Akilciligin Inancsal Takintisi-Gorunmezlik

Konu İstatistikleri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Felsefe Kulübü kategorisinde evrensel-insan tarafından oluşturulan Akilciligin Inancsal Takintisi-Gorunmezlik başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 1,017 kez görüntülenmiş, 0 yorum ve 0 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Felsefe Kulübü
Konu Başlığı Akilciligin Inancsal Takintisi-Gorunmezlik
Konbuyu başlatan evrensel-insan
Başlangıç tarihi
Cevaplar

Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan evrensel-insan

evrensel-insan

Kahin
Yeni Üye
Katılım
1 Kas 2012
Mesajlar
3,434
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
68
Tarihe baktigimizda, insanoglu Sokrates oncesi; sadece bilimsel temelde bes duyusu ile algiladigini ortaya koyuyor, sorguluyor, irdeliyor ve buluyordu.

Bulgu olgu kurgu islemi; sadece bulgu ve olgu uzerinden bilimsel ortaya koyumdu.

Sokrates ile ilk defa, insanoglu; akilciliga yoneliyor, metafizik temelinde "gercegin ne oldugu" tartismasina giriyor ve bunu sadece akilciligin ideolojileri inanclari ve teorileri ile tartisiyordu.

Aristo ile hiz kazanan bu akilsal algi ve akilcilik maalesef gozlemi ikinci plana itiyor, gorunmezlik temelinde tanriyi ve metafizigin fizik otesini one cikariyor ve metafizik olarak varliksal temelde akilci ve akilsal bir kisir dongu tartismasina monizm temelinde giriyordu.

Bu durum insanoglunu din ve tanri temelli bir karanlik caga sokuyordu.

Ronesans ile ilk defa farkli bir sorgulama donemi basliyordu.

Boylece bilim varliksal temelde bir akilciligin bunyesinde tikanip kaliyor, sadece ispat temelli mutlaklik ve kesinlik kazaniyor ve aklin gorunmez olarak ortaya koyduklari ile metafizigi ontolojik olarak teslim ediliyordu.

Iste bilimin metafizik varliksal felsefeye teslimi; bilimi degil; felsefeyi gelistiriyordu.

Bu durum 20. yuzyila kadar surdu.

Insanoglu ilk defa 20. yuzyilin ikinci yarisinda, tekrar bilim temeli olarak sokrates oncesinin o gozlemsel algi ve gozlemci algilamasina tekrar donuyordu.

Tabiki burada modern bilimin, izafet teorisinin, post modernist akimlarin, quantum zihniyeti ve biliminin, bilissel bilimin, yapilandirmaci bilginin ve yanlislanabilirlik temelinin rolu onderliginde dil devriminin de etkisi ile bilim yeni bir felsefi temel olanb epistemolojiyi temel aliyor ve varliksal her turlu akilsal ve akilci algiyi metafizigin tartismasina birakiyordu.

Boylece bilim kesinlik ve mutlak gibi, tekleme ilkleme gibi akilciliklardan da kurtuluyor; olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik olarak; bilimin bilgi bilinc ve bilissellik temelindeki surekli suregelen bir surecte; daimi yenilemini gelisimnini ve degisimini algiliyordu.

Artik bilim bilimsel olarak akilsal ve akilci alginin gozlemi olmayan her turlu ideoloijik inancsal ortaya koyumunun bilimsellik icermediginin sadece bilimi felsefi tikamak ve sulandirmak oldugunun bilincine ve farkina variyordu.

Bu ayni zamanda metafizik ontolojik tabanlarin ucunu de madde dusunce ve kavramin; aslinda insanoglu fenomenal butunlugunde birlestiginin ve insanoglu disinda kavramsal bir bilgi ortaya koyucu bir guc olmadiginin da kaniti idi.

Boylece insanoglu her bir bilgi ve ortaya koyumun temelini teskil ediyor, tum fizik otesi ve metafizik ontolojik tartisma ve tabanlar bilimsellik kazanma adina tarihe gomuluyordu.

Boylece bilimsel olmayan, psedo yani sozde bilim ile bilim farklilasiyor, metafizigin ontolojik tabanli varliksal bilimi tarih oluyordu.

Cunku insanoglu temelli ortaya koyum, varliksal olarak hic bir varligin bir oznelligi olmadigini ve de tum bu oznelliklerin diger varliklara insanoglu eliyle eklendiginin de algi ve bilincini getiriyordu.

Boylece insanoglu kendi fenomenal varligin farkina birey olarak ulasiyor ve birey bilinci bireysel temelde toplumsal kisilik ve bilincin de tarihteki onderligine son veriyordu.

