Antipsikotik İlaç Zehirlenmesi

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe.Net Arşiv kategorisinde MeLekSy tarafından oluşturulan Antipsikotik İlaç Zehirlenmesi başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 363 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe.Net Arşiv
Konu Başlığı Antipsikotik İlaç Zehirlenmesi
Konbuyu başlatan MeLekSy
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan MeLekSy

MeLekSy

Meraklı Üye
Yeni Üye
Katılım
30 Tem 2018
Mesajlar
296
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
~Paradise..
Eski adıyla nöroleptikler olarak bilinen bir grup antipsikotik ilaç 1950’den beri şizofreni ve diğer ilişkili psikozların tedavisinde kullanılmaktadır.Her ne kadar bu bozuklukların tedavisinde devrim yaratmış olsalar da bu ajanlar terapotik ve toksik düzeylerin herikisinde de sayısız yan etkiye yol açabildikleri bilinir.Nörolojik fonksiyonel etkilere dayanarak nöroleptikler olarak adlandırılan bu ilaçların günümüzde daha az yan etkileri olan ve şizofreni için yeni geliştirilen ajanlar genellikle şimdi antipsikotikler olarak sınıflandırılmaktadır.Bu ajanlar çeşitli psikozların tedavisine ilaveten nonpsikiyatrik bazı durumlarda da kullanılırlar.Şöyle ki; Ajite ve ağrılı hastanın kimyasal olarak rahatlatılması, bulantı ve kusmaların kontrolü, başağrısı sendromlarında ağrı ve bulantının giderilmesi, hıçkırık supresyonu, ayrıca Tourette sendromu, Huntington koresi, bazal ganglionların çeşitli bozuklukları gibi değişik pekçok involunter motor bozuklukların kontrolünde de kullanılır. Konvansiyonel veya tipik antipsikotikler şizofreni ve ilişkili psikozların pozitif semptomlarını(örneğin, hallüsinasyon, delüzyon, düşünce bozukluğu) düzeltme konusunda yaygın kabul görmüştür. Bu ajanlar bir dizi yan etkiye sahip oldukları gibi hastalığın karakteristiği olan kognitif disfonksiyon ve negatif semptomlarda(örneğin, içe kapanma, künt duygulanım, kuvvet kaybı) çok az düzelme yapabilmektedir. Böylece klinik etkinliği belirgin olarak gelişmiş ve farklı yan etki ve toksikolojik profile sahip atipik antipsikotik ilaçlar olarak sınıflandırılan yeni bir grup ortaya çıkmıştır.

Farmakoloji

Tipik antipisikotikler farmakoterapotik ve yan etki profillerinde benzerlik arzederler.Bunlar tüm dopamin reseptörinin antagonistleri olup;limbik sistemde bu blokaj bu ajanların antipsikotik aktivitesi için temel sorumludur.Dopaminerjik antagonizma bazal ganglionlarda da oluşur;kolinerjik nöronların disinhibisyonuna neden olur;bu da aşağıda tartışıldığı gibi ekstrapiramidal yan etkiler olarak adlandırılan çeşitli involunter hareket bozukluklarıına götürür.Dopaminerjik reseptör blokajına ilaveten ,bu tipik antipsikotikler değişik derecelerde ,a-adrenerjik(özellikle a1), muskarinik, ve histaminik reseptörleri de bloke ederler. a1-adrenerjik antagonizma periferal vazodilatasyondan dolayı refleks taşikardi ve ortostatik hipotansiyona yol açar.Muskarinik alanlarda antikolinerjik aktivite hipertermi, taşikardi, pupiller dilatasyon, ağız kuruluğu, üriner retansiyon ve konstipasyona yol açar. Histamin blokajı santral sinir sistemi sedasyonuyla sonuçlanır.

Genel bilgi, yüksek potensli ilaçlar ( ki onlar hergün düşük mg dozaj kullanılır) önemli dopaminerjik antagonizmaya neden olma eğiliminde olup ekstrapiramidal etkilere neden olması daha olasıdır.Örneğin haloperidol, flufenazin ve tiotiksen. Düşük potensli ilaçlar (ki bunlar hergün yüksek mg dozaj kullanılırlar) daha az ekstrapiramidal etkilere neden olur,fakat güçlü antihistaminik ve antikolinerjik/muskarinik etkilerden dolayı sedasyon ve ortostatik hipotansiyona neden olmaları daha olasıdır.Örneğin klorpromazin ve tioridazin .Bununla birlikte bütün tipik antipsikotiklerin belirli derecede ekstrapiramidal semptomlara, sedasyon, ortostatik hipotansiyon ve çeşitli antikolinerjik etkilere neden olabildiği belirtilmelidir.

Yeni atipik antipsikotik ajanlar, dopaminerjik, a-adrenerjik, histaminik ve kolinerjik/muskarinik reseptör bölgelerinde antagonistik etkilerin çeşitli derecelerde klinik özelliklerine ilaveten değişik affinitelerle seratoninerjik blok yaparlar.Bu ilaçlar kognitif disfonksiyon ve negatif semptomları iyileştirmede daha büyük klinik etkinlik gösterirler ve bunlar daha az ekstrapiramidal etkilere yol açarlar ve böylece tipik antipsikotiklerden daha caziptirler.Tipik antipsikotik ajanlarla tedavideki başarısızlıktan dolayı,nöroleptik tedaviye rezistan olarak adlandırılan hastalarda da bu yeni ajanların etkili olduğu ispatlanmıştır.

Farmakokinetik olarak bütün antipsikotik ajanlar benzerdir, terapotik durumlar iyi kontrol edilerek verilirler.bioelde edilebilirlikleri değişkendir ve oral alımdan sonra, her nekadar klinik etkileri ilk 30-60 dakika içinde gözlense de pik plazma düzeyleri 2-6 saatte oluşur.Bu ajanların parenteral verilmesi oral preparatlardan daha hızlı etkinin başaldığı yüksek plazma düzeylerini sağlar.Yeni atipik antipsikotiklerin hiçbirinin enjektabl formu yoktur. Proteinlere bağlanma, lipofilisite ve büyük dağılım hacmi bütün antipsikotikler için toksisite tedavisinde diyalizi ineffektif kılmaktadır.Eliminasyonları hepatik metabolizma (hepatik mikrozomal enzim oksidasyonu ve enterohepatik sirkülasyon) ve takiben değişen derecelerde renal ekskresyonla olmaktadır. Yeni atipik antipsikotiklerin tümü birlikte hepatik hastalığı olan hastalarda kullanılırken dikkatli olunmalıdır.yalnızca quetiapin böbreklerden fazla değişime uğramadan atıldığından renal hastalık olmamalıdır.plazma düzeyi monitorizasyonu yapılabilir, fakat gerek terapotik gerek toksikolojik değerlendirmede antipsikotikler için bu tavsiye edilmemiştir.

Yan etkiler

Ekstrapiramidal bozukluklar : Değişik nörotrsansmitter blokaj kapasiteleriyle antipsikotikler genellikle antihistaminik, antikolinerjik ve antiadrenerjik özellikler ihtiva eden çok çeşitli yan etkilere neden olabilirler. Bu odaktaki yan etkiler esasen dopaminerjik bölge blokajından kaynaklanır.Tipik antisikotik ajanlarla tedaviye başlanan hastaların çoğunda bazı akut ekstrapiramidal bozukluklar oluşur. Dopaminerjik reseptör bağımlı yan etkiler herhangibir antipsikotik ajanla gözlenebilirse de özellikle yüksek potensli tipik ajanlarla gözlenir.her nekadar bu durumlar tüm antipsikotiklerle gözlenebilirse de antipsikotik olarak sınıflandırılmayan fakat yapısal olarak benzerliği olan droperidol(inapsin), prometazin(phenergan) ve proklorperazin (compazin) ile de oluşabilir.

Distonik reaksiyonlar istemsiz kas kontraksiyonları olup boyun kaslarını etkileyebilir (tortikollis), çeneyi (trismus), gövdeyi (opistotonus), dili, veya göz çevresini ( okülogyric kriz), laringospazm, nadir de olsa hava yolunu tehdit edebilir.

Distoni izole kas gruplarını etkileyebileceği gibi daha sıklıkla bir kombinasyonu içerir. Etkilenmiş hastalar genellikle adrenerjik hiperaktivite işaretlerine sahiptir ki bunlar, terleme, taşikardi, taşipne ve hipertansiyonu ihtiva eder.sıklıkla bariz ağrı ve anksiyete vardır.

Akut tedavide 25-50 mg im-iv difenhidramin(benadryl)kullanılır.genellikle 10 dakika içinde rahatlama sağlar.eğer semptomlar azalmazsa doz 15-30 dakikada tekrarlanabilir veya alternatif ajanlar kullanılabilir ,Benztropin(cogentin)1-2 mg im-iv veya diğer parenteral yollarla kullanılabilir. Benzodiazepinler yardımcı tedavide özellikle de suçlanan ajan kokainse kullanılabilir. Distonik ajanların uzamış etkilerinden dolayı, difenhidramin veya benztropinle oral tedavi 2-5 gün sürdürülmelidir.

Akatizi, anksiyeteye uygun yerinde duramama şeklinde gözlenen bir durum olup yanlışlıkla alttaki psikiyatrik bozukluğun kötüleşmesi olarak değerlendirilebilir. Bu yanılgı maruz kalınan ajanın dozunu arttırmaya yöneltebilir böylece semptomlar kötüleşebilir.Difenhidramin veya benzeri ajanların verilmesi teşhis ve tedaviyi sağlayabilir; antipsikotik dozunun azaltılması veya daha az potent ajanların kullanılması uzun vadeli çözüm olabilir.

Bradikinezi, veya ilaç bağımlı parkinsonizm,bu ilaç grubunun neden olduğu diğer ekstrapiramidal yan etki olup benzer şekilde tedavi edilir.

Tardiv diskinezi : Bu involunter hareket bozukluğu tipik antipsikotik ajanlarla kronik tedaviyle idiosinkrazik olarak bağlantılıdır.klasik semptomları yüz, ağız ve dilin involunter tekrarlayıcı koreoatetoid hareketleri ve hafif veya şiddetli güçsüzlüktür.sık olmayarak gövde ve bacakları, kolları da etkiler.Yaşlı hastalarda özellikle diabetes mellituslu ve organik beyin hasarı olanlarda risk artışı söz konusudur.insidansı ajanlara maruz kalanlar için yılda %5 tir.patofizyolojisi belirsizdir. Genel kanaat , antipsikotikler tarafından kronik blokaj altında striatumda ortaya çıkan dopaminerjik reseptör süpersensitivitesi katkıda bulunmaktadır.alternatif teoriler, diğer nörotransmitterlerin serbest radikal hasarıyla nörotoksisite oluşturabileceğini ima etmektedir. Her ne kadar henüz açıkça olmasa da yeni grup antipsikotiklerin daha az bu sendroma neden olduğuna inanılıyor. Tardiv diskinezi içn bir dizi ilaç ve tedavi stratejileri geliştirilmiştir. Bilinen sendromun acil yönetimi yoktur.

Nöroleptik malign sendrom : Bu sendrom idiosinkrazik, nadir,her ne kadar diğer ilaç gruplarıyla da ilişkili olabilse de çok genel olarak antipsikotiklerin kullanımıyla bağlantılı potansiyel fatal reaksiyondur. Klinik özellikler hipertermi,müsküler rijidite, otonomik instabilite ve mental durum değişikliğini ihtiva eder. Nöoleptik malign sendrom (NMS) suçlanan ajanla tedavi sürecinde herhangi bir zamanda oluşabilir veya dopamin agonisti tedavisi kesildiği zaman da gelişebilir.Risk faktörleri yaş(genç veya orta yaş erişkinler en sık etkilenmektedir);birlikte yorgunluk durumu, dehidratasyon veya genel düşkünlük hali mevcudiyeti;ve NMS hikayesi’ni içerir. Tipik olarak hastalarda 39 °C’den 42 °C’ye kadar yüksek ateş gözlenir fakat hiperterminin başlangıcı gecikebilir.Otonomik disfonksiyon göstergeleri, taşikardi, labil hipertansiyon, solukluk, vazokonstriksiyon ve terlemeyi ihtiva eder.kaslarda kurşun boru rijiditesi oldukça yaygın olup motor disfonksiyonun diğer manifestasyonlarıyla birlikte de oluşabilir ki bunlar tremorlar, myoklonus, distoni, diskinezi, disfaji, disartri ve opustotonusu ihtiva eder. Mental durumun derecesi konfüzyon ve ajitasyondan stupor veya komaya kadar değişebilir. Karakteristik laboratuar bulguları lökositoz, myoglobinüri ve CPK’ın artmasını ihtiva eder; metabolik asidoz, renal yetmezlik, elektrolit anomalileri, artmış karaciğer transaminazları da oluşabilir.

Ayırıcı teşhis ; meningoensefalit, tetanus, kollajen damar hastalıkları, malign hipertermi, letal katatoni, güneş çarpması, tiroid fırtınası, feokromastoma, striknin zehirlenmesi ve antikolinerjik zehirlenme ve seratonin sendromunu ihtiva eden çeşitli ilaç toksisitelerini içerir. Belki iki sendrom (letal katatoni,malign hipertermi) NMS’den çok güç ayrılır. Her üçünde de belirleyici özellik ateş ve müsküler rijiditedir. Malign hipertermi suçlanan etken olan anaesteziğe maruz kalmayla ilişkilidir. Halbuki letal katatoni, sıcak yorgunluğunun bir tipidir, bir manik hiperaktivite peryodunu takip eder ve otonomik instabilite kliniği yoktur.

Tablo NMS’un başlangıç bakımı

-Havayolu, solunum, iv yol ve kardiyak monitor

-İv benzodiazepinlerin tekrarlayan dozlarıyla acilen iskelet kaslarının relaksasyonu, eğer gerekliyse hızlı-seri entübasyon

-buğu ve fan teknikleri veya buz paketleri kullanarak hiper terminin ters döndürülmesi

-iv kristalloidler kullanarak rehidratasyon arteryel kan gazı, WBC, Hgb, Hct, glukoz, elektrolitler, BUN, kreatinin, CPK, hepatikenzimler, PT, PTT için kan örneklerinin alınması, myoglobin için idrar gönderilmesi

NMS’nin tedavisinin temeli hızlıca soğutma, sıvı ve elektrolit replasmanı ve hepsinin başında ciddi bakım takibiyle yapılan destekleyici tedavidir (şekil 155-2). entübasyon göz önünde tutulmalıdır ve agressif kas relaksasyonu iv benzodiazepinlerle sürdürülmelidir. Suçlanan farmakolojik ajan kesilmeli veya önceden kesilmiş dopamin agonistleri yeniden başlanmalıdır.Dantrolen, nonsfesifik bir iskelet kas gevşeticisi olup malign hipertermi tedavisinde özellikle de dikkat çeken belirti kas rijiditesi olan vakalarda iyi sonuçlarıyla hizmet etmektedir. NMS için sfesifik tedavi patofizyolojisinde kabul edilen dopamin tükenmesine karşı savunmaktır. Bromokriptin, karbidopa/levodopa,ve amantadin birbirine eşdeğer başarıyla tekbaşlarına veya kombine şekilde kullanılmaktadır. Santral etkili dopamin agonistleri önemli hipertermi ve mental durum değişikliğinde en önemli tedavi olabilir. Vazokonstriksyon problemi olduğunda minoksidil ve nitroprussid gibi vazodilatörler göz önünde tutulmalıdır. Agreesif tedavi NMS’in mortalitesini azaltmıştır.

Çeşitli yan etkiler : dopamine bağımlı tespit edilmiş çeşitli yan etkilere (extrapiramidal bozukluklar,tardiv diskinezi ve NMS ilaveten, antipsikotikler çok sayıda başka istenmeyen etkilere de neden olurlar. Burda sadece en önemlilerinden bahsedilecektir. Bütün antipsikotikler sedasyon ve mental kapasitede bazı zayıflamalara neden olabilir. fotosensitivite tipik antipsikotiklerle özellikle fenotiazinlerle oluşabilir. Bu risperidon hariç tutulursa atipik antipsikotiklerin karakteristiği değildir. Hepsi değişik derecelerde nöbet eşiğini azaltabilir. Klozapin hariç tipik ve atipik antipsikotikler gebelikte kategori C’dir ki kategori B deki ajanlar emziren annelerde tavsiye edilmemiştir. Klozapin tedavisi agranulositoz riski taşır ve konvansiyonel tedaviye cevap vermeyen şiddetli şizofrenik hastalar için saklanmalıdır. Haftalık lökosit sayısını denetlemek endikedir.

Akut overdoz

Klinik özellikler : Antipsikotik ajanlarla gözlenen bir dizi yan etki görülmesine rağmen terapotik indeksleri büyük ve letal alımları nadirdir.En yakın dönemde Amerikan zehir kontrol merkezi birliğinin toksik alımların gözetim listesinde yalnızca 21 ölüm antipsikotiklerle ilişkilendirilmiştir. Fakat bu vakaların üçünde diğer ajanların da alımı söz konusuydu.Genelde bu ajanların overdozlarında klinik özellikler daha önceden bilinen yan etkilerin temelinde ortaya çıkan abartılı cevaplardır. Santral sinir sistemi depresyonu hafif sedasyondan derin komaya kadar sıklıkla oluşur ve antikolinerjik ve antiadrenerjik etkiye katkıda bulunur. Sedasyon bazı derecelerde herhangibir antipsikotik overdozunda genellikle görülür fakat klorpromazinle daha sıklıkla oluşur. Isı regülasyonunun bozulması gibi nöbetler görülebilir. Antikolinerjik ve extrapiramidal etkiler nontoksik alımlarla oluşabilir ve ve ilacın potensiyle de değişme eğilimindedir: düşük potensli olanlar antikolinerjik etkilere neden olurken, yüksek potensli olanlar ekstrapiramidal bozukluklara neden olma eğilimindedir.

Kardiyovasküler etkiler kalp hızında, kan basıncında, kardiyak iletimde değişme olarak gözlenebilir.Taşikardi antikolinerjik etki ve vazodilatasyona refleks yanıta bağlı olabilir ki daha çok düşük potensli ajanlarla gözlenir. Hipotansiyon a1-adrenerjik blokaj ve myokarda direk depresan etkinin her ikisinden kaynaklanır.Asemptomatik QT intervali uzamasından fatal ventriküler disritmilere kadar çeşitli kardiyak iletim rahatsızlıkları oluşabilir. Piperidin fenotiazinler(örneğin tioridazin)ciddi disritmiler için yüksel potansiale sahip antipsikotik ilaçlardır: Bunlar overdozlarda tip I antidisritmik gibi davranabilir, geniş kompleksli taşikardi ve muhtemelen torsades de pointes’le sonuçlanır.Atrioventriküler ve intraventriküler iletim bozuklukları da oluşabilir.İlginç olarak İV haloperidol ajite hastaların tedavisi boyunca nadiren torsades de pointes ile birliktedir; bu yol aracılığıyla(iv) vermenin emniyetli olabileceğini gösteren tecrübelerin çokluğuna rağmen bazıları İM vermenin daha güvenilir olduğunu zannederler.

Yeni atipik ajanların overdozlarıyla klinik tecrübeler sınırlıdır.klozapin’in derin antikolinerjik etkilerinin santral sinir sistemi depresyonuna ve nöbetlere neden olduğu bulunmuş, fakat kardiyak ileti bozukluğuna veya agranülositoza neden olmuyor gibi gözükmektedir. Böylece öteki ilaçlar risperidon, olanzapin, quetiapin için de respiratuar depresyon ve kardiyak ileti anomalileri için hastalar monitorize edilmesi gerektiği ima edilmektedir.

tedavi

Destekleyici bakım ve gastrointestinal sistemin dekontaminasyonu antipsikotik ajanların overdozunda tedavinin ana prensibidir (tablo 155-3).Özellikle bu ajanlar bilinç düzeyinde derin değişikliklere neden olabildiğinden,hava yolunun açılması ve yeterli ventilasyonun temini en önemli yaklaşımdır. Oksijen ve naloksan mental durum değişikliği olan bütün hastalara verilmelidir ve yatak başında hızlıca kan glukozu değerlendirilmelidir.Hipotansiyon içn iv kristalloid sıvılar verilmelidir. Daha ileri tedaviye ihtiyaç varsa da b adrenerjik aktiviteli pressörlerden sakınılmalıdır (ör.dopamin, epinefrin ve isoproteranol ).Çünkü antipsikotiklerin sonucunda gözlenen a-adrenerjik blokaj b-adrenerjik agonistlere karşı koyamadığında vazodilatasyon ve hipotansiyonun kötüleşmesine neden olur.

Devamlı kardiyak monitorizasyon ve 12 derivasyonlu EKG temel yönetim özelliğidir.Ventriküler disritmiler tip Ib antidisritmik ajanlarla kontrol altına alınmalıdır (lidokain), klas Ia ajanlardan sakınılmalıdır (ör.kinidin, disopramid ve prokainamid) bunlar kardiak toksisiteyi kötüleştirebilir.Geniş kompleksli taşikardiler muayyen ajanların özellikle de tioridazin’in potansiyel kinidin benzeri etkisinden dolayı iv sodyum bikarbonat ile tedavi edilmelidir.Eğer torsades de pointes oluşursa kardiyak pace, isoproteranol veya magnezyum infüzyonuyla kontrol altına alınmalıdır.

Gastrointestinal dekontaminasyon hasta stabilize olur olmaz uygulanmalıdır;Çoğu vakada oral 1 gr/kg aktif kömür verilmesi yeterli olmaktadır. Gastrik lavaj yaşamı tehdit eden alımlardan sonra çok erken acile gelen hastalarda göz önüne alınmalıdır.Multidoz aktive kömür teorik olarak enterohepetik sirkülasyon tarafından parsiyel metabolizma dolayısıyla endikedir. Büyük oranda proteinlere bağlanma ve geniş dağılım hacmi bu grup ilaçların genel karakteristiği olduğundan hemodiyaliz ve zorlu diürez ineffektif yönetim teknikleridir.

Hava yolunun stabilizasyonu, kardiyovasküler durum ve gastrointestinal dekontaminasyona ilveten diğer tedavileri vermeye de ihtiyaç olabilir.İV benzodiazepinler, fenobarbital ve fenitoin nöbetlerin kontrolü için göz önünde tutulmalıdır.Elektrolit bozuklukları sporadik olarak bildirilmiştir; özellikle oluşabilecek disritmi ve mental durum değişikliğinin diğer nedenleri ekarte edildikten sonra önemli alımlarda serum kimyası da değerlendirilmelidir.Sfesifik ilaç düzeylerinin tespiti kolay olmayıp bu hastaların akut yönetiminde faydalı değildir.Akut ekstrapiramidal bozukluklar yukarda anlatıldığı gibi tedavi edilmelidir.

Tablo akut alımlarda bakım

-Airvay, solunum, iv yol ve kardiyak monitor

-Mental durum değişikliği

Naloksan

Ampirik dextroz (veya hızlıca glukoz düzeyinin tespiti)

-Hipotansiyon

Kristalloid infüzyon

Norepinefrin veya fenilefrin

-Ventriküler disritmiler

Bikarbonat, 1-2 meq/kg iv bolus

Lidokain veya fenitoin

-Torsade de pointes

Magnesium, isoproteranol, aşırı hız düzenli pace

-Gastrointestinal dekontaminasyon

Aktive kömür 1 gr/kg PO

Eğer hasta entube ise, 34 Fr ‘den büyük bir tüple gastrik lavaj ,takiben aktive kömür

-Hipotermi veya hipertermi için ısıtma veya soğutma teknikleri

-Nöbetler

Benzodiazepinler, fenobarbital, fenitoin

tartışma

Genellikle bilinç düzeyi depresyonunu içeren mental durum değişikliği olan hastalar ve kardiotoksisite işaretleri olan hastalar yoğun bakım ünitesinde en iyi şekilde korunmalıdır.Tioridazin ‘in klinik gidişte erkenden ve önemli bir gecikmeden sonra heriki şekilde de ciddi disritmilere neden olabileceği gösterilmiştir.Bu ajanı alan hastalar asemptomatik bile olsalar en az 24 saat EKG monitorizasyonuna alınmalıdırlar.Eğer hastaların piperiden fenotiazin aldığı düşünülmüyorsa,sürüp giden toksisite işaretleri olmaksızın EKG ve fizik muayene asemptomatik ise acil bölümü değerlendirme ve tedavisinden sonra uygun psikiyatrik değerlendirme alması sağlanmalıdır.Eğer psikiyatrik tedavi gereksiz ise acil departmanından taburcu edilmelidir.

Bazı temel ikazlar tablo 155-4’de listelenmiştir.

Tablo İnciler ve tehlikeler

v Yüksek potensli ilaçların ekstrapiramidal etkilere neden olması çok daha olasıdır.

v Düşük potensli antipsikotik ilaçların sedasyon ve hipotansif etkilere neden olması çok daha olasıdır.

v Bariz distonik reaksiyonla hastalar değerlendirilirken bu atipik nedenler unutulmamalıdır:antipsikotiklerin depot preparatları, antiemetikler, trisiklikler ve yasadışı maddeler

v Antipsikotik farmakoterapi başlanmasına rağmen ajite ve daha huzuruz hareketli görünen psikotik hastaların ayırıcı tanısında akatizi düşünülmelidir.

v Nöroleptik malign sendrom başlangıçta ateş olmadan da mevcut olabilir

v Tioridazin en kardiotoksik antipsikotik ajandır ve overdoz durumunda tip Ia antidisritmik gibi hareket edebilir

v Antipsikotik overdozundan sonra refrakter hipotansiyonu tedavi ederken a-adrenerjik agonizma predominan olan pressörleri kullan

v Antipsikotik toksisitesinin tedavisinde hemodializ faydalı değildir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst