Antifeodal Olmak Ne Demektir?

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde İdeolojiler kategorisinde Granma tarafından oluşturulan Antifeodal Olmak Ne Demektir? başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,439 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı İdeolojiler
Konu Başlığı Antifeodal Olmak Ne Demektir?
Konbuyu başlatan Granma
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Granma

Granma

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
8 Kas 2012
Mesajlar
16
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Ülkemizde Burjuva Demokratik Devrimi, Burjuvazinin önderliğinde ve Ordu Gençliğinin vesayetinde başarıldı. Ve dünyada rekabetçi kapitalizmin sona erdiği emperyalizm çağında, yani 1923 yılında gerçekleşti. Ve daha yola çıkarken rekabeti yasakladı. O nedenle de Batıdaki burjuva devrimlerinin aksine Feodalizmi, ya da feodal unsurları tasfiye edemedi. Toprak ağalığına, Doğuda aşiret yapısına ve Türkiye’de çok daha önem taşıyan Tefeci-Bezirgân Sınıfına dokunmadı. Hatta tam tersine birçok Tefeci-Bezirgân kabuk değiştirip yerli Finans-Kapitaliste dönüşürken, diğerleri yerli-yabancı Finans-Kapitalin en büyük müttefiki oldular.

Tefeci-Bezirgân Sermaye, Türkiye’nin tüm köylerinde, kasabalarında ve şehirlerin varoşlarında kurduğu ağlarıyla küçük üretmenlerimizi haraca bağlar. Tefecilikle, küçük üretmenlerimizi faiz kıskacında boğar. Borçlandırdığı üretmenlerin ürünlerini, daha tarladayken, hatta henüz ekilmeden yok pahasına kapatarak, hiçbir üretim yapmadan, üretilenden en büyük kârı sağlar. Bayilikler yoluyla Finans-Kapitalin mallarını en ücra kasabada-köyde pazarlar, benzin istasyonlarını o işletir. Görevi bununla da bitmez; din iman bin mintan demagojisiyle halk kitlelerini tarikatlarda örgütleyerek, kafadan silahsızlandırır, oy davarına çevirir. Finans-Kapitalin peşine takarak, demokrasicilik oyunuyla halkı kündeye getirir. Yani bir avuç azınlıktan oluşan Finans-Kapitalistlerin tüm bir Türkiye’ymiş gibi görünmesini sağlar.

Tefeci-Bezirgân Sermaye, 6-7 bin yıllık Antika bir sınıftır. İdeolojisi, Ortaçağın ideolojisi olan Şeriattır. Çünkü Ortaçağda kendisi kayıtsız şartsız hakim sınıftı. O yüzden, o günlerini özlemle anar ve o toplumsal düzene dönmek için çalışır. İnsanlarımızın dini duygularının ise onlar için, istismar edilecek, paraya ve oya tahvil edilecek meta olmaktan öte bir anlamı yoktur. İslamiyet’te rıba, yani faiz açık-net bir biçimde haram kılındığı halde; bu sınıf, bir taraftan Şeriatı savunurken, bir taraftan da faizle-tefecilikle geçinir. Çok sıkıştığında faizin adını“kâr ortaklığı”na çevirir. Aldığı faizi alım-satım kisvesiyle kamufle ederek Allah’ı da kulu da kandırır. Görünürde bir faiz almaz. Bir bezirgân olarak, ihtiyaç sahibi küçük üretmene, ihtiyaç duyduğu nakit paranın çok daha üstünde tutarı olan bir malı, vadeli ve yüksek fiyattan satar. Sonra, aynı malı dükkandan hiç çıkmadan, çok düşük fiyattan satın alır. Küçük üretmen, kendisine gereken nakit kadar bir parayla bezirgânın dükkânından çıkarken, genelde birkaç ay vadeli (harmana ödenmek üzere) aldığının iki, (süre biraz uzunsa) üç misli tutarında bir senedi arkasında bırakarak çıkar.

Bu sınıfın unsurları “çok partili demokratik düzen”imizde, 1946’dan beri hep Parababaları partilerinin içinde yer almış, çıkarlarını orada korumuşlardır. Fakat aynı zamanda, ABD’nin“Yeşil Kuşak Projesi” gereğince ayrı örgütler de oluşturmuşlardır: Komünizmle Mücadele Derneği, İlim Yayma Cemiyeti, Milli Türk Talebe Birliği, Aydınlar Ocağı vb. gibi... Bu sözde sivil örgütler, Devrimci avına çıkmış, Kanlı Pazar’da (1969) 6’ncı Filoya karşı çıkan devrimcilere sopalarla, bıçaklarla saldırmış, devrimci kanı içmişlerdir. Milli Nizam Partisi’yle de siyasi parti sürecine girmişler, Milli Selamet Partisi’yle Ecevit’le koalisyon kurmuşlar, ya da ABD bu koalisyonu kurdurmuştur. Sonra AP-MSP-MHP koalisyonlarını, yani Birinci ve İkinci Milliyetçi Cephe’yi (MC’leri) oluşturarak, ülkemizin Sosyalist kültüre doğru gidişini durdurmak istemişler, bu dönemde 5000 insanımızın kanına girmişlerdir. Sonrası ise Refah Partisi, Fazilet Partisi, son bölünmede kenara atılan Saadet Partisi ve ABD tarafından yürü ya kulum denilen AKP...

AKP İktidarı, “değiştim” edebiyatıyla küçükburjuva sollarımızın bile gözünü boyayarak; nihai amacı olan Şeriat düzenini gerçekleştirmek için, bazen açık, ama çoğunlukla sinsi bir biçimde, fakat şaşmaz bir kararlılıkla çalışmaktadır.

Sol gruplarımız, Türkiye’de Şeriat tehlikesi yok, derken bu apaçık gerçekliği görememektedirler. Çünkü onlar, bu ideolojinin dayandığı Tefeci-Bezirgân Sermayeyi ve onun Türkiye ekonomisi içindeki yerini; yarattığı sınıf ilişki-çelişkilerini bilmiyorlar.

Kısaca, Tefeci-Bezirgân Sermayeye ve onun ideolojisi olan Şeriata karşı aktif mücadele vermeden Sosyalist olunamaz.

AKP’ye alternatifmiş gibi sunulan DYP-ANAP çiftleşmesi, ya da CHP-DSP işbirliği de Halklarımızın hiçbir sorununa çözüm getiremez. Çünkü bu partiler, halkı kandırmak için, değişik görüşleri varmış gibi görünen, öz be öz Parababaları partileridir. Geçmişte hepsi de iktidara gelmiş, Emperyalizmin ekonomik ve siyasi programlarını yürütmekten başka hiçbir şey yapmamış, yapamamışlardır.

Böyle olunca da seçimleri hangi parti kazanırsa kazansın, Finans-Kapital’in tahtaravallisi yine işleyecek, AKP Hükümeti olmadı, değişik versiyonlu koalisyon hükümetleriyle, Halk kandırılmaya devam edilecektir.

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç
Üst