Bu da bilimsel olmayan etik ve metafizik temelli tum ideolojik ve inancsal izmlerin iktidar gucx ve otorite savaslarini sadece tek bir temelde birlestiriyor; her birini butunluk birlik ve beraberlik adina; ayrimci cikarci kiliyordu.

Iste insanoglunun zihinsel devrimindeki insanlasmasi ve evrensellewsmesi de; bilimsellesmesi ve bilissellesmesine ekleniyordu.

Su anda icinde bulundugumuz bilgi ve bilisim toplumu ve cagi bunun mucadelesini veriyor.

Varlik degil bilginin ne oldugu

Akil degil gozlemin ne oldugu

Inanc ideoloji degil; bilimselligin ne oldugu

Okuma ogrenme ve bilme degil; bilisselligin ne oldugu

Hic bir insanoglu disi varligin degil; insanoglunun neyi ne olarak yapilandirmis oldugu

Gercegin dogrunun degil; olgunun ne oldugu

Ispatin kesinligin mutlakligin degil; gecerlilik ve yanlislanabilirligin ne oldugu

Akilci ve akilsal ilklik teklik degil; zamansal kisir dongunun ne oldugu

Zamanin mekani ortaya koymasi degil; zamanin sadece mekanda bir zamansal bildirim oldugu

Mekanin ilkligi tekligi baslangici sonu sinirlari v.s. nin zamansal olarak ortaya konamayacagi

Neyin ne oldugu tartismasi degil; neyin ne olarak insanoglu kavramsal bilgisi ile yapilandirdiginin

Cagi ve toplumlarini yasiyoruz.

Yalniz butun bunlarin algisi bir yerde farkindalik bilinc ve bilissellik iceriyor.

Bu da insanoglu beyninin fonksiyonel ollarak herseyi gozlemsel algi ve gozlemci yanasim ile ortaya koymasinda yatiyor.

Aksi aklin esareti ve bilimsel olmayan ideolojilerin e inancsallarina ve izmlerine yasam ve iliskiyi peskes cekmek ve teslim etmektir.

Iste aklin akilci ve akilsal gozleme dayanmayan mutlakci kesinlikci ilkmci tekci takintisi ve insanoglu disinda bir designer oznesi ve oznelligi aramasi ve bunu maddeye dogaya evrene ya da bir tanriya vermesi sorunu budur.

Akilciliktaki ya da gozlemcilikteki alginin sorunu "hayal gucu" degildir.

Hayakl gucu zaten beynin kavramsal bilgi ufku ve bu ufkun kavramsal bilgi degisimi ve yenilemesidir.

Sorun hayal gucunun bilimselmi ideolojik mi inancsal mi v .s. oldugunun bilincinde ve farkinda olmaktir.

Yani bir kisi bir seyi ortaya koydugu zaman, bunun niteliginin farkinda ve bilincinde olmalidir.

Sonucta her ortaya koyum ister duyusal ister duygusal olsun, kavramsal bilgidir.

Onemli olan bu bilginin sifati yani niteligidir.

Halbuki olan ise sahtecilik ve kandirmacadir.

Yani bilginin niteligini asli olan olarak degil; sahtesi ile gosterme.

Mesela metafizigi varliksal temelde bilimsel gosterme

Inanclari ideolojik temelde olmus gosterme

Ideolojileri yasama tasimak adina insanoglunu harcama

Yoksa bilginin niteligi inancsa inanc, ideoloji ise ideoloji bilim ise bilim olarak algilansa ve nitelense ortada sorun kalmaz.

Ayrica akil ile bes duyu zaten ayrilmaz algi ikilisidir.

Burada onemli olan hangisinden hangisine gecildigidir.

Burada bilimsel olan gozlemden akila yonelmek, ya da akildan gozleme yonelmektir.

Iste akildan gozleme yoneliste ise olgu onemlidir.

Yoksa, aklin ideolojik inancsal izmsel etik v.s. temelli her turlu gozleme tassidigi, sadece "dogru/yanlis" "odur/budur" "gercek/gercek degil" tartismasinin kisir dongusudur.

Mesela demokrasi akilda yaratilir ve aklin onu yasam ve iliskiye duzen olarak tasiyip gozleme sunmasi, bilimsel degildir.

Cunku burada olanin gozleminin demokrasi olup olmadigini bilimsellik degil; ideolojik inancsal izmsel temel belirler.

O yuzden de biri demokrasiyi gozler, digeri gozledigine demokrasi demez.

O yuzden "hayal urunu" zaten beyin fonksiyonal yetisinin kavramsal bilgi siniri; ya da gozleme tasimak ve gerceklestirmek istedigidir.
 
Tüm sayfalar yüklendi.
Sidebar Kapat/Aç

Yeni Mesajlar

Üst