Althusser Üzerine

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe kategorisinde Laodikya tarafından oluşturulan Althusser Üzerine başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 432 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 2 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe
Konu Başlığı Althusser Üzerine
Konbuyu başlatan Laodikya
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan Laodikya

Laodikya

Felsefe.net
Yeni Üye
Katılım
19 Eyl 2019
Mesajlar
18
Tepkime puanı
22
Puanları
3
Althusser Felsefesi:


"...Çünkü ben önce bir insanım, sonra Fransız'ım. Ben mecburen insan olarak doğdum ve tesadüfen Fransız oldum"
- Louis Althusser

Althusser felsefesine her zaman kendi aklını kullandığını belirttiği bir sözüyle başlamak istedim. Günümüzde etnik ve kültürel farklılık kavramları ile işçi hakları birlikte işler Althusser'e göre, bu yüzden bütün alt katmanları (sınıf, kültür farklılığı) bir arada ele alır. Dünyayı ikisi değiştirecektir. Çünkü artık ikisi birlikte mücadele vereceklerdir. Althusser'e göre önce ahlaklı bir toplum olunması gerekir. Çünkü eskisinden farklı olarak artık bu tarz olgular felsefi-politik bir konum kazanmıştır. Klasik liberalizm (Popper - Hayek) veya ulusalcı sol - kapitalizmin (Foucault) ürünü olan sivil iktidarların içeride bir sürü tehlikeye gebe olduğunu, ülke bütünlüğü veya darbelere açık kıldığını söyler. Athusser bunun yerini askeri bir toplumun alıp iç değil dış tehlikelere karşı ülkeyi koruyup daha güvenli bir iktidar alanı oluşturmak ister, en azından ülke içindeki ihanetlere karşı duracak bir sistem önerir. İç sorunlarını aşabilen ülkeler daha güçlü olacaklardır ona göre. Althusser, Hegelci anlamdaki devletçi fikirleri değil egemenlik fikrini kullanır Rousseau'nun yaptığı gibi, böylece ekonomik sorunların da önüne geçilebilecektir. Althusser'de liberal sol ve sosyalizm şeklinde ikili bir sistem vardır. Klasik emperyalist liberalizminden oldukça farklıdır. Wallerstein bu yüzden Irk, Ulus, Sınıf kitabında Marks'ın hem liberal hem sosyalist bölünmüşlük içinde olduğunu söyler. Aslında kastettiği günümüz Marksizmi'dir yani Althusser sonrası Marks'tır. Marksizm'i mahvetmiştir belki de Althusser... Şimdi kısa kısa Athusser felsefesini anlatalım.


Üst-belirlenim:

İlk olarak üst-belirlenim kavramı ile başlamak istedim. Althusser'de "üstbelirlenim" Freud'dan ödünç alınan bir kavramın tekrar felsefesinin yapılmasıdır. Üst belirlenim antogonist felsefe gibi karşıtını yok etmek onu muharebede egale etmek gibi klasik felsefi modellere alternatif sunmaktadır. Artık antogonist felsefe yoktur. Ama onun yerine Hegelci sentez fikrini de kabul etmemek gerekir. Althusser'de karşıt kutupların sürekli yeniden üretildiği pasif bir savaş modeli vardır. Antogonist felsefe gibi karşıtını yok etmek değil veya Hegel gibi sentezlemek de değil yani eşit kutupların bir ortalamasını alıp onu aşmak için de kullanılmaz. Karşıt kutuplar vardır bunlar savaşım halindedir ama sürekliliği de vardır kendisini yeniden üretmek zorundadır. Yani karşılıklı birbirine düşman ama birisi diğerinin yerine geçmeden, diğerini yok etmeden var olmak zorundalar.


Öznesizlik ve Ereklersizlik Üzerine:

Ereksellik ise ben bir amaç için hareket ettiğimde onun evrenselde son bulması olarak ve saltık öz-bilincin gelişimini en yüksek bilince taşıyor olarak çalışır. Ereksellik kişinin kendisini kavramın gelişiminde yakalamasıdır. Ereksellik sadece töz olarak değil özne olarak da kendisinin bir açımlanışı olarak vardır. Nesne kendisini ancak bu özne ile bilebilir. Ama edimsel olarak. İşte bu tarz kendiliğindenci fikirlere karşı çıkıyor Althusser ve özne-ereksellik yapısını reddediyor. Erekselliğe dayalı bir öznenin olması için kamusal alanın daha basit, ulusal sınırları içinde olması gerekir. Marks burada Hegel'in bürokrasisine devrimi eklemişti çünkü ekonomik ve siyasi yapısı nedeniyle bürokrasi zayıflayıp, güçsüzleşebiliyordu o zamanlar. Fakat günümüzde bürokrasi diğer kapitalist ülkelerin yardımıyla ayakta durabiliyor. Erekselliğin ortadan kalmasında en büyük etken iktidarın tekelci durumunun artık var olmamasıdır. Bürokrasi bu tekelci iktidarı ortadan kaldıracaktı Kapital'de. Bürokrasi devrimin tek aracıydı. Marks, Althusser'e göre daha devletçi o yüzden meta kavramını kullanır ve onun neden olacağı siyasi krizlerin sistemi devrime götüreceğini söyler. Günümüzde artık klasik şekilde bürokrasi içinde değil de başka bir şeye, kitlelere yüklemeye ihtiyaç duyuruyor devrimi. Öznesiz ve ereklersizlik hali eski hantal bürokrasinin giderek daha akıcı ve korunur olmasından kaynaklı bir önlemdir. Artık devrimi kitleler yapmak zorundadırlar. Dolayısıyla artık küçük-burjuva, bürokratik yadsınmanın yadsınması da yoktur.


Epistemolojik Kopuş:

Althusser, Alman İdeolojisi ile daha önceki eserleri arasında bir kopuş yaşadığını söyler Marks'ın. Bu kopuş bir eleştiri vermekten öte bir yanlışlama ortaya koymak adına yapılmıştır Althusser'e göre. Burada Althusser acaba Marks'ı değiştirmiş midir? Biraz öyle gibi görünüyor. Ama Althusser, çoktan önemini kaybetme noktasına gelmiş olan eski bir düşünürü 21. yy. koşullarına uyarlamayı başarmıştır. Marks'ın erken dönem eserleri ile geç dönem eserleri arasında fark yoktur denilirdi. Althusser buradan bu ifadeyi ters yüz ediyor diyebiliriz. Marks Hegel'in üstüne yenilerini eklemişti bir kopuş yaşanmamıştı aralarında. Sadece eleştiri getirmişti ama reddetmemişti Hegel'i. Althusser ilk defa Marks'ı Hegel'den ayırıyor diyebiliriz.

Somut Öznellik ve Töz-Özne İlişkisi:

Althusser özneye daha öncekilerden ayrı yepyeni bir tanım vermektedir. Özne idealizmde soyut olarak ele alınırdı, materyalizmde ise somut nesnellik vardır. Althusser burada öncüllerinden daha farklı bir yola sapıyor diyebiliriz. Özne ilk defa burada somut bir şey olarak ele alınıyor. Bunun yanında Althusser'in bir kısmını Hegel'e kadar götürmek mümkündür; töz-özne ilişkisi olarak, yani en başa dönen (özne-töz ilişkisi) bir zaman değil geleceğin habercisi olan bir zamanın ifadesidir. Bu yüzden nedenlerin yanında amaçları da ele alır. Althusser'in meşhur "öngörü" toplumu buradan gelir. Geleceğe yönlendirir bizi felsefe. Bu geleceği amaç edinmek, geleceği bugünden görmek veya yarının artık bugün olduğunu söylemekle aynı şey değildir.


Teori-Pratik İlişkisi:

Teori ile pratik bir arada kullanılmalıdır. Komünizm hayaletinden korkmamalıyız. Soyutlama yeteneği sadece hayal alemine hapsedilmemeli, aynı zamanda kavramsal somutluk olarak da ele alınmalıdır. "Soyutlama, somut bütüne ait bir parçanın ondan ayrılması, çıkarılması demek değildir. Soyutlama somuta bağlıdır, değişebilen tarzlara göre ondan türer… Ancak soyutlamanın tipik özelliği somutun bir özelliğinden başka bir şey olmasıdır, çünkü somuta bir şey ilave eder. Peki ne ilave eder? Somutu ilgilendiren (dilbilimsel, hukuksal, toplumsal, ideolojik) bir ilişkinin genelliğini. Dahası bu ilişki kendini fark ettirmeden somuta egemen olur; somutu somut olarak kuran da bu ilişkidir." Althusser soyut yapıların bir şekilde somutluk adına çalıştıklarını söyler ve somut olana hizmet ederler demektedir. Aynı şekilde felsefe de pratikten ayrı düşünülemez.


İktidarın Temeli:

Klasik iktidarlar ve iktisat ilişkileri mülkiyet kavramı üzerine kuruluyordu, fakat yeni gelişen meta ekonomisi ise bu mülkiyet ilişkileriyle ters hareket ediyordu. İşte Marks bunu fark etti ve ekonomi politiğin eleştirisini yazdı yani mevcut mülkiyet ilişkileri ile burjuvazinin ulaştığı meta ekonomisi birbirine uymadığını açıkladı. Bu çelişkiyi bertaraf edecek tek sınıf prolateryaydı. Çünkü onun mülkiyeti yoktu. Fakat tam tersi oldu, çünkü meta ekonomisi çok yaygın hale geldi. Böylece burjuvazi mülkiyet haklarından feragat etmek zorunda kaldı. Bu da üretim toplumundan finans kapital'e geçilmesine sebep oldu. Artık mülkiyet ilişkileri kalmadığına göre Foucault devreye girer ve iktidar bir sınıfın edinilmiş mülkiyeti değil strateji ilişkileridir diyebilirdi. Çünkü eski sistemde mülkiyet giderek tekelleşiyordu bu da sistemi tehlikeye sokuyordu. Foucault buna çözüm olarak iktidarı bir tekel olmaktan çıkarmakla başlar. Kapitalizm'de Marks'tan beri mülkiyet ilişkileri mecburen üretim toplumunu gerektirir. Althusser burada devreye girip, Foucault tarzı iktidar ilişkilerini ters-yüz eder. Yani o üretim ekonomisini kuracağı için iktidardan zamanın hızı kavramını çıkarıp tekrar mal, mülk ilişkilerini sokar. İktidar tekrar bir madde ilişkisine döner. Yani üretim toplumuna geçilecektir.



Son Aşama: Gelecek Uzun Sürer...

Althusser, Marks'ta dünyayı kapitalizmin ikinci evresi yani olgunluk çağı değiştirecektir sözünü tersine çevirir ve birinci aşamayı kullanır yani çocuğa bırakır bu görevi. Fakat benzer olan yanı da var; Althusser'e göre dünyayı uzmanlar, felsefe, sosyoloji profesörleri değil işçi sınıfı ve öteki olanlar için çalışan sıradan vatandaşlar değiştirirler. O yüzden Filozof Olmayanlar İçin Felsefeye Giriş kitabını da yazar. "Düşünmek yalnızca aydınlara, üniversite gibi kurumlara bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir." Toplumsal konularda sadece uzmanların söz sahibi olması doğru değildir (onlar anarşizm, ütopik sosyalizm konusunu aşamazlar) çünkü bilinçsizce mücadele verirler ama bizim gibi hep kaderin son sözü söylediği gecenin alaca kuşağındaki doğu toplumları için bunun tersi kabul edilmiştir, gençler veya vasıfsız kişilerden (hatta çocuklar, zenciler, kadim gerçek olarak azınlıklar vs. diye burun kıvırdıkları kişilerden) ziyade genellikle uzmanlar tercih edilir. Halbuki Althusser'de azınlıklar ile işçilerin çıkarları birleşmiştir. Hor görülse de aslında felsefe en çok azınlıkların işidir günümüzde, bilim ise çoğunlukların. Hem genç hem azınlıksanız gerçeğinizin felsefi tartışmaları hor görülür, yani Althusser'in tam tersi yapılır bizde. Sanırım elit görünmek adına herkes popüler kültüre karşı ne yapılmaması gerektiğini söyler bizim toplumumuzda ama kimse kendisini düşünerek söylemez bunları, yine de hemen herkesin bir fikri vardır sadece popüler kültür değil gençler konusunda bile. Bizde alim gibi görünmek önemlidir, hep uzmanlara değer verilir. 68 - 78'de akademiye değil işçi sınıfının teoristi olmak önemliydi mesela. Deleuze diyor ki; artık baskı altına almak yok kapatma var. Mesela gelecekte insanlar hem akademik kariyer hem iş sahibi olacaklar diyordu. Kapatılma arttıkça akademik kimlikler daha çok taktir görüyor Deleuze'nin de söylediği gibi.

Ozan Gerçek (Denizli)
 
Son düzenleme:
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst