayan bir enerjidir.

İnsanın kontrolsuz biçimde irade içinde hareketi; uygarlıkları, acılarıları, kötülüğü doğurmuştur. Çünkü irade hep ister, yaşam için talep eder. Birey iradenin kontrolündeki yaşamda sorunsalın içinde iradenin karşısına merhamet ve acı duygusunu koyaraktan bir nebze de olsa dışına çıkabilir ve birey olarak kendini gerçekleştirebilir.

Dünyanın düzenini sağlayan bu idea ve doğa fenemonenleri bütünün enerjinin dışına çıkmak; insana acı verir. güçlü bir münzevi yaşam gücü ve karşı direnç ile gerçeğin karşısında yaşanabilinir....


Kitapları  Aşkın Metafiziği, Çeviren: Selahattin Hilav, Sosyal Yayınları.
İstenç ve Tasarım Olarak Dünya, Çeviren: Levent Özşar, Biblos Kitabevi yayınları.
Parerga ile Paralipomena, Çeviren: Levent Özşar, Biblos Kitabevi yayınları.
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar, Çeviren: Mustafa Tüzel, Kabalcı Yayınevi, İst.1998
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar, Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi, Çeviren: Mustafa Tüzel, Türkiye İş Bankası Yayınları, İst. 2005.
Okumak Yazmak ve Yaşamak Üzerine, Çeviren: Ahmet Aydoğan, Şule Yayınları.
İrade Felsefesi
Aşka ve Kadınlara Dair, Toplu Eserleri-1, Çeviren: Ahmet Aydoğan, Say yayınları, İst 2006.
Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine, Toplu Eserleri-2, Çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, İst. 2007.
Hayatın Anlamı, Toplu Eserleri-3, Çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, İst. 2007.
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine, Toplu Eserleri-4, Çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, İst. 2007
Üniversiteler ve Felsefe, Toplu Eserleri-5, Çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, İst. 2008
 

Bedbin

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
28
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
2023
Ynt: Arthur Schopenhauer

Ölüm Üzerine

İnsanların çoğunun hayatı öylesine sefil, öylesine önemsizdir ki, öldükleri zaman herhangi bir şey kaybettikleri söylenemez. Bu çeşit kimselerde, değerli bir nitelik taşıyan biricik yan,yani insanlığın genel özellikleri ise, onlar ölseler bile, öteki insanlarda var olmaya devam eder.

Devamlılık, bireylerin değil, insanlığın bir özelliğidir. İnsana sonsuz bir hayat verilmiş olsaydı, durmadan yaşayacağı için, en sonunda karakterinin değişmezliği ve sınırlı zekasından ötürü, öyle bir yeksenaklık duygusuna kapılacak ve öyle tiksinecekti ki, sonunda hiçliği tercih etmek zorunda kalacaktı.

Bireyin ruh ölümsüzlüğünü istemek, bir yanılgıyı sonsuz olarak tekrarlamayı istemekle birdir. Çünkü aslında her birey, özel bir yanılgı,zavallı bir şey ve varolmaması gereken bir varlıktır. Ve hayatın gerçek amacı, bizi bundan kurtarmaktır. Bunu açıkça gösteren şey, bir çok insanın, hatta bütün insanların, hayal ettikleri bir dünyada olsalar bile, mutluluğa ulaşamayacak bir biçimde yaratılmış olmasıdır.

Hayal ettikleri bu dünya, düşkünlük ve acıdan sıyrılmış olsa, can sıkıntısının avucuna düşecekler ve can sıkıntısından kaçabildikleri ölçüde de düşkünlüğe, acılara, sıkıntılara yeniden yöneleceklerdir. Demek ki, insanı daha iyi bir duruma ulaştırmak için, onu daha iyi bir dünyanın içine yerleştirmek yetmez; asıl yapılması gereken iş, onu tepeden tırnağa değiştirmek ve o ana kadar ne ise, artık öyle olmamasını sağlamaktır. Bütün hayat etkinliklerinin sona ermesi, bu etkinliği sürdüren gücün bir yük altında kurtuluşu gibi görünüyor. Ölülerin yüzlerinde görülen o yumuşak durulmuşluk, belki de bunu dile getirmektedir. Köpeğinize bakın: ne kadar uysal, ne kadar uslu değil mi? Bu köpek, yeryüzüne gelene kadar, binlerce köpeğin ölüp gitmesi
gerekti. Ama bu binlerce köpeğin ölümü, köpek İdea'sına hiç dokunmadı bile. Bu İdea, onların ölümleri ile kararmadı.
Köpeğinizin, sanki bugün dünyaya gelmiş gibi canlı ve diri olması ve hiçbir zaman ölüp gitmeyecek gibi görünmesi bundan
ötürüdür. Onun gözlerinde, varlığında taşıdığı ölümsüz ilke yani archeus pırıldamaktadır.

