Arif Damar

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde A'dan Ç'ye kategorisinde kalliope tarafından oluşturulan Arif Damar başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 2,233 kez görüntülenmiş, 1 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı A'dan Ç'ye
Konu Başlığı Arif Damar
Konbuyu başlatan kalliope
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan fides

kalliope

Ordinaryus
Yeni Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
727
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
ALICI KUŞ

Vurur düşlerine ozanın
Güneş kızgınlığından birkaç ağustos,
Birkaç ağaç,
Yüksek ormanlar kuytusundan.

Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar, konar..

Köylü,
Biçer ayrık otlarını, ayırır başaklardan,
Kalkar, konar
Kardeşliğin alıcı kuşu..

İşçi,
Tutar ucundan en acar biçimlerin,
Sürer
Bin başıboş atı, bin cehennemi birden,
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar, konar..

Duran el,
Gitmeyen ayak.
Bir göz ki,
Arkasında bir ölü gözü.
Bir ses ki,
Arkasında bir ölü sesi.
Döner durur

Kardeşliğin alıcı kuşu,
Kalkar, konar
Bir açık yürekten bir ötekine.
Bir bugüne, bir yarına,
Alıcı kuşu kardeşliğin...

19C54F5019B785D3.JPG


Od

Yazdan kalma günler getirirsin kara kış içinde
Bir serçe dala konar gibi güzel her söylediğin
Don vurur kırağı çalar evrenimi
Yüz güvercin pırr demiş gibi ürkerim her gidişinde

Kulağımı çınlatan aşımı kotaran söküğümü diken
Od düşer su serpersin içime
Şaşırsam sesini duyarım
Deniz kıyılarısın ağustos güneşinde...





SOKAK

Önce yağan kara gülümsedi
Kaçıştı sonra yalın ayak çocuklar
Dikildi durdu işsizin biri
Çıkardı güneşi ceplerinden

Kadındı kursağına girmedi
Kaç gündür sıcak bir şey
Ta Sivas'taki çorbasını
Uzattı bir hasta yattığı yerden

Oda soğuk
Kapı aralıktı
Bir bebek öğrendi karanlığı
Bir uçurtma tellere takılırken...




SAAT SEKİZİ GEÇ VURDU

Kime ne desem
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum

Düşünmeden biliyordum deniz ılıdı
Dökülen çelik katı
Yürüyenler yanyana

Yüzümü güneşte dinlendirsem
Dağın dağ olduğunu bilsem ovanın ova ağacın ağaç
Kurtulurdum

Çok köprülü sular gibi git git bitmedi
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum

Saat sekizi geç vurdu
Giden gitmiş hüznü ayaklandırmak boşuna,
Düşünmeden biliyordum...





YOL YORGUNU

Bana bir türkü öğretsen
Ayın aydınlığında söylesem
Gecenin karanlığında söylesem
Yağmur yağınca söylesem
Toprak uyanınca söylesem
Bana bir türkü öğretsen

Bana bir türkü öğretsen
Beraber olunca söylesem
Ayrı kalınca söylesem
Seni unutunca söylesem

Bana bir türkü öğretsen
Geldiğim yerlere er geç dönebilsem
Sevebilsem her şeyi yeniden sensiz
Sensiz vazgeçebilsem
Gece demesem gündüz demesem
Kimseleri dinlemesem
Hem yürüsem hem söylesem
Hem söylesem hem yürüsem...


GİTME KAL

Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir

Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir

Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir

Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir

Ne çok severdik seni aklına getir.



SAKSI

Elimde demin
Küçük bir saksı vardı
Boş bir saksı

Nasıl ağırmış meğer
Nasıl kolum ağrıyor
Boş
Bomboş
Çiçeksiz bir saksı



POSTACI

Hüzün postacısıyım çoktan
Sürüklesin kasım yeli beni de
Bakır yapraklarla birlikte
Yağmur değil sıkıntıdır abanan
Antenlere bacalara kiremitlere

Bilinir mi kaç ayrılık yaşanacak yeniden
Kaç yazların güneşi eskiyecek
Güller mi beyaz aça aça tükenen
Adları anılmayan daha kaç çiçek
Sürüklesin kasım yeli beni de

Ölüyor yerde bir yerde
Solgun güneşi
Güzün...



BENİ UNUT

Açık pencereden sesleniyor,
ağacın yapraklarına söyletiyor:
"Beni unut!"

Oturduğu evin balkonundan,
bulutlara haber salmış olacak,
ne dedikleri işitilmiyor ama, anlıyorum:
"Beni unut!"

Damların üstünden geliyor bu ses,
tramvaylar, otobüsler getiriyor,
denizden motorlar getiriyor.

Bazen dalıyorum, insan hali,
bir karanlık içinde gözleri
ıslak, siyah konuşuyor:
"Beni unut!"

O gece yan yana yürüyorduk,
hiçbir şey konuşmuyorduk,
fakat sesi, durmadan kulağımda çınlıyordu:
"Beni unut!"

Bu trene de ne oluyor bilmem
yolunda doğru dürüst yürüse olmaz,
Yenikapı'dan her geçişinde
avazı çıktığı kadar bağırıyor:
"Beni unut!.." "Beni unut!.."

Anladım, herkes ondan yana
rıhtımdaki vapur, kilise çanları,
radyoda şarkı, sokak satıcıları,
caddeler, bulvarlar onu tutuyor.
Olmayacak bir zamanda sesleniyor:
"Beni unut!.."





DAR AÇI

Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar
Bir gökyüzü bitince öteki başlardı
Çevik taylar dururdu güneşte olgun başaklar
gölgelikler dururdu,
Ovalar aydınlıkta dururdu
Bulut geçti derdik bilemedin
Ya da yağmur yağacak derdik
Fesleğen saksıda güzel dururdu
Bak bu olacak şey mi kömür beni vurdu
Ayaklarım aldı başını gitti
Ellerim kaldı duvarda
Kalk ne olur pencereyi aç
Uzun saçlar yakışırdı sana uzun yıllar
Bir gökyüzü bitince öteki başlardı.
cartamsyuzgb6.jpg
 

fides

Kahin
Yeni Üye
Katılım
15 Şub 2008
Mesajlar
1,694
Tepkime puanı
5
Puanları
38
20/10/2010 15:42 Radikal



Usta şair Arif Damar, 85 yaşında hayata veda etti.



ANKARA- Alınan bilgiye göre, bugün saat 03.00’te kaldırıldığı Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kalp yetmezliği nedeniyle vefat eden Damar’ın cenazesinin, 22 Ekim Cuma günü Moda Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından İstanbul’da defnedileceği bildirildi.

Çanakkale’nin Gelibolu ilçesi Karainebey köyünde 1925’te doğan Damar, ilkokulu Çanakkale’de, ortaokulu İstanbul’daki Yenikapı Ortaokulu’nda bitirdi. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki öğrenimini iki yıl sonra bırakan şair, şiir yazmaya orta birinci sınıf öğrencisiyken başladı.

İlk şiiri "Edirne’de Akşam", 1940 yılında (şair henüz 15 yaşında iken) Yeni İnsanlık adlı dergide, altında "Harika Çocuk" diye bir notla yayımlandı. 1944 yılında taşındığı Ankara’da 1950 yılına kadar yaşayan Damar, 1945 yılında Ant Dergisi’nde yayımladığı şiirlerle adını duyurdu. 1944-1947 yılları arasında Atatürk Orman Çiftliği’nde memurluk yapan şair, askerliğini Kayseri ve Sivas’ta sürgün alayında yaptıktan sonra 1950’de İstanbul’a döndü, Mahmutpaşa’da işportacılık yaptı.

1951 Eylülünden 1952 Martına kadar Yeryüzü adlı kültür dergisinin yönetiminde bulunan şair, 15 Kasım 1951’de yayımlanan "Dayanılmaz" adlı şiirinin ardından gizli örgüt üyesi olduğu suçlamasıyla 5 Aralık 1951’te tutuklandı. İki yıl cezaevinde kalan Damar, delil yetersizliğinden beraat etti. Cezaevinden çıktıktan sonra çeşitli işlerde çalıştı.

1969’da Suadiye’de Yeryüzü Kitabevini kuran ve yöneten şair, yayınevinde yasak yayın bulundurduğu gerekçesiyle 1982’de üç ay hapis cezasına çarptırıldı, Bozcaada Tutukevinde yattı. 1984 yılında kitabevini kapatıp kendini bütünüyle yazılarına verdi. 1985 yılında Melih Cevdet Anday ile ortak imza attığı "Yağmurlu Sokak" adlı romanı yayımlanan şair, en son Cumhuriyet gazetesinde ’Ayın Şairi’ bölümünü hazırlıyordu.(aa)
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst