- Konbuyu başlatan
- #321
- Katılım
- 19 Ağu 2008
- Mesajlar
- 3,589
- Tepkime puanı
- 179
- Puanları
- 63
- Yaş
- 60
daha açık söyleyeyim o zaman, "bilinç-altı" bir aldatmacadan başka bir şey değildir.
daha açık söyleyeyim o zaman, "bilinç-altı" bir aldatmacadan başka bir şey değildir.
bu konudak açılımımı başka forumda yapmış bulunuyorum. alışkanlıkların bilinçsel ferlekse dönüşmesi bilinç-altı ile ilgili değidlir. bunlar da bilinçsel edimlerdir. üzerinizdde gömlek olduğunu sürekli düşünmezsiniz ve fakat bunun bilincindesinizdir. en azından giyinik olduğunuzun bilincindesinizdir. dolayısı ile her şeyi bilinç-altına bağlamak yersiz ve çözümsüz bir kaçamaktır. aldatmacadan kastım bilinç-altı ile pozitivizmin sözüm ona rasyonel bir tanrı icad ediyor olmasına dairdir. kişinin 0-3 yaş psikoljisindeki kaydı buı kadar gizli, biinmez bir durumda açıklamaya çalışmanın da yetrsizliği ortadadır. üstelik insanımsıların bilinç-altı nasıldı? sorusuna bu fikrin savunucuları bir ynıt bulamadılar, bulamayacaklardır da...bilincin tarihsel/birikimi, kolektif emeğin ürünü olması ve onun üretim yapısı ile olan ilişkisi kopartılarak salt bilinmeyenler ile açıklanmaya çalışılması elbette bir aldatmacadır.
bebek denilen o büyük canlı ne yediğinin bilincinde olmasa tercih yapmazdı. seçici davranmasının temel nedenleri, edimleri çok açık bir şekilde bilinçsel davrandığını göstermektedir. bilincin gelişme aşamasında olması ile bilinçsizlik karıştırılmamalıdır.
şimdilik yorumsuz geçeceğim. çünkü başka temel bir sorun ile karşılaştım. yazıp yazmama konusunda bir karar aşamasında olduğumdan söz hakkınızı kısıtlamakten çekiniyorum.
önemsenmek için önemseriz. hay allah bu da başka bir soruyu doğurdu. neden önemsenmek istiyoruz?
Tanrı her şeyi değiştirebiliyor. sesi gür, güçlü. tırnakları e pençeleri yok belki ama "ol" demesiyle dağların olmasını sağlayabilecek bir iradesi var. virüs bile onu hamd ediyor. ona zarar vermeyi bırak, bunu düşünebilecek bile kimse yok. en akıllı, en güzel hatta en güzel isimlerin sahibi, en erdemli en en en..."Ben varım..buradayım..Tek başıma, kendim de dahil pek çok şeyi değiştiremiyorum..Sesim cılız..Tırnaklarım ve pençelerim yok..ölümlüyüm..basit bir grip virüsü bile beni yere seriyor..En akıllı..en güzel..en erdemli...kısacası "en" değilim..olamayacağımı biliyorum....."ne doğan güne hükmüm geçer, ne halden anlayan bulunur.." işte bu yüzden önemsenmek isteriz..nefes almaya, yaşamaya,sevmeye devam edebilelim diye..
Tanrı her şeyi değiştirebiliyor. sesi gür, güçlü. tırnakları e pençeleri yok belki ama "ol" demesiyle dağların olmasını sağlayabilecek bir iradesi var. virüs bile onu hamd ediyor. ona zarar vermeyi bırak, bunu düşünebilecek bile kimse yok. en akıllı, en güzel hatta en güzel isimlerin sahibi, en erdemli en en en...
böyle bir varlık olan Tanrı niçin yarattığı kullar tarafından önemsenmek istiyor, bilinmek istiyor, sevilmek istiyor?
amacım metafiziğe dönmek değil. ancak önemsenmek isteyişimizi zayıflığımıza, güçsüzlüğümüze, kusurlu oluşumuza vs bağlamanıza bianen Tanrı'yı örnek verdim.Sanırım İslam'da betimlenen Tanrı'dan söz ediyorsunuz..Ben genel bir cevap vermeye çalışayım..Bilinmeyen bir yaratıcı, yaratıcılığın erdemini nasıl /neyle/kiminle paylaşacak?Yaratıcı, bilinçli, kavrayan özne olmaksızın (insan/başka bir bilinçli varlık),varlığını "var" kılamaz....Son cümlem yeterince açık-seçik olmadı farkındayım..üzerinde düşünmeye devam edeceğim..
siz neden beni önemseyip sorularıma yanıt veriyorsunuz ki? ya da cevap vermenizin sebebi önemsemeniz mi?