Peki binlerce yıl içinde ölüm neyi ortadan kaldırdı? Ölüm köpeği ortadan kaldırmadı. Çünkü köpek, işte şurada gözlerinizin önünde
ve kılına bile dokunulmamış halde duruyor. Ölümün yok ettiği şey, bilincimizin güçsüzlüğünün, ancak zaman içinde algılayabildiği
biçimi ve gölgesidir onun.



'' Hayatın kısa rüyasına karşılık, sınırsız zamanın gecesi ne kadar uzun! ''

Arthur Schopenhauer
 

Aydın

Yeni üye
Yeni Üye
Katılım
5 Haz 2012
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
"Gerçekçilik olgusallık havalarında kendisini kaba anlama yetisine bırakır, düpedüz keyfi bir varsayımdan yola çıkar. Bu yüzden de uydurmadır. Çünkü tam da ilk gerçeği, açıkçası bildiğimiz her şeyin bilinçte olduğunu görmezden gelir ya da yanlışlar. Şeylerin nesnel varoluşunun bir özne tarafından koşullanmış olması, nesnelerin öznenin tasarımları olması, sonuçta da nesnel dünyanın olsa olsa tasarım olarak var olması bir varsayım değildir. Bu bir öğreti değildir, tartışma yaratmak için ortaya atılmış bir paradoks hiç değildir. Bu, en kesin, en yalın doğruluktur. Onun çok yalın olması, olsa olsa tanınmasını daha da zorlaştırır. Şeyler konusundaki bilincin ilk öğelerine geri dönmek için, herkeste yeterli düşünme gücü yoktur. Saltık, bağımsız bir varoluş hiçbir zaman olamaz. Doğrusu böyle bir varoluş hiç mi hiç düşünülemez. Çünkü, nesnel olan, bu niteliği ile, özünde her zaman öznenin bilincinde vardır. Dolayısıyla nesne, öznenin tasarımıdır, sonuçta özneyle, tasarımlama kalıplarıyla koşullanmıştır. Üstelik tasarımlamanın bu kalıpları özneye bağlıdır, nesneye ait değildir.

Hiçbir bilinçli varlık olmasa bile nesnel dünyanın varolacağı ilk bakışta su götürmez bir doğruluk gibi görünür. Çünkü bu, genelde, içindeki çelişkiler aydınlatılmadan düşünülebilir. Gelgelelim bu soyut düşünceyi anlamak istersek, açıkçası onu algının tasarımlarından türetmek istersek işler değişir. Bu düşünce, (soyut her şey gibi) ancak algının tasarımlarıyla bir içerik, doğruluk elde eder. Buna göre de bilen bir özne olmadan nesnel dünyayı tasarlamaya çalışırsak şunun farkına varırız: Tasarladığımız şey, gerçekte tasarlamayı amaçladığımız şeyin tersidir. Tasarladığımız şey, nesnel dünyayı algılayan bilen öznenin anlama yetisindeki bir süreçten başka bir şey değildir. Dolayısıyla o tam da dışlamak istediğimiz şeydir. Çünkü, bu algılanabilir gerçek dünya besbelli ki beynin bir görüngüsüdür. Bu yüzden, dünyanın bir görüntü olma niteliği ile bütün bireylerin beyinlerinden bağımsız olarak da varolması gerektiği varsayımında bir çelişki vardır."

İsteme ve Tasarım Olarak Dünya-Arthur Schopenhauer
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst